19 Mayıs 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 19 OCAK 2012 PERŞEMBE 2 OLAYLAR VE GÖRÜŞLER Orada Bir Van Var Uzakta Yol Bitti Bitecek! Yol başlar. Sonsuza kadar gitmez. Bir yerde biter. O bir yeri önceden göremezsiniz. Hep böyle gidecek sanırsınız. Oyla gelen iktidarlar, kendilerini de halklarını da aldatırlar. Hiç gitmeyecekleri sanısını verirler. Kendileri inanırlar mı buna? İnsanlar inanmasalar da bir kez yola çıktı ya gideceği yere kadar gitsin umudundadırlar? Önemli olan yararlanmaktır o yolculuk boyunca elde ettiklerinden... Seçilmişsin, yönetime kurulmuşsun, fırsat bu fırsattır deyip karşıtlarını şu bu suçlamalarla saf dışı etmişsin, etmeye çalışmışsın. Olmuş, ama olmamış! Halkın giderek güçlükler karmaşasında serseme dönmüş... ??? Hepsi hepsi on yıldır, on!.. 1950’de Demokrat Parti iktidara geldi. On yıl sonra ne oldu? Yıkılış, yok oluş, öylesine ki iktidarın başı bile canını vermek zorunda kaldı... 1980’de bir askeri darbe daha yaşandı. Her şey düzeltilecekken daha da karmakarışık edildi. İdamlar, hapislikler. O da on yıl sürdü 1990’ın eşiğine kadar... Özal’ın, Ecevit’in, Demirel’in, üç yıllık, beş yıllık iktidarları... Hepsinde bozgun, yenilgi. İki kez askere kaptırış; biri 1971’de, öteki 1980’de... Şimdi de 2002’den 2012’ye AKP iktidarı!.. On yılı doldurmuş, gitti gidecek mi? Tarihsel gelişim kaçınılmaz sonu gösteriyor! Olsa olsa on yıl, o da binbir çabayla, halkına eziyetler, acılar çektirerek, babadan dededen kalan vatan kurumlarını, kazanımlarını dosta düşmana satarak... ??? Mussolini yirmi yıldan çok iktidarda kaldı. Sonu, başaşağı asılmak oldu, cesedi sokaklarda sürüklendi. Hitler de bu on yıllık yazgıların bir örneği... 1936’da tek başına hükümdar oldu, dünyayı kana buladı, kendi halkını perişan etti, o da on yılı bile doldurmadan yeraltındaki sığınağında kendini öldürdü, cesedini de yaktırdı. AKP’nin ustalık “yıllarındayız”. Yüzlerce komutan, yüzlerce aydın, yazar, gazeteci, bilim adamı dört yıldır tutuklu... Her gün yeni suçlular yeni “terörist”ler!... Bir iki yıl ya kaldı ya da kalmayacak! Ama her zaman yaşandığı gibi iktidarda geçen on yılın hesabı da er geç sorulacak? Yola çıkmanın bir güzelliği var. Bilene, anlayana. Yolun sonunu önceden görebilene! Kentini terk etmiş sevgili Vanlılar, yeniden yörenize dönmeyi ciddi şekilde düşünmeye başlayın ve bunu kısa zamanda gerçekleştirin. Doğasıyla ve insanıyla Anadolu topraklarının güzel bir parçasını oluşturan bu sevimli yörenin yeniden eski canlılığına kavuşması ve bunun süratle gerçekleşmesi içtenlikle temenni olunur. Erhan KARAESMEN V an Gölü bölgesindeki hasarlı deprem afetlerinin ve televizyon ekranlarının ucuz bir duygusallıkla günlerce acılara ağıt yakışının üzerinden sadece birkaç ay geçti. Ama olaylar neredeyse unutulmaya başlandı bile. Aslında gelişmesini tamamlayamamış toplumlarda afetlerin hemen arkasından gelen ilk yara sarılışı yolundaki çabalar yoğun biçimde sarf edilir. Ancak, sonrasında olaylardan akılcı dersler çıkarmaksızın olup bitenler süratle unutulur gider. Bu kaçınılmaz bir olgu niteliğiyle kendini hep göstermiştir. Ülkemizdeki sık rastlanmış deprem ve seltaşkın afetlerinden hemen sonra da gösterilen yoğun ilgi ve karmakarışık bir ilk yara sarma çabası, kısa bir zaman geçince kendini gündelik umursamazlığa ve afetin havasından çıkmaya yönlendiregelmiştir. Erciş ve Van’da da benzerinin yaşanmakta olduğu gözlenmektedir. Oysa, doğanın amansız bir oyunu olarak bilinen depremler, fay sistemleri denen Anadolu yarımadasının talihsiz yerküresel oluşumlarının da sonucu olarak belli zaman aralıklarıyla tekrarlanacaktır. miş gibidir. Art arda gelen bu belaların benzerlerinin tekrarlanacağı ve bundan çıkış yolu bulunamayacağı gibi ürküntü dolu duyarlılıklar yöredeki yurttaşların hemen tümüne yayılmıştır. Ülkemizde bundan önce yaşanmış afetlerin coğrafyalarında da tanık olunduğu gibi, bir miktar hemşehrinin bir afetin genel ürküntüsünün baskısıyla ilk tepki olarak o yöreden uzaklaşma yolunu seçtikleri Van Gölü afetinden sonra da gözlenmişti. Ancak, bu oluşum Erciş’te ve Van il merkezinde geçmişteki benzeri olaylardakinden epeyce daha yoğun tepkilere yol açmıştır. evlet kurumlarına güvensizlik Kentsel yaşam, canlılığını büyük ölçüde yitirmiş, çarşı pazar açılmaz olmuştur. Geçici barınma konusunda ilk günlerden itibaren ilgili kamu birimlerinin gösterdiği beceriksizlik ve bu işlerde yaşanılan gecikmeler yöredeki yurttaşların huzursuzluğunu biraz daha arttırmıştır. Son çeyrek yüzyılın yöresel sosyopolitik sızılarının baskısını da sinelerine gömerek yaşam sürdüren bu yöre halkımızın kamuya ve devlet bilimlerine olan güvenindeki azalma zaten ayrı bir olgu olarak ortadaydı. Son sergilenen beceriksizlikler, devlet kurumlarına olan güveni daha da azaltmıştır. Orada kalmaları halinde kendilerine sahip çıkılmayacağı duygusu yöre insanlarının oradan kaçıp kurtulmayı en iyi çözüm olmasa bile bir yol olarak benimsemelerine yol açmıştır. Son iki ay boyunca kendi mesleki ilgi alanıma girişi dolayısıyla çok uzun yıllardan beri ülkemizde ve dünyanın çeşitli afet geçirmiş yerlerinde yapageldiğim deprem sonrası gözlem çalışmalarını Van Gölü civarında da bir miktar sürdürdüm. Yörenin sosyopsikolojik ve sosyopolitik sorunlarından bu denli rahatlıkla bahsedişim zamanımın ve dikkatimin oralarda geçiyor oluşundan kaynaklanıyor. Kesin istatistiki veri bulunmayan ancak tahminlerce belirlenmeye çalışılan bu yöreyi terk eden hemşehrilerin sayısı orada oturanların dilinde nüfusun yarısı mertebesinden büyük rakamlarla ifade ediliyor. Daha iyimser tahmincilere göre bile nüfusun en aşağı üçte birinin muhtemelen geçici olsa da yöreden uzaklaşmış olduklarını düşündükleri anlaşılıyor. Geri kalan nüfusun yurttaş insiyakı ve becerisiyle çözmeye çalıştığı çadırlarda kalma ya da konteynırlarda barınma yolunda çözümler aradıkları biliniyor. D Afete hazırlık programı Geçirilen bir afetin arkasından palas pandıras, yarım yamalak bir yara sarma ve afetzedeler için geçici mekânlar oluşturma çabasının çok ötesinde sürekli gösterilmesi gereken bir “afete hazırlık” programının yürütülmesine gerek olacağı açıktır. Çok disiplinli ve sistematik bir programlama, araştırmageliştirme, teknososyal eğitsel gayretlerle toplumu bilgilendirme ve bilinçlendirme etkinliklerini kapsayacak bu sürekli hazırlık çalışması dünyadaki bazı ülkelerde başarıyla sürdürülmektedir. Böylece, yeni afet oluşumlarına karşı toplumsal duyarlık diri tutulabilmektedir. Yoğun afet bölgelerine sahip Anadolu toprakları bu tip bir sürekli hazırlığın mutlak sürdürülmesi gereğinden nasibini hiç alamamıştır. Van Gölü yörelerinin de ilk patırtı geçirildikten sonra unutkanlığın ve umursamazlığın pençesine düşmesi ihtimali maalesef yüksektir. Ancak, bu ezeli sorunun yol açtığı genel çerçeveli düşüncelerin sonucunda Van ve Erciş daha özel sosyopsikolojik sıkıntıların da göbeğinde yaşamaktadır. Sadece birkaç hafta arayla iki ayrı depremin yaşanmış oluşu ve her ikisinin artçı şoklarının ürküntü verecek biçimde devam etmesi yöre halkını bir çeşit “lanetlenmişlik” psikolojisine sürükle Sertleşen kış iklim koşulları bu geçici ve alabildiğine palyatif çözümlemelerin insanları daha da rahatsız kılacağı endişesi yine edilgen biçimde yaygınlaşmış duygular arasında yer almaktadır. Bunların yanı sıra özellikle Van il merkezinde yurttaşların az hasar görmüş ya da hiç hasar görmemiş olsa bile evlerine taşınıp yeniden orada yaşamaya başlama düzenleri kurulamıyor. Bir yandan ürküntü var öte yandan da elektrik ve su şebekelerinin henüz muntazam çalışamayacağı kalorifer düzenlerinin kurulamayışı apartman yaşamını çok zorlaştırıyor. Buna bir de sağlam binaların bile gözükmez hasarlarla hırpalanmış olduğu kanaati ekleniyor. Şimdi burada Van hemşehrisine bazı hatırlatmalar yapmakta yarar görmekteyiz. Ağır hasarlı bir deprem dizisi yaşandığı doğrudur ama özellikle son dönemlerde belli bir özenle yapılmış olan binalar başta olmak üzere Van’daki yapıların pek çoğu hasar görmemiş ve oturulabilir binalar kategorisine girebilme şansına sahiptir. Ağır hasarlılar ve kullanımı halinde yaşam riski taşıyabilecekler ilgili kamu birimlerinin kararlarıyla yıkılma yolundadır. Bu arada yığma duvarlı ya da düzensiz bir betonarmeyle karışık yığma duvarlı çok sayıda eski binada da hiç hasar gözlenmemiştir. Dolayısıyla kentsel altyapı ve suelektrik şebekelerinin ve tekil binaların ısıtma düzeninin kurulması halinde Van’da pek çok binada yeniden yaşanabilmesi mümkündür. Bu satırların yazarı dahil çeşitli incelemecilerin zaten ülkenin diğer yöredekilerinden de hiç farkı olmayan projelendirme ve yapım hatalarının yol açtığı hasarlara ısrarla parmak basışları bunlardan ders çıkarabilmek ve tekrarlanmalarının önüne geçme arayışının ürünüdür. Yazarımız rahatsızlığı nedeniyle bugünkü yazısını yazamamıştır. Van’a geri dönüş Artçı depremlerin seyrelmesi ve şiddetinin azalması dolayısıyla toprağın dibinden gelen “lanetleyicilik” gücünün de azalmış olduğunu yurttaşlar artık düşünebilmelidir. Van’ın sosyal, ekonomik ve hukuksal canlılığının; çarşıpazar hareketliliğinin insanların yeniden sevinçle karışabileceği bir gündelik yaşamın kurulması sağlanmalıdır. Erciş’de ve özellikle Van’da bazı bina onarımları ve yapı taşıyıcı sistemlerde iyileştirme işlemlerinin gerekebileceği düşünülmelidir. Ayrıca, yöredeki yerel teknik insan gücünün bunun altından kalkabileceği de göz önünde bulundurulmalıdır. Buna göre, eyy kentini terk etmiş sevgili Vanlılar, yeniden yörenize dönmeyi ciddi şekilde düşünmeye başlayın ve bunu kısa zamanda gerçekleştirin. Doğasıyla ve insanıyla Anadolu topraklarının güzel bir parçasını oluşturan bu sevimli yörenin yeniden eski canlılığına kavuşması ve bunun süratle gerçekleşmesi içtenlikle temenni olunur. C MY B C MY B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle