22 Kasım 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 6 EKİM 2012 CUMARTESİ 14 Toplu İlişkisizlik Yasası A KP, “Toplu İş İlişkileri Yasası”nı geçiriyor TBMM’den. Öyle gözüküyor ki emekçiler, topluca iş ilişkilerinden vazgeçecekler. CHP İzmir Milletvekili Musa Çam, Meclis kürsüsünden açıkladı zaten: “Eğer bu yasa, bu şekliyle geçerse mevcut sigortalı işçilerin yüzde 57’si toplusözleşme yapacak sendika bulamayacak. Sayıları 6 milyon 298 bin kişiyi bulan; inşaat, turizm, sağlık, taşımacılık, ticaret, büro, eğitim, basın ve liman işçileri için toplusözleşme bir hayal olacak. Şu anda Türkiye’de 52 sendika toplusözleşme yapıyor. Toplam 29 sendika barajın altında kalacak ve sadece 23 sendika toplusözleşme yapabilecek. 8 sektörde tek sendika egemenliği kurulacak. 2 milyon 868 bin sigortalı işçi, tek sendikaya üye olmak zorunda kalacak. AKP hükümetinin ILO normlarına ve Avrupa Sosyal Şartı’na rağmen bu yasayı çıkarmak istemesinin en önemli nedeni, Türkiye’de mücadele edecek, kavga edecek, militan bir sendikal hareketi tasfiye etmek, sadece hükümetin arka bahçesi olacak sarı sendikaları inşa etmektir.” Kıyma bize ettiğimizi sanıyorduk. Meğer Biz muhalefet “hakaret” diye Rahatlık C umhuriyet’ten yetişmiş Hürriyet Genel Yayın Müdürü Enis Berberoğlu, Cumhuriyet yazar ve muhabirlerinin AKP kongresine alınmayışını gazetesinde tek satırlık bir haber olarak bile görmedi. Yine Cumhuriyet’ten yetişmiş Milliyet yazarı Mehmet Tezkan da AKP kongresi izlenimlerine şöyle girdi: “Kongre salonuna en rahat girdiğim kongre HP Isparta Milletvekili Ali Haydar Öner, geçen hafta “ağlayan ve ağC latanlar kongresi”nin özetini yaptı: Ruh oldu.” Ne diyeyim, rahatlık bize batıyor herhalde. “Sayın Başbakan, Cumhurbaşkanlığı’na kapı aralamak üzere ‘s’ çizmiş. Hiç heveslenmesin. Bu büyük millet; Barzani’den onur duyan kongre şakşakçılarıyla Barzani’yi başkonuk edenlerin hakkından gelecek, günü geldiğinde bir daha belini doğrultamayacak şekilde sırtını yere serecektir. Zafer, Kuvayı Milliye ruhu taşıyanların olacaktır.” Yeter ki CHP, o ruhu, tuzruhu ile karıştırmasın. sman Can, Anayasa Mahkemesi raportörü iken AKP’nin kapatılmasına O karşı çıkan rapor hazırlamış ve demişti ki: Hep birlikte “Avrupa’da 50 yılda Almanya’da iki, İspanya’da bir parti olmak üzere sadece üç parti kapatıldı. Kapatılan bu partiler de terörle ilişkiliydi ve diktatörlüğü savunuyordu.” Osman Can, son AKP kongresinde partinin yönetimine girdi. Artık hep birlikte el ele, yabancıların hakemliğinde Oslo sürecini sürdürür, İmralı ile görüşür, başkan babacı sisteme de geçerler hayırlısıyla... algılanıyormuş. Çok doğru... Dağ dorukları kadar ululanmış, büyümüş, yüceleşmiş haşmetli sultanımız efendimizi eleştirmek kimin haddine... Her dediğine katlanacağız, her istediğine uyacağız, her söylediğine boyun eğeceğiz. “Höt” diyecek, girecek delik arayacağız. Eğer biz bulamazsak bir delik, onlar tutup atacaklar içeri. “Ne yani okşayayım mı şimdi sizi” diye parmak sallayacak, “Dövdür bizi, kovdur bizi, süründür bizi” diye yalvaracağız. Ne demekmiş muhalefet? Haşmetmeâb sultanımız efendimize hakarettir bu, hakaret... AB Rafa Kalkarken... AKP’yi iktidara taşıyan 2002 seçimlerindeki havayı hatırlayın. Avrupa Birliği’ne üyelik projesi iktidar partisinin belli başlı seçim kozlarından biriydi. Seçim bildirgelerinde AB reformlarına bağlılık bildiriliyordu. Milli görüş tabanından gelen bir partinin nasıl olup da AB’ci kesilebileceği konusunda kuşkular o zaman da vardı. Kimine göre AKP, türban meselesinde AB’den destek bekliyordu. Türban sorununun Avrupa üzerinden çözülemeyeceği kısa sürede anlaşılacaktı. Strazburg’daki Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’ne yapılan başvurularda beklenen hukuki destek bulunamadı. AİHM’nin 10 Kasım 2005 tarihli kararıyla, tıp fakültesi öğrencisi Leyla Şahin’in türban yasağına karşı başvurusu 16’ya karşı 1 oyla reddedildi. Bu karar, iktidarın AB şevkinin kaybolmasında bir dönüm noktası oldu. İkinci önemli konu ise siyaset üzerindeki askeri vesayetin kalkmasıydı. Avrupa Birliği, 1980 darbesinden itibaren yoğun biçimde Türkiye’deki ordu etkisinden rahatsızdı. Bu noktada yapılacak kurumsal reformlar AKP’nin de işine geliyor, partinin bir şekilde Avrupa çizgisinde durmasını gerektiriyordu. Bugün gelinen aşamada ise Türkiye’deki iktidarın ne başörtüsü, ne de ordu konusunda artık AB’ye ihtiyacı yok. Bu noktada AKP’nin Avrupa vizyonu diye bir derdi olmadığı net biçimde ortaya çıktı. Hazır AB de krizdeyken... Ve müzakereler durmuşken... Sayın Başbakan’ın geçen hafta sonu partisinin kongresinde yaptığı uzun konuşmada AB’den söz etmemiş olması bunun açık göstergesi. 2023’ten geçtik, 2071’den söz edilen bir konuşmada Avrupa vizyonu yok ise bunu nasıl yorumlamak gerekir? Doğrudur, şu anda seçmen bazında AB’nin hiçbir getirisi yok... Doğrudur, AB krizde ve Türkiye’yle uğraşacak halleri kalmadı... Doğrudur, Türkiye’nin AB’ye katılım müzakereleri 2 yıldır ilerlemiyor. 9 yılda 35 fasıldan sadece 13’ü açılabildi. AB tarafında 8 faslı Kıbrıs’la ilgili ‘Ek Protokol’ün tam olarak uygulanması şartına bağlı olarak blokaj var. Ya diğerleri? Başbakan Yardımcısı Ali Babacan, şu anda müzakerelere açılabilecek olan 3 faslın ekonomik programı ve rekabet gücünü engelleyeceği için kendilerinin açmak istemediklerini söylemedi mi? ??? AB hükümetleri, Türkiye’yi Arap dünyasında yaşanan dönüşüm sürecinde önemli bir ortak olarak görüyordu. Ancak Ankara’nın belirginleşen İslami yönelimi ve otoriterleşme AB’yi korkutuyor. Türkiye’nin Arap dünyası için model ülke olmasına gelince, beklentinin tersine işlediği, Türkiye’nin giderek bu ülkelere benzeyebileceği endişesi bile var. Önümüzdeki günlerde AB, Türkiye dahil aday ülkeler için ilerleme raporlarını yayımlayacak. Türkiye’nin bu yılki karnesi ise kimsenin pek umurunda olmayacak. Kim ne derse desin, Cumhuriyetin Batı’ya dönük yüzüyle büyüyen kuşaklar için, iktidarın Avrupa vizyonunu yitirmiş olması dokunaklı bir düş kırıklığıdır. Türkiye için de büyük bir kayıptır. Bunun vebali ise... Bir kısmı iktidar partisine... Bir kısmı Avrupa’ya... Ama birazı da o vizyona sahip çıkamayanlara... ürkİş Genel Sekremoral çöküntüsü, bir teri Pevrul Kavrak, Yeniden umut için yenilgi psikolojisi içinT Kristalİş Sendikası’nın dedir. Hatta bazıları genel kurulunda yaptığı konuşmada, Türkiye’de sendikalı işçi sayısının giderek azaldığını söyledi. 1980’li yıllarda 2.5 milyon olan sendikalı sayısının, bugün 600700 bin arasında sıkışıp kaldığını aktardı. Nüfusun ikiye katlandığını, sendikalı işçi sayısının ise dibe vurduğunu anlattı ve ekledi: “Bunun adı düşüş değil, resmen çöküştür. Yaşadığımız süreç, sendikalar için ya hep ya hiç zamanıdır. Türkİş teşkilatı bugün bir ‘Biz yenildik, bittik, tükendik’ duygusu içindedir. Sendikal hareketin özgüveni kalmamıştır. Yeniden umut olmak için güven yaratmalıyız. Davamıza olan inancımızı pekiştirmeliyiz. Bizi yok etmek isteyenlere inadına meydan okumalıyız…” Her alanda bir uykudan uyanma, doğrulma, üstünü başını silkeleyip ayağa kalkma isteği var gibi. Keşke, ah keşke... G k. Her eldi geleli, dur durak yo r, her gü hır n gü r he a, vg ka gün ış. ğır ça n gün bağırış, her gü , gazeteciyİçeride, askerle, aydınla da, hearı Dış ... le, memurla, işçiyle ... rla ula mş ko tüm men a iteledikray bu ya ora rup ku rup Ku arıyorlardı, halerinden dalaşacak yer adılar üstüne. zır bahaneyi bulunca atl umuzun çoluğ ço n Durup dururke tıracaklar cuğumuzun kanını bulaş a. rın şla ba üstlerine Kan bulaştıracak Eğitim manzarası onya’dan “milli eği retmenler türbanla derse giriyor. Konya İl Milli tim” manzaraları: K Eğitim Müdür Yardım“Hocacihan Ortaokulu’nda öğretmenler ve öğrenciler türbanla derse giriyor. Vali İhsan Dede İmam Hatip Ortaokulu’nda kız ve erkek öğrencilerin sınıfları ayrıldı ve yine bazı öğcısı Mevlüt Kuntoğlu idarecilere baskı yaparak sınıfların ayrılmasını istiyor.” Konya’dan bakınca, tüm Türkiye gözüküyor. Tezkereyi Geçiren 320 Oyun Anlamı SADIK ÇELİK KİM KİME DUM DUMA BEHİÇ AK behicak@yahoo.com.tr Sınır ilçemiz Akçakale’de bir eve düşen ilk, sınırlarımız içine düşen 17. top mermisi, Suriye’de ısrarla izlenen ve sonunda iflas eden politikaların öngörülen fakat kulak ardı edilen acı bir sonucu olarak, 3’ü çocuk 2’si kadın 5 masumun canını aldı. Ankara’da hemen gece yarısı toplantıları, kapalı oturumlar, halkın içeriğini ancak yıllar, hatta on yıllar sonra öğrenebileceği gizli görüşmeler başladı. Ve “yabancı ülkeleri”, yani bütün ülkeleri kapsayan, kullanılarak 3. Dünya Savaşı bile yapılabilecek olan “yurtdışına asker gönderme” tezkeresi kabul edildi. Yoksulun, ezilmişin çocuğunun hayatı, oynanan büyük oyunlara kurban edilmek üzere paketlendi. Türkiye’nin Suriye’ye girmesini bir kenara bırakalım. Suriye’deki muhaliflere (El Kaide, Taliban ve Müslüman Kardeşler gibi) bir süreden beri yapılan askeri ve ekonomik desteklerden dolayı Suriye’yle birlikte, Rusya, Çin, Brezilya, Hindistan gibi güçlü ülkeler ve ekonomileriyle, İran’la, Irak’la ilişkilerimiz bozulmuştur. Şu aşamada Türkiye ile Suriye arasında bir savaşın çıkacağına hiç kimse ihtimal vermiyor. Ancak bu şekilde ilişkilerimizin bozulmuş olmasının ülkemize daha şimdiden kesilen siyasi, ekonomik, toplumsal ve sosyal faturalar hiç de hafif olmamaktadır. Örneğin kredi derecelendirme kurumları ekonomisiyle övünen Türkiye’yi, böyle bir karar almasından dolayı yatırım yapılamaz bir ülke konumuna koymayı düşünmektedirler. Yaşananların ekonomik açıdan anlamı işte budur. Diğer yandan 320 elin havaya kalkmasıyla geçen tezkere savaş tezkeresi değil, caydırıcılık tezkeresidir diyorlar. Peki, böyle bir tezkere kimi, neyi, nasıl, neyden caydırabilir? Bizim gerçekten hiçbir şey yapmadan öylesine bir caydırıcı gücümüz olabilir mi? Aksine kullanılmayan bir tezkere caydırmak şöyle dursun, yaptırım gücü olmadığı ortaya çıktığında, karşımızdakinin bizi hafife almasından, bölgede gerilimi her an sıcak tutmaktan başka bir işe yaramayacaktır. Ve Türkiye komşularına güven vermeyen bir ülke konumunu sürdürecektir. Neticede Suriye’nin iç çatışmalarına, kendi iç meselelerine dışarıdan burnumuzu sokmamız, taraf olmamız, içerideki sokak çatışmalarına kadar sızmamız… Bunların bir bedeli olacaktı elbette. İşte o bedeli şimdi hiç yoktan bir kaosun, savaş olmasa bile en iyi ihtimalle ciddi bir yeni iç ve dış çatışmanın içine düşerek, can kayıplarıyla ve ağır ekonomik bedellerle ödüyoruz. O yüzden… Top mermileri düşmeye başlayınca kızmak, celallenmek, efelenmek de bir işe yaramamaktadır. Kongre sonrası ErdoğanGül AKP kongresi öncesinde, bilhassa Başbakan Erdoğan’ın yapacağı konuşmaya yönelik efsaneler birbirini kovalıyor, dilden dile yayılıyordu. Konuşmanın uzunluğuyla, içeriğindeki sürprizlerle ilgili her kafadan bir ses çıkıyordu. Ve kongre, akreditasyonun gölgesinde gerçekleşti. Muhalif basın yani “ötekiler” sansürlendi. Peki, sabırsızlıkla beklenen o konuşmada öne çıkan nelerdi? Her şeyden önce Ortadoğu ve İslam âlemi bir kez daha selamlandı. Osmanlı rüyasının ateşi harlandı. 1071’den 2071’e Alparslan’ın, Melikşah’ın, Fatih Sultan Mehmet’in yolu yol edildi. Batı’ya yüz verilmedi. Erdoğan, başkanlık yoluna adım attığının mesajını verdi.“Başka unvanla birlikte olacağız” dedi. 2 buçuk saatlik konuşma, “ileri muhafazakâr” çerçevede, milliyetçi, İslami, Doğulu vurgularla sürdürüldü. Ne ifade özgürlüğünden ne de genel olarak özgürlüklerden dem vuruldu. Yine tek ve daha güçlü, en güçlü olmak arzusu satır aralarını kapladı. Ülkenin dümeni sadece kendi doğrularının gösterdiği rotada ilerlemeliydi. “Diğerleri”ne bu gemide yer yoktu. Arkasından Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, Erdoğan’ın kongre konuşmasına bir yanıt olarak yorumlanan, Erdoğan’ın açıkladığı fikirlerin zıddı görüşlerini dile getirdiği ve bu nedenle GülErdoğan çatışması olarak nitelendirilen TBMM açılış konuşmasını yaptı. Gül, sırtımızı Batı’ya dönmemeliyiz, Avrupa Birliği’ni unutmamalıyız, mesajı verdi. Başkanlık sisteminin olası sıkıntılarından, bu yeni yapının ülkenin başına örebileceği çoraplardan bahsetti. Gazetecilerin, yazarların düşünce ve görüşleri nedeniyle hapse atılmasının yanlışlığını vurguladı, medya baskılarını eleştirdi. Tutuklu vekillerin serbest kalması gerektiğini dile getirdi. İnsan düşünmeden edemiyor. 3. yargı paketine onay vererek demokrasinin ayaklar altına alınması çorbasına tuz atarken tüm bunlar aklına gelmemiş miydi acaba? ÇİZGİLİK KÂMİL MASARACI kamilmasaraci@gmail.com BULMACA SOLDAN SAĞA: SEDAT YAŞAYAN 1 2 3 4 5 6 7 8 9 HARBİ SEMİH POROY Berkant’a veda Aslında Köy Enstitülerinin bir armağanıydı bize Berkant. Babası Hasan Akgürgen’le birlikte eğitim aldığı Hasanoğlan Köy Enstitüsü’nde atıldı müzik hayatının temelleri. Âşık Veysel’lerden, Ruhi Su’lardan aldığı eğitimlerdi onu besleyen. Maddi varlığı artık aramızdan ayrıldı. Ancak ismini Samanyolu’yla birlikte ölümsüzleştirdi. Neşet Ertaş’tan sonra şimdi de Berkant’a veda ettik. Sanki birer birer kaybediyoruz bir dönemin ruhunu. sadik.celik.gorus@gmail.com UYDUDAN NAKLEN HAKAN ÇELİK fhakancelik@mynet.com 1/ Türlü bitki 1 lerden elde edilen kokulu 2 bir reçine. 2/ 3 Spor salonları 4 ve stadyumlar 5 için kullanılan bir sözcük... 6 Ödünç alınan 7 ya da verilen 8 şey. 3/ Mimarlıkta bir işlevi 9 karşılamak için du 1 2 3 4 5 6 7 8 9 var içinde bırakılan 1 V E R ON İ K A girinti... Bir ağ at 2 O B U R N İ K E mada çıkarılan balık 3 Y EM A Ç L I K miktarı. 4/ Bir renk... 4V B A T E N Önasya’da tarihsel 5O D A L I K D A bir bölge. 5/ “Boy6 D Ü A L A C I K nuzlu kavun” da 7 A Z A A V A R A denilen ve ülkemiz8 E Ş E Y K I L de de yetiştirilen bir 9 A Y I T T A K A meyve. 6/ Sıcağa ve soğuğa karşı dayanıklılığı kükürtle artırılmış kauçuk... Bir nota. 7/ Mikrop kırıcı olarak kullanılan bir madde... Laos’un para birimi. 8/ Maksim Gorki’nin bir romanı... Afrika kökenli öldürücü bir virüs. 9/ Halk dilinde mart ayına verilen ad. YUKARIDAN AŞAĞIYA: 1/ İnce ve uzun Havana purosunun adı. 2/ “Yaşadım / ağaçları şahidimdir” (B.R. Eyüboğlu)... Arapça eylem çatılarını konu alan dilbilgisi dalı. 3/ Kokmuş hayvan ölüsü... İçine antlaşma ve padişah mektuplarının konulduğu metal kutu. 4/ Hayvanlara vurulan damga... Argoda yağcı, dalkavuk kimseler için kullanılan sözcük. 5/ 15011732 yılları arasında İran’da hüküm süren hanedan. 6/ Dürüst, iyi ahlaklı... Baryum elementinin simgesi. 7/ İnce yapılı... Küçük körfez. 8/ İşlenmiş timsah derisi. 9/ Halk dilinde “teyze” anlamında kullanılan sözcük... İnce ve düzgün dokunmuş pamuklu kumaş. C MY B C MY B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle