19 Mayıs 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 10 NİSAN 2012 SALI [email protected] 14 KÜLTÜR Bir süredir tedavi görmekte olan senarist ve oyuncu Meral Okay dün sabah yaşamını yitirdi Sanat dünyamızın sevgilisi SOSYAL MEDYADAKİ YORUMLAR Güzel gülüşlü kontes Meral Okay’ın ölümü, sosyal medyada yankı buldu. Twitter’da yapılan bazı yorumlar şöyle: Gani Müjde: Ben çok uzaklardayken; Meral Okay daha da uzaklara gitmiş. Senaryoların güzel gülüşlü kontesi yok artık. Başımız sağ olsun. Ufuk Uras: Sezen Aksu’nun son konserinde, kuliste son görüşmemizmiş Meral Okay’la, en yakın zamanda buluşalım demiştik, hiçbir şeyi ertelememek lazım. Alper Turgut: Meral Okay ölmemiş, Yaman Okay’a kavuşmuş diyelim... Ali Sunal: Meral ablamı, MERAL OKAY’ı kaybettik başımız sağ olsun :( Zeynep Altıok Akatlı: Çok sevdiğim Meral Okay’ı da sonsuzluğa yolculamışız :((( Çok sevgili Yaman Okay’la kadeh kaldıracaklardır. Özlemle... ek çok dizi senaryosuna imza atan Meral Okay, son olarak “Muhteşem Yüzyıl” dizisi nedeniyle aralarında tarikat liderlerinin de bulunduğu kimi çevrelerden ölüm tehditleri alıyordu. Yeni Akit gazetesine bağlı bir internet sitesinin, Okay’ın ölüm haberini “O kadın öldü” başlığıyla duyurması büyük tepkilere neden oldu. P ‘Yeşil Gece’ye Yeşil Işık Bütün varsayımlar gibi zaman da soyutlanmaya uygun bir kavram. Tek bir zaman, tek bir geçmiş, şimdi ve gelecek yok. Korkunç şimdiki zamanlarımız ya da sonradan eh, yine de bundan iyiydi diyebileceğimiz geçmiş zamanlarımız olabilir. Zamanla algımız ortam, ruh hali, olay ya da durumlara göre biçimleniyor. Beklenti ve kaygılarımız sürekli değişirken daha iyiyi, ileriyi, gelişmişi arıyoruz. Oysa değişmeyen, daha kötüsü hızla geriye düşen birçok şey yüzünden zamanlar birbirine karışıyor kafamızda. Örneğin Turgutlu’da bir ilköğretim okulunda sarıklı cüppeli bir “hoca” derse giriyor, o kılıkta tepkiyi sınamak için olmalıbir de fotoğraf çektiriyor. 2012 ile 1920’ler üst üste geliyor birden, çakışıyor. Reşat Nuri Güntekin’in “Yeşil Gece”sine gidiveriyoruz… ??? “Yeşil Gece”de zaman 1908 1923 arasıdır. Bir köylü çocuğu olan Şahin, İstanbul’da medrese eğitimini sürdürürken dogmalara karşı çoğalan soruları ve eleştirel düşünce gelişimiyle kendi kişiliğinde devrim yaparak bağnazlığa tavır alır. Böylece öğretmen okulunu seçer, okuyup bitirir ve genç bir öğretmen olarak küçük, tutucu bir Anadolu kasabasına atanır. Ama öğrencilerini bilimin aydınlığıyla eğitmek için softalarla mücadeleye girişmek zorunda kalır. Romanın kahramanı Şahin Efendi’nin güçlü yanı inandığı düşünceyi hayata geçirme kararlılığıdır. Romanda bu karakter önce Tanzimat dönemi, sonra da genç Türkiye’nin değişim dönüşüm sorunu ve çelişkilerini temsil eder. Yunan işgali sırasında görünürde imamlık yaparak Kuvayı Milliye’ye yardım eden Şahin Efendi, açığa çıkınca işgalciler tarafından bir Yunan adasına sürülür. Savaş bitip de yeniden Sarıova’ya döndüğünde ise bambaşka bir gerçekle karşılaşır. Mücadele ettiği gericiler kafalarındaki sarığı atıp fötr şapka giymişler, yeni düzene ayak uydurup kasaba ileri gelenleri olmuşlardır. Eğitim bile onların eline, insafına kalmıştır artık. Siyasetin gerici eşrafla işbirliği içinde olduğunu görerek hayal kırıklığına uğrayan Şahin Efendi kasabayı terk etmekten başka çare bulamaz. ??? O yıllarda genç Cumhuriyet önemli bir sorunla, gericilikle karşı karşıyaydı. Çünkü yobazlıkla henüz ciddi bir hesaplaşma yapılmamıştı. Romanın dayandığı temel görüş, hurafelere dayalı dinin kitleleri uyuşturduğu ve aydınlanmaya engel olduğudur. Zaten “Yeşil Gece” adını zayıf, titrek bir yeşil ışık yayan türbe kandillerinden alır. İlim ve nur denilen şey, bu sisli ışığa benzer ve sadece mezarları, kasvet ve ümitsizlik veren şeyleri aydınlatır. ??? 1928 Nisanı’nda Millet Meclisi laiklik ilkesini yasalaştırdı. Yeni alfabeye geçildi ve eğitim seferberliği başlatıldı. “Yeşil Gece” bu dönemde yayımlandı. Reşat Nuri, bu romanıyla eğitim devriminin yeni bir toplum yaratmanın ayrılmaz bir parçası olduğunu savunuyordu ama Şahin’e şunu da söyletti: “İnkılap denen şey bir günde olmuyor.” Olmadı. Yirmi beş yıl sonra Köy Enstitüleri kapatılırken gerici güçler hâlâ çoğunlukta ve etkiliydiler. Aslında milli eğitim her zaman sağ siyasetlerin arka bahçesi oldu. Şimdi, son aşamadayız. Atatürk’ün eğitim devriminin ışığı “4+4+4 yasası”yla söndürülüyor ve 21. yüzyıl başında halk çocukları; “Her şeyi korkulu vehimler ve hayaller şekline sokan ve sekiz on adımlık çevresi yine gece olan” medrese karanlığına itilsinler diye gericiliğe yeşil ışık yakılıyor. ezen Aksu’nun söylediği “Adı Bende Saklı”, “Yine mi Çiçek’, “Masum Değiliz” gibi unutulmaz şarkıların sözlerini de yazan Meral Okay, “Hiçbir Yerde” ve “Beynelmilel” filmlerindeki rolleriyle SİYAD ve Altın Koza ödüllerine değer görülmüştü. S SENARYOLARI Yasemince (1997) Asmalı Konak (2002) Fedai (2007) Bir Bulut Olsam (2009) Muhteşem Yüzyıl (2011) BAŞSAĞLIĞI DİLEKLERİ Meral Okay’ın ölümünün ardından Kültür ve Turizm Bakanı Ertuğrul Günay, yayımladığı mesajda, “Okay ülkemize kazandırdığı birbirinden değerli eser ve canlandırdığı başarılı karakterlerle kalplerimizde özel bir yer edinmiştir” ifadelerini kullandı. CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu ise mesajında şu ifadelere yer verdi: “İzlenme rekorları kıran birçok televizyon dizisinin senaryosunu yazan Meral Okay’ın evinde yaşama gözlerini yumduğunu öğrendim. Ölümünden büyük üzüntü duyduğum Meral Okay’a rahmet diliyorum.” Senaryo Yazarları Derneği ise yayımladığı mesajda “Büyük ustalarımızdan, güzel insan Meral Okay’ın sıcak hatırasını kirletmek isteyen haksız ve insafsız saldırıları üzüntüyle karşılıyor ve şiddetle kınıyoruz. Sağlığında yürütülmeye başlanan linç kampanyasının devamı niteliğindeki bu çirkin saldırılara rağmen, değerli meslektaşımız Okay’ın güler yüzü ve güzel kalemiyle halkımızın yüreğinde derin iz bıraktığına inanıyoruz” sözlerine yer verdi. ROL ALDIĞI DİZİ VE FİLMLER Bir Bulut Olsam (2009) İnci Batur Alia (2008) Beynelmilel (2006) Aydeniz Derya İstanbul Şahidimdir ( 2004) O Şimdi Asker (2002) Resmiye Hiçbiryerde (2001) Melek Koltuk Sevdası (2001) Yeditepe İstanbul (2001) Havva İkinci Bahar (1998) Kasap Melahat Seni Seviyorum Rosa (1992) ŞARKILARI 2000 Yine mi Çiçek Söz: Meral Okay Müzik: Ara Dinkjian 1998 Adı Bende Saklı Söz: Meral Okay, Sezen Aksu Müzik: Yorghos Stavrianos 1998 Şimal Yıldızı Söz: Sezen Aksu, Meral Okay Müzik: Sezen Aksu 1998 Adı Menekşe Söz: Meral Okay, Sezen Aksu Müzik: Sezen Aksu, Aşkın Arsunan 1998 Helal Ettim Hakkımı Söz: Sezen Aksu, Meral Okay Müzik: Goran Bregovic 1997 Gül Söz: Sezen Aksu, Meral Okay Müzik: Goran Bregovic 1997 Kalaşnikof Söz: Sezen Aksu, Meral Okay Müzik: Goran Bregovic 1995 Yaktılar Halim’imi Söz: Sezen Aksu, Meral Okay Müzik: Fahir Atakoğlu 1995 Var Git Turnam Söz: Sezen Aksu, Meral Okay Müzik: A. İsahakian 1993 Masum Değiliz Söz: Sezen Aksu, Meral Okay Müzik: Uzay Heparı, Sezen Aksu Kültür Servisi Tiyatro, sinema ve dizi oyuncusu, senarist Meral Okay (53), bir süredir tedavi gördüğü akciğer kanseri nedeniyle dün sabah saatlerinde evinde hayatını kaybetti. Ölümüyle sanat dünyamızı yasa boğan Okay’ın cenazesi, bugün Bebek Camisi’nde kılınacak öğle namazının ardından Zincirlikuyu Mezarlığı’nda toprağa verilecek. Bugüne kadar dergicilik, yayıncılık, yapımcılık, reklamcılık, halkla ilişkiler uzmanlığı ve söz yazarlığı alanlarında üretimde bulunan, Sezen Aksu ile sahne çalışmaları yapan ve Aksu’nun seslendirdiği “Adı Bende Saklı”, “Masum Değiliz” ve “Yine mi Çiçek” şarkılarının da sözlerini yazan Meral Okay, oyuncu kadrosunda yer aldığı “İkinci Bahar” dizisiyle ilk kez geniş kitleler tarafından da tanınmıştı. “Asmalı Konak”, “Yeditepe İstanbul”, “Koltuk Sevdası” dizileri ile “Seni Seviyorum Rosa” filminin de aralarında bulunduğu sinema filmleri de Okay’ın yer aldığı projeler arasındaydı. Okay, son olarak senaristliğini yaptığı “Muhteşem Yüzyıl” dizisi nedeniyle, aralarında tarikat liderlerinin de bulunduğu bazı çevrelerce tehdit edildiğini belirtmiş, kendisine bu nedenle devlet tarafından koruma tahsis edilmişti. Bu arada, Meral Okay’ın ölümünün ardından Yeni Akit gazetesinin gayri resmi sitesi Habervaktim’de yer alan haber çok büyük tepkilere neden oldu. İnternet sitesi, Meral Okay’ın ölümünü, “O kadın öldü. Kocasıyla aynı kaderi paylaştı” başlığıyla duyurdu. Çerkez bir ailenin ikinci ve son çocuğu olarak 20 Eylül 1959 tarihinde Ankara’da dünyaya gelen Meral Okay, 12 Eylül döneminde beş yıl devlet memurluğu yaparak, bu süreçte Toprak Mahsülleri Ofisi’nin Dünya Bankası projeleri ile TBMM’nin Atatürk’ün 100. yaşı kutlamaları çerçevesinde kurulan bir komisyonunda yer aldı. 12 Eylül döneminde Türkiye İşçi Partisi üyesi ve işyeri temsilcisiydi. Meral Okay’ın bugüne kadar aldığı ödüller arasında, “Hiçbir Yerde”deki rolüyle 24. SİYAD Türk Sineması Ödülleri’nde “En İyi Yardımcı Kadın Oyuncu Ödülü” ile “Beynelmilel” filmindeki pavyon şarkıcısı rolüyle 14. Adana Altın Koza Film Festivali’nde değer görüldüğü “En İyi Yardımcı Kadın Oyuncu Ödülü” bulunuyor. ’de Meral Okay, Beynelmilel ünde. rol rya De niz de Ay konsomatris Yakılmayı istemişti Meral Okay, çeşitli gazetelere verdiği söyleşilerde, öldükten sonra yakılmak istediğini belirtmişti. Bugüne kadar hakkında çıkan çok sayıda haber ile verdiği söyleşide, bu istediğinin altını çizmiş, bir söyleşide “Beni yaksınlar, küllerimi de götürüp Gökova’ya bıraksınlar, yoksa kavanozda durayım, kütüphanede başköşede durayım gibi fetişlerim yok yani... Ne Budizme yakınım ne de İslama uzağım. Üstelik son derece inançlıyım. Ben sadece şunu savunuyorum: Öldükten sonra bedenimizle ne yapacağımız bizim tasarrufumuzda olmalı. Devletin değil! Kim nasıl karışabilir benim ölüm biçimime ve ritüelime? ‘Günahtır, ayıptır!’ gibi kavramlar bile sadece beni bağlar” ifadelerini kullanmıştı. Bir başka söyleşide ise “Kimseye yük olmadan, efendice ölmek istiyorum” demişti. Meral Okay, her şeyi bilen ve her şeyi yapan kadın imajına karşı çıkarak, “Öyle çok sıkıcı, bir sürü beceremediğim iş var. Ama bütün işlerime sadece meraktan başladım ve hayatta hep en az iki iş yaptım” demişti. Oyunculuk yapmaya başladıktan sonra ise “Benim tutkuyla bağlı olduğum iş oyunculuk değil, yazarlık” ifadelerini kullanmıştı. İçinde bulunduğu televizyon dünyasına ilişkin “Televizyon cinnet ortamı, akıllı insan işi değil” diyen Okay, Türkiye’de yaşamayı ise şöyle anlatmıştı: “Türkiye dokunulmazlar ülkesidir. Doktora eleştiri getiremezsin, hâkime, polise, bürokrata eleştiri getiremezsin. Hepsinin dokunulmazlık zırhları var...” ‘Aşk Bir Sızma Halidir’ Meral Okay, 1984 yılında sinema ve tiyatro oyuncusu Yaman Okay’la evlendi. Eşi 10 yıl sonra, henüz 41 yaşındayken kanserden yaşamını yitirdi. Meral Okay, Yaman Okay’ın ölümünün ardından bir yazı kaleme almıştı. Yazının bir bölümü şöyle: “Bir gün evi düzenlerken fark ettim. Bir de baktım ki, benden çok Yaman’ın eşyaları var... Küçük poşetlerle sızmıştı. Aşk bir sızma halidir... Yaman o kadar temiz bir adamdı ki ona kızamazdınız. Bir o kadar da yiğitti. Ben derdim ki; bu adam ne zaman yorulacak! Meğer acelesi varmış... Her şeyi o kadar yoğun, hızlı ve coşkulu yaşıyor ve yaşatıyordu ki büyüleyici bir şeydi bu. Ben köşeleri çok olan bir insandım. Yaman beni eğitti... Aşk kendinden vazgeçme halidir, kendi benliğini ezmeden ‘biz’ olabilme halidir... İnsan egosu denetlenmesi en güç şeydir. Bunu ancak aşk becerebilir, sadece aşk ile üstünden atlayabilirsiniz...” ‘Gölgeler ve Suretler’ evindeydi ? Kültür Servisi Ünlü yönetmen Derviş Zaim’in “Gölgeler ve Suretler” filmi 7 Nisan Cumartesi günü Kıbrıs Rum Kesimi’nde gösterildi. Zaim “Gölgeler ve Suretler”in Rum izleyicisi ile buluşmasıyla filmin yolculuğunun önemli aşamalarından birini gerçekleştirdiğini belirtti. Filmin Rum kesiminde gösterilmeye devam edeceğini belirten Zaim, bu yönü ile de en başından beri düşlediği bir olayın gerçekleştiğini görmekten mutluluk duyduğunu, filmin amaçlarını tek tek yerine getirdiğini belirtti. 1963 yılında Kıbrıs’ta yaşanan Türk ve Rum toplumları arasındaki çatışmaları konu alan film, Rum kesiminde gösterilen ilk Türk filmi olma özelliğini taşıyor. VENEDİK BİENALİ 55. ULUSLARARASI SANAT SERGİSİ The Times ‘Türkiye’nin müzelerde hak iddiasının siyasi boyutu var’ yorumunda bulundu Türkiye Pavyonu Baykal’a emanet Kültür Servisi 2013 yılında gerçekleştirilecek Venedik Bienali 55. Uluslararası Sanat Sergisi’nde Türkiye Pavyonu’nun küratörlüğünü Emre Baykal üstlenecek. Baykal, İstanbul Kültür Sanat Vakfı’nın Türkiye Pavyonu için Esra Aysun, Cengiz Çekil, Mine Haydaroğlu, Adriano Pedrosa ve Cristiana Perrella’den oluşan danışma kurulu tarafından seçildi. Arter’de sergiler direktörü ve küratör olarak çalışan Baykal, 2008 yılında Yapı Kredi Yayınları Türkiye’de Güncel Sanat dizisinden yayımlanan “Kutluğ Ataman, Sen Zaten Kendini Anlat” başlıklı monografinin de yazarı.Venedik Bienali’nde Türkiye’yi sırasıyla 2007’de Vasıf Kortun küratörlüğünde Hüseyin B. Alptekin, 2009 yılında Başak Şenova küratörlüğünde Banu Cennetoğlu ve Ahmet Öğüt, 2011 yılında ise Fulya Erdemci küratörlüğünde ve Danae Mossman’ın küratöryel işbirliğiyle Ayşe Erkmen temsil etmişti. Tarihi eser iadesi talebi siyaset mi hak mı? LONDRA (ANKA) The Times dergisi, Türkiye’nin son iki yılda dünyanın dört bir yanındaki müzelerde hak iddiasına hız verdiğine dikkat çekerek “Tartışmaların net şekilde siyasi bir boyutu var. Yetkililer hükümetin çözüm bulmaktansa anlaşmazlıklara siyasi amaçlarla dikkat çektiğinden şüpheleniyor” iddiasında bulundu. Times dergisinin “Elgin Mermerleri’ni unutun, kültür üzerinden siyasetin yeni cephesi bu taş levha” başlıklı haberinde Türkiye’nin, ocak ayında British Museum’dan Samsat Steli’nin iadesini isteyerek Yunanistan’dan sonra müzedeki bir obje üzerinde hak iddia eden ikinci ülke olduğu belirtildi. Haberde, “Türkiye son iki yılda dünyanın dört bir yanındaki müzelerde hak iddiasına hız verdi. Bunlar arasında Paris’te Louvre, Berlin’de Devlet Müzesi, New York’ta Metropolitan, Los Angeles’ta Paul Getty Müzesi var. Türkiye ayrıca tartışmalı objelerin bulunduğu müzelerin başka eserleri ödünç alıp sergileme taleplerini de geri çevirmeye başladı” denildi. “Bu tartışmaların net şekilde siyasi bir boyutu var. Her iki kurumun yetkilileri de hükümetin çözüm bulmaktansa anlaşmazlıklara siyasi amaçlarla dikkat çektiğinden şüpheleniyor” iddiasında bulunulan haberde, Sidamara Lahdi’nden alınan bir Eros başının iadesi için başvurulan Londra’daki Victoria and Albert Müzesi’nin bu nedenle Osmanlı sanatı konusunda planladığı bir sergiyi ertelemek zorunda kaldığı ifade edilerek müzenin iade yerine, eseri süresiz olarak ödünç vermeyi önerdiği kaydedildi. C MY B C MY B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle