25 Kasım 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 7 OCAK 2012 CUMARTESİ 4 HABERLER Uludere’de yaşamını yitirenlerin aileleri teşhis ve savcılık aşamasında da acı üstüne acı yaşadı Olayın Özü Sık sık bir yanlışa düşüyoruz. Bazı konuları açıklarken, demokratik teamüller, içtihat, yasa, anayasa gibi kaynaklara başvuruyoruz. Bunlar hukuk devletlerinde geçerli yöntemlerdir. Türkiye’de sonuç vermiyor. Örneğin, “eski Genelkurmay Başkanı Yüce Divan’da yargılanır,” diyorsunuz. Görüşünüzün anayasal dayanağını koyuyorsunuz ortaya. Ama öyle olmuyor, İlker Başbuğ özel yetkili ağır ceza mahkemesi tarafından tutuklanıyor. Önceki gece sabaha karşı bir TV kanalından telefon edip, soruyorlar: Bundan sonra ne olabilir? Bu gibi sorulara, diyorum, hukuk devletlerinde, demokrasilerde yanıt verilebilir; keyfi “ben yaptım oldu ülkeleri”nde değil. Onun için, biz bu yanlışa düşmeden, hukuk kurallarını bir yana bırakıp, konuyu özüne bakarak ele almaya çalışalım. ??? Bir tehdit, tehdit olmaktan çıkarsa, ona karşı alınan önlemler de yürürlükten kalkar. Kimi zaman bir konu toplum için tehdit iken tehdit olmaktan çıkarsa, önlemin kendisi tehdit, hatta suç olur. Bir eylemi suç olmaktan çıkarırsanız, suça karşı yaptırımın kendisi bu kez onun yerine geçip suç oluşturabilir. Bir tehdit iki yolla tehdit olmaktan çıkar. Birincisi, tehdidin gerçekleşmesini sağlayacak faktörler ortadan kalkar. İkincisi de tehdit gerçekleşir. Bu durumda o, artık tehdit değil, olgudur. Olguya, tehdide karşı uyguladığınız önlemi uygulamak aptallıktır, kimi zaman da aptallık suç sayılır. Bir örnekle açalım: Trafik kazası tehdidi ya kazaya yol açacak etkenlerin elimine edilmesiyle ortadan kalkar ya da kazanın gerçekleşmesiyle... Kaza bir kere vuku buldu mu, tehdit olmaktan çıkar ve kaza tehdidine karşı uygulanan önlemlerin artık bir hükmü kalmaz, kazadan sonra alınması gereken önlemler gelir gündeme. Örneğin kazanın tehdit olduğu aşamada, arabanın ön koltuğunda oturanların emniyet kemeri takmaları zorunlu önlemdir. Ama kaza tehdit olmaktan çıkıp gerçekleşince, ön koltukta oturan, kendinden geçmiş yolcuya kemer takmaya kalkmak aptallıktır, hatta onu çıkarıp, hastaneye götürmek yerine, böyle bir şeye tevessül etmek suçtur. ??? Cumhuriyet uzun yıllar, irticayı kendisi ve demokrasi için tehdit olarak algıladı. Buna karşı, zaman zaman demokrasinin sınırlarını zorlayan önlemler de aldı. Cumhuriyetin kendi mantığı açısından baktığınızda irtica ile mücadele etmek, bunun için eylem planları hazırlamak, tutarlıydı. Ama zaman içinde irtica tehdit olmaktan çıktı. İrtica tehdit olmaktan çıkınca, ona karşı uygulanan önlemlerin de anlamı kalmadı ve daha da önemlisi, irtica ile mücadele veya irtica ile mücadele eylem planı gibi önlemler de, tehdit oluşturdu, suç sayıldı. Bunları suç saymak yasalara uyuyor muydu, yasalarda kara propaganda suçu var mıydı? Bunun önemi yoktu. Uysa da sayıldı, uymasa da sayıldı. İrtica ve laikliğe karşı odak olmak tehdit olmaktan çıkıp, irticayı ve laiklik karşıtlığını tehdit görmek tehdit olunca da bütün bunlar oluverdi. Şimdi anlaşıldı mı, canım kardeşim? Bu kol size mi ait? İLHAN TAŞCI ANKARA Uludere Cumhuriyet Savcılığı tarafından yürütülen soruşturmada, 35 kişinin yaşamını yitirdiği kayıtlara geçmesine karşın 34 kişinin defnedildiği anlaşıldı. Bütün cesetler otopsi işlemi öncesinde numaralandırılmıştı. Her bir numarayla cesetlerin otopsileri yapılırken toplam 34 ceset kayda geçti. Cesetler dışında “35.” rapor olarak “aidiyeti bilinmeyen organ parçaları” notu ile de bir bacak ile kol incelendi. Bütün cenazeler ailelere teslim edilirken bu bacak ile kol hastane morgunda bırakıldı. Hastane yetkili VALİLİK: ALAY KOMUTANI GÖREVDEN ALINSIN MAHMUT ORAL DİYARBAKIR Şırnak Valiliği, Uludere ilçesinin Irak sınırında 28 Aralık’ta 19’u çocuk 35 kişinin bombalanarak öldürüldü olayla ilgili başlattığı idari soruşturmayı sürdürüyor. Soruşturma kapsamında valiliğin başvurusu üzerine İçişleri Bakanlığı’ndan gelen 3 müfettiş kentte çalışmalara başladı. Valilik, İçişleri Bakanlığı’na gön derdiği yazıda soruşturmanın selameti açısından, 23. Sınır Jandarma Tümen Komutanlığı’na bağlı Gülyazı Alay Komutanı Vekili Jandarma Albay Hüseyin Onur Güney’in görevinden uzaklaştırılmasını istedi. Albay Güney’in, olayın olduğu dönemde tugay komutanı izinli olduğu için tugay komutan vekilliği yaptığı öğrenildi. Şırnak Valiliği’nin uzaklaştırma teklifini İçişleri Bakanlığı’na iki gün önce ilettiği bildirildi. lerinin durumu savcılığa bildirmesinin ardından harekete geçildi. Savcılık, cenaze yakını aileleri tek tek çağırarak beden parçalarının kendi cenazelerine ait olup olmadığını sordu. Yapılan incelemelerin ardından kopmuş bacağın Hamza Encü’ye, kolun ise Aslan Encü’ye ait olduğu belirlendi. Bu tespitin ardından organ parçaları ailelerine teslim edildi. Ai leler de çocukların mezarlarını yeniden kazarak bu parçaları gömdüler. Katliamdan sağ kurtulan Servet Encü, savcılığa “mağdur” sıfatıyla verdiği ifadesinde, 16.00 sıralarında İNGİLTERE’DE YAYIMLANAN ECONOMIST DERGİSİ: İĞNELİ FIRÇA ZAFER TEMOÇİN Erdoğan Uludere için özür dilemeli ? Economist dergisinde yayımlanan makalede, saldırıyla ilgili olarak Orgeneral Özel’i savunan Erdoğan’ın kurbanların ailelerini ziyaret etmediği, ölümler için özür dilemediği ve başlatılan soruşturmalara rağmen henüz kimsenin görevden alınmadığına dikkat çekildi. Dış Haberler Servisi İngiltere’de yayımlanan Economist dergisi, Uludere’de 35 sivilin hava saldırısıyla öldürülmesi olayından ötürü Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın özür dilemesi gerektiğini yazdı. “Ölüm üstüne ölüm” başlıklı makalede, yaşları 13 ila 28 arasında değişen kaçakçıların, yerel yetkililerin bilgisi dahilinde, rutin olarak kullandıkları güzergâhta bombalandıklarını kaydeden dergi, bu kişilerin PKK’ye karşı savaşmak üzere devletin tarafında yer alan köy korucuları olmalarının ironik olduğunu yazdı. Economist, saldırının, AKP’nin itibarını zedelemek için düzenlenen bir komplo olabileceği fikrinin ortaya atılabileceğini belirttikten sonra, Başbakan Erdoğan’ın saldırıyla ilgili olarak Genelkurmay Başkanı Orgeneral Necdet Özel’i savunduğunu vurguladı. Erdoğan’ın saldırı kurbanlarının ailelerini ziyaret etmediği, ölümler için özür dilemediği ve başlatılan soruşturmalara rağmen henüz kimsenin görevden alınmadığına dikkat çekti. Yazıda, Başbakan Erdoğan’ın, Kürtlere karşı daha sert bir tutum izlemeye başladığı, PKK’yi sınırlandırmak için BDP’li belediye başkanları, gazeteciler ve avukatların da araların da bulunduğu binlerce kişinin tutuklandığı belirtildi. Hükümet ile PKK arasında, hapisteki Abdullah Öcalan da dahil olmak üzere sürdürülen görüşmelerin geçen yaz çöktüğü ve Öcalan’ın avukat görüşmelerinin engellenerek avukatların pek çoğunun hapse atıldığı da yazıda kaydedildi. PKK’ye yakın kaynaklara göre, ordunun operasyonlarının PKK’yi zayıf bıraktığını belirten dergi, “Bu Erdoğan’ın uzun zamandan beri söz verdiği, tam anlamıyla Kürtleri kucaklayan yeni demokratik anayasayı lanse etmesi için bir zemin hazırlayabilir. Ancak şimdi Şırnak’ta ölenler için özür dilemek ve sorumluları cezalandırmak iyi bir başlangıç olacak” diye yazdı. köyden ayrıldıklarını, sınırı geçip kaçak malları aldıktan sonra 21.00 sıralarında sınırın sıfır noktasına ulaştıklarını söyledi. Genelde askerlerin sınır geçişine göz yumduğunu anlatan Encü, Ortasu ve Gülyazı köylerine dört ayrı koldan girilebildiğini, üç yol kapalı olsa bile bir yolun her zaman mutlaka açık olduğunu ancak o gece tüm yolların tutulduğunu kaydetti. Bunun üzerine beklemeye başladıklarını ve katırların da dinlenmesi için yükleri indirmeye çalıştıkları sırada kendileri hedef alınmaksızın obüs toplarının daha sonra ise aydınlatma mermisinin atıldığını kaydeden Encü, “Sonra uçaklar gelip bizi bombalamaya başladı. Bir grup bir kayanın arkasına sığınmıştı. Kayaları bombalayınca hepsi kayalara gömüldü. İnsanlar, yükler, hayvanlar hepsi gitti, ben 3040 metre savrularak Türkiye tarafına düştüm” dedi. anki gaz bombası atılmış gibi gözümüz yandı’ 11 baronun oluşturduğu heyetin görüştüğü tanıklardan Abbas Encü, bombalama sesini duyduklarında endişelenerek olay yerine gittiklerini söyledi. Encü, o gün yaşananları şöyle anlattı: “Bombalamadan sonra sınırdaki devletin güvenlik güçleri askerler zırhlı araçlarına binip hemen kışlalarına gitti; kimse kalmadı orada. Köy halkının göstereceği tepkiden çekiniyorlardı. Biz olay yerine vardığımızda saat gece 11.0011.30 olmuştu. Biz oraya yetiştiğimizde ölen insanların ve hayvanların parçalarını bir birinden ayırt edemiyorduk. Baktık, aralarında sağ olan var mı diye, 23 kişi yaralıydı. O insanları da getirene kadar yolda can verdi. Cenazeler yanmışlardı, tanınmıyorlardı, erimişlerdi. Çok kötü bir koku vardı, insanın gözü yanıyordu, sanki gaz bombası atılmış gibi. Gözlerimizi kapatıyorduk, ağzımızı kapatıyorduk ki cenazeleri bulalım diye. Cenazelerimizi aldık, zaten traktörle getirdik. Traktörle öbür gün saat 11.00’de cenazelerimizi taşıdık.” ‘S namikzafer@yahoo.com Uludere’de incelemelerde bulunan sanatçı ve aydınlar izlenimlerini kamuoyuyla paylaştı: Orada bir kaza ihtimali yok İstanbul Haber Servisi Şırnak’ın Uludere ilçesinde 35 yurttaşımızın öldürülmesinin ardından bölgede incelemelerde bulunan sanatçı ve aydınlardan oluşan “Uludere’nin Acısını Paylaşıyorum” heyeti bölgedeki izlenimlerini basın toplantısıyla açıkladı. Sanatçı Yasemin Göksu, “Sınır politikaları yüzünden ikiye ayrılmış köyde devlet gözetiminde yapılan ticaretin adı kaçakçılık olmuş, orada bir kaza olma ihtimali yok; son derece planlı, projeli bir katliam söz konusudur” dedi. BDP İstanbul Milletvekili Sebahat Tuncel, Bağımsız Milletvekili Levent Tüzel, sanatçılar Aynur Doğan, İlkay Akkaya, Ferhat Tunç ve Yasemin Göksu’nun da aralarında olduğu heyet, dün bölgedeki izlenimlerini Taksim Cezayir Restoran’da düzenlenen basın toplantısıyla kamuoyuna açıkladı. Toplantıda konuşan Tuncel, “Terörle mücadele adı altında Kürtlere yönelik baskı ve imha politikası dayatılıyor. Yoksulluk ve açlık Kürtleşmiştir” dedi. Tüzel de bölge halkını yalnız bırakmamak için Uludere’de incelemelerde bulunduklarını belirterek “Bölgede yaşayan insanlar adına devletten talepçi olmak için gittik. Orada insanlar devlete karşı büyük bir güvensizlik yaşıyorlar. Bu bilinçli yapılmış bir katliam ve sindirme harekâtıdır. Ortada sınır yok, bölünmüş aileler, parçalanmış topraklar var. Milyonlar Heronlara ayrılıyorken neden oralarda bir yaşama dönüşüme ayrılmaz bunu sormak lazım. Yetim kalan çocukların Başbakan’a öfkeleri ortadadır. Bu olayın Meclis’te takipçisi olacağız” diye konuştu. Nüfus kağıdımı kaybettim, hükümsüzdür OSMAN ÇAKIROĞLU ADANA’NIN DÜŞMAN İŞGALİNDEN KURTULUŞU İÇİN DÜZENLENEN RESEPSİYONDA İÇKİ YASAĞI Sormayın, başkan kızar! ADANA (Cumhuriyet) Adana’nın düşman işgalinden kurtuluşunun 90. yıldönümü dolayısıyla düzenlenen, “5 Ocak Kurtuluş Resepsiyonu”na içki yasağı damgasını vurdu. Büyükşehir Belediyesi tarafından Hilton Oteli’nde düzenlenen resepsiyonda alkollü içecek servisinin neden yapılmadığını soran bazı davetlilere salonda görevli garsonlar, “Büyükşehir Belediye Başkanvekili Sayın Zihni Aldırmaz’ın kesin talimatı var. İçki veremiyoruz” yanıtı verdi. Geçen yıl da yine resepsiyonda içki servisi yapılmamış, konunun gündeme gelmesi üzerine yetkililer, “isteyene içki servisi yapıldı” açıklaması yapmıştı. MHP’den istifa ederek bağımsız kalan eski Büyükşehir Belediye Başkanı Aytaç Durak’ın görevden uzaklaştırılmasıyla Adana Büyükşehir Belediye Başkanvekili seçilen Zihni Aldırmaz ve eşi Serpil Aldırmaz ile Büyükşehir Belediye Meclisi Başkanvekili CHP’li Halil Tüm ve kızı Ece Tüm Berk, konukları balo salonunun kapısında karşıladı. Adana Valisi Hüseyin Avni Coş, AKP Adana milletvekilleri Ali Küçükaydın, Fatoş Gürkan, CHP Adana milletvekilleri Ümit Özgümüş ve Ali Demirçalı’nın yanı sıra, 6. Mekanize Piyade Tümeni Komutanı Tümgeneral Sezai Bostancı ile çok sayıda bürokrat, sivil toplum kuruluşu temsilcisi ve davetlinin katıldığı gecede, alkollü içki servisi yapılmadı. Bazı davetliler, garsonlara neden alkollü içki servisi yapılmadığını sordu. Kendilerine, Başkan Aldırmaz’ın bu konuda kesin talimatı olduğu iletildi. Resepsiyonda, Arif Nihat Asya’nın “5 Ocak” adlı şiirinden bestelenen “5 Ocak Marşı” ilk kez çalındı. 5 Ocak’ın önemini anlatan Vali Hüseyin Avni Coş ve Büyükşehir Belediye Başkanvekili Zihni Aldırmaz, başta Atatürk ve silah arkadaşları olmak üzere şehitleri saygıyla andıklarını belirtti. Aytaç Durak’a 12 yıl hapis istemi SAVAŞ KÜRKLÜ ADANA İçişleri Bakanlığı tarafından açığa alındıktan 22 ay sonra, “İhaleye fesat karıştırmak, resmi belgeleri gizlemek, kamu malını kendi çıkarları doğrultusunda kullanmak ve devlet malını zarara uğratmak” suçlamalarıyla 27 Aralık’ta tutuklanan Adana Büyükşehir Belediye Başkanı Aytaç Durak hakkında hazırlanan iddianamede, 12 yıl hapis cezası istendi. Durak ile birlikte tutuklanan damadı Bekir Cavcav ve 2 belediye görevlisi için de aynı ceza istendi. Adana cumhuriyet savcısı, Aytaç Durak, damadı Bekir Cavcav, eski Adana Büyükşehir Belediyesi Genel Sekreteri Hasan Gülşen ve Durak İnşaat Limited Şirketi çalışanı Atilla Kuzucu hakkındaki iddianamesini hazırladı. Adana 3. Ağır Ceza Mahkemesi tarafından değerlendirilen 58 sayfalık iddianamede, Durak ve beraberinde cezaevinde tutuklu bulunan şüpheliler hakkında “kamu kurum veya kuruluşlarının ihalesine fesat karıştırmak” suçlamasıyla 5 ile 12’şer yıl arasında hapis cezası istendi. Durak ile diğer 3 kişinin önümüzdeki günlerde yargılanmaya başlanacağı öğrenildi. C MY B C MY B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle