19 Mayıs 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 1 OCAK 2012 PAZAR 6 HABERLER Brüksel’deki görevine başlayan Türkiye’nin AB’deki büyükelçisi Yenel, Cumhuriyet’e konuştu ‘2012 kolay yıl olmayacak’ BAHADIR SELİM DİLEK EDİRNE Türkiye’nin AB nezdindeki daimi temsilcisi olarak geçen ay başında Brüksel’deki görevine başlayan Büyükelçi Selim Yenel, Kıbrıs’ta çözüm olmaması durumunda Türkiye’nin dönem başkanlığını 1 Temmuz’dan itibaren devralacak olan Rum Kesimi ile muhatap olmayacağını belirterek “Rumların başkanlık edeceği toplantılara katılmayacağız ama komisyonla, Avrupa Parlamentosu’yla, Konsey’in diğer birimleriyle toplantılarımız, görüşmelerimiz, faaliyetlerimiz sürecek. Zaten Lizbon Antlaşması’ndan sonra dönem başkanlıklarına daha az bir rol düşüyor. Eskisi gibi değil. Dolayısıyla o dönemde de çok büyük bir sıkıntı olacağını düşünmüyorum” dedi. Yenel, Büyükelçiler Konferansı için geldiği Edirne’de Cumhuriyet’in sorularını yanıtladı. Zor bir dönemde, Brüksel’de görev yapacaksınız... Her yıl, kritik bir yıl geçecek denir, artık biz bu kritik yılları bitirmek istiyoruz. 2012’de kolay bir yıl olmayacak bunu biliyoruz. Rum Kesimi’nin dönem başkanlığından dolayı mı? İki nedenden dolayı, önümüzde engeller var, malum siyasi engeller var, malum Fransa’dan dolayı. Rum tarafından dolayı, tabii, Sarkozy seçimi önemli bizim için. Fransa’daki seçimler; bir de 2012’nin ikinci yarısındaki Kıbrıs durumu. Umudunuz var mı? Rumlar bu konuda çok istikrarlıdır. Her zaman bu işi uzatmaya çalışırlar. Samimi niyetlerini görmedik şimdiye kadar. AB’yi arkalarına alıp baskı yapamayacaklarını anlamaları lazım. Şimdiye kadar bir işe yaramadı, bundan sonra da yaramayacak. Çözüm için gayret gösterirlerse, ikinci yarı başladığı zaman, birleşik bir Kıbrıs’ı AB’de görürüz. Herkesin de önü açılır. Şu anda AB çok etkin çalışmıyor. En kötü senaryo olarak eğer Rumlar, AB Dönem Başkanlığı’nı alırsa nasıl bir tablo ortaya çıkacak? Rum tarafının bir toplantısı olursa, ona hiçbir zaman katılmayacağız. Rumların başkanlık edeceği toplantılara katılmayacağız ama komisyonla, Avrupa Parlamentosu’yla, Konsey’in diğer birimleriyle toplantılarımız, görüşmelerimiz faaliyetlerimiz sürecek. Çok çeşitli alanlarda işbirliğimiz var, bunlar devam edecek. Zaten Lizbon Antlaşması’ndan sonra dönem başkanlıklarına daha az bir rol düşüyor. Eskisi gibi değil. Dolayısıyla o dönem kanizmalarla muhatap olacağız, Rumlarla muhatap olmayacağız. Türkiye’nin AB süreci Fransa’dan ötürü de kitlendi. Daha doğrusu Sarkozy’nin politikalarından ötürü. Ne öngörüyorsunuz Fransa’daki seçime ilişkin? B planımız var mı? Dileriz Fransa halkı kendine uygun birini seçer. Doğruyu görürler, tabii Fransa’nın seçimine karışmak mümkün değil ama ne yazık ki Fransa’nın politikası AB sürecini engelleyen bir politika, dileriz kim iktidara gelirse gelsin, bu politikanın değişmesini bekliyoruz. Bu politika değişirse, hem Fransa hem AB bundan kârlı çıkar. “Kazan kazan” durumu olur Daha fazla birleşme. Daha fazla entegrasyon. Bir derinleşme bir genişlemeden bahsediliyor. Genişleme yapılırken derinleşme yeterince olmadı. Orada birtakım sıkıntılarla karşılaşıldı. Derinleşmenin devam etmesi lazım. Türkiye bir süredir zirvelere çağrılmıyor. Bunun için bir girişim yapacak mısınız? Biz 2004 Aralığı’ndan beri zirvelere çağrılmıyoruz. Eğer bir ailenin parçasıysak, o zaman onlara davet edilmemiz lazım. Davet edilmeyişimizin nedenini biliyoruz. Bazı ülkelerin karşı çıktığını anladık. Eğer Türkiye’yi istiyorlarsa bu tutumun değişmesi lazım, onu bize hissettir ? Türkiye’nin AB nezdindeki Daimi Temsilcisi Selim Yenel, Türkiye’nin, dönem başkanlığını 1 Temmuz’dan itibaren devralacak olan Rum Kesimi ile muhatap olmayacağını belirterek “Rumların başkanlık edeceği toplantılara katılmayacağız ama Avrupa Parlamentosu’yla, Konsey’in diğer birimleriyle toplantılarımız, görüşmelerimiz, faaliyetlerimiz sürecek” dedi. de de çok büyük bir sıkıntı olacağını düşünmüyorum. Rumların Avrupa Birliği Ortak Güvenlik ve Savunma Politikası’nın (OGSP) sorumluluklarını almaları gündemde 1 Ocak’ta... O da aynı şekilde... Bosna ve Kosova’da OGSP çerçevesinde askerlerimiz var. Orada Rumlar yok. Peki Rumlarla koordine etmeyecek miyiz? Çok net bir politikamız var. Rumların dahil olacağı herhangi bir şeyle muhatap olmayacağız. Muhatap olacağımız başka mekanizmalar var. Lady Ashton (AB’nin Güvenlik ve Dış Politika Komiseri) var. O tür mehem AB açısından hem Fransa için. Eğer bu politika devam ederse kimsenin hayrına olmaz. Bunun dışında AB’deki kriz meselesi nereye gider. Nasıl aşılır bu kriz? Yakın döneme bir projeksiyon yapabilir misiniz? AB’nin hedefi bir dünya gücü olmak. Hiçbir AB ülkesi, ne Fransa’sı ne Almanya’sı, tek başına ne Çin’le ne Amerika’yla mücadele edemez. Ancak AB birlikte olursa güçlenebilir. Önemli kararlar almak zorundalar, bunu almazlarsa sarsıntı devam eder. Şimdiye kadar bazı önemli kararları geciktirdiler. 27’li mekanizma artık taşımıyor bu şekli... Önemli karardan kastınız? meleri lazım. Sadece birtakım faaliyetlerle değil, görüntüsel olarak da. Eğer Başbakanımız o aile fotoğrafında yer alırsa, bu bir görüntü ve çok anlam ifade eder. Psikolojik olarak hem AB ülkeleri için çok önemli bir fotoğraf olur, hem Türkiye için önemli bir fotoğraf olur. Almanya da Türkiye’ye mesafeli bakıyor. Almanya’nın hiç olmazsa bir farkı var, Almanya diyor ki, Türkiye gerekli koşulları yerine getirirse, ben ahde vefa çerçevesinde buna uyarım. Hiçbir zaman Almanya herhangi bir faslın açılmasını engellemiyor. Çok daha dürüst bir politika güdüyor. Halbuki Fransa ne diyor, 5 tane fas lı üyeliğe gider diye engelliyor. Bütün fasıllar üyeliğe gitmiyor mu? Bu ne mantıktır? Sıkıntıların bir tanesi de Türkiye’deki tutuklu gazeteciler, ifade özgürlüğü konusu. Bu konuda ne yapılabilir? Reform izleme grubu toplandı. Orada Adalet Bakanımız, İçişleri Bakanımız, AB Bakanımız ve bizim bakanımız tabii, daha geçen hafta Konya’da bir araya geldiler. Bu konuları görüştüler, AB süreci ne kadar sıkıntılı olsa da bu reformlar devam edecektir. Biz bu konuda gerekli adımları atacağız. AB çerçeve anlaşmasında da soykırımın inkârının suç sayılması söz konusu. Bu nasıl yansır? Orada bir nüans var. AB yasası, aslında ırkçılıkla mücadele ediyor. Birtakım azınlıklara karşı olan davranışlarla. Soykırım da bunun içinde. Ama bunu birtakım şartlara bağlamış. Ya ulusal mahkeme ya da uluslararası bir mahkemenin vermiş olduğu karara istinaden, davranışlar olması gerekiyor ve her ülkeye de soruyor sen hangi sistemi istiyorsun. Fransa bundan bir süre önce uluslararası mahkemenin vereceği karara uyacağını açıklamıştı. Şimdi parlamentonun yaptığı bu girişim, ki daha neticelenmedi, buna aykırı bir davranış. Dolayısıyla AB’nin bu çerçeve yasasıyla hiçbir alakası yok. Eğer dayandırsaydı, bir mahkeme kararına dayandırması lazımdı. Bu işine gelmediği için AB’nin bu çerçeve yasasından farklı bir davranış içine girdi. Perinçek davası AİHM’de, bu davadan Perinçek lehine bir karar çıkarsa, Fransa bu yasayı gözden geçirmek zorunda kalır mı? Fransa’nın yaptığı zaten yanlış bir şey. Parlamentonun bu işlere bulaşmaması lazım. Bu siyasetle karar verilecek bir şey değil. Daha önce açıkladık. Bunu ancak tarih komisyonu çözer. İsviçre Dışişleri Bakanı da buradaydı, o da bunu söyledi. Zaman, 2012’yi Nasıl Eğip Bükecek? Bugün 2012’nin ilk günü, sizi hoş tutacak şeyler ne yazsak bilemedim. Biz adadayız, sessizlik, hafif yağmur, martılarımız orada damlarda ve bacalarda; ağaçlarda ise kargalarımız. Size kertenkelelerimizi yazacaktım yazın veya sonbaharda, büyük bir aileyi ve bebeklerini... Olmadı, kısmetse bu yaz. İlkbaharda onlar da çıkacak yuvalarından. Baktım ortada hiçbiri yok şimdi. Hayır siyaset yok, iktidar kavgası yok bugün. Ne cemaatin Erdoğan’ı teslim alma numaralarını yazacağım.. Ne Erdoğan’ın “Acaba Cemaat’e karşı çıkma gücü var mı bu saatten sonra” diye soracağım.. Çok daha önemli fantezi bir soruyu da bugün yöneltmeyeceğim... ??? 2011 yıl çok mu hızlı geçti, günler, haftalar, aylar? Bu izafi bir duygudur, bilirsiniz. Zaman dediğimiz ve bölüp dilimlediğimiz. Zamanın bazen hızlı geçtiğini, bazen durduğunu bazen yavaşladığını / hızlandığını duyumsarız. Öyle gelir bize. Düşünüyorum da, insan beyni/psikolojisi hem zaman’dan bağımsız hem zamanın parçası. Belki de izdüşümüyüz zamanın... Peki zaman nedir? Ve zamanı gören var mı, görebilir miyiz? Zamanı herkes görür.. elinize avucunuza alamazsanız belki, ama görürsünüz. Aynaya baktığınızda görürsünüz, saçınızda, yüzünüzde, derinizde... Dostlarınızda, çocuklarınızda, eşinizde.. çevrenizde... Erdoğan’a bakın, işte zaman onunda yüzünde. ??? Zaman, değişimdir, işte bu kadar. Zaman, fiziktir, durmadan devinen. Fizik de zaten maddenin devinim halleridir. Bütün kâinat / evren, devinerek değişiyor; bu değişimin belki de devinimin en küçük birimine, zaman diyebilirsiniz.. Değişimleri toplayın toplayın toplayın... Devinimleri de toplayıp toplayın toplayın... Belli bir zaman biriminde veya toplamında, değişimlerin farklı hallerini elde edersiniz. Dersiniz ki, doğdu, öldü, hamile kaldı, çürüdü, açtı, soldu, döküldü, sarardı, yeşillendi, kurudu, patladı, çöktü, büyüdü, küçüldü, hastalandı, koktu, canlandı, yok oldu, toz oldu... Hoş geldiniz biyolojiye.. Fizik ve biyoloji aynı şeydir. Fiziğin diğer yüzüdür biyoloji. Bu ikisinden başka bir şey de yoktur! Biri, öyle demişler ama inanmayın, “cansız doğa”nın, diğeri “canlı doğa”nın adı. Aptalca bir şey... Evrende canlıcansız doğa diye bir şey yoktur. Ne demekse “Natürmort”. Aslında tek şey vardır. Devinen, değişen her şey tek bir şeydir. Varlık birdir, sadece halleri farklıdır. Birisini görürüz, “Ay fiziği ne kadar değişmiş” deriz.. Biyolojik varlığı değişmektedir. Yüzünün, bedeninin halleri, fiziksel farklı görünümleridir. İşte zamanı o değişimde görmekteyiz... ??? Güneş’i, kendi varlığının ana nedeni, yansıması, ürünü, parçası, senden bir şey olarak gördüğün an, meseleyi bitirmişsin demektir. Aynısınız... Yani, neredeyse! Köpeği de, kertenkeleyi de, kediyi de, solucanı da, çiçeğiağacı, böceği de.. Yani, neredeyse aynıyız hepsiyle... “Öbür dünya”yı bir kenara bırakın, maddi dünyada mutlaka “tapacak” bir şey arıyorsan Güneş’e bak. İnsanlığın ilk bilge kişileri Güneş’e tapanlardı, denir mi? Eğer Güneş’in ömrünü tamamlamasıyla dünya ve biyolojik varlık, başka fiziksel varlıklara dönüşecekse... Varlıkları ile Güneş arasında ilişki kurdularsa... ??? Biz doğadan, evrenden koptuk, ne Güneş’i biliriz ne yıdızları takarız. Onlar başka biz başkayız. Biz, insanlar yani, Evren’e paralel bir iç dünya inşa ettik!.. Bu “insanlar dünyası”nın evrenle aşık atacağını sanıyoruz. Dünyayı insanlaştırıyoruz.. Yani çevremizi yakıp yıkıp yok ediyoruz... Yukarıdan bakıldığında “eskiden” her şey yeşil, mavi ve ağaçtı... Giderek, her şey apartman, her şey çöl, her şey duman ve is, her şey karanlığa dönüşüyor. İnsanlar gelişiyor, zenginleşiyor, uygarlaşıyor!!! ??? Sanıyorsunuz ki, bazılarının tanrısı var... Aslında Tanrı’yı da takan yok! Kendisinden, kendilerinden başka hiçbir şeyi takmayanların dünyasına hoş bulduk. ??? Şimdi zamanı konuşabiliriz.. yeniden. Zaman, 2012’yi nasıl eğip bükecek, dersiniz? İşte aslında yazdığımız bütün yazıların konusu budur. Mikro dünyamıza pala çalmaktır, yazı yazmak... Haydi bismillah! Ne dersiniz, acaba Cemaat, Erdoğan’ı... INTERNET ANDICI DAVASI ‘Başbuğ’u işaret eden komutanlardı‘ İstanbul Haber Ser rulmasını istemişti. Dövisi Eski Genelkur nemin Harekât Başkanı may Başkanı emekli Korgeneral Mehmet Orgeneral İlker Baş Ersöz ise İnternet Anbuğ hakkında suç du dıcı’nın dönemin Geyurusunda bulunulma nelkurmay Başkanı İlker sı ve emekli Tümgene Başbuğ tarafından imral Mustafa Bakıcı zalandığını söylemişti. Andıcın hazırlandığı hakkında kırmızı bülten ile arama kararı verilen Bilgi Destek Dairesi’nde İnternet Andıcı dava Nisan 2009 tarihinde şusında, mahkeme heyeti be müdürlüğü görevi yabaşka önemli kararlar pan tutuklu sanık albaylar Cemal Gökçeoğlu, da verdi. Genelkurmay Hare Hulusi Gülbahar, Ziya kât Başkanlığı bünye İller Göktaş, Genelsindeki Bilgi Destek kurmay Başkanı anlamında kulDairesi’nde landıkları “Kamuoyunu “komuta yönlendiren katı”nın internet siteonayı olmaleri kurup işdan Anlettikleri” gedıç’ın uygurekçesiyle çolamaya koğu asker 29 kinulamayacaşinin yargılanğının altını dığı İnternet çizdiler. Andıcı davasıBaşbuğ’un nın ara kararGenelkurları önceki akİlker Başbuğ may Başkanlışam geç saatlerğı sırasında İrtica ile de açıklandı. İstanbul 13. Ağır Ce Mücadele Eylem Planı za Mahkemesi, Başbuğ hakkında “kâğıt parçahakkında gereğinin tak sı” açıklaması da savcıdir ve ifası için İstanbul lar ve mahkeme heyetin Cumhuriyet Başsavcılı üzerinde durduğu konuğı’na yazı yazılması ka lardan biri oldu. Savcı Mehmet Ali rarına sanık beyanları gerekçe gösterildi. Nisan Pekgüzel, Genelkurmay 2009 tarihli İnternet An Adli Müşaviri Tümgedıcı’na ilişkin tutuklu neral Hıfzı Çubuksanık dönemin Genel lu’nun çapraz sorgusu kurmay 2. Başkanı sırasında “İlker Başemekli Orgeneral Ha buğ’a İrtica ile Mücasan Iğsız, çapraz sorgu dele Eylem Planı için sunda kendisine yönel ‘kâğıt parçası’ sözünü tilen soruların Genel siz mi söyletiniz” sorukurmay Başkanı’na so su dikkat çekti. İtfaiyeyi kandırıp molotof attılar ? İstanbul Haber Servisi Küçükçekmece Kanarya Mahallesi’nde dün öğlen yangın ihbarı alan itfaiye ekipleri olay yerine geldiğinde taşlı ve molotofkokteylli saldırıya uğradı. Bölücü örgüt yandaşı olduğu öne sürülen gruptan kaçmaya çalışan araçlardan biri park halindeki otobüse çarptı. Olayda 2 itfaiye eri hafif yaralandı. C MY B C MY B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle