19 Mayıs 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 4 NİSAN 2012 ÇARŞAMBA 4 HABERLER Başbakan Erdoğan, CHP Genel Başkanı Kılıçdaroğlu’nun sokak hareketlerine destek verdiğini söyledi ‘Kaosu körüklüyor’ ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) Başbakan Tayyip Erdoğan, CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’nu ağır sözlerle suçlayarak, “Bürokratik oligarşiden, darbelerden umudunu kesen CHP sokak hareketlerine destek vererek kaosu körüklemeye çalışıyor” dedi. Erdoğan, partisinin grup toplantısında şunları söyledi: Kesintisiz eğitim konusunda CHP’nin ortaya koyduğu tavır bugüne kadar Kılıçdaroğlu’nun yaptığı en büyük manevradır, en büyük çarktır. Kesintisiz eğitimi savunmak 28 Şubat’ı savunmaktır, bunun başka izahı olmaz. Ne dediler, CHP’nin lideri ve söz Dikkat: Sağlığa Zararlıdır Kapitalizmin yapısal krizinin finansal kırılma döneminde, içinde yaşadığımız toplumsal sistemin “hakikati”ni en açık biçimde görme fırsatı buluyoruz: Kapitalizm yalnızca toplumun gittikçe büyüyen bir kısmını açlığa yoksulluğa itmekle kalmıyor, yüzde, hatta binde bir gibi çok ufak bir kesimin servetine servet katıyor. Bu bağlamda, gelir dağılımının hızla bozulduğunu kanıtlayan istatistikler, bu trendleri güçlendiren hükümet politikaları, bu hakikatin bir kısmını gösteriyor. Su ve gıda krizleri üzerine araştırmalar da bir başka kısmını. Pazar günü The Independent gazetesinde yayımlanan “The real hunger games: How banks gamble on food prices and the poore loose out” (Gerçek açlık oyunları: Bankalar nasıl gıda fiyatlarıyla kumar oynuyor ve yoksullar kaybediyor) başlıklı Grace Livingston imzalı yorum son durumu gözler önüne seriyor. Livingston’a göre, “geride bıraktığımız on yılda bankalar, gıda mallarına spekülatif amaçlı milyarlarca dolar yatırarak fiyatlarda daha sert artışlara, dalgalanmalara yol açtılar”. Bankaların, hükümetlerin pek sevmediği bu savın arkasında, Dünya Gelişme Hareketi (World Development Movement) tarafından geçen yıl eylül ayında yayımlanan “Kırılmış piyasalar: Nasıl mali düzenlemeler yeni bir gıda krizini önleyebilir” başlıklı raporun 27. sayfasındaki grafiklerde sergilenen bir gözlem yatıyor (www.wdm.org.uk/sites/default/files/Broken markets.pdf). Bu grafikler, 19972011 döneminde gıda arzı ve talebi arasındaki ilişkide, belirgin bir değişiklik olmamasına karşılık, 20052008 ve 20092011 dönemlerinde buğdayla mısırın fiyatlarında sert artışların yaşandığını sergiliyor. Arzda sert bir düşüş ya da talepte sert bir artış gözlenmediğine göre (üstelik kriz sırasında talepte bir düşüş yaşanması olasılığı güçlenmişken) fiyatları böyle zıplatan etkenin dışsal olması gerekiyor. ? İmam hatiplerin önünü İsmet İnönü’nün açtığını belirten Erdoğan, Kılıçdaroğlu’nun kendisine yönelik Nazi suçlamasına gazetemizin 1932 ve 1941 tarihli iki nüshasını kürsüden göstererek yanıt verdi. Başbakan, Ankara’daki KESK eylemlerini ise ‘taş atan öğretmen kitlesi’ ifadeleriyle yorumladı. cüleri. ‘Kafasının içinde beyin taşımayan’ dediler. ‘Cahil adam’, ‘münafık’ dediler. ‘Genel kurula silahla gireriz’ dediler. ‘Parlamenter demokrasi falan fiilen sona ermiştir, bu iş bitti, sokak çözer’ dediler. ‘Siz Müslüman olmayı önce Allah’a sonra CHP’ye borçlusunuz’ dediler. Önce bu dili, bu üslubu, bu hakaretleri CHP Genel Başkanı ve arkadaşlarına misliyle iade ediyorum. Bürokratik oligarşiden, darbelerden umudunu kesen CHP sokak hareketlerine destek vererek kaosu körüklemeye çalışıyor. Neymiş, öğretmenler kademeli eğitimi protesto ediyorlarmış. BDP milletvekilleriyle CHP milletvekilleriyle kol kola arkalarında cam çerçeve kıran, taş atan öğretmen kitlesi güya. 1950 yılı başında bir İngiliz gazetesi Türkiye’deki durumu şöyle veriyor. ‘Türkiye’de cenazelerine namaz kıldıracak bir kişi bile bulamayan zavallı Müslüman köylüler ölüyü namaz kılınmadan defnetmiştir’ diyor. Ben bunu Tahsin Banguoğlu’ndan dinledim. Tahsin Banguoğlu’na İnönü, ‘zor durumdayız hiç olmazsa cenazeleri yıkayacak gassal yetiştirme kursları açalım’ diyor. ‘Biz de bu kursları açtık’ diyor. Ne demek ölü yıkayıcısı. İmam hatipler böyle kuruldu. Bize hocalar ‘ölü yıkayacaksın’ diyorlardı. Oradan yola çıktık, buraya geldik. Erdoğan, Kılıçdaroğlu’nun kendi ‘Malum gazete’ sine yönelik Nazi suçlamasına gazetemizin 1932 ve 1941 tarihli iki nüshasını kürsüden göstererek yanıt verdi. Erdoğan şunları söyledi: “Burada size bir gazetenin 1932 tarihli ve 1941 tarihli iki nüshasının birinci sayfalarını gösteriyorum. Başlık: ‘Milli şefimizle führer arasında samimi tebrikler’. Bundan daha önemli belge daha önemli delil olur mu? Buyurun. Gazete malum, Cumhuriyet. Bitmedi diğer gazete. Aynı başlık: ‘Kemalist Türkiye’den faşist İtalya’ya selam.’ Altında Başvekil İnönü’nün İtalya’yı tebriği var. Nasıl? Bu işte CHP budur. CHP genel başkanı eğer Hitler sevdalısı arıyorsa gitsin CHP tarihine baksın, orada bulur. MHP Genel Başkanı Bahçeli, Başbakan Erdoğan’ın 12 Eylül’de sahalarda top koşturduğunu ileri sürdü ‘İhtilalin eziyetini MHP yaşadı’ İMAM DERSTE İlköğretimde Caferiliği anlattı DOĞAN ÇİZMECİ TURGUTLU Manisa’nın Turgutlu ilçesinde imam Bayram Dalga, okul müdüründen alınan izinle ilköğretim öğrencilerine ders verdi. İlçedeki Gazi İlköğretim Okulu Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi dersi öğretmenlerinden Durmuş Ali Etbaş, okul müdüründen izin alarak Caferi imam Bayram Dalga’yı derse çağırdı. Hz. Hüseyin Camisi imamı Dalga, 7. sınıf öğrencilerine, Caferi ve Alevi inancını anlattı. Dalga, derste, “Hz. Muhammed’in ölümünden sonra inanç esasları ve ibadetle ilgili konular farklı şekillerde yorumlanmış, yeni mezhepler ortaya çıkmıştır. Bunlar, insanların dini algılama biçimlerinin ürünüdür. Dinin kendisi Kuranıkerim ve Peygamberimizin hadisleridir. Ehlibeyt imamlarından olan İmam Cafer Sadık’ı takip etmek anlamına gelen Caferi mezhebine, İmamiyye, Şiilik ve Alevilik de denilmektedir. Ancak bu mezhep, Türkiye’de daha çok Alevilik ve Şiilik isimleriyle tanınırken, İran, Irak, Azerbaycan, Lübnan, Bahreyn, Suriye, Afganistan, Arabistan, Pakistan, Bengladeş ve Hindistan gibi, aynı inancı paylaşan ehlibeyt dostlarının yoğun olduğu ülkelerde, Şiilik ve Caferilik isimleriyle meşhur olmuştur” dedi. Okul müdürü Ercan Çifçi de konuyla ilgili, “Artık insanlarımız tarihte kalması gereken, ama yapay bir biçimde gündeme taşınmak istenen çatışma kültürlerine değer vermemektedir. Birbirini tanıma ve anlama süreciyle birlikte hoşgörü ve anlayışın yaygınlaşması, ülkemizin daha güvenli, huzurlu ve yaşanılır olmasını sağlayacaktır” yorumunu yaptı. ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli, MHP ve ülkücü hareketin 12 Eylül döneminin en büyük zararını gören, çilesini çeken ve azabıyla yüz yüze kalanların başında geldiğini belirterek, “Başbakan Erdoğan sahalarda top koştururken, aziz dava arkadaşlarım ihtilalin eziyetini, zulmünü ve gözü dönmüşlüğünü bütünüyle yaşamıştır” diye konuştu. Bahçeli, grup toplantısında yaptığı konuşmada Erzincan’daki Avcılar köyünde yaşayan Alevi yurttaşları hedef alan evlerin işaretlenmesinde üç hilal simgesinin kullanılarak Alevilerle MHP’yi karşı karşıya getirilmeye çalışıldığını belirtti. Buna hiç kimsenin gücünün yetmeyeceğini kaydeden Bahçeli, bunları yapanların ortaya çıkarılıp hak ettikleri cezaya çaptırılmalarının AKP’nin siyasi namus borcu olduğunu ifade etti. Bahçeli, “Alevi kardeşlerimiz müsterih olsunlar, biz yanlarındayız. Biz muhabbet bağında birlikte açan gonca gibiyiz” dedi. TBMM’de kabul edilen kesintili eğitim düzenlemesine değinen Bahçeli, yeni eğitim sisteminin 28 Şubat’ın rövanşını almak maksadıyla cephanelik olarak kullanıldığını belirtti. Bahçeli, “28 Şubat’ın izleri silinecek ise önce darbe ‘Bunlar engerekler ve çıyanlardır’ Bu raporun 14. sayfasındaki bir başka grafikte, gıda piyasalarına giren spekülatif sermayenin 2006 yılında 65 milyar dolardan 2011’de 126 milyar dolara çıktığını, 13. sayfasında da, Şikago Buğday Borsası’nda gelecek piyasalarında (futures) spekülatif kontratların payının yüzde 12’den yüzde 61’e çıkmış olduğunu görüyoruz. Bu spekülasyon, gıda fiyatlarını 2008’de, önceki otuz yılın en yüksek düzeyine çıkarmış, birçok ülkede ayaklanmalara yol açmıştı. 2009’da gerileyen fiyatlar 2010’da yeniden fırladı ve yine ayaklanmalar yaşandı. Gelişmekte olan ülkelerde hane halkı, gelirinin yaklaşık yüzde 60’ını gıda harcamalarına ayırıyor. Gıda fiyatlarında yüzde 80’lere varan artışlar, insanları yalnızca kısa dönemde yoksulluğa, açlığa itmiyor, sağlık harcamalarına, dengeli beslenmeye giden kaynakları daha da azaltarak uzun dönemli sağlık sorunlarına da zemin hazırlıyor. BM verilerine göre 2008’den bu yana 115 milyon insan daha açlık, yoksulluk sınırının altına itilmiş. Bu yoksullaşma, öncelikle kadınlarla çocukları etkilediğinden, çocuk emeğinin sömürülmesinde, insan ticaretinde, hatta kölecilikte belirgin artışlara yol açıyor. Finans kapitalin etkinlikleri salt gıda piyasalarındaki spekülatif hareketlerle sınırlı değil. Friends of The Earth grubunun Ocak 2012’de yayımladığı Para Çiftçiliği (Farming Money) başlıklı raporda (www.foei.org/en/resources/publications/p dfs/2012/farmingmoney) ortaya konduğu gibi, finans kapital gelişmekte olan ülkelerde büyük çaplı toprak edinimlerini finanse etme girişimleriyle de yakından ilgili. Böylece finans kapitalin, kapitalizmin doğuş aşamasında gördüğümüz, ortaklaşa kullanılan topraklara el koyarak milyonlarca köylüğü sokağa atan “çevirme” hareketine benzeyen bir “ilkel birikim” sürecini de, yoksul ülkelerde tüm acı sonuçlarıyla birlikte, teşvik ettiğini görüyoruz. Bu gözlemlerden hareketle, bankalara bakarken, Ahmed Arif’in “Adiloş Bebe...” şiirini anımsayabiliriz: “Bunlar engerek ve çıyanlardır...” Bu doğru, ama eksik olur. Kapitalizmde banka (finans) ve sanayi sermayesi ayrımı aslında kavramsaldır. Banka sermayesi, artı değer ürettiren sanayi sermayesinden bağımsız olarak var olamaz, sanayi sermayesi de sermaye devresinin parasal kısmına ait olan banka sermayesinden... Her ikisi birlikte sermaye devresini oluştururlar. Dahası, bankalar, sanayi, hatta medya (kültür endüstrisi) mülkiyet ve kontrol olarak da artık birbirinin içine girmiştir, Rothkopft’un “süper sınıf”, City Bank’ın “Plütonomi” olarak adlandırdığı (Bkz: Yıldızoğlu, “Amerika 1984”, www.sendika.org/yazi.php?yazino=44000. 30/03) toplumun en zengin yüzde, hatta binde biri tarafından yönetilmektedir. Yönetim kurullarındaki isimlere bakmak yeter. Dikkatlerimizi, salt finans sermayesine dikerek büyük resmi gözden kaçırmayalım: Kapitalizm (bir üretim tarzı olarak), gittikçe artan sayıda insanı açlığa ve yoksulluğa mahkum etmektedir; sağlığa zararlı bir sistemdir; tümüyle bırakmanın bir yolunu bulmak gerekir... Partisinin grup toplantısında konuşan Devlet Bahçeli, yeni eğitim sisteminin 28 Şubat’ın rövanşını almak maksadıyla cephanelik olarak kullanıldığını söyledi. (Fotoğraf: NECATİ SAVAŞ) dönemlerinin siyasi mahsullerinden başlamak isabetli olacaktır” dedi. Yeni düzenlemede MHP’nin imam hatip ortaokullarının açılması “Kuranıkerim” ve “Hz. Peygamber Efendimiz” adıyla seçmeli ders okutulmasına yönelik girişimleri karşısında AKP’nin bu konuda adım atmak zorunda kaldığını kaydeden Bahçeli, yeni düzenlemenin en hayırlı tarafının bu düzenlemeler olduğunu savundu. 12 Eylül davası kapsamında ilk duruşmanın bugün yapılacağını belirten Bahçeli, 12 Eylül darbesinin öncesi ve sonrasıyla tarafsız, objektif ve sağlıklı bir değerlendirmeye ihtiyaç duyan kara bir dönemin adı olduğunu kaydetti. MHP ve ülkücü hareketin talihsiz ve cinnet döneminin en büyük zararını gören, çilesini çeken ve azabıyla yüz yüze kalanların başında geldiğini belirten Bahçeli, “Başbakan Erdoğan sahalarda top koştururken, aziz dava arkadaşlarım ihtilalin eziyetini, zulmünü ve gözü dönmüşlüğünü bütünüyle yaşamıştır” diye konuştu. Bugüne kadar MHP’nin darbe dönemi zorbalıklarının yasını içten içe tuttuğunu kay deden Bahçeli, Türk devletini yıpratmamak amacıyla şikâyetçi olmadıklarını ifade ederek, “Şayet Kenan Evren’den ve o dönemin faillerinden bir alacaklı varsa, emin olun ki bu herkesten önce MHP’den başkası olmayacaktır” dedi. Suriye ve İran ile ilgili Erdoğan’ın ABD Başkanı Barack Obama’dan talimat aldığına işaret eden Bahçeli, Erdoğan’ın Seul’den Tahran’a “arkadaşının” düşüncelerini taşıdığını; diplomatik ulaklık görevini büyük bir gönül rahatlığıyla yaptığını kaydetti. Diyanet, Osmanlıdan kalma büyük camilere 333 başimam, 450 başvaiz atayacak VİP imamlar ve meleler geliyor FIRAT KOZOK SEÇMELİ KURAN DERSİ Öğrenciler aptes alacak mı tartışması ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) Kademeli eğitim sistemiyle Kuranıkerim ve peygamberin yaşamı derslerinin de seçmeli olması, “Öğrenciler bu derslere girerken aptes alacak mı?” tartışmasını da beraberinde getirdi. Meclis Milli Eğitim komisyonu üyesi Fikri Işık, “Kuran okumak için gereken neyse hepsi yapılacak” diyerek, öğrencilerin aptes alacağını ima ederken, Akşam gazetesine konuşan Diyanet İşleri Başkanlığı Dini Yayınlar Kurulu Başkanı Prof. Dr. Saim Yeprem, bunun şart olmadığını söyledi. Yeprem, “Bu bir derstir. Dolayısıyla aptes almak bir zorunluluk değildir” dedi. Din İşleri Yüksek Kurulu Üyesi Prof. Dr. Zeki Sayar “Kuranıkerim normalde aptessiz okunmaz. Eğitim öğretim sırasında bu farklı olabilir” diye konuştu. Din İşleri Yüksek Kurulu Üyesi Dr. Hüseyin Kayapınar da bu konuda İslam bilginleri arasında “görüş ayrılıkları” olduğuna dikkat çekerek, “Aptesli olmak daha iyidir” dedi. ANKARA Diyanet İşleri Başkanlığı, yeni teşkilat yasası uyarınca, aralarında Sultanahmet, Süleymaniye, Selimiye, Fatih, Eyüp Sultan gibi camilerin de bulunduğu Osmanlıdan kalma camiler için 333 başimam, 450 de vaiz atayacak. Atamalar, Kuranıkerim, dini bilgiler, hitabet ve etik ilkeler konularında yapılacak sözlü mülakatlarla yapılacak. Diyanet ayrıca, 3 bin imam hatip, müezzin kayyım, 1000 tane de mele atayacak. Hükümetin terörle mücadelede yeni stratejisi olan meleler, en fazla Diyarbakır’da görevlendirilecek. Diyanet taşra teşkilatında boş bulunan başimamhatiplik kadrolarına A grubu camilerde 6 yıl görev yapan ve hafız olan imam hatipler arasından naklen alım yapmak üzere sözlü “başimamhatiplik sınavı” yapacak. Sınava katılacakların temel ve özel yeterliliklerinin tespitinde, başkanlığın internet sitesinde yayımlanan Diyanet İşleri Başkanlığı teşkilatında din hizmetlerini yürütenlerin temel ve özel yeterlik ölçütleri esas alınacak. Adaylara yüzde 70’i Kuranıkerim, 20’si dini bilgiler ve yüz de 10’u hitabet ve etik ilkeleri konularından olmak üzere çeşitli konularda sorular yöneltilecek. Halen büyük camilerde görev yapan imamlar, yeni uygulamayla sınava tabi tutulacak. İmam eğer sınavda başarılı olursa camisinde kalmaya devam edecek. Başarılı olamazsa, yerini bir başka arkadaşına bırakacak. Diyanet ayrıca, 450 tane de başvaiz alacak. Başvaizler de, başkanlık teşkilatında vaizlik ve üstü görevlerde en az 10 yıl gö rev yapmış kişilerden seçilecek. Başimamlık sınavı gibi sözlü yapılacak sınavda adaylara Kuranıkerim, Arapça, dini bilgiler, hitabet, etik ilkeleri ve mevzuat olmak üzere 4 farklı alandan sorular sorulacak. Diyanet’in yeni kadro hareketi çerçevesinde ayrıca KPSS puanları esas alınarak, 3 bin boş kadroya imam hatip ve müezzinkayyım ataması yapılacak. Diyanet’in bir süre önce gündeme getirdiği söz leşmeli “mele” alımında önemli bir aşama kaydedildi. Bu kapsamda 200’ü Kuran kursu öğreticisi, 800’ü de imam hatip olmak üzere 1000 kişilik mele kadrosu doldurulacak. Başvuru yapan adayların herhangi bir terör ve dolandırıcılık suçuna karışmamış olmaları, en az ilkokul mezunu olmaları, herhangi bir kamu kurumunda çalışıyor olmamaları, SGK’den emekli aylığı almamaları gerekiyor. MİLLİ EĞİTİM BAKANI ÖMER DİNÇER ‘3 ya da 4 YGS yapılabilir’ ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) Milli Eğitim Bakanı Ömer Dinçer, Başbakan Tayyip Erdoğan’ın “YGS’yi kaldırıyoruz” sözlerinin ardından “Sınavlar kaldırılacak demek ifade olarak yanlış sonuç doğurabilir. YGS’nin yılda en az üç ya da dört kez yapılması halinde bu gerginliğin ortadan kalkabileceğini düşünüyoruz” dedi. Erdoğan’ın “YGS ve dershaneyi kaldırıyoruz” açıklamasının ardından Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç dershanelerin kapatılmayacağını söylemiş, Erdoğan da Arınç’a “Lider istikameti verir, ondan sonrası alttakilere aittir” yanıtını vermişti. Başbakan’ın bu sözlerinin ardından Milli Eğitim Bakanı Dinçer, “YGS’nin kaldırılıp kaldırılmayacağı” konusuna dün açıklık getirdi. Dinçer, “Sınavlar kaldırılacak demek ifade olarak yanlış sonuç doğurabilir. Dolayısıyla seçme esaslı sınav yapmayacağız demek daha doğru” dedi. Dinçer, “Özellikle YGS’nin yılda en az 3 kez veya 4 kez yapılması halinde bu gerginliğin ortadan kalkacağını düşünüyoruz. Bunun yapılıp yapılamayacağı ile ilgili altyapı çalışmaları var ” açıklamasını yaptı. C MY B C MY B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle