19 Mayıs 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 15 EKİM 2012 PAZARTESİ [email protected] 10 EKONOMİ Ortalama 10 yaşındaki bir çocuğun evde beş farklı türden ekrana erişimi mümkün olabiliyor Ekrandan uzak tutun! H ızla değişen teknoloji, çocukların alışkanlıklarını ve gelişim araçlarını neredeyse kökünden değiştirdi. Yeni nesil çocuklar artık akranlarıyla karşılıklı daha az zaman geçiriyor. Yüz yüze iletişim ya da karşılıklı oyun oynamak teknolojik gelişmişlikle birlikte neredeyse ortadan kalkıyor. Çocuklar zamanlarının büyük kısmını televizyon ya da bilgisayar başında geçiriryor. Akıllı cihazlara daha fazla oyun eklenince çocukların vakit geçirme alanı neredeyse bu ekranlara kayıyor. Ortalama 10 yaşında bir çocuğun evde beş farklı türden ekrana erişimi mümkün olabiliyor. Çocuklar bazen iki farklı ekranla aynı anda ilgilenebiliyor. Oturma odasındaki televizyona ek olarak küçük çocukların kendi odalarındaki televizyonlara, Nintendo, Playstation, gibi oyun konsollarına, oyun içeren akıllı telefonlara, internete, videoya, masaüstü ve dizüstü bilgisayarlara Ekran bağımlısı bir nesil yetişiyor. Saatlerce ekran başında oturan çocuklar ders çalışırken bile televizyonun açık olmasını istiyor. Ekrandaki malzeme, çocukların ihtiyaçları gelişimleri gözetilerek yapılmıyor. Ne yapmalı? Vergisiz Asgari Ücret Kime Yarar? Son günlerin en çok konuşulan konularında biri de asgari ücretin vergiden muaf tutulması. Tamamına erdirilecek mi bilinmez, ama konu Anayasa Uzlaşma Komisyonu’nda ele alınmış. Uzatmadan soruyu doğrudan soralım: Matah bir şey mi asgari ücretin vergi dışı bırakılması? İlk elde kulağa öyle geliyor. AKP’liler de üstüne atlamış zaten. AKP’nin yarıresmi yayın organı Sabah’ta (5 Ekim) şöyle yer aldı haber: “İşçinin yanında olduğunu vurgulayan Bakan Çelik: ‘Biz de sıcak bakarız. Mali politikalar açısından başka bakanlıkları da ilgilendiren bir durum var. Maliyeti 33.5 milyar lira civarında. Bundan vazgeçilmesi için başka kaynak bulunmalı.’” Öylesine yanlı, yanlış bir imalat ki… Bir kere kesilen vergi 200 TL değil, 53 TL. Şu an bir asgari ASGARİ ÜCRETİN BRÜTÜ ücretliye ödenen VE NETİ (TL) net aylık 740 TL BRÜT ASGARİ ÜCRET 940.5 iken devlete vergi SGK PRİMİ 131.7 ve sigorta primi İŞSİZLİK FONU 9.4 olarak ödenen GELİR VERGİSİ 53.4 356 TL. Yani 2 işDAMGA VER. 6.2 çiye, 1 devlete… İŞÇİ ADINA KES. 200.7 Ama devlete kesiASGARİ GEÇİM İN. 66.5 lenin ağırlığı vergi NET ASGARİ ÜC. 739.8 değil. Sabah, verİŞVEREN ADINA SGK 136.4 giyi 200 TL yazİşsiz.Fon’una 18.8 mış, bakan da İŞVERENDEN KES. 155.2 ayıp etmiş, üstüne DEVLETE VERGİ+PRİM 355.9 atlamış. Ne 200 TOPLAM MALİYET 1.096 TL’si? Vergi, 53 TL. Asıl kesinti SGK’ye… İşçi ve işveren adına yapılan prim kesintisi 268 TL’yi buluyor. İşsizlik Sigortası Fonu’na da 30 TL’ye yakın aylık prim yatırmak gerekiyor. 300 TL’ye yakın bu prim kesintisinin yanında 53 TL verginin esamesi okunmuyor elbette. Birçok işveren, bu kesintileri ödememek için işçiyi kaçak çalıştırıyor. Kayıt dışı çalışma adıyla yumuşatılan bu büyük ahlaksızlığa maruz işçi sayısı 3 milyona yaklaşıyor. Zaten kendisi matah bir şey olmayan asgari ücretten 53 TL’yi almasanız ne olur? Pek bir derde derman olmaz. Zaten, o 53 TL de işçinin cebine girmez, işverenin “yükü” azalır. Belki bir yıla mahsus, şan olsun diye, o kaldırılan vergi asgari ücrete yansıtılır, o kadar. İzleyen yıl, eski tas, eski hamam, çarpıklık devam eder. ??? Burada “ücretten vergi” tartışması tuzağına düşmemeye dikkat etmek gerekir. İşçi dahil olmak üzere tüm altorta sınıfların maruz kaldıkları yük esasta dolaylı vergiler, yani KDV, ÖTV’ler... 2011 vergilerini örnek alalım. Yaklaşık 254 milyar TL’lik vergi girmiş Maliye’nin kasasına. Peki bu verginin ne kadarı ücret, kâr, faiz gelirlerinden alınmış? Yüzde 19’u. Bunun da ağırlığı yine ücretlilerden. Ama bakın şirketler, bankalar Kurumlar Vergisi adı altında sadece yüzde 10’unu ödemişler. Büyük haksızlık! Yine mülkiyetten alınan vergiler 6 milyar TL’den ibaret yani yüzde 2 dolayında. Şirketler, bankalar, mülk sahipleri, kâr, faiz, rant geliri sahipleri vergiden bu kadar muaf kalırlarken bakın tüketimden alının vergiler ne boyutta… 2011 vergilerinin yüzde 62’si KDV ve ÖTV’den alınmış. Bu ne demek? Asgari ücretli, ücretliler, beyaz yakalısından mavi yakalısına kadar çalışan sınıf, ücretlerinden kesilen vergiden daha yüksek vergiyi tüketirken ödüyorlar. Asgari ücretliyi vergiden muaf tutsanız bile tüketirken ödüyor vergiyi. 740 TL’lik ücret, tüketirken vergilendiriliyor. Hem de insafsızca… ??? Buradan şu sonuca ulaşıyoruz; vergi yükünün dağılımındaki eşitsizlik, adaletsizlik çıkış noktamız olmalı. Bu büyük fotoğraftaki adaletsizliği sorgulamadan, ücretin üstündeki verginin azaltılmasını istemek yetmiyor. Vergiyi ücretten kaldırırlar, tüketime yıkarlar, yine aynı vergiyi ödetirler size... Tartışmaya ücrette vergiden girmek, mevcut vergi sisteminde bir tuzaktır ve sonuçta hükümeti hiç rahatsız etmemiştir. Doğru talep, vergi yükünde adaletle başlamalı. Bunun için de anayasaya, dolaylı vergilerin, toplam vergilerin yüzde 25’inden fazla olmaması gerektiği, verginin herkesten kazancına göre alınması prensibi yazılmalı. Kâr, faiz, rant geliri elde edenler, şirketler, bankalar, büyük mülk sahipleri verginin ağırlıklı kısmını ödemelidirler. Çünkü gelirin ağırlıklı kısmına onlar el koyuyorlar, vergisini de ödemelidirler. erişimi mümkün. Ekrandaki malzeme çocukların bilişsel işleyişleri gözetilerek yapılmıyor; çok gürültülü ve sık değişen uyarılar söz konusu. Bu çocuklar için dikkat çekici olabilir ama gördüklerini süzgeçten geçirip işleme tabi tutmalarına bir faydası olmuyor. Amerikan Pediatri Derneği üç yaşından küçük çocuklara ekran yasağı konmasını tavsiye ediyor. Uzmanlar, sağlık ve gelişim sorunlarını önlemek için çocukların ekran başında geçirdiği sürenin kısıtlanması gerektiğini vurguluyor. İngiliz Psikolog Dr. Aric Sigman, çocukların çok erken yaşta, çok uzun süre ekran başında kaldığını belirtiyor. Sigman, bugün doğan bir ço ? Televizyon ve akıllı cihazlarla igili çocuğunuza sınırlar koyun ve uygulayın. ? TV izleme zamanları ve cep telefonu online oyunlar oynama cuğun yedi yaşına ulaştığında bir yızamanları belirleyin. lını ekran karşısında geçirmiş ola? Yemek saatlerinde TV açmacağını ifade ediyor. Dr. Sigman, yın. Akıllı cihazları ortadan kaldırın. uzun süre ekran başında kalma ? TV’yi ailece izleyin. ile kalp hastalıkları, inme ve di? TV’yi ya da akıllı cihazları ödül veya yabet gibi hastalıklar arasınşantaj olarak kullanmayın. daki ilişkiyi gösteren araş? Televizyondaki programlar konusunda tırmalara dikkat çekiyor. seçici olun. Sigman ayrıca ekran ba? Tatil günlerinde televizyondan şında uzun süre kalmanın uzak durun. beyindeki kimyasal sal? Ailece bol vakit geçirin. gı dopamin üzerindeki etkileri nedeniyle, konsantrasyon süresinin azalmasına yol açtığını belirtiyor. Sigman, “Ekran bağımlılığı tanımlaması doktorlar tarafından giderek daha sık kullanılıyor” diyor. ? Evin içinde çocuğunuzun sıkılmasını engelleyecek hobiler yaratın. Eticaret mobile kayıyor TNS’in tüketici eğilimlerini ortaya koymaya yönelik yaptığı araştırmaya göre Türkiye’de her teknoloji ürününden beşi internetten satın alınırken, bu online alışverişlerin yüzde 20’si de akıllı telefonlardan yapılıyor. Araştırmaya katılanların yüzde 72’si son 24 ay içinde mobil cihaz aldığını belirtirken, yüzde 31’i de önümüzdeki 12 ay içinde almayı planladığını ifade ediyor. Ipsos’un mobil internet ve ticaret üzerine yaptığı araştırma ise Türkiye’nin mobil konusunda pek çok ülkeden ileride olduğunu gösteriyor. Araştırmaya göre Türkiye yüzde 14 akıllı telefon penetrasyonuyla Japonya’yı geride bırakırken, mobil araştırmada da yüzde 40 ile ABD ve İngiltere’yi geçiyor. Telekom’dan ücretsiz masal Türk Telekom, ‘Masal Servisi’ hizmetini artık ücretsiz sunuyor. Geçen yıllarda yapılan kampanyalar ile ücretsiz olarak müşterilere sunulan masal servisi sürekli olarak ücretsiz hale getirildi. Çocuklar, Türk Telekom ‘Masal Servisi’nde bulunan 100’ü aşkın masalı, servisin yeni numarası 0800 314 11 66’yı arayarak ücretsiz dinleyebilecekler. Servis 2012’nin ilk 8 ayında yaklaşık 40 bin kez arandı. Öte yandan şirket evlerine telefon hattı bağlatmak isteyen müşterilerine yeni bir kampanya da sunuyor. Türk Telekom’a yeni abonelik başvurusunda bulunan müşteriler, Ev Avantaj 200 tarifesini seçtiklerinde, tarife kapsamındaki dakikalarına ek olarak 5 ay boyunca şehiriçi, 444’lü özel servis numaraları ve şehirle rarası ev telefon ları yönüne 3 bin dakika, yurtiçi GSM ve 1. kademe milletlerarası yönüne ise 200 dakika bedava arama yapabilecekler. İnternet zengin işi çıktı İnternet kullanıcılarının yüzde 70’i zengin ülkelerde. Birleşmiş Milletler (BM) Uluslararası Telekomünikasyon Birliği (ITU), 2011 sonu itibarıyla dünya genelinde her 100 kişiden 86’sına karşılık gelecek şekilde, yaklaşık 6 milyar cep telefonu abonesi bulunduğunu söyledi. Birlik, geçen yılın sonu itibarıyla, dünya nüfusunun yaklaşık üçte birine karşılık gelen 2.3 milyar kişinin internet kullanıcısı olduğunu, bu konuda gelişmekte olan ülkelerle gelişmişler arasında ciddi bir fark görüldüğünü açıkladı. Birlik, dünyada internet kullanıcılarının yüzde 70’inin zengin ve sanayileşmiş ülkelerde yaşadığını, yoksul ve gelişmekte olan ülkelerdeki internet kullanıcılarının oranının ise yüzde 24 olduğunu dile getirdi. LG’ye ödül LG Electronics’in Cinema 3D Smart TV’si (47LM670S) enerji tasarrufu özelliği ile SEAD (Superefficient Equipment and Appliance Deployment) Girişimi tarafından ‘Küresel Verimlilik’ Şeref Madalyası ile ödüllendirildi. 47LM670S, TV ekranının parlaklığını kontrol altına alan Local Dimming Teknolojisi’ne sahip. Bu teknoloji, TV’nin enerji verimliliğini artırırken direkt hatta yer alan LED ışık kaynağı ile elektrik tüketimini azaltıyor. Chavez 14 yıldır iktidarda; katılımın yüzde 80 düzeyinde gerçekleştiği genel seçimlerde yüzde 55 oy aldı, rakibine 10 puan fark attı, yeniden altı yıl için devlet başkanı seçildi. Bu seçim sonuçları, bir taraftan, Chavez’in bir “otokrat” olduğunda hâlâ ısrar eden Batı’nın demokrasi anlayışının, daha önemlisi “liberal” kavramının hakikatini ortaya çıkardı. Diğer taraftan, neoliberal modelin dışında farklı yönetim modellerinin de olabileceğini gösterdi. En iyisi, tartışmaya, çapsız muhafazakârların hezeyanlarından, sol “liberallerin” salaklıklarından değil de seçim sonuçlarından düş kırıklığına uğramakla birlikte durumu bütünüyle kavrayan, iş çevrelerinin yorumcularından başlamak. Bu bağlam karşılaştığım en ilginç örnek, Clive Crook’un finansal analiz sitesi Bloomberg’de, “Chavez kazandı, seçilmiş otokrat oxymoron (ilkyarısı ikinci yarısıyla çelişen önerme E.Y) değil” başlıklı yazısıydı. Crook’a göre, seçimlerde hile yapılmadı; Venezüella halkının Chavez’i istediğinden de şüphe edilemez. Bu anlamda Venezüella’da demokrasinin tüm koşulları yerine geldi. Crook, “En iyisi Venezüella’nın bir demokrasi olduğunu ama demokrasinin yeterli olmadığını kabul etmek” diyor. Crook, Chavez’e yönelik “devlet harcamalarıyla halkın oyunu satın aldı” eleştirisine karşı, “Gerçek demokrasilerde seçmenin oyu satın alınmaz, iktidarın avantajları kullanılmaz diye başlarsanız, bu kurallara uyan devlet bulamazsınız. Gidin ABD seçim kampanyasında harcanan paralara bakın; sonuçlar açıklandıktan bir ay sonra da kaybedenlere seçimlere hile karışıp karışmadığını sorun” diyor. İşçi sınıfını aşağılamak için üretilen kavramlar üzerine yazdığı “Chavs” kitabıyla dikkat çeken ‘Seçilmiş otokrat’ Owen Jones da, seçimleri izlemek için gittiği Venezüella’dan bildirirken, “Düzenli olarak Chavez’e saldıran özel medya şirketleri toplam izleyicinin yüzde 90’ına ulaşıyor. Chavez karşıtı propaganda posterleri hemen her yerde görülüyor. Chavez’in muhalefeti bile onun Venezüella tarihinde yoksullarla ilgilenen ilk devlet başkanı olduğunu kabul ediyor... Chavez 1998’de ilk kez devlet başkan seçildiğinde yüzde 25 düzeyinde olan aşırı yoksulluk bugün yüzde 8.6’a gerilemiş... Petrol ihracatı da 14.4 milyar dolardan 60 milyar dolara yükselmiş” diyor. (The Indep e n d e n t . 08/10/2010) 2002’de ABD destekli darbe girişimine ortak olan meta kuruluşları ve siyasetçiler hâlâ ortada ve etkin. Chavez’in rakbi Capriles de bunlardan biri. Ortada “özel sektöre” yönelik bir devletleştirme saldırısı da yok. Bunlar zenginleşmeye, Chavez karşı propaganda yapmaya devam ediyorlar. Diğer bir değişle Chavez muhalefeti bastırmaya çalışmıyor. Darbe girişiminin halkın sokaklara dökülmesiyle engellenmiş olması ona yetiyor. Chavez anayasa önerisi reddedilince de krizlere girmeden sonucu kabul ediyor. Kısacası “burjuva demokrasisinin” kurallarına, fazlasıyla uyuyor. Tüm bunlara karşı Crook’a diyor ki: “İlliberal demokrasi oxymoron değil.” “Ama demek ki demokrasi yeterli değil.” Belli ki, bir ülkede seçimlerin, serbestçe hile müstehcen ‘hakikati’ Chavez, kendisini seçen halkın, seçmenin taleplerine cevap veriyor, ona hizmet ediyor, devlet kaynaklarını onların yaşam koşullarını iyileştirmekte, “toplum konseyleri”, “yerel planlama konseyleri” gibi yapılarla, okuma yazma programlarıyla örgütlenmesini, kültür düzeyini yükseltmekte, “durumunu anlamasını” kolaylaştırmakta kullanıyor. Chavez iktidara geldiğinden bu yana üniversiteye gidenlerin sayısı yüzde 100’den fazla artıyor, milyonlarca insan bedava sağlık hizmetine kavuşuyor, devletten emekli maaşı almaya hak kazananların sayısı dört kat artıyor. (The New York Times, 09/10/2012) Eylem, gevezelikten daha etkindir varsayımıyla, basına, TV kanallarına dokunmuyor, “reform” programlarına devam ediyor. Chavez yönetimi, kendi başının çaresine bakacak kaynaklara sahip kapitalist sınıfla ilgilenmiyor. Chavez, belki ekonomiyi kapitalist ölçütlere göre iyi yönetemiyor, ama batırmamayı başararak halkın refahını yükseltmeye devam ediyor; uluslararası mali sermayenin kapitalizmin çıkarlarına, onları tümüyle reddetmese bile öncelik vermiyor. Bunu yaparken ülke kaynaklarının, halkın seçtiği ve desteklediği, Chavez’de cisimleşen Bolivarcı akımın denetiminde kalmasına dikkat ediyor. The Guardian’dan Seumas Miles’s göre, “Seçimler sırasında hangi oy sandığına gitseniz Chavez’i kimin desteklediğini hemen görüyorsunuz: Yoksullar, beyaz derili olmayanlar, gençler, engelliler, kısaca toplumun ayrıcalık Liberalizmin Chavez ‘Olayı’ karıştırılmadan yapılıyor, hükümetlerin seçmenin arzularını yerine getiriyor, rakiplerini darbeci bile olsalar susturmuyor olması, onu liberal demokrasi yapmaya yetmiyor. Aksine bu ülkenin rejimine “illiberal demokrasi”, seçilen liderine de “otokrat” sıfatı yapıştırılabiliyor. Bu “garip” duruma, biraz dikkatle bakınca esas sorunun, “demokrasinin yeterli olmamasından değil”, kurallarına fazlasıyla uymaktan, “demokrasi fantezisini” ciddiye almaktan kaynaklandığı görülüyor. Ciddiye alınarak uygulanan –gerçekleştirilen– bu “demokrasi fantezisi” de, tüm fanteziler gibi onu üretenler açısından kabul edilemez sonuçlar yaratmaya başlıyor. Venezüella’daki “illiberal demokrasi” ile “liberal demokrasi” arasındaki fark da “liberal” kavramının hakikatini ortaya koyuyor. lı olmayan çoğunluğu.” (09/10/2012) Chavez dış politikada da Latin Amarika’daki Bolivya, Ekvador, Nikaragua, Küba, Arjantin gibi rejimlerin yanı sıra dünyada ABD ve Batı’nın hedefi olan, Kaddafi Libya’sı, İran, Suriye gibi rejimleri destekliyor. Ama Batı da, Suudi Krallığı, Körfez Emirlikleri gibi son derecede baskıcı rejimleri desteklemiyor mu? Bu nedenlerden olacak, Venezüella modelinin alternatifi olarak sunulan “Breziya modelinin” mimari Lula bile, “Chavez’in zaferi yalnızca Venezüella halkını değili tüm Latin Amerika halkının zaferidir” diyor. Chavez’in rakibi, liberal demokrasinin adayı, Capriles ise dış politikada daha pragmatik, Batı yanlısı bir çizgiye dönmeyi, ülkenin petrol endüstrisini ve ekonomiyi yabancı sermayeye açmayı vaat ediyordu. Dünya Bankası başkanı Zoellick, seçimlerden önce, “Chavez’in sonu geldi” diyordu, Barclays Bankası, açıkça Capriles’i destekliyordu. Bu nedenle, Chavez seçim sonrası yaptığı konuşmada “Biz yalnızca Capriles’i değil, uluslararası bir koalisyonu yendik” diyor, “seçmenlere ABD ve Avrupa’dan 500 bin mesaj gönderildi, kimde bu kadar para var” diye soruyordu. Tüm bunlar şu anlama geliyor: Liberalizm, liberallerin iddialarının aksine, halkın talepleriyle, halkın iradesiyle –halk için halkla birlikte ve halk adına ilkesiyle– ilgili bir rejim değildir. Liberalizm, özgürlüklerden, ufak bir azınlığın, yönetme, servet yapma, toplumun geri kalanını baskı altına alma, hor görme özgürlüğünü anlar. Liberalizm demokrasiden, seçimlerde halkın bu azınlığın “özgürlüğünü” destekler yönde oy vermesini anlar. Liberalizmin müstehcen hakikati işte budur! Haftaya liberalizmin nasıl “şiddet”, mutsuzluk üreten bir rejim olduğuna ilişkin kimi tespitleri aktaracağım. Arçelik çalışanları engellilere kitap okuyor Arçelik, Koç Holding’in 2006’dan bu yana yürüttüğü ‘Ülkem İçin’ projesinin 20122013 uygulaması olan ‘Ülkem İçin Engel Tanımıyorum’ projesi kapsamında görme engelliler için düzenlediği ‘Sizler için kitap okuyoruz’ gönüllü etkinliği ile destek veriyor. Boğaziçi Üniversitesi Görme Engelliler Teknoloji ve Eğitim Merkezi işbirliğiyle yürütülen proje, görme engellileri sesli kütüphanede daha çok kitap ile buluşturmayı hedefliyor. C MY B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle