25 Mayıs 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
31 EKİM 2012 ÇARŞAMBA CUMHURİYET SAYFA [email protected] EKONOMİ 11 Kredi verirken saniyelik hizmet kuyruğu saatlik ? Hizmette sınıfta kaldılar: Kredi kartı vermek için her köşeye stant açan, bir mesajla bireysel kredi veren bankalar, para çekmek için kuyruğa girenleri saatlerce bekletiyor. Yeni Yüksek Öğretim Yasası Toplumsal gündemimizin hızla değiştiği ve iç ve dış çatışmaların giderek şiddetlendiği günlerde, yükseköğretim yaşamını yakından ilgilendiren bir yeni karşıdevrim hazırlığı sessiz sedasız sürüyor. Üniversitelerin senatolarında görüşülme sürecinde olan Yüksek Öğretim Yasa Tasarısı, çeşitli medya organlarında da ele alınmasına karşın toplumsal gündemimizin gölgesinde kalarak bir oldubittiyle son aşamasına ulaşmak üzere olduğu görülmekte. Mevcut Yüksek Öğretim Yasası’nın Türkiye’nin yakın geçmişinde yaşanan olağanüstü baskıcı dönemlerin izlerini taşımakta olduğunu biliyoruz. Bu dönemlerin ana vurgusu üniversitelerin ve üniversite hocalarının öğrencilere “zararlı” ve “ideolojik” eğitim verdiği önyargısından hareketle, üniversite mensuplarını birer potansiyel suçlu gibi görme anlayışına dayanmaktaydı. Bu anlayışın doğrudan uzantısı olarak üniversitelerin ve üniversite öğretim üyelerinin salt akademik değil, hemen tüm sosyal faaliyetlerinin denetlenmesi ve kontrol altında tutulması prensibiyle hareket etmekteydi. Üniversitelerin çağdaş eğitim, araştırma ve toplumsal hizmet üretme olanaklarını kısıtlayan ve onları dar anlamda sadece birer teknik eğitim ve beceri kuruluşuna indirgeyen mevcut yasa ve kurumların çağın yeni koşullarına göre yeniden yapılandırılması gereği açıktır. Taslak metni de girişinde yer alan “üniversitelerimizi çatışma, kısıtlama ve yasakların değil, bilimsel ve akademik özgürlüğün teminat altına alındığı, farklı bilim anlayışlarının bir arada var olduğu, farklı paradigma, yaklaşım ve tezlerin birbiriyle etkileşerek bilim, öğretim ve toplumsal hizmet faaliyetlerinde bulunulduğu mekânlar olarak tescil etmenin yolu” olarak yeniden yapılandırma gerekçesiyle kanımızca Türk yükseköğretim sistemindeki en önemli soruna ışık tutmaktaydı. Ancak, AKP hükümetinin hemen tüm hukuki yeniden düzenlemelerinde olduğu üzere, mevcut yasa tasarısında da “olumlu” gerekçeler ile “çözüm” önerileri birbirinden kopartılmakta ve yükseköğretim yaşamı yepyeni sorunlarla baş başa bırakılmaktadır. Şöyle ki, Yeni yasa tasarısı ile idari olarak zaten baskıcı ve akademik özerkliği engelleyici mevcut niteliğinin yanında ticarileşmeyi ön plana çıkararak yükseköğretimin bir “pazar” haline dönüştürüldüğü ve piyasanın kısa vadeli kâr zarar prensiplerine bağımlı, anarşik yapısına teslim edilmekte olduğu görülmektedir. Bu doğrultuda, mevcut devlet ve vakıf üniversitelerinin yanında, ticari kaygılarla çalışacak “özel” ve “yabancı” yükseköğretim kurumları da açılması öngörülmektedir. Bu adım ise sistemi kaos ve kargaşaya sürükleyecek ve üniversiteleri diploma satışı yapan işletmeler durumuna indirgeyecektir. Bu çerçeve içinde devlet üniversitelerinde en önemli yeni yönetim birimi Üniversite Konseyi olarak görülmektedir. Üniversite Konseyi sadece ilgili üniversitenin başta rektör ve dekanların ataması olmak üzere, kurumun bütün stratejik planlarını, yatırımlarını, öğrenci kontenjanlarını ve ilgili bütün işleyişini belirlemektedir. Üniversite Konseyi’nin kurulabilmesindeki şartlar son derecede muğlaktır. Tasarıda örneğin, kurumun bütçe performansı kuruluş gerekçesi olarak öngörülmekte ve belirli şartları taşıyan kurumsallaşmış bazı üniversitelerde kurulmasının öngörüldüğü açıklanmaktadır. Kurulun 11 üyesinden 2’sinin Bakanlar Kurulu, 1’inin Cumhurbaşkanı, 2’sinin YÖK, 2’sinin de “ilde en çok vergi verenler arasından” ya da “üniversiteye en çok bağışta bulunanlar” gibi sadece ticari özelliklere vurgu yapılarak atanması öngörülmektedir. Bu türden siyasi ve ticari kıstaslar, akademik değerlerin dışında siyasi müdahalelere, şeffaf olmayan uygulamalara ve eşitlik ilkesini sarsıcı düzenlemelere neden olabilecek, üniversiteler arasında ikilik yaratacaktır. Taslağın kanımızca en sakıncalı bölümü üniversitelerin eğitim ve araştırma faaliyetlerini ölçmek için bir “faaliyet puanlaması sistemi” oluşturulması düşüncesidir. Akademik faaliyetlerin muhakkak uluslararası akademik standartlara göre değerlendirilmesinin tartışılamaz olmasına karşın, akademik faaliyetlerin sadece basit bir puan sistemiyle ölçüme indirgenmesinin son derece sakıncalı olduğu gözden kaçırılmamalıdır. Zaman içinde değişen akademik yayın olanakları ve disiplinler arası farklılıklar göz önüne alındığında sadece nicel puanlama anlayışı “kalite” yerine “nicel boyutu” öne çıkarmakta, öğretim üyelerini ülke sorunlarına yabancılaştırmakta ve haksız ve keyfi değerlendirmelerin yolunu açabilmektedir. Akademik faaliyetlerin değerlendirilmesinin ulusal ve uluslararası düzeyde yetkin jüriler tarafından sürdürülmesi ve doçentlik ve profesörlük atama süreçlerinin bu jürilerin raporları öngörüsünde gerçekleştirilmesi kanımızca daha sağlıklıdır. Akademik faaliyetlerin değerlendirilmesi sadece öğretim üyelerinin ve idarecilerinin “değerlendirilmesi” amacına yönelik olarak bilimsel kıstaslar aracılığıyla yapılmalı, faaliyet puanlarına dayalı olarak konsey kurulması keyfiyatı ise söz konusu olmamalıdır. Siyasallaştırılmış ve ticarileştirilmiş bir yüksek öğretim sisteminin Türkiye’nin sosyal ve iktisadi kalkınmasının önünde duracak en önemli engel olacağı unutulmamalıdır. ? İşten atılma korkusu var: Türkiye’de 48 bankada 184 bin kişi çalışıyor. Bankalar daha az personelle daha çok iş yaptırmak istedikçe bankoların önündeki kuyruklar uzuyor. ? En az bir saati göze alın: Türkiye’nin en büyük özel bankalarından beşini gezdik. Birinde 1 saat, ikisinde 45’er dakika, birinde 55 dakika, birinde de 37 dakika beklemeden işimiz görülmedi. ŞEHRİBAN KIRAÇ Kredi kartı ve kredi vermede birbiriyle kıyasıya rekabet eden bankalar iş yurttaşa hizmet etmeye gelince sınıfta kaldı. Kredi kartı sayılarını artırmak için köşe başlarında simit satar gibi kredi kartı pazarlayan hatta yurttaşın kapısına kadar giden Türkiye’nin en büyük bankaları, yurttaşın işini yapma konusunda aynı hassasiyeti göstermekten çok uzak. Özellikle para çekmek, para yatırmak, havale yapmak gibi basit bankacılık hizmetlerine vakit ayırmak istemeyen ve bu işlemleri yurttaşın ya internetten ya da her 50100 metreye bir yerleştirdikleri bankamatiklerden yapmalarını bekleyen bankalar, şubeye bu işler için giden yurttaşı adeta canından bezdiriyor. Kredi almak için yalnızca birkaç dakika bekleyen yurttaş, para çekmek için bir saate yakın bekleyebiliyor. Reklamlarında teknolojiye ve hıza vurgu yapan bankalar, bu hızı ya yüksek tutarlı hesabı olan mudilere ya da yüksek miktarda kredi vereceği tüketiciye sunuyor. Yaptığımız küçük çaplı bir araştırma, eğer orta yaşta, interneti yoğun olarak kullanmayan biriyseniz hangi banka olursa olsun, basit işlemler için gittiğiniz bankada en az 40 dakika beklemeyi göze alacağınızı gözler önüne serdi. Eleman alan da var çıkaran da... Türk bankacılık sektöründe faaliyet gösteren 48 bankada toplam personel sayısı 2012’nin ilk 9 ayda 2 bin 888 kişi artarak 184 bin 306’ya ulaştı. Şube sayısı aynı dönemde 277 adet artışla toplamda 10 bin 111’e ulaşırken yılbaşından bu yana istihdamda en fazla artışın Akbank ve Vakıfbank’ta gerçekleştiği dikkati çekti. Türkiye Bankalar Birliği’nin (TBB) ilk 9 aylık verilerine göre, Ziraat Bankası’nda emeklilikte yeni yönteme geçilmesi çok sayıda personele emeklilik yolunu açınca ilk 9 ayda bankanın personel sayısının 1.015 kişi azaldığı dikkat çekti. İş Bankası’nın personel sayısı da ilk 9 ayda 383 kişi azalarak 24 bin 5047’ye geriledi. HSBC’nin personel sayısı aynı dönem itibarıyla 161 kişi azalırken TEB’in çalışan sayısı da 9 bin 356 kişiden 9 bin 205’e düştü. İilk 9 ayda personel sayısı artışında Akbank, şube yatırımlarında Vakıfbank başı çekti. Bankacılık sektöründe çalışanların yarısı kadınlardan oluşuyor. TBB verilerine göre toplam 184 bin 306 personelin 92 bin 135’i kadınlardan, 92 bin 171’i ise erkek çalışanlardan oluşuyor. Yok aslında birbirimizden farkımız Türkiye’nin en büyük özel ve kamu bankalarından 5 tanesini gezdik ve işlemlerin ne hızda yapıldığına tanık olduk. Bir gişe işlemi için yaklaşık 1 saat beklemeyi göze almanız gerekiyor. Birçok bankada işlerin sıkışık olduğu saatlerde beklemek için oturacak sandalye bile bulamıyorsunuz. İşlem yapmak için numara alırken ister bankanın müşterisi olun ister olmayın sıranın size gelme önceliği yapacağınız işleme bağlı oluyor. Para yatıracaksanız, borç ödemesi yapacaksanız bekleme süreniz artıyor. Hesap açıp para yatıracaksanız bekleme süreniz ve size verilen hizmet kalitesi de otomatikmen yükseliyor. Beklemekten şikâyetinizi banka çalışanına aktardığınızda neredeyse her 5 bankadan aldığımız cevap şu oldu: Alternatif kanallardan (bankamatik, internet) işlemlerinizi yapın. Ayrıca internet imkânınız var mı ya da bankamatik kullanmayı biliyor musunuz diye soran bir çalışana da rastlamıyorsunuz. Bankaların çoğunda bekleyen müşteri sayısı çok ya da az olsun sadece bir iki gişe çalışıyor. Eğer ki kredi kartınızı iptal etmeyi düşünüyorsanız bunun için ayrı bir eziyete katlanmanız gerekiyor. Şubeniz sizi çağrı merkezine, çağrı merkezi sizi şubeye havale ediyor. Çağrı merkezinde ortalama bekleme süreniz ise 20 dakika. Yarısı kadın Bankaların müşteri sayıları, iş yükleri hızla artarken çalışan sayısının aynı hızda artmadığı göze çarpıyor. Türk bankacılık sektöründe faaliyet gösteren 48 bankada toplam 184 bin çalışan personel sayısı 2012’nin ilk 9 ayında 2 bin 888 kişi artarak 184 bin 306’ya çıktı. Şube sayısı aynı dönemde 277 adet artışla toplamda 10 bin 111’e yükseldi. Personel yoğun baskı altında Banka ve Sigorta İşçileri Sendikası (BASİSEN) Genel Başkanı Metin Tiryakioğlu, bankacılıkta örgütlenme ve sendikalaşma yetersizliğinden çalışanların sorunlarını dile getiremediğini, sorunlarını dile getirse dahi işten atılma korkusu yaşadığını söyledi. Tiryakioğlu, Türk bankacılık sektörünün yüzde 45’inin yabancı sermayenin elinde olduğunu ve yüzde 2025 ? BASİSEN Genel Başkanı Metin Tiryakioğlu: Banka çalışanları beni çok çalıştırıyorlar diyemiyorlar. Fazla mesai yapıyorum diyemiyorlar. İşten atılmaktan korkuyorlar. civarında da yabancı sermaye ortaklığı bulunduğuna işaret ederek yabancı bankaların sandikalaşmaya sıcak bakmadığını anlattı. Banka çalışanlarının çalışma koşulları ile ilgili Rekabet Kurumu’na banka var. O nedenle yabancı sermayeli olan bankalarda zaten sendika yok. Bankalardaki bekleme sürelerini Rekabet Kurumu’na, Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumu’na, Başbakanlık’a, Çalışma müdürlüklerine 2011’den bu yana en az beşer mektup yazdığını ancak herhangi bir geri dönüş olmadığını ifade eden Tiryakioğlu, 2009’da bütün bankacıların örgütlenmesi için bir teşbil kararı çıkarttırdıklarını ancak bunu bankalara uygulatamadıklarını, 1 ay sonra ise teşbil kararının değiştirildiğini anımsattı. Çalışanlardan çalışma koşulları ile ilgili şikâyet geldiğinde bunu bölge Metin Tiryakioğlu müdürlüklerine ilettiklerini anlatan Tiryakioğlu, “Çalışma müfettişleri denetime gittiklerinde maalesef ki banka çalışanları beni çok çalıştırıyorlar diyemiyorlar. Fazla mesai yapıyorum diyemiyorlar. İşten atılmaktan korkuyorlar. İş bu kadar basit. İş korkusu nedeniyle fazla mesai de yapıyorlar, yapmamaları gereken işlemleri de yapıyorlar” diye konuştu. Tiryakioğlu, “Örgütlü olduğumuz bir bankada akşam saat 19’da sistemi kapattırdım. Şikâyet aldım ve elektronik sistemi kapattırdım. Kraldan kralcı müdürler var” dedi. TSKB’den çevreci adım Ekonomi Servisi TSKB, iklim değişikliğinin kaynak kullanımı ve üretim gibi faaliyetlerde neden olacağı değişiklikler kapsamında dünya atmosferindeki sera gazı derişimlerinin sınırlandırılması standardı olan ISO 140641 Sertifikası’nı almaya hak kazandı. TSKB Kıdemli Genel Müdür Yardımcısı Orhan Beşkök konuyla ilgili “TSKB olarak 2006’da bu yana karbon ayak izimizi ‘Kapsam 3’ dahil hesaplıyoruz. Bu yıl bir önceki yılki karbon ayak izimizi hesaplarken ‘Sürdürülebilir Bankacılık’ yaklaşımımızı bir üst çıtaya taşımak isteğinden hareketle ISO 14064 Sera Gazı Verifikasyonu Denetimi’ni almak istedik” değerlendirmesinde bulundu. BKM Mobey Forum üyesi oldu Ekonomi Servisi Bankalararası Kart Merkezi (BKM), mobil finans hizmetlerinin sürdürülebilir ve güvenli altyapılarla sağlanması amacıyla kurulan Mobey Forum’un üyesi oldu. Mobey Forum üyeliği, üyelerine araştırma raporları, konferanslar ve toplantılar aracılığıyla, mobil finansal hizmetlerin tüm alanlarından uzmanlarla tanışma ve sektörle ilgili yeni gelişmeleri yakından takip etme imkânı sunuyor. BKM, ulusal dijital cüzdan çalışmalarını Mobey Forum bünyesindeki küresel deneyimlerden de yararlanarak geliştirmeyi, kartlı ödeme sistemlerinde dünyaya öncülük yapan Türkiye’nin tecrübelerini Mobey Forum aracılığı ile dünyaya duyurmayı planlıyor. Güngör, IPRA’nın 2014 dünya başkanı Ekonomi Servisi STAGE İletişim Danışmanlığı Ajans Başkanı Dr. Zehra Güngör dünyanın en büyük halkla ilişkiler meslek kuruluşu Uluslararası Halkla İlişkiler Derneği’nin (IPRA International Public Relations Association) 2014 dünya başkanlığına getirildi. 2008’den bu yana Türkiye’yi temsilen IPRA’da yönetim kurulu üyesi ve iki dönem Altın Küre ödülleri Jüri Başkanı olarak çalışmalarını sürdüren Güngör, gelecek yıl başkan yardımcısı olarak 15 üyesi olan IPRA Yönetim Kurulu’nda çalışmalarını sürdürecek. Yoksulluk sınırı 3 bin 121 lira Ekonomi Servisi Türkİş, ekim ayında dört kişilik bir ailenin açlık sınırını 958, yoksulluk sınırını da 3 bin 121 lira olarak açıkladı. Türkİş, çalışanların geçim koşullarını ortaya koymak ve temel ihtiyaç maddelerindeki fiyat değişikliğinin aile bütçesine yansımalarını belirlemek amacıyla her ay düzenli olarak yaptırdığı “açlık ve yoksulluk sınırı” araştırmasının ekim ayı sonuçlarını yayımladı. Son bir yılda mutfağa gelen ek yük 45 lira olurken ailenin yaşam maliyeti ise bir önceki yıla göre 146 lira arttı. Ekimde “mutfak enflasyonu” aylık yüzde 0.93 yükseldi. C MY B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle