Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
24 ARALIK 2012 PAZARTESİ CUMHURİYET SAYFA ekonomi@cumhuriyet.com.tr EKONOMİ 11 Türk Petrol Yasa Tasarısı ile yabancılara sermaye ve kâr transferinde kolaylık ve vergi muafiyeti geliyor Yok böyle olanak! Herkes pazarlığını kendi yapacak TBMM’ye sunduğu “Türk Petrol Yasa Tasarısı” ile araştırma izni, arama ve işletme ruhsatı sahiplerine, yatırım indirimi ve vergi muafiyeti de dahil olmak üzere geniş olanaklar sağlıyor. Yabancı yatırımcılara, vergi istisnasının yanı sıra sermaye ve kâr transferlerinde kolaylık da getiriliyor. Tasarıya göre petrol hakkı sahiplerinin, kazançları üzerinden ödemekle yükümlü bulundukları vergiler ve hissedarları adına yapmaları gereken gelir vergileri kesintisi toplamı yüzde 40’ı geçemeyecek. Bir arayıcı veya işletmeci, ürettiği petrolün sekizde birini devlet hissesi olarak ödemekle yükümlü ola Şirket su arama ? Tasarıya göre arayıcı veya işletmeci, su arama ve bulunan ve bulunan suları kulsuları kullanma hakkına sahip olacak. Hazine arazilerini de lanma hakkına sahip kullanabilecek. İhraç ettiği petrolden sağladığı dövizi ANKARA olacak. Hükümetin, Ormanlar ve milyurtdışında muhafaza edebilecek. MUSTAFA ÇAKIR AKP Uzaklaştırıyor! Tarihin bir gerçeği var. Son yıllarında hasta adam denilse de Osmanlı Avrupa’nın adamıdır. Cumhuriyet, o hasta adamı iyileştirme; hukukuyla, eğitimiyle, kurumlarıyla, bilimi ve sanatıyla Avrupa’da geçerli olan değerlerin bu topraklarda da yerleşmesi ve bunun başta sanayileşme olmak üzere ekonomik gelişmeyle tamamlanması çabasıdır! Cumhuriyetin çok doğal bir sonucu Türkiye, siyasetten spora, bilimden sanata uzanan Avrupa’daki tüm kurumlaşmaların tartışmasız bir bileşeni olmuştur. Ancak, AKP iktidarı ülkeyi yalnız AB üyeliğinden değil, Avrupa’da geçerli ve Cumhuriyet’in temelini oluşturan değerlerden de hızla uzaklaştırmaktadır. ??? Avrupa Nükleer Araştırma Merkezi CERN’e Türkiye, düşünebiliyor musunuz, kendi isteğiyle tam üye olmadı. Yarım asra yakın bir süredir Türkiye CERN’in aday üyesidir; bugünlerde İsrail, Sırbistan ve Güney Kıbrıs ile birlikte tam üyeliğe geçecekti. AKP hükümetinin kendi dünya görüşü çerçevesinde yönetimlerini biçimlendirdiği iki kurum, TAEKTürkiye Atom Enerjisi Kurumu ve TÜBİTAK 70 milyon TL üyelik giriş ödentisinin yüksek olduğu; ülkenin bilimsel altyapısının ve girişimciliğinin yetersizliği nedeniyle tam üyelikten bu ödenti ölçüsünde yararlanılamayacağı gibi sudan gerekçelerle CERN’e tam üyeliğe karşı çıktı. Bunun üzerine yaklaşık bir ay önce yurtiçinden ve dışından birçoğu ODTÜ mezunu, parçacık fiziği alanında çalışan 34 bilim insanımız, tam bir duyarlık ve sorumlulukla CERN’e tam üyeliğin gerçekleşmesi için Başbakan ve Dışişleri Bakanı’na başvurdu; sonuç alamadı. Bu yazıya (dosyalar.hurriyet.com.tr/cernmektup.pdf) adresinden ulaşabilirsiniz. Aynı grup geçen hafta “tam üyelik başvurumuzu geri çekmemizi” bir sorun olarak gödüklerini açıkladı. Bu büyük ve ülkenin geleceğini birebir ilgilendiren bilimsel cinayet ana akım gazete ve TV’lerde yeterince gündeme getirilmedi. Üzerine ölü toprağı serilmiş olan üniversiteler bu konuda da sustu. Siyasette ise CERN konusunda sessizliğini koruyan ana muhalefet, tam üyeliğinin AKP tarafından engellendiği günlerde Şebi Arus’da protokol konuşmalarının kaldırılmış olmasını kınıyordu! Bilindiği gibi CERN’de geçen temmuzda insanlık tarihinin en büyük yaradılış deneyi yapıldı ve Tanrı parçacığının “inandırıcı izleri” bulundu. Aslında CERN, her alanda bilimin geleceğinin büyük deneylerinin yapıldığı dünyanın en önde gelen bir araştırma merkezidir. AKP iktidarı, ABD’den Çin’e gıpta ile bakılan dünyanın bu en önde gelen bilim kurumuna Türkiye’nin tam üye olmasını engelliyor! Bununla da kalınmıyor; TÜBİTAK meme kanseri konusunda Almanya ve Türkiye’deki uzmanların yapacağı ortak bir bilimsel araştırmaya destek vermedi. Aynı TÜBİTAK’ın Göktürk2 projesinden 30; TÜBİTAK Uzay’dan da 80’e yakın uzman kişinin ayrıldığı; ayrılmak zorunda bırakıldığı ya da emekli olmayı seçtiği açıklandı (Radikal, 21, 22 Aralık). Bu durumda ODTÜ’nün, başta öğrencileri, tüm bileşenleriyle, toplumun geleceğini karartan bu gelişmeler karşısında üniversitelerine giren polislere karşı onurlu bir tutumla direnmeleri çok anlamlı ve yerinde değil mi? ??? Sanata şaşı bakışı bilinen AKP’nin TRT’si, Eurovizyon’a 2013’te katılmama kararı almış! Bu iki büyük kurumsal kopuş, Türkiye’nin bilim ve sanatta ilerleme yolcuğunun önemli geri dönüş dönemeçleridir. Gerçekte AKP’nin Türkiye’yi uzaklaştırdığı yalnızca Avrupa’nın en ileri bilim ve sanat kurumları değildir. Uzaklaşılan, özgürlüğü, eşitliği, bilimin yol göstericiliğini, sanatın yaratıcılığını amaç edinen uygarlık anlayışıdır. ??? Cumhuriyetin değerlerini yılmadan savunan Yeni Adana gazetesinin yarınki 95. yaş gününü kutluyorum. Ekonomi Servisi Enerji Piyasası Düzenleme Kurulu (EPDK), 1 Ocak 2013’ten itibaren konut tüketicileri (evsel tüketiciler) hariç olmak üzere doğalgazda serbest tüketici limitini sıfırladı. EPDK, konut tüketicileri için serbest tüketici olma sınırını yılık 300 bin metreküp olarak belirlerken elektrik ve ısı enerjisi üreten kojenerasyon tesisi sahibi kişiler ve kullanıcı birliklerinin “tüketim miktarına bakılmaksızın” serbest tüketici statüsünde olmasını kararlaştırdı. EPDK Başkanı Hasan Köktaş, serbest tüketicinin, kullanacağı enerjinin miktarını ve fiyatını tedarikçisi ile yapacağı pazarlıkla ve ikili anlaşmayla alabilen tüketici anlamına geldiğini belirtti. Köktaş, “Serbest tüketici limitlerini düşürmemizin tüketiciler ve tedarikçiler açısından birçok faydası var. Piyasadaki enerji tedarikçileri ve serbest tüketicilerin sayısı arttıkça, ? DİSKAR’a göre; ekonomi 34 tedarikçiler, rekabet ortamında hem hizmetsenede 3.7 kat büyüdü, asgari leri geliştirme hem de maliyetleri düşüreücret neredeyse yerinde saydı. rek daha ucuza doğalgaz ve elektrik satmak durumunda kalıyor” dedi. Ekonomi Servisi Devrimci Öte yandan Gazprom, gaz fiyatlarını indireceği yönündeki iddiaları yalanladı. İşçi Sendikaları Konfedarasyonu Gazprom yetkilileri Avrupa’ya yönelik Araştırma Enstitüsü (DİSKAR), 34 doğalgaz fiyatını düşürmediklerini, yıllık bir dönem için ekonomi sabit fiGazprom’un herhangi bir ülkeye yöyatlarla 3.7 kat büyürken asgari ücretin nelik fiyatı tek taraflı yüzde 9’luk gelişme ile neredeyse yerinde olarak belirsaydığını vurguladı. lemedikleDİSKAR asgari ücret raporunda şu tesrini söybitlere ve taleplere yer verdi: ledi. cak. Tasarıda yer alan düzenlemeler özetle şöyle: Yabancı şirketler, “ithal ettikleri sermayelerini, getirdikleri döviz cinsinden, ancak transfer tarihindeki kur üzerinden transfer edinceye kadar elde ettikleri gelirleri, devlet hissesi hariç” kurumlar ve gelir vergilerinden istisna edebilecek. Arama ruhsatının süresi karalarda 5, denizlerde 8 yıl olacak. İşletme ruhsatı sahibine talebi halinde ürettiği petrolü nakletmek üzere boru hattı inşa izni de verilecek. Petrol hakkı sahibi, arama veya işletme ruhsatında veya civarındaki arazinin kullanma hakkını, arazi özel mülkiyet konusu ise anlaşma, anlaşmazlık durumunda kamulaştırma yoluyla elde edebilecek. Hazine arazileri de kullanılabilecek. li parklardaki ruhsat ve izin alanlarında, petrol arama ve işletme faaliyetleri yapılabilecek. Petrol hakkı sahibinin, petrol işlemlerinde kullanılacak malzemeyi, ekipmanı, akaryakıtı ithal etmesi ya da yurtiçinden teslim alması, gümrük vergisinden, harçlardan, damga vergisinden müstesna olacak. İthal edilecek malzemelerde TSE’nin uygunluk değerlendirmesi aranmayacak. Petrol hakkı sahibi ihraç ettiği petrolden sağladığı dövizi yurtdışında muhafaza edebilecek. Yabancıların Çalışma İzinleri Hakkında Yasa hükümlerine bağlı olmaksızın 6 ay süreyle yabancı personel çalıştırabilecek. Kalkınmada öncelikli illerde yaptıkları yatırımlar için uygulanan teşviklerden yararlandırılacak. Asgari ücret eridi İnci’de bayrak değişimi Ekonomi Servisi Otomotiv, üretim, satışpazarlama, sigorta, lojistik ve atık yönetimi alanında 15 şirketi, 2 bini aşan çalışanıyla faaliyet gösteren İnci Holding’te yönetim kurulu başkanlığı görevini Perihan İnci devraldı. İzmir’de düzenlenen “Cevdet İnci’yi Anma ve Yeni Yıla Merhaba” gecesinde üç yıldır İnci Holding Yönetim Kurulu Başkanlığını yürüten Meral İnci Zaim bayrağı ikinci kuşağın son temsilcisi Perihan İnci’ye devretti. Meral İnci Zaim, holding cirosunun son üç yılda iki katına çıkarak 1 milyar TL’ye ulaştığı bilgisini verdi. Perihan İnci “İlk şirketimizin kuruluşundan bu yana, geçmiş 60 yılımızda gerçekleştirdiğimiz başarılarımıza yenilerini ekleyeceğiz. 2023’te dünyanın otomotiv yan sanayinde, ilk bin şirket arasında yerimizi almaya kararlıyız” Meral İnci Zaim dedi. Halbuki asgari ücret ekonomik büyüme oranında bir artış kaydetseydi bugün net 2 bin 251 TL ve 950 Avro olacaktı. Her bir aile ferdi için öğün başına sadece 72 kuruş gıda harcaması yapılabilen asgari ücret Türkiye’nin ayıbıdır. Asgari Ücret Tespit Komisyonu lağvedilmeli. Görüşmeler kamuoyuna açık hale getirilmeli, anlaşmazlık durumunda işçilerin üretimden gelen güçlerini kullanabilecekleri yasal zeminler oluşturulmalı. Asgari ücretin herkese bölge, yaş, işkolu vb. ayrımı yapılmaksızın aynı oranda belirlenmesi esas alınmalı. Asgari ücret gelir dağılımını düzenleyici yönde belirlenmeli ve ekonomik büyümeden pay almalı. Asgari ücret vergi dışı bırakılmalı. değerlerine” saygı göstermez; küçümser, eleştirir, hatta kendi saplantılarıyla, ürünleriyle bu değerleri kirletir, yozlaştırır. Yapıtının halk tarafından beğenilmesini, yüceltilmesini isteyen bir sanatçının halkın değerlerine ters, bunlara tepeden bakan estetik ürünler yaratması adeta bir “çılgınlık” olmuyor mu? Neticede halk bu ürünleri reddeder, ilgilenmez, sanatçı açlıktan ölür gider. Öyleyse siyasi iktidardakilerin sanatçıyla alıp veremedikleri nedir? Neden bu geleceği olmayan garip yaratıktan bu kadar korkarlar? Bu “çılgınlığın”, egemen sınıfların korkusunun “sırrı”, “toplumun, halkın değerleri” olarak sunulan şeyin, aslında, dünkü/bugünkü egemen sınıfların değerleri olduğunu görmeye başladığımızda hemen ortadan kalkar. Halka bu kadar “ters”, yabancı vb. birinin neden bu kadar korku yarattığı da böylece anlaşılmış olur. Halkın bu “yabancıya” neden düşman olmadığı, hatta çoğu zaman ilgi duyduğu da... Platon bu konuyu Sokrates diyaloglarında derinlemesine tartışmış, sansürün, halkı devletin, toplumun (sitenin) değerlerine uygun yönde eğitecek ürünlerin yaratılmasının olasılığı üzerinde durmuş. Platon o olağanüstü dehasıyla, bunların ortaya, kimsenin ilgisini çekmeyecek, bıktırıcı, can sıkıcı şeyler çıkarmaktan başka bir işe yaramayan boş çabalar olacağını görmüş, sonunda çözümü sanatçıyı “site”den kovmakta bulmuş. Perihan İnci “Muhteşem Yüzyıl” dizisinin bir estetik ürün olarak sanat sayılabileceğini düşünmüyorum ama başarılı bir eğlence kaynağı (hatta kitsch), çokuluslu, çokkültürlü geniş bir coğrafyada yaygın bir izleyiciye/tüketiciye ulaşan meta olduğu ortada. “Muhteşem Yüzyıl”, diğer birçok TV dizisi, Türkiye kültür endüstrisinin ürünü, Türkiye kapitalizminin, modern popüler kültürünün temsilcisi, önemli ihraç malı, kronik kaynak sıkıntısı çeken Türkiye kapitalizmi açısından gelir kaynağıdır. Ek olarak yarattıkları iş olanaklarıyla, yan sanayileriyle birlikte bu diziler adeta birer altın yumurtlayan tavuktur. Başbakan Tayyip Erdoğan, “Muhteşem Yüzyıl”ı ahlaki değerlere, tarihi mirasa ters bir yapıt olarak yerden yere vurunca, sanırım bu tavuğa ölümcül, diğer tavuklara sıçrama olasılığı çok yüksek bir virüs bulaştı. Bu, kendi yapısal kapitalist gereksinimlerini ikinci plana çekerek siyasi iktidarın kaprisine, “propaganda” kurallarına uyma virüsüdür. Bu virüs eğlendirme yeteneğini kaybettirir; izleyicilerde bıkkınlık, can sıkıntısı, ilgisizlik yaratır. Bu tür tavuklar gıdalarını izleyicilerin ilgisinden aldıklarından kısa bir süre sonra ölmeye başlıyorlar. Sanat, Eğlence, Propaganda (Muhteşem Yüzyıl) Dünyanın en eski konusu Estetik etkinlik ve siyasi iktidar ilişkisi aslında dünyanın en eski konusu. Bu ilişki üzerine düşünmeye başlayınca, daha sıra Kant, Hegel, Lukas, Croce, Heidegger gibi düşünürlere gelmeden, önümüze Sokrates/Platon ve Aristotales çıkıyor. Bu konu işte bu kadar eski, o kadar da ilginç. Devlet, egemen sınıf; bu ikisi adına konuşanlar sanatçıyı, sanatı sevmiyor, en azından kuşkuyla karşılıyorlar. Bunlara göre sanatçı “bencildir”, “toplumun”, “halkın Bu bağlamda, öğrencisi Aristotales’in “Poetika”sını, Platon’un ortaya attığı soruna bir çözüm bulma çabası olarak görebiliriz: Devleti tehdit etmeyen ama can sıkıcı da olmayan, estetik açıdan başarılı ürünler üretmek için el kitabı gibi bir şey; adeta “ustaların” eserlerinin sırrını çözüp estetik ürün üreticisine sunulan bir “teknolojik” kurallar listesi... Aristotales’in çok başarılı olduğu kesin! Bu başarının çapını, bu kurallara göre üretilen, kralları, peygamberleri, azizleri yücelten estetik ürünlerin yüzyıllarca sarayların, kiliselerin, köşklerin duvarlarını, tavanlarını salonlarını süslemiş olmasında görebiliriz. Bu ürünlerin, olağanüstü teknik başarısı, en azından en önemlilerini belki “kitsch” olmaktan kurtarır ama egemen düzeni yücelten, anlatan, üreten birer “propaganda” olmaktan kurtarmaz. Sanatkitsch ikileminin, propaganda kavramının “modern zamanların”, kapitalizmin, estetik ürünleri eski rejimi eleştiren, “yeni insanı yapan” araçlar olarak üretmeye başlamasından bu yana geliştirildiğini anımsamak da yararlı olabilir. Bugün sanat üzerinde düşünürken de Aristotales’in “kurallarından” değil, Platon’u korkutan şeyi, sanatçının “düzen bozucu” etkisini anlamaya çalışmaktan başlamak gerekir. Bu bağlamda, günümüzde muhafazakârlığın, neoliberalizmin kendini Aristotales’e dayandırması, her türlü “siyasi felaketin”, “toplum mühendisliği belasının” arkasında Platon’un mirasını bulması da ayrıca anlamlıdır. ‘Muhteşem Yüzyıl’ın başarısı Bu kısa, genel anımsatmalardan sonra, TV dizilerine dönersek; “Muhteşem Yüzyıl” ve benzerlerin başarısını, hem içerikleri hem de bu içeriği sunmaları açısından iki koşula bağlayabiliriz: Birincisi, bu diziler, tekelci kapitalizmin finansasanayimedya savunma kompleksinin “gösteri toplumu” olarak tanımlanan özelliklerine çok uygun yapıtlardır. Bu diziler izleyicide kapitalist zamanın, emek tüketim sürecinin hızının yarattığı günlük yorgunluğunu, stresi, bunların kaynaklarını düşünmesini engelleyerek gerçekten kaçmasına, yaşama katlanmasına olanak sağlayan fantezileri, seksaşkduygusallık, şiddetiktidarentrika, masumiyetsuçlulukadalethaksızlık denklemlerinde en düşük ortak paydayı yakalayarak üretiyorlar; en geniş kitlenin duygularını gıdıklıyor, gizli arzularını uyandırıyorlar (biraz zorlarsak burada “yıkıcı” bir unsur bile bulabiliriz). Özetle bu diziler kitlelerin “mutsuzluklarını” yönetiyor, eğlendiriyor, ertesi gün topluma, “akıllarını” korumaya devam ederek geri dönmelerine, üretici, tüketici, uysal vatandaş olmalarına vazgeçilmez katkılar yapıyorlar. İkincisi, bu diziler özellikle Ortadoğu’nun açık diktatörlüklerinde, Balkanlar’ın dağınık, düzensiz toplumlarında yaşayanlara, bir düzen imajı, olasılıklar yelpazesi, kendi toplumlarında bastırılan arzu nesnelerinin görüntülerini sunuyorlar. “Muhteşem Yüzyıl” özellikle “sorunlu”. Bu dizi, Müslüman egemen sınıflara, saray entrikalarının, kardeş cinayetlerinin, padişahın bir insan, biyolojik varlık, “arzulayan makine” (Deleuze and Guattari) olarak yaşamına ilişkin, “sevimsiz” resimlerin yansıdığı bir ayna sunuyor. Bu dizilerin, halk arasında ilgi çekmelerinin nedenleri, ekonomik başarıları da burada yatıyor. Başbakan’ın Muhteşem Yüzyıl’a yönelik, ahlak, tarih temelli saldırısıyla başlayan süreç yalnızca bu diziyi etkilemekle kalmayacak. Diğer diziler de siyasal İslamın değerlerine uymaya çalıştıkça devletin eğitim araçlarına, dolayısıyla sıkıcı bir propagandaya dönüşmeye başlayacak, eğlendirici olma özelliklerini, dolayısıyla müşterilerini, piyasalarını kaybedecekler, hatta Türkiye kapitalizminin temsilcisi olmaktan çıkacaklar. İçimden “beter olsunlar” demek geçiyor ama sorun, siyasal İslamın toplumsal mühendislik projesinin dalgalarının bu kıyılara kadar uzanması bağlamında, kişisel duygulara kapılmaya izin vermeyecek kadar önemli... Protestolu senet sayısı patladı Ekonomi Servisi Protestolu senet sayısı kasımda geçen yılın aynı ayına göre yüzde 35.6 artışla 116 bin 807 adete yükseldi. Protestolu senet tutarı ise yüzde 60.5 artışla 769 milyon 224 bin TL’ye ulaştı. Ocakkasım döneminde protestolu senet sayısı yüzde 17.1 oranında artışla 978 bin 914 adete çıkarken protestolu senet tutarı yüzde 41.9 artışla 6 milyar 268 milyon TL oldu. Protestolu senet tutarının yüzde 93.9’unu 2 bin TL ve üstü senetler oluşturdu. Tekstilci faiz indirimi istiyor DENİZLİ (AA) Türkiye Moda ve Hazır Giyim Federasyonu Başkan Yardımcısı İsa Dal, bankaların sağladığı kredi faiz oranlarının, reel sektörün üzerinde önemli baskı oluşturduğunu söyledi. KOBİ’lerin düşük faize ulaşma imkânına sahip olmadığını belirten Dal, “Dünyada faiz oranları düşük olmasına rağmen Türkiye’de hâlâ yüksek. ‘Kazankazan’ formülü üzerinde uzlaşılmalı. İki taraf da kazanmalı. Bankalar tek taraflı kazanıyor. Türk KOBİ’sinin borçlanmadan büyümesi çok zor, fakat bu şartlarda borçlanmanın faiz rantına çalışmaktan fazla bir katkısı yok” dedi.