25 Kasım 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 29 ARALIK 2012 CUMARTESİ dishab@cumhuriyet.com.tr 14 DIŞ HABERLER Tahran’ın anlaşılma kaygısı Bir haftadır Türkiye’de bulunan Mihmanperest, İstanbul’da şu mesajı verdi: Babacan eğer İran’ın füzeleri varsa bizde de Patriot var, diyor. İran’ın füzeleri kendi kontrolündedir ama Patriotlarınki NATO’nun MİNE ESEN uriye ve Patriotlar konusunda AKP hükümeti ile arasında sert rüzgârlar esen Tahran, Türk yetkililere ve kamuoyuna izledikleri tutumu ve gerekçelerini anlatmak için bir nevi halkla ilişkiler kampanyası başlatmışa benziyor. Bir haftadır Türkiye’de çeşitli kentlerde temaslarda bulunan, basınla, düşünce kuruluşlarıyla bir araya gelen İran Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü Ramin Mihmanperest ve aralarında İranlı gazetecilerin yer aldığı beraberindeki heyetin dünkü durağı İstanbul’du. İran Konsolosluğu’nda basınla buluşan Mihmanperest, ülkesinin Suriye’ye dış müdahaleye karşı olduğunu yinelerken bölgesel işbirliğinin önemine işaret etti. Batı’nın demokrasi istermiş S Hürmüz Boğazı’nda tatbikat Dış Haberler Servisi İran Deniz Kuvvetleri, Hürmüz Boğazı’nda tatbikat başlattı. İran devlet televizyonu, dün sabah erken saatlerde başlayan tatbikata savaş gemileri, denizaltılar ve savaş uçaklarının katıldığını duyurdu. Tatbikat 6 gün sürecek. nuştu. Mihmanperest soru üzerine, İran’ın Türkiye’ye konuşlandırılacak Patriotlara ilişkin kaygılarının anlaşılır olduğunu kaydetti. “İslam devriminden bu yana ABD hep peşimizde. ABD’nin Irak, Afganistan deneyimine baktığınızda bölge için iyi bir tecrübe olmadığını görüyorsunuz, yeni merkezde tekrar konumlanma peşindeler. Her zaman İran’ı askeri müdahale ile tehdit ediyorlar. Ama akılları varsa buna girişmesinler, kendimizi savunmaya hazırız” diyen sözcü şöyle devam etti: “Batı’nın planlarının gibi görünüp aslında bölgede ekonomik, enerji, siyasi çıkarlarına göre hareket ettiğini dile getiren Mihmanperest, bölge aktörlerinin farkındalığının gerektiğine vurgu yaparken AKP kabinesinin üst düzey isimlerine de eleştiriler yöneltti. Batılı ülkelerin bölge siyasetinin çıkarları için karmaşa yaratmak üzerine kurulu olduğunu kaydeden İranlı yetkili, “Batı dünyası için en kötü senaryo bölgesel işbirliği, istikrarın sağlanması” diye ko farkında olunması gerek... Bazı Türk yetkililer de İran’ın aleyhine konuşuyor. Babacan eğer İran’ın füzeleri varsa bizde de Patriot var diyor. İran’ın füzeleri kendi kontrolündedir ama Patriotlarınki NATO’nun.” İçişleri Bakanı İdris Naim Şahin’in İran’ın PKK’ye destek verdiği açıklamalarına tepkisini yineleyen Mihmanperest “Ya bilgi sahibi değiller ya da biliyorlar da başka sebepleri var” dedi. Bölgede kimi basın yayın organlarının taraflı haber yaptıklarına yönelik tepkilerini dile getiren Mihmanperest, “Medyanın gerçekleri yansıtmasında çok önemli rolü var. Basın yayın kuruluşları arasında üst düzeyde işbirliği yapmalıyız, diyaloğu geliştirmeliyiz ki halkların kafasındaki sorular sorulsun” dedi. Yüksek Yargıya Açık Mektup Soner Yalçın’ın tahliyesine çok sevindik. Ancak bu buruk bir sevinç oldu. Düzmece delillerle yargılanan bir insan, nasıl göz göre göre 682 gün özgürlüğünden alıkonabilmişti? Bu “buruk sevinç”in anlamını düşünürken, İzmir Barosu avukatlarından Noyan Özkan’ın yüksek yargı mensuplarına yazdığı bir “açık mektup” aldım. Yaşadığımız vahim tabloyu tüm boyutlarıyla irdeleyen mektubu demokratik duyarlığı olan herkesin değerlendirebilmesi için özetleyerek yayımlıyorum: “Ülkemiz giderek yoğunlaşan ve artık sistematik hale gelen anayasal demokratik protestolarda polis şiddeti, yargısız infaza dönüşen uzun ve haksız tutuklamalar, yüz binlerce insanın dinlenmesi, kamuya mal olan siyasallaştırılmış davalar ve bu davalardaki korkunç usul hataları, savunma avukatlarının susturulması ve hatta tutuklanması, sürekli din istismarına dayalı hükümet politikası, yöneticilerin tolerans eksikliği nedeniyle, bırakınız ‘hukuk devletini’ ve hatta ‘kanun devletini’, artık bir ‘polis devleti’ seviyesine düşmüştür. 29 Ekim 2012 günü… Anıtkabir’e yürümek isteyen yurttaşlara hükümet talimatı ile uygulanan biber gazlı ve tazyikli sulu polis şiddeti somut bir örnektir. Yine, 19 Aralık 2012’de… ODTÜ’ye giden Başbakan’a 3500 polisin eşlik etmesi ve öğrencilerin protestosunun gaz bombaları ve tazyikli su ile önlenmesi üzücü ve düşündürücüdür. Bir ülkenin yurttaşları siyasal sistemden memnun olmayabilir. Yasama ve yürütme organlarının icraatına karşı çıkabilir ve hatta demokratik sınırlar içinde direnebilir. Ancak, son yıllarda yargı organı siyasal tartışmaların odak noktasına oturmuş ve siyasallaşan davalar kamuoyunun gündemini tayin eder hale gelmiştir. Bu son derece tehlikeli ve sakıncalı süreç içinde yargı erki itibar kaybına uğramış ve ‘hukuk güvenliği ilkesi’ ile ‘adil yargılama ilkesi’ adeta rafa kaldırılmıştır. On binlerce insan keyfi ve usulsüz biçimde dinlenmiş, fotoğrafları çekilmiş ve yandaş medyaya servis edilmiştir. Yakalama ve arama mevzuatına aykırı olarak binlerce insanın evinde, işyerinde sabahın köründe aramalar yapılmış; ceza yargılamasına aykırı olarak toplanan sözde deliller dava dosyalarına konulmuştur… Baykal’ın, MHP’li bazı milletvekillerinin seks kasetleri politik amaçla kamuoyuna servis edilmiş ancak suç failleri meçhul kalmıştır. Ergenekon/Balyoz, KCK ve diğer kamuoyuna mal olan siyasal soruşturmalarda dosyadaki ‘gizlilik kararı’ nedeniyle sanık avukatlarına verilmeyen bilgi ve belgeler, fotoğraflar, hükümete yakın medyaya servis edilmiş, internet ve TV ekranlarında medya mahkemeleri oluşturulmuş ve yıllarca süren uzun ve haksız tutuklamalarla insanların ve yakınlarının yaşamı karartılmıştır. Ergenekon, Balyoz, KCK, Poyrazköy, ÇYDD, Hopa, Erzincan (İlhan Cihaner) , Futbolda Şike (Fenerbahçe/Aziz Yıldırım), İlker Başbuğ, İzmir Büyükşehir Belediyesi, Tıp Öğrencileri soruşturma ve iddianamelerinde evrensel hukuk ve CMK ihlallerini, özel yetkili gazete/tv propagandasını hep birlikte izledik. İzlemeye devam ediyoruz. Bu arada Balyoz davası ve Odatv avukatlarının çabalarıyla verilen ‘uzman bilirkişi raporları’ ile Balyoz ve Odatv iddianameleri tamamen çökmüştür... Belgelerde çok ciddi dijital sahtekârlık yapıldığı açıkça kanıtlanmıştır. Odatv operasyonu ve iddianamesi bu davalarda dönüm noktası olmuştur. Ülkemizde, adli ceza soruşturmalarında sahte dijital belge üreten veya gerçek dijital belgeler üzerinde oynama yapan, bunları dosyalardaki delillerin arasına koyan, bilgisayarlara gönderen ve yerleştiren, sistematik olarak bu belgeleri basına servis yapan bir DİJİTAL SAHTEKÂRLIK SUÇ ÇETESİ faaliyet halindedir. Hükümete ve ABD ile NATO’ya muhalif olan aydınların, gazetecilerin, işadamlarının, sanatçıların, öğrencilerin, subayların, hukukçuların ve siyasi parti mensuplarının yaşamı karartılmakta ve böylece KORKU İKLİMİ yaratılmaktadır. Bazı yargıç ve savcıların iletişimleri yasalara aykırı olarak tespit edilmiş ve hükümete yakın medyaya servis edilmek suretiyle bu hukukçuların kamuoyu önünde itibarsızlaştırılması amaçlanmıştır. Bırakınız hukukun temel ilkelerini bir yana, vicdanımızın sesine kulak verelim. Özel yetkili mahkemelerpolisgazetecilerin ağına düşmüş insanların ve özellikle gençlerin çektiği zulüm karşısında suskun kalmayalım. Başta yüksek mahkeme başkanları ve HSYK olmak üzere barolar, Hukuk Fakülteleri, meslek örgütleri, sendikalar, işçi ve işveren kuruluşları, sivil toplum kurumları, siyasi partiler, milletvekilleri, hükümet yetkilileri, medya; toplumsal huzuru bozan ve adalet sistemine olan güveni yerle bir eden ve maalesef faaliyetine pervasızca devam eden DİJİTAL SAHTEKÂRLIK SUÇ ÇETESİ ile ilgili inceleme, araştırma, rapor, soru, girişim, soruşturmayı haber yapmalı ve bu HUKUK DEVLETİ DÜŞMANI ÇETE’yi ortaya çıkarmalıdır. Özellikle Adalet Bakanlığı, HSYK ve cumhuriyet savcılarının bu çetenin tespit edilmesi ve faillerin yargı önüne çıkarılmasında hem yasal hem de tarihi sorumlulukları vardır… 2013 yılında hukuksuzluk ve yargı sistemine güvensizlik ortamından bir çıkış yolu aramanızı ve toplumda yargıya ve adalete duyulan güvensizliğin ve derin endişelerin dağıtılması için gerekli girişimlerde bulunmanızı diler, saygılarımı sunarım. Avukat Noyan Özkan” Şii milis grubu Erdoğan’ı tehdit etti Dış Haberler Servisi Irak’ta Şii milis grubu Asaib el Hak, Başbakan Tayyip Erdoğan’ın son dönemdeki sözlerinin Irak’ın içişlerine müdahale olduğunu ve bu tür müdahalelerin tüm taraflar için zararlı olacağını savunarak Irak’taki Türk çıkarlarını tehdit etti. “Türkiye Başbakanı’nın son yaptığı beyanları kınıyor ve Irak’ın içişlerine açık bir müdahale sayıyoruz” denilen açıklamada şu ifadelere de yer verildi: “Mezhepçilik yaparak ve bölünme zehrini yayarak parçalamaya yönelik girişimler herkesin çıkarlarına aykırıdır ve bunu yapanlar başlarına geleceklerden kaçamayacaklardır.” Esad karşıtlarına Moskova daveti Dış Haberler Servisi Rusya, Suriye Muhalif ve Devrimci Güçler Ulusal Koalisyonu (SMDK) Başkanı Ahmed Muaz elHatib’i görüşmelerde bulunmak üzere davet etti. Moskova, Batılı ülkeleri SMDK’yi tanıdıkları için eleştiriyordu. Rus RIA Novosti ajansının haberine göre Dışişleri Bakan Yardımcısı Mikhail Bogdanov , “Davet gönderildi, şimdi SMDK’nin elinde” diyerek görüşmelerin Moskova ya da Kahire ve Cenevre gibi başka kentlerde yapılabileceğini söyledi. Dışişleri Bakanı Sergey Lavrov da Mısır’daki Rusya Büyükelçiliği aracılığıyla SMDK ile temasa geçtiklerini ve El Hatib ile görüşmelere hazır olduklarını bildirdi. Lavrov, Suriye yönetimini de siyasi çözüm doğrultusunda çaba harcamaya davet ederek Beşşar Esad rejimini muhalefetle görüşmelere başlaması için “teşvik ettiklerini” de söyledi. Esad’ın geleceğine Suriye halkının karar vermesi gerektiğini de belirten Lavrov, bugün Moskova’ya gidecek olan Birleşmiş Milletler (BM) ve Arap Birliği’nin Suriye Özel Temsilcisi Lahtar İbrahimi ile görüşmesinde “büyük resmi” görmeye çalışacaklarını ifade etti. Rusya, önceki gün de Şam rejimini temsil eden ve başkanlığını Suriye Dışişleri Bakan Yardımcısı Faysal Mikdat’ın yaptığı bir heyeti ağırlamıştı. metinin genç kadını Singapur’a göndermesi eleştirilirken hükümet, tecavüzcülerin isimlerini, fotoğraflarını ve adreslerini resmi sitelerde yayımlayacağını açıkladı. Kampanya “tecavüz başkenti” Delhi’den başlayacak. (EPA) Hindistan hükü ‘Yargı itibar kaybetti’ Damini yaşam savaşı veriyor Dış Haberler Servisi Hindistan’da otobüste tecavüze uğrayan ve tedavi için Singapur’a gönderilen 23 yaşındaki genç kadının durumunun ağır olduğu bildirildi. Yaşam destek ünitesine bağlı kurbanın beyninde ciddi hasar bulunduğu, karın bölgesi ve akciğerlerinde enfeksiyon geliştiği kaydedildi. Hindistan’da 17 yaşında bir genç kız da, tecavüze uğradığını bildiren bir not bırakarak intihar etti. Bazı uzmanlar, 16 Aralık’ta Delhi’de saldırıya uğrayan 23 yaşındaki üniversite öğrencisinin Singapur’a gönderilmesinin yanlış olduğunu savunuyor. Hastaneden önceki gün yapılan ve sağlık durumunu gösteren ilk detaylı açıklamada Delhi’de karın bölgesine üç ameliyat yapıldığı ve hastanın bir kez kalp krizi geçirdiği bildirildi. Adı açıklanmayan genç kadın, 6 kişinin tecavüzüne uğrayıp dövülmesinin ardından arkadaşıyla birlikte bindiği otobüsten atılmıştı. Basın ise kurbana, 1993’te çevrilen bir filmde kadın hakları için savaşan Damini karakterine atfen, Damini adını taktı. Yoğun eleştirilerin hedefi olan Başbakan Manmohan Singh’in kabinesi kurbanı ambulans uçakla Singapur’a gönderme kararı almıştı. Gazeteler saldırının ardından başlayan protesto eylemlerini durdurmakta güçlük çeken hükümetin kadını yurtdışına göndermeye istekli olduğunu yazdılar. Adı açıklanmayan bir doktor kendilerine, tedavinin yeterli olup olmadığının sorulmadığını, yalnızca hastanın naklinin güvenli olup olmayacağının sorulduğunu anlattı. Hindistan polisi ise, Pencab eyaletine bir genç kızın bir çetenin tecavüzüne uğradığı notunu bırakarak intihar etmesinin ardından olayla ilgili 3 şüpheliyi gözaltına aldı. 17 yaşındaki genç kız, zehir içerek canına kıymıştı. Rusya’dan çifte misilleme Dış Haberler Servisi Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin, parlamentoda kabul edilen ve Rus çocuklarının Amerikalılara evlatlık verilmesini yasaklayan yasa tasarısını imzaladı. Parlamentoya sunulan yasa tasarısı, ABD’de bir aileye evlatlık verildikten sonra, babasının ihmalkârlığı sonucu 18 aylıkken hayatını kaybeden Dima Yakovlev’in adıyla anılıyor. Yakovlev, 2008’de kendisini evlat edinen babası tarafından araç içinde bırakılmış ve saatlerce yakıcı güneş altında kalarak hayatını kaybetmişti. Yargılanan baba, kasıtsız adam öldürmekten suçlu bulunmuştu.Amerikalılara Rus evlatlık yasağı getiren yasanın, ABD’de çıkarılan ve Rusya’da insan haklarını çiğneyenlere yaptırım uygulanmasını öngören yasaya misilleme olarak görülüyor. ABD vatandaşlarının, son 20 yılda 60 binden fazla Rus çocuğu evlat edindikleri bildiriliyor. ABD’de söz konusu yasanın çıkarılmasının başlıca sebebi olan Sergey Magnitsky davası ise beraatla sonuçlandı. 2008’de vergi kaçakçılığı gerekesiyle tutuklanan Avukat Magnitsky, hapishanede pankreatit rahatsızlığının tedavi edilmemesi ve dayak yüzünden 2009’da hayatını kaybetmişti. Olayla ilgili olarak suçlanan tek yetkili olan hapishane doktoru Dmitry Kratov, dün mahkeme tarafından kanıt bulunamadığı gerekçesiyle serbest bırakıldı. olise şikâyet işe yaramadı Yetkililer, soruşturmayı geciktirmekle suçlanan bir polis memurunu görevden uzaklaştırdı, ikisinin işine son verdi, tecavüz zanlısı 3 kişi ise şikâyetten bir ay sonra önceki gün tutuklandı. Kadının, 13 Kasım’da tecavüze uğradığı, 27 Kasım’da polise şikâyette bulunduğu, polisin, kıza utanç verici sorular sorduğu ve suçlananlar aleyhinde işlem başlatmadığı kaydedildi. P ‘Dijital sahtekârlık suç çetesi’ Çöl Ayısı Schwarzkopf öldü Dış Haberler Servisi Birinci Körfez Savaşı’nın “Çöl Ayısı” lakaplı komutanı Amerikalı emekli general Norman Schwarzkopf 78 yaşında öldü. Kız kardeşi Ruth Barenbaum, Schwarzkopf’un, emekliliğini geçirdiği Florida eyaletinin Tampa kentindeki evinde zatürree nedeniyle yaşamını yitirdiğini söyledi. Schwarzkopf, 1991 yılındaki “Çöl Fırtınası” operasyonunda, dönemin Irak Devlet Başkanı Saddam Hüseyin’in güçlerini işgal ettikleri Kuveyt’ten çıkaran ABD öncülüğündeki uluslararası koalisyonun komutanıydı. Vietnam Savaşı gazisi Schwarzkopf, 6 haftalık savaşta 540 binden fazla ABD askeri ve 200 bin müttefik askerine komuta etmişti. Dönemin ABD Başkanı George H. W. Bush sözcüsü aracılığıyla yaptığı yazılı açıklamada, kendisi ve eşi Barbara’nın “gerçek bir Amerikalı vatansever ve neslinin en büyük askeri liderlerinden birini kaybetmenin yasını tuttuğunu” bildirdi. Suriyeli rejim karşıtları ilk kez CHP’yi ziyaret etti. CHP, ‘Esad’la diyalog’ çağrısında bulundu Muhaliflerden ortak çözüme ret Suriye Ulusal Konsey Başkanı Sabra, CHP ile görüşmeyi “çok büyük buluşma” diye nitelendirdi. (Fotoğraf: AA AHMET İZGİ) ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) Suriyeli muhalifler, ilk kez dün genel merkeze giderek temas kurdukları CHP yönetiminin “Suriye’de muhalefetle rejim arasında diyalog kurularak çözüm aranmalı” önerisine soğuk yaklaşarak “Esad’sız Suriye” görüşünden hiçbir şekilde vazgeçmeyecekleri mesajını verdiler. Suriyeli muhalifleri kabul eden CHP Genel Başkan Yardımcısı Faruk Loğoğlu, “Rejimin muhalefete ilişkin tutumunu, muhalefetin de rejime ilişkin tutumunu dikkate aldığımızda çıkardığımız sonuç, maalesef Suriye’yi hâlâ çok zor ve kötü günler beklediğidir” dedi. Muhalif gruplardan Suriye Ulusal Konsey Başkanı ve Suriye Muhalif ve Devrim Güçler Ulusal Koalisyonu’nun Başkan Yardımcısı George Sabra, 7 kişilik bir grupla CHP’yiziyaret etti. Görüşmenin Suriye heyetinin isteği doğrultusunda gerçekleştiği bildirildi. CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu’nun “başka bir programı” olduğu gerekçesiyle görüşme Loğoğlu ve Genel Başkan Yardımcısı Nihat Matkap’ın katılımıyla gerçekleşti. Sabra: Mutlu olduk Yaklaşık 2 saat süren görüşme sonrasında açıklama yapan Loğoğlu, “Suriye’de hiçbir şekilde rejimin ve Beşşar Esad’ın içinde bulunduğu bir geçiş dönemine, muhalefetin razı olmayacağı” izlenimini edindiklerini, heyetin “tek terörist Esad” dediğini aktardı. CHP’nin Suriye’de şiddetin sona ermesi için gayretlerini sürdüreceğini dile getirdiklerini aktaran Loğoğlu, Türkiye’nin “taraf tutmak” yerine muhalefetle rejim arasında bir diyaloğu teşvik etmesi gerektiği görüşünü aktardıklarını bildirdi. Görüşme sonrası açıklama yapan Sabra ise “CHP’den Suriye rejiminin bir dikta rejimi olduğunu duymaktan çok mutlu olduk” diye konuştu. Başbakan Erdoğan’ın CHP’yi “Esad yanlısı” olmakla suçladığının anımsatılması üzerine de Sabra, “CHP büyük bir parti ve demokrasiden yana olan bir parti” karşılığını verdi. Sabra, CHP’lilerin “CHP’nin dikta rejiminin yanında olmadığını, o katliamları kabul etmediğini vurguladıklarını” söyledi.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle