19 Mayıs 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 1 OCAK 2012 PAZAR 12 PAZAR YAZILARI tina’da Arnavutluk’tan gelen birçok taksi şoförüyle karşılaşmanız mümkün. Bir tanesi bana soruyor: “Ne için geldin bu ülkeye?”, dürüstçe yanıtlıyorum: “Doktoramı tamamlamak için.” “Çalışacak mısın?” diyor, “Çalışıyorum” diyorum. Gülüyor: “Bu ülke gezmek ve kahve içmek için iyidir, ama çalışmak için asla” diyor. “Çalışıyoruz diyorlar, ama nerede? Ben göremiyorum, sadece söyleniyorlar” diye ekliyor. Başka bir zaman, başka bir taksi şoförüyle aşağı yukarı aynı konular konuşularak sohbete giriliyor; önemli bir farkla, o Yunan. “Ne işin var burada, krizin ortasında?” diye konuya giriyor… “Bizi tembellikle suçluyorlar, ama çalışıyoruz. Sorun yönetimde. Aldılar paraları Avrupa Birliği’nden, aldılar rüşvetleri, aldılar hepsini kendi ceplerine aldılar. Tarım yatırımı yok, nerede o verilen krediler? Bunlar nasıl siyasetçi? Dış ülkelere bağladık her şeyimizi.” Konuşma yol boyunca sürüyor. Solun yükseleceğini söylüyor. Elbette, burada yaşayanların çoğu Türkiye’nin geçmişte yaşadığı krizi ve Türkiye siyasetini neredeyse ezbere biliyor. Kısa kısa imajlar yağıyor onlar konuşurken, “tembel” Yunan, siesta yapan “devlet memuru” Yunan, yukarıda “hatırlı tanıdıkları” olan Yunan, rüşvetsever Yunan bakan… Demokratik haklarını kullanan Yunan, sorgulayan Yunan… “Biz beraber Beyaz A A balinalara teğet geçmek [email protected] [email protected] C MY B C MY B nchorage’e bu gidişimde de göremedim onları. Kuzeyin beyaz balinalarını... Denizcilerin taktığı adlarıyla “deniz kanaryalarını”... Görsem ne sevinirdim. Göremediğim için üzüldüm mü? Özgür yaban hayvanları ile karşılaşmak benzersiz bir keyif verir insana, ama yalnızca o an mı? Karşılaşmanın nerede, ne zaman ve hangi şartlarda olacağının kestirilememesi; dahası, bir karşılaşmanın olup olmayacağının bile kesin olarak bilinmemesinde değil midir yabanın büyüsü? Beyaz balinalar Kuzey Kutbu ve hemen aşağısında kalan bölgelerde görülürler. İsimlerini erişkinlerinin vücutlarının tamamen beyaz olmasından alırlar. Bilimsel isimlerinde Latince “beyaz” anlamına gelen “leucas” kelimesi vardır (Delphinapterus leucas). İngilizce isimleri “beluga” ise Rusça “beyaz” anlamına gelen “bielo” kelimesinden türemiştir. Ne yazık ki beyaz balinalar bazı ülkelerde ülkemiz dahil gösteri parklarında ya da hayvanat bahçelerinde tutsak olarak da bulunuyor. Doğal ortamda 60 yıl kadar yaşabilen beyaz balinaların ömrü, tüm deniz memelileri gibi tutsaklıkta ciddi oranda kısalıyor; ölüm oranları yüksek oluyor. Geçen eylül ayında Kanada’daki bir parkta ölen yavru beyaz balina gibi. Biz yine de ilk olarak “özgür” bir beyaz balina ile tanışmıştık. Denizlerimizde doğal olarak görülmeyen bu balinalardan birisi 1990’lı yılların başında bir süreliğine Karadeniz kıyılarımıza konuk olmuştu. Kırım’daki bir tesisten kaçtığı düşünülen bu balinayı çok sevmiş, ona “Aydın” ismini vermiştik. Özgür balinanın beyaz rengini “aydınlık” çağrışımı ile algılayan bizlerin, günün birinde başka beyaz balinaları tutsak edeceği belki de akıllara gelmezdi. Aydınlıktan gitgide uzaklaşan ve zaten genel olarak gelişmiş ülkelerin “iyi” yanlarını değil ama “kötü” yanlarını ithal etmede pek hızlı olan ülkemiz 2000’lerin başında tutsak yunus, balina bulunduran ülkeler arasında yerini aldı. Beyaz balina en gelişmiş sonar ALASKA sisteme sahip, en sesli (vokal) balinalardan. Suyun üzerinden, hatta ÖZGÜR KEŞAPLI gemilerin içinden duyulabilen zengin DIDRICKSON ses repertuvarları nedeniyle denizciler “deniz kanaryaları” demişler onlara. Yüz şeklini değiştirebilen 2 balinadan biri olan bu balina, değişik sesler çıkarırken alnının ve dudaklarının şeklini değiştirerek gülümsüyor, kızıyor ya da ıslık çalıyor gibi görünebiliyor. Buzlar arasında yaşama uygun olarak beyaz balinaların sırt yüzgeci yok. Ancak sert deriden oluşan alçak, uzun bir sırt çıkıntıları var. Nefes alma deliği açmak için sırtları ile yaklaşık 8 cm. kalınlığındaki buz parçalarını deldikleri biliniyor. Çok sosyaller ve nadiren tek başına görülüyorlar. Yavrulama gibi bazı dönemlerde yüzlerce bireyden oluşan gruplar oluşturabiliyorlar. Amerika’da hepsi Alaska’da olmak üzere 5 farklı beyaz balina popülasyonu var. Anchorage’ın “Cook Inlet” Körfezi’nde yaşayan ve yaklaşık 300 bireyden oluştuğu sanılan popülasyonun durumu kritik. Kasım sonundaki değerlendirmede Alaska eyaletinin itirazlarına rağmen federal hükümet, popülasyonu yine “tehlikede” olarak değerlendirdi. Bu değerlendirme, bölgede yapılacak ticari balıkçılık, petrol çıkarma gibi faaliyetleri kontrol etmesi veya engellemesi açısından çok önemli. Anchorage’da şehir merkezine yakın sahil bölgelerinde yürürken, arabayla gezerken bile beyaz balinalara rastlamak mümkün. İlk ziyaretimde kıyıda uzun süre beyaz noktalar görmek umuduyla kahverengi sığ suları taramış ama balina görememiştim. Mevsim de zaten gözlem için pek uygun değildi. Tıpkı son ziyaretimiz gibi. Üstelik bu kez çok güçlü bir rüzgâr vardı. Dışarda uzun süre kalamadığımız için arabayla sahili tarayarak aradık onları. Beyaz balinalara denizde değil ama karada rastladık! Dar, kıvrılan bir nehirde arka arkaya dizilmişlerdi. Bazıları başını çıkarmış çevreyi kolaçan ediyor, bazıları dalıyordu. Seslerini duyamamamız belki de rüzgârın uğultusundandı! Şimdiye dek gördüğüm balina heykelleri arasında beni en çok keyiflendiren balinalarının arasında savrula savrula dolandığım bu heykel oldu. 100 kadar beyaz balina 2 haftayı aşkın bir süredir Rusya’nın Sinyavinsky Kanalı’nda buz parçaları arasında sıkışmış durumda. Sert hava koşulları nedeniyle yardım çalışmaları aksasa da, beslenemeyen diğer hayvanların saldırısına açık durumunda olan balinaları kurtarmak için seferber olmuş insanlar var. Yeni yılda “aydın”ları “tutsak” edenlerin değil, “sert koşullara” rağmen “özgürlük” için savaşanların egemen olduğu bir ülke ve dünya dileğiyle... Yunanistan’a güç ver Projeye iş dünyası çevreleri, firmalar, bankalar yedik” diyen bir başka bakan. Peki aslı hangisi? Atina Ticaret ve Sanayi Odası’nda bir ve medya şirketleri destek veriyor. Proje ortakları arasında Attica Bank gibi basın toplantısı. Toplantıyı bir banka var mesela ya da organize edenlerin arasında kamu ATİNA Naftemporiki gibi önemli bir gazete ve özel sektörde çalışan de duruyor. Bir de reklam, enerji “teknokratlar”, akademisyenler şirketleri, düşünce kuruluşları… ve diplomatlar bulunuyor. Özel sektörden katılan şirketlerin Bölgesel Diyalog ve Strateji sayısı her geçen gün artıyor. Enstitüsü’nün (IPEDIS) himayesinde gerçekleşen Özel sektör, siyasetçileri işin ÖZGE MUMCU toplantı, “Yunanistan’a güç dışında tutarak, Yunanistan’ın vermeyi” hedefleyen bir projeyi içerideki ve dışardaki imajını tanıtıyor. “Ülkenin yaratıcı güçlerini yeniden şekillendirmek amacıyla yola çıkmış. harekete geçirmeyi hedefledik” diyor Atina Hedefi ise hem özel sektördeki şirketler hem Ticaret ve Sanayi Odası Başkanı Kostas de vatandaşlar. AmerikanHelennic Ticaret Michalos. Michalos’a göre bu hareketin Odası Başkanı Yannos Gramatidis, bu önemli bir nedeni var. Bu neden, krizden projeyi imaj tazeleme adına “tarihsel bir çıkabilmek için yeni kalkınma felsefesini girişim” olarak yorumluyor. İmaj nasıl benimseyen bir toplumsal duyarlılığı kapsıyor. tazelenecek, soru da bu. Yunanistan’a Güç Ver projesi, bir halkla ilişkiler girişimi. Dünya çapında son iki yılda oluşan hasar tespit çalışmalarının ardından hayata geçirilmesi amaçlanmış. Projeyi yapanlar, ülkenin geliştirilmesi düşünülen ana ticaret faaliyetlerini çıkarmış ve bu alanlarla çalışan şirketlerin de bir listesini çıkarmışlar. Alanları eğitim, kültür, inovasyon (yenilik), sosyal ekonomi, tarım ticareti, enformasyon teknolojileri, telekom, turizm, enerji ve gemi taşımacılığı olarak belirleyen girişim bu alanlarda farkındalık yaratmayı amaçlıyor. Bir yandan da, bireysel katılımı da teşvik ediyor; fikirlerinizi yazın, siz de katılın diyerek… Ancak bir yanıyla da, projenin kendisine de para topluyor. Projenin temel hedefi, Yunanistan’ın küresel imajını yenileyerek değişim ve gelişime odaklanmak; bir anlamda da güçsüz olan özel sektörü güçlendirmek. Proje tanıtılırken, IMF’nin Yunanistan masası şefi Poul Thomsen geçen hafta Troyka’yı uyardı. Troyka’nın aldığı tasarruf tedbirleri ile vergi arttırımlarının kamu sektöründe “agresif” bir küçülme hedeflenmedikçe başarıya ulaşmayacağını belirten Thomsen ülkede bir başka tartışmayı daha ateşlemiş durumda. Aynı zamanda, özel sektör, Yunanistan’a “güç vermek” ve imajını düzeltmek için el ele tutuştu. Bakalım, hangi taksi şoförünün söylediği doğru, bunu zaman gösterecek. ‘Dokunulmazlar’ B Kahramanların aşlığı görünce endişeye “Dokunulmazlık”larına kapılmayın! Türkiye, hatta katılıyorsunuz. Birkaç saat veya bir nebze utangaçça da olsa Fransa gibi ülkelerde başta siyasiler gün boyunca etkisinde kaldığınız filmi eşdost herkese salık olmak üzere bir biçimde resmi veriyorsunuz. Kulaktan kulağa kisveye, kılıfa büründüler mi aktarılan mutluluk haykırışı, duygu kendini “Dokunulmaz” tsunamisine dönüşüp çevreye görenlerden söz edecek değiliz. Bir taşıyor ve milyonlar filme koşuyor. rüyanın, bir filmin hikâyesiyle Çünkü insanlar para bağımlı liberal yetineceğiz. Çoğu zaman sinema takıntılı yaşamda hesapsız, art denen çağdaş “Büyülü Fener”in niyetsiz, dürüst bağlar, inandırıcı insanı en kolay kaydırdığı rüyaları içten duygular, davranışlar arıyor... keşke her seferinde daha uzun Tanınmış Fransız oyuncu François yaşatabilsek, yaşayabilsek. Geçen Cluzet’nin canlandırdığı Philippe hafta gösterime girişinin 8. haftası Pozzo di Borgo gerçek hayatta tamamlanan “fenomen” bir filmi Pommery şampanyalarının şimdilik 15.7 milyon kişi izlemiş. patronudur. 1993 yılında 42 Fransızlar ne denli sinema sevseler yaşında geçirdiği bir yamaç de, 63 milyonluk Fransa’da 2011 paraşütü kazası sonucunda yılında 210 milyonun (resmi tetraplejik bir vücutla, sakat kol ve tahmin) üstünde sinema bileti bacaklarla kalır. Birtakım kesilse de filme olan ilgiyi bu rastlantılar sonucu bakıcılığını özellikle açıklamak olası değil. hapisten yeni çıkmış Abdel isimli “Dokunulmaz”ın gişe başarısı Cezayirli 20 yaşında bir genç “Maganda”, “3D” veya şiddet, üstlenir. Filmdeki bakıcıysa Paris cinsellik gibi yapay ticari öğelerle banliyölerinin küçük sabıkalı, işsiz ya da yoğun, çarpıcı reklam AfroFransızlardan son yılların kampanyalarıyla da açıklanır gibi sevilen mizahçısı Senegal kökenli değil. Zira bu etkenlerin hiçbiri söz Omar Sy’nın enfes bir konusu değil. Eric Toledano ve kompozisyon çizdiği Driss’dir. Olivier Nakache yönetmen Paris’in nadir şatomsu ikilisinin filmi kendi beklentilerini malikânelerinden birinde oturan fersah fersah aştığı gibi, çıktığında Philippe ile banliyöde annesinin sinema eleştirmenlerinin de geniş daracık apartmanından sokağa çapta beğenisini toplamış bir eser. attığı Driss taban tabana zıt iki Bütün zamanların en çok izlenen dünyanın insanlarıdır. Fransız filmleri, 21 İkili geri plana milyonluk “Ch’tis’lere PARİS ustalıkla yerleştirilmiş Hoş Geldiniz!” (Dany toplumsal Boon 2008) ve 17 adaletsizliğin, milyonluk “Şahane dengesizliğin Oyun” (Gérard Oury gölgesinde benzersiz 1966) gibi salt bir komedi bir dostluk kuracaktır. de değil. “Titanic” UĞUR HÜKÜM Driss’in kaynayan (James Cameron 1997) enerjisi, çocuksu gibi büyük aşk ve saflıktaki rahatlığı, muazzam felakete de sorumsuz uçarılığı çok boyutlu ağlatmıyor. Bir görüntü, birkaç kafese, kabuğa, kalıplara kısmış saniyelik bir müzik bile icabında Philippe’e yaşama zevki, şevk bazı insanları kolaylıkla ağlatabilir. verecektir. Birliktelikleri 10 yıl Bir film insanı bir buçuk saat sürmüş. Bugün yakın dostluklarını sürekli güldürebilir. Fakat devam ettiren ikiliden Philippe “Dokunulmaz”da hem ağlıyorsunuz hem de gülüyorsunuz. daha önce hem bir belgesele konu olmuş hem de serüvenini bir kitapta Fransız olmayanlar veya Fransız anlatmışmış. Filmin çekilmesini, gündelik kültürünün dışında gelirinin yüzde 5’inin kurduğu kalanlar filme Fransız kalabilir. Bu Simon de Cyrène Özürlüler saptama ne bir üstünlük ne de bir Vakfı’na bırakılması kaydıyla ayrıcalık ifadesidir. Günün birinde kabul eden Philippe Pozzo di bu filmi seyredecek olursanız bazı Borgo sol gelenekli aristokrat bir esprilere gülüp geçebilir, neresi aileden geliyor. Büyükbabası 2. bunun istisnai bir film diye Dünya Savaşı sırasında önemli düşünebilirsiniz. Nitekim komünist direnişçilerden birinin en Amerikan Variety dergisi işi daha yakın destekçisi ve yoldaşıymış. ileri götürüp filmde ırkçılık bile görmüş. Pes doğrusu! Peki nedir bu Filmin olağanüstü başarısı üzerine sineğin yağını çıkarmaya çalışan filmin büyüsü? Gerçek (çok yakın) Cumhurbaşkanı Sarkozy bütün hikâye, iyi senaryo, hatasız teknik, film ekibini makamı Elysée güzel yönetim, mükemmel Sarayı’nda yemeğe davet etmiş. oyunculuk vs. vs. Evet ama, böyle Omar Sy film çektiği gerekçesiyle dört dörtlük filmler azımsanmayacak derecede mevcut! bu “nazik” davete icabet etmemiş!!! Bu rüya gibi yıl sonu Daha daha? masalını Karl Marx isimli 19. Doğru zaman ve doğru yerde yüzyıldan kalma kızıl bir Noel yaratılmış bir eser. Amerikalı Baba’dan uyarlama alıntı bir sinemacı Orson Welles (1915hediyeyle tamamlayalım: “Marx, 1985), “Günümüz yalnızlığını halkın afyonu gibi de tanımladığı ancak aşk ve dostluk dini aynı zamanda ruhsuzkarşılayabilir. Mutluluk herkese yüreksiz bir dünyanın kalbi (tanınmış bir) hak değil, her gün nitelermiş. Bazı Fransız filmleri, verilmesi gereken bir mücadele. örneğin ‘Dokunulmazlar’ ruhsuz Rastladığımız an yaşamasını bir toplumun kalbi adeta...” bilmeliyiz” demiş. İşte bu filmle Yüreğinizden en güzel ve insani karşılaştığınız zaman sadece heyecanların hiç eksik olmayacağı dostluğu, kan bağının ötesinde düşlerde buluşmak umuduyla gerçek bir kardeşlik, insanlık buluşmasını, tek sözcükle Mutluluk gönlünüzce bir 2012 dileriz... duygusunu tadıyorsunuz. Film [email protected] süresince bir “Düş” yaşıyorsunuz. Yeni yıl geyikleri sveç’in güneyinde, yılın özgür yaratıkları olan son günlerini dağlardaki geyikler, sıklıkla yer kurt tartışmalarıyla değiştiriyor, kış aylarında, geçirdik. Çevre Koruma kent içlerine, okul Ajansı’nda görevli avcılar, bahçelerine dek iniyorlardı. Halland bölgesinde çembere İsveç’te, üçbeş ay önce aldıkları bir grup kurdu, önce yaşanan sarhoş geyik uzaktan atılan iğnelerle sendromu belleklerde uyuttular. canlılığını koruyor. Elma Sonra kurtlardan alınan genler bahçelerindeki çürümüş laboratuvarlarda incelendi. elmalar, kimyasal değişime Genleri elverişli bulunan uğrayarak onları yiyen kurtlar, ülkenin güney geyikler üzerinde alkol etkisi bölgelerine taşındı. İsveç’te, yaratmış, sarhoş olan geyikler insanlar gibi, kurtların üreme sağa sola saldırmışlardı. ve çoğalmalarında sorunlar Götteborg’un Saro yaşanıyordu. Amaç, güçlü bölgesinde, tırmandığı elma genlere sahip kurtları, uygun ağacında asılı kalan bir geyik, bölgelere taşıyarak soylarını itfaiyenin yardımıyla ağaçtan sürdürmeye çalışmaktı. indirilmiş, kurtarma Çevre Koruma Ajansı görüntüleri gazete ve tarafından boyunlarına televizyonlarda yer almıştı... elektronik tasmalar Doğada insanlarla takılan kurtlar, iç içe yaşayan MALMÖ güney bölgelerinde geyikler, birkaç yıl doğaya salındı, önce de bir okul gittikleri yerlerde bahçesine girmiş, izlendiler. çocuklarla Elde edilen verilere aralarında uzun ALİ HAYDAR göre kurtlar, güney kovalamacalar NERGİS bölgelerini baştan yaşanmıştı. başa dolaştıktan Geyikleri sonra Norveç’e uzaklaştıramayan geçti; oradan tekrar İsveç’in çocuklar, idareye haber güneyine dönerek geyik ve vermiş, onlar da itfaiyeyi ceylanların yoğun olarak çağırmıştı. İtfaiyenin de yaşadıkları bir bölgeye sürüyü uzaklaştırmakta yerleştiler. Elektronik izleme yetersiz kalması üzerine kayıtlarında; kurtların, geyik devreye polis girmiş; geyikler ve ceylanlar başta olmak polis arabalarının siren üzere diğer canlıları yemeğe sesinden ürkerek uzaklaşmış, başladıkları saptandı. Haberi karakolluk olmaktan son anda duyan hayvanları koruma kurtulmuşlardı... örgütleri hemen harekete Avucumdaki ekmek geçti. Kurtlar, yeniden kırıntılarını göldeki ördeklere saklandıkları yerlerde atarak yazacağım yeni yıl bulundu, iğne ile uyutularak yazısını düşünürken, içimdeki ıssız bir alana taşındı. iki ayrı ses birbirleriyle Kurtların, o bölgede sürekli çatışma halindeydi... kalıp kalmayacakları, diğer Seslerden biri diyordu ki: canlılara yeniden zarar verip “Senin, hüzünlü ve iç vermeyecekleri henüz karartan söyleminden bilinmiyor. Kurtlar bıktık. Yeni yılla birlikte çoğaltılmaya çalışılırken, bakış açısını da yenile. diğer hayvan türlerine zarar Zaten, dünyanın görünümü verilmemesine özen berbat! İşsizlik, almış, gösteriliyordu. Doğanın en yürümüş; herkes geçim İ derdinde. Savaşlar, iç çatışmalar yeterince iç karartıyor. Keyifli şeyler yaz; insanları bunaltma... Yılbaşı sabahı, mahmur gözlerle gazeteyi okumaya başlayan insanlar, ‘Bu ne ya!’ demesinler!” İçimdeki diğer ses de, “Bu sözlere aldanma; gerçeklere gözlerini yumma! Kalk, Rosengård Mahallesi’ne git; gör bakalım oradaki ‘ötekileştirilmiş’ insanlar yeni yıla nasıl giriyor?” diyordu. Seslerden ikincisine kulak verdim, Rosengård’a doğru dalgın dalgın ilerlerken, bir ilkokula hazırlık okulunda görevli arkadaşım yolumu kesti, “Biliyor musun ne oldu; geçenlerde, Ortadoğulu, 5 yaşındaki bir çocuğun babasını okula çağırıp uyardılar...” “Neden?’’ dedim, merakla... “Adam evde oğluna sürekli olarak, ‘Yaz tatilinde ülkeye gittiğimizde, taşlara bez bağlayıp benzinle tutuşturduktan sonra karşı hedeflere atacağız’ diyormuş. Çocuk, bunu okulda arkadaşlarına anlatmış, sonra öğretmenleri duymuş. Çağırdıkları adamı neredeyse polise teslim edeceklerdi.’’ Yaklaşık 10 bin nüfuslu Rosengård Mahallesi, günlerdir atılan havai fişekler yüzünden ateş ve barut kokuları içindeydi. İlkokul yaşlarındaki çocuklar, meydanlarda, köşe başlarında, büyük gürültü koparan havai fişekleri, “Allahüekber!’” sesleriyle patlatıyorlardı. Dostum, Kemal Öncü, bir yazısında, Rosengård’un son durumunu merak ediyordu. Garp cephesinde değişen yeni bir şey yoktu... İyi yıllar...
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle