19 Mayıs 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
26 KASIM 2012 PAZARTESİ EKONOMİ CUMHURİYET SAYFA [email protected] 11 Türkiye Emekli Profili Anketi, emeklilerin içinde bulunduğu zor koşulları gözler önüne serdi Emekli et yiyemiyor Ekonomi Servisi Emekliler en çok ekmek, sebze, meyve, pilav ve makarna; en az kırmızı et tüketiyor. Türkiye Emekliler Derneği’nce yaptırılan “Türkiye Emekli Profili Anketi” kapsamında, 1018’i kadın ve 2 bin 382’si erkek emekliyle yüz yüze görüşüldü. Ankete göre, emeklilerin yüzde 73.4’ü yalnızca emekli aylığı ile geçiniyor. Ankete katılan emeklilerin yüzde 28.8’i geçinmek için başkalarından yardım alıyor. Yardım aldığını ifade eden emeklilerin yüzde 73.4’ü çocuklarından, yüzde 15.9’u yakın akrabalarından, yüzde 6.7’si devletten ve yüzde 4’ü de derneklerden yardım görüyor. Ankette, emeklilerin yalnızca yüzde 15.6’sı gelenlerinin yeterli olduğunu belirtti. Emeklilerin yüzde ? Türkiye Emekliler Derneği’nin araştırmasına göre emekliler en çok ekmek, en az kırmızı et tüketiyor. Emeklilerin yüzde 73.4’ü yalnızca aylığıyla geçinirken yüzde 84.4’ü gelirinin yeterli olmadığını düşünüyor. Emeklilerin, yüzde 60’ının gıda maddelerini yakınları temin ediyor. Aylığın çoğu gıdaya Aks Kayması Ağlatıyor! Geçen hafta boyunca dış politika alanında yaşananlar Türkiye’nin uluslararası konumunda yepyeni bir noktayı işaret ediyor: aks kayması. Anımsanacağı gibi Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu, kuşkusuz Başbakan Erdoğan’ın istekleri doğrultusunda, Türkiye dış politikasını yıllardır biçimlendiriyor. Dış politikada Davutoğlu’nun Stratejik Derinlik kitabında ve Yeni Şafak’ta (23 Nisan 1999) yayımlanan bir yazısında açıklanan ve kamuoyunda dış politikada aks ya da eksen kayması olarak adlandırılan görüşleri uygulanıyor. Davutoğlu yaklaşımı, özetle, Cumhuriyetin çağdaşlaşma alanındaki kazanımlarının bir tarafa bırakılmasını ve Türkiye’yi, Cumhuriyet öncesi dönemde olduğu gibi yeniden İslama dayalı bir uygarlık (o medeniyet diyor) merkezi yapmayı amaçlıyor. Kuşkusuz Türkiye’nin bir büyük ve güçlü uygarlık merkezi olmasını bu ülkenin aklı başında her yurttaşı ister. Ancak bu özlem, özellikle çağdaş eğitim; bilimsel bilginin yol göstericiliği; teknolojik yeniliğin yerli üretimi gibi, önkoşulları yerine getirilmedikçe düş olmaktan öteye gitmez. Eğitimi ilkelleştirerek, bilim kurumlarını hadım ederek, Suriye’ye karşı durmak için Patriot füze sistemini NATO’dan isteyerek küresel kahramanlık olmuyor! Politikaları, başta Suriye sonra Irak ilişkileri olmak üzere hemen her tarafta iflas eden Davutoğlu, son olarak İsrail saldırıları altındaki Gazze’de çaresizlik içinde gözyaşları dökerken görüldü. ??? Davutoğlu Gazze’de ağlamakta haklıdır. Çünkü son Gazze olayında İsrail ile Hamas arasında ateşkesi sağlayan Mısır olmuş; ErdoğanDavutoğlu ikilisi ateşkes sürecinden dışlanmıştır. Gerçekte Türkiye’nin dış politikasını Filistinİsrail bağlamında ağlanacak kadar iflasa sürükleyen süreç, ErdoğanDavutoğlu ikilisi tarafından adım adım oluşturulmuştur. Geniş Müslüman kitleleri duygusal olarak ne kadar okşarsa okşasın, İsrail’in yaptıklarına ne kadar haklı tepki olursa olsun, one minute olayı ile başlayan ve Mavi Marmara ile devam eden gelişmeler, Türkiyeİsrail ilişkilerini kopma noktasına taşımış; ülke arabuluculuk yapamaz duruma düşmüştür. Erdoğan, Türkiye’nin geleneksel dostları ABD ve AB’nin terörist saydığı Hamas’a açıkça kol kanat germiş, yine de İsrailHamas arasındaki ateşkes konusunda başrol oyunculuğunu Mısır’a kaptırmıştır. ??? Son çıkışlarıyla Başbakan, açıkça Birleşmiş Milletler’i düzeltmeyi iş ediniyor; onunla birlikte AB’ye ve beklenmedik bir biçimde ABD’ye uluslararası düzlemde hak, hukuk ve adalet dersi vermeye kalkıyor. Ancak burada çok sorun var; ikisi öne çıkıyor. Birincisi: Başbakan, Birleşmiş Milletler’i yeniden düzenleme girişimlerini, evrensel özgürlük ve eşitlik gibi değerlere değil, Davutoğlu doktrinine bağlı kalarak İslam ülkeleri bağlamında savunuyor. Suriye ile bile baş edemezken İslam ülkeleri adına küresel oyunculuk olur mu? İkincisi de dünyaya adalet dersi vermeye kalkışanlara senin ülkende adalet ne durumda diye sorulacağı Başbakan’ın aklına gelmiyor! Atalarımız kendi düşen ağlamaz demiş; bunlar hem kendileri düşüyor, hem de ağlıyor! 61.3’ü kredi kartı kullanmıyor. Emeklilerin yaz mevsiminde en çok tükettiği gıdalar incelendiğinde ekmek yüzde 87 ile birinci sırada yer alırken, bunu yüzde 83.5 ile sebze ve meyve, yüzde 79.2 ile pilav ve makarna, yüzde 69.3 ile kuru baklagiller, yüzde 59 ile süt ve ürünleri, yüzde 52.7 ile beyaz et ve yüzde 27.7 ile kırmızı et izledi. Kış aylarında ise emeklilerin yüzde 79.8’i ekmek, yüzde 75’i pilav ve makarna, yüzde 72.5’i sebze ve meyve, yüzde 71.5’i kuru baklagiller, yüzde 59.4’ü süt ürün Araştırmaya göre, emeklilerin 27.8’i aylık ortalama gelirinin yüzde leri, yüzde 55.2’si beyaz et, dörtte birini gıda maddelerine harcarken, yüzde 30.9’u kırmızı eti yüzde 38.1’i gelirinin yarısını, yüzde 20.1’i tüketiyor. dörtte üçünü ve yüzde 14’ü de tümünü gıda Emekliler boş zaiçin ayırıyor. Emeklilerin yüzde 69.2’si alışvemanlarında en çok riş yaparken gıdaların ucuz olmasına dikkat televizyon izliyor. ediyor. Emeklilerin yüzde 73’ünün aylık ortalaEmeklilerin boş ma geliri, istediği ve ihtiyacı olan gıda maddelezamanlarında rini satın almaya yetmiyor. Emeklilerin yüzde en az yaptık60’ının gıda maddelerini çocukları veya yakınları ları faaliyet temin ediyor. Ankete göre, emeklilerin yüzde 67.5’i apartman dairesinde, yüzde 27.5’i geceise tiyatro konduda ve yüzde 5’i iki katlı evde oturuyor. ve sinemaEmeklilerin yüzde 55.5’i soba, yüzde 24.6’sı kat ya gitmek kalorifer, yüzde 19.9’u da merkezi sistemle ısınıile seyahat Emekliler, oturacakları yeri seçerken öncelikle yor. etmek. hastanelere yakın olup olmamasına dikkat ediyor. Takipteki kart borcu yüzde 90 arttı ANKARA (AA) Türkiye’de kredi kartı sayısı 4 yılda yüzde 100’ün üzerinde artarak 68 milyon 152 bine ulaşırken borcundan dolayı takibe alınan kartlar yüzde 90’ın üzerinde artışla 4 milyon 102 bin 620’ye yükseldi. Eylül 2008’de takipteki kredi kartı sayısı 2 milyon 118 bin 386 idi. BDDK verilerine göre takipteki kartın en fazla olduğu il 1 milyon 395 bin 35 kartla İstanbul oldu. İstanbul’u 421 bin 221 kartla Adana takip etti. Katılım bankalarının kredi kartı sayısı ise aynı dönemde yüzde 192 artış kaydederek 1 milyon 760 bin 447’ye yükseldi. Herkes taşeron işçi oluyor Ekonomi Servisi Devrimci İşçi Sendikaları Konfederasyonu (DİSK) Genel Başkanı Erol Ekici, Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı’nın alt işverende çalışan işçilerin sorunlarını çözmek amacıyla başlattığı çalışmaların, “Bakanlık tarafından köleliğe benzetilen taşeron işçiliğini yaygınlaştırma amacı taşıdığını” ifade etti. Taşeron sisteminin, işv e renler tarafından emek maliyetlerini aşağıya çekmek, işçi ile ilgili sorumluluklardan kaçmak amacıyla oluşturulduğunu, kuralsızlığın, esnekliğin, güvencesizliğin zeminin oluşturulduğuna dikkat çeken Ekici’nin konuşmasının satır başları şöyle: Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı verilerine göre taşeron işçi sayısı AKP döneminde 4 kat artarak 1.5 milyonu geçti. Kurallı çalışmadan, yasal düzenlemelerden kaçışın aracı olarak yaygınlaştırılmak istenen bir sistemin, Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Faruk Çelik’in iddia ettiği gibi “iyileştirilebilmesi” mümkün değildir. Taşeronluk, iş cinayetlerini, eksik ücretleri, yatmayan maaşları, ödenmeyen sigorta primlerini, kullandırılmayan ücretli izinleri, yasal çalışma sürelerinin çok üzerinde ücretsiz çalışma sürelerini, kayıt dışını temsil ediyor. Devlet, bu yasadışı uygulamalara göz yummaktadır. Hak edildiği halde kıdem tazminatının ödenmemesi, yıllık ücretli izin hakkının kullandırılmaması, ücretlerin tam yatmaması yasadışı uygulamalardır. Bu uygulamalar işçilerin hukuksal ve örgütsel mücadeleleri ile aşılmaktadır. Bakanlık yasadışı uygulamalar var diyeceğine, yasaları uygulayacak tedbirleri almalıdır. İş cinayetleri birbiri ardına taşeron firmalarda çalışan işçileri bulmaktadır. Taşeron sistemini savunmak cinayeti savunmaktır. Taşeron sistemi sendikal örgütlülüğün önünü kesmek için de kullanılan bir araçtır. DİSK Wal Mart çalışanlarından Kara Cuma protestosu Ekonomi Servisi Dünyanın en çok tüketen ekonomisi ABD’de Şükran Günü’nü takip eden ilk cuma olan ve alışveriş çılgınlığının tavan yaptığı “Kara Cuma” günü, Amerikan perakende devi Wal Mart’ın çalışanlarının protesto gösterilerine sahne oldu. Saat başına ücret alan Wal Mart çalışanları, daha yüksek maaş ve daha iyi sağlık hizmeti talebiyle, indirimlerden faydalanmak isteyen yüzlerce kişi mağazaya hücüm ettiği sırada eylemdeydi. İnsanların birbirini ezmek pahasına alışveriş yaptığı Kara Cuma’yı takip eden bir hafta boyunca ABD perakende sektörünün 68.4 milyar dolarlık satış yapması bekleniyor. Genel Başkanı Erol Ekici, taşeronlukla ilgili yapılmak istenen düzenlemelerin temel amacının, bütün işçileri taşeron işçisi haline getirecek bir düzenlemeyi hayata geçirmek olduğunu vurguladı. İsrail’in Gazze saldırısı, Ortadoğu “kaleydoskopunun” bir kez daha dönmesine neden oldu. Şimdi karşımızda, Ortadoğu’nun bileşenlerinin yeni bir resmi var. Bu resim bize, ABD’nin ve Mısır’ın etkilerinin arttığını, aralarında bir “modus operandi”, hatta “bir özel ilişki” oluşmaya başladığını, İran’ın bir mevzi daha kaybettiğini, AKP Türkiyesi’nin liderlik hayallerinin bölge gerçeklerine çarparak dağıldığını, İsrail’in stratejik çevresinin yeni özelliklerini, Hamas’ın çatışmadan hem moral olarak hem de diplomatik, ekonomik koşullar açısından daha olumlu koşullarda çıktığını gösteriyor. İsrail’in Hamas’ın askeri liderini öldürerek başlattığı saldırı, Hamas’ın Tel Aviv ve Kudüs’e ulaşan füzeleri yeni bir şiddet dengesine işaret ediyordu: Ya İsrail Gazze’ye girecek Hamas’ı ve füzelerini yok edecek ya da Hamas’la kalıcı bir ateşkesin yolunu bulacaktı. İsrail 75 bin yedek askeri silah altına alırken Mısır Devlet Başkanı, başbakanını Gazze’ye gönderiyor, Hamas’a diplomatik destek artıyordu. Son dönemde, gerek Çin’in yükselmesine cevap olarak, gerekse Ortadoğu’ya enerji bağımlılığının azalmasının getirdiği esneklikle, dikkatini bölgeden Uzakdoğu’ya kaydırmakta olan Obama yönetimi, hemen Dışişleri Bakanı Clinton’u bölgeye gönderdi; Mossad’a da “eğer kara saldırısı gerçekleşirse Mısır ve Ürdün anlaşmaları ortadan kalkar” mesajı ulaştı (Times of Israel, 22/11/2012). Bu sırada CIA Entelijans Konseyi’nin eski başkanı Indyk, “bölgeye koşan, Tony Blair, Ban Kimoon, Türkiye’den Recep Tayyip Erdoğan, gibi arabulucu adayları” süreci daha fazla karmaşıklaştırmadan ABD’nin duruma el koyması gerektiğini savunuyordu (Indyk, Foreign Policy, 20/11/2012). Gerçekten de bu arabulucu adaylarının oyun masasına koyabilecekleri gerçek bir kozları yoktu. Buna karşılık ABD’nin İsrail, Mısır’da yönetimi ele geçirmiş olan Müslüman Kardeşler’in Hamas üzerinde büyük et ABD Mısır dinamiği kileri vardı. Dahası, Mısır Devlet Başkanı Mursi, IMF ile pazarlık yapıyor, ABD yardımından yararlanıyor, ABD desteğinin ekonomik, diplomatik yararlarını anlamaya başlıyordu. ABD ve Mısır arasında hızlanan diplomatik trafik, İsrail ile Hamas’ın bu iki etkili arabulucu aracılığıyla pazarlık yapmasına olanak sağladı. Ateşkes gerçekleştiğinde Obama, Mursi için çok övücü ifadeler kullanırken “Ne söz verdiyse yerine getirdi; yerine getiremeyeceği söz vermedi” (Çandar, Radikal, 23/11) ifadeleri dikkat çekiyordu. Dikkati çeken bir diğer gelişme de İsrail Başbakanı Netanyahu’nun yanı sıra aşırı sağcı Lieberman’ın da Mursi’ye katkılarından dolayı teşekkür etmiş olmasıydı (Der Spiegel, 22/11/2012). Böylece Ortadoğu’da gerçek “stratejik derinliğe”, Libya’dan Suriye’ye, Tunus’tan Ürdün’e siyasi ve kültürel, örgütsel etkisiyle Müslüman Kardeşler yönetimindeki Mısır’ın sahip olduğu da ortaya çıkıyordu. Ortadoğu’nun Yeni Resmi Ateşkes anlaşması yapıldığında Gazze’de şeker, tatlı tüketimi bir anda dört kat artmış (Financial Times, 23/11). Çünkü, Gazze halkı büyük bir özgüvenle savaşı kazandığını düşünüyor, zaferi kutluyormuş. Gerçekten de Hamas’ın bu savaştan dört alanda avantajlı bir konumda çıktığı söylenebilir. Birincisi, Hamas Tel Aviv ve Kudüs’u vurabileceğini gösterirken askeri ola Kazananlar kaybedenler rak kendisinden kıyaslanamayacak kadar üstün İsrail’in kara saldırısına hedef olmaktan kurtuldu. İkincisi, Hamas savaş sırasında yoğunlaşan diplomatik trafik içinde, eski tecrit edilmiş durumundan kurtuldu, aracılar yoluyla da olsa muhatap alınan meşru bir taraf konumuna yükseldi. Üçüncüsü, yapılan anlaşma Mısır ile Gazze arasındaki sınır kapısının açılmasını da içerdiğinden, İsrail’in ablukası da kısmen kalkmış oluyordu. Dördüncüsü, batı yakasında Abbas’ın yönetimi gelişmelere seyirci kalır, sonunda da Hamas yönetimine kutlama mesajı gönderirken Hamas, Filistin halkının tümünü temsil edecek konuma bir adım daha yaklaştı. Hamas’ın öldürülen askeri lideri Caberi’nin İran ile askeri ittifakın mimari (öyleyse, Fecr5 füzelerinin, füze yapma teknolojisinin gelmesinden sorumlu EY) olduğuna ilişkin bilgiler (Indyk, Foreign Policy), savaş boyunca Lübnan’da Hizbullah’ın, Suriye yönetiminin sessizliği, Hamas’ın İran’dan daha da uzaklaşarak ABD Sünni kampına katıldığını gösteriyordu. Böylece İran, İsrail karşısında önemli bir kozunu kaybediyor. Bu koz İran’la bölgede rekabet ederken ABD ile ilişkilerini geliştirmekte İsrail ile ilişkileri korumakta olan Mısır yönetimindeki Müslüman Kardeşler’e geçiyordu. Ne yazık ki AKP Türkiyesi’ni de kaybedenler arasında saymamız gerekiyor. Bölgeyi, Osmanlı İmparatorluğu mirasının kı rık aynasındaki yansımalar üzerinden kavramaya çalışan Erdoğan Davutoğlu yönetimi, kendilerini olayların gerisinde, izleyici konumda kalmaktan kurtaramadılar. İsrail’in Gazze saldırısı birçok şeyin yanı sıra Filistin sorununun, hatta sanırım bölgenin, bu andaki gerçeğini de ortaya koydu. Burası bir “Arap dünyası”dır. Burada, bir stratejik derinliğe gerçekten sahip bir ülke varsa, bu yaygın örgütsel bağlara ve gerek tarihsel olarak, gerekse de modern zamanlarda, Arap kimliği açısından kültürel çekim merkezi olma özelliğine sahip Müslüman Kardeşler akımının Mısırı’dır. Ortadoğu kaleydoskopundaki yeni resme bakınca akla ister istemez, “Ateşkes sürecinden barış sürecine geçilebilir mi” sorusu geliyor. Eğer İsrail Mısır’da Mübarek’in devrilmesi, Ürdün’de istikrarın sarsılmaya başlaması, Hamas’a verilen diplomatik destek, İran’ın etkisi gerilerken ve ABD oyun kurucu olarak bölgeye dönerken, İsrail’e koyduğu sınırları doğru okuyabilirse; Hamas da Gazze’ye hâkim olabildiğini, uzun süreli ateşkese hazır olduğunu kanıtlarsa, bu iki ülke arasında, bu yeni stratejik ortamda, barış olasılığına açılabilecek yeni bir müzakere süreci başlayabilir. “Barış”ın önündeki engellerse hâlâ ortada duruyor: Kudüs’ün statüsü, İsrail’in 1967 sınırlarına çekilmesi dolayısıyla nüfusu 500 bine ulaşan yerleşimcilerin bu sınırlarda yaşamayı kabul etmesi, nihayet, 1948’de sürgün edilenlerin geri gelmesi. Bunlar, bu halleriyle, İsrail açısından yaşamsal tehdit kabul edildikleri için, neredeyse aşılamaz engeller. Ama bir taraftan, Filistin yönetiminin Birleşmiş Milletler’de gözlemci statüsü elde etmesi, öbür taraftan İsrail’in katılmayı kabul edeceği, Hamas’ı da içeren bir müzakere süreci eğerlendirilebilirse, belki zaman içinde barış koşulları da oluşabilir. Ancak burası Ortadoğu; daha resim doğru dürüst şekillenmeden kaleydoskop yeniden dönebiliyor, Mısır’da Mursi’nin kendini adeta “firavun” ilan etmesine karşı başlayan protesto eylemleri gibi... Gaziantepli konutzedeler yardım istedi BEKİR ŞAHİN GAZİANTEP Gaziantep’te iflas ettiği ileri sürülen ve cemaate yakınlığı ile bilinen AKP Şehitkamil İlçesi Belediye Meclis Üyesi Uğur İnşaatın sahibi Mehmet Cengiz Uğur’dan ev alan mağdur aileler, Gaziantep’te sanayi sitesinin temelini atan Aile ve Sosyal Politikalar Bakanı Fatma Şahin ile Maliye Bakanı Mehmet Şimşek’in yolunu keserek yardım isteyip mağduriyetlerinin giderilmesini istediler. Uğur İnşaatın Gaziantep’te ve yurtdışında bin civarında aileyi mağdur ederek, yaklaşık 150 trilyon civarında dolandırdığı ileri sürülüyor. Aile ve Sosyal Politikalar Bakanı Fatma Şahin ile Maliye Bakanı Mehmet Şimşek dün Gaziantep’te Şahinbey Sanayi Sitesi’nin temel atma törenine katıldı. Uğur inşaatın mağdurları tören sırasında açtıkları pankart ile tepkilerin dile getirdi. Mağdurlar, “Susma sustukça sıra sana gelecek” sloganları attı. Öte yandan iflas ettiği ileri sürülen Uğur İnşaat’ın yetkilileri ise Gaziantep Ticaret Asliye Mahkemesi’ne başvurarak iflasın ertelenmesini istedikleri, konuyla ilgili mahkemenin ilk duruşmasının ise 13 Aralık’ta yapılacağı öğrenildi. C MY B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle