19 Mayıs 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
7 OCAK 2012 CUMARTESİ CUMHURİYET SAYFA HABERLER 7 Yetkili mahkeme tartışması İLHAN TAŞCI Genelkurmay Başkanlığı döneminde pek çok ilke imza atan Başbuğ, cemaatleri de sert biçimde eleştirmişti Çok Hukukluluğa Giriş Siz, kalemi ya da mikrofonu ele geçirenlerden kimilerinin “Osmanlı’da çok hukukluluk vardı” diye endazesiz atmalarına bakmayın. Osmanlı’da da çok hukukluluk yoktu! Bunu ben söylemiyorum. Kadı olarak Mecelle’yi, yargıç ve Yargıtay Başkan Yardımcısı olarak Medeni Yasa’yı uygulayan din ve hukuk bilgini Ali Himmet Berki (18801976) söylüyor ve diyor ki: “Her meselenin Hanefi mezhebi içtihadına uygun olması gereği seçilmeyip, Maliki, Şafi ve Hanbeli içtihatları gibi Müslümanlarca muteber içtihatlardan da istifade edilmek yolu uygun görülse ve Mecelle böyle düzenlense idi...” (Açıklamalı Mecelle / Hikmet Yayınları1985 / Sunuş yazısı) Çok hukukluluğu ilk ve en çok dile getiren siyasetçimiz Erbakan Hoca olmuştur. 23 Mart 1993’te, liderlerin TBMM’de yaptığı anayasa değişikliği toplantısındaki konuşmasında şu bölüm de yer almıştır: “Çok hukuklu bir sistem olmalı, vatandaş genel prensiplerin içinde kendi istediği hukuku kendi seçmeli, bu bizim tarihimizde de olagelmiştir.” Başbakan Recep Tayyip Erdoğan da Marmara Üniversitesi’nin 2010 yılı açılış töreninde aynı görüşü şu cümlelerle yinelemiştir: “Farklı inanç gruplarının gerekirse kendi yargılamalarını yapmalarının mirasçısıyız. İnşallah gelecekte yine böyle öncü bir yol üstleneceğiz.” Amacım şimdilik “Şeriat hukukuna kanlı mı kansız mı geçeceğiz” tartışmalarını gündeme getirmek değil. Var olan hukuk sistemimiz içinde yaratılan çok hukukluluktan söz etmek istiyorum. 1982 Anayasası’nın bazı maddelerinin değiştirilmesini 12 Eylül halkoylaması öncesinde büyük bir demokratikleşme başarısı olarak sundular. Halkın çoğunluğu da bu gerçekle bağdaşmayan sözlere kanıp “evet” dedi. “Evet dedi de ne oldu?” derseniz yanıtım, çok hukukluluğa girişimizi ortaya koyan birkaç örneğin yeteceği bir yazı olur. ??? Önce olmayandan başlayalım. Devlet Güvenlik Mahkemeleri’ne değgin anayasa maddesi anayasadan çıkarıldı ama, yerine daha da yetkili özel yetkili ağır ceza mahkemeleri kuruldu. Anayasaya aykırılık iddialarına karşın görevlerini yapmayı sürdürüyorlar. ??? Anayasanın 148’inci maddesine 12 Eylül 2010’da yapılan referandumla şu fıkra eklendi: “Genelkurmay başkanı, Kara, Deniz, Hava kuvvetleri komutanları ile Jandarma genel komutanı görevleri ile ilgili suçlardan dolayı Yüce Divan’da yargılanırlar.” Ama eski Genelkurmay başkanı, özel yetkili mahkemelerde yargılanıyor. Bu uygulamadan memnun ve mutlu olanlarla, kendilerini demokrat sayarak onların değirmenine su taşıyanlar bu uygulamayı yadırgamıyorlar. Diyorlar ki; işledikleri suçlar görevleri kapsamında değil. Gerçek buysa, Türk Ceza Yasası’nda görevi ihmal ya da görevi kötüye kullanma suçunun tanımları niye yer alıyor? Bu yaklaşımın gelecekte, her düzendeki devlet görevlisini sanık sandalyesine oturtacak bir tehlikenin ayak sesleri olduğu nedense şimdilik görülmek istenmiyor. ??? Anayasanın 101’inci maddesi ise 21 Ekim 2007 gününden bu yana yürürlükte. O değişiklikte de denildi ki: “Cumhurbaşkanının görev süresi beş yıldır. Bir kimse en fazla iki defa cumhurbaşkanı seçilebilir.” Aradan 5 yıla yakın bir süre geçti ama ya hesaplar tutmadı ya da değişti ki yumurta kapıya geldiğinde bir girişim başlatıldı. Şimdiki cumhurbaşkanının görev süresinin yedi yıl olduğuna ilişkin bir maddenin tasarıya eklenmesinin yolu aranıyor. Anayasanın beş yıldır “beş yıl” dediği sürenin yedi yıla çıkarılması girişimi de bir başka çok hukukluluk örneği değil mi? ANKARA Genelkurmay Başkanı ve kuvvet komutanlarının hangi durumda Yüce Divan’da yargılanacakları tartışmaları yeniden gündeme geldi. 12 Eylül 2010’da anayasada yapılan değişiklikle, komutanların “görevle” ilgili suçlardan Yüce Divan’da yargılanması hükmü getirildi. Ancak hem geçen yılın başında tutuklanan eski Hava ve Deniz Kuvvetleri komutanları hem de Başbuğ’un özel yetkili mahkemelerce tutuklanması, bu düzenlemeyi anayasada bıraktı. Başbuğ’un avukatı aracılığıyla hem tutukluluğuna hem de anayasanın 148. maddesi uyarınca Yüce Divan’da yargılanması gerektiği gerekçesiyle itiraz etmesi bekleniyor. Başbuğ’un itirazını bir üst mahkeme görüşecek. Eğer mahkeme “yetkisizlik” verirse, Başbuğ’un dosyası Yüce Divan’a gönderilecek. Üst mahkeme, Başbuğ’un yargılanmasının özel yetkili mahkemenin görev alanında olduğuna hükmederse, yargılaması burada devam edecek. İktidar terfi ettirdi Albay Dursun Çiçek’in avukatı İrem Çiçek, “Bir insan hem TSK’nin başkomutanı hem de bir terör örgütünün başkomutanı olamaz. 2003 yılında orgeneralliğe terfi eden Başbuğ, 2010 yılında emekli olana kadar terfilerini mevcut iktidardan almıştır. Atama yöntemi ile göreve getirilen askerlerin örgüt kurduğu ve hükümete karşı eylemlerde bulunmaya teşebbüs ettiği iddiaları, kendi içinde tezatlıklar barındırmaktadır” değerlendirmesini yaptı. Eski Milli Savunma Bakanlığı Başhukuk Müşaviri Cavit Çalış, Başbuğ’un tutuklanmasına neden olan suçlamanın “görev suçu” olmadığını, bu nedenle özel yetkili mahkemede yargılanmasının yasaya uygun olduğunu söyledi. Çalış, “Görev suçu sayılabilmesi için yasadan kaynaklanan bir yetkinin kullanılarak suçun işlenmesi gerekiyor. Örneğin Uludere’de 35 kişinin öldüğü olay, yanlış bir değerlendirme yapılması sonucu gerçekleşmişse Genelkurmay Başkanı’nın Yüve Divan’da yargılanması söz konusu olabilir. Bu bir görev suçudur” dedi. Silivri ile başladı Silivri’de bitti Göreve gelmesinin ardından ilk olarak Kocaeli Garnizon Komutanı Korgeneral Galip Mendi’yi, Silivri Cezaevi’ne gönderdi. Mendi, Ergenekon soruşturmasından tutuklu bulunan eski Jandarma Genel Komutanı Orgeneral Şener Eruygur ile eski 1. Ordu Komutanı Orgeneral Hurşit Tolon’u “ahde vefa” ilkesi gereği ziyaret etti. 16 Eylül 2008’de G.Kurmay Karargâhı’nda basınyayın organlarının genel yayın yönetmenleri ve Ankara temsilcileri ile buluştu. Toplantı ile birlikte Yenişafak ve Star’ın akreditasyonu açıldı. BARKIN ŞIK ANKARA 30 Ağustos 2010 tarihinde görev süresi sona eren Genelkurmay Başkanı Orgeneral İlker Başbuğ, görev süresi boyunca ilklere imza atan komutan olarak hafızalara kazındı. Başbuğ görevine, dönemin Kocaeli Garnizon Komutanı Korgeneral Galip Mendi’yi, tutuklu orgeneralleri ziyaret için Silivri Cezaevi’ne göndererek başlamıştı. Şimdi kendisi Silivri’de tutuklu. Cemaatlere yönelik açıklamalar da yapan Başbuğ, bazı cemaatlerin hedeflerine ulaşmada kendilerine en büyük engel olarak TSK’yi gördüğünü, her fırsattan istifade ederek TSK aleyhine faaliyetlerde bulunduğunu söylemişti. Başbuğ, göreve gelmesinin ardından Genelkurmay İletişim Daire Başkanlığı’nın komuta seviyesini albaylıktan tuğgeneralliğe yükseltti. kirdeklerini toplayan, o dönemin Başbakan Yardımcısı Cemil Çiçek’e yaptığı, “Aman dikkat et, Ergenekon’dan içeri girersin” esprisi yıla damga vurdu. Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’ün göreve gelmesinin ardından, devlet erkânının eşli olarak katıldığı, Çankaya Köşkü’nde akşam verilen 29 Ekim Cumhuriyet Bayramı resepsiyonunun teamülleri değişti. Köşk’te devlet erkânı için verilen resepsiyonun saati askerin “türban hassasiyeti” nedeniyle öğleye çekildi ve eşsiz olarak düzenlenmeye başlandı. Genelkurmay Başkanı Orgeneral İlker Başbuğ döneminde ilk kez Merkez Orduevi’nde 29 Ekim Cumhuriyet Bayramı resepsiyonu düzenledi. Poyrazköy silahları, internet andıcı, irtica ile mücadele eylem planı gibi olaylarla, Türk Silahlı Kuvvetleri’ne karşı eleştirilere düzenlediği basın toplantıları ile en sert yanıt veren komutan olarak ön plana çıktı. Döneminde TSK en görkemli 30 Ağustos törenini gerçekleştirdi. Ankara Hipodromu’ndaki törende, 60 sancak ile 660 bayrak taşındı, 56 uçak ve 25 helikopter ve F16’lar gösteri yaptı. Cemaatleri eleştirdi 14 Nisan 2009 yılında Harp Akademileri Komutanlığı’nda yaptığı konuşmada cemaatleri eleştirdi. “Bazı din eksenli cemaatler, kendilerini demokratik alanın bir oyuncusu olarak takdim etmekte ve görünürde kendilerinin güçlü bir konuma geldiğine inanmaktadırlar. İşte bu tip bazı cemaatler hedeflerine ulaşmada kendileri için en büyük engel olarak TSK’yi görmektedir. Bunun için de her fırsattan istifade ederek, destekleyicilerinin de yardımıyla TSK aleyhine faaliyetlerde bulunmaktadırlar. Bu yapılanlara karşı, hukuk devleti kapsamında TSK’nin tepkisiz ve etkisiz kalacağını düşünmek ise büyük yanılgıdır” dedi. Başbuğ, aynı toplantıda, cemaatleşmelerin toplumu ciddi boyutta kutuplaşmalara ve bölünmelere, bunun da ciddi güvenlik sorunlarına dönüşüp dönüşmeyeceğini sordu. ‘Yüce Divan yargılamalı’ Yargıtay Onursal Cumhuriyet Başsavcısı Sabih Kanadoğlu, Başbuğ’un tutuklanmasını değerlendirirken, “Terör örgütü yöneticisi olmak suçlaması bir genelkurmay başkanına atfedilecek en kötü suçlamadır” dedi. Başbuğ’a yüklenen “darbeye teşebbüs” suçlamasının cebir kullanma ve teşebbüsün unsurlarının yerine gelmesi kaydıyla ileri sürülebileceğini dile getiren Kanadoğlu, “Yani elverişli biçimde icrai hareketin başlaması gerekiyor. Şimdi burada yani İnternet Andıcı’nda icrai hareket nedir; cebir, şiddet var mıdır” diye sordu. Kanadoğlu, kaçma ve delilleri karartma ihtimalinin olmadığını belirterek, Başbuğ’un tutuksuz yargılanmasının amaca daha uygun olacağını vurguladı. İlk kez brifing verdi Kabine üyelerine Bakanlar Kurulu toplantısı sırasında terör brifingi verdi. Brifing, terör örgütü PKK’nin silahlı eylemlerinin başladığı 1984’te Eruh saldırısının ardından bir ilk oldu. Erdoğan ile haftalık görüşme uygulamasını başlattı. Başbakan Erdoğan ile çok sayıda bakanı Eğirdir’deki Dağ ve Komando Okulu’na götürdü. Gezide bulunan ve yerden mermi çe Alternatif resepsiyon NEW YORK TIMES: İSLAMİ AKP İLE LAİK KURUMLARIN MÜCADELESİ Eşi görülmemiş adım Dış Haberler Servisi ABD’de yayımlanan New York Times gazetesi, Başbuğ’un tutuklanmasını, iktidardaki İslami AKP ile laik kurumlar arasındaki iktidar mücadelesinin son halkası olabileceği şeklinde değerlendirdi. Tutuklama için “eşi görülmemiş adım” yorumu yapan gazete, Başbuğ’un hükümeti devirmeyi amaçlayan yasadışı ağın lideri olarak tutuklanan en üst düzey asker olduğu kaydedildi. Bugüne kadar 300’den fazla kişinin Ergenekon çerçevesinde cezaevine yollandığını belirten gazete, şimdiye kadar kimsenin hüküm giymediğini de vurguladı. İnsan hakları örgütlerinin yargıyı muhalefeti bastırmak için kullandığı yönündeki eleştirilerine modeli imajına zarar verdiği yorumunu yaptı. BBC’nin internet sitesinde gün boyu manşetten verilen haberde, tutuklamanın Türkiye’nin bir zamanlar güçlü ordusu ile Erdoğan hükümeti arasındaki gerilimlerin ortasında geldiği vurgulandı. Türkiye’de ilk defa bir Genelkurmay başkanının tutuklandığına dikkat çekilen haberde, Türkiye’de aralarında medya mensuplarının da bulunduğu çok sayıda kişi hakkında açılan davaların ve soruşturmaların, sınırı aşarak demokrasiyi ve koruma iddiasında bulunduğu ifade özgürlüğünü tehdit eder hale geldiği yolundaki eleştirilere de yer verildi. ‘YENİ YENİ SUÇLAR ÜRETİLİYOR’ ‘Andıç görev suçudur’ Kanadoğlu, Başbuğ hakkındaki soruşturmada “Yüce Divan mı yoksa özel yetkili mahkemeler mi yetkili” tartışmasına ilişkin şu değerlendirmeyi yaptı: “Anayasanın 148. maddesi 12 Eylül 2010’da değişti. Görevle ilgili suçların Yüce Divan’da yargılanacağı kurula getirildi. Genelkurmay Başkanı, kuvvet komutanları ve jandarma genel komutanı da buna dahil edildi. Şimdi burada Başbuğ, işlendiği iddia edilen İnternet Andıcı suçunu görevinin sağladığı olanaklarla mı işledi? Bu sorunun cevaplanması gerekir. Elbetteki Genelkurmay Başkanı olmasının getirdiği olanak ve yetkilerle ortaya çıkan bir suç olabilir bu. O halde burada yetkili ve görevli olan Yüce Divan’dır, yani Anayasa Mahkemesi’dir. Bu Yüce Divan’ın savcısı da Yargıtay Başsavcısı’dır.” ‘Karar hukuksuz’ İstanbul Haber Servisi Eski Genelkurmay Başkanı emekli Orgeneral İlker Başbuğ’un tutuklanması, tartışmaları da beraberinde getirdi. İstanbul Barosu Başkanı Doç. Ümit Kocasakal, kararı eleştirerek “Çok daha demokratik oluyoruz, sivilleşiyoruz yorumları yapılıyor. Her yerde bir örgüt, herkes üye. Öğrenci pankart açarsa örgüt üyesi. Bu savcılarımıza, hâkimlerimize sormak isterim. Bu örgüt nedir? Darbeye teşebbüsün hukukta birtakım şartları yok mudur? Yeni yeni suçlar üretiliyor. Kara propaganda ceza hukukunda yoktur. Olsa olsa görevi kötüye kullanmadır” diye konuştu. İstanbul Barosu eski başkanlarından avukat Turgut Kazan “Özel yetkili mahkemeler eliyle, ‘düşman ceza hukuku’ uygulanıyor. Genelkurmay başkanı Yüce Divan’da yargılanır, başka mahkeme tutuklama kararı veremez. Anayasanın 148. maddesi gayet açıktır” dedi. Avukat Celal Ülgen, Başbuğ’un Yüce Divan’da yargılanması gerektiğini vurgulayarak “Ortada resmi yazışmalar olduğuna göre, bu konu Yüce Divan’a gitmeyecekse ne olacak? Genelkurmay Ankara’da değil mi? Coğrafi bölge açısından bir yetki gaspı söz konusu” dedi. İşçi Partisi Genel Başkanı Doğu Perinçek’in avukatı Hasan Basri Özbey, “Başbuğ’un yargılanması söz konusu olmaz, ortada suç yok. Karar hukuksuz” yorumunu yaptı. yer veren gazete, 97 gazeteci, yayımcı ve medya mensubunun da içeride olduğunu anımsatarak, hükümetin bu davalardaki tutumunun, Türkiye’nin Müslüman dünyasına yönelik demokrasi ‘Yargı yürütmeye bağlı’ Başbuğ’un özellikle cemaatlere yönelik açıklamalarının anımsatılıp “Tutuklamada siyasi bir yön veya öç alma duygusu seziyor musunuz” sorusuna Kanadoğlu şu yanıtı verdi: “12 Eylül’de yapılan anayasa değişikliği yargı bağımsızlığını ortadan kaldırdı. Bağımsız bir yargı bahse konu olduğu anda bu konuda değerlendirme yapmak mümkün olur. ‘Bugün yargı bağımsızdır’ demek gerçeğin ifadesi değildir. Yeni bir anayasa yapmaktan bahsediliyor. Bir anayasa değişikliği ile bunu sağlamak çok kolay ama olanaksız. İktidar kendisine, yani yürütmeye bağımlı bir yargıyı arzu ettiğini ortaya koyuyor.” AB KOMİSYONU: UZUN TUTUKLULUK ASGARİYE İNMELİ BRÜKSEL (AA) AB Komisyonu, Ergenekon dahil darbe planı iddialarına yönelik soruşturmaları fırsat olarak gördüğünü bildirdi. Komisyon, tutuklu yargılamanın zorunlu durumlarda yapılmasını aksi halde davaların meşruiyetinin sorgulanır duruma geleceğine dikkat çekti. Eski Genelkurmay Başkanı emekli Orgeneral İlker Başbuğ’un tutuklanmasını değerlendiren AB Komisyonu’nun genişlemeden sorumlu üyesi Stefan Füle’nin sözcüsü Peter Stano, “Komisyon birçok fırsatta darbe planlamakla suçlanan Ergenekon suç örgütü ve diğer yapılanmalara yönelik soruşturmaları Türkiye’de demokratik kurumların uygun işleyişini ve hukukun üstünlüğünü güçlendirmek için fırsat olarak gördüğünü vurgulamıştır” dedi. Buna karşın AB Komisyonu’nun yargılama sürecinde sanık haklarının ihlal edilmemesi gereğine de dikkat çektiğini hatırlatan Stano, “Tutuklu yargılama tedbirinin sadece zorunlu durumlarda kullanılması için azami çaba gösterilmelidir. Tutuklu yargılama süreleri asgariye indirilmelidir. Kamuoyunun büyük ilgisini çeken bu tür durumlarda bilgiler savcılık ya da mahkemelerce sağlanmalıdır” dedi. ABD Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü Victoria Nuland, günlük basın brifinginde, Başbuğ’un tutuklanmasıyla ilgili sorulan soru üzerine, gelişmeleri izlediklerini belirterek Türk hükümetine bu süreçteki davalarla ilgili inceleme ve adli kovuşturmaların şeffaf biçimde ilerlemesi ve sanıkların uluslararası standartlara uygun, adil bir sürece tabi tutulması çağrısında bulunduklarını söyledi. ABD: Şeffaf olun C MY B C MY B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle