16 Mayıs 2024 Perşembe English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 30 ARALIK 2012 PAZAR 4 Fatih’te Ermeni kadın cinayet kurbanı ? İstanbul Haber Servisi Fatih’teki Davutpaşa Mahallesi Marmara Caddesi İzci Türk Sokak’ta bulunan 5 katlı bir apartmanın zemin katında yaşayan Ermeni asıllı Marissa Küçük (88), evinde boğazı kesilmiş ve 7 yerinden bıçaklanmış halde bulundu. Polis, yaşlı kadını öldüren şüpheli ya da şüphelileri tespit etmek için çalışma başlattı. HABERLER AKP eğitimde amacına ulaştı: Serbest kıyafet düz lisede başörtüsü oldu Her derste türban! SİNAN TARTANOĞLU Avukatlık ücretleri belirlendi ? ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) Türkiye Barolar Birliği tarafından hazırlanan yeni avukatlık ücreti tarifesi, Resmi Gazete’de yayımlanırken buna göre büroda sözlü danışmanlık 190 liraya, gidilen yerde sözlü danışmanlık ve yazılı danışma 365 liraya, dilekçe, ihbarname, ihtarname ve protesto düzenlenmesi 245 liraya, kira sözleşmesi 365 liraya, miras sözleşmesi ve vasiyetname hazırlama ile ticari işlerle ilgili sözleşme düzenleme de 1100 liraya çıkarıldı. ANKARA Yalnızca seçmeli din derslerinde türban takılmasını öngören Milli Eğitim Bakanlığı (MEB) Kılık Kıyafet Yönetmeliği, tüm okul ve derslerde türban serbestliğine dönüştü. FATİH Projesi’nin pilot olarak uygulanmaya başlandığı, akıllı tahtaların yerleştirildiği bir düz lisede kız öğrencilerin serbest kıyafet giyerek tüm derslerde türban taktıkları öğrenildi. MEB’in sadece seçmeli din derslerinde ve imam hatip okullarında serbest kıyafetle birlikte türban takılmasına da izin veren Kılık Kıyafet Yönetmeliği değişikliği “Temel öğretim Seçmeli din dersleri ve imam hatiplerde türokullarında türbanın her derste takılmasının önüne ge ban takılması için yapıldığı söylenen Kılık Kıyafet Yönetmeliği değişikliği beklendiği gibi çilemeyeceği, yönetmeliğe her yerde türban serbestliğine dönüştü. Öğkarşın hiçbir öğretmenin buna engel olamayacağı” ifade retmenlerin etek boyuna ilişkin hassasiyetini leri ile eleştirilmişti. Milli Eği koruyan MEB, düz liselerde tüm derslere türbanla giren öğrencilere göz yumuyor. tim Bakanı Ömer Dinçer ise yönetmeliğin türbana serbestlik şeklinde algılanmasının doğru olmadığını landı. FATİH Projesi pilot okulu olarak sıbelirterek eleştirilere “MEB olarak biz ne nıfların akıllı tahtalar ile donatıldığı bir düz yaptığımızın farkındayız, yani bu hü lisede, kız öğrencilerin seçmeli din derskümet yönetmeliği olduğuna göre as lerinde değil tüm derslerde serbest kıyafetle lında eğer öyle bir niyeti olsaydı bütü birlikte türban taktıkları ortaya çıktı. Kız öğnüyle bu yönetmelikte onu serbest ha rencilerin, Atatürk fotoğrafı ve bu yıl sınıflarına yerleştirilen akıllı tahtanın önünle getirirdik” karşılığını vermişti. de, serbest kıyafet, renk renk Converse marot ve türban! ka ayakkabılar, kot pantolon ve türbanlaAncak yurdun dört bir yanında sadece rı ile çektikleri fotoğraf “Yönetmelikle serseçmeli din derslerinde değil, tüm derslerde best hale getirmek isteseydik, getirirdik” türban takıldığı ve hocaların yönetmeliği diyen Bakan Dinçer’in sözlerinin de örneği uygulayamadığı yönündeki iddialar kanıt olarak değerlendirildi. Öğretmene de türban için harekete geçildi Kılık Kıyafet Yönetmeliği’nin yürürlüğe girmesinin ardından EğitimSen üyesi öğretmenler, sivil itaatsizlik eylemi ile dinsel simgelerin eğitimi kuşatmasına karşı, okullara sivil kıyafetlerle gitmiş, memurların kılık kıyafet düzenine uymadıkları için haklarında inceleme başlatılmıştı. 4+4+4 yasasının hazırlanmasında büyük katkı sunan EğitimBirSen, “Öğretmenlere de kıyafet serbestliğinin tanınması için 2 Ocak’ta sivil itaatsizlik eylemi yapacaklarını, serbest kıyafet ile derse gireceklerini” duyurdu. MemurSen ve EğitimBirSen Genel Başkanı Ahmet Gündoğdu, “Biz bu 1982’den kalan 657 Sayılı Yasa’nın Kılık Kıyafet Yönetmeliği’nde tam özgürlük getirilmesini istiyoruz. Aynı dindarlıkta, eşlerden erkek olan dindarlığıyla öğretmenlik yapabiliyor ama kadın yapamıyor. Bu yönetmelikle cinsiyet ayrımcılığı yapılıyor” dedi. ‘Vaccinophobia’ Sevgili, Balıklı Rum Hastanesi “Geriatri” kliniğine özellikle pazar günleri öğlen saatlerinde, hastaların ziyaretçileri gelir. Yatanların ziyaretçileri oğuldan çok kızları oluyordu. Bir pazar annemi ziyarete gittiğimde, hiç unutmuyorum, ben ona pipet ile meyve suyu içirirken, yan odalardan birinden şöyle uyarıda bulunan bir kadın sesi duydum: Ye anneciğim. Bak yemezsen bunu, sonra doktor gelir, iğne yapar. Bunları duyunca gözümde iki damla yaş belirdi, dudaklarımda da tebessüm. Kim bilir kaç yıl önce, seslenilen kadın, kendisine yemek yedirmeye çalışan kızına aynı şeyleri söylüyordu... Ama zamanla roller değişmişti. Hayat böyleydi işte. Sonra, aklıma çocukluğumu tutsak alan korkulardan biri olan, Frenklerin “vaccinophobia” dedikleri, iğne olma korkusu geldi. İğne olmaktan hoşlanan kimse görmedim, çocukların çoğu da korkar, çekinir iğneden. Çevre de nedense çok yanlış bir davranış ile çocukları iğneyle korkutur. Yanlış bir davranış tabii, ama ne olacak ki, çocuklarımızı doğru yetişsinler (neye göre doğruysa!) diye yanlışlarımızla büyütürüz. Öyle gördük, öyle de yapıyoruz. ??? Ama kabul etmeliyim ki, benim korkum normal boyutu aşıyordu. O kadar ki, hem de ortaokulda olduğum yıllarda (kaçıncı sınıftı hatırlamıyorum) aşı için sıra beklerken rengim öyle bir atmış ki, görevli bana baktı ve bayılacağımdan korkmuş olmalı ki, “Boş ver sen geç” dedi. Aksi gibi çocukluğumda da Atillâ İlhan’ın “Üçüncü Şahsın Şiiri”nde dediği gibi “çöp gibi bir oğlandım ipince”... Verem korkusunun henüz tümden silinmediği o dönemlerde çocuklar için “zafiyet”ten çok korkarlardı. Çaresi de iğneydi. Yatılı okulda, her gün sabah K teneffüslerinden birinde revire gider, adını bilmediğim “Hemşire Hanım”a iğne vurdururdum. Boğaz kıyısındaki Feriye Sarayı’nın da feri binası olan küçük revir, iğne fobimin somut odağı haline gelmişti. Annemde doktorların da katkısıyla yerleşmiş olan zafiyet korkusunun silinmesi yüzünden, iğne kürüne son verildiği beşinci sınıfta bile, iğne fobimin kalıntıları geçmemiş olmalı ki, “revir”in giriş kapısının önünden geçtiğimde yüreğim hoplardı. Korkunun tümden kaybolması için aradan yıllar geçmesi gerekecekti. ??? Aradan geçen zamanda ilkokulumun binası yeni eklerle üniversite olmuş, benim iğne fobimin merkezi revir de, yenilenerek rektörlüğe dönüştürülmüştü. Galatasaray’dan ağabeylerim, hukuk fakültesinden hocalarım ve aramızdaki yaş farkı fazla olmadığı için, hem de arkadaşlarım olan iki rektör, Prof. Dr. Yıldızhan Yayla ile Prof. Dr. Erdoğan Teziç’i orada birkaç kez ziyaret ettim. Şu günlerde bizim eski revir binası yine gündemin ön sıralarında. Galatasaray Üniversitesi’nin yeni rektörü Prof. Dr. Ethem Tolga’nın ODTÜ olayları ertesinde, diğer bazı üniversite rektörleriyle ortaklaşa yayımladığı bildiri, hem kurumun öğretim elemanlarının, hem de öğrencilerinin çoğunluğu tarafından, bizim eski revir, yeni rektörlük binası önünde, protesto edildi. Ethem Tolga’nın kimi icraatına yaşayarak tanık olmuş ve kendisi tarafından dolaylı yoldan engellenmiş bir kişi olarak, sonradan yanlış anlaşıldığını söyleyerek tevil etmeye kalktığı (oysa bu bildiri tevil götürmez) bildirisi beni şaşırtmadı, ama Galatasaray eğitim camiasından yetişmiş biri olarak çok üzdü ve utandırdı. Velhasıl Sevgili, bizim eski revir binasının işlevi değişti, ama korku odağı olma durumu yine değişmedi. Ama Sevgili, ben bu arada korkumdan kurtuldum. Darısı Ethem Tolga’nın başına... Düzeltme: Dünkü yazımda sehven Michel Debre diye yazılan ismin doğrusu Michel Rocard olacak. Düzeltir, özür dilerim. CHP, DENETİMSİZ BÜTÇENİN PEŞİNİ BIRAKMIYOR ‘Sayıştay raporları göndermek zorunda’ MUSTAFA ÇAKIR ANKARA CHP, Anayasa Mahkemesi’nin kararının ardından Sayıştay’ın 2011 bütçesine ilişkin denetim raporlarını hemen TBMM’ye göndermesini istiyor. Raporlar arasında 132 kamu kurumuna ait denetim raporu da bulunuyor. CHP Grup Başkanvekili Akif Hamzaçebi, Sayıştay’ın raporları göndermemek gibi bir gerekçesi kalmadığını, bunun artık bir zorunluluk olduğunu söyledi. Sayıştay temmuz ayında çıkarılan yeni yasayı gerekçe göstererek, 132 farklı kamu idaresinin 2011 yılı bütçesi kapsamındaki mali karar ve faaliyetleri ile hesap ve işlemlerinin denetimine ilişkin 132 denetim raporunu TBMM’ye göndermemişti. ? CHP Grup Başkanvekili Akif Hamzaçebi, Anayasa Mahkemesi’nin aldığı son kararla Sayıştay denetimi önündeki bütün engellerin kalktığını belirterek, “Sayıştay’a düşen görev daha önce yeni yasayı gerekçe göstererek TBMM’ye göndermediği denetim raporlarını Meclis’e göndermektir” dedi. ‘Siyasal darbeye dur dendi’ CHP, Anayasa Mahkemesi’nin kararının ardından raporların TBMM’ye gönderilmesi gerektiğine vurgu yaptı. CHP Grup Başkanvekili Akif Hamzaçebi, AKP’nin temmuz ayında çıkardığı yasayla, “kendini hesap verme yükümlülüğünden azade kılan” düzenlemeler yaptığını ve TBMM’nin “bütçe hakkına yani demokrasiye siyasal bir darbe indirdiğini” belirtti. AKP’nin yaptığı bu “siyasal darbe” nedeniyle hükümetin 2011 Yılı Kesin Hesap Yasası’nın Sayıştay raporları olmadan görüşüldüğünü ve hükümetin de 2011 bütçesiyle yaptığı harcamaların hesabını halkın temsilcisi olan TBMM’ye vermediğini dile getiren Hamzaçebi, Anayasa Mahkemesi’nin TBMM’nin bütçe hakkına sahip çıktığını, AKP’nin demokratik sistemin temelini oluşturan bütçe hakkına karşı yaptığı “siyasal darbeye dur” dediğini belirtti. Hamzaçebi, Anayasa Mahkemesi’nin Sayıştay’ın performans denetimi yapmasının önündeki bütün engelleri kaldırdığını vurguladı. Mahkemenin, Sayıştay raporlarına ilişkin getirilen yeni süreci de iptal ettiğine işaret eden Hamzaçebi, “Bu nedenle Sayıştay’a düşen görev daha önce yeni yasayı gerekçe göstererek TBMM’ye göndermediği raporları Meclis’e göndermektir” dedi. İptal edilen yasa maddelerinin Sayıştay’ın yetki ve görev alanlarını daralttığına işaret eden Hamzaçebi, Anayasa Mahkemesi’nin bütün bunları ortadan kaldırdığına vurgu yaptı. ‘Yine iptal edilir’ Hamzaçebi, iptal edilen çerçevede yeni bir yasal düzenleme gelmesinin olanaklı olmadığını, gelirse de yeniden iptal edileceğini kaydetti. Raporların gönderilmesi için Ankara İdare Mahkemesi’nde dava açtığını anımsatan Hamzaçebi, Anayasa Mahkemesi’nin kararı sonrasında raporları göndermemenin yasal engelinin de ortadan kalktığını bildirdi. Hamzaçebi, “Raporları göndermemek TBMM’nin bütçe hakkına müdahaledir. TBMM adına yani millet adına bütçe hakkının nasıl kullanıldığını denetlemekle görevli olan Sayıştay’ın artık raporları göndermemek gibi bir gerekçesi olamaz” dedi.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle