14 Kasım 2024 Perşembe English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 29 ARALIK 2012 CUMARTESİ 6 HABERLER Devrimci Karargâh davasında mahkeme, tutuklamanın makul süreyi aşmadığına hükmetti Avcı‘ya yine tahliye yok HİLAL KÖSE Devrimci Karargâh davasında 2 yılı aşkın bir süredir tutuklu yargılanan eski emniyet müdürü Hanefi Avcı, dünkü oturumda da kuvvetli suç ve kaçma şüphesi bulunduğu gerekçesiyle tahliye edilmedi. Mahkeme, tutuklamanın makul süreyi aşmadığına hükmetti. İstanbul 9. Ağır Ceza Mahkemesi’nde görülen ve birleşen dosyalarla sanık sayısı 89’a ulaşan Devrimci Karargâh davasının 16. oturumu dün yapıldı. İstanbul 9. Ağır Ceza Mahkemesi’ndeki oturuma, tutuklu sanıklar eski emniyet müdürü Hanefi Avcı, Red dergisi yazarı Volkan Karakuş, Bayram Akdoğdu, Cemal Bozkurt, Ulaş Erdoğan, ? Diğer tutuklu sanıklardan ayrı olarak salona alınan Hanefi Avcı, “Örgüte yardım ettiğim söyleniyor ama benimle ilişkilendirilen sanık serbest” diye konuştu. Fatih Aydın ve Özgür Dinçer ile 10 tutuksuz sanık katıldı. Diğer tutuklu sanıklardan ayrı olarak salona alınan Hanefi Avcı, “Örgüte yardım ettiğim söyleniyor ama benimle ilişkilendirilen sanık serbest. Ben Necdet Kılıç’a teknik takibi atlatması için tek bir söz söylemedim. Takip edildiğini söyleyince, ‘Şikâyetçi olman gerekiyor’ dedim. Zaten o tarihte Kılıç hakkında bir takip kararı da yokmuş” dedi. şahsımla, bana yönelik hukuksuz istihbari dinlemeyle ilgili. Bakırköy 9. Ağır Ceza Mahkemesi de beni hukuksuz bir şekilde dinleyen görevliler hakkında yargılanma kararı verdi” diye konuştu. Avcı, makam odasında bulunduğu söylenen kasetlerin kendisine ait olmadığını ifade ederek devam etti: “28 gün önce boşaltmışım orayı. Kararda makam araması yer almıyor. Şu anda elinizde hukuka aykırı elde edilmiş delil var. Zaten dinlemelerin üzerinden 10 yıl geçmiş. Zamanaşımına giriyor.” Avcı salondan ayrıldıktan sonra diğer tutuklu sanıklar salona alındı. Tutuklu sanıkların tutuksuz sanıklarla tokalaşmalarına izin verilmedi. Jandarma araya barikat kurdu. Red dergisi yazarı Volkan Karakuş, “Dergi faaliyeti yürütmekten başka bir faaliyette bulunmadım. 12 aydır tutukluyum. Yattığım süre 21 aya denk geliyor” dedi. Ulaş Erdoğan ise 3.5 yıla yakın bir süredir tutuklu olduğunu belirterek, “Devrimci Karargâh örgütünün yöneticisi olmakla suçlanıyorum. Ben devrimciyim. Ama bu örgütün yöneticisi değilim. Olsam aslanlar gibi söylerdim, bedeli neyse öderdim” dedi. ‘Yargılanacaklar’ Kitabının 500. sayfasında, soruşturmanın gizliliğini ihlal ettiğinin öne sürüldüğünü söyleyen Avcı, “Anlattıklarım tamamıyla Bu davanın tutuklusu olarak Edirne F Tipi Cezaevi’nde tek başına kaldığını belirterek “Tekirdağ’a sevkimi istiyorum ama ‘örgüt liderisin’ diyerek beni sevk etmiyorlar” dedi. Mahkeme Başkanı da “idari bir konu o” diye karşılık verdi. Mahkeme heyeti, Avcı’nın da aralarında bulunduğu 8 sanığın tahliye talebini reddetti. Sanıkların bir kısmının birden fazla suçtan tutuklu olduklarına dikkat çeken heyet, sanıkların, kuvvetli suç şüphesi ve kaçma şüphelerinin bulunduğunu belirtti. Tutuklamanın makul süreyi aşmadığına karar verdi. Dosyayı esas hakkındaki mütalaasını hazırlaması için cumhuriyet savcısına veren heyet, davayı 4 Şubat’a erteledi. Büyük Buluşma’nın Ardından (Ya da Bir Türkiye Fotoğrafı) 23 Aralık Pazar günü Bostancı Gösteri Merkezi’nde büyük bir buluşma gerçekleşti. Uzun süreli bir emeğin ürünü olan bu buluşma gerçekten büyüktü. Çünkü sanatımızın çeşitli alanlarından, seçkin ve çok sayıda bir topluluk, yaklaşık beş bin kişilik bir izleyici kitlesiyle buluşmuştu. Her sanatçının kendi sanat alanına ilişkin sunumlarından ve konuşmalardan oluşan ücretsiz gösteride, sanatçılar da Sanatçılar Girişimi’nin çağrısıyla, ortak bir toplumsal eyleme katılmanın özverisi ve coşkusuyla yer aldılar. “Diktaya, korkuya, adaletsizliğe, sanat ve sanatçı düşmanlığına karşı” Büyük Buluşma, Kadıköy ve Maltepe belediyelerinin büyük katkılarıyla, Beşiktaş ve Adalar belediyelerinin destek ve katkılarıyla gerçekleşti. Bu belediyelerimizin başkanlarına, ilgili birimlerine teşekkür borçluyuz. Büyük Buluşma’da ayrım gözetmeksizin soldaki siyasal partilerimiz ve İstanbul Barosu en üst düzeyde onur konuklarımızdı. Diyebiliriz ki toplumsal muhalefet tam kadro olarak orada, sanatçıların yanındaydı. Köşe yazısının sağladığı olanakla, Ortak Girişimimiz adına, bütün katılımcılara içten teşekkürlerimizi sunuyorum. ??? Bütünüyle bir özveri ürünü olan Büyük Buluşma’da yaşanan kimi aksaklıklar, olmaması gereken bazı olaylar, beklenilebileceği gibi, “medyatik medya”ya malzeme oluşturdu. Birtakım çevrelerin de düşmanca saldırılarına olanak sağladı... Gerçi bu türden saptırma ve saldırılar bunlarsız da olacaktı, fakat yine de fırsat vermemek gerekirdi... ??? Programın en yakın izleyicilerinden ve başlıca sorumlularından biri olarak tanıklık ve gözlemlerimi özetliyorum: Ahmet Kaya şarkısının yuhalandığı iddiası, büyük ve seçkin izleyici kitlesine ağır bir hakaret ve iftiradır. Böyle bir şeye en önce ben tepki gösterirdim. Ahmet Kaya’yı kardeş yakınlığında tanır ve severim. Bir şiirimi de bestelemiş olan, seçkin, özgün ve zulme uğramış bir sanatçımızdır. Bu iddiada bulunan, ya da belki onun ağzından böyle bir yalanın söylendiği sanatçı arkadaşımız, o gün karşısındaki kitlenin coşkusunu anlayamadı. Sahneye çıkar çıkmaz izleyiciyle kendisi arasında bir gerginlik yarattı. Sonrasında da, “O toplantıya katılmamalıydım, hata ettim” diyerek, iktidar yardakçılarının Sanatçılar Girişimi’ne yönelik düşmanca salvolarına ne yazık ki işaret fişeği oldu. Asıl hatasının böyle bir şeye yol açmak olduğunu umarım gecikmeksizin anlayacaktır. (Ahmet Kaya şarkısını yuhaladığı iddia edilen topluluk, acaba neden daha sonra Bilgesu Erenus’un söylediği Kürtçe şarkıyı alkışlarla karşıladı? Bir şey söylediğimizde, bir suçlama yaptığımızda, sonuçlarını düşünmek aydın ve insan olma sorumluluğumuzun başında gelmelidir. Tabii önyargılı ve kasıtlı değilsek...) ??? Levent Kırca olayı tam bir talihsizlik, kötü rastlantılar zinciri oldu. Sanatçılar Girişimi’nin öncülerinden bu değerli sanatçımız, bilemeyeceğim bir nedenle akıştaki sırayı beklemeksizin ve anons edilmeksizin sahneye fırladığında, sırf Büyük Buluşma’yı selamlamak için İzmirAnkara rotasını İstanbul üzerinden değiştiren Sayın Kılıçdaroğlu da Ankara uçağına yetişmek için ayrılma öncesinde ricamız üzerine birkaç söz söylemek için sahneye çıkıyordu. Bu beklenmedik ve öngörülmedik karşılaşma nedeniyle kulise dönmek zorunda kalan değerli sanatçımızın bu nedenle bir an şaşkınlık yaşaması ve kırgınlık duyması anlaşılır bir şeydir. Ama keşke ölçü kaçmasaydı... ??? Büyük Buluşma, hiç abartısız büyük bir buluşmadır ve daha büyükleriyle devam edecek... Dostlarımızın uyarı ve önerilerine elbette kulak vererek… “Taraf”taki, “Dört Bir Taraf”taki bazı ihbarcı kalem ve ağızları ve “Eskiden Türk Silahlı Kuvvetleri vardı, şimdi Türk Sanatçı Kuvvetleri” gibi akıllarınca sözcük oyunu yapan erken emekli solcu müsveddelerini kendi karanlıklarıyla baş başa bırakıyorum. Büyük Buluşma’ya ilişkin olarak asıl kendileri için “utanç” verici bir haber yapan “Evrensel” gibi bir gazete ise, umarım Sanatçılar Girişimi’nden özür dileme fırsatı bulacaktır. Tahliye olan Soner Yalçın gazeteciliğe devam edeceğini söyledi ‘Acı çekenin yanındayız’ Yargılamada Usul Hatalarına(!) Neden İhtiyaç Duyulur? Son dönemde bazı medya organlarında “Asrın İftirası Balyoz Davası”nda ciddi boyutlarda usul hataları yapıldığı ön plana çıkarılarak gerçekler gizlenmeye veya unutturulmaya çalışılmaktadır. Şimdi sorulacak soru, “bu davada niçin usul yönünden bu kadar çok hukuka aykırılık ve hukuk ihlali yapılmış” olduğudur. Adil yargılanma isteyen biz ve avukatlarımız, her defasında kendilerini uyarmamıza rağmen niçin savcılar ve hâkimler bu aykırılıkları ve ihlalleri yapmaya devam etmişlerdir? Örneğin, bu davada bilimsel yöntemlerle maddi gerçeğe ulaşılması maksadıyla yaptığımız bilirkişi raporu aldırma taleplerimiz mahkeme tarafından neden sürekli olarak reddedilmiştir? Eğer bu davada bilirkişi raporu aldırılsaydı, bilirkişi; “11 ve 17 numaralı CD’lerde bulunan en az 76 dokümanın tarih ve zamanlarında sahtecilik yapılmıştır, 2003 yılında CD’ye kaydedilmiş gibi görünen dokümanlarda dünyada 2007 yılından önce mevcut olmayan şema ve yazı karakterlerine rastlanmıştır. Bunların mahkemelerde delil olarak kullanılması mümkün değildir” diyecekti. Bilirkişinin bu ifadesi ile, “Balyoz Güvenlik Harekât Planı” adı verilen ve davanın esasını teşkil eden iftira ürünü yazıların, savcının olayın olduğunu iddia ettiği 2003 yılında olmayan bir yazı karakteri ile yazıldığı ve ayrıca kayıt ve oluşturma tarihlerinin de sonradan değiştirildiği her türlü şüpheden uzak bir şekilde kanıtlanmış olacaktı. Bu durumda savcının “Balyoz Güvenlik Harekât Planı 2003 yılında hazırlanmıştır ve aynı yıl 1’inci Komutanlığı Ordu Plan Semineri’nde oynanmıştır” iddiası çökecek ve dava düşmüş olacaktı. Bir diğer önemli husus; mahkeme heyeti, sanıklarca talep edilen tanıkların birini dahi niçin dinlememiştir? Acaba delillerin değerlendirmesi safhası niçin atlandı ve savcı niçin esas hakkında mütalaasını avukatların olmadığı bir duruşmada okudu? Delillerin değerlendirilmesi safhasının atlanılması sadece basit bir usul hatası değildir. Davanın esasını etkileyen bilinçli bir hukuk ihlalidir. Delillerin değerlendirilmesi safhası atlanmasaydı ve deliller tek tek değerlendirilseydi, o zaman tüm dijital verilerin iftira ürünü olduğu kanıtlanacak ve sözde deliller sanıklarla irtibatlandınlamayacaktı. Hadımköy Askeri Ceza ve Tutukevi’ndeki mağdurları adına Hv. Orgeneral Bilgin Balanlı, Tümgeneral Halil Helvacıoğlu, Tümgeneral Gürbüz Kaya, Korgeneral Rıdvan Ulugüler, Koramiral A. Can Erenoğlu. ? CHP lideri Kılıçdaroğlu da gazeteci Yalçın’ı arayarak tahliyesinden duyduğu memnuniyeti dile getirdi. İstanbul Haber Servisi Tutuklu yargılandığı Odatv davasında, önceki akşam tahliye edilen gazeteciyazar Soner Yalçın, “Kim acı çekiyorsa, biz acı çekenin yanında olacağız” dedi. Yalçın, gazeteciliğe devam edeceğini, hayatında değişen bir şey olmadığını söyledi. CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu da gazeteci Soner Yalçın’ı arayarak tahliyesinden duyduğu memnuniyeti dile getirdi. İstanbul 16. Ağır Ceza Mahkemesi’nin verdiği tahliye kararının ardından 1 yıl 10 ay tutuklu bulunduğu Silivri Cezaevi’nden çıkan Soner Yalçın, tahliye edildikten sonra Beyoğlu Asmalı Mescit’deki bir restoranda, aile yakınları ve meslektaşlarıyla bir araya geldi. Soner Yalçın, CHP Denizli Milletvekili İlhan Cihaner ile 100’ü aşkın arkadaşıyla yemek yedi, sohbet etti. Yemek sonrası gazetecilere yaptığı açıklamada, dostlarıyla sohbet ettiğini belirterek şunları söyledi: “Bizi içeri atanlar kalemimizi eğeceğimizi, kalemimizi kıracağımızı düşünebilirler. 26 yıllık gazeteciyim. Bundan sonra da gazeteciliğe devam edeceğim. Hayatımın sonuna kadar gazetecilik yapmaya ve kitap yazmaya devam edeceğim. Hayatımda değişen bir şey yok. Gerçek ne ise, hakikat ne ise biz orada Yalçın tahliye edildikten sonra bir restoranda ailesi ve dostlarıyla bir araya geldi. (AA) Sertel: Gecikmiş bir karar İZMİR (Cumhuriyet Ege Bürosu) Türkiye Gazeteciler Federasyonu Genel Başkanı Atilla Sertel, gazeteci Soner Yalçın’ın tahliye edilmesini “Beklenen ancak geç kalınmış bir karar” sözleriyle değerlendirdi. Soner Yalçın’ın yeni yılı ailesi ve sevdikleriyle birlikte karşılayacak olmasından mutluluk duyduğunu vurgulayan Sertel, “Odatv davasında 682 gündür tutuklu yargılanan meslektaşımız Soner Yalçın’ın tahliyesini büyük bir sevinçle karşıladık. Aileleriyle, sevenleriyle, okurlarıyla buluşacak arkadaşımızın tahliyesi ile yaşadığımız sevinç diğer arkadaşlarımızın tutukluluğunu ve yaşadıkları esaret yaşamını bizlere unutturmamıştır. Temennimiz ve beklentimiz cezaevlerindeki diğer gazeteci arkadaşlarımızın da bir an önce özgürlüklerine, ailelerine ve okurlarına kavuşmasıdır” dedi. olacağız. Kim acı çekiyorsa, biz acı çekenin yanında olacağız. Gerçeği sadece halk ister. Dün nasıl halkın yanında gazetecilik yapıyorsam, aynı şekilde devam edeceğim. Hayatımda değişen bir şey yok.” CHP Basın Birimi’nden yapılan açıklamada, Yalçın’ı telefonla arayan Kılıçdaroğlu’nun, hukuk devletinde izah edilemeyecek 682 günlük özgürlük kısıtlamasının sona ermesinden duyduğu memnuniyeti dile getirerek şunları kaydettiği belirtildi: “Gazeteci yazar Soner Yalçın geçmişte, ara dönemlerde, kara dönemlerde bedel ödemeyi göze alan meslektaşları gibi bedel ödemeyi göze alan bir gazeteci. Bedel ödemeyi göze aldı, başı dik, kendisini yargılayanları, yargılatanları yargıladı. Silivri Toplama Kampı’nda bedel öderken eğilip bükülmedi. Ayrıca mesleğinin gereğini yaptı, eser verdi ve çıktı. İçeri girerken de başı dikti, şimdi de dik. Kendisini kutladım, başta Aren olmak üzere ailesine, yakınlarına, meslektaşlarına selamlarımı söyledim.” Danıştay saldırısına ilişkin kamera kayıtlarını silerek yok ettikleri iddia ediliyor OYAK davasında 2 tahliye ? Bir yıldır tutuklu yargılanan eski OYAK İş Geliştirme Müdürü, elektrik elektronik mühendisi Kavaklıoğlu ve OYAK Genel Müdür Yardımcısı Özyılmaz, tutuklu kaldıkları süre dikkate alınarak tahliye edildi. HİLAL KÖSE Danıştay saldırısına ilişkin kamera kayıtlarını silerek yok ettikleri gerekçesiyle “ağırlaştırılmış müebbet hapis” cezası istemiyle bir yıldır tutuklu yargılanan eski OYAK İş Geliştirme Müdürü, elektrik elektronik mühendisi Yavuz Selim Kavaklıoğlu ve OYAK Genel Müdür Yardımcısı Mustafa Tarık Özyılmaz, tutuklu kaldıkları süre dikkate alınarak tahliye edildi. 10 sanıklı davada, tutuklu sanık sayısı ikiye indi. İstanbul 15. Ağır Ceza Mahkemesi’nde görülen davanın dün yapılan 7. oturu munda, emekli asker Zahit Engin tanık olarak dinlendi. Ergenekon davasında da tanık olarak dinlenen Engin, telefon görüşmesinde “Danıştay saldırısının Ergenekon işi olduğu” yönündeki sözlerine ilişkin konuştu. Engin, Yeşil’in, kendisine, eski OYAK Genel Müdürü emekli Albay Orhan Çoban’ın özel kuvvetlere çalıştığını söylediğini öne sürdü. Mehmet Eymür’ün de aynı şeyi söylediğini iddia ederek “Danıştay binasındaki kamera kayıtlarına da OYAK güvenlik bakıyordu. O gün kameraların çalışmaması beni bu yoruma götürdü. Bu benim öngörüm, teşhisim” dedi. Engin, Ergenekon’la ilgili rapor almadığını, kendisinin de yazmadığını ifade ederek “Somut bir şey bulabilseydim belki bir rapor yazabilirdim, o da belki” diye konuştu. Avukatlardan tepki Özyılmaz’ın avukatı Hakan Kızılarslan, Engin’in açıklamalarına tepki göste rerek “Görgüye dayalı bilgim yok diyor. Mahkeme tanığın şov yapmasına izin veriyor. Buradaki kararlarınızdan dolayı ilerde yargılanabilirsiniz” dedi. Başkanı Ali Alçık da “Bu mahkemenin takdiridir. Mahkeme heyetinin ileride yargılanacağına dair tehditvari konuşamazsınız. Arkamızda Türk milleti var” karşılığını verdi. Mahkeme heyeti, tutuklu sanıklar Yavuz Selim Kavaklıoğlu ve Mustafa Tarık Özyılmaz’ın tutuklu kaldıkları süre göz önüne alınarak tahliyelerine karar verdi. Tutuklu sanıklar Orhan Çoban ve Barış Demirtaş’ın talepleri, kuvvetli suç şüphesini gösteren olgular bulunduğu gerekçesiyle reddedildi. Suç tarihinde Danıştay Genel Sekreter Yardımcısı Mehmet Engin Çakmak’ın kullandığı ve muhafaza edildiği belirtilen bilgisayar hard diskinin ve imajının ilgili kurumdan istenmesi de kararlaştırıldı. TÜBİTAK’tan yeni bir bilirkişi raporu isteyen heyet, davayı 12 Nisan 2013’e erteledi. Genel sekreter öldürüldü KASTAMONU (Cumhuriyet) Kastamonu Üniversitesi (KÜ) Genel Sekreteri Muhiddin Sağlam, evinin önünde uğradığı silahlı saldırıda hayatını kaybetti. Kastamonu Üniversitesi Genel Sekreteri Sağlam, önceki akşam evinin bulunduğu Mehmet Akif Ersoy Mahallesi Şerife Bacı Caddesi Safalan Sitesi girişinde silahlı saldırıya uğradı. Saldırıda 4 kurşun isabet ettiği bildirilen Sağlam, kaldırıldığı İsfendiyar Anadolu Hastanesi’nde yapılan tüm müdahalelere rağmen kurtarılamadı. Kastamonu Valisi Erdoğan Bektaş, genel sekreterin evine giderken silahlı saldırıya uğradığını, vücuduna 4 kurşun isabet ettiğini söyledi. Bektaş, “Olayın üzerinde çalışıyoruz. Başka da bir bilgimiz yok” dedi.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle