19 Mayıs 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 15 EKİM 2012 PAZARTESİ 4 HABERLER Savcılık, Oktay cinayetinde ailenin 6 kişi hakkında yaptığı suç duyurusunu ilginç bir gerekçeyle reddetti 13 günde jet takipsizlik ALİCAN ULUDAĞ Alex Sendromu ‘Alex Sendromu’ diyorum, gerçekten de öyle oldu. Alex bir futbol markası. Geldiği günden beri sevildi, beğenildi, benimsendi. Fenerbahçe’yi birçok maçta kurtardığı görüldü. Ancak bütün yıldız futbolcular gibi takımın oyununu etkiledi. Takımın oyunu Alex’e göre düzenlenir oldu. Alex, futbol zekâsı yüksek ama mücadele etmeyen usta futbolcu tipi. Oysa günümüzün futbolu gitgide ‘tam takım mücadelesi’ne dönüyor. Bunu gören Aykut Kocaman, oyun tarzını değiştirmek istiyor. Alex olayı burada ortaya çıktı. Ya Alex bu yeni oyun tarzına uyum sağlayacaktı. Ya da Fenerbahçe yeni futbol tarzına onsuz devam edecekti. Alex burada bir yanlış yaptı. Konuyu kişiselleştirdi. Konuyu kendisi ile teknik direktör arasında bir sorun haline getirdi. Kulüp başkanı da teknik direktörü tutunca ipler iyice gerildi. Sonuçta Alex, Fenerbahçe takımından koptu. Futbolda böyle şeyler olur. Hayatta çok daha sık olur. Peki, ‘sendrom nerede?’ ??? Sendrom şurada: Fenerbahçe taraftarı ortada kaldı. “Alex kalsın” diyenler seslerini yükselttiler. Ama “Aykut Kocaman gitsin” diyemediler. Çünkü Aykut Kocaman bir karakter anıtı gibi duruyor. Fenerbahçe’nin en sıkıntılı geçen yılında takımı ayakta tutan kim? Aykut Kocaman. Direndi. Dik durdu. Çalıştı. Ödün vermedi. Mücadele etti. ‘En büyük Fenerbahçeli’ oldu kanımca. Şampiyonluk kazandığı için değil. Mücadeleden vazgeçmediği için. “Aykut Kocaman gitsin” denemez. Elbette Aykut Kocaman kalmalıdır, mücadelesini sürdürmelidir. Alex giderse sevgiyle uğurlanmalıdır. Jübilesini burada yapmak isterse seve seve yapılmalıdır. Alex her zaman sevgiyle anılmalıdır. Ama Fenerbahçe Kulübü Alex’ten çok çok büyüktür. Alex’e saplanıp kalmak kulübe de takıma da haksızlıktır. Volkan daha az mı önemlidir? Gökhan Gönül daha az mı önemlidir? Bu kulübün tarihinde Lefter’ler vardır. Bu kulübün tarihinde Rıdvan’lar vardır. Bu kulübün tarihinde Halit Deringör’ler vardır. Cihat Arman’lar vardır. Küçük Fikret’ler vardır. Fenerbahçe’yi büyük yapan tarihidir. Geleceği onu daha da büyütecektir. ??? Alex’in basın toplantısını dikkatle inceleyin. Odak noktasında ‘kendisi’ vardır. Egosu vardır. Teknik direktörü kabul etmemiştir. Her şeyi ‘Alex ve geriye kalanlar’ olarak değerlendirmiştir. Futboldan söz etmemiştir. Takımdan söz etmemiştir. Böyle bir egoyu bir takım taşıyabilir mi? Daha önemlisi, taşımalı mı? Kanımca, taşımamalı. Bu durumu kabul etmek takım oyunundan vazgeçmek olur. Bu da kabul edilmemesi gereken bir durumdur. Aykut Kocaman’ın haklı olarak kabul etmediği de budur. Alex olayını sendroma çeviren nokta bu olmuştur. ??? Akılcımantıksal yaklaşım mı? Dürtüselduygusal yaklaşım mı? Karar aşamasında seçim bu ikisi arasında yaşanır. Her ikisi arasında bir denge olmalıdır. Çelişkiler bir çözüme ulaşmalıdır. Olay bütünüyle görüldüğü zaman anlaşılacaktır ki; dürtüselduygusal yaklaşımlar heyecan vericidir. Ama akılcımantıksal yaklaşımların çözümü kalıcıdır. Bu olayın bu gerçeği anlatmış olmasını çok isterim. Anlatır da... Elbette, anlamak isteyene anlatır. ANKARA Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı, eski Özel Harekât Daire Başkanı Behçet Oktay’ın ölümü sonrası “görevlerini ihmal ederek etkin soruşturma yapmamak ve çelişkili ifadeler vererek yalancı tanıklık yapmakla” suçlanan dönemin Ankara Emniyet Müdürü Ercüment Yılmaz’ın arasında bulunduğu 6 kişi hakkında yapılan suç duyurusuna 13 günde takipsizlik kararı verdi. Kararda, kişilerin farklı zamanlarda bir konu hakkındaki bilgilerini ifade ederken, her zaman bire bir aynı şekilde ifade vermelerinin beklenemeyeceği savunuldu. Oktay’ın ölümü sırasında olay yerinde olan ve Oktay’ı öldürmekten hakkında dava açılan Halil Kesici’nin yargılandığı mahkemede, bazı isimler tanık olarak ifade vermişti. Tanıkların ifadelerinde çelişkiler bulunması üzerine Oktay’ın ablası Şule Oktay, avukatı Şenol Özel aracılığıyla 19 Eylül 2012’de, savcılığa suç duyurusunda bulundu. Dilekçede, Yılmaz’ın yanı sıra, Oktay’ın ölümünden önce yemekte bir araya geldiği isimlerden eski Emniyet Müdürü Mehmet Yasak, Kemal Muratoğlu, Metin Öztürk, Kadir Canir ile görgü tanığı apartman yöneticisi Ali Rıza Özçelik ile Ankara Emniyeti Olay Yeri İnceleme Bürosu yetkilileri şüpheli olarak gösterildi. Zanlılar, “Yalancı tanıklık etmek; görevi suiistimal ve ihmal; örgüt kurmak, üyesi olmak; adam öldürmek suçuna azmettirme, bu suça iştirak ve yardım etmek” ile suçlandı. Mahkemede ifade veren şüphelilerin “organize bir şekilde hareket ederek, ifadelerinde ağız birliği yaptığı” savunulan dilekçede, “Zanlılar, mahkeme heyetinin adeta aklını karıştırarak hedef şaşırtmaya, bu olayın intihar olduğu yönünde kanaat oluşturmaya çalışmaktadırlar” denildi. Dilekçede, Ercüment Yılmaz için şu suçlamada bulunuldu: “Olay anında Ankara Emniyet Müdürü olan Ercüment Yılmaz, ısrarla olayın intihar olduğu düşüncesi yaratarak, delillerin ortaya çıkarılmasını engellemiştir. MOBESE kameraları ısrarla getirilmemiştir. Maktulün ve şüphelilerin cep telefonu trafiği, olay yeri ekiplerinin çalışma şekli ve delillerle oynanması ve benzeri çok sayıda dosyayı intihar noktasına taşımaya yönelik eylemleri yapmış ve yaptırmıştır. Müdahale eden olay yeri inceleme ekibi görevlileri de delilleri gizlemiş ve değiştirmiştir. BDP’nin 2. olağanüstü kongresinde konuşan Demirtaş muhatabın Öcalan ve KCK olduğunu söyledi ‘20 bölgeli özerklik istiyoruz’ ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) BDP Eşbaşkanı Selahattin Demirtaş, tek “genel başkan adayı” olarak girdiği BDP 2. Olağanüstü Kongresi’nde, yeniden genel başkanlığa seçildi. Demirtaş, kongrede Kürt sorununun çözümünde “muhataplık” konusunda 3 kriter getirirken, “silah ve savaşın bitirilmesi”nde muhatabın Abdullah Öcalan ve KCK yöneticileri olduğunu söyledi. “Statü ve anadili”nin Kürt halkı için “vazgeçilmez” olduğunu belirten Demirtaş, “tek dil, tek millet”i savunanları “Kuran’a aykırı davranmak” ve “faşistlikle” suçladı. KCK operasyonları nedeniyle yedeklerle birlikte 50’nin üzerinde parti yöneticisi parti meclisi üyesi ve merkez disiplin kurulu üyesi tutuklanan BDP; yönetimdeki eksikleri tamamlamak için 2. olağanüstü kongresini dün Ahmet Taner Kışlalı Spor Salonu’nda gerçekleştirdi. Kongrede, Demirtaş tek aday olarak kongreye giderken, Eşbaşkan Gültan Kışanak’ın da yeniden aynı göreve getirilmesi bekleniyor. Divan başkanlığına seçilen ve açış konuşmasını Kürtçe yapan Hamit Geylani’nin “Bilerek, isteyerek, kongremizin açılışını Kürtçe damarından açtık. Hiç kimsenin kurutamadığı o özgür damardan açtık” sözleri dikkat çekti. “Kürdistan seninle gurur duyuyor” sloganları ile kürsüye gelen Demirtaş “13 yıldır 12 metrekare beton hücredeki Sayın Öcalan’ı da unutmayacağız” deyince salondan büyük alkış aldı. “Eşitlik, adalet ve barış”ın Kürt sorununun 3 önemli konusu olduğunu belirten Demirtaş, “Eşitlik, dil hakkı, kendini yönetme hakkı elinden alınmıştır. Hiç kimse Türkiye’de Kürtlerin eşit yurttaş olduğunu söyleyemez. Bu eşitlik sağlanamadığı için Kürt halkı içinde baskılar olmuştur. Kürt halkının adalet sorunu vardır” dedi. Kürt sorununda muhataplık konusunun bu 3 başlık altında bir arada düşünülmesini isteyen Demirtaş, eşitliğe dönük yasal düzenlemeler ve demokratik talepler konusunda BDP’nin muhatap olduğunu söyledi. Bir başka unsurun “Hakikatleri araştırma, geçmişle yüzleşme komisyonu” olduğunu belirten Demirtaş, “Çözüm için silah konusunu da konuşmak istiyorsanız, bu konudaki muhataplarınız Sayın Öcalan ve KCK yetkilileridir. Bir koordinasyon dahilinde, bu üç başlıkta müzakereler yürütülürse, Kürt sorunu çözüm yoluna girer” dedi. Dünyada yaşanan gelişmeler dikkate alındığında ülkenin “tek merkezden, tek bir lider tarafından yönetilmesinin demokrasiye aykırı” olduğunu belirten Demirtaş, bu sorunu aşmak için 1520 bölgeden oluşmuş “özerk bölge yönetimi” önerdiklerini ifade etti. Bunun “etnik temelli bir özerklik” olmadığını savunan Demirtaş, ancak bunların içinde “Özerk Kürdistan bölge ya da bölgelerinin” olabileceğini söyledi. Açılıştaki sinevizyon gösteriminde yer alan Uludere kayıpları; kongreye ölen çocuklarının fotoğrafları ve Uludere olayının temsili resmi ile katılan aileleri gözyaşlarına boğdu. (Fotoğraflar: NECATİ SAVAŞ) Atatürk’e saygısızlık BDP 2. Olağanüstü Kongresi’nde Büyük Önder Mustafa Kemal Atatürk’ün fotoğrafı, Öcalan posteriyle kapatıldı AYŞE SAYIN ANKARA BDP’nin KCK operasyonları kapsamındaki tutuklamalar nedeniyle boşalan parti meclisi üyelikleri seçimi için yapılan 2. olağan kongresinde salona ilk kez dev Abdullah Öcalan posteri asılması damgasını vurdu. BDP kongrelerinin “klasiği” haline gelen “İstiklal Marşı” okunmaması, korsan Öcalan posteri açılması, ölen PKK’liler için “özgürlük şehitleri” diyerek saygı duruşunda bulunulması, dünkü kongrede de tekrarlandı. Ancak parti yönetimi, ilk kez “elinde güvercinlerle” görüntülenen ve Ahmet Taner Kışlalı Salonu’na ait Atatürk posteri ve Türk bayrağını kapatan posteriyle, Öcalan’ı “Parti tüzel kişiliği” olarak da sahiplendikleri mesajını verdi. BDP’nin kendi taleplerinden çok Öcalan’a dönük taleplerinin ön plana çıktığı kongrede, “ev hapsi”nin “tamamen özgürlük”e dönüşmesi istendi. “Demokratik özerklik”te de çıtanın, kongre salonunun duvarına asılan “Özerk Kürdistan” pankartında somutlaşarak, bir adım ileriye götürüldüğü de dikkat çekti. Kongrede merakla beklenen bir başka konu ise geçen aylarda Kürt sorununun çözümü olarak AKP’yi gösteren, hemen arkasından da Başbakan Tayyip Erdoğan’la görüşen ve BDP yönetiminin sert tepkisiyle karşılaşan Bağımsız Diyarbakır Milletvekili Leyla Zana’nın izleyeceği tavırdı. BDP Eşbaşkanı Gültan Kışanak konuşmasını yaparken gecikmeli olarak salona giren Zana, diğer kadın milletvekilleri gibi “yerel” giysileriyle milletvekillerinin olduğu sırada yerini aldı. Divan Başkanı Hamit Geylani de poşusu ve yine yerel giysileriyle kongreyi yönetti. Kongrede, yüzü poşulu gençler platforma çıkıp “korsan” Öcalan posteri açınca salondaki görevliler tarafından “Yüzümüzü poşuyla saklayıp bu tür şeyler yapmaya gerek yok. Zaten bütün salon sahip çıkıyor Sayın Öcalan’a” anonsları yapıldı. Selahattin Demirtaş, kürsüde konuşurken benzer eylemi yapanlara, “Arkadaşlar bakın, Öcalan posteri orada, BDP’nin arkasında duruyor. Bunu açıkça dile getiremeyecek durumda da değiliz” diyerek, Öcalan’ı açıkça sahiplendiklerini ilan etti. Kürsünün olduğu platforma BDP amblemi ile eşit boyda ama Öcalan posterinden hayli küçük Türk bayrağı asıldı. Platformun üst kısmına Türkçe ve Kürtçe, dev “Direnerek özgürlüğe yürüyoruz” yazısı asıldı. Suriye’deki Kürt gruplar kastedilerek, “Rojava devrimini selamlıyoruz” pankartı dikkat çekti. Salonda kadınların yer bulamaması üzerine ilginç “Buradan bakınca erkekler partisi görüntüsü var. Lütfen kadın arkadaşlara yer verelim” anonsuyla uyarı yapıldı. Demirtaş’ın “Bu toprakların adı Kürdistan, bu halkın adı da Kürt halkıdır” sözleri büyük alkış aldı. BDP’nin PM üyesi olan ve uzun bir aradan sonra Abdullah Öcalan’la görüşen Mehmet Öcalan ile kız kardeşleri Kevser ve Fatma da kongre konukları arasındaydı. Kongreye Suriye Kürtlerinin temsilcileri de çağrıldı. Demirtaş’ın da “salonda” olduğu sanısıyla selamladığı 5 temsilciye, sınırda geçiş izni verilmediği bilgisi ulaştı. “Tek millet ve tek dili dayatmak bir halka haksızlıktır” diyen. Demirtaş, “tek dil ve tek millet” diyenlere Kuran’daki Maide suresinden “Sizi imtihan etmek için ümmetlere ayırdık” ifadelerini örnek vererek “Müslümanım diyorsanız Kuran bunu emrediyor. Tek millet tek dilin nereden kaynaklandığını biliyoruz. Faşizm, faşizm! Bir insan hem faşist hem Müslüman olamaz” görüşünü savundu. Öcalan’ın Türkiye için “şans” olduğunu savunan Kışanak da bu süreçte BDP’nin rolünü ise “Direnişi, serhildanı (başkaldırı) örgütlemektir”dedi. Kışanak, “4 parçada (Irak, İran, Türkiye, Suriye) yaşayan” Kürtlere de “ulusal birliği sağlama” çağrısı yaptı. ‘Kuran’a aykırı’ C MY B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle