19 Mayıs 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 21 OCAK 2012 CUMARTESİ 4 HABERLER Deniz Feneri soruşturmasını yürüten Savcı Nadi Türkaslan’ın 3 yılda başına gelmedik kalmadı Yargıda Islahat Fermanı... Osmanlı, 1839’da, İngilizlerin etkisiyle, 1838 İngilizTürk Ticaret Anlaşması’nın üstyapısını oluşturmak üzere, Tanzimat Fermanı’nı ilan etmişti. İngiliz telkini ile yapılmış olması, bu fermanın içindeki hukuki güvencelerin değerini ortadan kaldırmaz, onun önemli anayasal belgelerden biri olmasını engellemez. Ne var ki, Tanzimat Fermanı’nda sayılan hukuki güvenceler lafta kalmıştı. Avrupa, bu durumdan sürekli şikâyetçi olurken, bunu aynı zamanda Osmanlı’nın içişlerine karışma bahanesi olarak kullanıyordu. Kırım Savaşı’nın ertesinde toplanan Paris Konferansı sırasında, aynı şikâyetlerin gündeme geleceğini gören Ali Paşa, Padişah II. Abdülmecit’e, Gülhane Hattı Hümayunu’nda sayılan hususları bir kez daha yineleyen Islahat Fermanı’nı imzalattı ve konferans sırasında açıkladı. Islahat Fermanı özetle, Gülhane Hattı Hümayunu’nda sayılan hususların teyididir. Ayrıca hükümdar bunlara uyacağını yemin billah ile tekeffül etmektedir bir kez daha. ??? Çok kişinin heyecanla, yargıda reform paketi olarak beklediği, Adalet Bakanı Ergin’in açıkladığı “yargının hızlandırılması” düzenlemesinde de, tıpkı Islahat Fermanı’nda olduğu gibi yeni bir şey yok. Ezcümle söylenen şu: Bundan önce yasalarda öngörülmüş olan hususlara vallahi billahi uyacağız. Bütün mahkeme kararlarının gerekçeleriyle yazılması gibi bir hususu başka nasıl yorumlayabilirsiniz ki?.. Zaten kararların gerekçeleriyle yazılması anayasa ve yasa hükmü değil mi? Ama buna şimdiye dek Yargıtay bile uymamıştır, o ayrı bir mesele. Çok şikâyet konusu olan tutuklama kurumu açısından da yeni bir şey yok. Tutuklama için somut olgularla gerekçelendirme şartının aranacağının söylenmesinin gerçekteki anlamı şudur: Biz bundan önce yasadaki hükümleri uygulamıyorduk, ama artık uygulayacağız. Çünkü unutmayalım ki, CMK 101’de tutuklamanın somut olgularla gerekçelendirilmesi zorunluğu zaten vardı. Ama uygulanmıyordu. Bu durumda söz konusu düzenlemeye reform demek insafla bağdaşmaz. ??? Yargıda reformun ilk adımı, yargı bağımsızlığını sağlamaktır. Yargının etkinliği ve tarafsızlığının önkoşuludur yargı bağımsızlığı. AKP iktidarının ise 12 Eylül 2010 referandumu ile biçtiği ve Kenan Evren Anayasası düzenlemesinin de gerisine düşürdüğü yargı bağımsızlığı adımını atmasını beklemek düpedüz saflıktır. HSYK’nin yargı bağımsızlığını gerçekten sağlayacak bir yapıya kavuşturulması şart. Ayrıca tutukluluk konusunda, bazı suçlarda tutukluluk nedenlerinin varsayılabileceğini öngören, “katalog suçlar” dediğimiz, daha getirilirken de çok eleştirilen uygulamaya son verilmesi ve tutuklamayı yargıç keyfiliğinden kurtaracak, aynı zamanda gelişmiş demokrasilerde olduğu gibi, makul sürelerle sınırlayacak, AİHS ve AİHM kriterlerine uygun düzenlemeler zorunludur. Avrupa İnsan Hakları Komiseri Thomas Hammarberg’in “Türkiye’de Adalet Yönetimi İnsan Haklarının Korunması” başlıklı raporu, bu konuda yapılması gerekenler hususunda çok değerli ipuçları vermektedir. Öte yandan Hrant Dink Davası’nda alınan karar da bir kez daha göstermiştir ki, özel yetkili ağır ceza mahkemeleri toplumun adalet duygusunu rencide ettiği gibi örgütlü suçların kovuşturulmasında da savunucularının beklediği yararları sağlayamamıştır. Tıpkı yargı bağımsızlığının sağlanması gibi, özel yetkili ağır ceza mahkemelerinin kaldırılması da gerçek bir reformun önkoşullarıdır. Yoksa şu anda yapılan düzenlemenin 1856’da Osmanlı’nın Islahat Fermanı ile yaptığı gibi, “Vallahi söz verdiğimi uygulayacağım!” ( o da yapılmamıştır ya) demekten öte bir anlamı yoktur. Bir dokun, bin pişman ol AYKUT KÜÇÜKKAYA Deniz Feneri e.V. bağlantılı soruşturmanın Türkiye ayağının başındaki en önemli isim Cumhuriyet Savcısı Nadi Türkaslan’ın 3 yılda başına gelenler, “dokunan yanar” sloganıyla örtüşüyor. Türkaslan’ın Ekim 2008’den bu yana yaşadığı süreç; iktidardaki isimlerle yakınlığı kamuoyuna yansıyan Deniz Feneri sanıklarıyla ilgili soruşturmayı nasıl zorluklarla yürüttüğünü de ortaya koyuyor. 1 ADLİ YARDIM TALEBİNDE BYPASS EDİLDİ Almanya’nın adli yardım talebiyle ilgili başvurusu, soruşturmayı yürüten Türkaslan yerine başka savcılarca değerlendirildi. Almanya’nın zanlıları Türkiye’de sorgulama talebi şaşkınlık yaratan bir kararla reddedildi. Reddeden savcı ilk Savunmasında müdahaleyi yazmıştı Savcı Nadi Türkaslan’ın, HSYK’ye verdiği savunmasındaki, “Yürütülen bu soruşturmada, soruşturmanın bu aşamaya gelişine kadar, soruşturmalarda görülmeye alışık olunmayan pek çok zorluk ve müdahale ile karşılaşılmış, bu zorluklara rağmen hukuki kurallardan ayrılmayarak soruşturma sabırla, tamamen hukuka uygun bir biçimde bu aşamaya kadar getirilebilmiştir” ifadesi 3 yıllık bu süreci de özetliyor. sıdı. Bu iddia yalanlanmadı. 3 ALMANYA’YA GİTMESİ BÜROKRASİYE TAKILDI Almanya’nın adli yardım talebinin reddedildiği dönemde Türkaslan’ın Almanya’ya gitmek için yaptığı başvuru Adalet Bakanlığı’nda bekletiliyordu. Frankfurt’un talebi reddedilince Türkaslan’ın adli yardım talebini içeren başvurusu da Almanya’nın Ankara Büyükelçiliği’ne gönderildi. Ankara’daki bu bürokrasi sonucu Türkaslan belgeleri inceleyebilmek için 2009 yılında gitmek istediği bu ülkeye ancak 2011 yılının ilk ayında gidebildi. 4 HSYK SORUŞTURMA BAŞLATTI Almanya’da yaptığı iki haftalık incelemeden sonra altı ay sonra Türkiye’de düğmeye bastı. Almanya’nın asıl failler diye nitediği isimler tutuklanarak cezaevine konuldu. Bu isimlerin avukatlarının hakkında yaptığı şikâyet başvurusunun ardından jet hızıyla hakkında Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulu’nca (HSYK) soruşturma başlatıldı. 5 SORUŞTURMA ELİNDEN önce HSYK yedek üyesi oldu, daha sonra Ankara Cumhuriyet Başsavcı Vekilliği’ne atandı. Türkaslan’ın Deniz Feneri soruşturmasından el çektirilmesinden sonra yerine atanan iki savcı üst makam olarak bu isme bağlandı. 2 TELEFONLARI DİNLENDİ Türkaslan’ın telefonlarının dinlendiği iddiası yapılan haberlerle kamuoyuna yan ALINDI HSYK’nin soruşturması sürerken Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı’nın emriyle Deniz Feneri e.V. bağlantılı soruşturma görevinden alındı. 6 SORUŞTURMA, KOVUŞTURMAYA DÖNDÜ HSYK 2. Dairesi hakkında kovuşturma açılmasına izin verdi. 7 BASIN BÜROSUNDAN SÜRÜLDÜ 7 yıldır Ankara Basın Savcısı olarak görev yapan Türkaslan, 2012’de alınan son kararla Basın Savcılığı Soruşturma Bürosu’ndan da alındı. Türkaslan artık Fikri ve Sınai Haklar Soruşturma Bürosu’nda görev yapacak. Bundan sonra “yeni bitki çeşitlerine ait ıslahatçı haklarının korunması, entegre devre topoğrafyalarının ve coğrafi işaretlerin korunmasına aykırı faaliyetleri” soruşturacak. CHP ve MHP yöneticileri Cumhurbaşkanlığı Seçim Yasası’nın anayasaya aykırı olduğu düşüncesinde Muhalefet Köşk’ten veto bekliyor ? CHP ve MHP grup başkanvekilleri, Cumhurbaşkanlığı Seçim Yasası’nın anayasaya aykırı olduğunu belirterek, Gül’e kendisine ikinci kez aday olma yasağı da getiren düzenlemeyi veto etme çağrısı yaptı. ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) Muhalefet, kendisine 2. kez Köşk yolu kapanan Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’e, “Cumhurbaşkanlığı Seçim Yasası”nı veto etmesi çağrısında bulundu. CHP Grup Başkanvekili Akif Hamzaçebi, TBMM’de önceki gün kabul edilen Cumhurbaşkanlığı Seçim Yasası’nın açık bir şekilde anayasaya aykırı olduğunu belirterek Cumhurbaşkanı Gül’ün yasayı Meclis’e iade etmesi gerektiğini belirtti. Halk iradesinin 2007 yılındaki referandumda cumhurbaşkanının görev süresinin Gül’ün görev süresi dahil olmak üzere “5+5” olarak belirlendiğini belirten Hamzaçebi, “İradenin asıl sahibi olan halk iradesi 5+5 olarak ortaya koyduktan sonra iradenin dolaylı temsilcileri olan vekillerin halkın yerine geçip süreyi ‘7 yıl olarak’ belirledim demeleri mümkün değildir. Cumhurbaşkanı görev süresine ilişkin düzenlemelerde kazanılmış hak gibi kavramlar olmaz. Cumhurbaşkanı herhangi bir memuriyet değildir” görüşünü dile getirdi. Hamzaçebi, “Bizim bu aşamada Sayın Cumhurbaşkanı’ndan beklentimiz, yasanın anayasaya aykırı olması nedeniyle bir kez daha görüşülmek üzere TBMM’ye iade edilmesidir. Yasa açık bir şekilde anayasaya aykırıdır” dedi. Hamzaçebi, Cumhurbaşkanı’nın yasayı geri göndermemesi halinde CHP’nin tavrının ne olacağının sorulması üzerine, “CHP, Cumhurbaşkanlığı makamının tartışılıyor olmasını doğru bulmaz. Anayasa Mahkemesi seçeneği önümüzde durmakta. Umuyorum o aşamalara gelmeden bir şekilde sağduyu ortaya çıkar ve Türkiye bu yanlıştan döner. Aksi takdirde cumhurbaşkanlığı krizi kapımızda demektir” diye konuştu. MHP Grup Başkanvekili Oktay Vural da bu yasayla ilgili, Cumhurbaşkanı Gül’ü “dik durup, düzenlemeyi veto etmeye” çağırarak şunları söyledi: “Cumhurbaşkanlığı görevi hukuksuz işgal durumuna düşürülmüştür. Cumhurbaşkanı’nın yapması gereken yasayı veto etmektir. Zira Cumhurbaşkanı hiçbir güç karşısında boyun eğmemelidir. Tehditler, şantajlar ve pazarlıklar karşısında dik durmalıdır. Şike ve milletvekili maaşları konusunda Cumhurbaşkanı nasıl bir tavır takındıysa, bu yasada da aynı tavrı devam ettirmelidir.” ERDOĞAN CHP LİDERİNE YÜKLENDİ: Perry gibi ülkeye Fransız ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’nu Türkiye hakkındaki sert açıklamalarıyla gündeme gelen ABD başkan aday adayı Rick Perry’ye benzetti. Ankara Arena Spor Salonu’nda, Kuzey Ankara Girişi Kentsel Dönüşüm Projesi 1. Etap konutlarının hak sahipleri kura çekimi törenine katılan Erdoğan, şunları söyledi: Biri Meksika’dan, biri Ankara’dan Fransız: Kendi ülkesinin, bu milletin çıkarlarını gözetmeyen, yurtdışında kendi ülkesini şikâyet eden, ekonomiyi kötüleyen, karalayan bir ana muhalefet partisi genel başkanı olabilir mi? Maalesef Türkiye’de var... Allahaşkına, Türkiye ile ilgili cahilce açıklamalar yapan, ABD Cumhuriyetçi başkan aday adayı Rick Perry ile bizim ana muhalefet partisi genel başkanı arasında ne fark var? Birisi Teksas’tan Türkiye’ye Fransız, diğeri Ankara’dan Türkiye’ye Fransız. Dink davası: Ne Uludere’deki 34 vatandaşımızın ne de İstanbul’da, sokak ortasında hunharca katledilen Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı Hrant Dink’in davası, hiç kimsenin endişesi olmasın, geçmişte olduğu gibi Ankara’nın derin dehlizlerinde kaybolmaz, kaybolamaz. Türkiye artık eski Türkiye değil. Hiç kimsenin yaptığı yanına kâr kalmaz. 6 dilde söylenen Sarı Gelin’i bir kurşun susturamaz: Bir kere şunu herkes bilsin; 6 farklı dilde, aynı ezgiyle, aynı duyguyla söylenen Sarı Gelin türküsünü, Şişli’de sıkılan bir kurşun susturamaz. Hükümet olarak yürütme, olarak bugüne kadar bizim sorumluluğumuz neyse biz onu hakkıyla yerine getirmenin gayreti içinde olduk. Bundan sonra da aynı samimi gayreti göstereceğiz. Hiç kimse ama hiç kimse sanki hükümet yargılama yapıyormuş gibi faturayı hükümete kesme yanlışına düşmemelidir. Kaldı ki Dink davasında da dosya kapanmamış, süreç tamamlanmamıştır. Devam eden bir süreç var. Temyiz aşamasında umuyorum ki yargı şüpheleri giderecek, kamu vicdanını rahatlatacak adımları atacaktır. Cumhurbaşkanı Abdullah Gül Niğde Belediyesi’ni ziyaret etti. Gül, belediye çıkışında çocukların karnelerini imzaladı. (Fotoğraf: YAŞAR GÜL) Gül: CHP, Anayasa Mahkemesi’ne gidecektir NİĞDE (Cumhuriyet) Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, dün çeşitli temaslarda bulunmak üzere Aksaray’dan Niğde’ye gitti. Niğde’de, valilik ziyareti sırasında gazetecilerin sorularını yanıtlayan Gül, Cumhurbaşkanı Seçimi Kanunu Tasarısı’nın TBMM Genel Kurulu’nda önceki gece kabul edilmesi ve bu konuda anayasaya aykırılık tartışmalarının olduğunun hatırlatılması üzerine, “Konuyla ilgili ben söyleyeceklerimi söyledim daha önce, ekleyecek bir şeyim yok ama anayasaya aykırılığı iddia ediliyorsa tabii ki Anayasa Mahkemesi’ne herhalde ana muhalefet partisi iddia ediyorsa gidecektir” dedi. Gül, İstanbul Cumhuriyet Savcılığı tarafından Hrant Dink davası ile ilgili İstanbul, Ankara ve Trabzon’da soruşturma başlatıldığına ilişkin iddialarla ilgili soruya ise “Bunlar yargı süreci demek ki idari konuda da araştırılacak şeyler var ise muhakkak ki araştırılacaktır. İhmal var mı yok mu? Ayrıca yargı süreci bitmedi biliyorsunuz” diye cevap verdi. Dink davasına bakan mahkeme başkanının ve savcının açıklamalarıyla ilgili görüşleri de sorulan Abdullah Gül, yargı sürecinde polemiğe girmemek gerektiğini söyleyerek “Esas Yargıtay bütün bu olup bitenleri gözden geçirecektir, değerlendirecektir. Kamuoyunun tepkisi gayet açık bir şekilde ortada, demek ki hâlâ bazı şeyleri araştırmak, daha iyi bir şekilde gözden geçirmek gerekiyor” diye konuştu. C MY B C MY B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle