22 Kasım 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 21 OCAK 2012 CUMARTESİ kultur@cumhuriyet.com.tr 16 KÜLTÜR Suna ve İnan Kıraç Vakfı Pera Müzesi’nde açılan resim ve fotoğraf sergileri 1 Nisan’a kadar izlenebilecek Tarihten günümüze yolculuk Etta James hayatını kaybetti ? Kültür Servisi ABD’li soul, blues ve R&B müzisyeni Etta James dün 74 yaşında yaşamını yitirdi. Seslendirdiği “At Last”, “Stormy Weather”, “Tell Mama” ve “I’d Rather Go Blind” gibi şarkılarıyla tanınan James, bir süre önce lösemi hastalığına yakalanmıştı. 1950’li ve 1960’lı yıllarda popüler olan James, kariyeri boyunca altı Grammy ve on yedi Blues Müzik Ödülü kazanmıştı. Müzik kariyeri boyunca farklı türlerde şarkılar seslendiren sanatçı, Rolling Stone dergisi tarafından “Tüm Zamanların En Önemli 100 Şarkıcısı” ve “100 Önemli Sanatçı” listelerinde yer aldı. 1950’lerde müzik hayatına başlayan ve gerçek adı Jamesetta Hawkins olan James, 25 Ocak 1938 yılında doğmuştu. ? “Sultanlar, Tüccarlar, Ressamlar” sergisindeki resimler TürkHollanda ilişkilerinin 400 yılını yansıtıyor. “Boğaziçi’nin Anadolu Yakası Fotoğrafları” ise İstanbul’u 19. yüzyıldan 20. yüzyıla gözler önüne seriyor. MELTEM YILMAZ Lefter’in Anımsattıkları Neredeyse her Türk erkeği gibi ben de futbol tutkunuyum. Baba Hakkı’ların dönemine yetişemedim. Gazhane’nin dumanları arasında Dolmabahçe’de maç seyretmeye başladığımda sahada Gündüz Kılıç’lar, Süleyman Seba’lar, Şükrü Gülesin’ler, Küçük Fikret’ler vardı. Maç sonuçlarını, teknik direktörlerin, antrenörlerin taktikleri değil, futbolcuların hırsı belirlerdi. O günlerden bu yana, Galatasaray’ı tutmama rağmen, bende krallık tahtına hep Lefter oturdu. Geçen haftaki ölümü beni geçmişe götürdü yine. İzninizle bu hafta futboldan söz edeceğim. ??? Kaleciler arasında en çok Turgay’ı severdim ben. Hani, “Şiir gibi futbol oynuyor” derler ya... Turgay, şiirle düzyazının karışımıydı. Şiirin inceliği, düzyazının sağlamlığı vardı onda. Topu köşeden çıkarıp umutsuzluğu umuda çevirirken şiirdi. Kalesinde bir başka kale gibi güvenle dururken ise düzyazı. Bek denilince, önce iki ad geliyor aklıma, ikisi de sol bek: Doktor Vedii ile Mehmetçik Basri. Vedii, Beşiktaş’ın en yararlı oyuncularından biriydi. Gösterişsizdi. Yalın bir futbolu vardı. Edebiyatta onun futbolunun karşılığı, olsa olsa “araştırmainceleme” olurdu. Okur çoğunluğunun ilgisini çekmeyen, insanın başucunda bulundurduğu değil de kitaplığında sakladığı bir kaynak. Eksikliğini ancak yokluğunda fark ettiğiniz bir kitap. Fenerbahçeli Basri ise her maçını, son maçını oynuyormuş gibi oynardı. Coşkulu bir destandı. Yürekliliğin, çılgınlığın ve fiyakanın simgesiydi. Sağ haflar arasında Fenerbahçeli Selahattin’i severdim en çok. Santrhaf denince Ali İhsan Karayiğit. Sol haf ise Çengel Hüseyin’di. Forvette, birbirlerinden kolay ayıramayacağım oyuncular vardı. Sözgelimi, sağaçıkta... Galatasaraylı İsfendiyar, Beşiktaşlı Süleyman Seba, İstanbulsporlu Kasapoğlu... Ama Fenerbahçeli Küçük Fikret bir başkaydı. Fikret Kırcan, futbolunu da kendisi gibi yakışıklı kılmıştı. Zarifti. Karşısındaki beki çalımla yere indirip çizgiye doğru ilerlerken neredeyse dönüp ondan özür dileyecek incelikteydi. En sevdiğim futbolcuları sıralarken beni en çok zorlayan “mevki” sağiç olmuştur hep. Fenerbahçeli Erol ile Can, Galatasaraylı Suat, İstanbulsporlu Aydemir... Ama benim sağiçim Recep’ti. Recep Adanır. Topu götürürken, pasını verirken, başını hafifçe kaldırıp şutunu atarken bambaşkaydı. Santrforum elbette Metin Oktay. Türk futbolunun en usta golcüsü. Şimdi bir oyuncu cezaalanına topla girip de kaleciyle karşı karşıya kalınca bile ne olacağını kestiremiyoruz. Metin ise cezaalanı dolaylarında topu ayağına alıp kaleye doğru bir baktı mı, “Goool!” diye bağırmaya başlardık. Lefter, bence sadece soliçlerin değil, yurdumuza gelmiş geçmiş futbolcuların en büyüğüydü. Gerçekten “Ordinaryüs Profesör”dü. Dersini uyutarak değil, sihirbazlık gösterileri yaparak, tadını çıkara çıkara verirdi. Solaçıklar arasında Şükrü’nün yeri ayrıydı. Şükrü Gülesin, hem futbol oynar, hem “show” yapardı. Bayram yeri gibiydi. Topu ayağına aldığı anda şenlik başlardı. Bir yandan topla, sahayla, sahanın çizgileriyle, karşısındaki futbolcuyla, kendi takım arkadaşlarıyla, hakemlerle didişir, bir yandan da ortasını yapar, golünü atardı. Ama hep keyif alarak, keyif saçarak yapardı bunu. ??? Çocukluğumun, ilkgençliğimin futbolcuları bunlardı. Saydıklarımın dışında daha niceleri var... İstanbulspor’un kalecisi Sabih ile soliçi İhsan, Vefalı Tahtabacak İsmet, Beykozlu Ekerbiçer, Beşiktaşlı Nazmi, Galatasaray’ın Baba Gündüz’ü, Reha’sı, Kadri’si... Kimler, kimler yok ki. Böylesine renkli oyuncuları seyretmiş olduğum için kendimi şanslı sayıyorum. Cannes’ın jüri başkanı Nanni Moretti ? PARİS (AA) 65. Cannes Film Festivali’nin bu yılki jüri başkanı İtalyan yönetmen ve oyuncu Nanni Moretti olacak. 2001’in Altın Palmiye ödüllü “Oğul Odası” filminin aktörü ve yönetmeni Moretti’yi jüri başkanı olarak seçen festival yönetimi Moretti’nin filmlerini “Son 30 yılda sinemadaki tüm en iyilerin vücut bulduğu filmler” olarak nitelendirdi. Suna ve İnan Kıraç Vakfı Pera Müzesi, TürkHollanda ilişkilerinin 400. yılı kapsamında iki ülkenin kültürel, diplomatik ve ticari ilişkilerini anlatan “Sultanlar, Tüccarlar, Ressamlar” sergisi ile 19. ve 20. yüzyıllarda İstanbul’da etkinlik gösteren fotoğraf ustalarının karelerinden oluşan “Konstantiniyye’den İstanbul’a Boğaziçi Anadolu Yakası Fotoğrafları” sergisini aynı anda ziyarete açtı. Türkiye ve Hollanda’nın 17. ve 18. yüzyıllardaki kültürel, diplomatik ve ticari ilişkilerini anlatan, Amsterdam Müzesi işbirliğiyle ve Rijksmuseum ile Hollanda Milli Arşivi katkılarıyla hazırlanan “ Sultanlar, r en Paul Tüccarlar, Ressamrck’un “Piete 16981700. to S am ah br A lar: TürkHollanda nde” tablosu. eyni, IJ Nehri m Müzesi. İlişkilerinin Başlan Fırkatüzerine yağlıboya. Amsterda l gıcı” sergisinde, yağlı Tuva boya ve suluboya reyer aldığı sergi, iki ülkenin diplosimler, gravür ve kitaplardan olu matik ve ticari ilişkilerini yansıtırşan 81 eser Pera Müzesi’nde bir ara ken izleyenleri de Lale Devri’ne göya getiriliyor. Jean Baptiste Van türüyor. Vanmour okulundan yetimour, Gaspar Peeter Verbrug şen sanatçıların yapıtları ise ayrı bir gen, Pieter de Hooch Gerrit ilgi göreceğe benziyor. Berckheyde’nin de aralarında bu“Konstantiniyye’den İstanlunduğu ressamların yapıtlarının bul’a XIX. Yüzyıl Ortalarından Ali Enis Oza’nın objektifinden Göksu Deresi. 19271930. XX. Yüzyıla Boğaziçi’nin Anadolu Yakası Fotoğrafları” sergisi ise Suna ve İnan Kıraç Fotoğraf Koleksiyonu ile bazı özel koleksiyonlardan derlenerek bir devrin İstanbulu’nu eşsiz kıyıları, çarpıcı yapıları, gündelik hayatı ve ilginç kişilikleriyle gözler önüne seriyor. Bu sergide Caranza, Robertson, Pascal Sebah, Kargopoulo, Abdullah Biraderler gibi fotoğrafın usta adlarının eserleri yer alıyor. Dün Pera Müzesi’nde düzenlenen basın toplantısına, Suna ve İnan Kıraç Vakfı Kültür ve Sanat İşletmesi Genel Müdürü Özalp Birol, Hollanda Kraliyeti Kültürel İşbirliği Büyükelçisi Margriet Leemhuis, Hollanda Kraliyeti Başkonsolosu Onno Kervers ile Amsterdam Müzesi Direktörü Paul Spies de katıldı. Özalp Birol, her iki serginin bir likte ziyarete açılmasının, izleyicileri 17. yüzyıl Osmanlısı’ndan 20. yüzyıl Türkiyesi’ne doğru bir yolculuğa çıkaracağını belirterek “‘Konstantiniyye’den İstanbul’a XIX. Yüzyıl Ortalarından XX. Yüzyıla Boğaziçi’nin Anadolu Yakası Fotoğrafları’ sergisindeki eserler, bu sergide ilk defa teşhire açılıyor. Öte yandan, ‘Sultanlar, Tüccarlar, Ressamlar: Türk Hollanda İlişkilerinin Başlangıcı’ sergisi ise bu eserlerin 400 yıldan bu yana ilk kez İstanbul’da bir bütün halinde sergilenmesine olanak tanıyor” dedi. Küratörlüğünü mimar Dr. M. Sinan Genim’in yaptığı ve 209 fotoğrafın yer aldığı serginin Rumeli Yakası fotoğrafları da 2006’da Pera Müzesi’nde sergilenmişti. Her iki sergi de 1 Nisan 2012 tarihine kadar görülebilecek. Türk dili okutmanı olarak görev yapan Aykın’ın Zor Zamanlar” adlı bir romanının yanı sıra, “Uzaklara Yolculuk”, “Gecenin Bekçileri” adlı öykü kitapları bulunuyor. Fransa’da Sessizce kozasını ördü Kültür Servisi 18 Ocak’ta Fransa’da yaşamını yitiren romancı, öykücü ve eleştirmen Cemalettin Aykın bugün Fransa’da toprağa verilecek. 1928’de Tokat’ta doğan Aykın, öykü ve eleştirilerini Varlık, Pazar Postası, Dönem, Dost, Türk Dili, Güzel Yazılar, Adam Öykü dergilerinde yayımladı. Bir süre Ankara’da kütüphane memurluğu yaptıktan sonra 1969’da Fransa’ya gitti. Aykın, AixenProvence’taki Université de Provence Lettres et Sciences Humaines’de Türk dili okutmanı olarak görev yaptı. Görevinin yanı sıra, “Çağdaş Türk Şiirine Fransız Etkilerinin Toplumsal ve Kültürel Görünümleri” başlıklı doktora tezini tamamladı. Emekli olduktan sonra çalışmalarını Marsilya’da sürdürdü. Öykücü ve romancı Mehmet Güler bir yazısında Cemalettin Aykın’dan şöyle söz ediyor: “Edebiyat dünyasında sessizce kozasını ören Cemalettin Aykın, yurtdışına savrulan yazarlarımızdan biri. Türk edebiyatının dikkatli okuru, onu yazdığı öykülerden, inceleme ve eleştirilerinden tanır... Aykın’ın ‘Zor Zamanlar’ını, ‘tarihle yüzleşen’ son dönem romanlarının en kapsamlısı, en iyi yazılmışlarından biri saymak gerekir. ” Aykın’ın “Zor Zamanlar” adlı bir romanının yanı sıra, “Uzaklara Yolculuk”, “Gecenin Bekçileri” adlı öykü kitapları, Fransızca yayımlanmış araştırma ve incelemeleri bulunuyor. YAZAR CEMALETTİN AYKIN BUGÜN FRANSA’DA TOPRAĞA VERİLİYOR C MY B C MY B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle