23 Aralık 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 7 ARALIK 2012 CUMA 14 alıyor. Bu rapor, Türkiye’deki bütün kötülüklerin kökündeki asıl nedeni açıklıyor. “İdarenin yanlış yapan kamu görevlisini ne olursa olsun savunması gerektiği düşüncesinden ve uygulamaHiçbir iktidar kalıcı değil. sından vazgeçilmesi Kalıcı olan devlet.. sağlanmalıdır. Böylece kamu görevlisinin Ve “Devlette devamlılık” ilkesi... kusurlarının kapatılması uğruna sistem Bu ilke nedense hep “olumlu” anlamda yıpratılmamalıdır. Devlet kendi içinde, anlaşılır. görev suçu işleyenleri ne pahasına olursa Oysa bu “olumsuzluğun da devamı” olsun yargıya teslim etmelidir.” olabilir. TBMM Komisyonu’nun bu Hele de devlet çarpık bir iktidarın eline önerisi yerine getirilseygeçmişse... di, Uğur Mumcu’dan Bu olumsuzluk, kötülük ve musibet sonra işlenen birçok bin bir biçim ve düzeyde “devam eder” cinayetin önü alınabilirdi. gider. O öneri yerine getireÜstelik devletin özü olan, olması gere bilseydi, Hrant Dink’in ken Meclis’e rağmen devam eder, gider.. ölümünü hazırlayan büBu bir ülkenin, bir halkın başına gelebi rokrasideki ilkel ve kanlı lecek en hazin haldir! dayanışmanın da önü alınabilirdi. Güldal Mumcu, yüreğinden kopan çığlıklarla, aslında bu hazin gerçeği 19 zetle ve Kentlerde... yıldır anlatmaya çalıştı. Trafik polislerince uygulanan “çekici Başaramadı. terörü”den halk sağlığını hiçe sayan gıda Sonunda o da kaleme sarıldı. üreticilerine, en küçük hak arama gös“İçimden Geçen Zaman” bu acılı ve terisine karşı pervasızca kullanılan biber acıklı gerçeğin bir belgeseli! gazından karakollarda sürüp giden sözde “münferit” kötü muamele ve işkencenin umcu’nun Anlatımıyla... arkasında hep bu “kamusal bürokratik Devlet öylesine derin... dayanışma” yatıyor. Öylesine anlaşılmaz, anlatılmaz bir Park yasağı olmayan yerdeki aracı çark ki... “çekilirken” vinçten düşürülüp hurdaya Türkiye Büyük Millet Meclisi’nin bile çevrilen TV Net Haber Müdürü Veysi ona hükmü geçmiyor. Ateş, idareyi mahkemeye veremiyor. Güldal Hanım, kitabıyla bunu kanıtlıÇünkü bakanlık “polisinin” yargılanmayor... sına izin vermiyor. Onun bunu, o Meclis’in “BaşkanvekiTıpkı, “resmi evrakta sehtecilik, kalpali” sıfatıyla yapması ise kaderin ona bir zanlık, suç işlemek üzere örgüt oluşturbaşka cilvesi... mak” suçlarını işleyen milletvekillerine, Kitapta, anlatılan sayısız garabet ve bakanlara ve başbakana TBMM’nin musibete ek olarak TBMM’de yirmi yıl yargılanma izni vermemesi gibi... önce kurulan Faili Meçhul Cinayetleri Buna “izinli yargı” mı demek gerek... Araştırma Komisyonu’nun raporu da yer Yoksa, “yargı izinde” mi? Yüzükoyun Onarım İktidarı Lodosa, rüzgâra ve Ankara’ya yağan kara nispet bir giriş gerek: Ilık mı ılık bir bahar günü.. Tomurcuklar patlamış. Bademler çiçek açmış. Delikanlı ile kız bir parkta el ele dolaşıyorlar. Ama bir türlü gölgelik, tenha bir yer bulamıyorlar.  Derken, ağaçların arkasında park etmiş bir minübüs görüyorlar.  Oğlan genç kıza, “İstersen gölgesinde biraz oturup dinlenelim!” diyor.  Oturuyorlar. Kız oğlanın omuzuna başını yaslıyor. Oğlan da kızın beline sarılıyor. Sonra da...  Arabanın altına doğru kayıveriyorlar.  Aradan epy bir vakit geçiyor.  Birden bir bekçi düdüğü ile sarsılıyorlar... Delikanlı yana çekiliyor. Tepelerinde elinde copuyla posbıyıklı iri kıyım bekçi beliriyor.  Hey ne yapıyorsunuz burada? Delikanlı:  Hiiiç. Arabayı tamir etmeye çalışıyorum.  Bekçi:  Yaa... Bu sözünde üç büyük yanlış var!  Nasıl yani?  Evlat, birinci yanlışın şu: Araba sırtüstü yatarak tamir edilir. Yüzükoyun değil... .... İkinci yanlış: Tamirat için ceket çıkarılır. Sen pantolonunu çıkarmışsın...  Ama şey!..  Üçüncü yanlışın da şu... Araba gideli yarım saat oluyor...  HHH  Başbakanımız Tayyip Erdoğan, ülkenin bozulan ayarını on yıldan beri onarmaya çabalıyor. Ama bu işi herhalde mesai saatlerinde yüzükoyun yapıyor ki.. Yaptığı yanlışları gözü görmüyor. Bugün içine düşülen terör belasının kökü çok gerilere ve Tayyip Bey’in kafasının arkasındaki düşüncelere dayanıyor. İşbaşına geldiği sırada... AB’nin gözüne girmek uğruna “Türklük alt kimliktir” dedi. Bu “entel çıkış” ile yerli liberallerin de kalbini kazandı.. Ama bu bir tek sözü bölücülerin iştahını kabarttı, terörü azdırdı. Şimdi, teröristlerle kucaklaşmaları yüzünden bir kısım BDP’nin dokunulmazlıklarını kaldırmak istemesi tutarsızlık.. Önce Habur’da çadır mahkemesi kurdurup dağdan inen teröristleri bağrına basma kararı alanlardan başlamak gerek... Terörün üstesinden gelmek için tutarlı bir siyaset; ama ondan da önce devletin birliğine tekliğine inanmak gerek. Başbakan’ın siyasi yaşamöyküsünde bu inançtan yana çok keskin zikzaklar var: “Tayyip Erdoğan’a soruyorlar: Kürtler, biz ayrı yaşamak istiyoruz derlerse.. Erdoğan: Bu durumda belki Osmanlı eyalet sistemi benzeri bir şeyler yapılabilir.. Soru: Ya bağımsızlık isterlerse.. Tamamen ayrılmak isterlerse.. Erdoğan: Bu toprak üzerinde böyle bir bağımsız bir yapıyı kurma kudreti varsa.. kurar!” (Hikmet Çekinkaya Cumhuriyet: 8 Mayıs 1998) Bu zikzakların sicili, gazete kolleksiyonlarında birer belge olarak duruyor. Vural Savaş, benzer nice belgenin yer aldığı yeni bir kitap yazdı: “Devrimci Hukuk” Onursal Başsavcı, Adalet ve Kalkınma Partisi adaletsizliklerinin temeline iniyor. Sağlam ve hakça bir adalet ve hukuk sistem kurmanın tek yolu, bu temeli söküp atmakla mümkün... GÖRÜŞ ERCAN YEŞİLYURT TBMM Devletin Neresinde? Muhalefet Sorunu Her ülkede insanlar, toplumsal sorunların çözümleri hakkında farklı görüşlere sahiptirler. Bu bireylerin tek tek sorunlar konusunda görüş belirtmeleriyle sonuca ulaşmaları mümkün değildir. Toplumun sorunlarını çözmek için, ortak görüşleri paylaşan insanların oluşturduğu grupların, siyasal iktidarı ele geçirmek amacıyla örgütlenmeleri siyasi partileri ortaya çıkardı. Parti örgütlenmesi için önce bir ideolojiye yani bir dünya görüşüne ve bunu yapacak amaca uygun araçlar kullanarak hayata geçirecek nitelikli kadrolara ihtiyaç vardır. Her toplum, kendisini yönetecek kadroları kendi içinden, kendi yapısına uygun olanlardan çıkarır. Yönetenler toplumun tümünden her zaman destek bulamaz. Çok partili sistemler de bu ihtiyaçtan ortaya çıkmıştır. Yani yönetim konusunda başka alternatifler de olduğunu ve yeni iddiaları olduğunu söyleyenler muhalefeti oluşturmuşlardır. Ayakları o toplumun gerçekleri üzerinde yere basan ve karşılık bulan bu muhalif güçler yönetebilme niteliğini gösterip iktidar hedefine ulaşmışlardır. Çok partili sistemler bu iddialı yapılar üzerinde yaşamaktadır. Ülkemiz siyasi yapısı üzerinden baktığımızda, iddiaların hiç de alternatif politikalar üzerinden yapılmadığını görüyoruz. Bütün çatışmalar sistem içi, dayatılmış küresel piyasa ekonomisi alanında yapılmaktadır. Yani muhalefet ben bu yapıyı senden daha iyi yönetirim söylemi dışına çıkamıyor. Kurallarını kendilerinin koyduğu, talan ekonomisine serbest piyasa diye herkese kabul ettirmiş durumda olan sağcılara, alternatif bir sol yoktur. 1980 24 Ocak kararlarından beri, piyasaya terk edilen ekonomiye, mevcut sistem içi sol muhalefet hiçbir seçenek sunamadı. Bugüne kadar biz piyasaya karşıyız bile diyemediler. Gelişmiş Batı ekonomilerindeki yapıyı piyasanın yarattığını sandılar. Bizim muhaliflerin sorunu temelde ideoloji krizine dayanan bir sorundur. Sisteme bu rahatlığı sağlayan asıl neden elbette soldaki mevcut yapıdır. Muhalefetin yokluğundan söz ediliyor çoğunlukla. Bu sorun hem sistem içi muhalefet açısından hem de sisteme karşı muhalefet açısından geçerli. On yıllık AKP iktidarı Türkiye tarihinde ilk kez bu kadar rahat bir ortamda iktidarını sürdürüyor. Bunda sistem karşıtı sol hareketlerin zayıflığı kadar, düzen partilerinin “sistemi biz bunlardan daha iyi yönetiriz” uyuşukluğunun da payı var. Ayrıca bugün solu etkisiz kılan en önemli sorun, kendisini solun içinde gösteren Kürt siyasi hareketidir. Ayrılıkçı bir zeminde mücadele edip birlikteliği de sözde ihmal etmeyen bu Kürt hareketi solda bunalıma sebep oluyor. Mevcut siyasi yapı tümüyle sosyalist hareketi ve ideolojiyi meşru saymadığı için de çözüm olacak soldan gelen girişimlerde sürekli boşa çıkarılıyor. Siyasi parti, oluşum ve çıkış tarifinde belirtildiği gibi sistem içi sol partiler de, çözüm için görüş üretecek kadrolar da mevcut değil. Aslında vekil tarifini de bilmiyorlar. Vekil, belli bir konuda çözüm üretecek nitelikli, donanımlı kimseye denir. İnsanlar kıytırık bir dava için en iyi avukata vekâlet verir de, ülkeyi yönetecek vekilde nitelik aramazlar. Sağda sorun yok, onların başkanları yetiyor. Solda muhalefetin niteliği kavranamadığı için kadro ve ideolojiye önem verilmiyor. Sağcılık, doğuştan aileden geliyor, solculuk bilinçle oluyor. Hiçbir yeteneği olmayan bir sürü sıradan niteliksiz insanın vekil yapması bunu ispatlıyor zaten. Aslında 195060 arası CHP ve 196569 TİP muhalefetini zahmet edip biraz okusalar, hem kendilerini hem de Türkiye’yi rahatlatacaklar. Solun kendi krizini aşmasının yolu da muhalefetin ve mücadelenin içinden çıkacak. Ö M ‘GTTÖ’yle Yaratılan ‘Yargı Terörü’ mü? MERİÇ VELİDEDEOĞLU KİM KİME DUM DUMA BEHİÇ AK behicak@yahoo.com.tr “Ergenekon Davası”nda yargılananlar, “Ergenekon Terör Örgütü” diye adlandırılan bir “örgüt”ün kurucusu, yöneticisi, ara yöneticisi, üyesi, yönlendiricisi olarak suçlanıyorlar neredeyse “beş yıl”dır. Ne var ki bu süreçte; demek yıllardır yüce “yargı”mız bu “örgüt” ü “sanal” olmak tan bir türlü kurtaramadı, onca çabasına karşın... Bunun nedenini, yaklaşık “dört yıl”dır tutuklu yazarımız İzmir Milletvekili M. Balbay, geçen haftaki (1 Aralık) yazısında şöyle dile getirdi: “Böyle bir örgüt mahkeme zoruyla bile kurulamıyor!” Üstüne üstlük Başbakan’ ın bu davanın “savcı” sı olmasıyla da... Bir “bakan”ın, Sanayi ve Ticaret Bakanı Nihat Ergün’ün, “hukuk”a uygun kararlar veren “yargıç”a (Oktay Kurban), yargıçlara “Çete’nin Hâkimi” diyerek yargıya el atmasıyla da kurulamıyor “böyle” bir örgüt! Ancak; bir bakıma “Silivri Ergenekonu”nun bir kolu olan “Erzincan Ergenekonu”nun 5.5.2010 tarihli oturumunda savunmasını yapan tutuklu sanık o sırada Erzincan C. Başsavcısı olan Denizli Milletvekili İ. Cihaner, “böyle” bir “örgüt”ün varlığından söz eder; adının da “Gizli Tanık Terör Örgütü” (GTTÖ) olduğunu bildirir. Ayrıca iddianamenin yalnızca bu “gizli tanık”ların “ifade” leriyle oluşturul duğunu da dile getirir. Daha sonraları bu “örgüt” ün üyeleri “gizli tanık”lar, Silivri Ergenekon duruşmalarında kimlikleri gizlenerek sık sık yer alacaklardır. Bunların verdikleri ifa delerin “kesin” olmadığı; “yorum”larla, “sanı”larla, “duyum” larla, düzme ce “öykü” lerle, açıkça “yalan”larla oluştuğu; bugün söylenenin ertesi gün yadsındığı görülecek ve böylece “İNSAN”ın yaşamını altüst eden, dahası yaşamını elinden alan böylece bir tür “TERÖR” estiren bu ifadeler, davayı izleyenleri çok öfkelendirip çileden çıkaracak, pek çoğu kendini dışarı zor atacaktır. Hele, “Kürsü”nün bu tür “terör”ü yaratan bu “gizli tanık” ları saatlar boyu “sabır”la dinleyip, sakin sakin sorular sorması; verilen “us dışı” yanıtlara bile hoşgörülü olması; buna karşılık “sanık”ların, bunlara sorduğu sorulara alevlenmesi kimi zaman sorunun yanıtını doğrudan kendisinin vermesi karşısında; insanın kendini tutabilmesinden söz edilebilir mi dersiniz? Erzincan davasında Av. Turgut Kazan, “Gizli tanıkların tamamı sabıkalı” demişti. Ama kısa bir süre sonra Silivri’de gördük ki, bunlar öz kardeşini öldürmek, yeğenini para karşılığında pazarlamak gibi çok ağır “yüz” kızartıcı suçlardan “hükümlü” olmaları dışında, “PKK terör örgütü” nün “yönetici” si, “PKK”nin “bölge sorumlusu” olarak da “silahlı” görevlerde bulunmuşlar; kısaca bilinen anlamıyla da “terörist”tir. Böyle bir “terörist”in; yaşamını insanların sağlığı için “bilim”e adamış; ülkesinin gençlerine uçsuz bucaksız bozkırda dört dörtlük “çağdaş bir üniversite” yaratmış bir “üniversite hocası”nın, “terör örgütü” kurmakla, “yönetici”si ya da “üye”si olmakla “suçlanması” na “tanıklık” için “gizli tanık” olmasının; ülkemiz için ne denli “utanç” verici olduğunu bilmem anlatmaya gerek var mı? Ergenekon’un tutuklututuksuz yargılanan “288” sanığı için de durum bu... “Gizli tanık”ların, bu “görev” için devşirilmiş tutuklu “PKK teröristi”nin duruşmalarda dile getirdiği “itiraf”larının, konuştukça “iftira”ya dönüşmesi “de” insanın içini bulandırıyor; “EMEK” kod adlı “gizli tanık”ın yer aldığı “9 Kasım” duruşmasında bunu “yoğun” biçimde yaşadık. Gerçekten, “Ergenekon Davası”nın “iddianamesi”nin temel dayanaklarından “biri”dir “Gizli Tanık” ya da İ. Cihaner’in adlandırmasıyla “Gizli Tanık Terör Örgütü”! İkincisi ise tüm yargıla malara “insancıl” bir boyut kattığı belirtilen, “hukuk”un “Vicdani Kanaat” ilkesinin bu davada Başkan Yargıç K. Şengün dönemi dışındahemen hemen hiç uygulanmaması, dolaysiyle yaratılan “kaskatı” lıktır denebilir. Oysa tarihin en acımasız yargılamalarını yapan “Engizisyon Mahkemeleri”nde bile, çok seyrek de olsa, bu “ilke” nin zaman za man uygulandığı görülür. En ünlü örnek, “Galilei Davası”dır; dava süresince Galilei bir “bilim adamı” olması dolaysiyle hiç “tutuklanmamış” tı; hasta olduğu için de “dava ta rihi” Galilei iyileşene dek hep ileriye alınacaktı; ayrıca Floransa’dan Roma’ya getirilmesi için kendisine dönemin uzun yolculuklarına özgü bir “tahtırevan” da yollanmıştı. Yargılama sonunda “ev hapsi” cezası verilir, Floransa’ya dönmesine de izin çıkar; bir süre sonra bu “ceza” da kaldırılır; oysa o sırada Galilei, suçlanmasına neden olan “konu”yla (dünyanın hareketi) ilgili kitabının basım çalışmalarını yapıyormuş... Faks: 0216 355 31 78 HAYAT EPİK TİYATROSU MUSTAFA BİLGİN hetiyatrosu@mynet.com BULMACA SEDAT YAŞAYAN OTOBÜSTEKİLER KEMAL URGENÇ kurgenc@yahoo.com UYDUDAN NAKLEN HAKAN ÇELİK fhakancelik@mynet.com SOLDAN SAĞA: 1 2 3 4 5 6 7 8 9 1/Kanaatkâr. 1 2/ Un, et ve 2 bamya ile yapılan bir 3 yemek... 4 “Çok önem 5 li kişi” anla6 mında kullanılan ulusla 7 rarası kısalt 8 ma. 3/ Sakız 9 la tatlandırılmış rakı. 4/ 1 2 3 4 5 6 7 8 9 Şarkının sert bir 1 A N J E L İ K A biçimde vurgulan 2 L A O S B A R K dığı disko müzik 3 B İ T B İ L A R üslubu... Düz, 4 A R A B A Ş I A ince ve yassı taA D K İ K baka halinde taş. 5 R A A L E T L A 5/ Uzak... Bir 6 D 7 A R K A A F E T sanat yapıtında NO işlenen konu. 6/ 8 K A Y N A K Asur Krallığı’nın 9 F A S A Y Ç A başkenti... “ topukta şan veriyor halhalı” (Karacaoğlan). 7/ Keten dövmeye yarayan tokmak. 8/ Radyum elementinin simgesi... Aydın’ın Çine ilçesinde antik bir kent. 9/ Ekvator bölgelerinde yetişen bir meyve ağacı... Taşlık yer, çıplak dağ tepesi. YUKARIDAN AŞAĞIYA: 1/ Orta Asya’da yaşayan Türkler arasında yaygın olan ve hayvanın kürek kemiğini ateşe tuttuktan sonra üzerinde beliren şekilleri yorumlayarak bakılan fal... Arjantin’in plaka imi. 2/ Notada durak işareti... Arifler, bilgi sahibi olanlar. 3/ Üstü deriyle kaplı ve küre biçiminde davul. 4/ Kaz Dağı’nın antik dönemlerdeki adı... Yünden ya da ipekten yapılmış, üzeri işli ince kuşak. 5/ İçinde bir su canavarı yaşadığına ilişkin söylentilerle tanınmış, İskoçya’daki göl... Baş örtüsü olarak kullanılan bir tür ipekli dokuma. 6/ Az pişmiş et. 7/ İçinde bulaşık yıkanan musluk teknesi... Bir İngiliz uzunluk ölçüsü birimi. 8/ İyi, hoş, güzel... Bir otomobil markası. 9/ Uzun tüylü kalpak... Arnavutluk’un plaka imi.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle