19 Mayıs 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
12 NİSAN 2012 PERŞEMBE CUMHURİYET SAYFA [email protected] KÜLTÜR 15 Koruma Kurulu’ndan Galataport projesine dair 31. ULUSLARARASI İSTANBUL FİLM FESTİVALİ Altın Lale adaylarından Amir Naderi, yaratıcı özgürlüğünü savunan bir sinema ustası Ticari sinemaya bayrak açtı MEHMET BASUTÇU ‘İstanbul Modern kaldırılmıyor’ Kültür Servisi Dün Sabah gazetesinde yer alan “Galataport Projesi kapsamında İstanbul Modern Sanat Müzesi binasının kaldırılacağı” haberi üzerine İstanbul 2 Numaralı Koruma Kurulu üyesi mimar Prof. Dr. Mete Tapan, müzenin kaldırılmasının söz konusu olmadığı açıklamasını yaptı. Tapan, Özelleştirme İdaresi’nin sunduğu projenin henüz kurul tarafından görüşüldüğünü belirterek “Bizim aldığımız hiçbir karar yok. Özelleştirme İdaresi bize bir sunum yapıyor. Planları kabul etmiş değiliz” dedi. Öte yandan İstanbul Modern’den gelen açıklamada da “İstanbul Modern’in Türkiye Denizcilik İşletmeleri ile 28 yıllık uzun dönemli kira sözleşmesi bulunmaktadır. Kamuoyundan takip ettiğimiz üzere Galataport projesi kapsamında, İstanbul Modern’in yerinin aynen korunacağı belirtilmişti. Bunun dışında bir bilgimiz bulunmamaktadır” denildi. Amir Naderi (1946, Abadan) tutkulu bir sinema ustası. Filmine odaklandığında, hangi ülkede olursa olsun, müthiş bir enerji saçıyor çevresine. İran’da kendi kendini yetiştirmiş bir yönetmen olmasına rağmen, dünya sinema tarihi üzerine geniş ve köklü bir bilgi birikimine sahip. Yaklaşık 25 yıl önce New York’a yerleşmeye karar verdiğinde ülkesi dışında yok. Ama, yaratıcı özgürlüğünün giderek kısıtlandığını da çok iyi fark ediyor. Hedeflerine ülkesinde ulaşacak özgürlüğe sahip olmadığını iyice anlayınca, yaratıcılığını daha elverişli bir ortamda geliştirebileceği New York’a göç ediyor. Dört dörtlük Japon filmi Sanat sinemasına nefes aldırmayan ticari sinema anlayışına ve pazar hegemon ? 25 yıl kadar önce İran’ı terk ederek New York’a yerleşen Naderi, ticari sinema anlayışına ve pazar hegemonyasına savaş bayrağı açmış. ‘Cut’ filminin yönetmeni, İranlı sanatçılar gerçekten özgür olana kadar filmlerinin İran’da gösterilmesine de karşı. pek tanınmayan bir yönetmenken, sanatıyla yabancı topraklarda kök salarak özgün bir yer edinmeyi başarmış bulunuyor. Hem bir daha ülkesine dönmemiş, hem de filmlerinin İran’da gösterilmesini kesinlikle istemiyor. Ne ele aldığı konularla, ne sinema diliyle, ne de politik nedenlerle “İranlı sinemacı” damgası vurulamayacak kadar özgün bir sanatçı. yasına karşı savaş bayrağı açmak için bir “Japon filmi” yapmak istemesinin nedenleri de basit. Genelde Asya sinemalarını, özellikle de Japon sinemasını çok iyi tanıyan ve beğenen Naderi için, yaratıcı genç yönetmenlerin boğazını sıkan bugünkü zorlukları, örneğin Ozu, Mizoguşi, Kurosowa gibi büyük ustalar yetiştirmiş büyük bir ülkenin koşullarında irdelemek, çelişkileri daha da belirgin kılmak demek. Üstelik, şiddetin değişik boyutlarını kolayca perdeye taşıyabileceği toplumsal ve kültürel bir zemin de sunmaktadır Japonya... Geçen güz Venedik Festi Yaratıcı özgürlüğü İran’ı neden terk ettiği sorusunu şöyle yanıtlıyor. 1979’da kurulan yeni rejimle politik düzlemde bir sürtüşmesi, ciddi bir sorunu vali’nin “Ufuklar” bölümünde yarışan “Cut”, Tokyo’da, Japon oyuncularla ve Japonlardan oluşan bir ekiple çekilmiş, hikâyesi ve biçemiyle de dört dörtlük bir Japon filmi. Sadece, 50’ye yakın bireysel girişimciden oluşan geniş yapımcılar yelpazesiyle alabildiğine uluslararası nitelikte. Hafta sonu, “Cut”ın gösterimlerine katılmak için İstanbul’a gelen Amir Naderi, oldukça heyecanlıydı. İstanbul’a ikinci ziyaretiydi bu. İlk yolculuğunu tam 44 yıl önce yapmış. O zamanlar, genç bir set fotoğrafçısıyken Stanley Kubrick hayranıymış. “Bir Uzay Macerası” (1968) Londra’da gösterime girince, İran’da görebilmek için yıllarca beklemeye sabrı olmadığından, İngiltere’ye giden bir otobüse atlamış hemen. Dönüşte beş parasız kalınca otostop yapmış ve bir hafta da İstanbul’da konaklamış... Naderi, İranlı sanatçılar gerçekten özgür olana kadar ülkesine adım atmamakta kararlı. O kadar ki, genç yapımcılarıyla imzaladığı kontrata, filminin İran dışında her ülkeye satılabileceği maddesini ekletmiş! İşte böyle... Bazı konularda ödün vermeyen, temelde yaratıcı özgürlüğünün kutsallığını savunan içtenlikli bir sinema adamı Amir Naderi. Sınır tanımayan tutkuları ve enerjisi filmlerinin içeriğine de, biçemine de yansıyor. Ticari sinemanın hegemonyasına karşı savaş bayrakları açan “Cut”, tüm sinemaseverler için kült bir film olmaya aday.... Zorlu bir yolculuk... AYŞEGÜL ÖZBEK Mizgin Müjde Babasının izini süren estivalin ulusal Arslan’ın belgeseli f yarışma bölümünde çıkma sebebim de babamın kampta öksüz çocuklara babalık yaptığını öğrenmemdi. Bunu Bir yüzleşme ve barışma hikâyesi Mizgin öğrendiğim gün eskiye dönemedim. Kimilerine Müjde Arslan’ın anlattığı. Hem kendisi hem göre terörist, kimilerine göre gerilla olabilir de Türkiye için... ama ben babamı arıyordum. İstanbul Film Festivali’nin Ulusal Yarışma Bö Filmin ilk adı “Kayıp Mezar”dı. Yapım sülümü’nde yer alan belgesel filmi “Ben Uçtum recinde mi değişti adı? Sen Kaldın”, “çıkmak zorunda olduğu bir yolBir yıl boyunca görüntülere dokunmadım. Sonra culuğun ve o yolculuğun ardından başka bir kurmaca senaryo yazdım ve bakanlıktan destek alkadına dönüşmesinin” hikâyesi. dım ama senaryo içime sinmedi. Yaşadığım şey ne Doğumundan kısa bir süre sonra Kürt gekadar gerçekse yazdığım şey o kadar sahrilla hareketine katılan, hiç tanımadığı teydi. Filmin adı da yeni senaryoyla babası Ahmet Arslan’ı aradığı bu birlikte değişti. “Uçan bir adamın ? “Bu yolculuğa kişisel yolculuk, yanında büyüdüğü gerisinde kalan kadınların filmi” çıkmak zorundaydım. babaannesiyle dedesinin Marbu. Ben, nenem, halam... BabaBabamın kim olduğunu, niye mın söylediği bir tekerlemede bu din’deki evlerinden, babasının öldüğü Mahmur Mülteci Kamgittiğini, benimle olmadığı bir söz geçiyordu. O uçtu geriye biz pı’na uzanıyor. gerçekten. ömür ne yaptığını bilmeliydim. kaldık Annesine de yıllar sonra kavu Filmde babanız bir efsane Kimilerine göre terörist, şan Arslan, belgeselin eksik kagibi anlatılıyor. Sizin için önce lan kısmını onunla tamamlıyor. neydi, filmden sonra ne oldu? kimilerine göre gerilla İdris Naim Şahin’in “arka bahBabamın varlığı, evdeki üstü örolabilir ama ben babamı çe” konuşmasından hemen sonra tülü fotoğrafı gibiydi. Kapatınca görarıyordum.” KCK soruşturması kapsamüyoruz sanıyorduk. Nenem onu bir mında gözaltına alınan ve masal kahramanına dönüştürmek istiyordu serbest bırakılan Arslan’ın filmi zihnimde. Örtüyü kaldırmaya karar verdim. Biribugün saat 16.00’da Atlas Sinemanin babasını aramak için 1500 km. yol yapması hası’ndaa. yatının en büyük yolculuğudur. Artık filmdeki ka Amaç bu yolculuğa mı çıkdınla aynı kişi değilim. Daha güçlüyüm. maktı yoksa film yapmak mı? Bu film kişisel hikâyeniz dışında, Türkiye’ye Bu yolculuğa çıkmak zorun de bir şeyler söylüyor... daydım. Hayatımdan giden Tansiyonu yüksek bir coğrafyada yaşıyoruz. her şeyi babama bağlıSavaş, ölümler var. Binlerce insan cezaevinde, yordum. Onun kim olgenç askerler ölüyor. Türkler ve Kürtler için duğunu, niye gittiğini, aynı şekilde zor hayat. Film ilk oluşmaya başlabenimle olmadığı bir dığı zaman şunu düşündüm: Filme Kürtler az, ömür ne yaptığını bil Türkler fazla diyecek. Benim amacım ise hermeliydim. Yolculuğa kesin kalbine dokunabilmek. Şahin’in açıklamasını okuduğumda zerre kadar beni kastedebileceği aklımın ucuna gelmedi. Sabah 5’ti geldiklerinde. KCK’den alındığımı söylediler. Hücredeyken “o benmişim yahu” dedim ama “filmi izleyecekler ve anlayacaklar” inancımı da hiç yitirmedim. Belgesel dediğin bir yerde başlayıp bitmiyor. Film, hâlâ hayatımı değiştirmeye devam ediyor. Sinemacılardan gelen o büyük destekle de yalnız olmadığımı anladığım duygusal anlar yaşadım. ‘EMEK’ EYLEMİ 15 NİSAN’DA ‘İkna olmuyoruz’ Kültür Servisi Sivil inisiyatif “İsyanbul Kültür Sanat Varyetesi”, “Emek” eylemlerine devam ediyor. Topluluk, Kamer İnşaat tarafından sürdürülen Emek Sineması ve çevresine uygulanmak istenen proje için düzenlenen “ikna toplantıları”na tepki amacıyla yapacakları eylemi 15 Nisan saat 16.30’da Taksim Meydanı’ndaki tramvay durağında başlatacak. “Emek Sineması’nın yıkılmasına, Beyoğlu’nun satışa çıkartılmasına ikna değiliz, olmayacağız! Bu filmi seyretmeyeceğiz!” diyen topluluk “Fetih 1453” filminin afişinden referansla hazırladığı “Fetih Beyoğlu Grand Pera 3D” yazılı afişi Emek’in kapısına asacak ve ardından eylem için tasarlanan film biletlerini yırtacak. ‘O benmişim yahu’ (Fotoğraf: UĞUR DEMİR) Erkal ve Sururi 6. Çağdaş Yaşam Cumhuriyet Ödülü’nü önceki akşam düzenlenen törenle aldı Cumhuriyetin çocukları Kültür Servisi Çağdaş Yaşamı Des kış aldı. Erkal, ÇYDD’nin işlevinin ültekleme Derneği’nin (ÇYDD) ilkeli kemizdeki son gelişmeler göz önüne alındavranışlarıyla topluma örnek olan ki dığında daha da önemli hale geldiğini beşilere verdiği “Çağdaş Yaşam Cum lirtirken ödüle sımsıkı sarılarak, “Bu huriyet Ödülü”nün altıncısı, önceki ödülle hem gözbebeğimiz Cumhuriyetimize, hem de Türkan Sayakşam düzenlenen törenlan’a sarılıyorum” dedi. Erkal le Gülriz Sururi ve Genkonuşmasını “ Bu ülkeyi co Erkal’a sunuldu. imamlara bırakmayalım” ÇYYD Genel Başkanı sözleriyle bitirdi. Sururi ise, haProf. Dr. Aysel Çelikel’in yatında en çok bir Cumhuriyet konuşmasıyla başlayan kızı olmakla övündüğünü betörende “Cumhuriyetin lirterek “Yıllar süratle, anılar temel değerlerinin kobırakarak geçti. Ben değişrunması, laiklik ve çağtim, geliştim. Ülkem değişti, daşlık konusunda ilkeli duruşları, tiyatro sa Sururi ve Erkal tören geliştiyse de nereden bakılnatının gelişmesine, ev de büyük alkış aldı. dığına bağlıdır” dedi. Tören, Beren Oruç’un “Kerensel sanata ve topluma verdikleri emek ve katkılarından do şanlı Ali Destanı’ndan seslendirdiği layı” ödüle değer görülen Erkal ve Su bir şarkı ve Nilüfer Verdi’nin caz müruri, yaptıkları konuşmalarla büyük al ziği dinletisi ile sona erdi. Depremzedelere konser Van Belediyesi ile İnsan Hakları Derneği tarafından depremzedelere yardım için “Van için Bir Bilet”, “Konser Van’da dayanışma her yerde” sloganıyla organize edilen açık hava konseri Van’da yapıldı. Aynur Doğan, İlkay Akkaya, Metin Kahraman, Nevzat Karakış, Pınar Sağ, Servet Kocakaya, Sevinç Eratalay, Suavi, Yasemin Göksu ve Züleyha gibi birçok ünlü sanatçının sahne aldığı konsere yağmura rağmen yaklaşık 2 bin kişi katıldı. C MY B C MY B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle