16 Mayıs 2024 Perşembe English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
24 ARALIK 2012 PAZARTESİ CUMHURİYET SAYFA HABERLER 9 10 yılda 7 bin polis hakkında işlem ? ANKARA (ANKA) İçişleri Bakanı İdris Naim Şahin, 10 yılda “zor kullanma yetkisine ilişkin sınırın aşılması” suçundan 7 bin 36 personel hakkında adli işlem başlatıldığını açıkladı. BDP Grup Başkanvekili Pervin Buldan’ın soru önergesini yanıtlayan Şahin, 20022012 yılları arasında “zor kullanma yetkisine ilişkin sınırın aşılması” suçundan 7 bin 36 personel hakkında adli işlem başlatıldığını, bunlardan 134 personele hapis cezası, 68 personele para cezası, 91 personele ise memuriyetten men cezası verildiğini bildirdi. Hükümet şeffaf soruşturma yapmıyor soruşturması bir zorunluluktur. Roboski’ye gelirsek?.. Peki hükümet niye bunun üstüne gitmiyor ? Geçmişteki olaylar için acil diyoruz, zamanaşımı sı O zaman herkes saklayacak bir şeyiniz olduğunu dükıntısı var, bunun hemen değişmesi gerek diyoruz ama şünür. Biz Roboski’ye gittik, aslında üç köy var orada. aynı zamanda bir yıl önce bu 34 kişi bombalanarak öldüOrada inanılmaz büyük bir hayal kırıklığı yaşanıyor. Ararüldü ve bu olayla ilgili hiçbir şeffaf inceleme, kamu solarında bir kısmı köy korucusu. Senelerce askeri operasruşturması yok. Bu konuda hükümetin irade göstermesi yona katılan kişiler. Yaşlı bir amca, oturup, hayat gerekiyordu. Belki bir hatadır vs. denebilir boyunca korucuydum, emekli maaşım var ama bütün süreçten bazı dersler çıkaama benim korucu maaşım helal değil rılması gerekiyor. Emir komuta Eskiden AB filan Türkidiyor, bu nasıl bir duygu? Herkes zinciri nasıldır, niye yanlış heye’nin insan hakları karnesini korucu değildi ama bir kısmı korudef vuruldu, bunların şeffaf eleştirirdi, artık dünyadan hiçbir eleştiri cuydu. Bu yaşlı amcanın iki oğlu bir şekilde sorulması gereyok. Ne değişti? Model ülke oldukça, insan ölen 34 kişi arasındaydı, iki oğkiyor, hükümet bunu yaphakları ikinci plana mı atılıyor? lunu da kaybetti, korucu maamıyor. Ne oldu, bu kadar Maalesef iç sorunları nisan hakları karnesi köşım artık helal değil diyor. kişi eğer hata varsa natüyse, bu Türkiye’nin kredibilitesini etkiliyor. Çok kriHükümetin o amcayı dinlemesıl yanlış hedef oldu? tik bir dönemden geçiyor bölge, çalkantılar var, si gerekiyor. Demokrasilerde kamu Türkiye tabii çok etkili bir güç olabilir dünyada, ama bu düzeyde sorun varsa, o zaman güvenilirliğiyle ilgili çok ciddi kuşku var. Ve özellikle sanırım Kürt sorunu bir engel olarak görünüyor. ‘Kürt sorunu en büyük engel’ >>> İnsan Hakları İzleme Örgütü Türkiye Temsilcisi Emma SinclairWebb’e göre Türkiye’nin karnesi kötü İnsan hakları inşallah seneye ÖZGÜR ULUSOY YÖK’ten Bulgaristan vetosu ? ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) Yükseköğretim Kurulu, Bulgaristan’daki yükseköğretim kurumlarından alınan diplomaların denklik işlemlerini 3 ay süreyle askıya aldı. YÖK’ten yapılan duyuruya göre, Bulgaristan yetkili makamlarından çeşitli önlemler alınana kadar denkliklerin askıya alınması kararlaştırıldı. Türkiye, insan hakları ihlallerinin yurtiçinde ve yurtdışında çokça konuşulduğu bir yılı daha kapatmaya hazırlanırken İnsan Hakları İzleme Örgütü’nün (Human Rights WatchHRW) Kıdemli Türkiye Araştırmacısı Emma SinclairWebb Türkiye’nin geçen yılki insan hakları karnesini ve 2013’ün öncelikli başlıklarını Cumhuriyet’e değerlendirdi. Adil olmayan yargılamaları, KCK’sinden Ergenekon’una bütün davalardaki en büyük ortak sorun olarak gören, terör tanımının genişliğine dikkat çeken SinclairWebb, özellikle 1990’lardaki faili meçhul ve “kaybolma” olaylarında kurban yakınlarının zamanaşımı gerekçesiyle faillerin cezasız kalmasından duyduğu endişeyi de dile getirdi. Roboski katliamının yıldönümünde görüştüğümüz SinclairWebb’e göre geçmiş suçlarla yüzleşme girişimleri sırasında, sözgelimi Roboski’de şeffaf bir soruşturma yürütmemek, hükümetin güvenilirliğini olumsuz etkiliyor. SinclairWebb, hükümetin Kürt açılımdan söz ederken BDP’lilere yönelik tutuklama kampanyasını şizofrenik buluyor. Bu ülkede bulunduğun sürece insan hakları ihlallerinde nasıl bir gidişat gördün? Ben göreve başladığımda, Temmuz 2007’de seçim olmuştu ve AKP özellikle yeni yasa değişiklikleri olacak, yeni yasalara ihtiyacımız var diye kampanya yapmıştı. Seçimden sonra büyük umutlar vardı. Ama ne yazık ki olmadı, 5 sene geçti, hâlâ o değişiklikler olmadı, olacak inşallah, umarız. Şimdi anayasa çalışmaları başladı. Biz bu süreci çok önemsiyoruz, tabii nereye gidecek bilmiyoruz. Maalesef burada parlamentoda yeteri kadar koltuğunuz varsa, istediğiniz yasaları geçirirsiniz anlayışı hâkim. Yasaların yapılması sürecinde kapsayıcı bir yol izlenmemesi tehlikeli bir durum. İnsan hakları ihlalleri açısından en sorunlu başlık nedir? Çok geniş bir terör tanımı var. Sadece Terörle Mücadele Yasası değil, Türk Ceza Kanunu’nda da çok muğlak bazı ifadeler var terörle ilgili. Silahlı bir örgüte üye olmanın tanımı çok geniş. İçtihat da çok geniş bir tanımı kabul ediyor. Üç mitinge gidersen, iki slogan atarsan bir örgüt üyesi olarak algılanıyorsun mahkemeler, savcılar, polis tarafından. Terör suçlarından yargılanan kişilerde özellikle son 5 senedir inanılmaz bir patlama var. Polis ağ atıyor, ağa kim takılırsa Şu anda izlediğiniz davalarda KCK, Pınar Selek, Ergenekon, Balyoz vb. gördüğünüz ortak sorunlar nelerdir? Genel olarak büyük bir başlık koymak gerekirse adil olmayan yargılamalar olarak özetleyebiliriz. İfade özgürlüğünü, toplanma hakkını kısıtlayan yasalar, uygulamalar, bu konular üzerinde duruyoruz. Bu yıl 30 Mayıs itibarıyla hapishanelerde terör suçundan yatan tutuklu ve hükümlü sayısı Adalet Bakanlığı’na göre 9 bin. Bu çok yüksek bir rakam. O kişilerden kaçı gerçekten silahlı örgüt militanı? Çok azı. Dikkat etmek lazım, ama çoğunun kanıtlanmış bir terör faaliyeti yok. Bu, bütün davaların ortak noktası. Ama herkesin kabul etmesi gerekir ki, büyük çoğunluk KCK’den. Ergenekon’dan 50 civarında tutuklu var sanırım. Balyoz’dan 320 kişi hüküm giydi, gerekçeli kararı henüz görmedik, bekliyoruz. Sayı açısından önemli, KCK’ye üyelikten yargılanan kişiler. Aslında o konuda çok az ses duyuluyor. Bu felaket bir durum. Delillerin toplanmasındaki hukuksuzluklar, telefon dinlemeleri… Teknik takip, o da bir ortak nokta. Özellikle KCK davasında, teknik takiple ilgili kararlar defalarca tekrarlandı. Bir de birkaç kişi bir araya geliyor, polis zihniyeti özellikle bu kişileri ilişkilendiriyor. Ayşe, Mehmet’le kahvaltı yaptı, tekrar görüştüler, o yüzden Mehmet de suçludur, Ayşe de. Bir sürü kişi o şekilde örgüt içine sokuluyor, çok geniş bir ağ atıyor polis, bir sürü kişi yakalanıyor, ağa kim takılırsa terörist olarak yargılanmaya başlıyor. Savcılar yeterince filtreleme yapamıyor. İddianameler bu yüzden çok uzun. Maalesef baskıcı, otoriter devleti koruma sistemi devam ediyor Türkiye’de, o henüz kırılmadı. Bazı siyasetçiler maalesef hiç eleştiri kabul edemiyor. Otosansür ortamı yaratılıyor. Hem doğrudan baskı var, hem otosansür var, hem gazeteler kendi personeline baskı yapıyor. Akaryakıt operasyonu ? Haber Merkezi İzmir’in de aralarında bulunduğu 12 ilde gerçekleştirilen kaçak akaryakıt operasyonunda 1 milyon 500 bin litre hileli akaryakıt ele geçirildi. Baskınlarda aralarında çok sayıda futbol kulübüne sponsor olan ünlü boya firması sahibi M.T’nin de bulunduğu 33 kişi gözaltına alındı. M.T’nin, Adana’daki villasının çocuk odasında yaptırdığı gizli bölmede yakalandığı belirtildi. Anadilinde eğitim temel insan hakkı Kapalıçarşı’da yangın ? İstanbul Haber Servisi Kapalıçarşı’nın Beyazıt girişindeki Örücüler Kapısı’ndan girilen bölümünün yakınında, özel güvenlikçilere ait olduğu bildirilen dermeçatma yapıda belirlenemeyen bir nedenle yangın çıktı. İtfaiye araçları sokakların dar olması nedeniyle yapıya ulaşmada zorluk yaşadı. İtfaiye, yangını 80 metrelik su hortumlarıyla müdahale ederek söndürdü. Hükümetin Kürt açılımı şizofrenik Hükümet birtakım açılımlar başlatıyor derken, terör suçlarında bir patlama oldu. Nasıl? Tabii ki bu hem problemli yasalardan hem de bir bakıma zihniyetten, biraz da politikadan kaynaklanıyor. 2009’da mesela demokratik açılım başlatıldı. 2009 yazını, kullanılan dilin değişmesi açısından çok önemli görüyoruz. Ne yazık ki başta Kürt sorununun çözümü olmak üzere somut adım atılmadığı gibi bir de aynı zamanda inanılmaz bir kampanya başladı. DTP’liler, sonra BDP’liler terör suçlarından yargılanmaya başladı. Bu çok şizofrenik bir durum, hem açılım yapmaya çalışıyorsunuz, hem inanılmaz baskıcı bir kampanya yürütmeye başlıyorsunuz. Bununla ilgili farklı spekülasyonlar var ama ikisini aynı anda yapmak hakikaten mümkün değil, şizofrenik. Bu sene de devam etti bu. 2009’dan itibaren her sene baskıcı kampanya yapıldı, özellikle bu legal bir partiye, BDP’ye karşı. Şimdi o noktaya geldik ki dokunulmazlık meselesi, fezlekelerden bahsediliyor. Çözümden çok uzak bir yerdeyiz. kaları da var, ama henüz dava içinde değiller, 20 faili meçhul ve kayıp vakası için 7 kişi olarak yargılanıyorlar. Türkiye’de bir ilk. Çok önemli bir fırsat. Cumhuriyet gazetesinde bayağı yer aldı, 3 sene önce başladı, sürüyor. Şimdi yeni bir isim eklendi, kod adı Yavuz, Uzman Çavuş Burhanettin Kıyak. O da yargılanıyor. Çok somut deliller var. Biz o konuyla ilgili bir rapor yazdık, ama binlerce başka vaka var. Türkiye’de 20 sene içinde soruşturma bitmezse ve yargılama başlamazsa süre doluyor. Mesala, AİHM’ye yapılan zorla kayıpla ilgili bazı başvurularda Türkiye, 2. maddeden suçlu bulundu, kurbanlar tazminat aldı. Ama sonra Türkiye’de hiçbir şekilde soruşturma yeniden açılmadı, o vakalar şimdi zamanaşımına uğrayacaklar. Türkiye tazminat ödeyip konuyu kapattı, ama kurban yakınları adalet istiyor? Yakınları hâlâ adalet istiyoruz diyorlar, faillerin yargılanması gerekiyor. Hatırlarsınız, 1993 Şubatı’nda Ormaniçi diye bir köy, Güçlükonak’ta, askeri operasyon oluyor, bütün köylüler meydanda toplanıyor, karda bekletiliyor, ondan sonra, bazılarında doğru düzgün ayakkabı bile yok, kar içinde saatlerce yürütülüyorlar Güçlükonak’a kadar. 20 gün boyunca bir inşaatta bekletiliyorlar, sonra 7 kişinin ayağında kangren oluyor, ayakları kesiliyor, herkes işkenceye maruz kalıyor. İbrahim Ekinci işkence altında öldürülüyor. Şubat 2013’te 20 sene geçmiş olacak. Ölüm vakasında Türkiye’de işkence için zamanaşımı sadece 10 sene. Öyle olmaması lazım. Zamanaşımı olmaması lazım. Türkiye’de Kürt sorunu insan hakları ihlalleri arasında hâlâ en büyük başlığı oluşturuyor ama Türkiye’de kimse rahatlıkla çıkıp Aleviyim, eşcinselim, Ermeniyim, Rumum, Hıristiyanım, ateistim diyemiyor... Açılım olduğu dönemde Başbakan, Cumhurbaşkanı, Beşir Atalay, bütün herkes bu konuyu konuştu; kabul ediliyor, Türkiye’nin demokratikleşme açısından en hayati sorunu olarak Kürt sorununu söylediler. Türkiye’de uluslararası hukuk standartlarına göre ulusal azınlıklar hâlâ kabul edilmiyor. Anadilinde eğitim temel insan hakkı mı? Anadilinde eğitim temel bir insan hakkı, evet. Farklı farklı reformlar olabilir. İnsan hakları konusunda politika üreten bir kuruluş olmadığımızdan nasıl olacağını söyleyemeyiz. Yüzde 10 barajı da hâlâ büyük bir sorun. 4 ilde bahis operasyonu ? BATMAN (AA) Yurtdışı kaynaklı şirketler tarafından kurulan internet siteleri aracılığıyla kanunlara aykırı olarak müşterek bahis oynatıldığının tespit edilmesi üzerine Batman polisi çalışma başlattı. 27’si Batman’da olmak üzere İstanbul, Ankara ve Konya’daki 32 işyerine düzenlenen operasyonda 26 kişi gözaltına alındı. Zamanaşımı kalkmalı Sedat Selim Ay’a ne diyorsunuz? AİHM o ekibi, yani Türkiye’yi 3. maddeden, işkenceden suçlu buldu. Yeterince belgelendi ki yerel mahkemelerde 2 kere suçlu bulundu. Ama zamanaşımı oldu, teknik sebeplerden hüküm giymedi. Başbakan onu korudu. Arkasında duruyoruz, bizim polisimizi karartmamak lazım gibi bir mesaj verdi. Terör örgütü üyelerine inanma filan gibi. İşkenceye maruz kalan kişiler o şekilde algılanıyor. Ombudsman da var. Hrant kararına bulaşmış bir isim, pişmanlık bile dile getirmemiş... Hatta direkt, 301. maddenin açıkça ihlaliydi Hrant Dink’in yazdıkları diyor, demek ki hâlâ kabul ediyor 301. maddenin mantığını, zihniyetini. Kurumsal olarak bakınca iyi bir başlangıç değil. Bizim işimiz değil diyeceksin ama nasıl bu kadar üst üste tartışmalı isimler bu kritik görevlere geliyor, diye sorduğunda ne yanıt veriyorsun? Hükümette bazı kesimlerde, Adalet Bakanlığı’nda insan haklarına dayalı reformların yapılması gerektiği anlayışı var. 4. yargı paketinde ciddi reformlar bekliyoruz, umutlu olmak istiyoruz, işkence için zamanaşımının kalkması çok önemli. Propaganda ile ilgili tanımın değişmesi gerekiyor, pakette belki olacak. Türkiye’de özellikle yerel sivil toplum kuruluşlarının görüşleri yeterince alınmıyor. Ulusal insan hakları kurumuna gelince tamamen bağımsız ve yetkili bir kurum olamaz. Çünkü 11 kişiden 7’sini Bakanlar Kurulu seçiyor. Maalesef daha geniş bir insan hakları perspektifi gerekiyor. Öyle bir şey görmek zor şu anda. Sendikacılar, belediye başkanları, gazeteciler... Belli meslek grupları toptan içeride. Bir de öğrenciler var. Kampusta hiçbir şiddet içeriği olmayan, tamamen ifade özgürlüğü sayılan faaliyetlere, anadili eğitimiyle ilgili protesto gibi katılıyorlar ama hepsi terör suçlusu kabul ediliyor, aylarca, bazen yıllarca tutuklu kalıyorlar. Özellikle son 2 senedir doğrudan silahlı örgüt üyeliğinden yargılanıyorlar, propagandadan yargılanmıyorlar. Bütün akademik hayatları bitiyor, belki ailede tek okuyan kişi, o kişileri kaybediyorsun sonuç olarak. Özellikle Güneydoğu’da binlerce kişi etkileniyor. Uluslararası alanda tutuklu gazetecilerden çok bahsediliyor. Ama tutuklu sendikacılar tutuklu insan hakları savunucuları, belediye başkanları, milletvekilleri var. KESK’ten 67 yönetici ve genel sekreterler, şube başkanı vesaire içeride. 2012’yi kapatmaya hazırlanıyoruz. Türkiye’nin 2012 karne notu kaç? Biz not vermiyoruz ama şunu söyleyebilirim: Türkiye’nin insan hakları karnesi 2012’de kötüleşti. ‘Zamanaşımına uğrayacak’ Hükümet geçmişin ihlalleriyle yüzleşiyor ama Roboski’nin üzerinden bir yıl geçti, hiçbir ciddi adım atılmadı. Biz özellikle son dönemde, geçmişteki olaylarla ilgili çalışmaya başladık, çünkü bizim için hesap sorulması önemli. Eski olaylar, kayıplar, faili meçhuller... Diyarbakır’da devam eden Temizöz davası var, emekli bir albay yargılanıyor. Bir ölüm mangası kurmuş. Yönettiği ekipte üç korucu, üç itirafçı var, baş ‘Eurovision’ protestosu ? İstanbul Haber Servisi TRT’nin Eurovision Şarkı Yarışması’na katılmama kararı Taksim’de protesto edildi. “Eurovision Dream Kulübü” adlı grup üyeleri, “Yarışmaktan Korkma TRT”, “En büyük 17. ekonomiyiz diyoruz! Eurovision’a katılmıyoruz” dövizleri açtı.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle