19 Mayıs 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 15 EKİM 2012 PAZARTESİ 6 PAZARTESİ SÖYLEŞİLERİ Dünyanın antibiyotik tedarik üssü olmayı hedeflediklerini söyleyen Olivier Guillaume: Türkiye’de dans etmek Evlat Acısı Türkiye’de yaşamak böyle bir şey, elinizin kolunuzun bağlandığı bir durumda, küt diye oğlunuzu trafik kazasında kaybettiğinizi öğreniyorsunuz... İnönü Üniversitesi’nin başarılı eski rektörü Fatih Hilmioğlu’na başsağlığı ve sabırlar diliyorum! 21 yaşındaki oğlu Emir, ülkenin trafik katliamına kurban oldu! Kimse için durup dururken “başarılı” demem, hele hele üniversite rektörlerine! En başarılı olanın bile, dünya ile kıyaslandığında zavallı durumdaki üniversitesi için yapması gereken tonlarca iş vardır çünkü! O yolda hızla koşanlardan biriydi Hilmioğlu! Rektörlüğü zamanında İnönü Üniversitesi’nden öğrenciler davet etmişti bir konuşma için. Atatürk ve bilim üzerine tartışmıştık. Fatih Bey de lütfedip gelmişti dinlemeye. Sohbet etmiştik, üniversiteyi gezdirmişti, kütüphaneyi, merkez laboratuvarını... Eşraf ve dini derneklerin kıskaç altına aldığı Malatya’da İnönü Üniversitesi’nin yıldızını parlatmıştı. ??? Şimdi Silivri tutsakları arasında. 3.5 yıldır! Suçunu sormayın, onlar için “suçun ne” demek bile ayıpların en büyüğüdür! Siyasi tutuklamaların suçu yoktur, olamaz; hukuk yoktur burada, sadece intikam duygusu vardır; işte bunu sorabilirsiniz: İntikam tutuklamasının nedeni nedir? Bahanesi, 2007’de yaptığı konuşma! Bahanesi dedim, çünkü 2007’de yaptığı konuşmadan dolayı 2 yıl sonra tutuklanıyor! Ve bundan 4 ay sonra da konuşmadan kulaktan dolma sözleri yarım yamalak iddianameye koyuyor malum savcılar! Konuşmanın tam metnini mahkeme, tutuklamadan 2 yıl sonra Emniyet’ten istiyor! Mahkeme, ellerine ulaştıktan bir yıl sonra konuşma CD’sinin metne aktarılması kararını veriyor! Mahkemeyi “bu adam ne dedi de tutukladık” konusu hiç mi hiç ilgilendirmiyor. Dosyaya giren konuşma metnini bile okuduklarına inanasım gelmiyor! Hakkında verilen emir Tutuklana! idi! 2007 konuşmasında iktidarın erken seçime gitmesini öneriyor, değil yüzde 34 ile yüzde 95 ile iktidara gelse bile, Cumhuriyetin kuruluş felsefesine uymayan iktidarda kalamaz diyordu... Birileri diyebilir ki, biraz aşırı kaçmış. Ama Malatyalı avukatlar o tarihte savcılığa suç duyurusunda bulunmuş, savcı da bu konuşma konusunda YÖK’ün karar verebileceğini belirtmiş, YÖK soruşturma açmamış. Ama konuşma 5 yıl sonra Hilmioğlu’nu “Ergenekon Terör Örgütü” üyesi yapmaya yetti: Sözde ETÖ, Hilmioğlu’na böyle bir konuşma yap ki kaos yaratılsın falan demiş! Kim, ne zaman demiş, örgüt üyeliğine belge ve bilgi ile şiddet unsuru neredeymiş... Şüphesiz bunların hiçbiri mahkemeyi, tıpkı savcı gibi, hiç ilgilendirmiyor. Mesele hukuk ve yasa değil çünkü! Aslında, bu konuşma bile bahanenin de bahanesi! Önemli olan, Fatih Bey’in, bilim ve öğrenim yuvasını cemaat ve dinci derneklerin cirit attığı yer olmaktan kurtarması ve çağdaş koşulları yaratmasıdır. Atatürk Cumhuriyetine bağlılığı ve sevgisidir. Üniversitesine astığı fotoğraftaki yazı kaldırılmıştır. Belki de bu yazı nedeniyle bile içeridedir! Askerle ilişkisi, acil karaciğer nakli vb. için komutanlardan helikopter vb. yardım istemesidir. Hilmioğlu, kendi döneminde İnönü Üniversitesi’ni, bilimsel açıdan 53 devlet üniversitesi arasında ikinci duruma yükseltti! Dünyanın ikinci büyük karaciğer nakli merkezini kurdu. Diyor ki: İnönü Üniversitesi’nde, 20002008 yılları arası yaşanılanlar; eğitimle, çağdaş kuşaklar yetiştirmenin; bilimle, evrensel düzeylere erişmenin; sanatla, uygarlık yolunda yükselmenin; Cumhuriyet değerleriyle aydınlığa ulaşmanın bir serüvenidir..” Hilmioğlu’yla, Balbay’ı hapishane ziyaretim sırasında sohbet ettik. Sonra duruşma salonlarında. Haksızlık, hukuksuzluk, yasadışılık, yüzüne acı bir ifade olarak gelip oturmuştu. Ayrıca hastaydı ve kaç kez tedavi için hastaneye sevk edilmişti.. Hilmioğlu’nu içeride tutmak cinayettir! istediğimizi gösterdik ÖZLEM YÜZAK Türkiye kamuoyu, Çek ilaç şirketi Zentiva’yı, Eczacıbaşı sağlık ürünlerini 2007 yılında satın almasıyla tanıdı. Aradan 2 yıl bile geçmeden bu kez Fransız ilaç devi Sanofi, Zentiva’yı bünyesine kattı. Kırklareli’nin Lüleburgaz ilçesindeki tesisleri jenerik ilaç üretim üssüne dönüştüren Sanofi Grubu’nun bugün Türkiye pazarında bulunan ürünlerinin yüzde 70’inden fazlası bu tesislerde üretiliyor. Avrupa pazarı için ürün geliştirme çalışmalarına yönelen ve bu amaçla 2011 yılında Türkiye’de 17.2 milyon TL ArGe yatırımı yapan şirket yine Lüleburgaz tesislerinden 45 ülkeye yılda 75 milyon lira tutarında ihracat gerçekleştiriyor. 13 ülkeden onay alan Lüleburgaz üretim tesisleri, Sanofi Grubu’nun dünyadaki 110 fabrikası arasında ilk 10 içinde. Grubun Türkiye’deki faaliyetleri ve yatırımları hakkında sohbet etmek üzere küçük bir grup olarak Sanofi ve Zentiva yöneticileri ile buluştuk. Zentiva Dünya Başkanı Jerome Silvestre, Sanofi Grubu Türkiye Ülke Müdürü Olivier Guillaume ve Zentiva Türkiye Genel Müdürü Şahin Arslan ile hem ilaç sektörünü hem de şirketin gelecek hedeflerini konuştuk... Türkiye’yi üs olarak seçtiklerini söyleyen Jerome Silvestre bu konuda ülkeler arası rekabetin çok büyük olduğunu belirtti. Şahin ise hükümetin uyguladığı ilaç politikasının sürdürülebilir olmadığını vurgulayarak “Bugün Avrupa’daki en düşük ilaç fiyatının yüzde 40 altında Türkiye’deki ilaç fiyatları. Bu durum sanayiyi hayli zorluyor. Şimdi yavaş yavaş Rusya ve Ortadoğu ülkelerinden de benzer talepler gelmeye başladı. Türkiye’nin fiyat politikası küresel çapta bir etki yaratacak gibi görünüyor” dedi. Olivier Guillaume da hükümet ile ilaç endüstrisi arasındaki ilişkiyi bir dansa benzeterek “Dans etmek için 2 kişi gerek. Biz Türkiye’de dans etmek istediğimizi gösterdik” vurgusunu yaptı. Sanofi Grubu Türkiye Ülke Müdürü Olivier Guillaume, Zentiva Dünya Başkanı Jerome Silvestre ve Zentiva Türkiye Genel Müdürü Şahin Arslan ile hem ilaç sektörünü hem de şirketin gelecek hedeflerini konuştuk. üleburgaz’daki fabrikamız, Ege Üniversitesi ile inovasyon işbirliği kapsamında Türkiye’de ilk olarak başlattığımız Faz 1 klinik çalışması, ilk beşli aşı dolumunu başlatmış olmamız... Tüm bunlar Türkiye’de kalıcı ve önemli bir rol oynamak istediğimizin göstergesi... 2013’ün ilk çeyreğinde 40 ülkeye yapmayı planladığımız ihracat ile dünyanın antibiyotik tedarik üssü olmayı hedefliyoruz. listin, Ürdün ve Irak’a rehberlik ediyor. Tesis, 450 milyon kutu ilaç üretim kapasitesine sahip. 2011 yılında 230 milyon kutu üretim rakamına ulaşan tesiste toplam üretimin yüzde 51’i fason, yüzde 49’u ise Sanofi Grup ürünleri için gerçekleştiriliyor. sıyla birlikte Lüleburgaz’a yapılan yatırımlarda ciddi bir artış oldu. Her sene fabrikanın altyapısına yapılan ortalama 8 milyon Avro’luk yatırımın yanı sıra, ArGe faaliyetlerine de her sene ortalama 7 milyon Avro’luk yatırım yapıldı. 2011 itibarıyla Sanofi, Lüleburgaz’daki ArGe merkezine 17.2 milyon TL’lik yatırım gerçekleştirmiştir. Lüleburgaz tesislerimizdeki ArGe yatırımlarımızın son beş yılda yüzde 50 oranında arttığını söyleyebiliriz. İhracatta ne durumda peki? Tesislerin mevcut ihracat rakamı, 25 milyon kutu. Dünyada Zentiva’nın sattığı her 4 L er sene ortalama 7 milyon Avro’luk yatırım yapıldı’ 2007 yılında Türkiye pazarına giren Zentiva bugüne kadar Türkiye’de ne kadar yatırım yaptı. Bunun ne kadarı ArGe yatırımı oldu? 2009 yılında Sanofi’nin Zentiva’yı alma ‘H Eczacıbaşı İlaç’tan Çek Zentiva’ya, ardından Fransız ilaç devi Sanofi Grubu’na geçen Lüleburgaz tesisleri bugün eşdeğer ilaç üretiminde dünya üssü haline geldi. anofi, Avrupa ilaç endüstrisinde birinci sırada 100 yılı aşkın bir süredir yenilikçi ilaç endüstrisinin önde gelen oyuncuları arasında yer alan Sanofi Grubu Türkiye’yi hem eşdeğer ilaç üretiminde bir üs olarak seçti hem de ArGe’ye yatırım yaparak Türkiye’de ürün geliştirilmesinin ve hatta yeni molekül keşiflerinin önünü açtı. Süreç nasıl gelişti? Dünya çapında 110 bin çalışanı ile 5 kıtada, 110 ülkede faaliyet gösteren Sanofi, Avrupa ilaç endüstrisinde birinci sırada yer alıyor. Ve bugün pazarda 300’e yakın ürünü bulunuyor. 2009 yılında bünyesine kattığı Zentiva ise eşdeğer ilaç üretiminde Avrupa’nın 3. büyük şirketi. Zentiva’yı bünyemize kattığımızda Lüleburgaz tesislerini , “yatırım, üretim ve ihracat merkezi” olarak konumlandırmaya karar verdik. Hem üretim hem de insan kaynağı kalitesi çok yüksek. Lüleburgaz tesisleri, aralarında Almanya, ABD, Avustralya, Danimarka’nın da bulunduğu 13 ülkeden kalite onayı alarak uluslararası üretim üssü haline dönüşmüş durumda. Diyabet, onkoloji ve kalpdamar hastalıkları başta olmak üzere 16 tedavi alanında çözüm sunan Sanofi Türkiye, ayrıca ArGe çalışmalarında da bulunuyor. Grup, öte yandan İstanbul’u, yeni kurulan Türkiye ve Ortadoğu bölgesinin merkez ofisi olarak belirledi. Yeni yönetim yapısında İstanbul Ofisi, Türkiye dahil olmak üzere Körfez ülkeleri (Bahreyn, Kuveyt, Umman, Katar, Yemen), İran, İsrail, Suudi Arabistan, Lübnan, Suriye, Fi S kutu ilaçtan biri Türkiye’den. Bu önemli bir rakam. 2013’ün ilk çeyreğinde 40 ülkeye yapmayı planladığımız ihracat ile dünyanın antibiyotik tedarik üssü olmayı hedefliyoruz. Türkiye’de aşı üretiminde de Sanofi bir ilki başlattı. Evet, 2010 yılında Sanofi Pasteur beşli karma aşılarının dolumunu Türkiye’ye taşıdı. Böylece şirketin gerçekleştirdiği bu teknoloji transferiyle Türkiye aşı üretimine ilk adımı atmış oldu. Eczacıbaşı İlaç’ı satın aldığından beri istihdamda nasıl bir gelişme oldu? Tüm Sanofi Grubu içindeki toplam çalışan sayımız 2010 ve 2011’de 1966 ve 1977 kişi. Eczacıbaşı İlaç’ın satın alınmasının ardından başlatılan planlı bir değişim ve dönüşüm sonucu, iş yapış şekillerimizi tekrar gözden geçirdik. Sanofi’nin Zentiv’yı almasının iki tarafın ticari operasyonlarının birleşmesiyle bu alanda güçlü bir sinerji yakaladı. 830 kişinin istihdam edildiği Lüleburgaz tesislerimizde şu anda mavi yaka çalışan sayımız 466’dır. ArGe alanındaki istihdamı yüzde 30 oranında büyüttük, şu anda 65 kişiden oluşan bir ArGe departmanımız var. ürkiye’de önemli yatırımlar yaptık’ Sanofi’nin önümüzdeki 5 yılda Türkiye pazarı ile ilgili somut hedefleri nedir? Türkiye’ye inanıyoruz, bu yüzden de bugüne kadar önemli yatırımlara imza attık. Lüleburgaz’daki fabrikamız, Ege Üniversitesi inovasyon işbirliği kapsamında Türkiye’de ilk olarak başlattığımız Faz 1 klinik çalışması, ilk beşli aşı dolumunu başlatmış olmamız, tüm bunlar Türkiye’de kalıcı ve önemli bir rol oynamak istediğimizin göstergesi. Önümüzdeki dönemde ihracatta büyük adımlar atacağız, ürün transferlerine yöneleceğiz. 2013 başından itibaren 40 ülkeye antibiyotik ihracatına başlıyoruz. Yıllık 75 milyon TL ihracatla Türkiye’nin ilaç sanayiinde en büyük 2. ihracatçısıyız, bu başarımızı devam ettireceğiz. 20132016 arasındaki yatırımlarımızla Lüleburgaz’dan bütün dünyaya ihracat yapar konuma gelmeyi hedefliyoruz. Ege Üniversitesi ile işbirliğinizden biraz bahseder misiniz? Ege Üniversitesi, Türkiye’de inovasyon ortamının geliştirilmesini sağlayacak yeni bir işbirliğine imza attı. Klinik araştırma çalışmalarına ek olarak ortak bir bilim platformu kurmaya dönük pek çok bilimsel çalışmayı ortaklaşa yürütmeye başladılar. 2 yıl önce imzaladığımız protokolle beraber Sanofi Grubu, Ege Üniversitesi ile yürüttüğü klinik çalışma sayısını da artırmayı hedefliyor. Özellikle diyabet, onkoloji, kardiyoloji ve merkezi sinir sistemi alanlarında klinik çalışmaların çoğaltılması amaçlanıyor. ‘T 1952’den bugüne... 1952: İlk üretim tesisi EİS Eczacıbaşı İlaç Sanayi tarafından Levent’te kuruldu...1992: Üretim faaliyetleri Lüleburgaz’a taşındı... 2007: Zentiva Eczacıbaşı sağlık ürünlerini satın alarak üretime başladı... 2009: Sanafi Grubu ve Zentiva birleşmesiyle üretim faaliyetleri artırıldı. Sağlıkta selfservis dönemi İstanbul Haber Servisi Sağlıkta artık evimize bırakılan mobil cihazlarla kendi ölçümlerimizi kendimiz yapacağınız veya cep telefonumuza düzenli olarak gelecek mesajlarla doktorumuzla irtibat halinde olacağımız “selfservis” bir sağlık hizmeti dönemi başlıyor. Türkiye’de Acıbadem Mobil Sağlık’ın öncülüğünü yaptığı mobil sağlık hizmetleri sayesinde checkup’tan, EKG’ye, psikolojik danışmanlıktan, fizik tedaviye kadar birçok sağlık hizmetini evinizden ve işyerimizden alabileceğiz. ‘Türkiye’nin ilaç politikası sürdürülebilir değil’ Türkiye’de bugün uygulanan ilaç politikasını nasıl değerlendiriyorsunuz? Avrupa ülkelerindeki en düşük ilaç fiyatından bile yüzde 40 daha düşük olduğunu söylediniz. Bunun sürdürülebilirliliği var mı? Sizce ne olmalı? Hükümet 2004’de başlattığı sağlıkta dönüşüm programıyla hastalıklardan korunma ve tedaviye erişimde ciddi adımlar attı. Ancak ilaç için ayırdığı bütçe, tedaviye erişimin artmasıyla ortaya çıkan ilaç talebinin gerisinde kaldı. Bu da özellikle son üç yıldır arka arkaya ilaç fiyatlarında ciddi düşüşler yaşanmasına sebep oldu. Bu durum Türkiye’de faaliyet gösteren yerli yabancı tüm ilaç firmaları için istikrarsız bir ortam yarattı. Bunun sürdürülebilir olmadığını düşünüyorum. Uluslararası arenada yatırım çekmek için ülkeler arasında ciddi bir rekabet var. Sağ ARSLAN: Kaliteli insan gücü, dinamizmi ve teknik altyapısı göz önüne alındığında Türkiye’nin ilaç endüstrisinde global bir oyuncu olması için önemli bir potansiyeli var. lık sektörü gibi, ciddi miktarlarda sermaye, bilim ve teknoloji transferi gerektiren sektörlerde şirketler uzun vadeli taahhütler için istikrarlı, öngörülebilir ve devlet kurumlarıyla yapıcı diyalog kurabildikleri pazarları doğal olarak daha güvenli buluyor. Yatırımlar bu ortamları sağlayabilen ülkelere kayıyor. Kaliteli insan gücü, dinamizmi ve teknik altyapısı göz önüne alındığında Türkiye’nin ilaç endüstrisinde global bir oyuncu olması için önemli bir potansiyeli var. Türk hükümetinin ilaç sektörü ile yapıcı bir diyalog içerisinde fiyatlandırma ve geri ödeme politikalarını gözden geçirerek istikrarlı ve öngörülebilir bir ortam yarattığı takdirde üretim ve ArGe yatırımlarının önemli ölçüde artacağını düşünüyorum. Yakın ve orta dönemde düşük fiyat politikası önemli ilaçların piyasadan çekilmesine yol açar mı? Fiyatlandırma ve geri ödeme politikaları sonucu son üç yıldır yaşanan ilaç fiyatlarındaki ciddi düşüşler sektörde istikrarsızlığa sebep oldu. Sektörde faaliyet gösteren yerli yabancı bütün firmalar bu durumdan olumsuz yönde etkilendiler. Pek çok firma iş modelini ve ürün portföyünü gözden geçirmek zorunda kaldı. Bu dönemde Sanofi Grubu fiyat düşüşleri ile ortaya çıkan ciddi mali külfete rağmen hem orijinal hem de eşdeğer ürünlerinin tedarikine devam etti. Çünkü asıl olan, hastaların ilaca erişiminde herhangi aksamaya meydan vermemektir. Önümüzdeki dönemde hükümet ile firmaların yapıcı bir diyalog içerisinde, hem devletin bütçe hedeflerini, hem de sektörün sürdürülebilirliğini gözeten dengeli bir ilaç finansman modelini birlikte ortaya koymasının gerekli olduğunu düşünüyorum. Ancak bu şekilde Türkiye’de istikrarlı bir ilaç yatırım ortamı oluşabilir ve firmalar yeni ürünlerini dünyanın gelişmiş diğer ülkeleri ile aynı ivedilikle hastalara tedarik edebilirler. Buna paralel olarak da üretim ve teknoloji yatırımlarına hız verebilirler. Uçuk güzelliğinizi bozmasın İstanbul Haber Servisi Kadınların çoğu zaman en büyük sıkıntılarından biri olan uçuk, artık büyük bir problem olmaktan çıkıyor. Üzerine ruj ve makyaj uygulanabilen StopEver Herpes Patch gizli uçuk plasteri, içerdiği doğal bileşenlerle uçuğun iyileşmesine yardımcı oluyor. Bu özel plaster kaşınma, yanma ve ağrının giderilmesine de destek oluyor. Çok ince olan ve uçuğu gizleyen bu şeffaf plaster kadınların makyajına engel olmuyor, uçukla bile bakımlı olmayı sağlıyor. C MY B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle