16 Mayıs 2024 Perşembe English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA 6 HABERLER CUMHURİYET 7 ARALIK 2012 CUMA Yüzde 73’ü kayıt dışı çalışıyor, 8 bin üst düzey yöneticinin ise yüzde 7’si kadın Lafa gelince baştacı ama... MUSTAFA ÇAKIR ANKARA Kadınların Fransa, Japonya, İtalya, Arjantin, Meksika, İsviçre gibi ülkelerden daha önce seçme ve seçilme hakkı elde ettiği Türkiye’de bugün gelinen durum kadınerkek eşitliğinde bir arpa boyu yol alınamadığını gösteriyor. Türkiye KamuSen’in, “kadınlara seçme ve seçilme hakkı tanınmasının yıldönümü” nedeniyle yaptığı çalışmada, şu sonuçlar ortaya çıktı: Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK) tarafından yayımlanan son istatistiklere göre, Türkiye’de toplam çalışanların yüzde 29.4’ü kadın. Türkiye’deki 3 milyon 759 bin ücretsiz aile işçisinin yüzde 71’i yani 2 milyon 681 bini kadın. Bunların da yüzde 94.6’sı kayıt dışı. Toplam kayıt dışı çalışanların yüzde 73’ü kadın. Türkiye’de kadınların işgücüne katılma oranı da yalnızca yüzde 30. 12 milyon 55 bin kadın, ev işleriyle meşgul olduğu için işgücüne katılamıyor. Çeşitli nedenlerle çalışamayan 3 milyon 404 bin kişinin 2 milyon 209 bini kadın. Avrupa ülkelerinde dahi kadınlar, erkeklerden yüzde 12 ile yüzde 25 arasında daha düşük ücret alıyor. Türkiye, OECD içinde kamuda kadın istihdamı alanında en son sıralarda bulunuyor. OECD ülkelerinde kamuda kadın istihdamı ortalama yüzde 4050 arasında. Bu oran Türkiye’de yüzde 30. Kamuda 8 bin 284 üst düzey yöneticinin yalnızca yüzde 7’si kadın. Mevcut 20 müsteşarın tamamı erkek, 81 müsteşar yardımcısının yalnızca 3’ü kadın. ‘Yüzyılın İftirası Balyoz Davası Müzesi’ Deniz Piyade Kurmay Albay YUSUF AFAT Yargıtay kadının emeğini yok saydı ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) Yargıtay, kadının ev işlerini yapmasını, yemek, temizlik ve çocukların bakımını üstlenmesini eve maddi katkı saymadı. Yargıtay 8. Hukuk Dairesi, boşanan kadının ev işi yapıp çocuklara baktığı için kocasından “katılma alacağı” talep edemeyeceğine karar verdi. İstanbul’da yaşayan H.T, 30 yıldır evli olduğu kocası Ö.T’den 2009’da boşandı, “katılma alacağı” davası açtı. Bankadaki paradan 18 bin 55 lira, emekli ikramiyesinden 10 bin lira, kocasına kayıtlı mesken için 1000 lira, ev içi emeğinin karşılığı olarak da 1000 lira olmak üzere toplam 30 bin 55 lira istedi. Kartal 3. Aile Mahkemesi, kadının ev içi emekleri nedeniyle talep ettiği para ve diğer talepleri reddetti. Dava temyiz edildi. Yargıtay 8. Hukuk Dairesi, temyiz itirazını reddetti ve bu kararı onadı. Yargıtay kararında “Davacı vekili, davacının ev işlerini yapmasından kaynaklanan alacak isteğinde bulunmuş ise de ev kadını olarak, evin yemek ve temizlik işlerini yapması, çocukların bakımını üstlenmesi doğrudan maddi bir katkı sayılamaz” dedi. ? Türkiye KamuSen Genel Başkanı İsmail Koncuk, “Bu rakamlar dahi gelişmiş addedilen birçok toplumdan daha önce seçme ve seçilme hakkı elde etmiş olan kadınlarımızın, 1934’ten bugüne kadar yaşadığı ihmali ortaya koymaya yetmektedir” dedi. 450 vali yardımcısı içinde 10; 989 kaymakam arasında 13 kadın bulunuyor. 261 bölge müdürü arasında tek bir kadın yok. Kadın kamu görevlilerinin oranı hâkim savcılarda yüzde 24, müfettişlerde yüzde 7, kariyer uzmanlarında yüzde 38, din görevlilerinde yüzde 5, teknik personelde yüzde 26, bilgi işlemde yüzde 37, şeflerde yüzde 38. Kamudaki genel müdürlük makamının 156’sında erkekler, 9’unda kadınlar oturuyor. Yalnızca 1 kadın vali var. Polislerin yalnızca yüzde 5.8’i kadın. TBMM’de kadın temsil oranı ise yalnızca yüzde 14. MemurSen, TUİK bölge müdürlüğüne Adil Allahverdi’nin atanması için bakanlığa toplu imzayla yazı yolladı, bakanlık işleme alıp TUİK’e iletti Allah her şeyi vermiş MUSTAFA ÇAKIR ANKARA AKP döneminde üye sayısını hızla artıran MemurSen, Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK) Van Bölge Müdürlüğü’ne Adil Allahverdi’nin atanması için Kalkınma Bakanlığı’na yazı gönderdi. MemurSen Van İl Temsilcisi ile birlikte bağlı sendikaların şube başkanlarının tamamının imzasını taşıyan yazı, bakanlık tarafından işleme alınarak TÜİK Başkanlığı’na iletildi. Türkiye KamuSen’e bağlı Türk BüroSen, MemurSen’in halen vekâleten yönetilen TÜİK Van Bölge Müdürlüğü ile ilgili bakanlığa gönderdiği yazıya ulaştı. MemurSen Van İl Temsilcisi Süleyman Şakar ile MemurSen’e bağlı sendikaların şube başkanları ve il temsilcilerinin toplu imzasıyla Kalkınma Bakanı Cevdet Yılmaz’a gönderilen yazıda, “TÜİK Bölge Müdürlüğü’nde boşalan bölge müdürlüğü kadrosuTürk BüroSen Genel na aynı yerde görev yapan Başkanı Fahrettin YoAdil Allahverdi’nin atankuş, AKP’nin iktidarda ması MemurSen Van İl olduğu 10 yıldır “siyaTemsilciliği ve tüm şube setçiyandaş sendikabaşkanları olarak ortak talebimizdir. Söz konusu şah bürokrat” işbirliği ile kamu kadrolarının “yansın çalışmış olduğu kurumdaşlar” tarafından dolda başarılı, liyakatli bir şadurulduğunu söyledi. hıs olduğu tarafımızca tes“Liyakatın adı bile pit edilmiş olup gereğinin okunmuyor” diyen Yoyapılmasını arz ederiz” dekuş, tek ölçüt olarak nildi. Ekte Allahverdi’nin öz“yandaşlığın” temel geçmişi de bulunuyor. Van alındığını belirtti. Yokuş, İmam Hatip Lisesi mezunu “İktidar partisine yakın olan Allahverdi, 19842003 olmak, tanıdığı olmak arasında Diyanet İşleri Başatanmak için aranan kanlığı’nda görev yaptı. Sont e k kriter. Bu da örnekrasında Van Yüzüncü Yıl lerden birisi” dedi. Üniversitesi Ziraat Fakültesi’ni bitiren ve aynı üniversitede yüksek lisansını yapan Allahverdi, Van Tarım İl Müdürlüğü’ndeki çalışmasının ardından da 2008’de TÜİK Van Bölge Müdürlüğü’nde mühendis olarak görev yapmaya başladı. Özgeçmişte Allahverdi’nin 2010’dan beri Van İmam Hatip Lisesi Okul Aile Birliği Başkanlığı’nı da yürütmekte olduğunun belirtilmesi dikkat çekti. MemurSen’in gönderdiği yazı, Kalkınma Bakanlığı Özel Kalem Müdürü Rıdvan Ağaoğlu tarafından TÜİK Başkanlığı’na gönderildi. Bakanlığın TÜİK’e gönderdiği yazıda, “MemurSen Van İl Temsilciliği ve tüm şube başkanlarının sayın bakanımızı muhatap dilekçeleri yazımız ekinde gönderilmektedir. Bilgilerinize arz ederim” denildi. Her gün beş kadın Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformu üyesi bir grup kadın, Fatih’te önceki gün eşi tarafından sokak ortasında silahla vurularak öldürülen Dilek Sökmen’i yaşamını yitirdiği yerde andı. Türkiye’de her gün beş kadının öldürüldüğünü belirten grup, Sökmen’in öldürüldüğü sokağa karanfil bırakarak kadın cinayetlerini protesto ettiler. (SERKAN YILDIZ) 17 yaşında İstanbul Haber Servisi Cumhuriyet Okurları tarafından 17 yıl önce başlatılan CUMOK inisiyatifi 17. yaşgününü kutladı. Önceki akşam CUMOK’luların ilk buluşma yeri olan Fenerbahçe Parkı içindeki Romantika’da düzenlenen yaşgününe gazetemiz yazarları ve CUMOK’lular katıldı. Cumhuriyet Gazetesi İmtiyaz Sahibi ve Türkiye Gazeteciler Cemiyeti Başkanı Orhan Erinç, yazarlarımız Ali Sirmen, Şükran Soner, Erdal Atabek, Orhan Bursalı, Nilgün Cerrahoğlu, ek yayınlardan Sorumlu Yazı İşleri Müdürümüz Miyase İlknur, Meriç Velidedeoğlu, Çağdaş Yaşamı Destekleme Derneği Genel Başkanı Prof. Dr. Aysel Çelikel, CUMOK inisiyatifini Erol Geyran’la birlikte başlatan yazarımız Deniz Som’un eşi Harika Som’un da hazır bulunduğu geceye Silivri’de tutuklu bulunan yazarımız Mustafa Balbay da gönderdiği mektubuyla katıldı. Mustafa Balbay gönderdiği mektupta CUMOK’lulara şöyle seslendi: “Nerede olursam olayım, yüreğimden hiç ayırmadığım Cumhuriyet kardeşlerim, özgürlükte katıldığım son toplantılardan biri sizinleydi. Salondaki herkesin gözünde heyecan ve kararlılık vardı. Bugün ben de demir parmaklıkların arkasında aynı heyecan ve kararlılıktayım. Yine buluşacağız...” CUMOK ‘Tek kriter yandaşlık’ Şiddet merkezinin açılışında iş dileği ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) Başbakan Tayyip Erdoğan’ın eşi Emine Erdoğan ile Aile ve Sosyal Politikalar Bakanı Fatma Şahin, Koza Şiddet Önleme ve İzleme Merkezleri’nin açılışını yaparken Altındağlı kadınlar Erdoğan’dan eşlerine iş, evlerine eşya ve kira yardımı istediler. Açılışa gelen kadınlar, Erdoğan’ın korumalarına “iş ve yardım” isteklerinin yer aldığı mektup verdiler. Törende konuşan Emine Erdoğan, Türkiye’nin geçen 10 yılda yaşanan büyük gelişmeler sayesinde artık dünyanın 17. büyük ekonomisi olduğunu söyledi. Erdoğan, Türkiye’deki aile kurumunun daha da güçlendiğini iddia etti. Merkezi gezmek isteyen kadınlardan birinin ise “Bu merkezi şimdi niye gezeyim ki? Zaten kocamla dövüşünce buraya gelmeyecek miyim?” demesi ise dikkat çekti. Törene katılan Bakan Şahin de, eşinden şiddet gören AKP milletvekili Fatma Salman’la ilgili koruma talebinin şiddet sonrasında verilip verilmediğine ilişkin soruyu şöyle yanıtladı: “Mahkeme kararıyla koruma alınıyor. Acil durumlarda da kolluk kuvvetlerimiz hemen koruma tedbiri alıyor. Milletvekilimize özel bir şey de yapmadık.” Tarihin karanlık dehlizlerinde insanlık âlemi, gelişim mücadelesiyle yoğrulduğu dönemlerden günümüze savrulurken insanlığın aydınlığa çıktığı, boğulmaktan kurtulmak için can simidi gibi sarıldığı her bir endüstriyel icadın içindeki temel hammaddelerden biri de ‘demir’dir. Türk tarihinin sararmış sayfalarını şöyle bir karıştırdığımızda, karşımıza ilk çıkan destanda da ana tema, ‘demir’dir. Yakın geçmişte, “zırhlı ve kurşun geçirmez camlarla donatılmış ve yürüyen modern kale haşmetinde görünen makam arabasının içinde mahsur kalan devlet büyüğümüzün, kurtarılması için mahalle hırdavatçısında bile bulunabilecek sıradanlıkta bir “Balyozun darbesi” marifetiyle, mucize kurtarılışının trajikomik anekdotu haberlerde gözümüze çarpmıştı. Sonrasında, kurtuluşun mucize sembolü olan “Balyoz”un yüksek bedeller ödenerek müzelik hale getirilmesi süreci yaşanmıştı. İşte, “ürünleri her derde deva, mucize materyal, demir.” O gün, haberleri seyrederken bu “Balyoz”un bir gün kafama indirilmeye çalışılacağını ve ne oldu derken esir alınarak hayatımın altüst olacağını hiç mi hiç düşünmemiştim. Anlaşılan, diğer meslektaşlarım da benim gibi hiç düşünmemişler. Demek ki, bu “Balyoz”un kerametini başa gelmeden anlamak mümkün değilmiş. Meğer biz neler yapmışız neler de hiç haberimiz yokmuş. İşin garibi hâlâ da yok. Ama olsun... Kafamıza indirilmeye çalışılan demirin, yani “Balyoz”un nasıl kullanıldığını da aşağıdaki örneklerle ifade edeceğim. Meğer biz; 20022003 yıllarında olmayan bilgisayarlarımızla sözde “Balyoz”la ilgili gerçek ad, rütbe ve unvanlarımızı kullanarak yazı yazmışız. Üstelik, teröristlerin bile akıl ettiği kod adı kullanımını biz akıl edememişiz. Üstüne üstlük, bu yazıların hiçbirini, ıslak veya elektronik imzayla imzalamadığımız gibi numunelik de olsa ilaç niyetine, bir tanesinin bile kâğıda çıktısını dahi almamışız. Neden “ilaç niyetine bile çıktısını dahi almadığımız ve imzalamadığımız halde, bu dijital yazıların üstüne kendi isim ve rütbemizi olduğu gibi yazmışız”?! İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığı tarafından 2006 ve 2007 yıllarından sonra değiştirilen sokak isimlerini, 2003 yılında sözde “Balyoz” yazışmalarında kullanarak güya cami eylem planı hazırlamışız. Neden “2012 yılında projelendirilen Ağaoğlu Maslak 1453’ü proaktif davranarak öngörmemişiz”?! 20022003 yıllarından çok önce, vefat eden emekli amirallere sözde “Balyoz”da görev vermişiz. Neden “Akdeniz’i Türk gölü haline getiren, Barbaros Hayreddin Paşa’yı unutmuşuz”?! 2009 yılında üniversiteye kaydını yaptıran ortaokul öğrencisinin, güya 2003 yılında üniversitede okuyor diye sözde “Balyoz” belgelerine adını yazmışız. Neden “ana karnındaki bir bebeği yazmayı unutmuşuz”?! Türkiye’de ilk kez 2008 yılında kullanılmaya başlanan “Emniyetli Cep Telefonları”nı, güya 2003 yılında hazırlanan sözde “Balyoz” yazışmalarında kullanacağımızı yazmışız. Neden “5 yıl önceden ülkemize teknolojiyi getirmişiz”?! Microsoft firması tarafından 2006 yılında üretilerek piyasaya sürülen ve ilk kez 2007 yılı başında kullanılmaya başlanan uygulamasında Calibri ve Cambria yazı tiplerini, Mart 2003’te CD’ye kaydedilen sözde “Balyoz” yazışmalarında kullanmışız. Neden “2020’li yıllarda ilk kez kullanılacak olan ‘serial..’ yazı tipini kullanmamışız”?! 19 Mayıs 2006 tarihinde kurulan “Türkiye Gençlik Birliği” adını, 2 Aralık 2002’de sözde “Balyoz”yazışmalarında kullanmışız. Neden “TGB’nin de tertip komitesinde olduğu, 29 Ekim 2012 Cumhuriyet Bayramı nedeniyle organize edilen UlusAnkara’daki ‘Seferberlik Yürüyüşünü’ yazmamışız”?! TRT Televizyonu’nca, sualtında dalışta görüntüleri alındığı tarih ve saatte bir deniz subayımız, sözde “Balyoz” yazışmalarına yönelik dijital bir belge oluşturmuş. Neden “sözde darbe planlarını, suyun altında bilgisayar kullanarak hazırlamışız”?! Acaba, “kamera gibi balıkların da şahitliği kabul edilmediğinden mi”?! 2003’te İzmir plakalı olan aracı, güya 2003 yılındaki sözde “Balyoz” yazışmalarında, 2006 yılında değiştirildiği “16 BEB 33” yeni plakasıyla yazmışız. Neden “bu kadar müneccimlik yapmışız”? 2000’e yakın olan bu örnekleri, yazmak ve bitirmek mümkün değil. Düşünüyorum da; Her türlü zorluğun üstesinden gelmeye yardımcı olan mucize aparat “Balyoz”la “kasaptaki et terbiye edilebilir mi? Mesela soğan doğramak için”?! “Balyoz”un doğru kullanımı için tanıklar huzurunda, bilirkişi marifetiyle, “Balyoz”un fayda ve mahzurları ortaya dökülebilir mi? Maazallah, yanlış kullanıp da bir yerimizi incitebiliriz. Arabanın camını kıran “Balyoz” müzelik oldu. Acaba, kafamıza vurulmaya çalışılan “Balyoz” da, bir gün “Yüzyılın İftirası Balyoz Davası Müzesi” oluşturularak oraya konur mu düşünceleri aklıma geliyor, vurulmaya çabalanan her “Balyoz” iftirasından sonra... Saygılarımla. Hasdal Askeri Ceza ve Tutukevi
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle