19 Mayıs 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
15 EKİM 2012 PAZARTESİ CUMHURİYET SAYFA 15 Radarda Görünmeyen Tek Adam Tasarısı Başkan babacı, tam bağımlı, piyasasever, ılımlı İslam federasyonunun bir başka adımı daha atılıyor. Büyükşehirlerin sınırlarını genişleten tasarı TBMM’de. CHP Genel Başkan Yardımcısı Gökhan Günaydın’a tasarının anlamını sorduk: Tasarı, federasyonun idari yapılanmasını mı kurguluyor? Başkanlık sisteminin altyapısı oluşturuluyor diyebiliriz. Tasarı ile başkanlık sistemini nasıl bağdaştırıyorsunuz? Tasarı ile 29 kentte büyükşehir belediye başkanı üzerinden yetki kullanımı söz konusu. Şu anda valiler korunuyor, fakat bir süre sonra seçilmiş büyükşehir belediye başkanı ilin tamamına hizmet götürüyor olacak. Yakın süreçte “Artık valiye de gerek yok” denecek ve büyükşehir belediye başkanı üzerinden illerin, bölgelerin yönetimi yapılandırılacak. Federalizm dediğiniz de böyle bir şey. Yetki kullanımı genişletilerek yerel yönetimlere özgürlük tanınıyor diyebilir miyiz? Tam tersine bu tasarıya merkezileşme ve otoriterleşme tanımı uygun düşer. İllerde, demokratik yapı il genel meclisidir. İl genel meclisini kaldırıyor, yerine valinin sevk ve idaresi altında bir yeni yapı oluşturuyor. Bu gösteriyor ki, burada yerelleşme yok. Ayrıca, tasarıyla her iki belediyeden biri kapatılıyor. Belediye kapatarak, 16 bin köyün tüzel kişiliğini kaldırarak bir yerelleşme sürecinden söz etmek mümkün mü? Bu tasarı, yetkiyi merkeze bağlayan otoriterleşme eğiliminin en açık göstergesidir. Tasarı, iktidar karşısında muhalefeti de ezen bir yan taşıyor mu? Tasarı ile seçim çevresi değişiklikleri de getiriliyor. Bu çerçeve içinde elbette AKP, siyasi rant oy hesabını çok somut bir biçimde yapıyor. Türkiye’nin demokratikleşmesine katkı sağlamıyor. Türkiye’yi tek adam rejimine hazırlıyor. Genel kanı: Suriye tarafından gelip Türkiye’ye düşen top mermileri, Suriye’de ne oldukları belirsiz çapulcu takımının işi. Türkiye’nin bu kanıyı kanıta dönüştürecek araçları var mı? Var... Örneğin, Türk Silahlı Kuvvetleri’nin elindeki AN/TPQ36 radarları, düşman topçu ve füze bataryalarının konumlarını tam otomatik belirleyebiliyor. Sistem yatayda 90 derece genişliğinde bir bölgeyi saniyede birkaç kere tarıyor, düşman füzelerini ve top mermilerini algılıyor, yörüngelerini hesaplayarak atış noktalarını bulana kadar izliyor. Saptadığı düşman topçu ve füze bataryalarının yerlerini operatöre görüntülüyor. Konum belirleme o denli hızlı ki, mermi veya füzenin vuruş noktası daha bunlar havada seyrederken belirleniyor. İki pilotumuzun ölümüne neden olan keşif uçağının düşürülmesi ne denli giz dolu ise Akçakale’ye düşen top mermilerinin çıkış noktası da o denli kamuoyundan saklanıyor. Tıpkı, Rusya’dan Suriye’ye giderken Esenboğa’ya indirilen uçakta ne gibi malzemelerin olduğunun açıklanmadığı gibi. Neden her şey gizli, saklı? Almanya Eski Almanya Değil Almanya dünyanın 3., Avrupa’nın da 1. büyük ekonomisine sahip bir ülke. Yaklaşık 82 milyonluk nüfusuyla dünyada 16. sırayı alıyor. Alman ekonomisi Avrupa’da en büyük olmasının yanı sıra en güçlü ekonomi de. 2011 yılı itibarıyla gayri safi yurtiçi hasılası 3.577 trilyon dolar, kişi başına düşen ortalama yıllık gelir ise 43.741 dolar. Alman Demokratik Cumhuriyeti’nin (Doğu Almanya) kendini feshederek Almanya Federal Cumhuriyeti (Batı Almanya) ile birleştiği 3 Ekim 1990’dan bu yana Batı, Doğu’yu parasal olarak sürekli destekliyor. 2011 yılında Batı’dan Doğu’ya akan parasal desteğin toplamı her yıl ortalama 80 milyar doları buluyor. Böylelikle birleşmeden sonra federal cumhuriyete katılan 5 yeni eyaletteki yaşam standardının eski 11 eyalettekinin düzeyine yükseltilmesine çalışılıyor. Ekonomisinin modernizasyonu ile Doğu’nun Batı’ya ekonomik ve sosyal uyumunun gerçekleşeceği yıl 2019 olarak öngörülüyor. ??? Resmi istatistikler 2009 yılından bu yana işsizliğin sürekli düştüğünü gösteriyor. Oranların Batı’dan Doğu’ya doğru yüzde 6.2 ile yüzde 12.7 arasında değişme göstermesine karşın ülke genelindeki işsizlik oranları 2009 yılında yüzde 8.1, 2010 yılında yüzde 7.7, 2011 yılında yüzde 7.10 olarak saptanmış, 2012 yılında ise bu oran yüzde 6.9 olarak tahmin ediliyor. Her ülkede olduğu gibi resmi işsizlik verilerinin Almanya’da da aldatıcı bir yanı var. Çünkü bu veriler hesaplanırken ülkedeki emek potansiyelinin tümü ele alınmayıp yalnızca İş Kurumu’na başvurarak iş arayan işsizler değerlendiriliyor. Oysa Almanya’da iş bulmaktan umudunu keserek İş Kurumu’ndaki kayıtları silinmiş 1 milyondan fazla işsiz var. Bu sayı açıklanan resmi istatistiklerde gösterilmiyor. ??? Bilindiği gibi evrensel olarak kabul gören “evsiz” tanımı bir kira sözleşmesiyle barınma gereksinimi güvence altına alınmamış kişileri kapsıyor. Almanya’da bu tanıma giren 591 bin Alman ve 269 bin yabancı yaşıyor. Ülkenin özellikle büyük kentlerinin caddelerinde gündüzleri beş on adımda bir dilenciye rastlıyorsunuz. Bu insanlar geceyi parklarda, bina girişlerinde, metruk yapılarda geçiriyorlar. Yardım kuruluşlarının raporlarına göre evsizliğin nedenleri arasında ilk sırayı, biriken kira borçları ve zorunlu tahliye alıyor; bunu boşanmalar, eş ölümleri, hastalıklar, hapis cezaları, sabıkalı olma durumu izliyor. Çocuk ve genç evsizlerde ise ailenin maddi yetersizliğe bağlı olarak evsizleşmesi, şiddet ve tacizden kaçış, aile içi kavgalar, bakımevlerinde ve yetiştirme yurtlarındaki baskılar nedenler olarak sıralanıyor. Sayılan bu nedenlerin kaynağını ise işsizlik oluşturuyor. Romanya ve Bulgaristan’ın Avrupa Birliği’ne üye olmalarıyla birlikte bu ülkelerin işsiz yurttaşları serbest dolaşım hakkından yararlanarak Almanya’ya gelmişler. Büyük bölümü topluma uyum sağlayamamış, sokağa düşmüş. 269 bin yabancı evsiz sayısı içinde bunlar da yer alıyor. ??? Evsizlik aynı zamanda sefalet demek; bu insanlar yetersiz besleniyorlar, hastalıklara karşı korunaksızlar. Sıcağa, soğuğa, yağmura, kara karşı aşırı duyarlılar. Her yıl onlarcası kış aylarında donarak ölüyor. Şiddete eğilimliler. Yaşamak için çalıyorlar. Sürekli sokakta yaşamak çoğu zaman onları uyuşturuculara yönlendiriyor. Toplum tarafından soyutlanmışlığı bu yoldan “aşmaya” çalışıyorlar. Girdikleri kısırdöngüden kurtuluş umutları yok denecek kadar az ve her yıl çoğalıyorlar. Bu, Avrupa’nın en güçlü ekonomisine sahip Almanya’nın gösterilmek/görülmek istenmeyen yüzü, fakat dikkatli bakan görüyor. Bu yüzüyle de Almanya gerçekten eski Almanya değil. Ne kadar saklamaya çalışırsa çalışsın kapitalizm çirkin yüzünü bir yerde mutlaka gösteriyor. Neden herkes düşman? Sultanımız efendimizin gözünü kan bürüdü de ondan... milerinin başlıklarını sıralayalım: “Medresetüzzehra’nın Çağdaş Bir Nur Okulu Olarak Tasavvuru”, “MektepMedreseZaviye Uyumu. Uygarlığı Doğuracak İklim: Medresetüzzehra”, “MektepMedreseTekke Ayrışması Karşısında Bediüzzamanın Eğitim Felsefesi”, “Medresetüzzehra’nın Lisansüstü Boyutu ve Kısa Vadede Gerçekleştirilebilecek Öneriler.” Yakın geçmişteki Yüzüncü Yıl Üniversitesi operasyonu boşuna yapılmamış... Hem, “üniversite sempozyumu” dediğin de böyle olur işte! Neymiş? olmadan küresel olarak çalışsa iyi olacak ama piyasaların mükemmel Patronlar, mekanizmalar “küreselleşme” denen olmadıkları ve zaman yeni oyunu pek zaman çöktüklerine bir ük Büy di. sevmişler kez daha tanıklık ettik. bunalım sonrası, işler Çöken piyasaların or. nüy görü ş değişmi parçalarını toplayacak Sabancı Üniversitesi gücün ulusdevletler . Prof si Üye Öğretim olduğunu bir kez daha Dr. Ersin gözlemledik. ’nun ğlu Kalaycıo Mükemmellikten uzak küreselleşmeye ilişkin piyasaların geliştiği ’ın İAD TÜS ri, eleştirile nurlu küresel ufuklar dergisi “Görüş”te hayal ederken daha ndı: yayımla uzun müddet insanlığın k “Bir dönem romanti ürettiği zorlu sorunları şme selle bir küre uluslar ve onların n söylemiyle ortaya çıka devletleriyle çözmeye yok rin letle ulusdev devam edeceğimizi de olmakta olduğu savı da gördük.” mış yanlışlan Günaydın, sabah görünüyor. leriniz hayırlı olsun. şerif lama sınır r Piyasala Van’da, konusu “Said Nursi Eğitim Felsefesi” olan “Medresetüzzehra Sempozyumu” yapıldı. Düzenleyenler Van Valiliği, Yüzüncü Yıl Üniversitesi, Akademik Araştırmalar Vakfı ve Risale Akademi’ydi. Sempozyumun Onursal Başkanı Van Valisi Münir Karaloğlu, Onursal Başkan Yardımcısı Yüzüncü Yıl Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Peyami Battal’dı. Katılımcılar arasında, TÜBİTAK Başkan Yardımcısı Prof. Dr. Yusuf Çengel ile birlikte birçok devlet üniversitelerinden “profesör” unvanlı kişiler yer aldı. Sunulan bildirilerden ki Üniversite Sempozyumu Dediğin... KİM KİME DUM DUMA BEHİÇ AK [email protected] ‘Dünya Nüfus Planlaması Ödülü’ ve Vehbi Koç Birleşmiş Milletler Tarım ve Gıda Örgütü’nün (FAO), 2008 yılı verilerine göre: “Dünyada 1 milyara yakın insan açlık sorunu yaşamakta”. Geri kalmış bazı ülkelerdeki “yoğun nüfus artışı baskısı” nedeniyle, açlık ve susuzluk bir “salgın hastalık” gibi hızla yayılmakta ve bundan da en çok etkilenenlerin çocuklar olduğu vurgulanmakta. Geri kalmış ülkelerdeki önlenemeyen nüfus artışı sonucu oluşan, “su sıkıntısı ve açlık”, dünyanın birincil sorunu konumuna gelmiş durumda. Günümüzde açlık sorununu, Afrika ve Asya ülkeleri, en yoğun biçimde yaşayan ülkeler. Kaynaklara göre, Afrika’nın bazı bölgelerinde, her üç kişiden biri açlıkla birlikte yaşamakta. Açlık çeken ülkelerin en önünde gelenlerden biri Somali Cumhuriyeti. Hindistan, Çin, Kongo Cumhuriyeti, Endonezya, Pakistan, Bangladeş ve Etiyopya, “en kötü beslenen” ülkelerin başında geliyor. Yapılan araştırmalarda, küresel ısınmanın getirdiği iklim değişikliği nedeniyle önümüzdeki 20 yıl içinde yüzde 50 oranında artacağı kaçınılmaz görünen gıda gereksinimini karşılamanın olanaksız olduğu açıklanmakta. Nedeni ise “aşırı doğurganlık” olarak belirtilmekte. Malthus (Thomas Robert) 17661834 yılları arasında yaşamış İngiliz iktisatçısı ve nüfus bilimcisi. Malthus için, dünyanın geleceğini gören bir “gelecek bilimci” (fütürist) olduğu da söylenebilir. Hızlı nüfus artışının, bir üremeye dönüştüğünü ve sürekli olarak üretimdeki artışın çok üstünde gerçekleşeceğini görmüş ve nüfus artışına sınırlama getirilmesinin şart olduğunu anlatmış. Bu artışa sınırlama getirilmez ise insanların yaşam koşullarının çok daha kötü olacağını, açlığın ve mutsuzluğun giderek yaygınlaşacağını sürekli vurgulamış. Dünyanın günümüzdeki görüntüsü Malthus’u haklı çıkarmakta. 19. yüzyılda (1802’de), dünya nüfusu 1 milyar olarak saptanmış. Dünya nüfusu 1927 yılında 2 milyar, 1961 yılında 3 milyar, 1971’de 4 milyar, 1987’de 5 milyar olmuş. Bugün 7 milyara ulaşmış durumda. Bu veriler bize, çağımızın en korkulan hastalığı olan ve “bilinçsiz aşırı hücre çoğalması” sonucu oluştuğu bilinen “kanser” hastalığını anımsatmakta. “Dünya nüfus artışını önleme” konusundaki çalışmalarından dolayı, “Dünya Nüfus Planlaması Ödülü” Türkiye Aile Sağlığı ve Planlaması Vakfı (TAPAV) adına Vehbi Koç’a 14 Haziran 1994 tarihinde Birleşmiş Milletler Genel Sekreteri Boutros Ghali tarafından Cenevre’de düzenlenen bir törenle verildi. Vehbi Koç (1901 – 1996) daha 1970’li yılların başında, Türkiye’nin gelişmesini geciktiren, ekonomik büyümesini engelleyen en önemli sorunlardan birinin hızlı nüfus artışı olduğunu görmüş, konu üzerine eğilmişti. Koç’a göre bir asır içinde nüfusu 7 misli büyümüş bir toplum olarak bu sorun herkesi düşündürmeliydi. Vehbi Koç kendi sözleri ile bu konudaki görüşlerini şu şekilde ifade etmişti: “ ...Bugün yılda 400 bin kişiye, yarın 700 bin kişiye iş bulma ihtiyacımız var. Bugün yılda 400 bin konut, yarın 500600 bin konut inşa etmemiz gerekiyor. Hızla artan nüfus karşısında konut, okul, hastane ihtiyacı yetmiyor. Bu bakımdan nüfusumuzun kalkınmamızla ahenkli bir şekilde artması gayemiz olmalıdır...” Vehbi Koç, 1984 yılında “Türkiye Aile Sağlığı ve Planlaması Vakfı”nın kuruluşuna öncülük etti. Türkiye’ye pek çok konuda öncülük eden değerli işadamı ve sanayici, Vehbi Koç’u saygıyla anıyorum. HARBİ SEMİH POROY HAYAT EPİK TİYATROSU MUSTAFA BİLGİN [email protected] BULMACA SOLDAN SAĞA: SEDAT YAŞAYAN 1 2 3 4 5 6 7 8 9 OTOBÜSTEKİLER KEMAL URGENÇ [email protected] UYDUDAN NAKLEN HAKAN ÇELİK [email protected] 1/ Sürülü toprağı ufa1 lamak için kullanılan tarım aracı. 2/ 2 Oyunda cezalı ço 3 cuk... Ticarette kul 4 lanılması hemen 5 mümkün olan paraya 6 verilen ad. 3/ Meslek argosu... Uzaklık an 7 latmakta kullanılan 8 söz. 4/ Peygamberle 9 ri Hud’u dinleme1 2 3 4 5 6 7 8 9 dikleri için Tanrı tarafından yok edilen ka 1 B U C A K A L A N vim... Izgara. 5/ Ko 2 E V İ N K İ R A nuşma ya da okuma sı 3 C A N S İ Y E Z rasında bir hece ya da 4 E L T U F A sözcüğün diğerlerin 5 T A S A E N S E den daha baskılı söyI T I R A G 6 lenmesi... “Şu dünyaN A V A R E L A 7 nın imiş kapısı / A Ş A R A P E L 8 Geldi geçti ak günümün hepisi” (Karaca 9 M I Ğ I R T E P E oğlan). 6/ Yüce... Dayanıklı bir yün kumaş. 7/ Mobilyacılıkta dış yüzeylerin kaplanmasında kullanılan bir gereç. 8/ Cehennem... Aldatma işi, hile. 9/ Yarı memnunluk anlatan bir ünlem... Eti beğenilen bir deniz balığı. YUKARIDAN AŞAĞIYA: 1/ Bir yeri daha önce görmüşlük ya da bir olaya daha önce tanık olmuşluk duygusu... Bir cetvel türü. 2/ Tanrı’nın kulları demek ise de dilimizde “pek bol” anlamında kullanılan sözcük. 3/ Baş... “Sakağı” da denilen ölümcül bir hayvan hastalığı. 4/ Bir oyun ya da filmde aniden yaratılan komik durumlar... Bir aydınlatma aracı. 5/ Telefon sözü... Osmanlı devletinin Kuzey Afrika’daki son topraklarını da yitirdiği antlaşmanın adı. 6/ Boks yapılan alan... Sosyolojide bir kabilenin bölündüğü iki ve daha çok parçadan her biri. 7/ İlkel bir silah... Osmanlı donanmasında tümgenerale eş rütbe. 8/ İnanç, iman. 9/ Üstten sağa doğru eğik olan basım harfi... Eski Mısır’da güneş tanrısı. C MY B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle