27 Mayıs 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 4 NİSAN 2012 ÇARŞAMBA 2 BÜYÜK iddia ortaya atıp “komşularla sıfır sorun” diye yola çıkarak en yakın komşuyla bile yüz yüze bakamayacak duruma gelmiş olmak, gerçekten hüzün verici bir sonuçtur. Bu bakımdan Ankara diplomasisinin bu “başarı”sını iyi irdelemek çok öğretici olabilir. Kabahati Şam’daki Esad oğlu Beşşar’ın üzerine yıkmak, sorunu da basite indirgeyen bir haksızlık olacaktır. Oradaki rejimin niteliği, yetki sahibinin kimliği, ülkenin etnik yapısı hep bilinmekteydi. Ortadoğu’nun hemen hemen bütün toplumları için az çok benzer özellikler ortadayken, iddia böylesine kapsamlı ve kesin olmamalıydı. Nerede nasıl komşularla yan yana yaşadığımızı, geçmişten ne gibi önyargılar devraldığımızı ve başkalarının bu bölgeye ilişkin ne gibi hesapları olduğunu yeni öğrenmiyoruz. Demek ki öğrenilecek ilk ders, iddianın zorluğunu bilip büyüklüğünü de ona göre ayarlamak konusundadır. OLAYLAR VE GÖRÜŞLER onlara insafsızca yüklenmekten, yabancıya taşeronluktan satılmışlığa kadar varan suçlamalardan uzak durmak ve terazinin kefelerine neler konduğunu iyi düşünmek gerekiyor. Ancak, özellikle komşularla ilişkilerde işin püf noktası, komşunun gözüyle en yakından gördüğü ve yaşadığı, sizin davranışınızdır; bunun hangi ince hesaba ve sizin ne gibi bir uzak çıkarınıza yarayacağını pek bilmez, bilmek de istemez. Dolayısıyla, komşuluk ilişkilerinde hesapların iyi yapılması ve davranışların iyi ayarlanması önemli bir koşuldur. Ne yazık ki, Suriye’yle son ilişkilerde politika değişikliği, tıpkı Kaddafi’yle de olduğu gibi, bırakın yakın komşuyu, uzaktakileri bile şaşırtacak kadar ani, sert, kaba, kırıcı ve onur zedeleyici oldu. şin kötüsü, kırdığınızın, her gün yüz yüze gelmek zorunda kalacağınız komşunuz olmasıdır. Bundan sonra, ayıklayın bakalım pirincin taşını. 48. Kütüphane Haftası’nda Hasan AKARSU urdumuzda ilk Kütüphane Haftası, 1964 yılında kutlanmaya başlanır. Bu yıl 26 Mart 01 Nisan 2012 tarihleri arasında 48. Kütüphane Haftası’nı kutladık. Bu hafta etkinliklerinde, kitaplardan uzak kalmışsak, yeniden buluşmaya çalışıyoruz. Geçmişte, dünyada ve yurdumuzda yönetimlerin kitaba yaklaşımlarını anımsıyoruz. Kitapların yakılması, insanların da yakılmasını getiriyor ne yazık ki. Bunlardan ders alarak kitap şenlikleri düzenleniyor, kitaba sevgiyi yüceltmek için birçok ilimizde kitap fuarları geleceğe umutla bakmamızı sağlıyor. Kitap, toplum bireylerini aydınlatan, mutlu eden önemli bir araçtır. Montesquieu, “Okumayı sevmek, hayatta can sıkıcı saatle Y Hüzünlü Sonuç kincisi, hep bilinen ve kulaklara küpe olması gereken bir ders: Kendi İ ülkemizin ulusal çıkarlarını önde tutmak ve başkalarının çıkarlarına hizmet etmeye kalkışmamak. Ancak, bu konuda mutlaka aşmamız gereken bir güçlük vardır hep: Bazı politikacılarımız ulusal çıkarımızın başkalarının amaçlarına iyi hizmet etmekle kazanılacak bir yakınlık olduğunu düşünebiliyorlar; böyle bir yakınlığa dayalı takdirin yine ulusal çıkarlara yararlı olacak başka sorunları çözmekte yararlı olacağını hesaplıyor olabilirler. Böyle davrandıkları için İ ri en güzel saatlerle değiştirmektir” derken, yaşamda başarı için, bireyin mutluluğu için kitabın önemini vurguluyor. Gellius’un sözü, kitabın değerini daha iyi gösteriyor: “Kitaplar sessiz öğretmenlerdir”. Yeni Ufuklar dergisinin Haziran 1966 sayısında yayımlanan ve Sabahattin Eyüboğlu’nun yapıtına aldığı “Kitap Üstüne Aykırı Düşünceler” bizi kitap konusunda daha çok düşündürüyor: “Kendi okuyup başkasına okutmayan, kendi yiyip başkasına yedirmeyenden daha bencildir”, “Düşünce suç olmaz ya, olursa eğer en büyük düşünce suçu, düşüncenin suç olabileceğini düşünmektir”, “Kitapların en güzeli henüz yazılmamış olanıdır” vb. Allah Tükürmesin Yüzümüze... Hakkında rüşvet, sahtecilik, dolandırıcılık, üçkâğıtçılık, yağma, hırsızlık iddiası olan ne kadar Müslüman kardeşimiz varsa, onlardan asla hesap sorulamıyor... Tümü geziniyor dışarıda... Tam tersine, bir tekinin kılına dokunan yanıyor... ? Böyle bir şey mi dindarlık?.. Yani “dindar nesil” böyle mi olacak?.. ? Adam, gençlikten sorumlu Spor Bakanı... Bir: Sen git belediyenin raporuna göre “mezbelelik” Hamamönü’nde oturmaya kalk... 2 bin liraya almış arsayı, içine koydukları klozet takımının fiyatı 2 bin 200 lira... Orası koruma alanı... Bakan adına alımı yapan zaten Tarihi Sahaları Koruma Müdürü... İki: İki sene tepe tepe kullandığı arabayı belediyeye 49 bine satmış açıkgöz... O tarihte arabanın sıfırının fiyatı 40 bin... Üç: Çarşamba’da elektrik üretim şirketi ortağı olmuşlar belediye başkanı ile birlikte... Bildiğiniz HES yağması meselesi... Öbür ortak tutuklu, uyuşturucu ve kara para aklamak iddiasıyla... Almanya peşinde... ? Tüm bu rezillikler, Cumhuriyet gazetesinin Ankara ilavesinin bir haberiyle ortaya döküldü, günlerce muhalif medyada manşet oldu... CHP, Gençlik ve Spor Bakanı Suat Kılıç hakkında gensoru verdi... Ki Meclis araştırsın, soruştursun, iddialar doğruysa gereği yapılsın... Ama gensoruyu reddetti... Memlekete “Dindar nesil” yetiştirmeye kalkan AKP... ? Eğer Başbakan’ın o dilinden düşürmediği “din”, “iman”, “ahlak”, “utanmak”, “Allah korkusu”, “yetim hakkı”, “temiz siyaset”, “edep” sözcüklerinden bir teki dahi doğruysa, o Bakan’ı kucağında oturtmaması gerekmez mi?.. ? Böyle midir dindarlık?.. İçinde “avanta” var mı?.. Din; kirin pasın barınacağı bir yer midir?.. ? O zaman biz “gâvur” kalalım... Allah tükürmesin yüzümüze... C MY B C MY B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle