19 Mayıs 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 18 MART 2012 PAZAR 8 İstanbul Edirne Kocaeli Çanakkale İzmir Manisa Denizli Zonguldak Sinop Samsun Trabzon Giresun Ankara B B S B B B B B B B B B S 13 20 17 16 17 16 16 14 12 14 10 11 10 Eskişehir Konya Sıvas Antalya Adana Mersin Diyarbakır Şanlıurfa Mardin Siirt Hakkâri Van Kars S S S B B B A A S A S S S 10 10 4 18 14 15 10 13 3 9 1 1 1 Oslo PB Helsinki PB Stockholm Y Londra Y AmsterdamY Brüksel Y Paris Y Bonn Y Münih Y Berlin Y Budapeşte B Madrid B Viyana B HABERLER 7 2 10 10 9 10 10 11 15 14 20 15 19 Belgrad B 21 Sofya B 18 Roma PB 16 Atina B 17 Zürih Y 13 Moskova B 5 Aşkabat K 4 Taşkent Y 9 Baku PB 8 Bişkek Y 9 Tiflis B 7 Kahire B 20 Şam A 14 Ülke genelinde yağış beklenmiyor. Gece ve sabah saatlerinde iç ve doğu kesimlerde yer yer sis ile birlikte doğu bölgelerde buzlanma ve don olayının görüleceği tahmin ediliyor. Sıcaklık artışları nedeniyle yurdun kuzey ve iç kesimlerinde kar erimeleri bekleniyor. TARİHTE BUGÜN MÜMTAZ ARIKAN 18 Mart GÜNCEL CÜNEYT ARCAYÜREK ? Baştarafı 1. Sayfada Üstelik Başbakan, muhalefetin kimi yaptırımlara bir kez olsun başarılı diye nitelemediğinden şikâyet eder, durur. Muhalefeti sürekli savaşılması gereken bir düşman cephe gibi görüyor. “Tedavisi gayri kabil” bir hastalık! RTE’ye göre; demokratik kurallarda geriye giden her eylemi, her kararı, her sözü demokratik! Muhalefetin geriye gidişe karşı çıkan söz ve davranışları ideolojik! Bu kafayla nereye varabiliriz? ??? Muhalefet; RTE’ye yapıcı muhalefet mi istiyorsun; al sana dedi. 4+4+4 yerine 1+8+4 diye özetlediği düzenlemeyi önerdi. RTE hemen yanıtladı. Öneri ideolojik! Eğitim dernekleri, görüşlerine başvurulan öğretmenlerin yüzde 77’si hükümetin dayattığı düzenlemenin reformist değil, ideolojik olduğunu… …üstelik 12 yıl kesintisiz eğitimi Başbakan’ın iddia ettiği gibi, 28 Şubat’ın şapkadan tavşan çıkarır gibi birden uygulamaya koymadığını… …geçmiş yıllarda Milli Eğitim şuralarında, Bakanlık’taki çalışmalarda 12 yıl kesintisiz eğitimin sürekli araştırılan önemli bir konu olduğunu… …TV’lerde, oturumlarda açıklığa çıkaran uğraşıları… ...ne siyaset dünyasında ne de medyada ses getirdi, ne oldu? Şu oldu: Bir baktık ki manşetlerde RTE’nin “Sorun ideolojik değil, pedagojik” diyen cümlesi baş tacı... Muhalefetin karşı duruşu, eğitim kuruluşlarının eğitimin partisel ideolojiye kurban edildiğini içeren açıklamaları hopp çöp sepetine! ??? Türkiye’ye damgasını vuran her olay bugün gündeme geldiğinde geçmişi ve o günlerin sorumlularını karalamak günümüzün saygıdeğer marifeti! Madımak olayları yakın tarihin yüz karası olaylarından biri. Mahkemenin beş sanık hakkındaki davayı düşürme kararı tepkilere neden olunca; medyada olaylar sırasında görevde olanların sorumluluğu araştırılmaya başlandı. Zamanın İçişleri Bakanı Mehmet Gazioğlu; “Sivas’a gidecektim. Müsteşar engelledi” dedi. Dün (Mardin Valiliği’nden tanıdığım, devlete önemli hizmetleri geçen) müsteşar Fahri Öztürk; eski Bakan Gazioğlu’nu yalanladı: Öztürk, “Dönemin hâlâ sağ Emniyet Müdürü Yılmaz Ergun ile ikimiz Bakan’a, Sivas’a gitmesini defalarca ısrarla söyledik. Ancak kendisi gitmedi” diyor. Bir başka örnek: Dönemin il emniyet müdürü de valiye Madımak olaylarına müdahaleyi 20 kez önerdiğini, kabul ettiremediğini söylüyor. Suçlamalar manşetlerde ama karşı görüşler, yalanlamalar kısa haberlerle arka sayfalarda. ??? Bu örnek olaylar daha kapsamlı kimi olaylarda yaşananları çağrıştırıyor. Ahlakın yeni modası uyarınca, örneğin 28 Şubat’ı yık askerin üzerine. 28 Şubat’ta sorumluluğu yokmuş gibi bugün ortalıkta mağdur mazlum edasıyla gezinenleri sorgulama zorunluluğunu aklının ucundan geçirme! Örneğin bugün Çankaya’da, ama 28 Şubat’ta Erbakan’ın yanında yer alan Bay Abdullah Gül’ün MGK kararını uygulamayı taahhüt eden kararın altında imzası yok mu? 28 Şubat mademki postmodern darbeydi; hükümetteki konumunu terk etmesi gerekmez miydi? Demirel’in “Dün dündür bugün bugün” söylemi özdeyişe dönüştü. Bu söz; dün Erbakan’la 28 Şubat’ı yaşayıp direnmeyenlere, direnme yerine susmayı, güç sahiplerinden uzak durmayı yeğleyenlere yakışıyor. Yazarında, çizerinde, siyasetçisinde ve bürokratında bugün; dünü karalamak, dünün üzerinden rant sağlamak geçerli. Kimilerinde siyasal, toplumsal ahlakın ahlaksızlığa dönüştüğü günler! Genel Yayın Yönetmenimiz İbrahim Yıldız’ın verdiği destekle, haftalık Ankara ilavemizi kısa bir süre önce günlük hale çevirdik. Ege ve Akdeniz bölgelerindeki arkadaşlarımız Serdar Kızık ve Ahmet Oruçoğlu bu ihtiyacı önceden görerek, bölgeleri için artık vazgeçilmez hale gelen ilaveler çıkarmaya çoktan başlamışlardı. Ankara Bürosu olarak gecikmeli de olsa aralarına katılmış olmaktan çok memnunuz. Sanırım günlük bir Ankara ilavesi vermenin en büyük faydasını bizzat başkentimiz ve Ankaralılar gördü. Editörümüz Murat Kışlalı’nın başkentte yaşayanların sorunlarına öncelik veren başarılı idaresinde, okurlarımıza neler anlatmadık ki şu bir buçuk aylık kısa süre içinde... ??? Dikmen Vadisi ve Kuzey Ankara kentsel dönüşüm projeleri nedeniyle yoksul gecekondularda yaşanan dramı en fazla biz yazdık. Mamak’taki heyelanzedelere verilen sözle adım adım kayan Akpınar Mahallesi’nin akıbetini biz sorguladık. Hemşerilerimizin yaşadığı kar ve buz eziyetini biz işledik, titreyen sokak köpeklerinin derdine biz ortak olduk. Başkentin sessiz “evsizlerinin” sesi biz olduk. Kara kış ortasında doğalgaz sıkıntısını, elektrik kesintilerini yazdık. Otobüs gitmeyen semtleri de kural tanımayan Yerel Gazeteciliğin Yükselişi halk otobüslerini de yine biz duyurduk. Engelli vatandaşların giremediği caddeleri yazdık. Yaratılan milyonluk inşaat rantlarını, Kızılay ve Ulus’ta tarihi dokunun nasıl can çekiştiğini işledik. Esenyurt’ta 11 işçinin yandığı derme çatma çadırların aynılarını başkentte, hem de yeni bakanlık inşaatlarında fotoğrafladık. Tüm bunları operayı, tiyatroyu, CSO’yu (Cumhurbaşkanlığı Senfoni Orkestrası), Ankaragücü’nü, TED’i, üniversiteleri ve daha nice Ankara markasını ihmal etmeden yaptık. ??? Bir de, Hamamönü dönüşüm projesi kapsamında istimlak ve yıkım tebligatı alan Sakarya Mahallesi sakinlerinin seslerini duyurduk. Bir iddia geldi kulağımıza. Kabinedeki bakanlardan eski meslektaşımız Suat Kılıç, daha proje başlamadan bölgede ev ve arsa almıştı. İddiayı duyurduk ve Kılıç’a sorduk. Yanıt gelmedi. Fikri takip yaptık, belgesini bulup ortaya koyduk. Bakan olmadan henüz AKP Grup Başkanvekili iken Altındağ Belediyesi’nde projenin başındaki isimlerden birine vekâlet vere rek almıştı taşınmazları. Satış fiyatı çok düşük gözüküyordu. Rant iddiaları bir yana, siyasi etik açısından mutlaka izaha muhtaç bir durum çıktı ortaya. Arkadaşlarımız Sertaç Eş ve İklim Öngel’in günlerdir titizlikle ve ısrarla takip ettiği bu haberler dün Ankara sınırlarını aşarak gazetemizin manşetine yerleşti. Ana muhalefet partisi de iddiaların peşine düştü. Hamamönü projesi ve Kılıç’ın taşınmazlarına ilişkin seri haberlerimiz, yerel konuların aslında toplum ve siyaset gündeminin ne kadar göbeğinde olduğunu bir kez daha teyit ederken, bağımsız ve sorgulayıcı yerel gazeteciliğin önemini de gözler önüne serdi. GÜNDEM ? Baştarafı 1. Sayfada MUSTAFA BALBAY CHP’DEN GENSORU GELEBİLİR Cumhuriyet’in sürüklediği haberler üzerine CHP Ankara Milletvekili Levent Gök önce soru önergesi verdi ardından da TBMM’de basın toplantısı düzenledi. Dünkü görüşmemizde konunun yakın takipçisi olmaya devam edeceklerini belirten Gök, “Genel Başkanımız Kemal Kılıçdaroğlu tüm ayrıntılar hakkında bilgi sahibi. Kılıç’ın tavrına göre gerekirse gensoru vermeyi bile düşünebiliriz. Almanya’da benzer durumda cumhurbaşkanı istifa etmek zorunda kaldı. Etik olmayan bu davranışı nedeniyle Kılıç, onu örnek almalı” dedi. Alım satım işlemiyle ilgili en temel konunun “Suat Kılıç’ın vekâletname verdiği kişinin tarihi eserleri koruma şefi olması” olduğunu belirten Gök, “Yani projenin başındaki, hangi evin ileride değerleneceğini bilen kişi, Kılıç’ı yönlendirip onun vekâletiyle alım yapmaktadır. Bu ilişki mutlaka sorgulanmalıdır” dedi. Kılıç’tan istifasının yanı sıra taşınmazları aldığı mal sahibinin mağduriyetini de gidermesi talebinde bulunan Gök, “Tapuları derhal iade etmesi gerekir. Satan kişinin mağduriyeti ancak böyle giderilebilir” dedi. Sivas katliamı davasının zamanaşımı gerekçesiyle düşürülmesi protesto edildi Gericiliğe ödül verildi ÖZLEM GÜVEMLİ MEHMET MENEKŞE SEYFETTİN METE Sivas katliamı davasının zamanaşımı gerekçesiyle düşürülmesini protesto eden binlerce kişi dün Tünel’den Taksim’e yürüdü. Yakılarak öldürülenlerin fotoğraflarının yer aldığı 70 metrelik dev afişi taşıyan protestocular “ Sivas’ı yakanlar AKP’yi kuranlar” sloganlarını atarak, mahkeme kararını “hayırlı olsun” sözleri ile değerlendiren Başbakan Tayyip Erdoğan’a tepki gösterdiler. Pir Sultan Abdal Kültür Derneği’nin çağrısı ile Tünel’de bir araya gelen tan Abdal Kültür Derneği’nin çağrısı ile binlerce kişi zamanaşımını protesto etmek için Taksim’de buluştu. Pir Sul yaklaşık 3 bin kişi “İnsanlık suçunda zamanaşımı olmaz”, “İşte AKP işte mahkeme” sloganları ile Taksim Meydanı’na yürüdü. Avrupa Alevi Birlikleri Konfederasyonu, Alevi Bektaşi Federasyonu, Alevi Kültür Derneği, Hacı Bektaşı Veli Anadolu Kültür Vakfı’nın da destek verdiği yürüyüşe CHP’li vekiller Mahmut Tanal, Sabahat Akkiraz, BDP’li vekiller Se bahat Tuncel ve Pervin Buldan da katıldı. Karar şaşırtmadı Pir Sultan Abdal Kültür Derneği Genel Başkanı Hüseyin Güzelgül, kararın Alevileri ve dostla rını şaşırtmadığını söyledi. 19 yıl boyunca katliam sanıklarının korunduğunu ve kollandığını belirten Güzelgül “AKP ve yandaş yargısının verdiği karar sanıklarla birlikte gericiliğin ödüllendirilmesi ve cesaretlendirilmesidir” dedi. Güzelgül, Başbakan’ın “hayırlı olsun” sözünü Alevilerin affetmeyeceğini dile getirdi. Karar Sivas ve Çorum’da da protesto edildi. Pir Sultan Abdal Kültür Derneği Sivas Temsilcisi Hidayet Yıldırım, davanın insanlığa karşı işlenen suçlar kapsamına alınmasını içeren teklifinin AKP tarafından 17 kez reddedildiğini belirtti. Sendika ve STK’ler 4+4+4 sistemini protesto etmek için bir araya geldi ‘AKP bizi kandırıyor hocam’ ŞULE KÖKTÜRK/ SİNAN TARTANOĞLU 4+4+4’E DİYANET YORUMU ‘Din görevlilerinin kalitesi artar’ ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) Diyanet İşleri Başkanı Mehmet Görmez, yaptığı yazılı açıklamayla kesintili eğitim yasa önerisiyle ilgili tartışmalara katıldı. İmam hatiplerin orta kısımlarının yeniden açılacak olmasının din görevlilerinin kalitesini artıracağını belirten Görmez, 8 yıllık kesintisiz eğitimde 34 yıllık bir imam hatip müfredatıyla herhangi bir caminin mihrabını bir gence teslim etmelerinin mümkün olmadığını söyledi. Kürtçe vaaz konusuna da değinen Görmez, konunun artık tartışılmayacak kadar ileri bir noktada olunması gerektiğini belirtti. Görmez, cemevlerinin varlıklarını sürdürmesi ve hukuki bir statü kazanmalarında herhangi bir sorun olmadığına dikkat çekti. İSTANBUL/ ANKARA AKP’nin yasalaştırmak istediği, imam hatiplerin orta kısmının açılmasına olanak sağlayan ve çocuk işçiliğinin önünü açan “4+4+4 Eğitim Sistemi” KESK, DİSK, TMMOB, TTB ile STK’lerce protesto edildi. İSTANBUL’da Galatasaray’dan Taksim Meydanı’na kadar yürüyen gruba, BDP milletvekilleri de destek verdi. Grup adına açıklama yapan Eğitim Sen 4 No’lu Şube Başkanı Arzu Erdoğan, AKP’nin tasarı ile eğitim sistemini kendi siyasal ve ideolojik amaçlarına uygun bir şekilde biçimlendirmek istediğini belirtti. CHP Ümraniye İlçe Kongresi’nin divan başkanlığını yapan CHP Grup Başkanvekili Akif Hamzaçebi de “Bu kanun teklifi yoksul ve dar gelirli ailelerimizin çocuklarına ‘sen yoksul kal’ teklifidir. Teklifin başka hiçbir amacı yoktur” dedi. ANKARA’da da Kolej Meydanı’nda toplanan grup Sakarya Caddesi’ne yürüdü. Öğrencilerin de destek verdiği mitingde Devrimci Liseliler’in (DevLis) “4+4+4=12 değil, AKP bizi kandırıyor hocam” pankartı dikkat çekti. KESK Genel Sekreteri İsmail Hakkı Tombul, AKP’nin eğitimi hedefleri doğrultusunda biçimlendirmek istediğini söyledi. Annesini özel izinle toprağa verdi SAVAŞ KALKAN gidişin ne yöne doğru olduğunu açıkça ortaya koymasa bile şunu gösteriyordu: Bu şekilde devam etmesi olanaksız! Bunu gören bakanlık ve mahkemeler, kendilerince “sağlıklı” bir çıkış arıyor. Sonda söyleyeceğimizi başta vurgulayalım; Silivri yargılamalarının tek ciddi yanı, tutukluluktur. ??? Ankara’da günlerce devam eden özel yetkili mahkemelerin hâkim ve savcılarına yönelik “meslek içi eğitim” Silivri yargılamaları için uzun süredir yapılmakta olan eleştirilerin önemli ölçüde kabulü anlamına geliyor. Belki biraz abartılı gelebilir ama özel yetkili mahkemelerin uygulamalarının sanık sandalyesinde olduğunu söyleyebiliriz. Adalet Bakanı da seminerde yaptığı konuşmada, özel yetkili mahkemelerin işleyişinde yeni bir düzenleme yapmak gerektiğini kabul etti. Hemen altını çizelim; bütün bunlar gündemdeki sorunların çözümleneceği anlamına gelmiyor. Zira hükümetin böylesi konularda şöyle bir anlayışı var: Sorun artık savunulamayacak noktaya gelince olumsuzluk kabul ediliyor, ama çözüm için atılan adım ya mevcudun aynen devamı anlamına geliyor ya da daha kötü bir yöntem hayata geçiriliyor. Yine bu sütunlarda bir süredir dış algının değiştiğini; Batı’da “Türkiye’de yargı eliyle otoriter yönetim uygulanıyor” yorumlarının öne çıktığını vurguluyoruz. Dış desteği, iç politikanın da önemli bir unsuru haline getiren hükümet, bundan fena halde rahatsız. İtalya’daki “derin devlet” davalarıyla adı öne çıkan savcı Felice Casson’un Ankara’daki konferanslarda verdiği mesajlar da büyük ölçüde Türkiye’deki davaların içeriğinden çok özel yetkili mahkemelerin uygulamaları konusundaydı. Casson’dan birkaç cümle aktaralım: “Yargılamalarda insan onurunu hep dikkate almanız gerekir... Türkiye’de tutukluluk süreleri çok uzun... Yargılamanın uzaması ne olursa olsun adaletin engellenmesi anlamına gelir... Savcıların soruşturmayı bütün yönleriyle tamamladıktan sonra davayı açması gerekir...” Silivri uygulamaları dikkate alındığında, yukarıdaki cümlelerin her biri ayrı bir yazı konusu olacak içerikte. ??? İşte tam bu tartışmaların ortasında 4 tahliye geldi. Odatv davasında tutuklu yargılanan Nedim Şener, Ahmet Şık, Coşkun Musluk ve Sait Çakır 12 Mart Pazartesi günü özgürlüğüne kavuştu. Haber Türkiye içinde ve yurtdışında şu tür tepkilerle karşılandı: “Sürpriz tahliye...” “Beklenmeyen karar...” “Şaşırtan gelişme...” Sağduyulu tüm kesimlerin vurguladığı gibi, aslında “tutuklama”, beklenmeyen karardır, sürprizdir. Hukuk sistemimizin geldiği noktaya bakın ki, herkes tahliyeye şaşırıyor! Tahliye sonrasında Nedim Şener’in yaptığı duygu yüklü açıklamalar, Ahmet Şık’ın çıkış isyanı, Coşkun Musluk ve Sait Çakır’ın gençlik enerjisini ve özgüvenini de içinde barındıran duruşları Silivri’nin toplamıdır. Coşkun’la 10 gün içinde iyi bir ortak yaşam düzeni kurmuştuk. Daha ikinci gün hangimiz neyi seviyorsak ortak işleri paylaşmıştık; yemek hazırlamak bana, bulaşık Coşkun’a. Sohbetlerimiz geyik muhabbetinden Türkiye’nin önemli bir sorununu irdelemeye kadar her şeyi içeriyordu. Sayıma gelen memurlara Coşkun’u tanıtırken, “İleride karşınıza profesör olarak çıkacak” diyordum. Tahliye kararı bizde sevinçtir, duruşma salonunda da öyle olur. Gidene sarılmak, özgürlüğe dokunmak gibi bir şeydir. 10 günde danışmanlık esprisi yapacak kadar samimileştiğimiz Coşkun’un tahliyesine sevinirken nedense şu Azeri sözünü mırıldandım: Her işte kara bahtım, karpuz kestim ak çıktı. Bu sözü Coşkun’la da paylaştım. Özgürlükte buluşmak üzere Coşkun’la kucaklaşıp vedalaştık. Ben mi? Coşkun’u uğurladığım gece eski düzene döndüm. Yaşam disiplinimi hiç bozmadım, kendimle barışık ve yalnız olmadığımı hissederek... Karım “yine tek kaldın” diye buruklaşırsa ne demeli diye düşünürken bir şarkı döküldü dudaklarımdan: Seninle cehennem ödüldür bana, sensiz cennet bile sürgün sayılır... Aksu’yu vazgeçilmez kılan ne? ? İstanbul Haber Servisi Cumartesi Anneleri, Galatasaray Meydanı’nda dün 364. kez oturma eylemi yaparak yakınlarının akıbetini sordu. Mart 1991’de İstanbul’da gözaltına alınan Yusuf Erişti’nin (30) kaybolmasından dönemin İçişleri Bakanı Abdülkadir Aksu’nun sorumlu olduğunu savunan kayıp yakınları, Başbakan Erdoğan’a, “Aksu’yu vazgeçilmez kılan nedir?” diye seslendi. C MY B C MY B TOKAT İnternet Andıcı davasının tutuklu sanığı emekli Albay Dursun Çiçek aldığı özel izinle annesi Halime Çiçek’in cenaze törenine katıldı. Cenaze için Tokat’ın Reşadiye ilçesinin Umurca köyüne giden Çiçek, “Annem sağken helalleşmek istedim ama mevzuat her zaman olduğu gibi önümüze çıktı. İnsan odaklı, insanları annesiyle sağlığında helalleştiren düzeni kuracağız hep beraber. Hepiniz biliyorsunuz Hakk’ın rahmetine kavuşan annemin ak sütü gibi masumum. Esas bize tuzak kuranların, sahte delil üretenlerin peşindeyiz. Onları yüce adaletin önüne çıkardığımız zaman görevimizi yapacağız” dedi. Gül, Hamas lideriyle görüştü ? İstanbul Haber Servisi Cumhurbaşkanı Abdullah Gül dün Hamas lideri Halid Meşal ve heyetini Tarabya Köşkü’nde kabul etti. Basına kapalı kabulde, Gül, “Arap Baharı” çerçevesinde çok geniş demografik kitlelerin demokrasiyle buluştuğuna işaret etti. Meşal de Filistin halkının Türkiye’nin şimdiye kadar kendileri için yaptıklarını hiçbir zaman unutmayacağını söyledi.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle