26 Mayıs 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
31 EKİM 2012 ÇARŞAMBA CUMHURİYET SAYFA HABERLER 7 Ölüm oruçlarının yakın tanığı Bekaroğlu’nun sözleri Erdoğan’a gitti Kendin kebap yiyorsun onlara ölün diyorsun ‘Ölümü test etmek insafsızlık’ İLHAN TAŞCI 29 Ekim Fotoğrafları Bazı günler vardır ki, o günlerde yayımlanmış olan gazeteleri, arşivlere koyarak saklamak; gelecek kuşaklara da birer tarih sayfası olarak aktarmak gereklidir. Dünkü gazeteler, ayrıcalıksız öyleydi. En büyük bayramımızın kutlanmasını, resmi devlet törenleri içine hapsetmek isteyenlerin barikatlarını yıkarak aşan halk yığınlarının coşkusunu ölümsüzleştirmiş olan fotoğrafların yanı sıra TV ekranlarındaki filmler de o coşkuyu engellemek isteyen polis gücünün silahsız, sopasız yurttaşlara bayram armağanı olarak sıktığı su ve gazlarla ilgili haberleri de gelecek kuşaklara “İşte Erdoğan Türkiyesi” olarak belgeleyecektir. 29 Ekim akşamı Çankaya’daki resepsiyonda Sayın Cumhurbaşkanı ile Başbakan’ın, 29 Ekim törenleri için yaptıkları açıklamalar arasındaki fark; devletimizin başı ile siyasal iktidarın başı arasındaki görüş ayrılığını da belgelemektedir. Başbakan, hâlâ Ankara Valiliği’nin aldığı istihbaratın gereğini yaptığını ısrarla yineliyor. Ancak o istihbaratın içeriğinden tek kelime ile bile söz etmiyor. Şayet o istihbarat denilen şey, törenler için çağrı yapan ve pankartları ile kafilelerin önüne geçen Türkiye Gençler Birliği’nin konumundan esinleniyorsa; bilinmelidir ki adı geçen örgüt İşçi Partisi’nin gençlik koludur. Dolayısıyla yasaldır. Ama tıpkı bu parti gibi marjinallikten kurtulamamıştır. En büyük ulusal bayramın coşkusunu kırmak isteyenler, tam aksi ile karşılaşabileceklerini hesap etmemiş olmalıdır. Bu durum bana rahmetli Ecevit’in ana muhalefet partisi lideri olduğu yıllarda Taksim’de yapmak istediği seçim mitingine dönemin Başbakanı Demirel’in Tercüman gazetesi sahibi merhum Kemal Ilıcak’tan aldığı bir duyumu bildirerek “Taksim’de Ecevit konuşurken Intercontinental Oteli’nden ateş edecekler” sözlerini anımsatıyor! CHP Genel Başkanı o suikast ihbarını bir bumerang sopası gibi değerlendirmiş, “Eşimle birlikte Taksim’de olacağım. İstanbullular siz gelmeyin” demiş ve bu sözler alanı tıklım tıklım doldurmuştu. Önceki gün başkentteki törende de tarih tekerrür etti ve yasak bu kez bugünkü CHP Genel Başkanı Kılıçdaroğlu tarafından yüz geri edildi. Sayın Kılıçdaroğlu, tam bir lider olduğunu göstererek hiçbir yasal dayanağı bulunmayan bu yasağı tanımadığını ispat ederken, barikatlardan birisini de tutarak kaldırmayı başardı. 1957’li yılları yaşayanlar, İçel’de bir seçim konuşması barikatlarla önlenmek istenen rahmetli İsmet İnönü’nün, alandaki Atatürk Anıtı’na tırmanarak kürsüye geldiğini anımsarlar. Başbakan, önceki günkü bayramı milyonlarca insana zehir etmek istemiş ama başarılı olamamıştır. “Ankara Valiliği görevini yaptı ama polis görevini yapamadı” derken Sayın Cumhurbaşkanı’nın bayramdan önce valiyi çağırıp, “Bayramı kutlamak isteyen yurttaşlara karşı şiddet kullanılmamasını” öğütlemiş olmasından da habersiz olduğu ortaya çıkıyor. Dün grupta yaptığı konuşmada devletin çift başlı yönetilemeyeceğini söylerken Sayın Cumhurbaşkanı’nın anayasaya göre yürütmenin de başı olması gerektiğini bilmezden gelmekle kalmıyor, iki yıl sonra Abdullah Gül’ün bu makamı boşaltması gerektiğini ihsas ederek Çankaya savaşlarını şimdiden başlatmış oluyor. Bir Türkiye gerçeğidir izlediklerimiz. Partilerini iktidara taşıyan iki eski yol arkadaşından birisi halkına karşı sevgi beslerken, ötekisi hiddeti elden bırakmıyor. Başbakan’ın bu tutumu Ankara Cumhuriyet Başsavcısı’nı da etkilemiş olmalı ki 89 yıllık Cumhuriyet tarihimizde bir “ilk” gerçekleşiyor. Önceki günkü bayramda valinin yasağını dinlemeyen Cumhuriyetçiler hakkında kovuşturma açılıyor! Bence tam sırasıdır: 29 Ekim’de Ata’sını ziyaret görevini yerine getirmek isteyenler tek tek kendi haklarında suç duyurusu yaparak savcıya “Biz de oradaydık” diye başvurmalıdır. Erdoğan: Devlete şantaj yapılmaz ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) Başbakan Tayyip Erdoğan, cezaevinde açlık grevleriyle ilgili olarak Mardin Milletvekili Ahmet Türk’ün evi olan Kızıltepe’deki Kasrı Kanco’da 17 Temmuz’da yenilen bir et yemeğini anımsatarak “Kasrı Kanco’da bir milletvekilinin evinde, BDP’nin eşbaşkanı, diğer gruplar, oturmuşlar orada kuzu kebabını yiyorlar. Kızıltepe’de kuzu kebabı yiyorsun, öbür taraftan da cezaevinde olanlara ‘Ölün, açlık grevine girin’ diyorsun” diye konuştu. Erdoğan’ın konuşmasından satırbaşları şöyle: ? Açlık grevi yapanların taleplerinin esasının, cezaevlerindeki durumla hiçbir ilgisi yok. Bunlar hep istismar, ifade edilen talepler, terörist başına özgürlükle, anadilinde savunma hakkıyla, operasyonların ve yargılamaların durdurulmasıyla ilgili. ? Devlete dağda öldürmekle şantaj yapılamayacağı gibi, cezaevinde ölmekle de şantaj yapılamaz. Devlet şantaja da dayatmaya da tehlikeye de boyun eğmez. ANKARA Türkiye genelinde 58 cezaevinde yaklaşık 700 tutuklunun katıldığı açlık grevine ilişkin Başbakan Tayyip Erdoğan’ın “Aç falan yok. Herkes bir şey yiyor, içiyor” değerlendirmesi, 1996’da 12 kişinin yaşamını yitirdiği ölüm oruçları dönemindeki Adalet Bakanı Şevket Kazan’ın benzer açıklamalarını anımsattı. Kazan dün de, “Hiçbir zaman ben öyle bir şey söylemedim” derken “Bir defa cezaevlerinde kimse aç bırakılmıyor. Her gün cezaevindeki kişi sayısı kadar yemek çıkıyor” değerlendirmesini yaptı. Hem 1996 ölüm oruçlarının, hem de 2000’deki cezaevi olaylarının yakın tanığı ve arabulucularından Mehmet Bekaroğlu ise “İnsanlar ölüyor mu, ölmüyor mu testini yapmak insafsızlık” dedi. Hiç kimsenin bedenleri ölüme yatırmayı hak arama yolu olarak onaylamadığına Bekaroğlu işaret eden Bekaroğlu, “Ama realite bu. Öcalan diye bağırarak kendilerini yaktıklarını da gördük. Bunu test etmek insafsızlık. Gerçekten insanlar ölüyor mu, ölmüyor mu diye test etmek bile kabul edilemez” dedi. Bekaroğlu, açlık grevi gerçekleştirenlerin su, şeker, belli oranda tuz ve vitamin almalarının büyük hasarların oluşmaması için önerilen bir şey olduğuna dikkat çekerken “1996’da 45. günden sonra ölümler geldi. Çünkü bu şekilde vitamin alınmıyordu. 2000’de de herkes telaşlandı 45. güne gelince. Ancak vitamin alınmasıyla ölümler 80. günlere kadar uzadı. Ölüyor musunuz, hadi görelim demek insafsızlık. Ölüm üzerinden öyle konuşulması kabul edilemez” diye konuştu. Kabahat ölenlerin 1996’da Mehmet Ağar’ın, adalet bakanıyken hücre tipi hapishanelere nakil öngören genelge yayımlamasının ardından 2 binin üzerinde tutuklu açlık grevine başlamıştı. Ağar’dan sonra bakanlık koltuğuna oturan Şevket Kazan döneminde de ölüm oruçları sürmüştü. Kazan’ın o dönem basına yansıyan “Gizli gizli yiyorlar” sözleri çok tartışılmıştı. Açlık grevlerini “Cezaevlerinde kimse aç bırakılmıyor. Her gün cezaevindeki kişi sayısı kadar yemek çıkıyor” sözleriyle değerlendiren Kazan, 1996’daki sürece ilişkin şunları anlattı: “Her öğün masalarda kendilerine ikram ediliyor, ama yemiyorlardı. Bu açlık grevi belli kişiler tarafından yürütülüyordu. Müdahalede bulunacağımızı açıkladım. Emir verdim. Ne hikmettir, o gece Kandil gecesiydi. Kutsal bir gecede kimseyi tedirgin, rahatsız etmeyelim düşüncesiyle emri geri aldım. O gece boykotun sona erdiği müjdesi verildi.” O dönemde 12 kişinin yaşamını yitirdiğini anımsatmamız üzerine Şevket Kazan, “Ölmüş olabilir. Cezaevine giremiyorsunuz ki. O tarihte cezaevinin içini biliyor musunuz? Vefat edenlerin suçu bizim değil, onların açlığına göz yuman içerdeki mahkumlardı” sözleriyle o dönemi savundu. Kazan, MGK’de kendisinden cezaevlerine müdahale edilmesinin istendiğini, ancak en az 50 kişinin öleceğini, bunun sorumluluğunu kurulun alması halinde yapacağını söylediğini aktardı. Güneydoğu’da biber gazı, su ve kapalı kepenkler Yurt Haberleri Servisi Cezaevlerindeki açlık grevlerine dikkat çekmek için BDP’nin çağrısıyla dün Güneydoğu’da hayat durdu. Veliler çocuklarını okula göndermedi, esnaf kepenk açmadı, şoförler kontak kapattı, belediyeler çöpleri toplamadı. Birçok ilde polis yürüyüşlere biber gazı ve tazyikli suyla müdahale ederken Nusaybin’de bir kişi ağır yaralandı. DİYARBAKIR: BDP’nin Diyarbakır E Tipi cezaevi önünde yapmak istediği grup toplantısı valilik tarafından yasaklandı. Bazı bölgelerde keskin nişancılar yerleştirildi. Bağlar ilçesindeki D Tipi Cezaevi önünde toplanan 500 kişilik gruba polis tazyikli su ve biber gazıyla müdahale etti. Olaylarda 56 kişi gözaltına alındı. VAN: Van’da on binlerce kişi F Tipi Cezaevi’ne doğru yürüyüşe geçti. Kalabalık Van Erciş karayolunu 2 saat trafiğe kapattı. Miting sonrası çatışma çıktı. HAKKÂRİ: Binlerce kişi, Eski Cezaevi Kavşağı’na yürüyüşe geçti. Polis göstericilere müdahale etti. BATMAN: Açlık grevi eylemcilerine yürümek isteyen BDP Batman Milletvekili Ayla Akat Ata, Batman İl Başkanı Ayşe Ağılgat ve Barış Anneleri’nin eylemine polis Demirtaş: Zemini biz hazırlarız MAHMUT ORAL DİYARBAKIR BDP Eşbaşkanı Selahattin Demirtaş, “Oslo ve İmralı yeniden başlayabilir, diyorsanız o zaman zeminini biz hazırlarız. Hükümetten cevap bekliyoruz” dedi. BDP lideri Demirtaş, “İçerideki arkadaşlarımız kararlılar bu eylemi bitirmeyecekler. Hükümet bu işin ciddiyetini anlamıyor. Talepleri Mehmet Öcalan adaya gitsin değil, Abdullah Öcalan adadan gelsindir. Müzakerenin zeminini oluşturmamız lazım. Eşbaşkanlar biz İmralı’ya gidelim. Yasadışı bir şey istemiyoruz. Parti yönetimi olarak biz hazırız. Biz ahlakdışı bir talepte bulunmuyoruz. Çözüm için çağrı yapıyoruz, şantaj için değil” dedi. Yaşam durdu izin vermedi. Batman’da da polis gazla müdahale etti. ŞIRNAK: Polis, özellikle BDP binası önünde bariyerlerle duvar ördü, yurttaşları GBT taramasından geçirdi. Polis Şırnak’ta yürüyüşe geçen eylemcilere sert müdahale etti. MARDİN: Nusaybin’in bazı mahallelerinde göstericiler sokaklara barikatlar kurarken, güvenlik güçleri müdahalede bulundu.Yüzüne gaz bombası isabet eden Burhan Bilgiç ağır yaralandı. Mehmet Sincar Parkı’ndaki açlık grevi çadırı polis tarafından kaldırılırken. BDP İlçe Başkanı Zeyat Ağaoğlu ve açlık grevinde bulunanlar darp edildi. Midyat’ta 10 kişi gözaltına alındı. MERSİN: Başbakan Erdoğan’ın “Aç kalan yok. Herkes her şeyi yiyor” sözlerine tepki gösteren BDP Mersin Milletvekili Ertuğrul Kürkçü, “Açlık nedir bilmeyen sen, bizim mahkumlarımızın onuruyla oynayamazsın, bedelini ödetiriz” diye seslendi. Adana ve Eskişehir’de de polisle göstericiler arasında gerginlik yaşandı. (Haber ve fotoğraflar: MAHMUT ORAL / YUSUF ZİYA CANSEVER/ CİVAN DEĞER / ADNAN AVUKA / SAVAŞ KÜRKLÜ /CAN HACIOĞLU / ABİDİN YAĞMUR) Tuncel’e gaz yöneticiye bıçak ALİ AÇAR Cezaevlerindeki açlık grevlerine dikkat çekmek için Okmeydanı Sibel Yalçın Parkı’nda başlatılan 3 günlük destek grevinin ardından Sütlüce’deki AKP İstanbul İl Başkanlığı’na yürümek isteyen BDP İstanbul Milletvekili Sebahat Tuncel’in de aralarında bulunduğu gruba polis tazyikli suyla müdahale etti. Atılan gaz bombalarından kaçarken yere düşen milletvekili Tuncel, tepki göstererek “Başbakan faşizmini görsün” diye bağırdı. Polisin ilk müdahalesinin ardından ara sokaklara kaçan göstericiler yol üzerinde elektrik direklerini devi rererek çöp konteynerlerinden barikat kurup ateşe verdi. Polis TOMA’larla barikatı yıkarak yangını söndürdü. Sibel Yalçın Parkı’nda 3 gündür açlık grevi yapan ailelere de müdahale eden polis kurulan çadırları kaldırdı. Bu sırada yaşanan arbedede polis yine gaz bombası kullandı. Göstericiler de polise molotofkokteyli atarak karşılık verdi. Atılan molotofların bir binaya isabet etmesi sonucu çıkan yangın kısa sürede söndürüldü. Yürüyüşe katılmak isteyen BDP Sultanbeyli ilçe yöneticisi Hüseyin İnedi ve BDP üyesi Ziya Erol’un ülkücüler tarafından bıçaklandığı öne sürüldü. Bıçaklı ve sopalı kişilerin saldırısı sonucu İnedi ağır yaralanırken Erol’un burnu kırıldı. Okmeydanı Eğitim ve Araştırma Hastanesi’ne kaldırı lan İnedi ve Erol tedavi altına alındı. Göstericilerden birinin kafasına da gaz bombası kapsülü isabet etti. Kafasından yaralanan gösterici pansumandan sonra gözaltına alındı. Sosyalist Demokrasi Partisi (SDP) üyeleri de İstiklal Caddesi’ne çıkarak “Kürt halkı yalnız değildir. Direnişe bin selam” pankartı açarak çeşitli sloganlar attı. Burada barikat kurup molotofkokteyli atan gruba polis biber gazı ile müdahale etti. Maltepe’de de oturma eylemi yapan gruba polis biber gazı kullanılarak müdahalede bulunuldu. Okmeydanı’ndaki eylemde atılan gazdan çocuklar da etkilendi. (Fotoğraflar: VEDAT ARIK) C MY B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle