26 Mayıs 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 21 EKİM 2012 PAZAR 12 PAZAR YAZILARI arlsruhe’den Konstanz gölüne giden tren saat tam 08.09’da hareket etti. BadenBaden ve Offenburg’dan sonra bütün yol Karaormanlar’dan geçiyor. Yamaçlar yemyeşil, üzerlerinde koyunlar, inekler, tepeler silme kayın, meşe ve çamın çeşidiyle dolu. Ağustos ayındaki birkaç günlük aşırı sıcağın dışında tümü serin geçti diyebileceğimiz bir yazın ardından bu güzel yörede güz kendini gösteriyor. Yağışlı son haftaların ardından dere yatakları dolu. Sular köpüre köpüre akıyor, kimi yerde küçük çağlayanlar oluşuyor. Bir buçuk saatlik yolculuğun ardından indiğimiz Triberg dar bir vadinin yamaçlarına kurulmuş, şifalı suları ve guguklu duvar saatleri ile ünlenmiş bir kasaba. 1730 yılında Schönwaldlı saatçi Franz Ketterer’in buluşu olan bu tahta saatler bir Karaormanlar simgesi. Birçok yabancı için hâlâ guguklu veya kuşlu saat demek Almanya, Karaormanlar demek! El işçiliği bu güzel saatler ülkenin geleneği. Triberg’den yola çıkarak Güney Karaormanlar’ı iki günde geçmek ve güzel Titisee’ye ulaşmak amacımız. Oradan da karayolundan Konstanz Gölü’ne ve daha ötesindeki Zürih’e! Göz alabildiğine çayırlar, yeşil çam ormanları, sarının her ülkeleri sünneti tartışıyor damın başında takkesi vardı. Çember sakallıydı. Kocaman karnının üzerinden ayak bileklerine dek uzanan beyaz bir entari giymişti. Naylon terliklerinin içindeki ayakları çıplak; tırnakları uzun ve kirliydi. Gerçek adının Davut mu, David mi; Müslüman mı, yoksa Musevi mi olduğunu hiç sormadığım arkadaşım, iri kıyım o adamı göstererek sordu: “Çevrende sünnet edilecek çocuk var mı?” Şaşırdım; “Sünnet mi, ne sünneti!” diye sorarken gözlerim uzun entarili o adama takıldı. Bir sünnetçiden çok, semirmiş bir kasabı andırıyordu. Yanında taşıdığı el çantasında makası, usturası, sargı bezleri hazırdı. “Haydi!” dendiğinde, oracıkta yatırıp keserdi adamı. Birden çocukluk günlerime uzandı usum... Köy meydanında davul, zurna çalınıyordu. Dört amca çocuğu aynı anda sünnet edilecektik. Küçüktük, henüz ilkokula başlamamıştık. Korkuyorduk, ağlıyorduk. Tek avuntumuz, sünnetten sonra artık “erkek” sayılacaktık. Birden amca oğullarımdan biri fırladı, kavağa tırmandı. Yalvar, yakar indiremiyorlardı. Şeker, lokum önerileri fayda etmiyordu. “Erkek olamazsın, kız çocukları gibi entari giydirirler sana” dediler, öyle indi... Yabancılar “sünnet” olayını kavrayamıyor, dinle bağlantısını kuramıyor. İsveç başta olmak üzere, İskandinavya ülkelerinde, çocuklar yuvaya başlarken sağlık ekiplerince tepeden tırnağa sağlık denetiminden geçiriliyor. Erkek çocuklarda travmatik izler bırakan “hatalı sünnet”ler işte o zaman ortaya çıkıyor. Sağlık ekipleri, raporlar düzenleyerek durumu üst kuruluşlara ve okul yönetimlerine bildiriyor. Bazı durumlarda, “hatalı sünnet” olan çocuk yeni bir operasyon geçirmek zorunda kalıyor. İsveç’te her yıl ortalama 3 bin Müslüman ve Musevi kökenli çocuk sünnet ediliyor. Mahkemeler, sağlık kuruluşları, sadece hatalı “erkek sünneti” ile değil, “kadın sünneti” ile de uğraşıyor. Özellikle, Mısır, Sudan, Somali, Etiyopya, Kenya gibi ülkelerden gelen bazı göçmen aileler, “geleneklerini” de birlikte getiriyor; gelişme çağındaki kız çocuklarını, cinsel duyarlıklarını yok etmek amacıyla sünnet ettiriyor. Bu uygulamanın suç sayılması ve ağır cezaları gerektirmesi nedeniyle, son yıllarda bu işlem, kız çocukları ülkelerine götürülerek gerçekleştiriliyor. İskandinav polisi ve sosyal kuruluşları, İskandinav ülkelerinde oturma iznine sahip kız çocuklarına, ülkelerinde sünnet edilme olasılığıyla karşılaşmaları halinde en yakın İsveç, Norveç, Danimarka ve Finlandiya büyükelçilik veya konsolosluklarına sığınmaları önerisinde bulunuyor. UNICEF verilerine göre, dünyada her MALMÖ yıl yaklaşık 3 milyon kız çocuğu “firavun sünneti” yöntemiyle sünnet edilerek cinsel duyarlıkları köreltiliyor. İskandinav ALİ HAYDAR ülkelerindeki çoğu doktor, NERGİS “çocuğun bedenine dışarıdan zorla müdahale” olarak değerlendirdikleri için sünnet yapmıyor. Yüz binlerce Müslüman ve Musevi aile, erkek çocuklarını, yaz aylarında ülkelerine götürerek sünnet ettiriyor; ya da bulundukları ülkelerde, ellerinde çantalarla dolaşan yasadışı “merdiven altı” sünnetçilere teslim ediyorlar. “Hatalı sünnet” nedeniyle her yıl yüzlerce çocuk sakat kalıyor. Danimarka Ahlak Konseyi, 15 yaşından küçük erkek çocukların sünnet edilmesinin yasaklanmasını istedi. Çocuk Konseyi Başkanı Charlotte Guldberg, “Erkek çocukların doğar doğmaz veya küçük yaşlarda sünnet edilmeleri kabul edilemez bir durumdur” dedi. Ahlak Konseyi Başkanı Agger ise erkek çocukların sünnet olup olmayacaklarına kendileri karar verinceye dek beklenmesi çağrısı yaparak “Müslümanlar ve Musevilerin, sünnet geleneğini değiştirerek çağımıza uygun hale getirmelerini” istedi. Sünnet, yaz aylarında Danimarka parlamentosunda da tartışmaya açıldı. Kristlight Dagbladet gazetesi, muhalefet başta olmak üzere, parlamentoda grubu bulunan büyük partilerin, sünnetin yasaklanmasından yana olduklarını yazdı. Eleştirileri yanıtlayan Başbakan Helle Thorning Schmidt, “Bundan böyle sünnetlerin, sağlık müdürlüğünce denetleneceğini, sünnet sırasında doktor bulundurulmasının zorunlu hale getirileceğini” söyledi. İsveç Tabipler Birliği de, “küçük yaştaki çocukların sünnet edilmelerinin yasaklanmasını” istedi. İsveç Çocuk Doktorları Derneği, Sosyal Sağlık Genel Müdürlüğü’ne gönderdiği mektupta, “sünnetin, çocuk haklarının ihlali anlamına geldiğini ve etik olmadığını” savundu. İsveç Cerrahlar Birliği Başkanı Gunnar Göthberg sünneti “çocuklara açık saldırı” şeklinde değerlendirdi. Sünnet konusu Norveç gündeminin de ön sıralarında yer alıyor. Norveç Çocuk Hakları denetçisi pedagog Anne Lindboe, sünnetin tıp etiğine aykırı olduğunu savunarak, “Müslüman ve Musevi ailelerin sünnet yerine sembolik bir dini tören yapmalarını” istedi. Finlandiya’da ise İngiltere’den getirilen bir haham, doğumunun 8. gününde Helsinki’deki Musevi bir ailenin çocuğunu sünnet ederken kanamayı durduramadı. Helsinki Mahkemesi, çocuğun anne ve babasıyla, hahamı hapis cezasına çarptırdı. Finlandiya’da halen yürürlükteki uygulamaya göre, okul çağındaki erkek çocuklar, kendi onayları olmadan sünnet edilemiyor. [email protected] İskandinavya A K Karaormanlar’ın doğasından Zürih’in bankalarına ölümünde önemli nedenler. renginin yavaş yavaş görülmeye Akşamüstü Furtwangen’in az başladığı kayınlar, meşeler bize gün ötesindeki bir pansiyonda boyunca eşlik ediyor. Ötelerde, konaklamaya karar veriyoruz. uzaklarda bir yerde, koyu mavi, kara Odamıza hemen çıkmıyoruz. doruklar, güneyin en yüksek dağı, Ayakkabılarımızı çeşmenin yanına 1500 metrelik kayak merkezi bırakıp, terastaki tahta masalara Feldberg. Yamaçların bitiminde, aşağıda vadilerde, çayırların ortasında kuruluyoruz. Az sonra garson kız beyaz şarapları getiriyor. kocaman Karaorman STUTTGART Ötelerde, mavi, kara çiftlik evleri. Ancak bu dorukların ardında güneş güzelliklerin bir de çirkin batmaya hazırlanıyor. Kişi yanı var. Kimi yerde böylesine doğa dolu bir hastalıklı ağaçlar göze günün ardından Türkiye’nin batıyor. Doğaseverlerin doğasını düşlemeden 80’li yıllardan bu yana sürekli toplumun AHMET ARPAD edemiyor. Gökova’yı, Yatağan’ı, Aliağa’yı, dikkatini çektiği bu Bergama’yı İzmit ürkütücü gerçek, her türlü Körfezi’ni, Çamlıhemşin’in Fırtına önleme karşın önü bir türlü Vadisi’ni... Düşlüyoruz, doğayı alınamayan büyük sorun. Özellikle yitirmemek için insanların kafa iğne yapraklı ağaçlarda zararın yapısının değişeceği günleri de! ürpertici ölçüye vardığını yürüyüş Konstanz Gölü’nde sabah sisi. sırasında görüyoruz. Yükseldikçe Arabalı vapurlar, küçük beyaz dalları cılızlaşmış ağaçlar artıyor. gemiler iki kıyı arasında gidip Güneş ışınlarının burada daha güçlü geliyor, peşlerinde besili martılar. Az olması, topraktan az su almaları, kış sonra bindiğimiz tren bizi Zürih’e aylarında yükseklere sisin ve götürüyor. Arazi gölden hemen sonra bulutların daha fazla inmesi, ağaç hafif hafif yükseliyor. Yine çayırlar, yine inekler. Winterthur’dan sonra ötelerde dağlar beliriyor, Alplerin dorukları. Ve bankalar ve bankerleriyle Zürih! Kasalarına kara para kaçıranların onlarca yıl servetler doldurduğu ünlü kent. Resmi verilere göre vergi kaçıran varlıklı 100 bin Alman, İsviçre bankalarındaki sırdaş hesaplara 23 milyar Avro para taşımış. 2007 yılında kara para sorununun ilk üzerine gidildiğinde 330 bankaya sahip küçücük Alpler ülkesinde sırdaş hesaplarda 1.4 trilyon Avro yattığı ortaya çıkmıştı. Credit Suisse’in bir belgesine göre de bu paranın yüzde sekseni vergi kaçıranlara aitti. Sadece bir yıllık faizi yaklaşık 80 milyar Avro! O günlerde Türkiye’den de yurtdışına toplam 100 milyar dolar kara para çıktığı söylenmişti. Bankalarında yatan yabancı paralar İsviçre’nin tek “hammaddesi”... Son birkaç yıldır bazı Zürih bankalarındaki “köstebekler”in ortaya “gizli listeler” atması üzerine gözü korkan varlıklı Almanlar kendilerini ihbar etmeye başladı. İsviçre bankalarının “altın devri” yavaş yavaş geride kalıyor gibi. Birleşmiş bir Avrupa’da artık böyle yaşamaya devam edilemeyeceğini acaba günün birinde kabullenecekler mi? www.ahmetarpad.de ‘Görev 26’ya veda yürüyerek eşlik etti os Angeles geçen hafta sonunda hiç Endeavour’a. Zor bir yaşanmamış tarihi görevin getirdiği gerginlik bir yolculuğa tanıklık etti. değil, bu tarihi anın Uzay mekiği Endeavour, parçası olmanın verdiği insanlığın uzay macerasına gurur ve gülümsemeyle... 22 yıl boyunca 25 önemli Belki en zor yolculuğuydu görevle hizmet ettikten Endeavour’un, ama kente sonra, emekliliğini benzeri görülmemiş bir geçireceği Kaliforniya festival atmosferi yaşattı. Bilim Merkezi’ne taşındı. Yüz binlerce insan “Görev 26: sokaklara döküldü, Endeavour’un Büyük çatılara çıktı. Güzergâh Yolculuğu” (Mission 26: üzerinde, her yaştan Los The Big Endeavour Trip) Angeles’lı, selam durdu adı verilen proje yaşlı mekiğe. Kimi çerçevesinde 21 Eylül’de alkışladı, kimi ağladı, Houston’dan Los kimi gururla elindeki Angeles’a getirilen Amerikan bayrağını Endeavour, uzaktan salladı. Binlerce çocuk, bir kumandayla hareket gün astronot olmaya karar ettirilen 160 tekerlekli bir verdi, dünyanın etrafında taşıyıcıyla Los Angeles’i 4600 kez tur atan baştan başa geçti. 10 Endeavour’u büyülenmiş milyon dolara mal olan gibi izlerken. yolculuk için uzun bir Bir ülke halkının bütün hazırlık dönemi geçirildi. farklılıklarını silip Los Angeles Uluslararası bütünleştiren o özel Havaalanı’ndan başlayan zamanlardan biri 19 kilometrelik yolculuk yaşanıyordu. için, 400’den fazla ağaç Her ırktan, her milletten kesildi, trafik yüz binlerce Los ışıkları ve bazı LOS ANGELES Angeles’lı, tabelalar Amerikan yerlerinden bayrağının söküldü, uzay altında bir araya mekiği ile gelmiş gibilerdi. altındaki “Biz yaptık, hep DERYA aracın tonlarca birlikte... Uzaya UĞURAL ağırlığına açıldık, evrenin dayanabilmesi bilinmeyenlerine için bazı yolculuk yaptık, yollara çelik plakalar yapıyoruz. Biz, yani döşendi, kimi yollar geçici Amerikalılar!” diyor olarak trafiğe kapatıldı. gibiydi yüzlerindeki Bu süreç, bazı tartışmalara gururlu ifadeyle. Belki da yol açtı. Bazı kent sadece bir kuşak önce sakinleri, ağaçların kesilmesine tepki gösterdi. Meksika’dan göçmüş olan üç çocuklu kadının Kaliforniya Bilim yüzünde de, Amerikan Merkezi, kesilen ağaçların rüyasının en kara yerine 1000 tane fidan bölümünü yaşayan bol dikeceğini açıklayarak dövmeli siyah gencin tepkileri yatıştırmaya gözlerinde de gördüm çalıştı. Kimileri de kentin bunu. ekonomisinin İki gün süren yolculuğun etkileneceğini belirterek sorunsuz bitmesinin bazı yolların kapatılmasına ardından, Los Angeles karşı çıktı. Endeavour’un Belediye Başkanı yolculuğunda geçeceği Antonio Villaraigoso, Martin Luther King “Görev 26: Görev Caddesi’ndeki tamamlandı” dedi, derin palmiyelerin kesilmesine bir nefes alarak... yerel yetkililer izin Endeavour; bundan sonra verilmedi. King’e adanan bir yandan, 22 yılda bu yaşlı ağaçlara yaklaşık 200 milyon kıyılmadı. Mekik caddeyi kilometre yol kat etmenin zikzaklar çizerek geçti. yorgunluğunu atarken öte Yetkililer, kimi yerlerde, yandan, kendisini Endeavour’un dev görmeye gelen kanatları ile ağaçlar çocukların, insanlığın arasında, sadece bir kredi uzay macerasını daha kartı inceliğinde mesafe uzaklara taşıyacak kaldığını söyledi. hayallerini büyütecek. Yolculuk sırasında, 1000’den fazla polis, [email protected] 400’ü aşkın itfaiyeci L iyana’da soğuklar başladı, paltolar ellerinde kitaplar, bekleyiş süresini giyildi. Yağmur eksik olmuyor. Güneş değerlendiriyorlar. Viyana Mozart’sız olur bazen aldatarak çıkıyor ama hemen mu, Figaro’nun Düğünü, Don Giovanni ve La kayboluyor. Sonbahar çabuk kışa dönecek Clemenza di Tito da programda bu ay var. gibi. Sonbahar ile birlikte sanat etkinlikleri Beethoven da eserleri ile programda yerini artmaya başladı. Viyana, sonbaharda bir alıyor. Bale çıkışında karşıda Mozart Cafe de başka güzel. Viyana havaalanına iner inmez kırmızı şarap yudumlamak için sizi bekliyor. sizi müze ve sergilerin afişleri karşılıyor. Geceyi bir kahve ile noktalamadan olmaz. Şehre girerken bu afişlere yenileri ekleniyor. Gece bir başka güne dönüşmek üzere, karşıda Opera, bale, konser, tiyatro programları... metroya giriyorsunuz, konser salonundaymış Viyana deyince önce müzik. Volksoper’de, gibi bir müzik geliyor. Tuvaletler bile konser Richard Strauss’un Salome salonu gibi yayın yapıyor. Viyana Operası. Sahnedeki derinlik, Senfoni, Musikverein, büyük Salome rolünde, Maida salonda, Beethoven’in Missa VİYANA Hundeling’in sesinin renkliliği, Solemnis’i seslendiriyor. Philippe güzelliği, sahnede bir ışık Yordan’ın şefliğinde, ünlü solistler huzmesi gibi... Orkestrayı şef eşlik ediyor. Müzeler ve sergiler. Alfred Eschwe yönetiyor. Kapananlar, devam edenler, her Strauss’u Viyana’da dinlemek yerde Gustav Klimt var. Belvedere ve izlemek, konser sonrasında Sarayı, bu yıl ressam Klimt’e ayrı İSMAİL BAYER da çevredeki kafelerden Cafe özel bir yer vermiş. 18621918 yılları Weimar’a giderek, güzelliği arasında yaşayan sanatçının yudumlamak, içine sindirmek doğumunun 150. yılı kutlanıyor. gerekiyor. Burada, Carmina Burana balesini Ailedeki diğer sanatçı Klimt’ler, çağdaşları, de kaçırmamalı. dostları, Monet’den, Koloman’dan Wiener Staatsoper’de (Viyana Opera Binası), Kokoschka’ya ve de tabii ki, sıra dışı balede sezon Çaykovski’nin Fındıkkıran dostlukları ile ve de eserleri ile döneme Balesi ile açıldı. Volga Nehri’nin soğukluğu, damgasını vurdukları Egon Schiele de yalnız Karadeniz’e dökülen Tuna’nın sıcaklığında bırakmıyorlar bu kutlamada Klimt’i, onlarda Viyana’da eriyor. Steplerin rüzgârları, resimleri ile yerlerini alıyorlar. Buradaki üç sahnede balerinlerin esintileriyle ilerliyor. katı dolduran sergiler ve diğer bölümdeki Dekor ve ışık oyunları ile danslardaki Carl Schuch sergisine geçemeyeceğiz bile. dinamizm, sizi bir başka boyuta taşıyor. Leopold Müzesi ise Klimt’e yer vermekle Galadan sonra ikinci temsil de yapıldı. Bilet kalmıyor, Schiele ile ortak resimlerini bulmak imkânsız. “O salonda bulundum” sergilemeyi sürdürüyor. Bu yıl Viyana’da, demek isteyen sanatseverler, turistler 3 saat Klimt fırtınası esiyor diyebiliriz... Bir akşam önceden sıraya giriyor. Sınırlı sayıda ayakta da Tuna kıyısına caz dinlemeye gitmek izlemek için bilet kuyruğunda değişik gerekir. Cazı ihmal ederek Viyana’dan konuklar var. En ilgi çekenleri de Japonlar. ayrılınmaz. Kahve ve şarap tadını da iyice Laptopları, Ipad’leri ellerinde, hazırlıklı damağa sindirmeden dönülmez. gelmişler, ayakta beklememek için portatif sandalyeleri de yanlarında. Gençlerin [email protected] V Sanat soluyan şehir C MY B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle