19 Mayıs 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
21 EKİM 2012 PAZAR CUMHURİYET SAYFA HABERLER Beyoğlu ve Yeşilçam sinemalarını kurtarmak için sponsor aradıklarını belirten Beyoğlu Sineması Müdürü Temel Kerimoğlu ile Yeşilçam Sineması Müdürü Güven Çelik, Kültür ve Turizm Bakanlığı’na da destek çağrısında bulunuyor: “Sanat filmlerini AVM’ler almıyor. Bakanlık sanat filmlerini gösteren sinemalara destek versin, yoksa bu filmleri gösterecek sinema bulunamayacak.” 9 Memleketimden Kadın Hikâyeleri Ambulans gecenin içinde çığlıklar atarak hastane kapısında durdu. Bakıcılar koştular. Sedyede bir kadın yatıyor. Başındaki yemeni yana kaymış, yüzünden kan çekilmiş, bu kadın ölmek üzere. Bu kadın ölecek. Onu ameliyat masasına aldılar. Nöbetçi doktorlar kanamayı durdurup kadını kurtarmak için karnındaki çocuğu alacaklar. Hazırlanıyorlar. Her şey hazır. Kadın ameliyat masasında solgun bir yüzle yatıyor. Çevresinde olup bitenden habersiz. Telaşlı ayak seslerini, aletlerin mekanik gürültüsünü duymuyor. Doktorlar çocuğu alacaklar, kadının kurtulması gerek. Her şey hazır. İğne. Hastabakıcı, kadının damarını arıyor. Buldu. Kadın gözlerini açıyor. Tepedeki lambayı tanıdı. Gene masada. Hayır! Kalkmaya çalışıyor. Hali yok, başı düşüyor. Can havliyle genç doktoru kolundan yakalıyor. Ölü bir sesle: “Kurbanın olam doktor” diyor. “Bırak ben öleyim, sen çocuğu yaşat. Bu sefer oğlan, rüyasını gördüm, oğlan.” Doktorun elini tutan eli gevşiyor. Bayılıyor. Her şey boşuna. Bu kadın kan kaybından ölecek. Çocuğuyla birlikte ölecek. Öldü. Doktorlar masada bırakıyorlar kadını. İçlerinden biri kendi kendine mırıldanıyor: “Kadının içine doğmuş, çocuk erkekti.” Ölüm kâğıdı bütün kâğıtlar gibi soğuk. Ölüm kâğıdında “Sevgül adlı bir kadın doğdu, kırk yıl yaşadı, öldü” diyor. Ölüm kâğıdı ne bilir? Kâğıtlar ne bilir? Bir kâğıt parçasında kaldı şimdi Sevgül. Bir kâğıt parçasında. Sevgül doğduğunda kâğıda geçmedi. “Ne gerek var” dediler. “Bir kız alt tarafı.” Okula gitmedi. “Ne gerek var, kız kısmı okumaz” dediler. On beşinde babası köyden Kars’a geldi. Kendini düşünde zengin olmuş gördü. “Olurum, neden olmasın” dedi. “Bakkal dükkânı açmalı bu iş için” dedi. O zaman gözü Sevgül’ü gördü. Sevindi yetişkin kızı olduğuna. Sevgül gelin oldu. O gün bakkal dükkânına naylon kâğıda sarılmış şekerler, renkli gazozlar geldi. O gün Sevgül kâğıda geçti. İlk yıl doğurdu. Kız oldu. Çok üstüne varmadılar. “Daha yolu var, ikinci erkek olur” dediler. İkinci yıl yine kız doğurdu. Yüzü asıldı kocasının. Arada iki çocuk daha doğurdu, biri öldü, öbürü yaşadı, ikisi de kız. Sevgül kederlere büründü. Kocası kızdığında “Kancık anası” dedi ona. Komşular, “Kancık anası” dediler. Sevgül bir akşam kocasının ayaklarını yumarken yalvardı: “Bir başka kadın al getir evimize, bir çocuğu olsun, oğlan olsun, kendi öz çocuğum gibi bakarım, yap bana bu iyiliği.” Kocası sözünü tuttu Sevgül’ün. Eve yeni gelin geldi. Gelin yatağını Sevgül serdi. Dua etti, “gelin tez elden doğursun bir oğlan olsun” diye. Kuma doğurdu. Kız doğurdu. Sevgül lanetler okudu ona, dövdü, kapı önüne koydu. Sevgül “Buranın toprağı bereketsiz” dedi, “komşular kötü” dedi. “Büyük şehirde her derdin bir çaresi varmış” dedi. İstanbul’a geldiler. İstanbul’da Sevgül temizliğe gitti, gebe kaldı, düşürdü. Temizliğe gitti, gebe kaldı düşürdü. Kocası “Bir kancık daha doğurdu” dedi. Doktorlar “Ölürsün, yeter artık” dediler. Doktorlar doğum kontrol hapları verdiler. Sevgül onları sakladı, gebe kaldı. “Hep, bu oğlandır” dedi. Yirmi ikinci kez gebe kaldığında da “Bu oğlan” dedi. Oğlan olduğunu bilerek öldü. Kocası yakındı ardından: “Dokuz kancıkla ben ne yaparım.” İri, kara gözlerini yüzüme dikmiş Zilşan, hiç konuşmuyor. Kavruk yüzünde kara gözleri capcanlı. Hiç konuşmadan öylece bakıyor. Zilşan konuşmaz. Bütün söylenenleri duyar, sözcükleri bilir ama konuşamaz. “Zilşan neden hep susar ana?” “Haşa... Zilşan’a konuşmak düşmez. Konuşmak ona caiz değildir.” “Neden?” “Çünkü Zilşan’ın alnı kara damgalıdır, Zilşan’a konuşmak düşmez.” “Çok ağır bir ceza bu, ne yaptı?” “Zilşan ağır yük taşır omuzunda. Ağır bir yük. İki ölünün yükünü. Zilşan’a gayri konuşmak düşmez. Zilşan konuşamaz!” “Suçunu söyle anam, suçunu...” “Gelinim Zilşan, gelinim. Kara damgalı gelinim. Zilşan konuşamaz. Zilşan omuzunda taşır onları, Zilşan. Kara toprak bile onun kara damgasını silmez. Zilşan kan bedeli, iki babayiğit can oğlumun. İki oğlumun. Ha Zilşan, ha kapımızdaki it. Zilşan konuşamaz, Zilşan...” Zilşan başını eğmiş. Zilşan sessiz. Zilşan sabahtan akşama dek tarlada. Zilşan geceleri kocasının koynunda, taş gibi. Zilşan bir kez olsun kocasına sımsıcak sarılmadı, bir kez olsun çocuklarını adıyla çağırmadı, bir kez olsun ağız dolusu gülmedi. Bir kez olsun yaşamı üstüne düşünmedi. Yalnızca geceleri el ayak çekildiğinde ağlar. Hıçkırıklarından kimse uyanmasın diye başını yastığa sımsıkı gömerek. Hele koşun kızlar, karılar, Süreyya delirmiş! Evin kapısında oturmuş Süreyya. Bu ad ona neden verilmiş bilinmez. Radyonun köye ilk geldiği zamanlarda Şah ile Süreyya’nın aşkına imrenen biri takmış olmalı. Süreyya başına toplanmış çocuklara, kadınlara boş gözlerle bakıyor. Saçları darmadağın, giysileri yırtılmış. Uzaklarda bir yere dikmiş gözlerini hiç durmadan yineliyor: “Şu gelen yârim midir?” “Vah zavallı”, diyor çevresindeki kadınlardan biri, “zavallı dayanamadı artık.” “Kolay mı kardeş yedi yıl. Erkeksiz, bir başına yedi yıl yaşamak kolay mı?” “Yılda bir ay. Sonra tek başına kıvrıl yat. Buz keser insan, buz!” “Para hırsı bürüdü erkeğinin gözünü, gitti. Alamanyalara. Artık parası olsa ne çare, kadın gitti elden, gitti!” “Çocukları çekin ortalıktan, çocukları!” Süreyya oturmuş kapının eşiğinde, uzaklara bakıp, yineliyor: “Şu gelen yârim midir?” Alacakaranlık çökmüş. Süreyya hâlâ oturuyor kapıda. Yorgun başını taşlara yaslamış, usul usul kendi kendine sesleniyor: “Şu gelen yârim midir?” Not: Yıllık izninim bir kısmını kullandığım için Bayram’da yokum. Şimdiden sizlere neşeli bir bayram tatili diliyorum. Güneşin ve dostlukların keyfini çıkarın. Çanlar BEYOĞLU sinemaları için çalıyor Saray, Yeni Melek ve Emek’ten sonra, son sanat sineması Beyoğlu ve Yeşilçam da kapanma tehlikesiyle karşı karşıya. Sinepop Sineması ise kasım ayında kapanıyor CEREN ÇIPLAK laket, ciddi bir krizdeyiz” diyor. Beyoğlu’nun sosyal, kültürel hayatında önemli yeri olan Beyoğlu Sineması ve Yeşilçam Sineması borç ve seyirci ilgisizliği nedeniyle perdesini kapatma durumuyla karşı karşıya, Sinepop Sineması ise kasım ayında kapanıyor. Bugün Taksim, Lale, Saray, Yeni Melek, Alkazar, Lüks, Rüya, Emek gibi sinema salonlarının yerinde yeller esiyor olması, yedinci sanat tutkunlarının Beyoğlu ve Yeşilçam sineması adına da kaygılanmaları için yeterli bir neden. Beyoğlu Sineması Müdürü Temel Kerimoğlu ile Yeşilçam Sineması Müdürü Güven Çelik sinemaların yakın zamanda kapanma tehlikesinin nedeni olarak seyirci yetersizliğini gösteriyor. Kerimoğlu’ya bakılırsa, önceki dönemlerde yılda 120 bin seyircisi olan salona, şimdilerde yılda 3040 bin izleyici geliyor. Dünyada sanat filmi gösteren sinemalara devletin destek verdiğini vurgulayan Kerimoğlu, “Türkiye’de bırakın desteği, üstüne bir de eğlence vergisi alıyorlar. Yüzde 15 eğlence vergisi veriyoruz. Bu koşullarda burayı yaşatmaya çalışıyoruz, ama Don Kişot’luk bizim yaptığımız. Elimizde mızrak değirmenlere karşı savaşıyoruz” diyor. Peki, Beyoğlu Sineması’nın mülk sahibi ve kültür sanat dünyasının önemli destekçilerinden Borusan Holding son sanat sinemalarından Beyoğlu Sineması’na destek oluyor mu? Kerimoğlu, “Borusan, zam yapmayarak, faiz almayarak destek oluyor. Kiracıyız, kiramızı ödeyemiyoruz, doğal olarak da mal sahipleri ya verin ya da çıkın diyor. Burada önemli olan ‘35 seyirci’ Gazetemiz sinema yazarı Sungu Çapan ise “Beyoğlu’ndaki sanat sinemalarının ‘Son Mohikan’ı Beyoğlu Sineması da gidici” diyerek sinemanın kapanma olasılığını şöyle değerlendiriyor: “Malum, şimdi sevimsiz AVM sinemalarının devrindeyiz. En son, Beyoğlu’nda 20 yıldan fazla bir süredir, ‘sanat ve deneme sinemaları’ statüsünde nice önemli ve değerli filmi sinemaseverlere sunarak hizmet vermiş, Krepen Pasajı’nın altındaki Beyoğlu Sineması için şimdi çanlar çalıyor. Festivallerde, bilet kuyruğunda onca bekleşen seyirci, normal dönemde, gösterilen bir Ken Loach filmi de olsa salona gelmiyor ve ancak 35 seyirciye oynuyor filmler. Sanat sineması yaklaşımının kentimizdeki son örneğini de kaybetmek üzereyiz ne yazık ki.” Sinema tarihçisi, yazarı Giovanni Scognamillo da bu durum nedeniyle bir dönemin kapandığını vurguluyor: “Beyoğlu’nun özelliklerinden biri sinemalardı, tiyatrolardı, yani kültürdü. En koyu sinemaseverler bile artık istedikleri filmi evde rahat rahat izliyor. Sinema fiyatlarının pahalı olması da bir neden tabii ki. Beyoğlu, İstanbul’da hem yabancı hem yerli sinemanın merkeziydi. Öte yandan sinema da değişiyor. Daha çok eğlence oluyor. Sinemanın temeli eğlence olmakla birlikte kültürel bir gösteridir. Sadece eğlence değildir. Ağırlıklı eğlence olunca temelinde sanat olduğu unutuluyor. Bu sinemalar kapanınca Beyoğlu çevresi ve misyonu da değişecek, sadece eğlence olacak.” seyircinin gelmeyişi. Kapanacaksa sebebi seyircidir. Seyirci gelmezse kira da vergi de ödeyemezsin ve kapanır gidersin” diyor. Borusan Holding, gazetemize yaptığı açıklamada şu ana kadar yasal olarak bir tahliye işlemi başlatılmadığını, bu konuda yasal haklarının karşılanmasından başka bir beklentilerinin olmadığını belirterek Beyoğlu Sineması’nın bulunduğu binayı başka projelerle kültürsanat yaşamına örnek gösterilebilecek mekânlarından biri olarak değerlendireceklerini vurguluyor. Beyoğlu ve Yeşilçam sinemalarını kurtarmak adına sponsorlar aradıklarını belirten Kerimoğlu ve Çelik, Kültür ve Turizm Bakanlığı’na da destek çağrısında bu lunuyorlar: “Sanat filmlerini AVM’ler almıyor, ticari filmleri alıyor. Biz de diyoruz ki, bakanlık sanat filmlerini gösteren sinemalara destek versin, yoksa bu filmleri gösterecek sinema bulunamayacak.” Sinepop’un işletmecisi, aynı zamanda Özen Film’in sahibi Mehmet Soyarslan ise Demirören AVM’nin sinemanın müşterisini kaçırdığını söylüyor. Soyarslan “Çok zarar ettik. İnşaat sırasında sinemanın duvarlarında ve yerlerinde çatlaklar oldu. İstanbul Film Festivali tehlikeli olabilir diye filmlerini vermedi. Artık sinema çalışanlarının maaşlarını çıkaramıyoruz” diyor. Beyoğlu Belediyesi’nin kendilerini ruhsat yenileme konusunda sıkıştırdığını belirten Soyarslan, sinemayı kasım sonunda kapatacaklarını söylüyor. Soyarslan, “Her taraftan baskı... İşler durdu. Bağımsız sinemaların durumu fe SUİKASTININ 13. YILDÖNÜMÜNDE GAZETEMİZ YAZARI İÇİN BİR DİZİ ETKİNLİK DÜZENLENİYOR Kışlalı’yı özlemle anıyoruz Kışlalı, yaşamını yitirmesinin 13. yılında bugün düzenlenen törenlerle anılacak. Gazetemizle birlikte CHP, Atatürkçü Düşünce Derneği ve Çağdaş Yaşamı Destekleme Derneği tarafından düzenlenecek ilk tören Çayyolu Kışlalı Sokak’ta Kışlalı’nın evinin önünde saat 09.30’da başlayacak. Ardından saat 10.00’da Çayyolu Kışlalı Parkı’ndaki heykelinin önüne geçilecek. Saat 12.30’da ise Kışlalı’nın Karşıyaka Mezarlığı’ndaki gömütü önünde buluşulacak. 2000 yılında yürütülen UMUT Operasyonu’nda, İran güdümlü Tevhid/Selam örgütü ve Kudüs Savaşçıları Örgütü ile bağlantılı olduğu ve Kışlalı suikastını birlikte tasarladıkları belirlenen Ferhan Özmen, Rüştü Aytufan ve Necdet Yüksel “anayasal düzeni silah zoruyla değiştirmeye teşebbüs” suçundan ölüm cezasına çarptırıldı. Özmen ve Yüksel’in suikasta birlikte katıldıklarını söyledikleri Oğuz Demir ise hâlâ yakalanamadı. ANKARA (Cumhuriyet gör Özden, “Ölüler biz Bürosu) – Bombalı bir andıkça yaşar. Aydınsaldırı sonucu yaşamını ların değerini yeterinyitiren gazetemiz yazarı ce bilmiyoruz. Bilsek Prof. Dr. Ahmet Taner bu kara tablo içinde Kışlalı’yı ölümünün 13. olmazdık. Yarına ilişyıldönümünde anıyoruz. kin bana göre umut 1991 yılından öldürülyok. Atatürk’e kin kudüğü güne kadar gazetesan kuyruklar var mizde “Haftaya Bakış” kömaalesef. Türkiye şesinde yazan, AtatürkCumhuriyeti, çağın bir çü Düşünce Derneği’nin mucizesidir” dedi. ikinci genel başkanı, 1977 Programı izleyen bir yılında CHP İzmir Milletyurttaş ise, Kışlalı’nın vekili, 1978 Bülent Ecevit ortaokulda Freud ve hükümetinin Kültür BaMarx okuduğunu bekanı, akademisyen ve yalirterek, kendisine ‘Niye siyasete tekrar zar Prof. Dr. Ahmet Taner Kışlalı, 13 yıl önce bu Prof. Kışlalı’yı anma etkinlikleri Cumhuriyet Kültür Merkezi’nde es dönmüyorsun’ diye gün, 21 Ekim 1999’da ki Anayasa Mahkemesi Başkanı Özden’in katıldığı panelle başladı. sorulduğunda KışlaÇayyolu Engürü Sitelı’nın ‘Siyasetçiyken si’ndeki evinin önünde belli konularda etkin huriyet Kültür Merkezi’nde başladı. olabiliyordum. Yazar olarak halkı daha arabasına konulan bombanın patlamaKışlalı’nın ağabeyi Mehmet Ali Kışlası sonucu yaşamını yitirdi. iyi bilinçlendirdiğimi düşünüyorum’ lı’nın da katıldığı etkinlikte Eski Anayanıtını verdiğini anlattı. Kışlalı’yı anma etkinlikleri dün Cumyasa Mahkemesi Başkanı Yekta Gün C MY B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle