23 Aralık 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 10 NİSAN 2012 SALI 8 İstanbul Edirne Kocaeli Çanakkale İzmir Manisa Denizli Zonguldak Sinop Samsun Trabzon Giresun Ankara Y B Y Y Y Y Y Y Y Y B B Y 14 15 13 11 16 15 17 11 14 14 15 16 16 Eskişehir Konya Sıvas Antalya Adana Mersin Diyarbakır Şanlıurfa Mardin Siirt Hakkâri Van Kars Y Y B Y Y Y Y B Y Y Y Y Y 12 16 18 15 23 21 21 24 20 20 13 12 13 Oslo Y Helsinki B Stockholm Y Londra Y AmsterdamY Brüksel Y Paris Y Bonn Y Münih B Berlin B BudapeştePB Madrid Y Viyana PB HABERLER 5 5 5 14 12 14 15 14 15 16 13 20 16 Belgrad Sofya Roma Atina Zürih Moskova Aşkabat Taşkent Baku Bişkek Tiflis Kahire Şam PB PB PB PB PB PB B PB B B B B B 14 13 18 17 18 4 33 24 21 21 23 28 26 Ülkemiz genelinin parçalı ve yer yer çok bulutlu, Marmara’nın güney ve doğusu, Ege, Akdeniz, Batı Karadeniz, Tokat ve Ordu dışında Orta Karadeniz, Güneydoğu Anadolu’nun doğusunun yağışlı geçeceği tahmin ediliyor. Hava sıcaklığı Orta ve Doğu Karadeniz kıyılarında hissedilir derecede olmak üzere kuzey ve iç kesimlerde azalacak, diğer yerlerde önemli bir değişiklik olmayacak. TARİHTE BUGÜN MÜMTAZ ARIKAN 10 Nisan GÜNCEL CÜNEYT ARCAYÜREK ? Baştarafı 1. Sayfada başka bir ülke olduğunu sanmıyorum. 12 Eylül davası, 12 Eylül’ün bütün sorumluklarını iki kişinin üzerine yıkan bir süreçten geçiyor. Dönem vur abalıya dönemi. O günleri yaşamamış, çoğu taraf tutan yazılardan, kitaplardan öğrendiklerini satarak örneğin, 12 Mart 1971 darbesine Başbakan Demirel’in neden direnmediği eleştiri konusu. 12 Mart müdahalesinin radyolardan ilan edildiği saatlerde Demirel’in neden istifa etmeyi yeğlemediğine değinen insaf sahibi tek bir yazar çizer, araştırmacı yok ortaklıkta. Anımsatayım bari: Henüz istifasının açıklanmadığı saatlerde Başbakanlık’taki odasında görüştüğüm Demirel; bana, “Siz olsanız ne yapardınız?” diye sordu. “Bekâra karı boşamak kolay, istifa etmem” diye yanıtladım. O zaman şöyle dedi: “Sorduk soruştuk. İstifa etmezsem parlamentoyu kapatacaklar. Oysa Meclis’in açık kalması gerekiyor” dedi. İki seçeneği var. Ya istifa edecek ya da askerler parlamentoyu kapatacaktı. Birinci seçeneği yeğledi. ??? Daha sonraki gelişmeler bu gerekçenin haklı olduğunu kanıtladı. Parlamentonun iki kanadında; Meclis ve Senato’da çoğunlukta olan Adalet Partisi’nin lideri Demirel; Başbakan Nihat Erim’e yoğun muhalefetiyle, hükümeti de devleti yöneten askerlere karşı vaziyet aldı. ...Askerlerin ve kurdukları hükümetlerin onca baskısına karşın, müdahalenin mimarlarından, Genelkurmay Başkanı Faruk Gürler’in cumhurbaşkanı seçilmesini önleyerek askerlere ağır bir darbe vurdu. Askerler; cumhurbaşkanlığı seçimine, kurulacak hükümetlere, parlamentoya müdahale edilemeyeceğini anladılar, sindirdiler ve... TBMM’nin hür iradesiyle Korutürk’ün cumhurbaşkanı seçilmesiyle yeniden demokrasi dönemi başladı. ??? İkbal yolu açılınca medyada köşe kapan, her devrin adamı olmaya aday, şimdi dinden laikliğe dönenlerden biri… ...12 Mart günü ve daha sonraki günlerde yaşananları, olayların içeriğinde yatan öğeleri bilmeden veya bilmezden gelerek Demirel’in istifa etmesindeki nedenleri dikkate almadığı dünkü yazısında... ...12 Mart’tan söz ederken; “Demirel’in yüreksizliği” gibi pek çok anlam içerecek bir ifade kullanıyor. Şayet böyle yazılacaksa, vay haline yakın tarihin! Gerçekleri tek yanlı ele almak, “vur abalıya” anlayışına uyarak, olayları eleştirirken kimi yere haksız yere kişileri suçlamak… günün modası. Biraz insaf, biraz edep yahu! Yiğidi öldür, ama hakkını teslim et! ??? Mehmet Tezkan dün, çok kez yazdığımı başka sözcüklerle ifade etmiş; “RTE, Suriye’yi ‘pataklayacakmış’ gibi görünüyor” diye yazıyor. RTE de askersel müdahaleye karşı olmadığını, bugüne dek söylemedi, yalanlamadı. Üstelik ima yoluyla destekliyor da. Uluslararasından, örneğin BM’den destek bulsa; Suriye’ye asker gönderecek, Esad’ı indirecek! Pekâlâ, bravo! Ya sonra? Hangi ulus, Araplardan bile olsa yabancı bir devletin ülkesine girmesine tahammül edebilir? Yabancı askere karşı şu veya bu biçimde karşı çıkar, silahla! Yemen çöllerinden sonra Suriye çöllerinden de şehitler! Başbakan’ın amacı Amerika taşeronu dış politikası gereği önerilerini dinlemeyen Esad’ın kırdığı onurunu onarmak için başımızı belaya sokmak! Ateşkes isteniyor Esad’dan. İyi de, o da ateş keselim ama muhaliflerle aynı gün, diyor. Yok, hayır, önce sen başla demeye gelen açıklamalar... Bu; bir bakıma, PKK’nin ateş kesmek, silahları bırakmak için öne sürüdüğü şu koşula benziyor: Önce TSK silah bıraksın, operasyonları durdursun, sonra biz silah bırakalım, ateş keselim!! Gün, ‘vur abalıya’dan vurdumduymazlığa uzanan gün. Nedenlerini aramaya gerek yok. İçeride savunduğu ilkelerin tersini, dışarıya uygulayan bu Başbakan’ın Osmanlı tokadı; çoğunluktaki seçmenin ensesinden eksik olmayacak. Acısı izleyenlerin yüreğinde! Ölüm yokmuş duygusu veren bahar güneşinin gönül okşadığı Akdeniz kasabasında bir evde; evimde aldım haberi… Kasvetli, yağmurlu, soğuk bir İstanbul gününde Meral Okay’ı yitirmişiz… Cenazeye yetişemeyeceğim ama bulunduğum yer, onu gerçekte en yakınımda hissettiğim anılarla dolu… Yazı masamın üzerinde örneğin.. Meral’in yıllar önce bana armağan etmiş olduğu bir büyük satranç tahtası duruyor. O satranç tahtasına baktıkça, aldatıcı bir bahar günü böyle “Şah” deyiveren yaşamı, Meral ve Meral’in bana katmış olduğu tüm zenginlikleri düşünüyorum. Meral deyince aklıma zaten gelen ilk sözcük “zenginlik” oluyor…. Meral’i tanımak başlı başına bir zenginlikti. Varlığı ile yaşamı çoğaltan, fark yaratan insanlardandı Meral. Bazı kişiler vardır, yaşamınıza girdikten sonra aynı olamazsınız. Mutlaka sizi etkiler ve iz bırakırlar… Meral onlardan biriydi. Senaryoşarkı sözü yazarlığı, dizi oyunculuğu, halkla ilişkilercilik, yayınevi danışmalığı... derken binbir işten bunaldığı bir dönemde; herkesten ve her şeyden kaçmak, uzaklaşmak, bir nebze soluklanmak için buraya, benim yanıma gelmişti... itabın röportajlarını birlikte seçmiştik 2001’in yaz aylarıydı… Milliyet’ten yeni kovulmuştum. Meral... “Hadi” demişti Meral, “Hadi. Ne duruyorsun? Tam zamanı. Milliyet röportajların kitap olmalı!” Sabahları burada, şimdi bu yazıyı yazdığım masanın etrafında güle oynaya kahvaltı ettikten sonra, kitaba seçilecek röportajları ve röportajların arka plan anekdotlarını aramızda konuşur; dedikodu yapardık... Meral sonra denize giderdi. Günün en sıcak saatlerinde ben eve kapanır, akşam hava serinleyene dek çalışırdım. Baştan sona benim için Meral Okay anılarıyla özdeşleşen “Annem Batıya Gidin Dedi” isimli kitabım böyle doğdu. Akşam sonra o bar senin, bu kahve benim.. gezer, birlikte yemeğe çıkardık. Her gece bir başka balıkçı restoranında Meral ardı arkası gelmeyen projelerini, düşlerini, Anadolu’nun farklı kentlerinde geçen çocukluk yıllarını, annesini, babasını, yaşamından gelip geçen insanları, tanıdığı tiyatrocuları, sinemacıları, reklamcıları, TV yapımcılarını, beraber restoran işlettiği ortaklarını roman tadında bir sohbetle hikâye ederdi... Olağanüstü gözlem yeteneği vardı. Ünlü “standup”çılara taş çıkartacak ölçüde iyi taklit yapardı. Gözucuyla bakarken daha, görülmesi gereken her şeyi anında çünkü, karakutuya kaydederdi. Bir kez kaydetti mi de tamam.. bir daha asla unutmazdı. Meral’in gözlemleriyle, Meral’in muhabbetiyle, Meral’den dinlediğim insanları ve konuları düşünüyorum da.. bu bile meğer ayrıcalıkmış… İnsan ve insanlarla birlikte olmayı çok severdi… Ama.. bir o değin sakındığı, kapısını aralamadığı, pamuklar içinde sıkı sıkı saklayıp sarmaladığı bir iç çekirdeği vardı. Sosyallik, popülarite, başarıdan.. haz almaya haz alırdı.. Ama tuhaf, “çekingen” bir yanı da onu hiç bırakmazdı. Şöhret fazla üstüne geldiğinde kaçar, ayakları yere basan, sağlam.. “Anadolu kadını” özünden asla ödün vermezdi. K Çarpıcı tezatların insanıydı Meral Okay. İri cüssesinde büyük incelikler barındırdı… Hayatımda tanıdığım en güçlü insanlardan biriydi örneğin.. ama güçlü olduğu değin kırılgan olabilirdi. Hafiflik sever, boşluk kaldırmazdı. En hoş görmediği ve affetmediği şey de “aptallık”tı. Pratik ve alabildiğine gerçekçi olduğu denli iflah olmaz bir romantikti. Yoksa… “yine mi güzeliz, yine mi çiçek? Hamdolsun Taze mi bitti topik Canın sağolsun Amanın yine mi güzeliz, yine mi çiçek Hamdolsun Altın baş kadehe yağ gibi dolsun…” tatlılığında dizeler başka nasıl yazılabilirdi? ??? Sevecendi. Dosttu. Akıllıydı Meral Okay. Yaşadığı sürece bizi ne kadar zenginleştirdiyse, yokluğu da o kadar eksiltecek. Güle güle benim canım dostum. Güle güle... Yaşadıkça; anılarımda ve belleğimde hep var olacaksın. Bellek biraz da bunun için, bizi böyle bu denli zenginleştiren insanları yaşadığımız sürece korumak, var etmek, var kılmak için var. GÜNDEM ? Baştarafı 1. Sayfada MUSTAFA BALBAY Rahibe vali vetosu Selimiye Camisi’nin sorunlarına dikkat çekmek amacıyla gerçekleştirilen projeye destek olmak isteyen Ortodoks kilisesi rahibi protokole alınmadı EDİRNE (Cumhuriyet) UNESCO Dünya Kültür Mirası Listesi’ne giren Selimiye Camisi ve Külliyesi’ndeki sorunlara dikkat çekmek ve tanıtmak isteyen yaklaşık bin kişi, Selimiye Meydanı’nda el ele tutuşup insan zinciri oluşturdu. Zincire katılan Edirne Valisi Gökhan Sözer, bu projeye destek için gelen ve protokol sırasında alınmak istenen Bulgar Ortodoks Kilisesi Rahibi Aleksandır Çıkırık’ı, “Bulgaristan’da bizim müftüyü, hocayı, sağına soluna alıyorlar mı?” diyerek protokole almadı. Çıkırık ise “Biz kardeşlik için toplandık. Böyle şeyleri öne çıkarmamak gerekiyor” dedi. Selimiye Camisi’nin çevre düzenlemesinin bir an önce yapılmasını talep eden Edirne Kent Konseyi, sivil toplum kuruluşları ve siyasi partilerin desteğiyle “Koca usta sizi çağırıyor” programı düzenledi. Oluşturulacak olan insan zinciri için yaklaşık bin kişi Selimiye Meydanı’nda toplandı. Selimiye Camii eski imamı Nadi Ersoy, Bulgar Ortodoks Kiliseleri Rahibi Aleksandır Çıkırık ile birlikte zincire katılmak üzere meydana geldi. Görevliler iki din adamını protokol sırasına almak istedi. Ancak Edirne Valisi Sözer, bu girişime engel oldu ve rahip Çıkırık’ın protokolde yanında olmasını istemedi. Bunun üzerine Ersoy ve Çıkırık protokolün arkasındaki zincire dahil oldu. Köprü geçişinde meydana gelen patlamada 1 asker şehit olurken 6 asker de yaralandı Amasya’da mayın tuzağı MEHMET MENEKŞE Dekan kazada yaralandı ? İstanbul Haber Servisi Maltepe Başıbüyük’te meydana gelen trafik kazasında Maltepe Üniversitesi İletişim Fakültesi Dekanı Prof. Selahattin Yıldız ağır yaralandı. Yıldız Maltepe Üniversitesi Hastanesi’nde tedavi altına alındı. Organize suç örgütü operasyonu ? İstanbul Haber Servisi Gizli dinleme sistemleri oluşturan suç örgütüne yönelik operasyonlarda 13 kişi gözaltına alındı. Şüphelilerin, dinleme yazılımlı cep telefonlarını aralarında sanatçı, siyasetçi ve işadamlarının da bulunduğu kişilere ve evli çiftlere sattıkları belirtildi. Suç örgütü lideri Tolga K’nin, cihazı televizyonlarda konuk olduğu haber bültenlerinde de tanıttığı ortaya çıktı. ? MOSKOVA (AA) Rusya’nın ünlü Kalaşnikof silahlarının üretimini yapan İjmaş fabrikasının iflas ettiği bildirildi. Pravda gazetesinin haberinde, iflas kararı sayesinde şirketin varlıklarını ve marka adını koruma şansını elde ettiği belirtilerek iflasın anlaşmalı olabileceği imasında bulunuldu. C MY B C MY B Rus Kalaşnikof firması iflas etti AMASYA Amasya’ya 12 kilometre uzaklıktaki Zana Köprüsü üzerinde askeri aracın geçişi sırasında uzaktan kumandalı mayının patlatılması sonucu bir asker şehit oldu, biri ağır altı asker de yaralandı. Amasya merkeze yaklaşık 12 kilometre uzaklıkta bulunan Çiğdemli köyüne bir hırsızlık ihbarı üzerine jandarma ekipleri gönderildi. Merkez İlçe Jandarma Komutanı Binbaşı Tarık Hekimoğlu, köyün hemen yakınındaki Zana Köprüsü üzerinde araçtan indi. Araç, 2025 metre ilerledikten sonra saat 15.30 sıralarında, terör örgütü PKK üyeleri tarafından köprüye önceden tuzaklanan mayın uzaktan kumandayla patlatıldı. Binbaşı Hekimoğlu saldırıyı yara almadan atlatırken Kayseri nüfusuna kayıtlı er Murat Erdem terhisine 38 gün kala şehit oldu. Olayda Astsubay Başçavuş Cafer Şahin (33), Astsubay Çavuş Osman Cantürk Göl (29), uzman çavuş Deniz Ergen (33), er Arslan Şişman (21), er Sıddık Sezer (22) ve er Tayfun Demirel (21) yaralandı. Saldırının ardından bölgeye çok sayıda ambulans ve asker sevk edildi. Yaralı askerler ise Sabuncuoğlu Şerafeddin Devlet Hastanesi’ne kaldırılarak tedavi altına alındı. Askeri ve mülki yetkililer de hastaneye giderek yaralı askerlerin durumu hakkında bilgi aldı. Teröristlerin, tuzakladıkları mayını yakınlarda bulunan mezarlığa saklanarak, askeri aracın geçişi sırasında patlattıkları bildirildi. Saldırının ardından Çiğdemlik köyü kırsalındaki ormanlık alana kaçtıkları tahmin edilen teröristlerin yakalanması için hava destekli operasyon başlatıldı. üretilmesine tanık olduk, bir düşüncenin yargılanmadan yargı eliyle infaz edildiğini gördük... Ama bir şehrin yargılanmasına tanık olmamıştık. İzmir’le birlikte onu da gördük... 3 Nisan’da başlayan yargılamanın hemen öncesinde 200’ü aşkın imzayla yayımlanan ilanbildiri bir anlamda İzmir’in duruşunu, dayanışmasını ortaya koyuyordu. Bildirinin altındaki imzalara baktım, tanıdık var mı diye... Çokça çıktı... Bildiri metni hem davayı hem de savunmayı özetliyor. Baştaki Elie Wiesel’in şu sözü bugünkü Türkiye ile tam örtüşüyor: “Adaletsizliği önlemeye gücümüzün yetmediği zamanlar olabilir ama adaletsizliğe itiraz etmekten aciz olduğumuz bir zaman asla olmamalıdır.” Bildirinin içeriği bu sözün tamamlayıcısı olarak da algılanabilir. ??? 12 Haziran 2011 genel seçimlerinden bir ay kadar önce İzmir Büyükşehir Belediyesi’ne yönelik geniş çaplı bir “özel yetkili” operasyon düzenlenmişti. Artçı dalgalarıyla birlikte operasyonun etkisi aylarca sürmüştü. 24’ü tutuklu 130 sanıklı, “çete reisinin” Belediye Başkanı Aziz Kocaoğlu’nun olduğu dava 3 Nisan’da başladı. Yukarıda sözünü ettiğim “İzmir ve Türkiye Kamuoyuna Çağrı” başlıklı metinde dava şöyle yorumlanıyor: “Hapsedilen ve yargılananlar dört milyon İzmirlinin iradesini temsil ediyor. İzmir’i seçimle kazanmayı bir türlü başaramayanlar, ‘hukuk’ operasyonlarıyla İzmir’i kuşatarak teslim alabileceklerini düşünüyor olmalılar... Kısacası, İzmir kuşatma altında: Gözaltına alınma, suçlanma, tutuklanma korkusu, bir kolektif fobiye dönüşmüş, şehrimizin üzerinde bir hayalet gibi dolaşıyor. İzmir elbette bu kuşatmaya yenik düşmeyecek, düşmemeli... İzmirliler bu oyuna; bu şehrin kimliğini, özgürlüğünü ve demokratik tercihlerini hedef alan bu müdahaleye karşı birleşiyor...” Metni okuduktan sonra mırıldanmadan edemedim: İzmir sadece zeybek oynarken diz çöker... ??? Konu dayanışma ruhundan açılmışken İzmir Gazeteciler Cemiyeti’nden söz etmeden geçemeyeceğim. İzmir Gazeteciler Cemiyeti (İGC) Başkanı Atilla Sertel ve Başkan Yardımcısı Ali Ekber Yıldırım için, “Silivri’yi en çok ziyaret eden gazeteciler” dersem abartmış olmam. Sertel, Türkiye Gazeteciler Federasyonu Genel Başkanı kimliğiyle de başkentle hem her türlü diyaloğu kurarak hem de her türlü eleştiriyi yaparak mesleğin tüm sorunlarıyla ilgilendi. En önemli sorun özgürlük olunca ağırlığı buraya verdi. Sevgili Sertel 29 Şubat Çarşamba günü İGC’den bir heyetle bir kez daha Silivri’deydi. Heyete baktım; tümü eskimeyen dostlar... Ali Ekber’le birlikte Muhittin Akbel, Atilla Köprülüoğlu, Çağlayan Bilgen, Işık Teoman, Sadık Uçar, Tülay Cengiz, Coşkun Akar, Yalçın Küçükdemir... Bir saatlik görüşe 30 yıllık dostluğu sığdırdık. Görüş izni tek tek olduğu için benden sonra da cezaevindeki öteki meslektaşlarla görüştüler. 16 Mart’ta da İGC’nin olağan genel kurulu vardı. İçimden şunu geçirmiştim: Sertel ve ekibinin böylesi bir ortamda gösterdiği dostluk, dayanışma, cesaret, çaba İGC genel kuruluna katılacakların yüzde 70’inden destek görmeli... Haber aldım... Öyle olmuş. Nasıl sevindim anlatamam... Hapiste insan böylesi güzel haberleri şöyle karşılıyor: Özgürlük gibi bir şey... ‘NATO’ya kalkan olmak istemiyoruz’ SELAHATTİN GÖKATALAY Lisede ölüm İstanbul Haber Servisi Akatlar’da bulunan İSOV Dinçkök Anadolu Teknik Lisesi’nde, 10. sınıf öğrencisi Furkan Kılınç (16), sınıfta fenalaşarak bir anda yere düştü. Sınıf öğretmeninin ihbarı üzerine olay yerine gelen sağlık ekipleri, Kılınç’ın kalp krizi sonucu hayatını kaybettiğini tespit etti. Okul yönetiminin durumu polise bildirmesi üzerine polis ekipleri sınıfı boşaltarak inceleme yaptı. Olayın duyulmasının ardından okula gelen Kılınç’ın anne ve babasının fenelaşması üzerine acılı aileye ilk müdahaleyi sağlık ekipleri yaptı. Kılınç’ın kesim ölüm nedeninin yapılacak otopsinin ardından netlik kazanacağı öğrenildi. MALATYA Türkiye Gençlik Birliği (TGB) üyeleri, Malatya Kürecik’te kurulan Radar Savunma Üssü’nü protesto etti. TGB Genel Başkanı İlker Yücel, Malatya ve Kürecik halkının ABD ve NATO’ya kalkan olmak istemediğini belirterek şunları söyledi: “Bizler Malatya sokaklarında Conilerin gezmesini istemiyoruz. Ülkemizin ve Malatya’nın, ABD’nin çıkarına alet olmasını istemiyoruz.” Aylardır terör örgütü tarafından rehin tutuluyorlar PKK yeni görüntülerini yayımladı DİYARBAKIR (Cumhuriyet Bürosu) Terör örgütü PKK’nin bir süre önce kaçırdığı üç asker, bir polis ve kaymakam adayının yeni görüntüleri yayımlandı. Terör örgütü PKK, Astsubay Abdullah Söpçeler ve Uzman Çavuş Zihni Koç’u Lice ilçesinde, kaymakam adayı Kenan Erenoğlu’nu MuşKulp karayolu üzerinde yapılan kimlik kontrolü sırasında, uzman çavuş Kemal Ekinci’yi Şırnak’ta, polis memuru Nadir Özgen’i ise Van’ın Çatak ilçesinde kaçırmıştı. Terör örgütü kaçırılan üç asker, bir polis ve kaymakam adayının yeni görüntülerini yayımlandı. PKK’nin internet siteleri tarafından yayımlanan görüntülerde konuşan Söpçeler, Koç, Erenoğlu, Ekinci ve Özgen durumlarının iyi olduğunu ifade etti. Bir kişiye 220 bin 263 lira ? ANKARA (AA) On Numara’da 10 bilen 1 kişi 220 bin 263 lira 55 kuruş ikramiye kazandı. Numaraların; 5, 8, 11, 23, 28, 34, 35, 36, 37, 38, 39, 43, 45, 46, 47, 49, 51, 56, 65, 72, 75 ve 77 olarak belirlendiği çekilişte 9 bilenler bin 562’şer, 8 bilenler 88’er, 7 bilenler 17’şer, 6 bilenler 3’er lira ve hiçbir numarayı doğru tahmin edemeyenler 2 lira 45’er kuruş kazandı.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle