19 Mayıs 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 12 OCAK 2012 PERŞEMBE 4 HABERLER ‘İşlenemez Suç...’ 12 Eylül 2010 anayasa değişikliği sayesinde oluşan yeni HSYK’nin Iğdır’dan alıp Silivri Cumhriyet Başsavcılığı’na atadığı Ali İşgören CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu hakkında dört sayfadan oluşan bir fezleke düzenlemiş. Kılıçdaroğlu’nun yargılanabilmesi için dokunulmazlığının kaldırılmasının istendiği fezlekede CHP Genel Başkanı’na isnat edilen suç “adil yargılamayı etkilemeye teşebbüs etmek”. Kılıçdaroğlu 09.11.2011 tarihinde CHP milletvekilleri Mustafa Balbay ve Mehmet Haberal’ı Silivri’de ziyaret etmiş, bu ziyaretin ardından da Silivri Cezaevi’ni toplama kampına benzetirken Ergenekon davasına bakan mahkeme hakkında da şunları söylemişti: Onlara yargıç demeyi içime sindiremiyorum. Sayın Ali İşgören, burada suç unsuru görmüş ve hemen gerekli girişimi yapmış. Belki de girişiminin sonucunda, Kemal Kılıçdaroğlu, terör örgütüne destek vermekten kovuşturulur, suçu katalog suçlardan olduğundan, mahkemece tutuklanır ve tabii Silivri Cezaevi’ne, pardon “kampusu!”na konur. ??? Kılıçdaroğlu’na yöneltilen “adil yargılamayı etkileme” suçlaması ve hakkında yazılan fezleke üzerine Mustafa Balbay avukatları aracılığıyla bir yazılı açıklama gönderdi. Balbay’ın söz konusu açıklamasının can alıcı noktası şunu söylüyor: Adil yargılamayı etkileme suçunun oluşabilmesi için öncelikle adil yargılamanın olması gerekir. Gerçekten de, eğer ortada, adil yargılama yoksa, bittabi adil yargılamayı etkileme suçu da oluşamayacaktır. Hukukta bu türe işlenemez suç derler. Örneğin Ahmet, Ali’yi öldürmek için odasına girer, yatağında yatmaktayken üstüne üç el ateş eder. Ama Ali zaten Ahmet odaya girmeden kalp krizinden ölmüştür. Böylelikle cinayet suçu da oluşmaz. Daha doğrusu oluşamaz. Çünkü ortada öldürülecek kimse kalmamıştır, suçun işlenmesi olanaksızdır. Aynı şekilde, adil yargılamayı etkilemeye çalışma suçunun oluşabilmesi için her şeyden önce adil yargılamanın olması şartı vardır. Şimdi Kemal Kılıçdaroğlu’na atfedilen adil yargılamayı etkileme suçunun oluşması için de, Ergenekon davasında yargılamanın adil olması gerekiyor. Demek ki, kendisine suç atfedilen kişide suç işlemek kastının olması da tek başına yetmiyor, ortada etkilenmesi söz konusu olan bir adil yargılanma olması gerek. ??? Öyle görünüyor ki, CHP Genel Başkanı ile ilgili fezleke parlamento önüne gelince üzerinde en çok tartışılan husus bu olacak. Bilindiği gibi, Kılıçdaroğlu, kendi dokunulmazlığının kaldırılması için başvuruda bulundu bile. Bununla da yetinmeyen CHP milletvekillerinin hepsi, Kemal Kılıçdaroğlu’nun eleştirilerine tümüyle katılarak dokunulmazlıklarının kaldırılması için başvuruda bulundular. Bu dokunulmazlıklar kalkar mı? Şu anda çoğunluk buna ihtimal vermiyor, böyle bir gelişmeyi çılgınlık olarak görüyor Ama AKP Türkiyesi’nde “olmaz olmaz”. Son on yılda yaşadığımız birçok olayı önceden söylediğimizde çoğunluk yine “Olmaz öyle şey” diyordu. Ama oldu. Kılıçdaroğlu’nun dokunulmazlığının kalkıp kalkmayacağını, kalkarsa ne olacağını da yaşayarak göreceğiz. İşin en ilginç yönü ise Balbay’ın ifadesine göre, bütün bu hengâmenin temelinde işlenmesine imkân olmayan bir suçun yatıyor olması. Hani şairin dediği gibi, “bir işlenemez suç uğruna ya Rab nice rejimler batıyor”. ‘Guantanamo tecridi’ Haber Merkezi “KCK” soruşturması kapsamında tutuklanan eski DEP Milletvekili Mahmut Alınak, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’a cezaevinden gönderdiği “İnsanlık Ölmüştür” başlıklı mektupta, Kandıra F Tipi Cezaevi’nde yaşanan işkenceyi anlattı. “Amerikan Guantanamo hapishanesini aratmayan bir tecrit hüküm sürüyor” diyen Alınak mektubunda, “Ben 12 Eylül hapishanelerinde de yattım. Ağır işkenceler gördüm, ama soyundurularak aranmadım. Gel gör ki ‘ilahi adalet, kardeşlik ve insan hakları’ sözcüklerini dilinden düşürmeyen iktidarınız zamanında hapishanede soyundurularak arandım” ifadesini kullandı. Kocaeli 2 No’lu F Tipi Cezaevi’nde tutuklu bulunan kapatılan DEP’in eski Milletvekili Mahmut Alınak, F Tipi’ndeki tutukluların maruz kaldığı onur kırıcı ve insanlık dışı uygulamaları Başbakan Erdo KCK tutuklusu Alınak, Erdoğan’a gönderdiği mektupta F Tipi cezaevlerinin durumunu anlattı CEZAEVİ YÖNETİMİ SAKINCALI BULDU, ALINAK İTİRAZ ETTİ Alınak’ın cezaevinden, faksla Erdoğan’a bildirilmesini istediği mektuba izin verilmedi. Alınak’ın Erdoğan’a göndermek istediği mektubu, “Kocaeli 2 Nolu F Tipi Yüksek Güvenlikli İnfaz Kurumu Müdürlüğü Disiplin Kurulu” tarafından sakıncalı bulundu. Disiplin Kurulu’nun kararında, “Faks yazısının içeriğinin ‘Kurum ve kurum uygulamaları hakkında yalan, yanlış ve asılsız bilgilerle kamuoyu oluşturmaya çalışmak’ olduğu anlaşıldığından” denildi. Alınak, 20 Aralık 2011 tarihinde alınan bu karara bir gün sonra 21 Aralık 2011 tarihinde itiraz etti. Alınak itiraz dilekçesinde, “Cezaevi Müdürlüğü, ‘Böyle uygulamalar yok’ diyorsa, bunu bize yazılı olarak bildirebilir mi? Bunu yapamaz çünkü söylenenlerin hepsi doğrudur. Benimle birlikte hapishaneye getirilen yedi genç dinlense bu hukuksuzluk tüm çıplaklığı ile gün yüzüne çıkacak” diyerek mektuba konulan yasağın kaldırılmasını talep etti. yunmayacağımızı ancak soyarak arayacaklarsa bunu kendilerinin yapmasını söyledik. Böylece bizi bir odada tek tek soyarak aradılar. Sonra öğrendik ki tüm F Tipi cezaevlerinde aynı uygulama hüküm sürüyormuş. Amerikan Guantanamo hapishanesini aratmayan bir tecrit hüküm sürüyor. Günün yirmi dört saati beton üzerindeyiz. Betondan hastalanmamak için ayaklarımızın altına bir tahta parçası bile koyamayız. Adliyeye götürülüp getirilirken ring adı verilen araçların hücrelerinde saatlerce kelepçeli olarak bekletiliyoruz. Kısacası bedenen, zihnen ve ruhen çürütülerek öldürülmek isteniyoruz. Bu faksı, sizden bu zalimliği sona erdirmeniz istemek için göndermiyorum. Böyle bir isteğim yok. Sadece tarihe not düşmek istedim..” ğan’a gönderdiği mektupta anlattı. Cezaevine girişte 19 kez arandıklarını belirten Alınak, çıplak aramayı reddettiklerinde şiddete maruz kaldıklarını bildirdi. Alınak’ın, Başbakan Erdoğan’a hitaben “İnsanlık Ölmüştür” başlığıyla yazdığı mektup özetle şöyle: “Ben 12 Eylül hapishanelerinde de yattım. Ağır işkenceler gördüm ama soyundurularak aranmadım. Gel gör ki ‘ilahi adalet, kardeşlik ve insan hakları’ sözcüklerini dilinden düşürmeyen iktidarınız zamanında hapishanede soyundurularak arandım. Ben ve benimle birlikte yedi kişi kelepçeli olarak getirildiğimiz Kandıra 2 Nolu F Tipi Cezaevi’nin idari bölümüne kadar ayrı noktalarda tam 19 defa arandık. Aramalar X Ray cihazından geçirilmenin yanında, ayakkabılarımızın içine kadar ayrıntılı olarak yapıldı. Buna rağmen cezaevi idari bölümünde eroin ve esrar taşıyormuşuz gibi bizden soyunmamız is tendi. Biz toplu halde haysiyet kırıcı olduğunu söyleyerek soyunmayı reddettik. Bunun üzerine pazartesi günü (geldiğimizde cumartesiydi) gelecek ekiplerin müdahalesi ile zor kullanılarak soymakla tehdit edip, bizi bir tecrit odasına kapattılar. Üç saat kadar o soğuk odada bekletildik. Yanımdakiler gencecik insanlardı, onların saldırıya uğramalarına ve dövülerek soyundurulmalarına yüreğim izin vermedi. Bunun üzerine so ‘Öldürülmek isteniyoruz’ MECLİS’TE ONBAŞI GERGİNLİĞİ İĞNELİ FIRÇA ZAFER TEMOÇİN YENİ ANAYASA BDP’li Sakık kürsüye mermi bıraktı ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) AKP ile BDP arasındaki “onbaşı” gerginliği TBMM’ye de yansıdı. İçişleri Bakanı İdris Naim Şahin BDP’lilere “On para etmeyen insanlarsınız” diye tepki gösterdi. Genel Kurul’daki görüşmeler sırasında söz alan BDP’li Sırrı Sakık, 9 Aralık 2011 tarihinde Ankara’dan Adana’ya giderken içinde mermi olmayan silahını havaalanının VIP bölümünde güvenlik güçlerine teslim ettiğini, Adana Havaalanı’nda oturduğu masaya bırakılan silahın yanına bir de mermi koyulduğunu söyledi. Sakık, “ Bu mermiler infaz yapılmadan önce, birileri hedefe oturtulmuşsa, bu mermiler onun masasına veya adresine gönderilir. Bunu sizinle paylaştım. Bir ayı aşkın süredir hiçbir işlem yapılmadı” diye konuştu. Sakık, konuşmasının sonunda kendisine verildiğini söylediği mermiyi kürsüye bıraktı. Genel Kurul çalışmalarının soruyanıt bölümünde Sakık, uzman çavuşları gündeme getirerek Bakan Şahin’e “Hayatın her alanında, bedenlerini ölüme feda edenler neden ayrımcı politikalarla karşı karşıyalar, orduevine giremiyorlar?” sorusunu yöneltti. “Bu sorunun samimi olduğuna inanmıyorum” diyen Şahin, BDP Genel Başkanı Selahattin Demirtaş’ın, Genelkurmay Başkanı Necdet Özel’le ilgili eleştirilerine de “Siz on para etmeyen insanlarsınız, o sözleri söylüyorsunuz” diye yanıt verince gerilim arttı. Şahin’e tepki gösteren BDP’lilerle AKP’liler arasınaki tartışmanın büyümesi üzerine oturuma ara verildi. Kürt örgütleri ortak hareket etme kararı aldı DİYARBAKIR (Cumhuriyet) Ortak bir bildiri yayımlayarak yeni anayasa yapım sürecinde taleplerini açıklayan Kürt siyasi parti ve örgütleri, Kürtlerin “Kürdistan coğrafyasında kendi kendini yönetme” hakkını içeren siyasal bir statünün tanınmasını sağlamak üzere birlikte ve ortak hareket etme kararı aldı. Barış ve Demokrasi Partisi (BDP), Hak ve Özgürlükler Partisi (HAKPAR), Katılımcı Demokrasi Partisi (KADEP), Özgürlük ve Sosyalizm Partisi (ÖSP), Demokratik Toplum Kongresi (DTK), Kürt Demokratik Birlik Hareketi (TEVKURD) ve Devrimci Demokratik Kürt Hareketi (TDŞK) tarafından yapılan açıklamayı okuyan BDP Eşbaşkanı Selahattin Demirtaş yeni anayasa yapım sürecine etkin bir biçimde müdahil olacaklarını kaydetti. [email protected] Demirtaş’tan Erdoğan’a: Savcılar generallere terörist başı diyor kimsenin zoruna gitmiyor ‘Uludere’yi örtmeye çalışmasınlar’ MAHMUT ORAL Devletin zirvesi MİT’te ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) Milli İstihbarat Teşkilatı (MİT), medya temsilcilerinin ardından dün de Cumhurbaşkanı, Başbakan, ilgili bakanlar ve yüksek yargı üyelerini ağırladı. MİT Müsteşarı Hakan Fidan, devlet erkânına teşkilattaki yeni yapılanma ve yürütülmekte olan projeler hakkında brifing verdi. Toplantının ardından Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, Genelkurmay Başkanı Necdet Özel, İçişleri Bakanı İdris Naim Şahin, Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu ve Adalet Bakanı Sadullah Ergin yaklaşık 2.5 saat daha MİT Müsteşarlığı’nda kaldı. DİYARBAKIR BDP Genel Başkanı Selahattin Demirtaş, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın eleştirilerine sert yanıtlar verdi. Demirtaş, “Savcılar eski Genelkurmay başkanlarına, yüzlerce generale ‘terörist başı’ diyor kimsenin zoruna gitmiyor. Ben onbaşı deyince mi zorlarına gidiyor” dedi. Demirtaş, “onbaşı” tartışmaları sürerken Erdoğan’ın TBMM grup toplantısında söylediği “Sana uşaklığını yaptığını terör ör gütünde 10 koyun bile emanet etmezler” sözlerine Diyarbakır’dan yanıt verdi. Demirtaş, “Genelkurmay Başkanı ve Başbakan, 35 çocuğun katledilmesinden sorumludur. 35 çocuğun ve gencin savaş uçaklarıyla bombalanmasıyla ilgili Genelkurmay Başkanı ve Başbakan ne diyor? Tüm bunlara cevap vermeleri lazım. Gündemi değiştirerek Uludere katliamını örtmeye çalışmasınlar” dedi. Özel’e yönelik “onbaşı” söyleminin hakaret anlamını taşımadığını dile getiren Demirtaş “Anayasa yapma sürecinde Kürt halkının kendi anadilinde eğitim yapıp yapmayacağını Genelkurmay Başkanı açıklayamaz. Başbakan BDP’ye bağırıp çağıracağına, kendi atadığı Genelkurmay Başkanı’na dönüp ‘Anayasa yapım sürecinde siyaseti etkilemeye yetkin yoktur’ demesi lazım. Savcılar Genelkurmay başkanlarına, yüzlerce generale terörist başı diyor mu? Kimsenin zoruna gitmiyor da ben onbaşı deyince mi zorlarına gidiyor?”dedi. Tunceli’de partililerle bir araya gelen Demirtaş, BDP Diyarbakır Milletvekili Leyla Zana’nın, önceki gün söylediği “Silah Kürtlerin sigortasıdır” sözünü değerlendirdi. Demirtaş, Zana’nın bazı açıklamalarının çarpıtıldığını, Zana’nın, “silahların susması gerektiğini, Ortadoğu’da 40 milyon nüfuslu bir Kürt halkına, ‘silahlarınızı bırakın, silahsız bir halk olun da’ denilmemesi gerektiğini” dile getirdiğini vurguladı. Demirtaş, “Arap’ından, Farsından, Şiisinden, İsraillisine, Yahudisine kadar herkes silahlanırken Kürt halkına “boynunuzu bükün, oturun” demek de aymazlıktır” dedi. FINANCIAL TIMES, AVRUPA KONSEYİ’NİN RAPORUNU DEĞERLENDİRDİ THOMAS HAMMERBERG: ÖZEL YETKİLİ MAHKEMELER KALDIRILMALI ‘Türkiye otoriter bir yönetime sürükleniyor’ Dış Haberler Servisi Avrupa Konseyi’nin Türkiye’de yargı sistemine yönelik eleştirilerinin yer aldığı raporun yankıları sürüyor. İngiliz Financial Times gazetesinin başyazısında Türkiye için “Otoriter bir yönetime doğru sürükleniyor” değerlendirmesinde bulunuldu. Yazıda, Başbakan Tayyip Erdoğan’ın iktidara gelişinden bu yana Türkiye’ye daha açık ve liberal bir demokrasi olma yoluna doğru öncülük ettiği savunulurken Avrupa Konseyi’nin Türk yargı sistemine ilişkin raporunun ise bu ilerleyişin giderek duraklayan doğasını ortaya koyduğu ifade edildi. “Erdoğan, Adalet ve Hukukun Üstünlüğü” başlıklı yazıda, rapor için şu değerlendirmede bulunuldu: “Erdoğan’ın insan haklarına daha fazla saygı gösterme anlamında attığı adımlar kabul ediliyor. Bununla beraber, Türkiye’nin Avrupa Birliği üyeliği arzusu zayıflarken Türkiye’den otoriter bir rejim olmaya yönelik rahatsız edici işaretler alınıyor.” CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu’na yargıyı eleştirel sözleri nedeniyle fezleke hazırlanmasına dikkat çeken gazete, yaklaşık 100 gazetecinin cezaevinde tutulduğunu da anımsattı. Erdoğan’ın yeni anayasa sözünü tutması gerektiğine işaret edilerek anayasada sadece ifade ve diğer özgürlükleri değil, Kürt azınlığın temel haklarının da güvence altına alınması gerektiğinin altı çizildi. ‘Türk yargısında kronik işlev bozukluğu var’ BAHADIR SELİM DİLEK ‘Öğrenciye umre doğal’ ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) Diyanet İşleri Başkanı Mehmet Görmez, öğrencilere yönelik umre programıyla ilgili, “Müslüman bir ülkede, Müslüman bir gencin, çocuğun, Kâbe’yi, sevgili peygamberimizin doğup büyüdüğü yerleri görme arzusuna, Diyanet İşleri Başkanlığı’nın öncülük ve rehberlik yapması kadar tabii bir şey olamaz” dedi. İlan edilen umre ücretini yüksek bulan yurttaşlar olduğunu belirterek “Ancak onun üçte ikisinden fazlası sadece uçak parasıdır” diye konuştu. ANKARA Avrupa Konseyi İnsan Hakları Komiseri Thomas Hammerberg, Türkiye’deki özel yetkili mahkemelerin kaldırılmasını yerine iyi donanımlı ağır ceza mahkemelerinin getirilmesini istedi. Hammerberg, Türk adalet sisteminde kronik işlev bozukluğu olduğu saptamasını yapan Hammerberg, Thomas Hammerberg’in 1014 Ekim 2011 tarihlerinde Türkiye’de yargı sisteminin işleyişine ilişkin yaptığı temasların sonucunda hazırladığı raporu yayımlandı. Raporda “Komiser, yargılamanın aşırı uzun sürmesinin, Türk adalet sistemin de kronik bir işlev bozukluğu olduğunu gözlemlemekte ve AİHM’nin bu bağlamda ihlaller yapıldığı sonucuna varan çok fazla kararı olduğunu belirtmektedir” denilirken Hammerbeg’in özellikle AİHM içtihadı göz önüne alındığında, tutukluluğa çok sık başvurulmasına ve uzun tutukluluğa ilişkin kaygılarını tekrarlamakta olduğuna dikkat çekildi. Yetkili makamları, kişilerin mahkum olmadan önce tutuklu olarak geçirdiği sürelerin makul sınırlar dışına çıktığı durumlardan kaçınmaya acilen davet eden Hammerbeg, bu uygulamanın, “tutukluluğun cezaya dönüşmesi” anlamına gelebildiğine vurgu yaptı. C MY B C MY B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle