19 Mayıs 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
19 OCAK 2012 PERŞEMBE CUMHURİYET SAYFA HABERLER Fransız Senatosu Ermeni iddialarının reddedilmesini suç sayan ve Meclis’te kabul edilen yasa teklifinin senatonun gündeminde incelenmeye alınmamasını öngören değişiklik önergesini 9’a karşı 23 oyla kabul etti 9 Gündeme almayın önerisi Nicolas Sarkozy Dış Haberler Servisi Fransız Senatosu Kanunlar Komisyonu, 1915 olaylarıyla ilgili Ermeni iddialarının reddedilmesini suç sayan ve Meclis’te kabul edilen yasa teklifinin senatonun gündeminde incelenmeye alınmamasını öngören değişiklik önergesini kabul etti. Kanunlar komisyonunda yapılan oylamada, yasa teklifinin incelenmeye alınmamasını öngören önerge 9’a karşı 23 oyla kabul edildi. Önergenin kabul edilmesi, tasarının Senato Genel Kurulu’na gitmeyeceği anlamına gelmiyor. Kanunlar Komisyonu’nun kararına rağmen teklif 23 Ocak’ta senato genel kurulunun gündemine gelecek. Ancak genel kuruldaki nihai oylamadan önce yasa teklifiyle ilgili değişiklik önergesi oylamaya sunulacak. Değişiklik önergesinin genel kurulda kabul edilmesi halinde teklif görüşülmeden gündemden düşecek. Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu, Fransa Senatosu Kanunlar Komisyonu’nun kararını değerlendirirken, “Tabii bu önümüzdeki hafta tasarının gündeme alınıp alınmamasıyla ilgili net bir tabloyu ortaya koymaz ancak genel bir eğilimi ortaya koyar. Bu da Fransa yasalarına göre bile bu teşebbüsün ne kadar hukuk dışı olduğunu bir anlamda ortaya koymaktadır” dedi. Kanunlar Komisyonu’nun bağlayıcı nitelik taşımayan kararını olumlu karşıladıklarını belirten Davutoğlu, “Ümit ederiz ki Fransız Senatosu’nda aklıselim hâkim olur ve bu yasa gündeme dahi getirilmez. Avrupa değerlerine uygun bir şekilde gündemden düşürülür” diye konuştu. Fransa Senatosu’nda 4 Mayıs 2011’de de bir sosyalist senatör tarafından getirilen aynı yöndeki yasa teklifi, genel kurulda incelemeye alınmamasını öngören değişiklik önergesinin kabulüyle gündemden düşürülmüştü. Fransız parlamentosunun alt kanadı olan ulusal meclis, geçen ay, 1915 olaylarının “soykırım” olduğunun inkârını suç sayan tasarıyı kabul etmişti. 577 üyeli mecliste 50 milletvekilinin oyuyla kabul edilen tasarı, “soykırımın inkârı”nın bir yıl hapis ve 45 bin Avro para cezasıyla cezalandırılmasını öngörüyor. Yasanın kabulünün ardından Türkiye, Fransa’yla askeri ve siyasi ilişkilerini askıya almış, sürecin senatoda devam etmesi veya Cumhurbaşkanı Nicolas Sarkozy tarafından onaylanması durumunda başka önlemler alınacağı da ifade edilmişti. Yasa teklifinin mecliste kabulünün ardından istişareler için Ankara’ya çağrılan Türkiye’nin Paris Büyükelçisi Tahsin Burcuoğlu ise geçen haftalarda Fransa’ya dönmüştü. Yeni Tablet Çağı Kilden tabletlerden dijital tabletlere... İnsanoğlunun, yazıyı buluşundan bunca zaman sonra yeniden tabletlere dönmesi hoş bir şaka gibi... Nereye gitseniz insanların elinde bir tablet. Uçakta, lokantada, kahvede, bekleme salonlarında, toplantı masalarında, evde... Geçenlerde bir arkadaşıma ziyarete gittim. Bizim adam elinde bir tablet, elektronik postalarına bakıyor, eşi masaya geçmiş, önündeki tabletten sosyal paylaşım sitelerinde geziniyor, küçük oğlan bir köşeye yerleşmiş, tabletinde acayip sesler çıkartan bir oyun oynuyor. “Kız nerede” diye sordum, “yukarıda, televizyonda oyun oynuyor” diye cevap verdiler. “Birbirinizle de tablet üzerinden konuşsanız” diyecek oldum, “merak etme zaman zaman o da oluyor, kıza mesaj atalım da insin, seslensek duymayacak bu gürültüde dediler.” Bu iletişim biçimi aynı zamanda aynı yerde bulunmadan işlerinizi yapmayı ya da bir okula gitmeden eğitim almanızı, bir kütüphanede oturmadan istediğiniz kitabı okumayı bile sağlıyor. ??? Bigisayarların insanları yalnızlaştırdığı, sosyal hayatın son bulacağını yazıp çizenler çok olmuştu. Tıpkı televizyonun ilk günlerindeki gibi... Televizyon interaktif bir araç değil. Karşısına geçip pasif bir biçimde izlediğiniz programlardan, filmlerden oluşuyor. Ama bilgisayarın yeni biçimi öyle değil. İnsanlar kendi başına bir dünya kuruyor, bilgisayarını kendisine özel bir hale getiriyor. Tabletlerin içine konduğu çantaların renginden ekrandaki görüntüye, içine konulan programlardan kullanma tarzına kadar pek çok şeyi kişiselleştiriyor. Söylediğim örnekteki aile birbiriyle konuşacakları yerde kendi dünyalarına çekilmiş görünüyorlar, doğru. Ama aynı zamanda herkes o kendi dünyasında pek çok kişiyle sürekli canlı iletişim halinde. Hem de dünyanın farklı yerlerinden, tanıdıkları ya da belki hiç tanımadıkları insanlarla... Sosyal hayattan kopmuş görünmekle birlikte, hiç ulaşamayacağı bir sosyal ortam yaratıp kendisine eş bile bulabilecek kadar onlarla yakınlaşabiliyor. ??? Geçmişte oyunlar daha çok başkalarıyla doğrudan oynanırdı. Şimdi tek başınıza da oyun oynayabiliyorsunuz, ama isterseniz farklı yerlerdeki insanlarla canlı oyunlara da katılabiliyorsunuz. Ayrıca artık bu araçları elinde tutan herkesin, dünyanın öteki ucuna kadar ne yapıp ettiğini anlatma imkânı var. Üstelik görüntülü olarak. Ve daha ilginci, sayısız insanla aynı anda herhangi bir konuda tartışmak, konuşmak, görüşlerini iletmek gibi bir şansı da var. Sümer tabletlerini, saklandıkları yerlerde yüzlerce yıl sonra bulup çözmeye çalışmıştık. Günümüz tabletlerinde yazılan her şey kendiliğinden bir arşive kaydediliyor. O zaman için tabletlere devlet kayıtları, yazışmaları, ticari mektuplar dışında pek az şey yazılıyordu. Bunu da ancak zenginler yapabiliyordu. Şimdiyse küçük çocuklar bile incecik bir dijital ekran ellerinde, akıllarına gelen her şeyi tarihe not düşüyor. Yeni tablet çağı belki de yerleşikliğin getirdiği toplumsal düzenleri ve kurumları bile yeniden düşünmemizi gerektirecek. İnsan Hakları Kurumu Başkanvekili ‘hükümetin KHK yetkisi kalksın’ önerisini okuyamadı Bürokratı ‘korkutan’ talep ? TBMM Anayasa Uzlaşma Alt Komisyonu’nda, Başbakanlık İnsan Hakları Kurumu’nun önerilerinin sunumunda trajikomik bir durum yaşandı. Kurum Başkanvekili Mehmet Altuntaş, hazırladıkları metindeki öneriyi okumaması muhalefetin tepkisine neden oldu. AKP’li komisyon üyesi Şahin, “Buradaki sözlerinizden dolayı takibata alınacağını düşünüyorsanız, biz de onları takibe alırız” diyerek Altuntaş’ı rahatlatmaya çalıştı. AYŞE SAYIN Geceden sabaha... Denktaş’ın Cumhuriyet Parkı’ndaki mezarına önceki gece başlayan ziyaretler dün sabah saatlerinde devam etti. Önceki günkü cenaze törenine katılamayanlar, öğrenciler, sabah saatlerinden itibaren çelenklerle çevrili Denktaş’ın mezarını ziyaret ederek dualar okudu. Ziyaret gerçekleştirenlerin bazıları gözyaşlarına hâkim olamadı. Gelenlerin arasında eski mücahitlerin ve eski TMT üyeleri de vardı. ANKARA Başbakanlık İnsan Hakları Kurumu Başkanlığı’nın yeni anayasa konusundaki önerilerini TBMM Anayasa Uzlaşma Komisyonu’na sunan Kurum Başkanvekili Mehmet Altuntaş’ın, metinde yer alan “Hükümetin KHK yetkisi kaldırılsın” önerisini okumaması krize neden oldu. Muhalefet partili üyeler bu duruma tepki gösterirken önce bu tutuma şaşıran AKP’li komisyon üyesi Mehmet Ali Şahin, Altuntaş’ın çekindiğini anlayınca, “Buradaki sözlerinizden dolayı farklı mercilerde takibata alınacağını düşünüyorsanız, biz de onları takibe alırız. Rahatsız olmayın” diyerek rahatlatmaya çalıştı. TBMM Anayasa Uzlaşma Komisyonu içinde “Siyasi Partiler ve Anayasal Kurumlar”la ilgili alt komisyonun dünkü toplantısında “trajikomik” bir durum yaşandı. Başbakanlık İnsan Hakları Başkanlığı’nın yeni anayasa konusundaki görüşlerine başvuran alt komisyona, Kurum Başkanvekili Mehmet Altuntaş önce sunum yaptı. Kurumun yeni anayasa önerileri arasında “asgari ücretin vergi dışı bırakılması, hükümetin KHK yetkisinin kaldırılması, suç ve cezada yasallık ilkesinin sağlanması”nın da aralarında bulunduğu bir dizi öneri yer aldı. Görüşmelere geçilirken MHP’li komisyon üyesi Oktay Öztürk, Altuntaş ve beraberindekilere “Eğer bürokratsanız sizi dinlememize gerek yok. Başbakan amiriniz. Söylediklerinize o gözle bakacağız o zaman. Siz nesiniz?” diye sordu. Kurum Başkanvekili Altuntaş ve beraberindekiler “bürokratız” yanıtını vermekle yetindi. Kısa gerginlikten sonra elindeki yazılı metni okuyan Altuntaş, metindeki “KHK çıkarma yetkisi tamamen kaldırılmalı, olağanüstü hallerle sınırlı olmalı. En azından ekonomik ve sosyal haklar dahil insan hakları konuları KHK ile düzenlenmemeli” ifadelerini atladı. Altuntaş’ın bu bölümü atladığını fark eden AKP’li komisyon üyesi Şahin, “Neden bu bölümü okumadınız. Sizin görüşünüz değil mi?” diye sordu. Altuntaş’ın yanıt vermemesi üzerine Şahin, “Buradaki sözlerinizden dolayı farklı mercilerde takibata alınacağını düşünüyorsanız, biz de onları takibe alırız. Rahatsız olmayın. Hiçbir şekilde zorda kalmayacağınızı bilerek düşüncelerinizi ortaya koymanızı istiyoruz” diyerek rahatlatmaya çalıştı. Bu arada Başbakanlık İnsan Hakları Başkanlığı’nın TBMM sitesine konulan 2.5 sayfalık görüşü kaldırıldığı gözlendi. Görüş, geçtiğimiz hafta TBMM’nin yeni anayasa çalışmalarını yansıttığı internet sitesine konulmuş ve gazetelerde haber olmuştu. Anıtmezara ziyaretçi akını BAHADIR SELİM DİLEK LEFKOŞA Çoklu organ yetmezliği nedeniyle geçen cuma günü yaşamını yitiren KKTC’nin kurucu Cumhurbaşkanı Rauf Denktaş’ın mezarı, gece boyunca ziyaretçi akınına uğradı. Kıbrıs Türk’ü, liderlerini önceki gün son yolculuğuna uğurladıktan sonra da onu yalnız bırakmadı. TMT anıtının olduğu Cumhuriyet Par kı’na, Denktaş’ın mezarını ziyaret etmeye gelenler için dev projektörler yerleştirildi. Denktaş’ın oğlu Serdar Denktaş da sabah 9.00 sularında mezara geldi, eşi Aydın Denktaş ise rahatsızlandığı için evde kaldı. Oldukça üzgün olduğu gözlenen Serdar Denktaş, babasına dua etti ve bir süre mezarın başında kaldıktan sonra Cumhuriyet Parkı’ndan ayrıldı. Serdar Denktaş’ın yanı sıra kendisine hastalığı sırasında bakan bakıcısı da sabah saatlerinde zi yaret için Denktaş’ın mezarına geldi. Kıbrıs basını da dikkat çeken başlıklarla cenaze törenini duyurdu. Bakış gazetesi, “Kalbimize Gömdük”, Halkın Sesi “Yürekler Yandı”, Kıbrıslı “Işıklar Arasında Son Yürüyüş”, Kıbrıs “Rahat Uyu”, Yeni Düzen “Hoşça kal Denktaş”, Ortam “Son Veda” manşeti ile çıkarken, Türkiye ve Denktaş’a muhalefeti ile bilinen Afrika gazetesi ise “Anıtkabir’e gömün” başlığını kullandı. CUMHURBAŞKANI SEÇİM KANUNU TASARISI CUMHURBAŞKANLIĞI GENEL SEKRETERİ İSEN SOSYOLOJİ DERNEĞİ BAŞKANI PROF. GÖKÇE ‘Gül tasfiye ediliyor’ ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) AKP’nin, Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’ün 7 yıllığına ve bir kez seçildiğine, ikinci kez aday olamayacağına ilişkin düzenlemeye gittiği Cumhurbaşkanı Seçim Kanunu tasarısı, TBMM Genel Kurulu’nda muhalefetin “Diktatörlüğün kapıları açılıyor, Gül tasfiye ediliyor” eleştirileri eşliğinde görüşülmeye başlandı. Temel kanun olarak ele alınan tasarının tümü üzerinde MHP grubu adına söz alan Konya Milletvekili Faruk Bal, cumhurbaşkanının görev süresine ilişkin yapılan anayasa değişikliği ile yetkili ama sorumsuz bir cumhurbaşkanı yaratıldığını, “bunun da diktatörlüğün kapısını açtığını” söyledi. Geçici madde ile Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’ün görev süresinin 7 yıl olmasına ilişkin düzenleme yapıldığını kaydeden Bal, düzenlemenin ne ahlaki ne de hukuki olduğunu belirtti. BDP Hakkâri Milletvekili Adil Kurt ise AKP’nin, “ileriye dönük bazı hesaplar nedeniyle böyle bir tasarıyı gündeme getirdiğini” belirterek “Burada birinci kurban Sayın Gül olacak ki bir daha siyasete dönmesin diye. Tasarı, Sayın Gül’ü tasfiye planıdır” diye konuştu. CHP Konya Milletvekili Atilla Kart da tasarının anayasal dayanağının olmadığını, bu nedenle Cumhurbaşkanı Gül’ün 5 yıldan sonraki işlemlerinin anayasal olarak tartışmalı görüleceğini söyledi. Adalet Bakanı Sadullah Ergin, eleştirileri ve soruları yanıtladı. Ergin, CHP’li Bülent Kuşoğlu’nun, “Tutuklu vekillerin de cumhurbaşkanı adayı olmaları mümkün. Onlar kampanyalarını nasıl yürütecekler?” sorusunu “Tutuklu vekiller aday olabilirler. Milletvekili adayı gösterildiklerinde de kampanyaya bulundukları mekândan katılmış oldular. Aday gösterilmelerini nasıl sonuç doğuracağına yargılamayı yapan hâkimler karar verecektir” diye yanıtladı. Meclis sitesinden de kaldırıldı ‘Bayramlar kalkmayacak’ FIRAT KOZOK ‘Türkiye çağın dışına itiliyor’ MAHMUT LICALI ANKARA Milli Eğitim Bakanlığı’nın 19 Mayıs kutlamalarını Ankara dışındaki illerde stadyumlar yerine okullara kaydırmasının ardından başlayan tartışmalar sürerken tüm ulusal bayramlarla ilgili yapılacak düzenlemelerin koordinasyonunu yürüten Cumhurbaşkanlığı Genel Sekreteri Mustafa İsen ilk kez konuştu. İsen, “Amaç, bayramları okul dışındaki çocuklara, gençlere de ulaştırmak. Kaldırmak gibi bir şey asla gündemimizde olmadı” dedi. Ulusal bayramlarla ilgili geçmişte de çeşitli düzenlemeler yapıldığını anımsatan İsen, Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’ün talimatıyla başlatılan çalışmaların da benzer bir çalışma olduğunu söyledi. Çalışmalara çok sayıda kurumun katıldığını, Köşk’ün yalnızca koordinasyon görevini üstlendiğini belirten İsen, “Kamuoyunda sanki bu bayramlar kaldırılıyor gibi bir tartışma var. Ama kesinlikle böyle bir durum söz konusu değil. Bu çalışmaların Milli Eğitim Bakanlığı’nın 19 Mayıs ile ilgili genelgesiyle de alakası yok” dedi. Yapılan toplantıların 1 Şubat ve 14 Mart’ta sürdürüleceğini belirten İsen, “29 Ekim’i öbürlerinden ayıralım, bunları birbirleriyle eşit görmeyelim, bu güne biraz daha fazla önem atfedelim” diye konuştu. Bayramların “ithaf edilen kitlelerce kutlanması” yönündeki açıklamalarının da yanlış yorumlandığını anlatan İsen, “Şu anda ilk ve ortaöğretim okulları bu bayramları kutluyor ama bunların dışında kalan, amatör kulüpler var, çalışan çocuklar var bunlar da dahil olsunlar. Profesyonel kutlamalar yapılsın. Biraz daha resmiyetten çıkaralım” dedi. ANKARA Diyanet İşleri Başkanlığı’nın Milli Eğitim Bakanlığı (MEB) aracılığıyla öğrencilere özel umre turu düzenlemesinin ardından, MEB’in 19 Mayıs Atatürk’ü Anma, Gençlik ve Spor Bayramı kutlamalarında stadyumlarda öğrencilerin katılımıyla yapılan törenleri yasaklaması toplumu şekillendiren “ulusal değerlerin törpülenmesi” olarak değerlendirildi. Sosyoloji Derneği Başkanı Prof. Dr. Birsen Gökçe, her iki olayın da Cumhuriyetin değerlerine karşı bir uygulama olduğunu belirterek “Bu siyasi uygulamalar Türkiye’yi çağın dışına itiyor” dedi. Gökçe, eğitimöğretim görevinin yalnızca okullardaki sınıflarda yapılan ders lerden ibaret olmadığına işaret etti. Ulusal bayramların toplumu şekillendiren ve herkes için çok önemli günler olduğunu vurgulayan Gökçe, ulusal değerlerin toplumu bir arada tutan değerler olduğunu, gençlere ulusal bayramların coşkusunun tanıtılması ve yaşatılması gerektiğini ifade etti. 19 Mayıs törenlerine getirilen yasaklamayı eleştiren Gökçe, yaşama geçirilen bu uzun vadeli siyasi uygulamaların Türkiye’yi çağın dışına iteceğini ifade etti. MEB’in 19 Mayısı kutlamalarını kısıtlarken, Diyanet İşleri Başkanlığı’nın da öğrencilerin umreye taşınmasının aynı perspektiften ele alınması gereken iki konu olduğunu belirten Gökçe, her iki olayı da “Cumhuriyet değerlerine aykırı bir uygulama, bilim ve çağdaşlığın inkârı” olarak tanımladı. Gökçe, “Bu uygulamalar laikliği ve bir türlü anlaşılamayan demokrasiyi de çıkmaza sokmaktadır” dedi. Tutuklu vekil aday olursa C MY B C MY B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle