16 Mayıs 2024 Perşembe English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
24 ARALIK 2012 PAZARTESİ CUMHURİYET SAYFA [email protected] KÜLTÜR 17 Büyük teslimiyet şarkısı İnsanlar kendilerinin belirlemediği bir gündemin içine dalıp onu isteklerine göre eğip bükebileceklerine ve bundan bir yarar sağlayabileceklerine ciddi ciddi inanıyorlar niye kentteki modernleşme hamlesi içinde tiyatroya önemli bir yer verdiğini araştırmanızı tavsiye ederim. Bir kentte kurulu yerleşik tiyatro, sosyal dokunun parçası haline geldiği oranda oradaki yaşamı olumlu yönde etkiler. Bunu özel tiyatrolar da yapabilir ve Anadolu’nun çeşitli kentlerinde bin bir güçlükle kurulup yaşatılan topluluklar hiç kuşkum yok ki sosyal ve kültürel yaşamda sayısız iz bırakıyorlardır. Ama onlar açısından bile yanı başlarında bir ödenekli tiyatronun varlığı azımsanamayacak bir destektir. Ödenekli tiyatrolar sadece istihdam ettikleri kadrolu sanatçılarla değil, iş olanağı yarattıkları kadrosuz ama mezun sanatçılarla da kadrosuz ama tiyatro âşığı gençlerle de var olurlar çünkü. Onlara çok az özel tiyatronun göze alabileceği prodüksiyonlarda çalışma olanağı vererek, tiyatro dinamiğini canlı tutarak, sahne ve teknik olanaklar sunarak yaparlar bunu. Maliyeci iseniz konuya farklı bir açıdan yaklaşabilirsiniz, siyasetçi iseniz farklı bir programınız olabilir, bunlar da eleştirilebilir, tartışılabilir ama anlaşılmaz değildir en azından. Ancak mesleğin içinden geldiğiniz halde, bu kurumların Türkiye’deki işlevini görmüyorsanız; tiyatro okullarından mezun olmuş sanatçıların niye işsiz kaldıklarını sorgulayacağınıza, kadrolu olmayan sanatçıların istihdam edilmesini veya Türkiye’nin bütçesinde tiyatroya niye bu kadar az pay ayrıldığını sorgulayacağınıza Devlet Tiyatroları’nın halini, bütçesini vb., sizin belirlemediğiniz bir gündeme eklenerek eleştirmeye gayret ediyorsanız, Üsküdar’dan ilerleyen atın arkasından daha çok bakarsınız, orkestraya daha çok katılıp uygun adım yürürsünüz, Cesaret Ana’nın “Büyük Teslimiyet Şarkısı”nda söylediği gibi. Mevlana’dan Yunus’tan... Acaba kimden bir şeyler alıp söylesek de kalpleri biraz yumuşatsak? Sizin aklınıza geliyor mu? Mevlana’dan mı dediniz? Daha geçen hafta ölümünün 737. yılı nedeniyle Şebi Arus törenleri yapılan o ulu kişinin sözlerinin de, yeni Türkçeyle yazayım, üzgünüm ama pek yararlı olacağını sanmıyorum. O kavuşma gecesinde yine pek hisli sözler edilmiştir, okumadım, dinlemedim, merak da etmedim. Rumi’nin “gel kim olursan gel” dediği söylenmiş, üstelik onaylanmıştır. Adını “hümanizm” olarak belirtmeseler de o büyük mutasavvıfın, velinin insan sevgisinden, yolu yok, mutlaka söz etmişlerdir. Bilmem ki onun dünya nimetleri arasında en çekici olan mal, mülk, şöhret, makam hırslarını da kınayıcı; gururundan geçilmeyenleri, kibrinden yanına varılmayanları, büyüklük hastalığına yakalananları eleştirici bir âlim olduğunu da söylemişler midir? Bir de “Senin gücün adalettir, azgınlık değil! Kendine yapılmasını istemediğin bir şeyi başkasına nasıl vebal görüyorsun?” diye yönetenleri uyardığını söyleyen çıkmış mıdır? “Dünle beraber gitti cancağzım” dizesi değilse de “Şimdi yeni şeyler söylemek lazım” dizesi mutlaka anılmıştır. Anılan yalnızca Mevlana Celaleddin Rumi değil ki, Hünkâr Hacı Bektaş Veli de dillerden düşmüyor, onun öğretisinin örnek olması gerektiğinden, bu öğretinin 73 milletin ve dilin eşitliğini öngördüğünden, varsılı yoksula yeğ tutmadığından dem vuruluyor. Şebi Arus, Hacıbektaş törenleri yapılıyor, oralarda konuşan, başta “devletlü”ler olmak üzere tüm yönetenler, sanırsınız ki hepsi Mevlana’nın Hacı Bektaş’ın müridleri. Öyle güzel, derin, hisli, vicdani konuşuyorlar ki, sanki Taptuk’un kapısındaki Derviş Yunus hepsi de. Derviş Yunus, onun için yapılan törenlerde de “Bizim Yunus” diye paylaşılamayan Türkmen kocası Yunus Emre: “Ey âşıklar, ey âşıklar/ Aşk mezhebi dindir bana” diyen, Mevlana’nın çağdaşı bilge ozan. Şimdi ders kitabından “Cennet cennet dedikleri/ Birkaç köşkle birkaç huri/ İsteyene ver onları/ Bana seni gerek seni” dizeleri “bilinmeyen bir nedenle” çıkarılan ozan. Onun da zaten yönetenlerle başı dertte, hem de 700 yıl sonra, ondan bir nefesle kimsenin kalbinin yumuşayacağını sanmam. Artık muharrem “iftar”ı da veriliyor, Kerbela şehitleri anılıyor, Hüseyin’in mazlumluğu, onun bir “insanlık şehidi” olduğu vurgulanıyor, Hz. Ali’nin merhameti anlatılıyor…İyi güzel de niye kalpler yumuşamıyor, yumuşayacağına giderek sertleşiyor, gözler kanlanıyor, sözler kinleniyor? Bunca veli, ulu, şehit, arif, âlim, sufi, ozan size, kalplerinize hiç mi bir şey söylemiyor, bu kadar mı kilitli kalpleriniz, yoksa kendinizden olduğuna kendinizi de, nasıl oluyorsa, inandırdığınız o “ermiş abdal” Neşet Ertaş’ın “Gönül Dağı”nı da “kibir dağı” filan diye mi dinliyorsunuz? Tanrı kalplerinize merhamet, sözlerinize yumuşaklık versin, versin ki coplar ODTÜ’de de başka okullarda da öğrencilere inmesin, yaralamasın! Sözler de gönlümüzü yaralayıp içimizi yakmasın! u memlekette tuhaf bir yanılsama gelişti: İnsanlar kendilerinin belirlemediği bir gündemin içine dalıp onu isteklerine göre eğip bükebileceklerine ve bundan bir yarar sağlayabileceklerine ciddi ciddi inanıyorlar. Ama çoğunlukla gizliaçık çıkarlarla hareket edildiği ve gündem belirleme gücünden yoksun olunduğu için genellikle sonunda atı alan Üsküdar’ı geçiyor. Sonra yeni bir gündem geliyor, aynı saçma ve içler acısı oyun yineleniyor. B Van Devlet Tiyatrosu, depremde binaları yıkıldıktan sonra kurulan çadırda sezonu ‘ Mem ile Zin’ oyunuyla açtı. Devlet Tiyatroları Devlet Tiyatroları, üzücü tartışmalarla dolu bir yılı geride bırakıyor. Bence asıl üzücü olan, mesleğin içinden sanatçıların, dayatılmış bir gündeme kendi problemleri, kısa vadeli amaçları, basit çıkarlarıyla dalmakta ve bunu birtakım ilke tartışmalarıyla süslemekte gösterdikleri aceleydi. Güçlü olanın belirlediği gündem içinde altta kalanı eleştirmenin “dayanılmaz hafifliğini” yaşamak, itilip kakılmış hayatlar içinde bir kez de olsa güçlü olmanın keyfini paylaşmak isteyenlerin iç bulandırıcı manzaralarına artık alışsak da insanın hayatını verdiği bir sanat dalında buna tanık olmanın ayrı bir yaralayıcılığı var. Ne güzel söylemiş Pir Sultan Abdal: “Şu ellerin taşı bana hiç değmez/İlle de dostun bir tek gülü yâreler beni.” Ustalarımdan öğrendiğim Ben Devlet Tiyatroları bünyesinde çalışmaya 2000 yılında başladım. 2007 kışları, tiyatro yapma yılından beri de rejisör ? Türkiye’nin bütçesinde kadrosunda çalışmaya tiyatroya niye bu kadar az pay biçimleri belki farklıydı ama tiyatroya verdikledevam ediyorum. Bu ayrıldığını sorgulayacağınıza ri değerde, onu bir yasüreçte hiç sıkıntı çekDevlet Tiyatroları’nın halini, şam biçimi olarak algımedim mi? Özellikle layışlarında, bu memleŞehir Tiyatroları’ndaki bütçesini vb., sizin tiyatroya ve ge10 yıllık geçmişime ve belirlemediğiniz bir gündeme ketin nelde sanata duyduğu o dönem itibarıyla topeklenerek eleştirmeye gayret vazgeçilmez gereksinilam 35 yılı bulan sanat mi idrak edişlerinde yaşamıma karşın kadediyorsanız, Üsküdar’dan rosuz çalışmak zorunda ilerleyen atın arkasından daha emin olun hiçbir farklılık yoktu. kaldığım dönemde çok çok bakarsınız, orkestraya Devlet Tiyatrolaçektim. Ama bu sıkındaha çok katılıp uygun adım rı’nın internet sitesine tılar beni hiçbir zaman Devlet Tiyatroları’nın yürürsünüz, Cesaret Ana’nın girdiğinizde bugün İstanbul ve Ankara’nın varlığını sorgulamaya “Büyük Teslimiyet Şarkısı”nda dışında, tam 19 bölgede itmedi. Çünkü böylesi söylediği gibi. faaliyet gösterdiğini kurumların insanlarla göreceksiniz. Şöyle dikaim olmadığını, halyebilirsiniz tabii: Bu kın vergileriyle kurulan kadar çok yerleşik tiyatroya ne gerek ve yaşatılan bu kurumların Türkiye var? Turnelerle de bu işi götürebilirler için ne ifade ettiğine, nasıl bir işlevi pekâlâ. Eğer bu fikirdeyseniz, size Ahyerine getirdiğine göre değerlendirilmet Vefik Paşa’nın Bursa Valiliği dömesi gerektiğini biliyorum. neminde niye kentte bir tiyatro kurduBu bilgiyi başta Muhsin Ertuğrul ğunu, niye İstanbul’da yıktırılan Geolmak üzere, sanat yaşamımda bana el dikpaşa Tiyatrosu’nun oyuncularını hivermiş tüm ustalarımdan öğrendim. Onların siyasal, kültürel, toplumsal ba mayesine alarak Bursa’ya getirttiğini, DERNEĞİN 25 YILINI ANLATAN KİTABIN TANITIM GECESİ YAPILDI ‘PERİ DEVDEN KORKUYOR’ BU AKŞAM HAYAL KAHVESİ’NDE ‘UPSD: Çeyrek Yüzyıldan Taşanlar’ fotoğraf, gazete kupürü ve Kültür Servisi UlusUPSD’nin yurtiçi yurtdılararası Plastik Sanatlar şı aktivitelerinin izlerine Derneği’nin (UPSD) 25 yıyer veriliyor. Baykam, gelını anlatan “UPSD: Çeycede yaptığı konuşmada rek Yüzyıldan Taşanlar” tüm yönetim kurullarına kitabı Pera Palas’ta gerçekve eski başkanlara teşekleştirilen gecede tanıtıldı. kür ederek, “İçinden geçGeceye, UPSD üyeleri, tiğimiz bu çok vahim dökültür sanat dünyasından nemde, demokrasiyi kopek çok sanatçı, koleksiyoruma kararlılığıyla, ner ve galericiler katıldı. UPSD’ye bu toplum her Piramid Yayıncılık’tan Bedri Baykam zamankinden daha çok çıkan kitap, derneğin 25 ihtiyaç duymaktadır. yılını anlatan belge ve fotoğraf arşivi seçkilerinden oluşuyor. Derneğimizin giderek artan bir 852 sayfalık kitapta, UPSD Başkanı sorumluluk duygusuyla ülkemizin aydınlanmacı ilerici temelleriBedri Baykam’ın sunuş yazısının ne sahip çıkacaktır” dedi. ardından, eski dönem başkanlarının Gece Mine Mucur’un piyano ve kurucu üyelerin derneği ve Türk dinletisi eşliğinde sona erdi. sanat ortamını anlatan yazılarına, İran kültürü sahnede Kültür Servisi Özgür ve Zeynep Erkekli’nin kurduğu Tiyatro Kartela, İranlı yazar Abbas Hekim’in aynı adlı öyküsünün omurgasını oluşturduğu “Peri Devden Korkuyor” adlı oyunu, bugün Beyoğlu Hayal Kahvesi’nde izleyiciyle buluşturuyor. Mehmet Kanar’ın çevirisinden Özgür Erkekli’nin uyarlayıp yönettiği, İstanbul Devlet Tiyatrosu oyuncularından Zeynep Erkekli ve Gözde Çetiner’in rol aldığı “Peri Devden Korkuyor”, 12 Kasım’da Emek Sahnesi’nde ilk gösterimini yapmıştı. İran edebiyatının çeşitli dönemlerinden ve İran kültüründen birçok öğeyi barındıran oyun, bir baba ile oğlunun masallar hakkında konuşmasıyla başlıyor. Özgür Erkekli; “Oyun çalışırken ya da seçerken önce İran dünyası her şeyiyle, hem edebiyat hem de görsel sanatlardaki derinliği, eğretilemelerin simgelerin etkili oluşu çekti beni. Oyunu, herhangi bir anlatı metnini ele alıp kutu bir dekorun içine sokmadan veya genel geçer diyalog tekniği kalıbına sıkıştırmadan, doğaçlamalarla sahneye taşımanın riskinin çekiciliği de beni heyecanlandırdı” diyor. (www.hayalkahvesibeyoglu.com/tr) Madonnazedeler şikâyetçi ? Kültür Servisi Madonna, MDNA turnesi kapsamında çarşamba günü Şili’deki konserine iki saat gecikmeli çıkınca, hayranlarının tepkisine neden oldu. Sanatçının geç kaldığı konserde ayrıca, 8 şarkıyı da atlamak zorunda kalması üzerine 650 kişi, tüketici hakları komisyonuna giderek Madonna hakkında şikayette bulundu. Komisyon, konseri organize eden şirketle görüşmelerine devam ediyor. Atatürk’ün “Etimin ve kemiğimin babası Ali Rıza Efendi ise; fikrimin babası ZİYA GÖKALP’tir.” dediği büyük Türkçü’nün Türk Milliyetçiliğini sistemleştirdiği eserler. (Sadeleştiren: Yalçın TOKER İş Sanat’ta Virtuoso konserleri İş Sanat, Virtuoso konserleri kapsamında üç önemli virtüözü ağırladı. Klasik müzik tutkunlarının merakla beklediği Isabelle Faust, Alexander Melnikov ve Alexander Rudin, bu özel konserde Schumann, Beethoven ve Smetana’nın eserlerini yorumladı. Üçlü, konserin ikinci yarısında Smetana’nın Piyanolu Trio’sunu yorumladı. Keman, piyano ve çellonun uyumu, konserin sonunda dakikalarca alkışlandı.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle