15 Mayıs 2024 Çarşamba English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 24 ARALIK 2012 PAZARTESİ 6 HABERLER AKP’nin kurucularından Ertuğrul Yalçınbayır, Başbakan Erdoğan’la ilgili çarpıcı açıklamalarda bulundu: Eleştiriye katlanamıyor TEK ADAM YÖNETİMİ L ERDEM GÜL Dışlandım, yaylacı oldum O gün benimle çok az kişi konuştu. İster istemez sistemin dışına itiliyorsunuz. Biz de yaylacıların orasında oturuyorduk. Yaylacıların olduğu yer daha özgür düşünebilen, eleştirebilen bir yerdir. Yaylacıların olduğu yer, Meclis’te yaylacılar klasik bir tabirdir. Meclis’in arka sırasıdır onlar. Özgürce konuşurlar, eleştirirler. Böyle. Oradakiler inanın okurlar, çalışırlar, araştırırlar. L Basına konuşurum dedim Bursa’da tapu kadastroları yenileme harcı diye bir harç tahakkuk ettirildi yönetmelikle. AKP grup toplantısında bunun için söz istedim. Tayyip Bey yönetiyor. Söz vermediler bana. “Söz vermezseniz ben çıkar genel kurulda konuşurum. Basına konuşurum” dedim söz verdiler. “Bakın” dedim, “kadastro, yenileme harcı koydunuz. Harç kanunla konur, yönetmelikle değil. Yönetmelikle harç konulamaz. Burada harç almıyorsunuz, haraç alıyorsunuz. Haraç almak yakışmaz bir devlete. Bir hükümete yakışmaz” dedim. “Bununla ilgili biz uyarıp görevimizi yaptık. Başbakan’a yazdık. Maliye Bakanlığı’na Bayındırlık Bakanlığı’na yazdık. Sonuç alınamayacağını ben biliyorum ama uyarı görevimizi yapıyoruz” dedim. Bu aslında kolay söylenebilecek bir şey değil. “Vergi, resim, harç anayasaya göre ancak kanunla düzenlenir. Siz yönetmelikle bunları düzenliyorsunuz. 19 ilde, İstanbul dahil, 500 trilyon lira milletten haraç alıyorsunuz” dedim. L Demokratik taciz Partide bazılarına “Şu güne kadar konuşma” denilirdi. Bir gün bana mesaj geliyor, parti yönetiminden “Şu güne kadar kimse konuşmayacak” diye. Ben “Bana mesaj çekemezsiniz bu şekilde, beni demokratik olarak taciz etme hakkınız yok” diye karşı çıktım. Şimdi demokratik olarak beni taciz ediyorsunuz. Ben neyi konuşup konuşmayacağıma kendim karar veririm. Siz benim konuşmalarımda eğer, parti programına, tüzüğüne aykırılık görüyorsanız, bununla ilgili işleme hazırım ben. Bununla ilgili işlem gerekirse yapın. Ve ben orada bağımsız ve tarafsız olduklarına inanmak istediğim kurul önünde savunmamı yapayım. L ANKARA AKP’nin ilk kurucu kadrosu içinde yer alan ve Abdullah Gül’ün başbakanlığındaki ilk hükümette başbakan yardımcılığı yapan Ertuğrul Yalçınbayır, 2007’de Başbakan Tayyip Erdoğan’a “Cumhurbaşkanı adayı olma” dediğini, bu nedenle 2007 seçimlerinde listeye konulmadığını belirterek “Bugün de aynı şeyi düşünüyorum. Erdoğan 2014’te cumhurbaşkanı adayı olmamalıdır. Çünkü küçüklüğünden beri partizan olarak yetişmiştir. Bağımsız ve tarafsız olamaz” dedi. Yalçınbayır, 2007’de Erdoğan tarafından listeye konulmayınca Gül’ün kendisini arayarak üzgün olduğunu söylediğini, “AKP tüzüğünü eylemli olarak ihlal ettiği” gerekçesiyle Erdoğan’ı AKP ombudsmanı olan parti içi hakem kuruluna şikâyet etmek istediğini ancak buna izin verilmediğini belirtti. Yalçınbayır, AKP’nin geçen on yıllık süreciyle ilgili çarpıcı değerlendirmeler yaptı. Yalçınbayır şunları söyledi: ? Erdoğan çizdi Gül üzgünüm dedi: Erdoğan’ın 2007 seçimlerinde beni listeye koymaması kendi açısından doğrudur. Çünkü ben hep yanlış yapılanları söyledim. Ben listede olmayınca ertesi gün Abdullah Gül aradı. Üzgün olduğunu söyledi. Ben Gül’e, “Partide ortak karar almak anlayışı çok daha zorlaşmıştır” dedim. ? Hiç silinmez çizik: Biz parti tüzüğünü yazarken bağlayıcı grup kararı alınmasını zorlaştırdık, istisna haline getirdik. Milletvekillerinin özgür olması için. Gerçekten de bugüne kadar AKP’de hiç bağlayıcı grup kararı alınmamıştır. Ama öndeki grup başkanvekilleri, aykırı oy kullananları çizerler. Genel başkana sunarlar. Genel başkan kırmızı çizgiyi atar. O çiziği siz hiç silemezsiniz. ? Eleştiriyi hakaret sayıyor: Erdoğan, 2003 Ekim ayında Kızılcahamam kampında milletvekillerine söz hakkı verdi. Ben söz istedim, Tayyip Bey bana söz verme zaafında bulundu, “buyurun” dedi. Ben parti içi demokrasinin ne kadar önemli olduğunu milletvekillerinin özgür olmaları gerektiği yolunda bir konuşma yaptım. Ardından bazı milletvekilleri, “Parti içi demokrasi diyenler, özgürlük diyenler, fitne fesat yaratmak isteyenlerdir” şeklinde konuştu. Onun üzeri ? Başbakan yardımcılığı yapan Yalçınbayır, 2007’de Erdoğan’a ‘Cumhurbaşkanı adayı olma’ dediğini, bu nedenle listeye konulmadığını belirterek, “Bugün de aynı şeyi düşünüyorum. Aday olmamalıdır. Çünkü bağımsız ve tarafsız olamaz” dedi. ‘Bağımsız değil’ AKP: Yükselen Tek, Düşen Herkes Uzun zamandır yazacağım, sırasıdır şimdi. Hele şu ODTÜ macerası üzerine söylediklerinden sonra: AKP lideri, parti içinde ve ülkede yükselen tek kişidir. Bütün arkadaşları (çelik çekirdek dahil) hep ikinci, üçüncü sınıftır veya devre dışıdır. RTE, kendi yıldızını sürekli parlatırken, arkadaşlarının yıldızlarını da sönükleştirmektedir. Ama sürekli olarak. Parti tüzüğü gereğince üçüncü dönem milletvekili olamayacak “arkadaş”larına belediye başkanlıkları ayarlamayı düşünürken, kendisini ise ülkenin tek egemeni pozisyonuna yükseltme çabası içindedir. Parti tüzüğü sadece kendisine eşit davranmıyor! Parti tüzüğünü, sanki herkesi istediği zaman elemek için düzenlemiş! Başbakan’ın karşısında, kendi ayarında ve kendisine rakip tek kişi var: Abdullah Gül. Gül, gelinen siyasi durumda, kolay üstesinden gelemeyeceği bir siyasi kişilik. En büyük başağrısıdır, Gül. ??? Önce kısaca safdışı bıraktıklarını veya safdışı kalanları anımsayalım. Bir çetele tutmadım, aklıma ilk gelenlerden ikisi, Ertuğrul Yalçınbayır ve Abdüllatif Şener’dir. Bunlar siyasal dürüstlükleriyle tanınmışlardı ve en erken düşenler oldu RTE çevresinden. Unakıtan’lar, Dengi Mir’ler ve daha neler. Herhalde kabarık bir listeyi okurlar tamamlar... ??? RTE, ilan ettiği gönlündeki anayasa taslağı ile bütün partiyi, bütün arkadaşlarını aslında safdışı bırakmaktadır: Hükümeti tamamen Meclis dışından kurmayı hayal ederek! Cumhurbaşkanlığı Köşkü’ne çıkmak istiyor ama oradan da partiyi yönetecek, “partili cumhurbaşkanlığı”nı dayatıyor! Partiyi arkadaşlarına bırakmıyor, bırakamıyor; sanki partiyi yönetebilecek, buna layık ve ehliyetli, başka tek bir kimse yok orada!! Parti kendi yokluğunda biraz demokratikleşir, kendi sultasından kurtulur, insanlar da düşüncelerini özgürce dile getirir korkusu mu var? Ona göre RTE yoksa AKP de yok! Belki de öyle?! Onlara gizlice şunu diyor adeta: Ben varsam size de varsınız! İsteğine bakın: Partiyi yönetecek, hükümeti kuracak, Meclis’i atayacak, üstüne üstlük Köşk’te de oturacak! ??? RTE’nin tek bir eşiti var dedim; Abdullah Gül. Tam bir yıldan beri bunun analizlerini yapıyorum ve o yazıların hiçbiri eskimiş değil, taptaze duruyorlar! Önce bu tahlillere burun kıvıranlar, yeni yeni meseleyi ciddiye, gündemlerine alıyorlar. Cumhurbaşkanı Gül, her siyasi güncel konuda, RTE’ye inat farklı siyasal tercihlerini dile getiriyor. Başkanlık öngören anayasa görüşlerine itibar etmemişti; en son da kuvvetler ayrılığı görüşlerine katılmadı RTE’nin. Bunların bir çetelesini yayımlayacağım.. Başbakan, kuvvetler ayrılığı konusunda dile getirdiği o müthiş görüşlerinden, “konuşmam içinde cımbızladılar” diyerek hafiften yan çizdi. Baktı ki ne monarklığı kaldı ne diktatör hevesliliği... Ve bu istek ve sözlerinden en çok Gül’ün yararlandığını gördü! Gül, AKP ve çeşitli çevrelerde profilini hızla yükseltiyor. Bir noktayı daha belirteyim: Gül, dışarının daha çok tercih edeceği bir AKP lideri konumuna gelmiştir! Gül, yazıyorum: RTE’nin en büyük kâbusudur! 2014 Cumhuurbaşlığı seçimleri de RTE için karabasandır. Hangi koşullarda ve nasıl girecektir seçimlere, büyük bir bilinmezlikler içindedir. Kendisine çizdiği “başkanlık yolu” büyük olasılıkla bataklığa çıkıyor. MHP’yi ikna etmesi çok zordur. Bahçeli’nin (ve MHP’nin) defteri dürülür orada. ??? Olayı doğal seyrine bırakabilir mi Erdoğan? Yani düz cumhurbaşkanlığı ile yetinmek, parti başkanlığını ve hükümet kurmayı da artık yeni parti başkanına bırakmak gibi... Diğer bir olasılık: Tüzüğü değiştirmek ve yeniden Meclis’e girerek başbakan olarak kalmaktır! Şimdiki yarı etkili bir cumhurbaşkanlığı mı güçlü, başbakanlık mı.. Gül ile makam takasına yanaşır mı? Her durumda, RTE kendisi için başka bir siyasal yolun olmadığını görse ve bu takasa razı gelse bile... Eğer seçimleri, oyları azalarak da olsa yeniden kazanırlarsa, Gül’ün yönetimi RTE’den epey farklı olacaktır. RTE’nin yıldızı sönükleşmeye başlayabilir. O zaman çekirdek kadroya, yakın çalışma arkadaşlarına da gün doğabilir. Tabii, 20142015’ler Türkiyesi neler getirir, hangi olağanüstü koşulları yaşarız, bunlar bir kenara... Aday olma dedim: 2007’de daha Gül’ün adaylığı kesinleşmeden önce Erdoğan biz milletvekillerini 30’arlı gruplar halinde topladı ve görüşlerimizi aldı. Ben o toplantıda kendisine, ‘Sizin cumhurbaşkanı adaylığınıza karşıyım’ dedim ‘Siz küçüklüğünüzden beri partizansınız. Partilisiniz ve etkili bir biçimde partilisiniz. Bağımsızlığın ve tarafsızlığın söz konusu olduğu bir makam sizin bu geçmişinizle bağdaşmaz. Bu benim görüşüm’ dedim. İkinci olarak, ‘Siz icraatçısınız. İcraat projeye dayanır. Projenin hazırlığına dayanır, projenin yürütümüne, sonuçlandırılmasına dayanır. Bunların içinde çeşitli safhalar var. Bunların arkasını açarsan önemli şeyler var. Bu da bağımsızlık ve tarafsızlıkla bağdaşmaz’ gerekçesini söyledim. Köşk’e çıkamaz: 2014’te yapılacak cumhurbaşkanı seçimi için de görüşüm aynı. Ben Tayyip Bey’in cumhurbaşkanı olmasından yana değilim. Şüphesiz ki en şanslı kişilerdendir. O ayrı. Ama ben bu düşünceyle Köşk’e çıkabileceğini düşünmüyorum. ne ben “sataşma” olduğu gerekçesiyle söz istedim Tayyip Bey bana, “Sen söyleyeceklerini söyledin hatta bana hakaret ettin, otur” dedi ve söz vermedi. Hatta bana ilk kez orada “sen” dedi. Ben durmadım salona döndüm. “Düşünce açıklaması ile hakaret arasındaki farka dikkatlerinizi çekiyorum” dedi. Düşünce açıklaması ne hakaret ne? Yani her muhalefet edene muhalif görüş belirtene siz hakaret etti diye algılıyorsanız, düşünce özgürlüğüyle ilgili sizin anlayışınız odur. ? Erdoğan anketle lider olmuş: Ben parti kurulduğu zaman Gül’e “Siz niye genel başkan adayı değilsiniz, devlet tecrübeniz var, kariyeriniz var” diye sordum. Dedi ki “Biz parti kuruluşu zamanı bugünde de ğil daha önce de çeşitli kamuoyu yoklamaları yaptık, Tayyip Bey önde çıkıyor. Biz onu eşitler arası birinci görüyoruz. Buna uyacağız.” Buna uydular. ? AKP’nin ombudsmanı başvurumu almadı: Biz yanlıştan bizi koruması için parti içi demokrasiyi sağlamak için parti ombudsmanlığı anlamında parti içi demokrasi hakem kurulu oluşturduk. Ombudsman parti içinde demokrasinin ve ülkede demokrasinin geliştirilmesi için kuruldu. Parti içinde itilafların bu yolla halledilmesi için kuruldu. Bu kurulun bağımsız ve tarafsız olması lazım. Çünkü üyenin genel başkanı şikâyet hakkı var. Kurul hâlâ görevde ama hiçbir işlem yapmıyor. Yalçınbayır, din ve vicdan özgürlüklerinin önemine vurgu yapıyor: Ülkeyi imam hatipler gibi yönetemezsiniz Dincileşme ne zaman başladı: Biz Uludağ’da programı tartışırken birisi, “Muhafazakâr demokrat” kavramını önerdi. Oturduk, bu tartışmayı açtık. Sonuçta “AKP demokrat bir partidir” dedik. Muhafazakâr demokrat parti hiç partinin tüzüğünde yoktur. Söylemlerinde de yoktur. Yalçın Akdoğan ne zaman “Muhafazakâr Demokrasi” diye bir kitap yazdı, o zaman bu kavram başladı. Tayyip Bey’le Abdüllatif Şener arasındaki tartışmanın bir tanesi de budur. “AKP muhafazakâr demokrat mı demokrat mı?” Şener diyor ki; “Bana partinin yazılı metinlerinden bir yer gösterin AKP muhafazakâr demokrat partidir diye.” “Gösteremezsiniz” diyor, Erdoğan da “Gösteririm” diyor. Ama gösteremiyor. Gece yarısı 4+4+4 olmaz: Kişinin din ve vicdan özgürlüğü ve bunun önündeki engellerin kaldırılması meselesi ayrı, bu yola gitmek ayrı. Kişi yaptığının hesabını verir. Bu kişinin kendisiyle ilgilidir. Buna sizin karışmaya hakkınız yoktur. 4+4+4 gibi konular katılımcı bir anlayışla müzakere edilir. Muhalefetten kaçırılarak gece yarısı aklına gelerek bu işler olmaz. Parti içi adalet sorunu Bütün partilerde disiplin kurulu başkanına grup başkanvekili der ki “Bu işi bitir”. Olur mu böyle şey? Şimdi biz partinin tüzüğüne, “Bireyin hukuku korunacaktır”, “Azlık görüş sahiplerinin hukuku korunacaktır”, “Kişilerin kendi olma haklarına saygı gösterilecektir” ifadelerini niye yazıyorsunuz o zaman? Bu adil davranmaktan geçer. Parti içindeki adaletten geçer. Parti içinde hizip de olur. O da gayet doğaldır. Niye hizipten korkuyorsun? Niye illa onları ayrılıkçı görüyorsun? Parti içi demokrasi yok 1 Mart tezkere olayında Tayyip Bey’in tarzı farklı, Abdullah Bey’in tarzı farklı, Bülent Arınç’ın tarzı farklı oldu. Gül’e, “Hem grupta hem kamu önünde daha fazla konuşmak istiyorum” dedim. Bana “Ertuğrul Bey rica edeyim sen uluslararası hukuka uygunlukla ilgili hukuka uygunlukla ilgili söyledin. Onunla sınırlı kalsın. Zannediyor musun ki falan kişi bizden habersiz konuşuyor” karşılığını verdi. Bunlar iradenin tekliğini gösteriyor. Ülke yönetiyoruz imam hatip değil: Şimdi ben şunu söylediğim zaman birçok kişi kızdı bana. “5 grup başkanvekilinin 5’i de imam hatipli”. Bakın biz ülke yönetiyoruz, imam hatip yönetmiyoruz. İmam hatipler bu ülkenin önemli bir okuludur. Ama genel lisede okuyanlar yüzde 97 dolayındadır. Kişilerin din ve vicdan özgürlüğüyle ilgili istekleri olabilir. Onların karşılanma yöntemleri bulunur. Cemaat siyasete, siyaset cemaate hizmet etmesin. 3 Y ne oldu: Biz 3 Y ile gelmiştik ama bu 3 Y’nin yerinde yeller esiyor. Artık bizim lugatımızda ‘Y’lerle başlayan birçok sıfat var. Yağcılık var, yalakalık var, yalakçılık var, yalancılık var, yobazlık var.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle