19 Mayıs 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
12 NİSAN 2012 PERŞEMBE CUMHURİYET SAYFA HABERLER 5 Ankara’nın Suriye konusuna balıklama dalışına, Suudi Arabistan, Bahreyn, Katar gibi şeriatçı ülkelerle işbirliği yapıp “demokrasi ve özgürlük” kavramlarını kullanmasına aklım ermiyor. Suriye’de diktatörlük olduğunu biliyoruz... İHD raporu: Geçen yıl hak ihlalleri arttı ve polis devleti daha da kurumsallaştı 2011 de kara yıl ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) İnsan Hakları Derneği, (İHD) 2011 yılına dair açıkladığı rapor ile insan hakları ihlallerinin artarak sürdüğünü bildirdi. Rapora göre, toplam 76 kişi yargısız infaz sonucu, 36 kişi cezaevinde, 5 kişi gözaltında, 46 kişi faili meçhul saldırılar sonucu hayatını kaybetti. 9’u kadın 11 kişi namus cinayeti sonucu öldürüldü. 56 kadın intihar etti, 117 kadın aile içi şiddet sonucu yaşamını yitirdi. İHD Başkanı Öztürk Türkdoğan tarafından Mülkiyeliler Birliği’nde açıklanan raporda, 2011 yılına ilişkin insan hakları bilançosu ayrıntılarıyla anlatıldı. Raporun, “Yargısız İnfaz” başlıklı bölümüne göre, 57 Mezhep Savaşları Kaos Yaratır... Ortadoğu’da yaşananlar, Şam’dan Ankara’ya ağır suçlama, Başbakan Erdoğan’ın Çin’den Esad’a “Suriye bizi zorlamasın” yanıtı... Sanki savaş rüzgârları esiyor... ABD, İngiltere, Fransa ve öteki Avrupa ülkeleri susarken, Türkiye’nin Suriye’ye karşı bu sert çıkışını nasıl değerlendireceğiz? Kofi Annan’ın verdiği iki günlük süre bugün dolarken, Suriye’de silahların susup susmayacağı henüz belli değil. Suriye Dışişleri Bakanı Velid Muallim, Moskova’da yaptığı açıklamada Türkiye’yi ağır bir dille suçlarken Annan planı doğrultusunda bazı bölgelerden tanklarını çektiklerini söyledi ve şöyle dedi: “Türkiye isyancıların silah kaçırmasına ve Türkiye’ye sığınmasına yardımcı oluyor.” ??? Durum böylesine karışık... Gelen haberlere bakılırsa Suriye’de Esad’ın en az iki yıl direneceği söyleniyor. Suriye’de durum Mısır, Tunus ve Libya’dan çok farklı... Rusya, Çin ve İran hâlâ Esad’ı destekliyor. Suriye’de ateşkesin gerçekleşmesi için bölgede barış olması gerekiyor. Bunu Şam yönetimi istiyor... İngiltere ve Fransa’dan yapılan açıklamalar, siyasi gözlemcilerin yorumu, Suriye’nin tanklarını kimi bölgelerden çekmediği yolunda. Fransa, Esad’ın barış planını uygulamadığını öne sürerken, İngiltere de aynı görüşü ortaya attı: “Esad rejimi barış planını uygulamayıp zaman kazanacak!” Suriye’de “muhalif” olarak adlandırılan gruplar tek değil. Elbette en etkin olanlar Müslüman Kardeşler ama onlarca muhalif grup var Suriye’de. Hükümet karşıtı eylemciler Humus ve Halep’in kuzeyindeki bir bölgede havan topuyla ateşi sürdürüyor. ??? Bu olup bitenler karşısında ? İHD’nin 2011 hak ihlalleri raporuna göre geçtiğimiz yıl toplam 76 kişi yargısız infaz sonucu, 36 kişi cezaevinde, 5 kişi gözaltında, 46 kişi faili meçhul saldırılarda hayatını kaybetti. 3 bin 252 kişi işkence ve kötü muameleye maruz kaldı. İşkence ve kötü muamelenin 310’u gözaltında, 724’ü cezaevlerinde yaşandı. kişinin dur ihtarına uymadığı gerekçesiyle, 3 kişi köy korucuları tarafından, 16 kişi de sınır bölgesinde açılan ateş sonucu öldürüldü. Cezaevlerinde 36, gözaltında 5, faili meçhul saldırılarda ise 46 kişi hayatını kaybetti. 55 yurttaş kuşkulu bir şekilde öldü. 5’i çocuk olmak üzere, 8 kişi mayın ve sahipsiz bombanın patlaması nedeniyle yaşamını yitirdi. Raporda kadınlara ilişkin veriler de dikkat çekti. Buna göre, 9’u kadın olmak üzere, 11 kişi namus cinayetine kurban gitti. 56 kadın, 30 çocuk intihar etti. 117 kadın, 33 çocuk aile içi şiddet sonucu hayatını kaybetti. 43 asker ve polis intihar etti. 2011’de toplam 3 bin 252 kişi işkence, kötü muamele gördü. İşkence ve kötü muamelenin 310’u gözaltında, 724’ü cezaevlerinde yaşandı. Toplam rakamdan 1425’i, gösteri yürüyüşleri sırasında polis tarafından dövüldü ve yaralandı. 58 kişi özel güvenlik görevlisinin şiddetine maruz kaldı, 119 kişi okulda şiddet gördü. Geçen yıl 12 bin 685 kişi gözaltına alındı, 2922’si tutuklandı. Polis, 325 toplantı ve gösteri yürüyüşüne müdahale etti. Toplantı ve Gösteri Yürüyüşleri Yasası’na muhalefetten 1031 kişi hakkında 139 dava açıldı. Sonuçlanan 87 davada 491 kişiye toplam 1561 yıl hapis cezası verildi. 7 gazete, toplam 11 kez, 9 dergi ise toplam 16 kez toplatıldı. 9 afiş, 2 pankart, 3 kitap yasaklandı ve toplatıldı. 33 televizyona toplam 41 kez, 1 radyoya 3 kez uyarı cezası verildi. 16 dergi ve gazete bürosu polis tarafından basıldı, 6504 internet sitesi mahkeme kararıyla kapatıldı. Raporun değerlendirme bölümünde, şu görüşlere yer verildi: L 2011 yılı hak ihlallerinin AKP iktidarı boyunca en üst seviyeye çıktığını gördük. “İleri demokrasi” söylemi adına yapılan uygulamalara baktığımızda yoğun hak ihlallerinin gizlenmeye çalışıldığını görmekteyiz. 2011 yılını polis devletinin daha da kurumsallaştığı bir yıl olarak değerlendiriyoruz. L Kolluk kuvvetlerinden kaynaklanan yaşam hakkı ihlallerinin artarak devam ettiğini görüyoruz. 2011 yılında işkence ve kötü muamele, onur kırıcı ve küçük düşürücü davranış ve cezalandırmalarda ihlal iddiaları yaygın bir şekilde ve oldukça fazla yaşanmıştır. L Cezaevlerinde ve gözaltı merkezlerinde ölümler devam etmektedir. Cezaevlerinde bulunan 243 hasta mahpustan 135 mahpus ağır hastalıkları nedeniyle tahliye edilmeyi beklemektedir. L 253 toplu mezarda 3248 sayıda kişinin gömülü olduğu tespit edilmiştir. L Siyasal iktidar eleştiriyi kabul etmemekte, kendisine yönelik eleştiri içeren gösterileri güç kullanarak dağıtmaktadır. Halen cezaevlerinde 41 avukat, 11 insan hakları savunucusu, 91 gazeteci, 8 milletvekili, 30 civarında belediye başkanı, yüzlerce belediye ve il genel meclis üyesi, yüzlerce öğrenci, öğretim üyesi, aydın ve yazar tutukludur. YABANCILARA MÜLK SATIŞI Tek yetki Bakanlar Kurulu’nun ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) Yabancılara toprak satışını düzenleyen yasa tasarısında yapılan değişiklikle Bakanlar Kurulu’nun Dışışleri Bakanlığı’ndan görüş alma şartı kaldırılarak tek yetki Bakanlar Kurulu’na verildi. Yapılan değişiklikle ölümünden sonra 2 yıl içinde veraset başvurusu yapılmayan taşınmazlar hakkında tapu müdürlüklerine mahkemeye başvurma yetkisi tanındı. TBMM Adalet Komisyonu’nda yapılan değişiklikle il ve ilçelerde yabancılara satışı yapılan alanların ilgili valilikler tarafından takip edilmesi ve satış amacına uygun kullanılıp kullanılmadığının tespit edilmesi düzenlendi. AKP’li Komisyon Başkanı Ahmet İyimaya komisyonda yapılan oylamayla Bakanlar Kurulu’nun ilçe sınırları içerisinde satışı yapılacak alanı 60 hektara kadar çıkarma yetkisini 30 hektarla sınırlandırılmasına ilişkin redaksiyon yetkisi aldı. Tasarıya ilişkin eleştirilerde bulunan CHP’li Ali Rıza Öztürk, tasarının anayasaya aykırı olduğunu kaydetti. Öztürk, il ve ilçeler bazında yüzölçümü yüzde 10 sınırlamasının kaldırılmasıyla, ilçelerin ve illerin tamamının, tarım arazilerinin satılabileceğini belirtti. CHP’li Dilek Akagün Yılmaz,“Yüzde 10 sınırlamasını kaldırmamız bu ülkeye ihanet niteliğindedir” dedi. Komisyon Başkanı İyimaya, “düzenlemenin vatana ihanet olacağı” açıklamasını, ağır ve amacını aşan beyan olarak kabul ettiğini söyledi. CHP’li Bülent Tezcan, düzenlemeyle Araplara toprak satışının yapılmasının yanı sıra Barzani’ye de satış yapılacağını ifade etti. Polisler gaz bombasının kullanıldığı müdahalelerde maske takarak korunuyor. Buna karşın Emniyet bu gazların bugüne kadar polise zarar vermediğini duyurdu. Komik savunma ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) Emniyet Genel Müdürlüğü yetkilileri de İçişleri Bakanı İdris Naim Şahin gibi eylemlerde polisin kullandığı göz yaşartıcı gazların “insan sağlığına bir zararı bulunmadığını” savunuyor. Emniyetten yapılan açıklamada, “Bu gazlar, kullanan personelimiz üzerinde de bugüne kadar hiçbir şekilde kalıcı bir zarar meydana getirmemiştir” denildi. Açıklamada, Türk polis teşkilatının, yasalar çerçevesinde tüm modern polis teşkilatlarında olduğu gibi göz yaşartıcı gaz kullandığı belirtildi. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nde de güç kullanılması durumunda, göz yaşartıcı gazların kullanılabileceğine dair değişik tarihlerde verdiği kararların bulunduğu anımsatılan açıklamada, şu ifadeler yer aldı: “Toplumsal olaylarda kullanılmakta olan göz yaşartıcı gaz mühimmatından dolayı, herhangi bir şekilde insan sağlığına kalıcı zarar verildiğine dair resmi raporlarda intikal eden bir husus bulunmamaktadır. Alımı yapılan gaz mühimmatının içerisindeki göz yaşartıcı maddelerin OC veya CS gazı olup olmadığı, laboratuvarlarda test ettirilmekte olup uygun olanların kabulü yapılmaktadır. Teşkilatımızda kullanılan göz yaşartıcı gazlar, bu konuda eğitim almış uzman personelimiz tarafından yetkili amirin emriyle kullanılmaktadır. Ayrıca bu gazlar, kullanan personelimiz üzerinde de bugüne kadar hiçbir şekilde kalıcı bir zarar meydana getirmemiştir.” Tamam! Suriye bir İran, Sudan, Katar, Suudi Arabistan, Bahreyn değil... AKP hükümeti ekonomik krizin kapıda olduğunu biliyor, küçücük bir ülke olan Brunei Sultanı’nı Türkiye’de yatırım yapması için “krallar gibi karşılamaktan” hoşnut oluyor. Birileri bizi Suriye’yle savaşa itiyor komşumuz olduğu için. Kendileri ise seyretmekle yetiniyor... Erdoğan, bir yıl önceki kardeşi Esad’a gözdağı veriyor: “Oraya geliriz ha!” Ankara Şam’a, Şam Ankara’ya sert mesajlar verirken iki komşu ülke arasında gerginlik artıyor. Elbette sömürgeci ve emperyalist güçler medya aracılığıyla Türkiye’ye gaz verip şöyle diyecekler: “Sen NATO’nun en güçlü ordususun, yürü aslanım yürü!” Bana kalırsa Türkiye böyle bir savaşın yükünü kaldıramaz. Sosyal, ekonomik yapımız ve ordunun durumu nasıl? Bir de Türkiye’de Alevilerin ve Kürtlerin sorunları ortadayken, bu olayların sonunda başımıza neler gelir! ??? Ortadoğu halkları elbette demokrasi ve özgürlük istiyor. Doğru! Sanayi devrimini yapmamış, krallarla, sultanlarla, Baas rejimleriyle yönetilen toplumlarda dinsel öğeler ağır basar. Bir bakarsınız karşınıza şeriatla yönetilen bir rejim çıkar! Suriye’de Esad’ın durumu Mısır, Tunus ve Libya’dan çok farklıdır. Çünkü halkın büyük çoğunluğu onu seviyor. Benim korkum Suriye’de çıkacak bir iç savaşın Türkiye’ye sıçraması... Suriye sorununun savaşla değil barışla çözülmesini bu nedenle istiyorum. Bölgede siyasal İslamın yapılanması ne demokrasi getirir Ortadoğu’ya ne de özgürlük! Hele hele mezhep savaşlarının sonuçları öyle bir “kaos ortamı” yaratır ki içinden çıkamazsınız... S AV C I L I Ğ A ‘ R E S M İ E L E M A N I M I Z D E Ğ İ L’ YA N I T I V E R İ L D İ MİT sonunda Yeşil’i kullandığını itiraf etti ? Mehmet Eymür Yeşil kod adlı Mahmut Yıldırım’ın MİT ve JİTEM’e çalıştığını söylemişti. Savcılığın konuya ilişkin yazısına yanıt veren MİT, resmi elemanı olmadığını ileri sürdüğü Yeşil’i 4 ayrı operasyonda kullandığını açıkladı. DİYARBAKIR (Cumhuriyet Bürosu) MİT, “Yeşil” kod adlı Mahmut Yıldırım’ı terör örgütü PKK lideri Abdullah Öcalan ile PKK’nin eski yöneticilerinden Şemdin Sakık’ın getirilmesi ve açıklanmayan iki olayda kullandığını açıkladı. Faili meçhul cinayetleri araştıran Diyarbakır Özel Yetkili Cumhuriyet Savcılığı, eski MİT Kontrterör Daire Başkanı Mehmet Eymür’ün ifadeleri üzerine harekete geçti. Eymür, geçen kasım ayında 4 faili meçhul cinayete ilgili soruşturma yürüten Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı’na verdiği ifadede, Yeşil kod adlı Mahmut Yıldırım’ın MİT ve JİTEM’e çalıştığını söylemişti. Eymür’ün ifadesinin ardından özellikle Kürt yazar Musa Anter cinayetiyle dosyayı yeniden gözden geçiren savcılık, MİT’e, Yeşil’in teşkilatta çalışıp çalışmadığını ve hangi olaylarda kullanıldığını sordu. MİT’ten gönderilen “Çok gizli” ibareli bir yanıt yazısında, “Söz ettiğiniz hiçbir olayda Yeşil kod Mahmut Yıldırım’ı kullanmadık. Musa Anter olayında bizim hiçbir elemanımız yoktu. Yeşil bizim resmi elemanımız değil. Yeşil’i sadece birkaç olayda kullandık. Yeşil’i 1990’lı yılların başında Suriye’nin başkenti Şam’a göndererek Abdullah Öcalan’ın yakalanması için oluşturulan ekipte görevlendirdik. Ancak bu operasyondan vazgeçildi. Yeşil, Şemdin Sakık’ın Barzani’den alınıp Türkiye’ye teslim edilmesinde görev aldı. Yeşil bizim adımıza bölgede hiçbir zaman kullanılmadı” denildi. Yazıda, ayrıca konusu belirtilmeyen iki olayda daha Yeşil’in kullanıldığı belirtildi. Meclis darbeleri araştıracak Partilerin önergeleri birleştirilerek araştırma komisyonu kurulması kararı alındı Görüşmelerde CHP’nin ‘sivil darbeyi de görüşelim’ önerisi tartışma yarattı ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) Başbakan Tayyip Erdoğan’ın talimatıyla AKP’nin verdiği araştırma önergesi kabul edilince, TBMM Genel Kurulu’nda darbelerin araştırılması için komisyon kurulması kararlaştırıldı. Partilerin oluşturulacak darbe komisyonuna ilişkin verdikleri önergeler birleştirilirken CHP’nin “Sivil darbe de araştırılsın” önergesi tartışma yarattı. AKP’nin 27 Mayıs’tan başlayarak tüm darbelerin araştırılması için verdiği önerge TBMM Genel Kurul’nda darbelerle ilgili muhalefet partilerinin verdikleri önergelerle birleştirilerek görüşüldü. CHP grup başkanvekilleri Emine Ülker Tarhan, Akif Hamzaçebi ve Muharrem İnce imzalarıyla verilen önergede “Ülkemizde temel hak ve özgürlüklerin sınırlandırılmasına yönelik tüm eylem ve işlemler ile demokrasiyi kesintiye uğratan tamamlanmış ve girişim niteliğindeki sivil ve askeri darbeler ile sonrası uygulamaların; demokrasi dışı toplumu terörize eden tüm vesayet sistemlerinin ve bunları önceleyen olay ve olguların araştırılması ve sorumlularının tespiti amacıyla” Meclis araştırması açılması istendi. AKP’lilerin karşı çıkması nedeniyle anlaşmazlık yaşandı. Birleşime ara verildi. Arada yapılan temasların ardından CHP’nin önergesi de diğerleriyle birleştirilerek görüşüldü. Yapılan görüşmeler sonrası kurulmasına karar verilen komisyonun adı, “Devlete müdahale eden tüm darbe ve muhtıralar ile demokrasiyi işlevsiz kılan diğer bütün girişim ve süreçlerin araştırılması komisyonu” olarak belirlendi. Hükümet adına söz alan Başbakan Yardımcısı Beşir Atalay, 12 Eylül’de kendisinin de gözaltına alındığını, işkencelere tanıklık ettiğini söyledi. Kozinoğlu’nun ölümüne takipsizlik İstanbul Haber Servisi MİT Dış Operasyonlar Daire Başkanlığı’nda Asya Masası sorumluluğu görevinde de bulunan Kaşif Kozinoğlu’nun Silivri Cezaevi’nde mahkeme karşısına çıkmasına kısa bir zaman kala 12 Kasım 2011’de Silivri Cezaevi’nde kalp krizi geçirerek ölümüne ilişkin soruşturma tamamlandı. Silivri Cumhuriyet Başsavcılığı, MİT görevlisi Kaşif Kozinoğlu’nun Silivri Cezaevi’nde ölümüne ilişkin yürüttüğü soruşturmada “takipsizlik” kararı verdi. Savcılık Kozinoğlu’nun ölümünde “bir kamu görevlisinin ihmali, kastı ve gecikmesi olmadığı, başkalarına atfedilecek kusur da bulunmadığı” düşüncesine vardı. Savcılık, Odatv davasında sanık olan Kaşif Kozinoğlu’nun cezaevinde yazdığı iki mektubuna ilişkin yürütülen diğer soruşturmada ise gizlilik kararı koydu. ÇOCUKLARINI KAYBEDEN AİLELER: 5 yaş riski büyütür SİNAN TARTANOĞLU Şerefsiz tartışması CHP Mersin Milletvekili Ali Rıza Öztürk’ün, “Üç tane darbeci generali yargılıyormuş gibi göstererek darbelerle hesaplaşılmaz. AKP, 12 Eylül 1980 rejiminin muktedir çocuğudur ve oradan beslenmektedir” sözleri gerginlik yarattı. AKP Grup Başkanvekili Nurettin Canikli, Öztürk’ü darbeleri eleştirmemekle suçladı. Öztürk de Canikli’ye “Askeri darbelere karşı çıkmayan şerefsizdir. Sivil darbelere karşı çıkmayan bir milyon kere şerefsizdir” dedi. AKP Manisa Milletvekili Selçuk Özdağ da, “28 Şubat postmodern darbesine destek vermek de şerefsizliktir” dedi. ANKARA Okullarındaki ihmal sonucunda son iki yılda çocuklarını kaybeden 15 aileden 6’sı “4+4+4 yasası ile 5 yaşında okula gelecek olan çocuklar daha büyük risklere karşı karşıya” demek için Meclis’e geliyor. “Gündem: Çocuk! Çocuk Hakları Merkezi”nin aracılığı ile bir araya gelen ailelerden 6’sı 4+4+4 yasası ile oluşacak risklere dikkat çekmek ve okulların güvenli hale getirilmesi için bugün CHP, MHP ve BDP’nin yanında Meclis Dilekçe Komisyonu Başkanı Mehmet Daniş ile görüşecek. Aileler, görüşünü iletmek için Milli Eğitim, Kültür, Gençlik ve Spor Komisyonu Başkanı Nabi Avcı ile de görüştü. Milli Eğitim Bakanı Ömer Dinçer ile de görüşmek isteyen aileler, randevu taleplerine henüz yanıt alamadı. Aileler adına, üzerine okul tuvaletinin lavabosunun düşmesi sonucu ölen Efe Boz’un annesi Nurdan Boz, “10 milyon çocuk tehlikede. Okullarda standartsızlık, disiplinsizlik ve denetimsizlik var” dedi. rul’da söz alan Başbakan Yardımcısı Atalay, kendisinin de 12 Eylül mağduru olduğunu söyledi. CHP’li Öztürk ise “AKP 12 Eylül rejiminin muktedir çocuğudur ve oradan beslenmektedir” diye konuştu. ? Genel Ku C MY B C MY B Solcu ve ülkücü kökenli AKP’liler Araştırma komisyonu 17 üyeden oluşacak. AKP’de 10 üyelik için, milletvekilleri büyük ilgi gösterdi. Çok sayıda milletvekili, üye olarak görev almak için, 12 Eylül döneminde “mağdur oldukları” gerekçesiyle AKP grubuna başvurdu. Üye olmak isteyen AKP’liler arasında 12 Eylül’de “solcu” ve “ülkücü” oldukları gerekçesiyle mağdur olduklarını belirten isimlerin de bulunması dikkat çekti. 12 Eylül’de mağdur olmayan çok sayıda AKP milletvekili de üyelik için başvuru yaptı.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle