19 Mayıs 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 12 EKİM 2012 CUMA 16 İstanbul PB Edirne PB Kocaeli PB Çanakkale PB İzmir B Manisa PB Denizli B Zonguldak PB Sinop Y Samsun Y Trabzon Y Giresun Y PB Ankara 24 26 26 25 26 27 27 22 21 24 23 20 22 Eskişehir Konya Sıvas Antalya Adana Mersin Diyarbakır Şanlıurfa Mardin Siirt Hakkâri Van Kars PB PB Y B B B PB PB PB PB Y Y Y 21 21 17 25 29 27 26 27 25 24 16 16 16 Oslo PB Helsinki PB Stockholm B Londra PB AmsterdamY Brüksel Y Paris Y Bonn Y Münih Y Berlin Y BudapeştePB Madrid Y Viyana Y HABERLER 9 8 8 14 13 14 16 15 13 13 16 21 14 Belgrad Y 16 Sofya Y 23 Roma Y 24 Atina B 23 Zürih Y 15 Moskova Y 9 Aşkabat A 33 Taşkent A 28 Baku PB 26 Bişkek B 22 Tiflis Y 22 Kahire B 31 Şam A 30 Ülkemizin kuzey ve doğu kesimleri parçalı ve çok bulutlu, Orta Karadeniz kıyıları, Doğu Karadeniz, Doğu Anadolu’nun kuzey ve doğusu ile Sivas ve Tokat çevreleri sağanak ve gök gürültülü sağanak yağışlı geçecek. Hava sıcaklığının iç ve batı bölgelerde 3 ila 5 derece artacağı, doğu kesimlerde 2 ila 4 derece azalacağı tahmin ediliyor. TARİHTE BUGÜN MÜMTAZ ARIKAN 12 EKİM GÜNCEL CÜNEYT ARCAYÜREK ? Baştarafı 1. Sayfada “Şu tabakta yatan uskumru gibi mahzun” lakin yoksul, çaresiz, hâlâ korumasız. Zira bu ülkede topluma karşı sorumlu insanlar, üstelik halka hizmet etsin diye halk oylarıyla ikbale ve üne kavuşan yetkililer; sorumluluklarının gereğini yerine getirmedikleri gibi üstüne üstelik ödüllendiriliyor da. İzin verirseniz nedenlerini bir haberi ve bir olayı anlatarak açıklamaya çalışacağım. 5 Ekim 2012’de başkentte olanları doğru dürüst yansıtan Hürriyet’in Ankara ekinde, birinci sayfada, fotoğraflı, “Bir teşekkür – bir eleştiri” başlıklı bir haber yayımlandı. İç sayfada da haber: “Allah Kadını Yarattı” filmiyle ünlenen, “Brigitte Bardot’nun kurucusu olduğu vakfın sokak hayvanlarına sahip çıktığı gerekçesiyle AKP’li Büyükşehir Belediye Başkanı Melih Gökçek’e teşekkür ettiğini” duyuruyor ve… …Çankaya’nın CHP’li Belediye Başkanı Bülent Tanık’ın derhal bir basın toplantısı düzenleyerek, teşekküre karşılık “Gökçek’in Büyükşehir’in sokak hayvanlarına sahip çıkmadığını” öne sürüyordu. Belediye başkanlığında yegâne başarılı yanı, neredeyse günübirlik Gökçek’le atışmak, tartışmak olan Bülent Tanık, “Hem Çankayalının daha rahat yaşaması hem de hayvanların korunması için belediye olarak elimizden gelenin en iyisini yapmaya çalışıyoruz” diyordu. Habere göre; demek ki belediye(ler) teşekkürü hak edecek ölçüde hayvanları koruyor. Pekâlâ ama ya sürü halinde kentte ve evimizin bulunduğu Oran’da sokaklarda dolaşan saldırgan köpeklere karşı, insanlar korunuyor mu? ??? Yaşadığım olay soruyu yanıtlıyor: 2 Ağustos 2012. Sabah saat 07.00’de telefon çaldı. Sıcak günler. Erken saatlerde hemen her gün saat 06.30 dolayında bir saatlik yürüyüş yapan eşim Esin; “Köpek ısırdı. Hastaneye götürüyorlar” dedi ve kapattı. Şoke oldum. Koştum hastaneye. Dostumuz, değerli doktor Cem Sungur, köpeğin ısırdığı büyük V şeklindeki yaraya ilk müdahaleleri yaptırmıştı. Eşim tek bir şey anımsıyor. Oran’da bir sokaktan geçerken sürünün içinden fırlayan, üstelik hadım edildiği kulağındaki işaretle belirlenen bir köpek, sağ bacak baldırını ısırmış, derin bir yara açmıştı. Esin’i Ankara Hastanesi Enfeksiyon Hastalıkları Bölümü’nde bir ay boyunca beş kez uygulanan kuduz aşısının ilki yapıldı ve Esin’i ameliyata aldılar. Olmadı. Değerli operatör Dr. Emre Acaroğlu ikinci kez ameliyat etti sağ bacağı. Köpek ısırığı kolay kapanmıyor. Esin, günlerdir sağ bacağı bir iskemlenin üzerinde, ara sıra ev içinde dolaşıyor. Bu yazıyı okuduğunuz dün ekimin 11’i, tamamen kapanmayan yaraya bakması için Dr. Acaroğlu’nun, yaklaşık 2.5 aydır, bilmem kaçıncı kez kapısını çaldık. ??? Kent sokaklarını mesken edinen köpek sürülerine gerekli önlemi almayan başkent ve Çankaya belediyelerinin sorumsuzluğundan kaynaklanan faturayı eşimle birlikte ödüyoruz. Hiç kuşkum yok; belediyeler ve başkanları, başıboş gezen köpeklere karşı gereken önlemi aldıklarını açıklayan demeçler verecek, açıklamalar yapacaklar. Onların bu çabaları vatandaşlık görevini her açıdan santimine kadar yapan ben ve benim gibilerin yaşadığı dramın üstünü örtemez. Yetkililer ister inansın ister inanmasın; Esin’e köpek saldırdığını öğrenenler; Oran’da veya başka semtlerdeki sokaklarda sabah erken saatte ya da akşamları köpek sürülerinin dolaştığını anlatıyor. Kimilerinin köpek saldırılarına karşı savunma gereci olarak ellerinde kalınca sopalarla yürüyüşe çıktıklarına tanık oldum. Apartmanının önünde 34 köpek saydığını bir dostumdan dinledim. Hayvanları koruyalım, pekâlâ! Ama öncelikle örneğin başıboş köpeklere karşı insanları korumayan belediyelere de yöneticilerine de hayır! ??? Mesleksel etiğe uygun düşmediğini bilmeme karşın “Kentin Köpekleri” yazısını neden yazdım? 27 Ekim 2013’teki yerel seçimlerde, Çankaya Belediye Başkanlığı’na CHP’den yine aday olursa Bay Tanık’a oy vermeyeceğimi ve Gökçek’e de oy verilmemesini eşe dosta tavsiye edeceğimi bugünden duyurmak için… Türkiye ve Rusya, başından bu yana Suriye krizinin ikili ilişkileri etkilememesi için büyük özen gösteriyordu. Ta ki bu hafta başına kadar. Önce Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin hafta başında yapacağı Ankara ziyaretini erteledi. Ardından Türkiye, Moskova’dan kalkan bir yolcu uçağına Suriye’ye askeri malzeme götürdüğü gerekçesiyle Ankara’ya zorunlu iniş yaptırdı. Bu iki gelişme arasında bir bağ var olabilir mi? Uluslararası basında bu yönde iddialar çıktı. Ancak dün Başbakan Tayyip Erdoğan, Putin’in ziyaretinin ertelendiği bilgisinin günler önce Ankara’ya ulaştığını açıkladı. Yani erteleme kararı uçak indirme hadisesine bir tepki değil. Peki ya tersi geçerliyse? Yani Türkiye’nin o uçağı indirme kararı Rusya’nın Suriye politikalarına tepki olabilir mi? Türkiye ile Suriye arasında sınırda karşılıklı top atışlarının yaşandığı bir dönemde Putin’in Ankara ile dayanışmayı reddeden kararı sonrasında planlanmış bir gerginlik stratejisinin parçası olabilir mi? yetkili’nin ajanslara yansıyan sözleri ise “Türkiye’den gelecek talepleri NATO karşılamaya hazır olacaktır” şeklindeydi. ESKİ REKTÖR TÜDEŞ yarış fırsat yarattı ABD’deki Ankara’nın Gerginlik Stratejisi arasında tansiyonun tırmanacağını bilerek ve planlı biçimde uçağı indirdiği kanaatinde. Peki böyle stratejinin amacı ne olabilir? Sanırım Suriye konusunda içine düşülen yalnızlıktan kurtulma ve uluslararası toplumun dikkatini bu konu üzerinde odaklama arzusu. ABD başta olmak üzere Batılı müttefiklerini bu bölgeye çekme niyeti. Aslında hafta başından bu yana Avrupa ve ABD’den gelen önemli açıklamalar da bu tezi destekler nitelikte. Bunlardan ilki ABD başkanlık yarışında, Cumhuriyetçi aday Mitt Romney’den geldi. Ohio’da seçim gezisi sırasında Başkan Barack Obama’yı Suriye konusunda pasif kalmakla suçlayan Romney, iktidara gelmesi durumunda Türkiye ile birlikte Esad muhaliflerini silahlandıracağını duyurdu. ABD yönetiminin ‘mesafeli’ duruşuna çok açık bir eleştiriydi sözleri. Diğer açıklamalar ise Atlantik’in bu yakasından geldi. NATO Genel Sekreteri AndersFogh Rasmussen Brüksel’de yapılan NATO Savunma Bakanları Toplantısı sırasında “Türkiye’yi savunma ve korumaya yönelik planlarımız hazır” dedi. Ardından ABD’nin ÜrdünSuriye sınırına özel timler gönderdiği duyuldu. ABD Savunma Bakanı Leon Panetta’nın heyetindeki ‘üst düzey bir Amerikalı geriyor Türkiye bilerek Açıklamalar teşvik etti Gelişmeleri yakından izleyen yabancı gözlemciler, Türkiye’nin, Rusya ile Bu açıklamaları yan yana koyunca ortaya çıkan manzara şu: Romney’den gelen dış politika salvosu karşısında seçimleri kaybetmek isteeyen Obama yönetimi süratle Suriye politikasında ayarlama arayışına girişti. Beyaz Saray yönetiminin Suriye konusunda kendisini yalnız bıraktığı düşüncesinde olan AKP hükümeti de durumu fırsat görerek başkanlık seçimleri öncesinde bölgede tansiyonu iyice yükseltmeyi amaçlıyor. ABD ve diğer müttefiklerinin, şu anda sadece kendisinin yer aldığı oyuna bir an önce katılmasını sağlama arayışı içinde. Dün gece ABD Dışişleri Bakanlığı’ndan gelen “Türkiye’nin uçağı indirmesini destekliyoruz” açıklaması da izlenen bu stratejinin şimdilik doğru yönde ilerlediğinin kanıtı. Başkanlık seçimlerine kadar hepimizi yeni sürprizler bekliyor. Tabii büyük riskler de... Birlikte çay bile içmedik HATİCE TUNCER Alman Yeşiller Partisi Milletvekili Kılıç, Balbay ve Haberal’ı ziyaret etti Cezalar kesilmiş gibi ALİ AÇAR Ergenekon davasında tutuklu yargılanan ve 16 duruşmaya katılmama cezası alan gazetemiz yazarı, CHP İzmir Milletvekili Mustafa Balbay ve Zonguldak Milletvekili Mehmet Haberal’ı ziyaret eden Alman Yeşiller Partisi Milletvekili Mehmet Kılıç, “Uzun tutukluluk süresinin cezaya dönüştürülmesi hedefleniyor. Hukuk gidişatı sakat bir hal alıyor, yargısız infaza doğru giden bir durum çabası gözlemleniyor” dedi. Balbay ile birlikte “Parlamenter dostluk antlaşması” imzaladıklarını anlatan Kılıç, “Sayın Balbay önerimizden memnun oldu ve bizim de mensubu olduğumuz Dilekçe Komisyonu’na resmi dilekçe yazdı. İki ülke arasında hukukun üstünlüğü ve demokrasinin gelişmesi için ortak çalışma yapabileceğimizi söyledi. Bu talebi Alman hükümetine de ileteceğiz” diye konuştu. Alman Yeşiller Milletvekili ve Alman Dilekçe Komisyonu üyesi Mehmet Kılıç ve Steffen Claudio Lemme dün Silivri Cezaevi’nde yatan CHP İzmir Milletvekili Mustafa Balbay ve Zonguldak Milletvekili Mehmet Haberal’ı ziyaret etti. dışına çıkarmaya çalışıyorlar. Gecikmiş adalet, adalet değildir. İnsanların tutukluluk sürelerinin uzun sürmesi insan hakkı ihlalidir. Kişinin suçlu olup olmadığını bilmeden yatması, tutukluluğun bu kadar uzun süre sürmesi bir hak ihlalilidir. Davaları torba dava hale getirerek birbiri ile ilgisi olmayan olayları karıştırarak süreci uzatmaya çalışıyorlar. Bu tavır tutukluluk süresinin cezaya dönüştürülmesinin hedeflendiğini göstermekte. Sanki cezalar kesilmiş gibi. Gidişat sakat görünüyor ve yargısız infaz doğru değil. Demokratik bir ülkeye yakışmayacak çabalar var.” Ergenekon davasında tanık olarak ifade veren eski Karadeniz Teknik Üniversitesi Rektörü Türkay Tüdeş, tutuksuz sanık eski MGK Genel Sekreteri Tuncer Kılınç’ın bir öğretim üyesini üniversiteye geri almasını rica ettiğini belirterek “Tuncer Kılınç’a olamayacağını söyledim. Tülay Bakır daha sonra 19 Mayıs Üniversitesi’ne gitti. Şu an AKP Samsun Milletvekili” dedi. Ergerekon davasının 243. duruşması yapıldı. Duruşmada tutuklu sanık eski İnönü Üniversitesi Rektörü Fatih Hilmioğlu’nun savunma tanığı olarak çağrılan Prof. Tüdeş dinlendi. Tüdeş, “Fatih Hilmioğlu ile Üniversitelerarası Kurul toplantıları dışında bir çay içmişliğimiz bile yoktur. Meşreplerimiz farklı” diye konuştu. Savcı Mehmet Ali Pekgüzel’in Balbay’a ait olduğu iddia edilen günlüklerden ATO’daki toplantıya ilişkin ifadeler okuyarak tanık Prof. Dr. Emin Alıcı’ya sorular yöneltmesine, tutuklu sanıklar Prof.Dr. Mehmet Haberal ve Hurşit Tolon’un avukatı Dilek Helvacı “Balbay’ın günlükleri reddettiği” gerekçesiyle itiraz etti. Pekgüzel, günlüklerde “Emekli Orgeneral Şener Erguygur’un İlhan Selçuk’a 9 Eylül Üniversitesi rektörünün de aralarında bulunduğu bazı kişilerle görüştüklerini söylediğinin” yazılı olduğunu anlattı. Pekgüzel, “Bu görüşmede ‘AKP’ye dur deme zamanı geldi’ şeklinde bir konuşma oldu mu” diye sordu. Alıcı ise “Böyle bir görüşme olmadı. Ben Erguygur ile İzmir’de emekli olduktan sonra rastlantısal olarak karşılaştım. ‘Nasıl benim telefonuma çıkmazsınız’ diye bir serzenişte bulundu” dedi. Duruşmada “Başbakan Erdoğan ile bazı bakanların telefonlarının dinlenilmesi” suçlamasına ilişkin İP’lilerin savunma tanığı olarak Milliyet Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Tayfun Devecioğlu dinlenildi. Devecioğlu Vatan Gazetesi Genel Yayın Yönetmenliği’ni yaptığı dönemde gazetenin Ankara Bürosu’na ses kayıtlarının eposta yoluyla gönderildiğini söyledi. Devecioğlu “Ses kayıtlarının internette dolaştığına ilişkin haber yaptık. Yasadışı dinleme olduklarını düşündüğümüz için içeriğini yayınlamadık” dedi. Tutuklu sanık Bedri Gültekin, Vatan’da çıkan haberden 7 ay sonra ses kayıtlarını açıkladıkları için tutuklandığına dikkat çekti. TUTUKLU GAZETECİ YAKINLARI TBMM’DE DANIŞTAY SALDIRISI Fotoğraf: NECATİ SAVAŞ ‘Silinen keşif görüntüsü değil’ HİLAL KÖSE ‘Adalet terörü var’ Mustafa Balbay ile görüştüklerini ve içeride fotoğraf çektirdiklerini belirten Kılıç, “Sayın Balbay ziyaretimizden memnun olduğunu söyledi. Bize Türkiye’de adaletin bir alet olarak kullanıldığını ve adalet terörü yaşatıldığını belirtti. Ayrıca cezaevinde olduğu süre boyunca kendisine yönelik suçlamalara ilişkin bir tek soru sorulmadığını ve söz hakkı istediği için mahkemede konuşma hakkının elinden alındığını vurguladı. Sayın Balbay 580 bin oy aldığını ve bölgedeki seçmenin yüzde 48’ini temsil ettiğini belirterek ‘Hükümet halkın bir teröristi mi desteklediğini düşünüyor? Özgürlüğünü isteyenler olarak bizi azınlık haline getirmeye çalışıyorlar’ dedi. Ancak her şeye karşı Sayın Balbay özgürlüğüne kavuşacağı günü sabırla bekliyor” dedi. Cezaevi koşullarının kötü olduğunu, her tarafın demir ve beton bloklardan oluştuğunu vurgulayan Mehmet Kılıç, özetle şunları söyledi: “Bu insanları doğadan uzaklaştırarak kendi yapılarının TBMM’deki görüşmelerini tamamlayan tutuklu gazetecilerin yakınları, AKP yönetiminin mahkemenin uygulamalarından hiç haberi olmamasına tepki gösterdi. Oktay cinayetinde kasa bilmecesi ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) Özel Harekât Dairesi Başkanı Behçet Oktay’ın ölümüne ilişkin görülen davada, Oktay’ın ölümünden sonra makamındaki “özel kasayı” açtığı iddia edilen dönemin Özel Harekât Daire Başkan Yardımcısı Cemil Yurtsever, tanık olarak ifade verdi. Yurtsever, Oktay’ın odasının açılması ve özel eşyalarının yakınlarına teslim edilmesi talimatını kendisinin verdiğini ancak açma işlemi sırasında orada olmadığını söyledi. Yurtsever şunları söyledi: “Oktay’ın makamının kapısının açılması için, dairenin özel kalem amirinin talimatı doğrultusunda personel şube müdürü Oktay’ın 18 yaşından büyük iki çocuğunu çağırdı. Kasa kişiye mahsus değildir. Daire Başkanlığı’na ait bu kasaya, gizli evraklar da konulabilir, özel eşyalar da... Kasanın anahtarı genelde kendisindedir. İkinci bir anahtarı olup olmadığını bilmiyorum. Oda açılırken eşinin çağrılmamış olmasının nedeni, işyerinin lojmana uzak oluşuydu.” ‘Uygulamada sıkıntı var’ MAHMUT LICALI C MY B C MY B ‘İnsan hakkı ihlali’ ANKARA TBMM’de siyasi parti gruplarıyla görüşen KCK davası kapsamında tutuklu olan gazetecilerin yakınlarına AKP Grup Başkanvekili Ahmet Aydın, 3. yargı paketiyle tutukluluk konusunda düzenleme yapıldığını ancak “uygulamada aksaklık ve sıkıntı” yaşandığını savunurken anadilinde savunma hakkıyla ilgili de 4. yargı paketinde düzenleme yapılacağını ifade etti. KCK davası kapsamında tutuklu olan gazetecilerin yakınları dün TBMM’de AKP, CHP ve BDP gruplarını ziyaret ederek yaşadıkları sıkıntıları anlattı. BDP Grup Başkanvekili İdris Baluken düşünce ve ifade özgürlüğü kapsamında aralarında gazetecilerin de bulunduğu 8 bine yakın kişinin cezaevinde olduğunu belirterek “Dünyada tutuklu olan 170 gazeteciden 91’i Türkiye’de ve yarısı da Kürt gazeteci” diye konuştu. Baluken, AB ilerleme raporunda da Türkiye’deki basın özgürlüğü konusunda uyarılar bulunduğunu anımsattı. Tutuklu gazeteci yakını Nevruze Kırkaya, adalet aramak için TBMM’ye geldiklerini belirterek yakınlarının son derece ağırlaştırılmış koşullar altında cezaevinde kaldıklarını söyledi ve “Gazeteci değil, terörist olarak görülüyorlar” dedi. AKP ile görüşme basına kapalı gerçekleşti. AKP Grup Başkanvekili Ahmet Aydın, gazeteci yakınlarının “tutukluluk durumunun cezaya dönüştürülmesiyle” ilgili şikâyetleri üzerine 3. yargı paketiyle bu konunun çözüldüğünü savunarak uygulamada aksaklık ve sıkıntı yaşandığını ifade etti. CHP Grup Başkanvekili Akif Hamzaçebi, davanın Silivri’ye taşınmasıyla duruşmaların cezaevinin bulunduğu yerleşke içinde yapılmasının uygun olmadığını ifade etti. Bu konuda Adalet Bakanlığı’na talepte bulunacaklarını belirten Hamzaçebi, davanın takipçisi olacaklarını belirtti. Danıştay saldırısına ilişkin güvenlik kamera görüntülerinin silindiği iddiasıyla açılan davada savunma yapan tutuklu sanık, dönemin OYAK Güvenlik Bilgi İşlem Uzmanı Barış Demirtaş, “Danıştay’daki güvenlik kameralarının bağlı olduğu harddiskin, her gece şalterlerin kapatılması nedeniyle sık sık arızalandığını ispat ettik. 22 Mayıs’ta Danıştay’da bunu ispat etmemiş olsaydık, karşımızdaki 8 hâkim ve savcı herhalde hakkımızda suç duyurusunda bulunurdu” dedi. İstanbul 15. Ağır Ceza Mahkemesi’nde görülen duruşmaya tutuklu sanıklar eski OYAK Genel Müdürü Orhan Çoban, Yavuz Selim Kavaklıoğlu, Mustafa Tarık Özyılmaz ve Barış Demirtaş ile bazı tutuksuz sanıklar katıldı. Demirtaş, Danıştay’da kullanılan cihazın İsrail’de üretilen Regart marka bir cihaz olduğunu ifade ederek “Bir dosyanın geri döndürülemeyecek şekilde silinmesi saatler alır. Bilirkişi raporunda 3 dakikada silindi deniliyor” dedi. Bilirkişi raporunda keşif görüntülerinin silinme tarihinin 16 Mayıs 2006 saat 19.47.01 olarak belirtildiğini ifade eden Demirtaş, “Dosyanın 19.45.42’de oluşturulduğu ifade edilmiştir. Yani silinmeden 79 saniye önce oluşturulmuştur. Bu da silinen bu dosyanın keşif görüntüsü olduğu ihtimalini yok eder. Görüntüler OYAK SGS’nin dosyasıdır” diye konuştu. Mahkeme, Danıştay’a yazı yazarak Danıştay Genel Sekreter Yardımcısı’nın muhafaza edilen bilgisayarının gönderilmesini istedi. 14 Ağustos’taki duruşmada sanık Orhan Çoban, “kameraları kayıt eden cihazın genel sekreter yardımcısı odasındaki dolapta kilitli olduğunu ve sistem arıza yapsa bile genel sekreter odasındaki bilgisayarda kamera görüntülerinin izlenip, kayıt yapılabildiğini” söylemişti. Mahkeme: Bilgisayarı gönderin
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle