19 Mayıs 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 12 NİSAN 2012 PERŞEMBE 6 Zarakolu, önceki gün tahliye olduğu cezaevinden alışveriş arabasıyla çıktı. Fotoğraf: AAMURAT YOLCU) HABERLER Türkiye Yayıncılar Birliği, Zarakolu’nun tahliyesini değerlendirdi: Düşünce hâlâ hapiste Haber Merkezi Yayıncıyazar Ragıp Zarakolu’nun tutuklu olarak yargılandığı KCK davası kapsamında tahliyesinin kendilerini sevindirdiğini bildiren Türkiye Yayıncılar Birliği, “Halen sayıları 100’ü aşan gazeteci, yazar ve akademisyenin yanı sıra yüzlerce öğrenci, yalnızca belirli düşüncelere sahip oldukları ve düşüncelerini ifade ettikleri için tutuklu olarak yargılanmaktadır” dedi. Birliğin yazılı açıklamasında, “Üzülerek görüyoruz ki Türkiye’de düşünce ve ifade özgürlüğünün acımasızca kısıtlandığı süreç devam etmektedir. Düşünce ve ifadeye karşı açılan davaların birçoğu beraat ile sonuçlanmasına karşın, suçlamalar Terörle Mücadele Yasası’nın maddelerine dayandırılmakta; bazen birkaç yılda tamamlanan uzun soruşturma süreçlerinde, sanıklar tartışmalı deliller gösterilerek hapiste tutulmakta; üstelik bu süre boyunca ‘gizlilik’ gerekçesiyle ne ile suçlandıklarını dahi öğrenememektedirler” denildi. Gülen Siyasi Partisi 2 Evet, zor bir konuya daldık, ama sosyal ve siyaset bilimcilerin meselenin bam telinde sustuğu bir ülkede, “yukarıdan siyasete bakış”ı sürdüreceğiz! Burada sıradan bir “dini cemaat”i veya bu anlamda bir “dini sivil toplum davranışını” konu etmiyoruz. Uzun bir zamandır planlı programlı gelişen, bizzat liderleri tarafından konan hedeflere ulaşan bir “Siyasi Hareket”ten bahsediyoruz... Gülencilerin resmi kurumu “Gazeteciler ve Yazarlar Vakfı” “Gündeme Dair Önemli Açıklamalar”da bulundu. Zamanlamaya dikkat: İki üç yıldır Gülencilerin Emniyet ve özel yetkili yargı üzerindeki etkilerinin giderek daha geniş bir çevrede tartışıldığı ve sorgulandığı, bu güçlerin sahte belge ve kumpaslarla örneğin Balyoz’dan sonra gazetecileri de içeri tıktığı bir dönemin ardından. Ama en önemlisi, Cemaat Siyasi Partisi’nin, Erdoğan’a yönelik Şike ve MİT hamlelerinin püskürtülmesinin.. İktidarı ele geçirme kavgasında zorunlu bir geri çekilmenin ardından geldi bu açıklama. Nasıl bir söylemle? Demokrasi, sivil toplum, haklar ve özgürlükler... Cemaatçilerin, ellerindeki medya, siyaset, yargı, güvenlik silahlarıyla bütün yukarıdaki kavramları yerle bir ettikten sonra, şimdi bu kavramlara sahip çıkması, insanı güldürüyor! Başbakan’la çatışma başlayınca (bu arada söyleyelim, Emniyetteki cemaatçi örgütlü yapının çok büyük ölçüde dağıtıldığı da belirtilmekte!), Cemaat, demokrasiye, sivil topluma sığınıyor! Aslında daha önceden; sözcüleri ve kalemleri dikkat çekici bir şekilde, Erdoğan’ı demokratik olmamakla ve otoriter bir liderlik kurmakla suçlamaya yönelmişlerdi! (The Taraf’ta A. Altan, M. Baransu ile aynı telden çalıyor hâlâ.) Yani: İktidar olunca zulmet, darbe yiyince demokrasiye sığın! Açıklamaları, yapılanlardan bazılarını, ortalıkta dolaştırdıkları bazı cemaatçilerin üzerine yıkma yolunu seçtiklerini gösteriyor: Bizi bağlamaz! Onlar yıllardır demokrasiye ve insanlara zulmederken Resmi Açıklama’nın esamesi yoktu ortada! Şimdi neden? “Biz yapmadık, onlar yaptı” tutumu ayıp ve ihanet değil mi? ??? Ertuğrul Özkök, bu açıklama üzerine “Fethullah Hoca ‘Hizmet’e Dönüyorsa” başlıklı naif bir yazı yazdı. Özkök, Gülen’e karşı analizden bile kaçınır; son yazısının altında, “yahu kardeşim, siyasetten çekil, hizmete dön” gibi bir cinlik de var... O, kendi düşüncelerini başkalarına söyletmeyi sever! Bekler bekler.. birisi yazsın! Akinan ve Ruşen Çakır da Cemaatin açıklamasını değerlendirdiler... Ama hepsinin ortak yönü, Cemaatin siyasi karakterini göz ardı etmeleridir. Sanki Gülen Cemaati “yanlışlıkla”, “işte dönemin getirdiği bir iktidar olma hırsıyla” bu işlere bulaştı! Çakır, daha bir sıkı durarak, gazeteci kumpaslarına bir özeleştiri istiyor. Ben ise: Şu Balyoz davasını da neden niçin ve nasıl kurguladığınızı açıklayın hele! Ergenekon davasında gözle görülen büyük silah vb. tertiplerini nasıl yazdığınızı da... Hizmet misiniz, yoksa halka siyasi zulmet mi, görmemiz gerek. Siyasetten tamamen çekildiğinizi somut olarak göstermelisiniz... Tabii ki başından beri “yeni bir siyasi iktidarı ele geçirme örgütlenmesi” içinde olan bir “Cemaat Hareketi”nin, kendini inkâr etmesi olur bu beklenti... Siyasi parti nitelikleri üzerine duracaktık... Bir dahakine... OKUR NOTU: “Gülen” Siyasi Partisi yazınızı ilgiyle okudum. Uzun bir süredir Frenklerin ifadesiyle “i’nin üzerine nokta koyan” bu netlikte bir değerlendirme okumadım... Carl Schmitt “Politika Kavramı” isimli eserinde, politikayı tanımlamaz ancak sanırım bu kavrama dair en çarpıcı ve sonuçları bakımından gerçekçi olduğu ölçüde karamsar bir kıstas işlevi tanımlar: Politika, dost/düşman ayrışması üzerine kuruludur. Ayrışma kıstasları ne kadar netse politik “hareket”in tutarlılığı ve gücü de o decece olur. Kısaca, politik hareket ayrıştırdığında kendi tutarlılığını kazanır. Yazınızda da artık ne yazık ki cesaret isteyen bir analiz sonrası açıklıkla belirttiğiniz üzere, ister cemaat deyin ister hareket, söz konusu olan şey, dinsel aromalı bir söylemle bu çok etkin olan politika kıstasının kullanılmasıdır. Sadece ülkemizde değil, tüm dünyada dinsel aroma, emek ve kendini sorgulama gerektiren laik vatandaş eğitiminden çok, daha basit algısal ve iletişimsel özelliklere sahip olduğundan, dost/düşman biz/onlar alternatiflerini kar topu etkisiyle kullanır. (E.M.) Ders kitaplarına konulacak fotoğraf ZEYNEP ORAL Ragıp Zarakolu’nun, hapisten çıkarken çekilen bu fotoğrafı “ileri demokrasimizin” bir nişanesi olarak gelecek kuşakların ders kitaplarına konulabilir. “İçeride Yatan ve Yatacak Olan Aydınlara Öğütler” başlıklı bu derste, aydın kişilerin hapiste okumaktan, öğrenmekten geri kalmaya cağı, dolayısıyla hapse hazırlıklı gitmeleri gerektiği vurgulanabilir. Yazar, çevirmen, bilim insanı, yayıncı, şair, hiç fark etmez… Örnek fotoğrafta görüldüğü gibi, ülkemizin ileri gelen yayıncı ve yazarlarından Zarakolu, Kandıra F Tipi Cezaevi’nden çıkarken içerde okuduğu, üzerinde çalıştığı kitapları, dünyanın dört bir yanından kendisine yollanan, destek mektupla rını, her gün gazete ve dergilerden kestiği kupürleri, dosyaladığı belgeleri hapisten dışarı taşıyabilmek için sandık ya da bavul tedarik edilemediğinden işte böyle market arabasıyla taşımak zorunda kaldı… Niye içeri alındığını, nice salıverildiğini açıklayamadığımız nice aydından biri o. Son hapishane ziyaretimizde, “Kendimi zaman tünelinde hissediyorum.. Türkiye’de her şey yeniden yeniden yaşanıyor. Kimi zaman dışarıda olmak içeride olmaktan daha zor…” demişti. Şimdi Zarakolu’nun serbest bırakılmasına sevinirken, hâlâ düşüncelerinden ve söylediklerinden, yazdıklarından dolayı aydınların, bilim insanlarının, gazetecilerin hapiste tutulması, “dışarıda olmayı” her zamankinden daha da zorlaştırıyor. CHP lideri Kılıçdaroğlu’ndan Deniz Feneri tepkisi: Failler Başbakan Erdoğan’ın kolları altında ‘Sonları Evren gibi olacak’ Yurdakul’dan teşekkür ziyareti ? ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) Gazeteciyazar Doğan Yurdakul, CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu’nu TBMM’deki makamında ziyaret etti. Yurdakul’un, Kılıçdaroğlu’na teşekkür ettiği belirtildi. Açıklamada, görüşmede özel yetkili mahkemelerdeki yargılama, Silivri’deki yaşam, medyanın bugünkü durumu hakkında görüş alışverişinde bulunulduğu da kaydedildi. UTKU ÇAKIRÖZER ‘CHP gündeme getirmedi’ ? İstanbul Haber Servisi TBMM Başkanı Cemil Çiçek, “Haberal yasası” olarak bilinen düzenlemenin 1516 Ocak’ta Meclis Genel Kurulu’na getirildiğini belirterek CHP için, “O günden sonra benim başkanlık ettiğim hiçbir danışma kurulu toplantısında ‘bunu ele alalım’ demediler” dedi. AKP Genel Başkan Yardımcısı Hüseyin Çelik, de Başbakan Tayyip Erdoğan’ın yasanın hemen çıkarılması talimatını verdiğini ancak muhalefet Meclis çalışmalarını tıkadığı için çıkarılmadığını savundu. Üniversiteliler kavga etti ? ANTALYA (AA) Akdeniz Üniversitesi’nin Alanya’da bulunan İşletme Fakültesi, Turizm Fakültesi ve Meslek Yüksekokulu öğrencileri arasında bir sosyal paylaşım sitesi üzerinden tartışma yaşandı. Tartışmanın büyümesi üzerine karşıt görüşlü iki öğrenci grubu, Tosmur Kavşağı’nda buluşarak kavga etti. Kavgada 5 öğrenci yaralandı, 3 kişi gözaltına alındı. ANKARA CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, Deniz Feneri soruşturmasında suç örgütü iddialarının üstünün örtülmesinin siyasi otoritenin talimatıyla gerçekleştiğini öne sürerek “Asıl failler Türkiye’de deniyordu. Failler Başbakan’ın kolunun altında. Ne yaparsa yapsınlar sonları Kenan Evren’den farklı olmayacak. Adaletsizliğin hesabı bir gün sorulacak” dedi. CHP lideri, Cumhuriyet’e verdiği özel demeçte iç ve dış gündemi şöyle değerlendirdi: Sonları Evren gibi olacak: Yargı ve HSYK siyasi otoritenin emrinde. Deniz Feneri davasında yaşananlar bunun tipik örneği. Müfettişlerin gönderilmesi, savcıların görevden alınmaları ve şimdi de davanın alelade suçmuş gibi kapatılması. Üç yürekli savcı görevden alınıyor, dosyalar ellerinden alınıyor, yargılanıyor. Failler için istenen cezadan fazlası savcılar için isteniyor. Böyle rezalet 88 yıllık Cumhuriyet tarihinde görülmedi. ‘Yüzyılın soygunu’, ‘Asıl failler Türkiye’de’ deniyor. Asıl failler Erdoğan’ın kollarının altında. Bu ülkede Kenan Evren işkenceler, idamlar yaptı, yargıya müdahale etti. Sıkıyönetim mahkemeleri kurdu. Kendi hukukunu oluşturdu. Anayasası yüzde 92 kabul gördü. Ama yine de yargılanmaktan kurtulamadı. Ne yaparlarsa yapsınlar AKP’yi bekleyen akıbet de bu. Kürt devletinin temelleri atılıyor: Hükümetin Suriye politikasını anlamak için fotoğrafı doğru okumak gerek. Bölgede Irak, Suriye ve Türkiye’deki Kürtlerin birleştirilmesi hedefleniyor. Amerikan yanlısı bir Kürt devleti kurulmak isteniyor. Bu yapının Suriye kanadını oluşturmak da AKP’ye düşmüş durumda. Onlar da gönüllü taşeronluğa soyundu. Kendi ayağımıza kurşun sıkıyoruz, farkında değiller. Neden Suudi Arabistan ve Katar için değil de sadece Suriye için demokrasi istiyoruz? PKK için bu kadar savaşmadık: ABD, İngiltere, Fransa hiçbiri hevesli değil Esad ile savaşmaya. Sadece Türkiye istiyor. Abdullah Öcalan Suriye’de kalırken bile savaşın eşiğine bu kadar yaklaşmamıştık. Şimdi ne oldu da değiştik? CHP Suriye ile savaşa kesinlikli karşıdır. Suriye yönetimini değiştirecek tek güç KILIÇDAROĞLU PARTİSİNİN GRUP TOPLANTISINDA ERDOĞAN’A YÜKLENDİ: Haberal’ınki anne değil mi? Toplanan hurefe kitaplardı ılıçdaroğlu, partisinin dünkü grup toplantısında, Cumhuriyet tarafından gündeme getirilen Bakan Suat Kılıç’ın evi ve Altındağ Belediyesi’nde darp edilen Zeynep Gödek isimli vatandaşın durumuna da değindi. Kılıçdaroğlu, “1940’lardan bahsedeceğine, 5 vatandaşımız saatlerce kurtarılmayı bekledi, ahlaksız, yozlaşmış siyaset budur. Filyos Çayı’nda 15 yurttaşımız hayatını kaybetti, sorumlu kim? Evaraba hortumculuğu yapan Suat Kılıç meşhur oldu. Bir kadıncağız, Zeynep Gödek, Altındağ Belediyesi’ne gidiyor, orada darp ediliyor, dövülüyor. Sorumlusu kim? Belki iyi dövmüşsün, az dövmüşsün, keşke kaşını gözünü yarsaydın diye de telkinde bulunmuşlardır. İşte siyaset bu kadar çürüdü” diye konuştu. Kılıçdaroğlu şöyle konuştu: “Başbakan, annesi öldüğünde gözyaşlarını tutamadı, hepimiz duygulandık. Peki Haberal’ın annesi anne değil mi? Sayın Haberal Meclis’te çalışmak istiyor. Silivri toplama kampı 21. yüzyıl Türkiyesi’ndeki Nazi toplama kampıdır. Sahte delillerle yargılanıyorlar, avukatlara belge verilmiyor, savunma yapıyorlar, yaptıkları savunmadan dolayı mahkum oluyorlar. Sayın Cemil Çiçek, hapisteki milletvekillerinin sorunu senin sorunundur, çözecek olan sensin.” K umhuriyet tarihinin en büyük sansürcüsü Erdoğan. Basılmamış kitabı bile yasakladı. Çıkıp ‘İsmet İnönü iki din kitabını yasakladı’ dedi. Bunlardan biri namaz hocası kitabı. Namazda okuduğumuz duaların eksik olduğunu görüyoruz. Bu sözde din kitabında “öbür dünyaya imansız gitmemek için üstadının sözünü tutacaksın” diyor. Biber gazı hükümetinin Başbakanı duysun. Senin üstadın Erbakan’dı, sözünü tuttun mu? Bu kitap sana “imansız” diyor. Erkek ipekli elbise giyerse, bıyıklarını keserse öbür dünyaya imansız gider, diyor. Erdoğan’a bir çağrıda bulunuyorum, bu kitabı Diyanet İşleri Başkanlığı’na gönder; bu doğrudur, diyorsan yayımla. Bir hurafe kitabı, İnönü tahrifat yapan kitabı toplamış. İkinci kitap, Süleyman Dede diye birisi yazmış. “Sarmısaklı yemeği hiç sevmezdi, ev sahibi kırmazdı” diyor bu kitapta! Bir mevlidi şerifin tahrip edilmesine, bu kadar ucuzlatılmasına senin gönlün razı oluyor mu? İsmet İnönü’nün yasakladığı o iki kitabı başucu kitabı yapacaksan, ben ciltletip sana göndereceğim. C Kılıçdaroğlu, dünkü grup toplantısında partililere seslendi. (Fotoğraf: CEM ÖZDAL) Suriye halkıdır. Onun yerine bizim silahlı müdahalemiz doğru değildir. Tanpon bölge için tezkere şart: Tampon bölge ya da insani koridor adı ne olursa olsun asker gerektirecektir. Çünkü egemen bir devletin topraklarına gireceksiniz. Bunun için TBMM’den yetki almaları lazım. Hangi gerekçe ile getireceklerini merak ediyorum. Saldırarak değil tüm uluslararası aktörlerin bir araya gelmesiyle yaptırılabilir ancak. BM kararı olmadan kesinlikle olmaz. İtibarımızı sıfırladılar: AKP işin içine burnunu sokarken bugün Suriye’nin en büyük destekçisi konumundaki Rusya’yı unutmamalı. Rus ya’ya enerjide yüzde 60 bağımlı durumdayız. Asıl fatura da bu bağımlılıktan çıkacak. Türkiye’nin girişimleri uluslararası alanda artık güven vermiyor. Ne İran, ne Rusya, ne Çin ne Azerbaycan hiçbiri güvenmiyor. Hepsi de biliyor ki artık Türkiye bağımsız dış politika izlemiyor. ABD’nin bölgedeki sözcüsü ve taşeronu gibi hareket ediyor. Türkiye’nin itibarını sıfırladılar. Tunceli’den intikam alıyorlar: Açıkladıkları teşvik paketinde tüm iller en öncelikli bölge ilan edilirken Tunceli’yi bunun dışında bıraktılar. Hani Dersim halkını savunuyordu. Samimiyetsizlikleri görüldü. Dersim yansa Başbakan bayram eder. CHP iki milletvekili çıkardı diye Tunceli’den intikam alıyorlar. Okay’a yapılan Müslümanlıkla bağdaşmaz: Meral Okay ile 2002 yılında benim bir mahalle konuşmamı dinlemeye geldiğinde tanıştık. Ülkesini seven, bilgisini halkla paylaşan, senaryoları ses getiren bir sanatçıydı. Arkasından söylenen kin dolu sözleri görünce utanmamazlık edemedim. Kinin inançla yoğrulduğu bir yerde adalet olmaz. Bir sanatçı yaşamını kaybetmiş. Arkasından böylesine yakışıksız laflar edilmesi inaçlarımıza ve insan olmanın gereğiyle bağdaşmaz. Çaycuma’da bir ceset daha bulundu ? ZONGULDAK (Cumhuriyet) Zonguldak’ın Çaycuma ilçesindeki köprü faciasında kaybolan Serdar Saraç’ın cesedine ulaşıldı. Saraç’ın cesedi yıkılan köprüye 67 kilometre mesafede, suların çekilmesi üzerine ortaya çıkan bir adacıkta bulundu. Faciada babasını yitiren Çaycuma Belediye Başkanı AKP’li Mithat Gülşen, bir kayıp yakınının tepkisiyle karşılaştı. Kayıplardan Hayriye Güner’in ablası Hatice Durası, “Kaç gündür nerelerdesin? Hangi yüzle geldin buraya?” diyerek Başkan Gülşen’in üzerine yürüdü. Ağlayarak makam aracına binen Gülşen bölgeden ayrıldı. Hacı Bektaş Veli Külliyesi Müyesser Yıldız cezaevinde bisküviyle besleniyor ‘Hukuk copuyla tecavüze uğradığımı hissediyorum’ Haberal annesini ziyaret etti ALİ AYAROĞLU ZANGULDAK Ergenekon soruşturmasında tutuklu bulunan CHP Milletvekili Prof. Dr. Mehmet Haberal, önceki gün toprağa verdiği annesinin mezarını ve şehitliği ziyaret etti. Haberal, “Tüm çabalar adalet ve özgürlükler için olmalıdır. Bunu sağlarsak ülkemize çok güzel hizmet yapmış olacağız” dedi. Şehit yakınlarıyla sohbet edeh Haberal, “Ülkemize hepimizin sahip çıkması gerekiyor. Bütün hedefimiz medeniyet düzeyine çıkıp ülkemizi yüceltmek ve yükseltmektir. Ben de her zaman bunu yaptım. Her zaman hizmete talibim” dedi. Haberal, Başbakan Tayyip Erdoğan’ın da kendisini arayarak başsağlığı dilediğini söyledi. Görmez’in önerisini Aleviler de destekledi NEVŞEHİR (AA) Diyanet İşleri Başkanı Prof. Dr. Mehmet Görmez’in, Hacı Bektaş Veli Külliyesi’nin asli hüviyetine döndürülmesi önerisine destek geldi. Nevşehir’in Hacıbektaş ilçesi Belediye Başkanı Ali Rıza Selmanpakoğlu, külliyenin belediyeye devredilmesi gerektiğini her fırsatta dile getirdiklerini ancak sonuç alamadıklarını söyledi. Hacı Bektaş Veli Kültür Derneği Başkanı Nafiz Ünlüyurt da külliyenin eski işlevini yerine getirmesi gerektiğini ifade ederek “Hacıbektaş dergâhının postnişini Veliyettin Ulusoy, Haçıbektaş’ta yaşıyor. Böyle bir merkezde yeniden hizmete başlanması, milyonlarca insanı sevindirecektir” dedi. Diyanet İşleri Başkanı Görmez, Danimarka’da Alevi Kültür Merkezi’ni ziyareti sırasında “Hacıbektaş’ta en büyük dergâh müze olarak kullanılıyor. Bunun behemehal müze olmaktan çıkarılması lazım ve Alevi Bektaşi inanışının 100 sene önce orada icra edilen neleri varsa aynıyla sahiplerine iadesi gerekiyor” demişti. Haber Merkezi CHP TBMM İnsan Hakları Komisyonu Üyesi Malik Ecder Özdemir’in de aralarında bulunduğu 6 kişilik heyet geçtiğimiz günlerde Silivri Cezaevi’nde incelemelerde bulunarak tutuklularla görüştü. “T24” sitesinin haberine göre; Odatv davasının sanıklarından gazeteci Müyesser Yıldız, cezaevinde kantinden aldığı bisküvilerle beslendiğini belirterek “Devletten hiçbir hizmeti kabul etmiyorum. Yemekleri de reddediyorum” dedi. Özdemir, Yıldız’ın kilo kaybına dikkat çekerken Yıldız’ın milletvekili heyetine “Dışarıda polis copu ile tecavüz edilir. Burada hukuk copuyla tecavüze uğ radığıma inanıyorum. Kendimi kirlenmiş hissediyorum. Hukukun işlemediğini bildiğim için savunma yapmak anlamsız geliyor. Bir boyun eğmişlik içinde değilim. Benimki bir başkaldırı. Bazı haklarımı kullanmak için mahkemeden hüküm vermesini bekliyorum. Doğru da yanlış da olsa mahkeme bir karar versin artık” dedi. CHP heyetine, neden ‘bir kedim olsa’ dediğini anlatan Yıldız, “Onu yaşamla bir bağ kurmak adına istedim. Yalnızlığımı ifade etmek için istedim” dedi. Görüşmede, Yıldız’ın ABD’ye giden çocuğuyla açık görüş yapamadığını belirterek “Çocuğuma sarılamadım” dedi. C MY B C MY B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle