24 Mayıs 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
25 MART 2012 PAZAR CUMHURİYET SAYFA [email protected] PAZAR KONUĞU 9 Prof. Dr. Bilge Umar, Kurtuluş Savaşı sonrası TürkYunan ilişkilerini anlattı Kurtuluş Savaşı’nın kazanılması, İzmir’den Yunan kuvvetlerinin çekilmesi üzerine 1923’te Türkiye ve Yunanistan arasında imzalanan mübadele anlaşması nasıl sonuçlar vermişti? Bu mübadele hakça mı yapılmıştı? Mübadil kapsamına giren kişilerin soylarına bakılmış mıydı? Bu soruların yanıtlarını Türkiye’de en iyi bilen, konuya uzun yıllar kafa yoran kişilerden birisi Prof. Dr. Bilge Umar. “İzmir’de Yunanlıların Son Günleri” ve “İzmir Savaşı” kitaplarında konuyu enine boyuna irdeleyen Bilge Umar tam anlamıyla bir poliglot (çok dil bilen). Almanca, İngilizce ve Fransızcanın yanı sıra kendi başına bir de Yunanca öğreniyor. Öyle ki Yunancadan kitaplar bile çeviriyor. Prof. Umar’la yaptığımız bu söyleşide mübadeleyi, insan hakları ve hukuksal boyutlarını konuşuyoruz. Mübadeleyi Venizelos istedi B Y SÖYLEŞİ P O R T R E Prof. Dr. BİLGE UMAR İzmir, Karşıyaka, 1936 doğumlu. Yükseköğrenimini İ.Ü. Hukuk Fakültesi’nde yaptı. Aynı fakültede doktorasını aldı ve öğretim üyesi oldu. Daha sonra İzmir İktisadi ve Ticari Bilimler Fakültesi Hukuk Kürsüsü’ne geçti. 1974’te profesör ve kürsü başkanı oldu. Medeni usul hukuk dersleri verdi. Uzun yıllar Ege Üniversitesi’nin çeşitli yüksekokullarında görev yaptı. Daha sonra üniversiteden ayrılarak hukuk danışmanlığı alanında çalıştı. 2002’de İstanbul’a gelerek Yeditepe Üniversitesi Hukuk Fakültesi’nde dersler vermeye başladı. Hukukla ilgili inceleme yazılarının yanında çevirileri, özellikle de Türkiye’deki ilkçağ kentleri üzerine araştırmaları ve İzmir’in Yunan işgali dönemini bilimsel ve objektif açıdan anlatan çalışmalarıyla tanınıyor. LEYLA TAVŞANOĞLU alkan Savaşı sırasında Yunanistan çok geniş arazilere yayılıp İzmir Savaşı kitabında da anlattığım gibi oradaki insanlar göç yollarına düşünce, o topraklar boşaldı. Dolayısıyla Yunanistan’ın Yunan bilincini oluşturacak ve yaşatacak nüfus yığınlarına ihtiyaç duyduğu ortaya çıktı. unan işgali gören yerlerde, özellikle Ege Bölgesi’nde kin tohumları ekilmişti. Sizi düşman gibi gören bir toplumun ortasında barınamazsınız. Mübadele anlaşması yapılmasaydı Karadeniz, yani Pontus ve Ege Bölgesi’ndeki Rumlar barınamazlar ve kaçmak zorunda kalırlardı. ‘Bugüne uygun değil’ Yunan işgal kuvvetlerinin Eylül 1922’de İzmir’den çekilmesinin ardından 1923’te Türkiye ve Yunanistan arasında imzalanan mübadele anlaşması uluslararası ve insan hakları hukukuna uygun mudur? B.U. O mübadele anlaşması Lozan Antlaşması’nın bir maddesi olarak imzalandı. Sonra da 1924’ün başında o mübadelenin tatbikatını göstermek üzere Mübadele Kanunu çıktı. Orada insan hakları nerede başlar, nerede biter? Tabii bu telakkiye bağlı. Bugünkü insan hakları anlayışıyla böyle bir anlaşmanın yapılamaması lazımdır. Geçenlerde bir televizyon programında devletler arasında insanların bu şekilde mübadele edilmesinin insan haklarına aykırı olduğu dile getiriliyordu. Haklı bir görüş. Ama o günkü siyasi şartlar bakımından bu mübadeleyi isteyen özellikle Yunanistan olmuştur. ‘Kaçmak zorunda kalacaklardı’ Neden esas olarak Yunanistan mübadeleyi istedi? B.U. Balkan Savaşı sırasında Yunanistan çok geniş arazilere yayılıp İzmir Savaşı kitabında da anlattığım gibi oradaki insanlar göç yollarına düşünce o topraklar boşaldı. Dolayısıyla Yunanistan’ın Yunan bilincini oluşturacak ve yaşatacak nüfus yığınlarına ihtiyaç duyduğu ortaya çıktı. Böylece akıllarına nüfus mübadelesi yapmak geliyor. O arada Kavimler Cemiyeti de devreye girmişti. Ayrıca kitaplardan okuduğuma göre dönemin ünlü Yunan lideri Eleftherios Venizelos bu mübadeleyi çok istemiş. “Bu savaştan sonra nasılsa Rumlar ve Türkler bir arada yaşayamaz. O nedenle bu mübadeleyi halledelim” düşüncesi hâkim oldu. Ama tabii bu bir yanılgı. Çünkü savaş sonrasında da özellikle Kapadokya bölgesinde Rumlar ve Türkler arasında iyi ilişkiler sürdü. Sadece Yunan işgali gören yerlerde, özellikle Ege Bölgesi’nde kin tohumları ekilmişti. Sizi düşman gibi gören bir toplumun ortasında barınamazsınız. Mübadele anlaşması yapılmasaydı Karadeniz, yani Pontus ve Ege’deki Rumlar barınamazlar ve kaçmak zorunda kalırlardı. Mübadil Rumların hepsi İstanbul’daki Rum Ortodoks Patrikhanesi cemaatinden miydi? B.U. Değildi. Bir kere Karamanlı Rumlar dediğimiz bir grup vardı. Onların aslında Yunanlılıkla ilgisi yoktur. Bunlar Peçeneklerin ahfadındandır. Onlara Rum papazlar Rum alfabesini öğretmişlerdi. Dilleri hiçbir zaman Yunanca olmadı. Türk Ortodoks Patrikhanesi’nin kurucusu Papa Eftim (Selçuk Erenerol) onlardandı. Atatürk onları korudu kolladı. Mübadil Rumlardan kalan bir kısım mülkü onlara verdi. Ama uluslararası alanda bir dinsel camia olarak kabul görmedi Türk Ortodoks Patrikhanesi. Zararların tazmini hakça olmadı 1924’te yaşanan mübadele en azından maddi zararların tazmin edilmesi bakımından iki tarafta da hakça mı oldu? B.U. Olmadı. Bu mübadelede Yunanlılar tabir caizse kazık yediler. Çünkü buradan giden Rum ve Ortodoks sayısı çoktu. Oysa Yunanistan’dan Türkiye’ye gönderilen Müslüman ve Türklerin sayıları onların üçte biri kadardı. Şöyle bir sistem uygulandı: Türkiye’den gidenlerin bütün mallarını Türkiye Cumhuriyeti sahiplendi; bunlar devlete geçti. Bir de bu mallar üzerinde birtakım açıkgözlerin oynadıkları oyunlar oldu. Seferihisar’daki mülk davasını mı örnek gösteriyorsunuz? B.U. Evet. Mübadele konusu yıllar geçtikten sonra bile çok ilginç etkilerini göstermeye devam etti. 1970’li yıllarda bir şirket, Seferihisar’da bir arazi satın aldı. Sonra da Seferihisar Asliye Hukuk Mahkemesi’nde dava açarak mülkün aslında tapuda çok daha büyük olarak görünmesi gerektiğini ileri sürdü. Mahkeme davayı görmeye başladı. Ancak davalı olarak gösterilen kişiler yıllar önce mübadil olarak Türkiye’yi terk etmiş bazı Rumlardı. Hâkimlerin o arazilerin devlet malı olduğunu bilmeleri lazımdı. Davalı olmadan dava yıllar sürdü. Düzmece birtakım tanıklar getirildi. Sonunda mahkemeden karar çıktı ve arazi on kat büyütüldü. Derken bu şirket arazi üzerinde çok modern görünümlü bir site planı yaptı. Pek çok Yabancı pasaport ayrımcılığı Türk Ortodokslar Bir de Kıbrıs’ta 1963’te Rumların bir Türk albayın ailesini evinde hunharca öldürmesinden sonra çıkan olayların ardından 1964’te Ankara’da bakanlar kurulu bir kararname yayımlayarak Yunan uyruklu Rumların oturma izinlerini iptal etti. Bu Rumlar bir hafta içinde sınır dışı edilerek Yunanistan’a gönderildi. Mübadeleden sonra bile ’60’lı yıllara kadar Türkiye’de kalmayı başarabilen bu Rumlar kimlerdi? B.U. Osmanlı döneminde bir kişinin bir yabancı devletin pasaportunu taşıyabilmesi o kişiye çok önemli ayrıcalıklar sağlıyordu. 1914 öncesinde İzmir’de nüfus istatistiklerine baktığınız zaman muazzam sayıda yabancı devlet uyruğunda insan karşınıza çıkıyor. Bunlardan bazıları bugün bile İzmir’de yaşıyor. Örneğin, Fransız vatandaşı olan Giraud ailesi. O dönemde İtalyan, Fransız, İngiliz vatandaşlarının sayısı 34 bin kadar. Geri kalan 30 binin üzerinde yabancı Yunan devletinin vatandaşı. Katramopulos ailesi de bunlardan. Mübadele sonrası kimi yerleşim yerleri insanın içini acıtacak biçimde bugün bile hayalet şehir ya da hayalet köy görünümünde. Bunlara en güzel örnek de Fethiye’deki Kayaköy. Kayaköy iskân edilemez miydi? B.U. Oraya başlangıçta yerleştirilenlerin hemen hepsi tütün ziraatından başka bir iş bilmiyorlardı. Oysa orada tütüncülük yapmak olanaksız. Kayaköy’e yerleştirilenler baktılar ki orada tutunamayacaklar, birer ikişer oradan ayrıldılar. Bugün belki turistik amaçla ama daha çok açık hava mübadele müzesi olarak kullanılabilir. ‘Liman von Sanders ne dedi’ insana, sözüm ona uygun taksitle bu yerler satıldı. Mal sahiplerine tapuları verildi. Ancak günün birinde şirket sahipleri sırra kadem bastılar. Mülk sahipleri de karşılarında muhatap bulamadı. İş bununla bitmedi. Devlet bu mülk sahiplerini devlet arazisine inşaat yaptırmaktan dava etti. Dava yedisekiz yıl sürdü. Yargıç sonunda tapu sahiplerinin tapularının geçerli olduğuna karar verdi. Burada anlatmak istediğim, aradan neredeyse doksan yıl geçmiş olmasına rağmen bile bazı tapularda mülk sahiplerinin, eski mübadillerden, örneğin Mihalis, Yorgo ya da Aleko olarak göründüğü. Peki, Türkiye’ye gönderilen mübadille rin Yunanistan’daki malları ne oldu? B.U. Onları da Yunan devleti sahiplendi. Böylece gelenler ve gidenlerin geride bıraktıkları mallara karşılık tazminat geride kalan mallarla ödendi. Yani Türkiye’de kalan mallar buraya gelen mübadillere, Yunanistan’a gönderilenlere de Yunanistan’da kalan mallar verildi. Demin söylediğim gibi Yunanlılar mübadeledeki tazminat işinde kazık yediler. Buradan gidenlerin neredeyse üçte biri kadar buraya gelen Müslümanlar ve Türklerin çoğu gariban köylülerdi.Oysa Yunanistan’a gidenler pek gözü açık kişilerdi. Ünlü Yunan yazar Dido Sotiriu’nun “Benden Selam Olsun Anadolu’ya” kitabında da anlatılır. Osmanlı döneminde Türkler daha çok devlet memuriyetinde çalışırken reaya ya da Hıristiyan azınlık, esas olarak da Rumlar ve Ermeniler ticaretle uğraştığı için sermaye sahibi durumundaydılar. Birinci Dünya Savaşı’nda Rumlar ve Ermeniler tehcire uğradılar. Ermeni komitacıları kışkırtanların Ruslar ve Almanlar olduğunu biliyoruz. Buna karşılık İngilizler Rumları desteklediler. Bu ülkeler bir anlamda tehcire çanak tuttular. Yoksa o dönem yeni sanayileşen bu ülkeler Osmanlı’daki gayrimüslim sermayeyi ele geçirmeyi mi planlıyorlardı? B.U. Yunan kitaplarında yazılır. Liman von Sanders’in Türklere “Bu gayrimüslim azınlıklar ülkede kaldığı sürece siz ekonomik güç kazanamazsınız, kalkınamazsınız” biçiminde telkinde bulunduğu bu kaynaklarda vardır. BALYOZ’DA MAHKEME SAVCININ MÜTALAASINI BEKLİYOR ARINÇ UZUN TUTUKLULUK SÜRELERİNİ DEĞERLENDİRDİ Arınç, Bursa’da bir televizyon programında gündeme ilişkin soruları yanıtladı. Tanıklıklar sonraya İstanbul Haber Servisi Balyoz davasına bakan İstanbul 10. Ağır Ceza Mahkemesi, eski Genelkurmay Başkanı Hilmi Özkök ve eski Kara Kuvvetleri Komutanı emekli Orgeneral Aytaç Yalman’ın tanık olarak dinlenilmesi taleplerini, “iddia makamının esas hakkındaki görüşünü açıkladıktan sonra” değerlendirmeye karar verdi. Eski 1. Ordu Komutanı emekli Orgeneral Çetin Doğan, eski Hava Kuvvetleri Komutanı emekli Orgeneral İbrahim Fırtına, eski Deniz Kuvvetleri Komutanı emekli Oramiral Özden Örnek, Orgeneral Bilgin Balanlı, Koramiral Can Erenoğlu, Orgeneral Ergin Saygun’un da aralarında bulunduğu 250’si tutuklu 365 sanıklı Balyoz davasına 26 Mart Pazartesi günü (yarın) devam edilecek. Sanık avukatları, davaya 20 gün ara verilen 9 Mart’taki duruşmanın ardından çeşitli taleplerle dilekçe sundular. Hâkim Ömer Diken başkanlığındaki heyet, avukatların taleplerini 23 Mart tarihinde karara bağladı. Kararda iddia makamının “Davanın gelmiş olduğu yeni safhada yeni tanıkların dinlenilmesinin yargılamaya hiçbir katkı sağlamayacağı, dosyada yeterli bilirkişi raporunun bulunduğu, bilirkişi ve tanık dinletme taleplerinin reddine karar verilmesi” şeklinde mütalaa verdiği kaydedildi. ‘AİHM’de derdimiz’ ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç, katıldığı televizyon programında gündeme ilişkin açıklamalarda bulundu. Arınç, CHP’nin salı günü Tandoğan Meydanı’nda grup toplama kararından vazgeçtiğini belirterek, grup toplantısının mutlaka Meclis’te yapılması gerektiğini vurguladı. Bülent Arınç, özel yetkili mahkemeler ya da savcılarla ilgili bir sorun bulunmadığını, sıkıntının ise özel yetkili savcıların yetkilerini aşıp aşmamaları konusunda yaşandığını vurgulayarak, “Özel yetkili mahkemeler, savcılar en azından bir süre daha devam edecek, devam etmesi lazım” dedi. Adalet Bakanlığı’nın özel yetkili hâkim ve savcıların yetkilerini daha dikkatli kullanmaları konusunda yasa maddesi üzerinde bir çalışması olabileceğine işaret eden Arınç, ayrıntıların kanun tasarısı açıklandığında net görülebileceğini belirtti. Uzun tutukluluk sürelerinin mevcut düzenlemelerde, kanuna dair bir konu olmadığını ifade eden Arınç, “Uzun tutukluluk bizim AİHM’de başımızın derdidir, dolayısıyla hâkimlerimizin bu konuda daha duyarlı olması gerekir” diye konuştu. Atanamayan öğretmenlerle ilgili de Arınç, “Onların ısbtırabını, beklentilerini anlıyorum” dedi. C MY B C MY B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle