26 Mayıs 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 6 EKİM 2012 CUMARTESİ 4 HABERLER 7 EKİM’DE SIHHİYE’DE, ‘AYRIMCILIĞA, ASİMİLASYONA, SAVAŞA HAYIR’ DİYECEKLER Çelişki Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’ün, TBMM’ye hitaben yaptığı ve Tayyip Erdoğan’ın, AKP büyük kongre söylevi ertesine rastlayan konuşma, çeşitli çevrelerde heyecan yarattı ve Çankaya çekişmesinin ilk adımı olarak algılandı. Sayın Cumhurbaşkanı’nın konuşma metni, AKP Genel Başkanı’nın konuşmasını yapmasından önce oluşturulmuştur. Ama Sayın Cumhurbaşkanı, her ne kadar konuşmasını, Sayın Erdoğan’ın kurultay söylevinden önce hazırlamış olsa da, metnin Tayyip Bey ile aralarındaki kimi çelişkileri ortaya çıkaracağının pek de âlâ farkında olmalıydı, sanırım farkındaydı da... Cumhurbaşkanı’nın konuşmasını okuyunca sorulması gereken soru, dile getirdiği konularda içten olup olmadığından çok, onları neden şimdi dillendirmiş olduğudur. Emre Kongar, önceki günkü yazısında Gül ile Erdoğan arasındaki farkın nerede olduğunu irdelerken, 6 nokta saptamış. Bunları kısaca özetlemek gerekirse, Cumhurbaşkanı’nın AB’ye odaklı politikasına karşılık Başbakan’ın politik odağının Ortadoğu olması, ifade ve basın özgürlüğü konusundaki farklılıklar, tutuklu milletvekillerinin durumu, parlamenter rejim mi, başkanlık ya da başkancı sistem mi, tartışmaları, BDP’ye karşı takınılması gereken tutum konusundaki çelişkiler ile dış politikada izlenen çatışmacı çizgidir. ??? Bütün bu noktalar Cumhurbaşkanı ile Başbakan arasında belirli konularda önemli farklılıklar olduğunu gösteriyor. Bu farklılıkların, bir ayrılığa yol açıp açmayacağı önemli bir sorudur. Cumhurbaşkanı ile Başbakan’ın Çankaya’nın gelecekteki işlevine bakışları farklı. Bu açıkça görünen bir husus. Ama asıl sorulması gereken, esas çelişkinin bu farklılıktan kaynaklanıp kaynaklanmadığı olduğu kadar, bunun çelişkinin siyasetin özüne de yönelik olup olmadığıdır. Başka bir deyişle, acaba Milli Görüş gömleğini taraflardan biri (Cumhurbaşkanı) gerçekten çıkardığı ve içten Avrupacı bir tutumu benimsediği için mi bir çelişki doğmuştur? İkinci önemli soru da, Abdullah Gül’ün gerçekten, daha ılımlı, daha demokratik görünümlü bir siyasetten yana mı olduğudur... Sayın Gül’ün Cumhurbaşkanlığı döneminde olduğu kadar, daha önce de sunduğu görünüm böyle düşünenleri destekleyen bir etken. Ama AKP’nin iki önemli figürü arasında, demokrasi yüzünden temel bir çelişkinin belirmesini beklemek, bana fazla iyimser bir davranış gibi geliyor. ??? Avrupa merkezli politika konusuna gelince: Sayın Gül, AB politikasının dorukta göründüğü sırada Dışişleri Bakanı olarak neyin ne olduğunu çok iyi bilecek bir konumdaydı. Bu durumda Sayın Gül’ün AB odaklı bir politikanın Avrupa’nın tutumu da göz önünde bulundurulunca çok gerçekçi olmadığını bilmesi gerekir. Kısacası, Sayın Gül ile Tayyip Erdoğan arasında, henüz açığa çıkmış olmasa bile Çankaya konusunda bir çekişmenin varlığı yadsınamaz. Ama bu çekişmenin, demokrasi ve AB konuları yüzünden bir çelişkiye dönüşmesi, yolların bu nedenle ayrılması ve iktidarın başında bir değişim olmasının beklenmesi kanımca gerçekçi değildir. Zaten şu sırada AKP’de de “cemaat”te de, hâkim olan hava budur. Ama bu demek değildir ki, bu ikili arasında bir çekişme hiçbir şekilde patlak vermez. Erdoğan’ın, uyumlu rejimi kendisine ABD tarafından yüklenen, Ortadoğu odaklı politikanın bölgedeki yeni oluşumlarına ayak uydurarak, bunları Türkiye’deki yeni oluşumla bütünleştirip, uyum içinde götürme misyonunu yerine getirmede aksama olması halinde çelişkiler daha da su yüzüne çıkacaktır. Önümüzdeki dönemin iç ve dış gelişmeler açısından bu tür olasılıklara çok açık olduğu, Erdoğan’daki soluk kesilmesi belirtilerinin bunu güçlendirdiği söylenebilir. Tabii ki, olayı boş demokratik umutlar çıkarma yanlışına düşmeden izlemek gerek. Aleviler eşitlik için buluşuyor MEHMET MENEKŞE AMASYA Alevi Bektaşi Federasyonu (ABF) ve Alevi Dernekleri Federasyonu (ADF) tarafından düzenlenen “laik ve demokratik Türkiye için eşit yurttaşlık mitingi” yarın Ankara Sıhhiye Meydanı’nda yapılacak. Avrupa’dan ve yurdun dört bir yanından gelen Aleviler yarın saat 10.00’da otogarda toplanarak Sıhhiye Meydanı’na yürüyecek. Saat 12.00’de “laik ve demokratik Türkiye için eşit yurttaşlık mitingi” ABF Genel Başkanı Selahattin Özel ve ADF Başkanı Hüsniye Takmaz’ın konuşmalarıyla başlayacak. Mitingde eşit yurttaşlık taleplerini dile getiren döviz ve afişler taşınacak. ABF Genel Başkanı Selahattin Özel başkanlığında oluşturulacak heyet, Alevilerin eşit yurttaşlık taleplerini içeren bir dosyayı TBMM Başkanlığı’na iletecek. ABF Genel Başkanı Özel, AKP iktidarıyla birlikte Alevilerin inanç özgürlüklerinin muhafazakâr toplum destekli politikalarla hayatın her alanında ihlal edildiğini, Alevilere yönelik asimilasyon politikalarının hızlandığını, adeta Alevilerin ötelenip yok sayıldığını vurguladı. Özel, insan haklarından, laiklik ve demokrasiden, hukukun üstünlüğünden, barıştan yana olan her duyarlı vatandaşı mitinge katılmaya davet etti. ADF Alevi Dernekleri Federasyonu Başkanı Hüsniye Takmaz da Alevilerin ret ve inkâr politikalarına, uygulanan baskılara güçlü bir şekilde “hayır” diyeceğini belirtti. Hacı Bektaş Veli Anadolu Kültür Vakfı Genel Başkanı Ercan Geçmez ise “Bu ikinci mitingimiz. Alevilerin sorunları artarak sürüyor. Ayrımcılık ve ötekileştirme kamunun her alanında devam ediyor” dedi. Alevi Kültür Dernekleri Genel Başkanı Engin Gündük de “Alevi örgütleri yaşanan hak ihlallerinin Avrupa’daki hukuk yöntemleriyle çözüleceği kanaatine varmıştır. Türkiye’deki Alevi örgütleri siyasetten, hükümetten, başbakandan, hukuktan ümidini kesmiş durumda” diye konuştu. Pir Sultan Abdal Kültür Derneği Genel Başkan Yardımcısı Muharrem Erkan da “Ayrımcılığa, asimilasyona, savaş kışkırtıcılığına, baskı ve ötekileştirme ve inkâr politikalarına karşı hayır demek için, eşit yurttaşlık için Ankara’da olacağız” dedi. Anayasa Uzlaşma Alt Komisyonu anadilinde eğitim maddesinde anlaşamadı, sert tartışmalar çıktı ‘Egemenlik’ kavgası Özal yeniden defnedildi Ölümüne ilişkin yürütülen soruşturma kapsamında inceleme yapılmak üzere mezarı açılan 8. Cumhurbaşkanı Turgut Özal’ın naaşı, Adli Tıp Kurumu’nda yapılan iki günlük incelemenin ardından, dün 19 yıl sonra yeniden toprağa verildi. Özal’ın cenazesi, saat 09.40 sıralarında Adli Tıp Kurumu’ndan alınarak, Mezarlıklar Müdürlüğü’ne ait cenaze arabasıyla Topkapı’ya götürüldü. Yol boyunca cenazeye polis araçları da eşlik etti. Turgut Özal’ın Türk bayrağına sarılı tabutu, tören mangası tarafından omuzlara alınarak anıt mezara kadar taşındıktan sonra defnedildi. Gazetecilerin alınmadığı törene Turgut Özal’ın eşi Semra Özal, oğlu Ahmet Özal ve kızı Zeynep Özal ile AB Bakanı ve Başmüzakereci Egemen Bağış katıldı. Ailenin isteği üzerine Özal’ın mezarının üstüne mermer konmadı. Mezarın üzerine toprak döküldü. Semra Özal, yıllar sonra yeniden aynı acıyı yaşadı, gözyaşlarına boğuldu. Gazetecilere açıklama yapan Ahmet Özal, “Sonuçlar herhalde 12 aya kadar çıkar. İnşallah bu hadise, Türkiye’de tekrarlanmaz” dedi. Ailede bulunduğu belirtilen Turgut Özal’a ait saç tellerinin ilgili makamlara verilip verilmeyeceğinin sorulması üzerine Özal, cenazede saç tellerinden çok daha fazla doku elde edildiğini açıkladı. (Fotoğraf: AAMETİN PALA) ? Komisyonun BDP’li üyeleri anadilinde eğitimin anayasal güvenceye alınmasını isterken AKP ve MHP buna karşı çıktı. Havanın gerilmesiyle madde yazılamadı ve üst komisyona bırakıldı. AYŞE SAYIN ‘Bakanlar tanık olsun’ Deniz Feneri dosyasında ‘görevi kötüye kullanmak ve sahtecilik’ suçlamasıyla Yargıtay’da yargılanan savcı Nadir Türkaslan soruşturmanın genişletilmesini istedi ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) Deniz Feneri soruşturmasında dosyadan el çektirilen savcıların, “resmi belgede sahtecilik ve görevi kötüye kullanma” suçlarından yargılanmasına Yargıtay’da devam edildi. Yargıtay 11. Ceza Dairesi’nin baktığı davanın Yargıtay Konferans Salonu’nda yapılan duruşmasına, “sanık” cumhuriyet savcıları Nadir Türkaslan, Abdulvahap Yaren ile Mehmet Tamöz hazır bulundu. Daire, İstanbul 2. Ağır Ceza Mahkemesi’ne verdiği dilekçe ile bu davaya katılmak isteyen Kanal 7 Yönetim Kurulu Başkanı Zekeriya Karaman’ın talebini oybirliği ile reddetti. Türkaslan’ın avukatı Cevat Balta, Karaman’ın dilekçesinde savcılara yönelik “pişmanlık göstermeyen sanıkların cezalandırılması” ifadesinin “saygısızca ve rencide edici” olduğunu kaydetti. Balta, duruşma sırasında bazı beyanlarda bulunmak istedi. Bu sırada Başkan Eken, “Şu polemik işini bırakalım” diyerek sadece soruşturmayı genişletme taleplerini anlatmaları konusunda tarafları uyardı. Avukat Balta ise “Bu davanın başından beri siyasi olduğunu biliyoruz. Ama biz yine de siyasi söylem kullanmamak için kendimizi çok tuttuk, dilimizi ısırdık” yantını verdi. Kovuşturmanın genişletilmesi talebinde bulunan Balta, şu kişilerin de tanık olarak dinlenmesini istedi: HSYK Başkanı ve Adalet Bakanı Sadullah Ergin, Başbakan Yardımcısı Beşir Atalay, HSYK Başkanvekili Ahmet Hamsici, HSYK 1. Daire Başkanı İbrahim Okur, HSYK 2. Daire üyesi Ali Aydın, Ankara Başsavcısı İbrahim Ethem Kuriş, başsavcıvekilleri Nuri Yiğit, Şadan Sakınan, HSYK müfettişleri Vedat Ali Tektaş, Akif Kavasoğlu, HSYK tetkik hâkimleri Nazım Yiğit, Fatma Kurşun, HSYK Genel Sekreter Yardımcısı Neslihan Ekinci, gazeteciler Nazlı Ilıcak, Ahmet Altan, Mesut Hasan Benli, eski Adalet Bakanlığı Müsteşarı Ahmet Kahraman. Heyet, taleplerin değerlendirmesi ve savcılık mütaalası için duruşmayı 16 Kasım gününe erteledi. ‘Dilimizi ısırdık’ ANKARA TBMM Anayasa Uzlaşma Alt Komisyonu’nda “anadilinde eğitim”de uzlaşma sağlanamayınca, “Eğitim ve Öğrenim Özgürlüğü” maddesi üst komisyona havale edildi. Komisyonda MHP ve BDP’liler arasında “egemenlik” ve “Lozan’ tartışması yaşandı. Yeni anayasa çalışmalarında en kritik düzenlemeyi oluşturan “eğitim ve öğrenim özgürlüğü” maddesini “anadilinde eğitim” önerisi kilitledi. Alt komisyonda, 3 gün süren müzakerelerde 4 parti hiçbir fıkra üzerinde anlaşılamayınca madde de yazılamadı ve üst komisyona bırakıldı. Komisyona BDP “anadilinde eğitim” önerisi getirirken; CHP, “Eğitim dilinin Türkçe olması ancak insanlara anadillerini öğrenme hakkı” tanınmasını; MHP; “eğitim ve öğrenimin Türkçe olmasını”; AKP de eğitim dilinin “yasayla” düzenlenmesini önerdi. BDP’li Altan Tan , anadilin bir hak olduğunu, Lozan’da gayrimüslim azınlıklara “anadili” hakkı tanınırken Kürtlere “Müslüman hukukuna göre çoğunluksunuz” denilmesine rağmen çoğunluk hakkının da verilmediğini ileri sürdü. Kürtlerin Lozan’da “aldatıldığını” savunan Tan, “İsmet Paşa, ‘Lozan’a Türklerin ve Kürtlerin temsilcisi olarak geldik’ dedi. Ama Kürtlere çoğunluk hakları verilmedi” görüşünü savundu. MHP’li Oktay Öztürk ise bu görüşlere “Egemenlik Türk milletine aittir ve bunun paylaşılmasına bölüşülmesine asla müsaade etmeyiz” diyerek tepki gösterdi. CHP’li Atilla Kart ise AKP’nin “Eğitim dili yasayla düzenlensin” önerisine tepki gösterdi. Başbakan Tayyip Erdoğan’ın parti kongresinde çıkıp, “Kamuda Kürtçeye erişim hakkı, mahkemede Kürtçe savunma hakkı vereceğim” diyerek toplumda bir beklenti yarattığını belirten Kart, “Ama sadece hamaset yapıyor. Vatandaşa, anadilini öğrenme konusunda anayasal teminat getirmekten kaçınan ve demokrasi konusunda ahkâm kesen başbakanın demokrasi anlayışındaki sakatlığı ve gayri samimi tutumu bir kez daha ortaya çıkmıştır” dedi. AKP’li Mustafa Şentop ise hedeflerinin öncelikle eğitim diliyle ilgili “yasağı kaldırmak” olduğunu belirtti. Görüşmeler sonunda uzlaşma sağlanamayınca madde üst komisyona bırakıldı. entop ve Şahin devam edecek Öte yandan, yeni AKP yönetiminde Genel Başkan Yardımcısı olarak görev yapan Şentop ve Mehmet Ali Şahin’in, komisyondaki görevlerini sürdüreceği öğrenildi. Ş C MY B C MY B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle