18 Mayıs 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 6 EKİM 2012 CUMARTESİ 6 AKP’ye öfke Kızgınlığın merkezinde AKP’nin Şanlıurfa milletvekilleri var. Bomba olayından sonra gelmeyişlerine kızıyorlar. Kendisini MHP’li olarak tanımlayan Hafız adlı Akçakaleli, olayın ardından ilçeye ilk önce CHP milletvekillerinin geldiğini söyleyerek “İktidarın tüm kredisi burada bitti” diyor. Hafız, eğer savaş olur da Akçakalelilerin Suriye’de yaşayan akrabaları gelirse bugünkünden daha sorunlu bir göçmen dalgasıyla karşılaşılacağını da belirtiyor. Çünkü Akçakalelilerin akrabalarının çoğu Suriye’de. Özellikle Rakka’dan alınan Suriyeli gelinler de var ki sayıları 2 binden fazla. HABERLER Fotoğraf: AYKUT ÜNLÜPINAR AA Erdoğan’la Gül Arasında Sıkışmak Demek ki bu ülkenin demokratlarının, laiklerinin, liberallerinin, aydınlanmacılarının, sosyalistlerinin, komünistlerinin, Atatürkçülerinin, yurtseverlerinin, antiemperyalistlerinin çıkarabilecekleri, üzerinde anlaşabilecekleri bir cumhurbaşkanı adayı yok... Demek ki bu ülkede Kurtuluş Savaşı boşuna yapıldı... Cumhuriyet devrimleri yalandan ibaretti... Daha da öncelerden başlarsak, bütün bir 19. yüzyılı kaplayan demokrasi arayışları, sürgünler, idamlar, tüketilen tonlarca kâğıt, mürekkep, çekilen ve çekilmekte olan sayısız acı ve 20. yüzyılın ikinci yarısında hızlanarak etkileri günümüze ulaşan işçi, gençlik, aydın hareketleri, toplumcu savaşımlar, yaşanan ve yaşanmakta olan acılar boşunaydı, boşunadır... Demek ki eninde sonunda, bütün bunların sonrasında, iki tane cumhurbaşkanı adayı çıkarabiliyoruz: Tayyip Erdoğan ve Abdullah Gül. Şimdi aralarındaki çelişki, anlaşmazlık ne olursa olsun, farklı yumurta ürünü de olsalar, aynı anne babanın çocukları, ikiz iki kardeş... Üslupları arasındaki farklar ne olursa olsun, yukarıda sıralanan kavramların tam karşısında yer alan çevrelerde yetişmiş; Cumhuriyet devrimlerine, demokrasiye, aydınlanmaya karşıt görüşlerle beslenmiş iki karşı devrim ürünü... En temeldeki referansları bilim değil din, bilgi değil inanç, insan değil doğaüstü kavramlar olan iki Cumhurbaşkanı adayı. Daha doğrusu tek aday... Sonuçta, en temelde, aynı kişi olduklarına göre... Demek ki Türkiye Cumhuriyeti bu kadarmış... Hiçbirimiz sıyrılmaya çalışmayalım, demek ki bu kadarmışız... Gücümüz, çapımız, ufkumuz, birikimlerimiz bu kadarmış... Acaba gerçekten öyle mi? ??? Ben çapımızın bu kadar küçük, ufkumuzun bu kadar dar, birikimlerimizin bu kadar sığ ve yetersiz olduğuna inanmıyorum... Hiçbir acı boşuna yaşanmadı, hiçbir sıkıntı boşuna çekilmedi, hiçbir emek boşa harcanmadı... Türkiye Cumhuriyeti’nin birikimleri, kazanımları; böylesine bir çırpıda, böylesine ucuza harcanabilecek, gözden çıkarılabilecek kadar sığ ve değersiz olamaz... Öyleyse sorun nerede, neden bu küçültücü, utanılası, aşağılayıcı durumdayız? Bir çözüm, bir kurtuluş yolu bulunamaz mı? Erdoğan’la Gül arasında sıkışmaktan, bu boğucu zorunluluktan nasıl kurtulabiliriz? ??? Öncelikle, içinde bulunduğumuz durumun gerçekten boğucu olduğunu kavrayarak, algılayarak... Böyle bir utanç verici duruma, Erdoğan’la Gül arasında sıkışmış olmaya kendi içimizde, vicdanımızda karşı çıkarak, bu durumu kabul etmeyerek; kötünün iyisine, “ehveni şer” gibi görünene de razı olmayarak... Ahlaksız bir görsel, işitsel ve yazılı medyanın zehirleyici etkisi altında kalmamayı başararak... Bunu öncelikle bizler, yukarıda sıraladığım kavramlardan hangisi olursa olsun herhangi birine daha çok değer veren aydınlar başarmalıyız... Ülke elden giderken şu ya da bu kavramı daha çok önemsemek, şu ya da bu örgütlenmenin içinde olmak ya da olmamak çok fazla önem taşımıyor... Asıl önemli olan, ortak tehlikeye, ülkeyi yörüngesinden saptırmakta olan büyük tehdide, tehdidin de ötesindeki gerçekliğe karşı birlikteliğin sağlanmasıdır… Gezegenimizin yörüngesinden sapmak tehdidiyle karşı karşıya bulunduğunu düşünelim... Sistemler, ülkeler, ideolojiler arasındaki ayrımlar, karşıtlıklar bir anda ortadan kalkacak; ahlaksızlar, ahmaklar, vurdumduymazlar ve belki kaderciler dışında akıl ve vicdan sahibi herkes elbirliğiyle bu ölümcül tehlike karşısında yapılabilecek olan şeyin bir ucundan tutmaya çalışacaktır... Bugün ülkemiz tam olarak böyle bir tehlikeyle karşı karşıyadır… Yapılması gereken de aynen yukarıdaki gezegen örneğindeki gibidir... Mantık, bilinç, sağduyu bunu gerektiriyor.. ??? Türkiye’nin aydınları, yurtseverleri, devrimcileri, çağdaşlığın ve aydınlanmanın savunucuları, hangi toplumsal sınıftan ve hangi siyasal anlayıştan olurlarsa olsunlar, tıpkı Kurtuluş Savaşı günlerimizdeki gibi, emperyalizme ve ülkeyi yok oluşa sürükleyen gerici saldırıya karşı ortak bir hedefte buluşabilmelidirler. Günümüzün dayattığı sorun, zorunluluk budur... Erdoğan ve Gül arasında sıkışmaktan kurtulamazsak hepimize yazıklar olsun ve zaten öyle de olur... 23 Eylül’de Suriye’den atılan bomba bir çocuğu öldürmüş iki kişiyi yaralamış İlk ölüm değilmiş MUSTAFA K ERDEMOL AKÇAKALE Şanlıurfa’nın Akçakale ilçesi Suriye’den düşen bombayla 5 kişinin ölümünün yaralarını sarmaya çalışıyor. Halk, daha önce önlem alınmamasına tepki gösterirken yetkililere ve AKP iktidarına öfkeli. Yoksulluğun da vurduğu ilçeyi sadece yurttaşlar değil memurlar da terk ediyor. Öğrenciler ise bir an önce okulların açılmasını bekliyor. Şanlıurfa’nın Akçakale ilçesi Suriye sınırına yakın olmanın yarattığı sıkıntıları çok uzun zamandan beri yaşamasına karşın Suriye tarafından gelen bir havan mermisinin yol açtığı can kaybı nedeniyle adı hatırlanan bir yerleşim birimi. DPT’nin İl, İlçe Sosyoekonomik Gelişme Endeksi’ne göre 872 ilçe arasında 814. olarak gelişmemişliğin tüm sorunlarıyla iç içe. Bölge illere verdiği göçle bilinen ilçe, geçen hafta beş kişinin hayatını kaybettiği bombalanma vakası ile anılıyor ama 23 Eylül’de yine Suriye tarafından atılan bir top mermisinin biri çocuk üç kişiye isabet ettiği, çocuğun daha sonra kaldırıldığı hastanede hayatını kaybettiği kamuoyunca bilinmiyor. Halkın o zaman da kaymakamlığı basıp protesto ettiği de. Oysa geleneksel olarak MHP’nin çok güçlü olduğu, son dönemde ise AKP’nin ezici bir ağırlıkla seçim kazandığı ilçe, şimdi AKP iktidarına karşı öfkenin merkezi olmuş durumda. 100 bin olursa barındıramayız demişti kâbusu gerçek oldu Davutoğlu’nun FIRAT KOZOK ANKARA Türkiye’ye Suriye’den gelen sığınmacıların sayısı dün 96 bin 397’ye ulaştı. Rakamın hafta başında 100 bini aşması bekleniyor. Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu, mülteci sayısının 100 bini aşması durumunda, Suriye’de BM gözetiminde güvenli bir bölge oluşturulması gerektiğini ifade etmişti. Aslında Türkiye’ye gelen Suriyeli sayısı bu rakamdan çok daha fazla. Ancak gelenlerin bir bölümü aralıklarla ülkelerine geri döndü. Bugüne kadar Türkiye’ye sığınan 137 bin 153 mülteciden 40 bin 756’sı ülkesine döndü. Bugün itibarıyla Hatay’da 11 bin 782, Gaziantep’te 15 bin 795, Kilis’te 13 bin 90, Şanlıurfa’da 31 bin 295, Kahramanmaraş’ta 13 bin 158, Osmaniye’de 8 bin 222 ve Adıyaman’da 2 bin 473 kişi barınıyor. AFAD yeni çadırkentler kurmak için kolları sıvadı. ‘Kamp içerde, biz sınırdayız’ Kızgınlığın en önemli nedeni de savaşın etkilerinin yaşanacağının bilinmesine rağmen yetkililerin gerekli önlemleri almadığına inanılması. Vatandaşlar, sınırdan uzak iç bölgelere neden tahliye edilmediklerini soruyorlar. Suriye’den gelen göçmenler için yapılan kampın sınırdan 67 kilometre ötede olmasına rağmen kendilerinin sınıra sıfır noktada yaşadığını belirterek “ölümle karşı karşıya bırakıldıklarını” dile getiriyorlar. Belediyenin tek yaptığının “sınıra yaklaşmayın” anonsu olduğunu söylüyorlar. Bu nedenle ilçe boşalmış durumda. Başta öğretmenler olmak üzere çok sayıda memur ilçeden ayrılmış. Urfa SağlıkSen Başkanı Selami Balcı, sağlık elemanlarının can güvenliği olmadığını belirterek önlem alınmasını istiyor. İlçede 14 aile hekimi, devlet hastanesinde 9 hekim, 23 de hemşire görev yapıyor. Abdullah Şaban da öfkesini gizlemeyenlerden. Hükümetin bomba olayını bahane ettiğini düşünüyor ve “Bu uluslararası bir komplodur” diyor. CHP ilçe yöneticisi Ahmet Yürüboğa da hükümetin önceden Suriye’yi uyarması durumunda bu sorunların yaşanmayacağını belirtiyor ısrarla. AKP hükümetinin TBMM’den geçirdiği savaş tezkeresi İstanbul, İzmir ve Mersin’de protesto edildi. İstanbul’da Maltepe Askerlik Şubesi’ne gelen biri kadın üç ESP üyesi, “Barış için direniş” yazılı pankart asmak istedi. Polis; ESP’liler yaka paça gözaltına aldı. İzmir Barosu’na üye avukatlar, cüppeleriyle Alsancak’taki baro binası önünden Gündoğdu Alanı’na dek yürüyerek savaşa karşı olduklarını vurguladı. Mersin’de de Halkevleri, TKP, ÖDP, SDP, Halkların Demokratik Kongresi Mersin İl Meclisi, TBMM’de kabul edilen tezkereyi protesto etti. ÖDP İl Başkanı Oktay Canpolat, “Suriye’de savaşanların barındığı kamplar derhal kapatılmalı” dedi. Bir ‘hayır’ da barodan Sınır esnafı perişan FIRAT KOZOK/MAHMUT LICALI ANKARA MHP’nin Akçakale’ye gönderdiği heyette yer alan Hatay Milletvekili Adnan Şefik Çirkin, tezkerenin geçmesiyle kentteki yurttaşların biraz rahatladığını, ancak çatışmaların günlerdir sürmesine karşın önlem alınmamasının infial yarattığını söyledi. “Sınır illerinin esnafı bitmiş” diyen Çirkin, halkın desteğe ihtiyacı olduğunu vurguladı. CHP heyeti ise, “sınırın yolgeçen hanına” döndüğü, belediye başkanının halk üzerinde baskı kurduğu saptamasında bulundu. CHP’liler, Akçakalelilerin patlama noktasına geldiklerini, ancak belediye başkanının halk üzerinde baskı kurduğunu ifade etti. Hatay Milletvekili Eryılmaz, “Sınır yolgeçen hanına dönmüş. Kimin girdiği, çıktığı belli değil. Muhaliflerin gündüz silahsız bir şekilde Akçakale’de dolaştıkları, gece silahlarıyla Suriye’ye gittikleri yönünde şikâyetler var” dedi. Kentte protesto edildikleri yönünde bazı gazetelerde çıkan haberlere de tepki gösteren Eryılmaz, belediye başkanının bir akrabasının provoke çabası olduğunu, kendilerine yönelik bir protesto olmadığını savundu. MHP milletvekili Çirkin de “Şanlıurfa, Mardin, Hatay, Kilis ve Gaziantep esnafı bitmiş durumda” dedi. Akçakale’de vatandaşın şu an en çok şikâyet ettiği konunun tarlada ürünü bulunan çiftçinin çatışma nedeniyle ürünlerini toplayamaması olduğunu kaydedildi. CHP ve MHP heyeti Akçakale izlenimlerini anlattı: MHP peşmergeyle Yönetim ikna olmuş ? boşluğunu ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) Hükümetin önceki gün TBMM’den aldığı tezkereye CHP ve BDP’nin hayır oyu vermelerine karşın MHP’yi AKP’den gelen, “Tezkere Suriye’deki etnik ve dini talep ve yapılanmaları da kapsar” sözünün ikna ettiği öğrenildi. MHP yöneticileri, destek vermeleri için “Tezkerinin yalnızca Suriye’ye yönelik bir askeri müdahale ile sınırlı olmaması, Suriye’deki Kuzey Irak Kürt yönetimine bağlı peşmergelerle PKK’lileri de kapsaması” gerektiğini ifade etti. MHP’liler tezkereye bu şartlarla destek verdiklerini, bunu AKP yetkililerine de anlattıklarını belirtti. MHP’lilerin bu yöndeki istek ve şartlarına AKP’den güvence geldi. AKP Grup Başkanvekili Nurettin Canikli, “MHP destek verirken PKK ve peşmergeleri gündeme getirdi. Operasyonların bunu da kapsadığını ileri sürüyor” şeklindeki soruya “Elbette” yanıtı vererek, “Çok ayrıntıya girmeye gerek yok ama sonuç itibarıyla orada etnik, dini özellikler üzerinden siyasi talepler, yapılanmalar gündeme geldiğinde sorun olur. Türkiye’nin güvenliğini tehdit eden gelişmeler olur. Biz Suriye’nin tek, bütün Suriye olarak kalmasını istiyoruz” sözleriyle destek verdi. PKK doldurdu MHP Grup Başkanvekili Mehmet Şandır, TBMM’de düzenlediği basın toplantısında MHP’nin Suriye’ye asker gönderilmesine ilişkin tezkereye neden “evet” dediğini açıkladı. Şandır, Türkiye’ye yapılacak her saldırıya karşı MHP’nin devletin tüm gücüyle karşı koymasına destek vereceklerini kaydetti. Tezkereye evet oyu vermelerindeki bir gerekçenin ise AKP’den farklı olduğunu kaydeden Şandır, Suriye’nin kuzeyinde oluşan yönetim boşluğunun PKK tarafından doldurulduğunu kaydetti. Irak’ın kuzeyine benzer bir siyasi yapılanmanın Suriye’de de ortaya çıktığını belirten Şandır, “MHP dünkü tezkereden bunu anlamıştır. Bu nedenle evet oyu vermiştir” dedi. Genelkurmay açıkladı 15 geçici güvenlik bölgesi ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) Genelkurmay Başkanlığı, Suriye’ye asker gönderilmesine ilişkin tezkerenin TBMM Genel Kurulu’nda kabul edilmesinin ardından Suriye ve Irak sınırına yakın Doğu ve Güneydoğu Anadolu bölgelerinde 15 bölgeyi “geçici güvenlik bölgesi” ilan etti. Genelkurmay Başkanlığı’nın internet sitesinde yapılan açıklamaya göre, 7 Ekim 7 Ocak tarihleri arasında ilan edilen güvenlik bölgeleri şöyle: “Küpeli Dağı, Cudi Dağı, Yazlıca Dağı ve Güneyi, Mehmet Yusuf ve Meydan Dağları, İncebel Dağları, Altın Dağlar, Çağlayan/Pirinçeken, Buzul Dağı, Rejgar/Alandüz Dağı, İkiyaka Dağları, Balkaya Dağı, Karadağ/Gediktepe/Çimendağı, Yazlıca Dağı (Herekol) Kuzeyi, KurşunluGörüse Dağı Dicle ve Yassıdağ.” C MY B C MY B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle