19 Mayıs 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA 8 HABERLER İstanbul B PB Edirne Kocaeli Y Çanakkale PB İzmir PB Manisa PB Denizli PB Zonguldak Y Sinop Y Samsun Y Y Trabzon Giresun Y Ankara S 16 12 14 13 19 17 15 13 13 13 13 12 9 Eskişehir Konya Sıvas Antalya Adana Mersin Diyarbakır Şanlıurfa Mardin Siirt Hakkâri Van Kars S S Y PB B B Y Y Y Y Y B B 8 8 8 20 20 21 14 13 13 15 8 8 6 Oslo K Helsinki B Stockholm B Londra Y AmsterdamY Brüksel PB Paris B Bonn B Münih B Berlin Y Budapeşte B Madrid B Viyana Y 2 4 5 11 13 11 11 12 14 12 12 18 10 Belgrad Sofya Roma Atina Zürih Moskova Aşkabat Taşkent Baku Bişkek Tiflis Kahire Şam PB PB PB B B K A B B PB B Y A 14 14 18 18 13 0 14 12 14 9 13 21 18 CUMHURİYET 26 KASIM 2012 PAZARTESİ TARİHTE BUGÜN MÜMTAZ ARIKAN 26 Kasım GEREKÇELİ KARAR AÇIKLANDI ‘Çeber ağır işkencede öldürüldü’ İstanbul Haber Servisi Metris Cezaevi’nde işkence sonucu ölen Engin Çeber davasında, infaz koruma memurları Selahattin Apaydın, Sami Ergazi ve cezaevi 2. müdürü Fuat Karaosmanoğlu’nu müebbet hapis cezasına çarptırıldığı davanın gerekçeli kararı açıklandı. Bakırköy 14. Ağır Ceza Mahkemesi, gerekçeli kararında “Sami Ergazi ve Selahattin Apaydın’ın eylemlerindeki süreklilik, maktulün baş ve boyun bölgesine vurmaları, duvar ve kapı demirlerine maktulün kafasını vurmaları ve alınan raporlar değerlendirildiğinde sanıkların ağırlaştırılmış işkenceyle maktulün ölümüne sebebiyet verdikleri kanaatine varılmıştır” hükmüne vardı. Çeber’in gözaltına alındığı Muhsin Bodur Karakolu’nda dövüldüğü, vücudunda kaba dayak bulgusuna rastlandığı anlatıldı. Kararda “Ölüm için gerekli şiddet eyleminin 4 Ekim ile 7 Ekim 2008 tarihleri arasında olduğuna kanaat getirildiği” açıklandı. Kararda, “Sanıkların işkence suçuyla ölüme sebebiyet vermek suçundan müebbet hapis cezasına çarptırılmasına hükmedilmiştir” denildi. Gerekçeli kararda, Özgür Karakaya, Aysu Baykal ve Engin Çeber’in görevli memura mukavemet suçlamasıyla gözaltına alındıklarına dikkat çekilerek “Delillerin incelenmesi neticesinde maktul Çeber ve diğer şüphelilerin Şehit Muhsin Bodur Karakolu’nda kötü muameleye maruz kaldıkları anlaşılmıştır” denildi. Metris Cezaevi 2. Müdürü Fuat Karaosmanoğlu’na verilen cezaya karşı çıkan Mahkeme Başkanı Recep Karaman, “Suç, görevi kötüye kullanmaktır. Çoğunluğun ‘işkence suçuyla ölüme sebebiyet vermek’ suçunun oluştuğu yöndeki kanaatlerine katılmıyorum” şeklinde muhalefet şerhi koydu. Müebbet hapis Adalet Bakanı Sadullah Ergin son dönemde cezaevi fiziki koşullarının iyileştirildiğiyle övünürken tutuklu ve hükümlülere yönelik uygulamalar bu açıklamalarla çelişki yaratıyor. Bunun son örneğinin tanığı biz olduk. Kırıkkale FTipi Cezaevi’nde müebbet hapis cezasına çarptırılan hükümlü Talet Şanlı’nın cezaevinin koşullarına ilişkin gazetemize gönderdiği mektup, cezaevi idaresini aşamadı. Şanlı’nın gönderilmesine izin verilmeyen mektubunda, cezaevinde sohbet ve aile görüşmesi gibi bazı haklarının kısıtlandığını anlattığı öğrenildi. Bu, Şanlı’nın sakıncalı bulunduğu için yasaklanan ikinci mektubu. Daha önce aralarında bizim de yer aldığımız bir grup gazeteciye göndermek istediği ilk mektup da benzer gerekçelerle cezaevi yönetimince engellenmişti. Bunun üzerine kendisine, cezaevi koşullarında bir değişiklik olup olmadığını soran bir mektup gönderdik. Mektubumuza vermek istediği yanıtın yine aynı şekilde yönetim tarafından yasaklandığını Şanlı’nın avukatından öğrendim. Cezaevi Disiplin Kurulu Başkanlığı’nın 9 Kasım tarihli ‘Sakıncalı Mektup Değerlendirme Kararı’nda mektubun yasaklanma gerekçesi şöyle izah edilmiş: “Ceza infaz kurumunu işleyiş ve koşullarını yanıltıcı ‘Cezaevi İmajı’ İçin Mektup Yasaklamak ifadeler kullanarak kamuoyunda kuruma dair kötü bir imaj oluşturma amacı ile kurumu hedef göstermeye çalıştığı anlaşıldığından mektubun ve eklerin tamamı sakıncalı bulunmuştur.” Mektup cezaevlerindekiler için dışarıyla olan hayati bir bağ. Belki de bizim bilmediğimiz böyle onlarca engellenen hükümlü ya da tutuklu mektubu vardır. Cezaevi koşullarının iyileştirilmesini binadan ibaret sayıp içindeki insanların sorunlarını ‘imaj meselesi’ olarak gören anlayışın bir an önce değişmesi gerekir. GÜNDEM ? Baştarafı 1. Sayfada MUSTAFA BALBAY 5 İŞÇİYİ KİM EZDİ? Geçen haftanın acı haberi Eti Bakır Samsun İşletmesi’nden geldi. 300 tonluk amonyak tankı kapağının altında kalan işçiler Fatih Açıkel, Sadık Kuruçay, Hüsamettin Taşsümer, Hüseyin Bayrak ve Güven Demirer hayatlarını kaybederken 14 işçi ağır yaralandı. Kazadan yaralı kurtulan işçilerden biriyle isminin yazılmaması koşuluyla yaptığımız görüşmede anlattıkları şöyle: “Kontrolsüz iş yapıldığı ve iş güvenliği önlemleri alınmadığı için bu kaza yaşandı. O direklerin o ağır sacları taşımayacağı hesap edilmeliydi. İşyerimizde sendika olsa bu ihmal yaşanmazdı. Gerçi bu iş taşerona verilmişti. Ama yine de işletmede bir sendika olsa, iş güvenliği orada da ön planda tutulurdu.” Eti Bakır’da sendikal örgütlenme mücadelesi veren Türk Metal Sendikası Başkanı Pevrül Kavlak’ın anlattıkları, işin çerçevesini daha net anlamamıza yardımcı olacak nitelikte: “Kazanın olduğu işletmede 8 ay önce örgütlendik ve yetki için gerekli çoğunluğa ulaştık. Bakanlığa müracaatımızın yanıtı gelene kadar, Eti Bakır kendi kadrolu işçileri olan üyelerimizin bir bölümünü işten çıkardı, bir bölümünü de sendikadan istifa ettirdi. Bununla da yetinmeyerek dışarıdan taşeron hizmet alımına yöneldi. Son kazada taşeronun da taşeronu şirketin işçileri öldü. Son 6 ayda aynı işyerinde bu ikinci ölümlü kaza. Aynı şirketin Kastamonu’daki işletmelerinde de bir ölümlü kaza yaşandı. Sendika olsa bu kadar kaza olmaz. Çünkü örgütlü olduğumuz yerlerde iş sağlığı ve güvenliği kurullarımız var. Gerekli önlemleri alıyoruz, aldırıyoruz. 5 işçinin öldüğü kazadan bir saat önce yetkimize yine itiraz etmişler. Oysa ki Eti Bakır özelleştirilmeden önce tüm işçiler örgütlüydü. Özelleştirme sonrasında kısa yoldan sendikayı atmanın sonuçları böyle ortada. Yaptıkları ihracatla, Türkiye’ye kazandırdıkları dolarlarla övünürler ama heba edilen insan hayatını gözleri görmüyor.” Bu durumda, ayda 740 lira maaşla çalışan o 5 işçinin ölümünün faturası kime çıkarılmalı? Düşen amonyak tankının kapağına mı? Yoksa... İşletmesine sendika sokmamak için taşeronlaşmayı seçen patronlara mı? Alanları dolduran kadınlar, iktidar baskısı ve şiddete karşı haykırdı: Boyun eğmeyeceğiz ALİ AÇAR KADINLAR BARIŞ İSTİYOR Haber Merkezi Kadınlar yurt genelindeki eylemlerde de, renkli görüntüler oluşturdu. Ankara Kadın Platformu üyeleri, Kolej’de toplanarak Ziya Gökalp Caddesi’ne kadar “Kadınlar savaş istemiyor”, “AKP elini bedenimden çek” sloganları atarak yürüdü. Türkçe ve Kürtçe okunan basın açıklamasında, kadın haklarının AKP döneminde daha da kötüye gittiği ve şiddetin derinleştiği kaydedildi. Samsun’da bir araya gelen kadınlar adına açıklama yapan EğitimSen Samsun Şubesi kadın sekreteri Emine Aydemir Türkiye’de 30 yıldır süren çatışmalı ortamdan en fazla kadınların gördünildi. Kadın zararı ğünü belirtti. Iğdır’da Cinayetleri Durbir araya gelen bir duracağız Platforgrup da, kadına yönelik şiddeti promu da Tünel’den testo etti. meydana kadar yürüdü. 1 UZMAN ÇAVUŞ AĞIR YARALI Hakkâri’de çatışma Yurt Haberleri Servisi Hakkâri Çukurca’da üs bölgesine saldırı girişiminde bulunan teröristlerle güvenlik güçleri arasında çıkan çatışmada 1 uzman çavuş ağır yaralandı. Gazi Tepe Askeri Üs Bölgesi’ne sabah saatlerinde terör örgütü PKK üyelerince havan ve uzun namlulu silahlarla taciz ateşi açıldı. Güvenlik güçlerinin anında karşılık vermesi üzerine çıkan çatışmada bir uzman çavuş ağır yaralandı. Hakkâri’de yoğun bakım ünitesinde tutulan askerin, hava muhalefeti nedeniyle Van’a sevk edilemediği belirtildi. Bölgede geniş çaplı operasyon başlatıldı. Bu arada ŞırnakBeytüşşebap karayolunda ihbar üzerine inceleme yapan güvenlik güçleri, 2 teneke içine gizlenmiş 2 ayrı patlaycı düzeneği buldu. Ekipler, 60 kg’lik patlayıcıları imha etti. “25 Kasım Kadına Yönelik Şiddete Karşı Uluslararası Dayanışma ve Mücadele Günü” kapsamında çeşitli siyasi parti ve demokratik kitle örgütüne mensup kadınlar Taksim’de yaptıkları yürüyüşle kadına yönelik şiddeti protesto etti. Kadın cinayetlerine ve şiddete sessiz kalmayacaklarını belirten kadınlar örgütlü mücadele çağrısı yaptı. Aralarında BDP İstanbul Milletvekili Sabahat Tuncel, BDP il eşbaşkanı Asiye Kolçak ve 200 kişilik kadın Taksim Tünel’de toplandı. Galatasaray Meydanı’na yürüyen grup, “Kadın düşmanı gerici AKP”,“Yaşasın kadın dayanışması” sloganları attı. Burada yapılan basın açıklamasının ardından konuşan Sabahat Tuncel, “Biz kadınlar, Türkiye’de erkek egemen sistemden kaynaklı her gün şiddetle karşı karşıya kalıyoruz. Bunun nedeni cinsiyet rollerinin tanıtımı ve kadını erkeğin malı olarak gören zihniyettir. Bizler, şiddetin kaderimiz olmadığını göstermek için herkesi örgütlü mücadele etmeye çağırıyoruz” dedi. Halkevci Kadınlar da kadına karşı şiddete karşı Taksim Meydanı’ndan Gala ‘Bu düzeni yıkacağız’ tasaray’a yürüdü. Burada açıklamayı okuyan Sema Tirifi ise “25 Kasım’da erkek egemenliğine ve kadın düşmanı AKP iktidarına karşı ayağa kalkmanın, yaşamamıza sahip çıkmak demek olduğunu bilerek meydanlara çıkıyoruz” diye konuştu. ÖDP’li kadınlar adına yapılan açıklamada ise “Gerici ve piyasacı kapitalist sisteme karşı birleşik kadın mücadelesinin startını veriyoruz” de Emekçi Kadınlar üyesi bir grup kadın da Galatasaray Meydanı’nda toplandı.Grup adına açıklamayı okuyan Nurten Yıldız, “Şiddetin kaynağı kapitalizmi yıkacağız” dedi. ‘PKK değiliz’ Mağdur değil suçlu gözetiliyor DİYARBAKIR (Cumhuriyet) Kadına Yönelik Şiddete Karşı Uluslararası Mücadele Günü nedeniyle, Diyarbakır’da yürüyüş yapmak isteyen gruba polis engel oldu. Aralarında BDP Eşbaşkanı Gültan Kışanak’ın da bulunduğu grubun önüne polis barikat kurdu. Polislerle göstericiler arasında çıkan arbedede arada kalan Kışanak zor anlar yaşadı. Polislerle görüşmeye giden Kışanak ile polis amirleri arasında ilginç bir diyalog gerçekleşti. Kışanak’ın “Kenti terörize ettiniz. Hiçbir hak ve özgürlüğü kullandırmıyorsunuz” demesi üzerine bir polis yetkilisi “Biz terörize etmiyoruz. PKK diye bir terörist grubumuz var. Siz yanlış biliyorsunuz. Biz onlar değiliz” karşılığını verdi. HİLAL KÖSE POLİSTEN KIŞANAK’A YANIT ANKARA BAROSU ÜYESİ DUMRUL, TECAVÜZ DAVALARINDAKİ HUKUKSUZLUKLARI DEĞERLENDİRDİ: Feminist avukat Candan Dumrul, tecavüz davalarındaki delil yetersizliğinden beraatları değerlendirerek “Egemen erkeği değil ezilen kadını gözeten bir bakış açısı ile yargılama yapılmalıdır. Çünkü tecavüz bir erkeklik suçudur ve bedelini kadınlar ödemektedir” dedi. Ankara Barosu üyesi Dumrul, 8 kişinin bir kadına tecavüz etmek suçundan “delil yetersizliği” gerekçesiyle beraat ettiği Fethiye davasında görev yaptı. Sanıkların avukatlığını Muğla Barosu Başkanı’nın yapmasını eleştiren bildiriyi okuduğu için hakkında disiplin so ruşturması açıldı. Dumrul, sanıklara “delil karartmaları için yeterince süre tanındığını” dile getirdi. Tecavüz davalarına, “baştan kaybetmiş” başladıklarını ifade eden Dumrul, “Onlarca dosyada, tecavüz suçlaması karşısında, polis ve savcılık suçun gerçekten işlenmiş olmadığı varsayımı ile hareket ediyor” diye konuştu. Dumrul’a göre, mağdurun daha ilk başta, karakol ya da savcılıkta suç duyurusunda bulunduğuna pişman edilmesiyle başlıyor. Kadınların pek çoğu, bu sürecin ardından umutsuzluğa kapılıyor. Dava açılabildiğinde ise, mağ Mağduriyet sürüyor dur, aynı şeyleri bir kez daha hem de saldırganın önünde mahkeme heyetine anlatma zorluğunu yaşıyor. Dumrul, “Şikâyetin geç yapılması, fiziksel bulgularının olmaması, mahkemelerce suçun olmadığı şeklinde yorumlanıyor. Oysa ki bilimsel veriler cinsel saldırıya uğrayan kadınların polise ya da savcıya değil, eve yıkanmaya gittiklerini gösteriyor” diyor. Davaların kısa sürede bitmemesinin en önemli nedeninin Adli Tıp süreci olduğunu belirten Dumrul, devam ediyor: “Üniversite hastanelerinden rapor alınması halinde yargılamalar hızlanacaktır. Çünkü Adli Tıp raporunu en az 1 yıl beklemek gerekiyor...” paketinin nasıl çıkacağı, ikinci yarısı da nasıl uygulanacağı tartışmalarıyla geçti. 2013’ün Adalet Bakanlığı gündemi belli oldu. Türkiye’de hukuk, artık uyulması gereken kurallar bütünü değil, dönemin siyasal gereksinimlerine göre kullanılması gereken araçlar toplamı. Belki de “hukukun üstünlüğü” kavramının yerine şunu söylemek daha uygun düşecek: Hukukun kullanımı! Bir ülkede her mevsim yargı paketi çıkıyorsa, bu o ülkede işlerin iyi gittiği, reform yapıldığı anlamına gelmez. Tam tersine, yargının, iktidarın siyasi çalışmalarının bir parçası haline geldiğini gösterir. Türkiye’deki tablonun özeti bu. ??? Bu tablonun yarattığı vahim sonuçlardan biri, hukukun istikrarsızlaşması. Yeri geldikçe siyasi istikrardan söz ediliyor. Pek çok alandaki “başarıda” bunun büyük payı olduğu vurgulanıyor. Oysa gerçekte, Türkiye’nin bütün değerleri “siyasi istikrara” kurban ediliyor. İktidarın mevsim normalleri temposunda devam eden paket çalışmaları tek başına fazla bir şey ifade etmiyor. Çünkü Meclis’ten geçen yasaların uygulanıp uygulanmayacağı kesin değil. Mahkemeler, kamuoyuna, “büyük yenilikler getirecek” diye duyurulan paket parçaları için rahatlıkla şöyle bir karar verebiliyorlar: “Bu yenilik bize uymaz...” Daha ötesi, mahkemeler çıkarılan yasaların bazı boşluklarından yararlanıp yasa niteliğinde yeni yöntemler üretebiliyorlar. Bunun son örneklerinden biri, geçen hafta Ergenekon davasında yaşandı. Üçüncü yargı paketine göre, özel yetkili mahkemeler (ÖYM) yeni soruşturma yapamayacak, yeni dava açamayacak. Ellerindeki dosyaları tamamladıktan sonra kapanacaklar. Bu mahkemelerin yerine bölge ağır ceza mahkemeleri kurulacak. 20 Kasım’da 19 iddianameli davaya bir iddianame daha eklendi; 20 oldu. İstatistikler yine altüst. Danıştay faillerine silah sattığı iddia edilen bir kişinin davası Ergenekon kuyusuna atıldı. Bunun nasıl olduğunu araştırınca, şöyle bir yöntemin uygulandığı anlaşıldı: Yasa, ÖYM’lerde yeni dava açılmayacak diyor; ama açılmış, yürümekte olan bir dava ÖYM’ye getirilemeyecek diye bir hüküm içermiyor. Bu durumda başka yerde açılan bir dava, belli bir aşamadan sonra “bağlantılı” görünüp ÖYM’deki davaya eklenebilir. Bugünkü iletişim olanaklarıyla bağlantı kurmaktan kolay ne var? Bir davanın ötekine bağlanması ilk bakışta sıradan bir uygulama olarak değerlendirilebilir. Ancak işin özü öyle değil. Demir, yumurta, kömür, sebze, sıvı deterjan, ekmek ve odunun aynı çuvala konduğunu düşünün... Davanın mantığına göre bütün bunların aynı çuvala konması şöyle açıklanıyor: Bu malzemelerin tümü aynı evde kullanılmıştır, o nedenle birbiriyle bağlantılı özellikler göstermektedir. Bütün samimiyetimle paylaşmak istiyorum, yukarıdaki anlatım, iddianameden daha mantıklı. ??? Böyle bir ortamda adaleti nasıl arayacağız? Hukukun üstünlüğüne nasıl inanacağız? Biz de bu soruların yanıtını arıyoruz. Elbette pes etmek yok. Elbette yargının siyasal değil, hukuksal zeminde olması için her türlü çabayı harcamak gerekiyor. Türkiye’de siyasetin geleneksel bir hastalığı var; iktidara gelen hiç gitmeyecekmiş, gücü hiç bitmeyecekmiş gibi hareket ediyor. Oysa ne olursa olsun, siyasetin doğası değişmez; iktidar dengeleri sürekli değişime açıktır. Bir iktidarın en güçsüz anı, kendini en güçlü hissettiği andır. İşte bütün bu değişkenlerin toplum düzenini olumsuz etkilememesi için başlıca sigorta, hukuktur. Hükümet bu sigortayla oynuyor. Tutuklu bir gazeteci ve milletvekili olarak, dördüncü yargı paketine ilişkin haberleri okurken gözlemlerimi paylaştım. Bu paket çıktıktan sonra yapılacak ilk tartışmanın başlığını şimdiden söyleyebilirim: “Sırada beşinci paket var.” Siyasi partileri, baroları, tüm duyarlı kesimleri bu kısırdöngüye karşı ses yükseltmeye çağırıyoruz... En azından yükselen sesleri duyun... ? ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) Resmi Gazete’de yayımlanan resmi mevzuatta kullanılan bazı yazım kurallarının Türk Dil Kurumu’nun (TDK) yazım kurullarına aykırı olması nedeniyle yeni bir yönetmelik hazırlanacak. MHP Grup Başkanvekili Mehmet Şandır, verdiği soru önergesiyle kamu kurumlarının TDK’nin yazım kılavuzuna uyma zorunluluğu olup olmadığını sordu. Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç, yakın dönemde buna ilişkin değişiklik yapılmasının planlandığını ve TDK’nin dikkat çekeceği hususlara özen gösterileceğini belirtti. Resmi Gazete’ye TDK ayarı
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle