25 Kasım 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 12 NİSAN 2012 PERŞEMBE 2 OLAYLAR VE GÖRÜŞLER Türklük ve Uygarlık... Biten Yalnız Gazetecilik mi? “Sonuç olarak AKP iktidarı döneminde gazetecilik fiilen bitti. Kimse kendisini kandırmasın, iktidarın yanında durmak, iyileri göstermek, iktidarın rakiplerini bel altı taktiklerle vurmak gazetecilik değildir. Gazeteci soru sorar, günümüzde soru sormak yok artık...” Can Ataklı “Gazetecilik bitti” demiş!.. Ben şunu eklemek isterim; gazetecilik bitmez, onu bitirmeye kalkanlar biter!.. Ama son yıllarda gazete sahipleri, gazetelerin yönetiminde etkili olanlar, daha da açığı, çıkarlarının peşindeki sermayedarlardır Türk basınını gülünç ve acınacak duruma sokanlar. ??? Yaşlı bir gazeteci olarak bu gerçeği utanarak görüyorum. Ne dönemlerden geçtik! Bu dönemlerde de zaman zaman gazeteciler türlü zorluklar yaşadı. İktidardakileri kızdırmak soluğu hapishanede almaktı! 195060 arasında hapis yatanların adlarını unutmamalıyız. Ama hiçbir zaman böyle bir durum yaşamadı Türk gazeteciliği... Her dönemde çıkar peşindeki gazeteciler vardı. Ama son on yılda basın adına yaşadıklarımız yürekler acısıdır. Can Ataklı diyor ki: “AKP döneminde medyanın geldiği noktayı tek cümleyle özetlemem gerekirse şöyle derim: Ahlaki olarak büyük çöküntüye uğradık. Herkes olaya kendi penceresinden bakıyor, intikam duyguları çok yoğun, ahlaki değerlere kimse uymuyor.” ??? Yalnız basın mı bitti? Daha niceler bitiriliyor. Yakında 23 Nisan’ı kutlayacağız. Ama eskisi gibi olmayacak, 23 Nisan gününün Türk ulusu için ne anlam taşıdığını bilmezlikten gelenler, bu en büyük bayramı bile kuşa çevirdiler! Ardından 19 Mayıs, o da kolu kanadı koparılmış bir gün sayılacak. Asker geçidi yok, günün değerini anlatacak bir devletli de!.. Basın bitti ama, Atatürk’ün Cumhuriyeti de bitiyor mu? “Damarlarındaki asil kandadır” demişti o büyük adam... Gazetecilik bitmez, Atatürk devrimleri de... Bunları bitirmeye çalışanların, kendileri biter... Atatürk’te Türklük anlayışı ulusu oluşturan tüm insanları ve grupları kapsamaktadır. Türklük anlayışı, Atatürk ulusçuluğu, ulus oluşturmaya, ulus ‘bina etmeye’ yönelik olmuştur. Atatürk’te Türklük anlayışı usçudur, kucaklayıcı ve bütünleştiricidir. Atatürk ulusçuluğunda ‘öteki’ yoktur. Prof. Dr. SUNA KİLİ tatürk’ün 10. Yıl Söylevi’nde şu tümce Atatürk Devrimi’nin özü ve amacını açıkça ortaya koymaktadır: “Hiçbir kuşkum yoktur ki, Türklüğün unutulmuş büyük medeni vasfı bundan sonraki gelişimiyle geleceğin medeniyet ufkunda yeni bir güneş gibi doğacaktır.” Türklük ve uygarlık Atatürk’ün sık sık birlikte kullandığı iki anlamlı sözcük. Türklük ve uygarlığı birlikte düşünmek öncelikle ırkçı, saldırgan bir ulusçuluğun benimsenmediğini gösterir. Türklüğün uygar dünyada yer alışı kuşkusuz uygar dünyanın benimsediği evrensel, insansal değerlere verilen A önemi de vurgulamaktadır. Ancak unutmamak gerekir ki ulus devleti kurmadan, çağdaş bir siyasal yönetim uygulamadan bu evrensel değerlere açık olmak olanaksızdır. Ulus devleti kurarak, ulusallığı ve laikliği temel ilkeler olarak benimseyip çağdaş uygarlık düzeyine ulaşmamız için dünya ile iletişim, diyalog içinde bir Türkiye amaçlanmıştır. Bu konuda Atatürk diyor ki: “Uyuyan bir ulusu uyandırmak cesur bir girişimdir, fakat uyanmaya ve uyanık kalmaya karar verdik. Modern bilim evrenseldir. Bu bilimden tümüyle yararlanacağız, fakat daima da Türk kalmaya çalışacağız.” (1) Çağı yakalamak için siyasada, kültürde, hukukta, yönetimde, kısacası her alanda us ve bilimin egemen olması gerekmektedir. Atatürk: “Yaşamda en gerçek yol gösterici bilimdir” diyerek çağı yakalamamızı sağlayacak yöntemi belirlemiştir. Bu yöntem, tüm gelişmiş ülkelerin de benimsediği bir yöntemdir. Bu yöntemi kullanarak, Türkiye hem uygarlık yönünde ilerleyecek ve hem de dünya ile iletişim içinde bir ülke olacaktır. rını kullanmıştır. Atatürk gelişmiş dünyayı birçok yönüyle örnek alırken mazlum ulusların haklı davalarını da benimser ve destekler. Atatürk’ün iç ve dış siyasası gerçekçi, usçu ve insansaldır. Tüm ulusların bağımsız olmalarından, insanlığın fırsat eşitliğine, gönence kavuşmasından yanadır. Ve Atatürk der ki: “Sömürgecilik ve emperyalizm yeryüzünden yok olacak ve yerlerine uluslararasında hiçbir renk, din ve ırk farkı gözetmeyen yeni bir uyum ve işbirliği çağı egemen olacaktır.” (2) Bağımsızlığın gerekleri İnsanı toplum içinde, ulusu uluslar topluluğu arasında, devleti de öbür devletler karşısında kişilik sahibi, sözüne güvenilir, uygar, bağımsız, özgür kılan nitelikler, özellikler, değer yargıları, ilkeler vardır. Bu nitelikler ve değer yargıları, kişilerin, toplumların ve devletlerin davranışlarında, kararlarında, uygulamalarında yönlendirici etkenlerdir. Kişinin, toplumun, devletin ilkeleri, değer yargıları, onların davranışlarının nasıl olacağının önceden kestirilmesinin, bilinmesinin olduğu kadar, onlara karşı takınılacak karşı davranışların çerçeve ve dozunun ayarlanmasında da belirleyici ölçütlerdir. Örneğin, rüşvete eğilimi bilinen kişiye rüşvet önerisi kolaydır. Yanağına tokat atıldığında öbür yanağını çeviren kişinin tokattan kurtulması olanaksızdır. Haksızlıklar karşısında duyarsız, tepkisiz duruma düşen toplumların haksızlıklardan kurtulmasına olanak yoktur. Bir başka devletin yönlendirmelerine, kararlarına, siyasalarına boyun eğen, onların güdümüne giren devletlerin bağımsızlığın gereklerini yerine getirmesi olanaksızdır. Mazlumların davaları Atatürk pek çok söylev ve demecinde, “ortak uygarlık”, “çağdaş uygarlık”, “uygar dünya”, “Türklük ve uygarlık” sözcüklerini, kavramla Bunlar kişiyi erdemli, uygar, nitelikli kılan değerlerdir. Bu değerler toplumlarca, devletlerce de paylaşıldığı, topluma ve devlete mal edildiği ölçüde toplumların, devletlerin yüzünü ağartan, onları yücelten, onurlu, erdemli, uygar kılan niteliklerdir. Biz, yukarda sıraladığımız değerleri büyük ölçüde Atatürk döneminde yaşamış bir ulusuz. Böyle bir geçmişten geliyoruz. Biz bu değerleri tümüyle hâlâ yitirmedik inancını taşıyorum. Bu değerleri benimsemeyen, köşe dönmeciliği ön plana alanlar inanıyorum ki ülkemizde hâlâ azınlıktadır. Yukarda özetlediğim ilkeler ve değerler Atatürk’ün Türklük ve uygarlık anlayışını biçimlendirir, ona yön verir. Atatürk’te Türklük anlayışı ulusu oluşturan tüm insanları ve grupları kapsamaktadır. Türklük anlayışı, Atatürk ulusçuluğu, ulus oluşturmaya, ulus “bina etmeye” yönelik olmuştur. Atatürk’te Türklük anlayışı usçudur, kucaklayıcı ve bütünleştiricidir. Atatürk ulusçuluğunda “öteki” yoktur. Tüm insanlık vardır. Bir iki örnek vereyim: Türk dil devriminin oluşum ve uygulanışı sürecinde Atatürk’ün çalışma arkadaşlarından biri Ermeni kökenli yurttaşımız Agop Dilaçar’dır. Kemalizmin özelliklerini anlatmada, yaymada etkin bir rol oynayan Musevi kökenli yurttaşımız Moiz Kohen Tekinalp’tir. Unutmayalım ki türdeş olmayan, pek çok ayrı cinsten, kökenden insanların oluşturduğu bir toplumsal yapıya sahip ABD’de birleştirici öğe “Amerikalı” olmaktır. Köprüler Yıkılırken... Ne çok köprüler yıkılıyor bugünlerde... Bu kıyıda hüzün... Karşıda umut... Yüreği olan geçmek ister... Ama peş peşe yıkılıyor köprüler... ? Daha dün... Medeni dünyaya ulaşmak için seksen yılda zar zor kurulmaya çalışılan çağdaş eğitim köprüsü yıkıldı... Cumhurbaşkanları 4+4+4 yasasını imzaladı... Hangi vicdandır?.. Karşıda uygar bir dünya varken... O dünyanın birer uygar bireyi olmak için hevesle koşan çocuklarımızın önündeki köprüleri yıkmak... Bu kadar mı acımasız ve saygısız olur insan çocuklarına karşı, sırf kendi dinci zihniyeti sürüp gitsin diye?.. ? Azmimizi köprülerimize ayak yaparız... Tasalarımız kolon, sabrımız kirişler... Köprüler yıkıldıkça köprüler kurarız... Karşı kıyıya atmak için kendimizi bir koşu... Ama... Bir bir yıkılıyor köprüler... ? Gazetelerdeki “Yıkılan köprü canları alıp götürdü” haberlerini okurken, son zamanlarda ne çok köprünün yıkıldığını düşündüm... Hayallerimiz öte yanda... Karşı kıyıda kaldı; kızlı oğlanlı çocuklarımızın el ele tutuşup güven içinde kutladıkları ulusal bayramlarımız... Modern eğitim... Laik, çağdaş bir yurt... Barış... Özgürlük... Güven... Huzur... Geçemedik bir türlü... Bulanık sularda kaybolduk... Çöktü köprü... ? Son zamanlarda her gün yüreklerimizde bir köprü çöküyor... Karanlıktan aydınlığa... İlkellikten uygarlığa... Nefretten insanlığa... Ortaçağdan çağdaşlığa... Köprüler kurmak isteriz, yüreği olanlar geçmek ister... Ama azgın bulanık sulara dayanmıyor... Peş peşe yıkılıyor köprüler... Tüm insanlığı kapsıyor Hem ulusal ve hem de evrensel yönüyle Atatürk ve Devrimi ulusal sınırlarımızın dışına taşmıştır. Akademik nedenlerle bulunduğum Avrupa ülkeleri, Çin, Japonya, Avustralya, Güney Afrika Cumhuriyeti, Arjantin, Şili ve Peru gibi ülkelerde Atatürk ve Devrimi’ne büyük bir saygı duyulduğuna tanık oldum. Çünkü Atatürk Devrimi’nin amacı tüm insanlığı kapsamaktadır. Cumhuriyet’in 6 Nisan 2012 tarihli BilimTeknoloji dergisinde Sayın Celal Şengör’ün yazısında yer alan “Atatürk bir fikirdir” görüşü bu gerçeği vurgulamaktadır. 1 Ernest Jackh, Dünkü, Bugünkü, Yarınki Türkiye. İstanbul, 1946. s. 207 2 Enver Ziya Karal, Atatürk’ten Düşünceler. Ankara: Türk Tarih Kurumu Basımevi, 1956. s. 17 Haksızlığa karşı koymak Dürüstlük, doğruluk; başkalarını küçük görmemek; hoşgörülü olmak; başkalarının inançlarına saygı duymak; özü sözü bir olmak; iyilikseverlik; iyiliği başa kakmamak; başkalarını da düşünebilmek; zayıfı, güçsüzü korumak; “ar” duygusuna sahip olmak; kendimize yapılmasını istemediğimizi başkalarına uygun görmemek; haksızlık karşısında susmamak; özgürlüğe herkesin hakkı olduğunu kabul etmek ve savunmak; yasal olmayan kazanç peşinde koşmamak; insan varlığına saygı; insanın insan olmaktan kaynaklanan hakları, ödevleri, sorumlulukları olduğuna inanmak; görevi, yetkiyi kötüye kullanmamak... C MY B C MY B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle