19 Mayıs 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 21 OCAK 2012 CUMARTESİ 6 HABERLER AVRUPA KONSEYİ İNSAN HAKLARI KOMİSERİ HAMMARBERG: DİNK KARARINDAN DERİN ÜZÜNTÜ DUYDUM ‘Yargı asla siyasallaşmamalı’ ? Hammarberg, Dink davasının yargıdaki sorunların görülmesi için bir dönüm noktası olabileceğini ifade etti. Kararın kendisinde “hayal kırıklığı” yarattığını belirten Hammarberg, Terörle Mücadele Yasası’na da sert eleştiriler getirdi. ELÇİN POYRAZLAR Avrupa Konseyi İnsan Hakları Komiseri Thomas Hammarberg Türkiye’de yargı sisteminde çalışanların siyasi iklimden etkilendiği, bazı durumlarda savcıların çok ileri gittiği ve masum insanların hapse girdiğini söyledi. “Avrupa’da İnsan Hakları” başlıklı kitabının tanıtımı için İstanbul’a gelen Hammarberg Cumhuriyet’e gündemdeki konulara ilişkin görüşlerini aktardı. Türkiye’de yargı sisteminin en önemli sorununun “bireyin çıkarından önce devletin çıkarını savunma felsefesi” olduğunu dile getiren Hammarberg “bu düşünce tarzının yargı sistemi içindekilerin bilinçaltına yer Terörle Mücadele Yasası çok muğlak Türkiye’deki Terörle Mücadele Yasası’nın “çok muğlak olduğunu ve savcı ve yargıçlara yorum yapma olasılığı tanıdığını” da ifade eden Hammarberg, “Haber yazan birinin görüşlerinin PKK’nin iki yıl önce söylediklerine yakın olması bu kişinin PKK’yi desteklediği anlamına gelmez. Mantıklı bir uygulaması olmalı. Çoğu durumda savcılar çok ileri gitti ve masum insanlar içeri tıkıldı” dedi. Yargının, buna savcılar da dahil, rolü ise bu ilkelere sadık kalmak ve siyasallaşmamaktır ” diye konuştu. Yargıç ve savcıların yasaların amaçları konusunda eğitilmesi gerektiğini de dile getiren Hammarberg, Dink davasının sonucundan “çok derin bir düşkırıklığı ve üzüntü duyduğunu” ifade etti. Hammarberg “Yargının işleyişi konusunda daha çok şey yapılması gerekiyor. Dink davası bir dönüm noktası olabilir ve insanlar burada sorunlar olduğunu düşünmeye başlayabilir” dedi. Dinlerin Dönüşü Başlığı gören okur haklı olarak “Dinler ne zaman gitmişlerdi ki” diye soracaktır. Dinler gerçekten de toplumların yaşamında hep var oldular. Fakat yine de sanki farklı bir süreçten geçiyoruz. ??? Batı toplumlarını ele alalım... Hıristiyanlığın dogmaya ve kilise egemenliğine dönüştüğü yüzyılların ardından, reform ve “yeniden doğuş” dönemlerinde bu egemenlik sanki kırılmış gibiydi. Söz konusu dinin bu toplumlardaki yeri bireysel sınırların gerisine çekilmiş, Hıristiyanlık artık toplumu yönlendiren bir erk değil, bir kişisel inanç olgusu olarak aslında ait olması gereken yere dönmüştü. Batı toplumları 1719. yüzyılları akıl ve bilgi çağları olarak yaşadılar. 20. yüzyıl için de, yaşanmış olan çok büyük trajedilere rağmen, bunu söyleyebiliriz. Günümüz Batı toplumlarında ise dinin yeni bir güç olarak fakat farklı bir kimlik ve kılıkla yeniden gündeme gelmiş olduğunu görüyoruz... ??? İlkçağların dinleri mitolojiler ve büyülerdi. Tek tanrılı dinlerle bir anlamda “hurafe”ye son verilmişti. Günümüz Batı toplumunda Hıristiyanlığın yeni bir canlanma yaşadığı ve yanı sıra ilk çağlara özgü “hurafe”nin de canlanıp yaygınlık kazanmakta olduğu gözlemleniyor... Büyü, fal, tarikatlar Amerika’da ve Batı toplumlarında bugüne kadar görülmemiş ölçüde etki alanlarını genişletiyor. Bu anlamda bu toplumlarda din, ortaçağların da öncesindeki dinsellik öğeleriyle birleşerek bir kimlik değişimi yaşıyor... Yeniden, fakat bu kez feodalizmin değil çökmekte olan bir kapitalizmin ideolojik aygıtı oluyor... ??? İslam dini Türkiye deneyimi dışında reform yaşamadı. Günümüz İslam ülkelerindeki köktendincilik, zaten hep yerinde saymış olan İslam ortaçağının bir kez daha şahlanmasıdır. Kendi ülkemizde bu alanda yaşanmakta olanlar ise reformların geri alınma süreçleridir. Türkiye hızla İslam ortaçağına sürükleniyor. Çökmekte olan kapitalizm bu süreci kışkırtıyor ve körüklüyor... ??? 19. yüzyılda F. Nietzsche “Tanrı öldü” demişti... Günümüz dünyasında “hümanizm”in can çekişmesini izliyoruz. Feodal düzene karşı savaşımında düşünce özgürlüğüne, hümanizme gereksinimi olan burjuvazi, artık bu gereksinimleri duymuyor. Günümüzde toplumları yönetemez duruma gelmiş egemen kapitalist sisteme gerekli olan insan tipi, başkaldıran özgür insan değil, boyun eğen köle ruhlu insandır. “Reel sosyalizm”in uğradığı (geçici de olsa) yenilgi, bunun sonucunda yaşanmakta olan karamsarlık ve gelecek belirsizliği, egemen sistemin işini kolaylaştırıyor. Dinler tam bu noktada yeni bir işlevsellikle devreye giriyor... Batı toplumlarında yeniden canlanan Hıristiyanlık, gerektiğinde (Irak trajedisinde gözlemlendiği gibi) çürüyen, kudurmuşçasına saldıran kapitalist sistemin bire bir uşaklığını yapıyor. Ortadoğu toplumlarında İslam, halkların demokrasi taleplerini, özlemlerini, kökten dincilik uçurumunda boğup yok ediyor. Kendi ülkemizde ise, yüzlerce yıl İslam dininin etkisi altında yaşadıktan sonra büyük (ve hiçbir İslam ülkesinde benzeri yaşanmamış) aydınlanmacı, antiemperyalist bir atılımın devrimci sonuçları gözler önünde yok ediliyor... ??? Bu konuda, daha başka ülkelere, örneğin Uzakdoğu’ya, Güney Amerika’ya vb. ilişkin bir gözlem ve bilgi sahibi değilim. Fakat Batı’da hurafeyle buluşan Hıristiyanlık, Ortadoğu’da ve başka İslam ülkelerinde köktendincilik, günümüz Türkiyesi’nde ise adının önündeki sıfat ne olursa olsun ülkenin tek egemeni olma yönünde ilerleyen İslamcıtarikatçı oluşum, hep birlikte ve her zamankinden daha çok, hümanizme ve her türlü toplumsal bilinçlenmeye karşı, çürüyen, çökmekte olan kapitalizmin hizmetinde, görevini sadakatle yerine getiriyor. ‘Başarısızlık...’ Türkiye’nin Kürt meselesinde geldiği noktayı “Başarısızlık” olarak yorumlayan Hammarberg “Kanım askeri yolların işe yaramadığı ve bu sorun için siyasi bir çözüm olması gerektiği” diye konuştu. Görevinden mart sonunda ayrılacak olan Hammarberg yerine gelecek kişiye de “Türkiye’yi ciddiye al. Çok ilginç ve önemli bir ülke. Odak noktası ifade özgürlüğü ve yargının işleyişi olmalı” önerilerinde bulundu. leştiğini ve bütünüyle temizlenmeden sorunların süreceğini” ifade etti. Hammarberg, “Siyaset ve yargı sistemi arasında bir duvar olmalı. Yasalara sadık bir uygulama olmalı ve yasaların kendisi de uluslararası insan hakları standartlarına uymalı. Siyasetçinin rolü standartlara uygun çalışan bir sistem tasarlamaktır. CHP Kılıçdaroğlu,Dink Dink cinayeti cinayeti davasına davasına ilişkin ilişkin verilen verilen kararı CHP Lideri lideri Kılıçdaroğlu, kararı eleştirdi eleştirdi Türkiye’de adalet yok BOLU/GEBZE (Cumhuriyet) CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, Agos Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Hrant Dink cinayeti davasına ilişkin kararı eleştirerek “Türkiye’de adalet yok. ‘Hukukun üstünlüğü’ diye bir kavram sadece kitaplarda yazılı. Yargının kendi içindeki tartışmalar bile olayın vahametini gösteriyor. Tarafsızlığını ve bağımsızlığını kaybetmiş bir yargı adalet dağıtamaz” dedi. Kılıçdaroğlu, dün Bolu ve Gebze ziyaretleri sırasında gündeme ilişkin değerlendirmeler yaptı. Gebze’ye giderken Bolu’da duran Kılıçdaroğlu, Bolu’nun Karacaağaç Mahallesi’nde, İsmail Uludağ’ın evinde kahvaltı yaptı. Daha sonra Gebze’ye giden Kılıçdaroğlu, Gebze’deki Marmara Nakliyeciler Terminali’nde kamyoncuların sorunlarını dinledi. Kılıçdaroğlu, Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’ün görev süresinin 7 yıla çıkarılmasına ilişkin gazetecilerin sorularına “Salı günü grup toplantısında değerlendireceğiz” yanıtını verdi. Kılıçdaroğlu, Şırnak’ın UluDink cinayetine ilişkin soru dere ilçesinde 34 yurttaşın üzerine de Kılıçdaroğlu şunyaşamını yitirmesine neden ları söyledi: “Türkiye’de adaolan bombardımana ilişkin let yok. ‘Hukukun üstünlüğü’ soru üzerine şunları söyledi: diye bir kavram sadece kitap“İstihbaratın kimden gellarda yazılı. Yargının kendi diği belli aslında. Çünkü içindeki tartışmalar bile olayın bu istihbarat yazılı olarak vahametini gösteriyor. O nedenGenelkurmay’a gitmiştir. le yargının bağımsız ve tarafsız olGenelkurmay bunun gereması çok önemli. Tarafsızlığını ve ğini yerine getirmiştir ve bağımsızlığını kaybetmiş bir yargı hükümet Genelkurmay’ın adalet dağıtamaz. Savcıların olaya görevini tam yaptığını müdahil olması lazım. ‘Örgüt var’ desöylüyor. İstihbaratın niliyor. Bir başka kesim ‘yok’ diyor. Pakimden geldiği açıklanırrasız eğitim isteyen üniversite öğrencisa, 34 yurttaşımızın kimlerini örgütlü diye alıyorsunuz, aylarca ler tarafından öldürüldühapiste tutuyorsunuz. Cinayet işleniyor, ğü de açığa çıkmış olur.” Trabzon’dan Ankara’ya kadar uzanan Kılıçdaroğlu, “Aziz Kocabir süreç var. O sürecin içinde pek çok kaoğlu için 400 yıl ceza istenmu görevlisi var ama ortada örgütü bulamesi konusunda ne diyemıyorsunuz. Böyle adalet olur mu?Toplumun ceksiniz?” şeklindeki sorutüm kesimlerinden tepki var. Özellikle böyya da “400 yıl az. Bence le bir cinayetin örgütsüz işlendiğine dair ve1000 yıl olsa daha iyi olurrilen karar, gerçekten doğru bir karar dedu. Adalet böylece tecelli ğil. Bu konuda yüzlerce yazı yazıldı, kitapederdi” diye cevaplandırdı. lar yazıldı. Örgütün varlığı ortaya konuldu.” Economist: AKP için test LONDRA (ANKA) Economist dergisi, “Türkiye’de Adalet, Bazıları İçin Yok” başlıklı haber analizinde, “Hiçbir zaman gerçek adalet beklemediler ama ailesi ve avukatları yine şoke oldular” ifadeleri kullanıldı. Dergide “Dink cinayeti davası, iktidardaki Adalet ve Kalkınma Partisi’nin hukuk üstünlüğüne bağlılığı için bir test gibi görünüyordu” yorumu yapıldı. Mahkeme kararının protesto edildiğine dikkat çekilen haber analizde mahkamenin 19 sanığın tümünü “silahlı bir terörist örgüt”e üye olmaktan beraat ettirdiğine dikkat çekildi. Dink ailesinin avukatı Fethiye Çetin’in, “baştan sonuna kadar bir komedi idi ancak en büyük şakayı sonuna bıraktılar” sözlerine yer verilen haber analizde “Cinayet davası, iktidardaki AKP’nin hukuk üstünlüğüne bağlılığı için bir test gibi görünüyordu. Türkiye’nin 60 bin Ermeni için Dink’e adalet, geçmişin yaralarını dindirebilirdi. Ermeni bir işadamı: ‘Bu karar, Ermenilerin meşru hedef oldukları yönünde net bir mesaj gönderiyor. Türk Başbakanı, sonucunun kamu vicdanını rahatsız ettiğini işaret etti ve temyiz sürecinin henüz bitmediğini’ söyledi” denildi. Değerlendirmede Avrupa Konseyi İnsan Hakları Komiseri’nin, uzun tutukluluklar dahil yargı sistemine yönelttiği eleştirilere yer verildi. “Genelkurmay eski Başkanı İlker Başbuğ, kısa bir süre önce yargılanmadan tutuklanan başka generallere katıldı” bilgisini aktaran dergi, yargı reformunun olumlu bir adım olduğunu belirterek “Ancak, halen parmaklıkların arkasındaki çok sayıda gazeteci, yüzlerce öğrenci ve binlerce Kürt politikacı ve protestocular için çok geç” denildi. İSTİHBARATI KİM VERDİ AÇIKLANSIN İki taraftan da aynı istek İstanbul Haber Servisi Hrant Dink’in öldürülmesine ilişkin dava kapsamında verdiği karara, tutuklu sanık Yasin Hayal ile tutuksuz sanıklar Ersin Yolcu ve Ahmet İskender’in avukatlarınca, kararın temyiz edileceğini belirten “müddeti muhafaza” dilekçesi sunuldu. Dink ailesinin avukatı Fethiye Çetin’in de İstanbul 14. Ağır Ceza Mahkemesi’ne “müddeti muhafaza” dilekçesi verdiği öğrenildi. Çetin, “Gerekçeli kararın tarafımıza tebliğine kadar temyiz süresinin işletilmemesini talep ediyoruz” dedi. Beşiktaş’taki İstanbul Adliyesi’ne gelen, karar sonrası tahliye edilen sanık Erhan Tuncel’in avukatı Erdoğan Soruklu’nun da, 23 Ocak Pazartesi günü mahkemeye “müddeti muhafaza” talepli dilekçeyle başvuracağı öğrenildi. Ergin: Karanlıklar aydınlanacak MALATYA (Cumhuriyet) Adalet Bakanı Sadullah Ergin, Agos Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Hrant Dink cinayeti davasında mahkeme kararının temyiz sürecinde olduğunu belirterek, “Bu sürecin soğukkanlılıkla takibi ve süreç sonunda ortaya çıkan tabloyu hep beraber izlememiz gerekiyor” dedi. Malatya’da temaslarda bulunan Ergin, Malatya Valiliği’ni ziyareti sırasında gazetecilerin sorularını yanıtladı. Mahkemenin kısa kararını verdiğini, henüz gerekçeli kararın çıkmadığını vurgulayan Ergin, karanlıklar aydınlığa çıkıncaya kadar kendilerine rahat olmadığını ileri sürdü. Kitaplara dokunmak suç ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) Helikopter ve Özel Harekât polisleri destekli operasyonda tutuklanan ve 13 aydır tutuklu bulunan Yürüyüş dergisi çalışanlarının yargılanmasına başlandı. Ankara 11. Ağır Ceza Mahkemesi’ndeki duruşmayı Çağdaş Gazeteciler Derneği Genel Başkanı Ahmet Abakay da izledi. Ozan Yayıncılık Sahibi Nejla Can savunmasında “Kenan Evren ve Tahsin Şahinkaya ile, bize işkence yapan insanlarla aynı suçtan yargılanıyorum. Bu çok kötü bir durum” dedi. Cihan Gün iddianamede, Kuzgunlar ve Leşler adlı kitapta parmak izinin çıkmasının suç olarak gösterildiğini dile getirerek “Engin Çeber’e, gözaltında yan odada işkence yapılırken ben de diğer odada dövülüyordum. Dergi dağıtmak suç değildir” dedi. Halit Güdenoğlu da “Ozan Yayıncılık’ta bulunan kitaplarda parmak izimin çıktığı söyleniyor. Suç mu bu?” diye sordu. Mahkeme, Gülsüm Yıldız, Nejla Can ve Mehmet Ali Uğurlu’nun tahliyesine karar vererek duruşmayı 10 Nisan’a erteledi. Erhan Tuncel, Ergenekon sanığı Veli Küçük’le Albay Ali Öz’ün ilişkisine dikkat çekti Akyürek ve Yılmazer mağdurmuş İstanbul Haber Servisi Emniyet’in istihbarat elemanı olan ve Hrant Dink cinayetinden beraat eden Erhan Tuncel, Dink cinayetinde ihmali bulunan bazı emniyet yetkililerini aklarken tüm sorumluluğu jandarmaya yükleme çabası dikkat çekti. Cinayetin arkasında Ergenekon’un bulunduğunu belirten Tuncel, cinayetinin en karanlık noktasının Trabzon Jandarma ayağı olduğunu, Veli Küçük ile Albay Ali Öz arasındaki ilişkinin göz ardı edilmemesi gerektiğini kaydetti. Tuncel mektubunda Emniyet İstihbarat Daire Başkanı Ramazan Akyürek’i ve dönemin İstanbul Emniyet Müdürlüğü İstihbarattan Sorumlu Emniyet Müdür Yardımcısı Ali Fuat Yılmazer’i savunurken dönemin Trabzon Emniyet Müdürü Reşat Altay’ı suçlaması da soru işaretleri yarattı. Tuncel, karar duruşması öncesinde Zaman gazetesinin sorularını yanıtladığı mektubunda Ramazan Akyürek’in, Danıştay saldırısından sonra Ergenekon’un üzerine gittiği için hedefe konulduğunu, Reşat Altay’ın ise cinayete ilişkin delilleri yok ettiğini savundu. Tuncel Akyürek ve Yılmazer’in bu cinayetin mağdurları olduğununu ileri sürdü. Dink’in ölümünde ihmalleri bulunduğu öne sürülen emniyet müdürleri Akyürek, Altay, Tuncel’in irtibatlı olduğu Engin Dinç, Faruk Sarı, Yahya Öztürk, Emniyet amiri Ercan Demir, Komiser yardımcısı Özkan Mumcu, polisler Muhittin Zenit, Mehmet Ayhan ve Onur Kaya yargı önüne çıkarılmadı. Odatv davasından tutuklu gazeteci Nedim Şener, kitabında Yılmazer’in Dink suikastında ihmali olduğunu yazmıştı. Eski Emniyet Müdürü Hanefi Avcı’nın “Haliç’te yaşayan Simonlar; Dün Devlet Bugün Cemaat” kitabında ise cemaatin Emniyet’teki temsilcisinin Yılmazer olduğu belirtiliyordu. C MY B C MY B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle