19 Mayıs 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
1 OCAK 2012 PAZAR CUMHURİYET SAYFA 15 nce PKK’yle barışmaya kalktılar. Bölgeyi avucunun Ö içi gibi bilen, yıllardır canını dişine takıp, teröre karşı yaşamını namluya sürerek mücadele eden muharip komutanları, “savaşmasın” diye içeri tıktılar. En deneyimli subaylarına yönelik yok dayakçıydı, yok darbeciydi iftiraları, orduda ne uğrunda savaşacak bir amaç bıraktı ne de inanç. Oysa polisin “akkolları” imam, karakolları tepeden tırnağa iman doluydu. “Asker zaten beceremiyordu” oldu. Sınırların korunmasını askerden alıp polise verdiler. Teröre doğrudan muhatap ve muharip olmayan, tutuklanma gerekçesi de uydurulamayan komutanlar, şamar oğlanına döndürüldü. (Bana sorarsanız, fena da olmadı doğrusu!) Kara, deniz ve hava kuvvet komutanları dayanamayıp toplu istifalarını verince, “Hatice’ye değil, neticeye bakarız” dediler. TSK’nin başına bir jandarma koydular. İstihbaratın en tepesine de ABD muhaberatı ve ABD yapımı “insansız” casus uçaklarını. ??? Ama PKK barışmadı. Hatta şımarıp azdı. Saldırı dozunu arttırdı. Komuta kademesi acemilere terk edilen asker ve polisleri, keklik gibi avlamaya başladı. Barış filmi rafa kalktı. Savaş filmi başa sarıldı. Hoop, ordu yeniden sınıra sürüldü. Dönüldü mü size, “terörle sonuna kadar mücadele”ye, “ordu cephe”ye, sınır ötesi operasyonlara falan? Sonuç: Çocuk ve erişkin 35 sivil hacamat, bazıları hâlâ Benim girdiğim PTT bürosuna 100 adet çeyrek, 50 adet yarım bilet gönderilmiş. Biçare memurlar çeyrekleri kolay satmış, ama tanesi 18 TL’den yarım biletler ellerinde kalmış. Gazeteciliğim tuttu, sorguyu derinleştirdim. Birkaç postane gezdim, hepsi piyango bayiliğine soyunmuş… Zaten PTT’nin resmi internet sitesi de “YILBAŞI BİLETLERİNİZ TÜM PTT İŞYERLERİNDE” reklamıyla açılıyor. PTT’nin piyango satması küçük çaplı bir rezalet. Ama asıl büyük rezalet ve “yasadışılık”, PTT Genel Müdürlüğü’nün MP ile anlaşarak üstünden komisyon aldığı, yani kazanç sağladığı biletleri bürolarına “iadesiz” dağıtması ve satılmayan biletleri memurların ödemek zorunda kalması! Avrupa’da böyle zorba satış yöntemlerine “mafya kapitalizmi” denir. Neden bizim ellerde normal sayılıyor? ??? AKP hükümeti, sıfırdan zirveye taşınan kendi varlığına bakarak, “hiçbir işte uzmanlık gerekmez, herkes her şey olabilir” diye düşünüyor. Kurumsal saygınlık umurunda değil. Zaten saygınlığın, uzmanlıkla edinildiğini de bilmiyor! Deveye “uç”, kuşa “koş” diyor. Öğretmenlerin simit satıp merdiven sildiği ülkede, PTT’nin piyango vurgunculuğu, elbette adiyattan bir ayıp. Milli Piyango İdaresi’ne de mektup “Zafere yüz baba sahip çıkar, yenilgi öksüz kalır.” JOHN F. KENNEDY Büyük İkramiye Devekuşu! kayıp. İnsansız casus uçakları, mazot bidonlarını lav silahı sanıyor. Genelkurmay, sınırdan geleni geçeni terörist sayıyor. TSK uçakları PKK’li diye kaçakçı köylüleri bombalıyor. Devlet, isyan korkusuyla bölgeye bırakın vali ya da kaymakam, saatlerce sağlık ve arama kurtarma ekibi gönderemiyor. Hükümette uzun bir sessizlik. Sözcü Hüseyin Çelik, neden sonra açıklıyor: “Operasyonel bir hatadır. Türkiye, hukuk devletidir. Eğer bir hata varsa, hukuk devleti mantığı içinde tespit edilecektir…” Hatice, ordunun yakasına “maşallah” gibi takılmış bir jandarma. Hatice, polisin rehberi Amerikancı imam. Hatice, ABD’nin insafına kalmış uydu istihbaratı ya da yalvar yakar satın alınan insansız uçaklar… Bakmayınca Hatice’lere, elbet şaşmamak gerek bu neticelere! ??? Yılbaşından iki gün önce, Yılbaşında Şehir Sesler yedi tepeli dalgalarla gelir uzun ötüşlü sabahlara uyanır martılar ölümler kadar umutsuz ayrılıklar yaşanır ocağın son günü bütün yabancılar tanır birbirini dükkânların vitrinlerinde korkulu masallar durur çocuklar hep uyur ışıklar sevdalar kavgalar yılbaşında şehir İstanbul olur AHMET KADRİ ERGİN Yılbaşı Eğer bizler bugün değil de, sözgelimi, MÖ 35 yılında yaşıyor olsaydık, yılbaşını 1 Mart günü kutluyor olacaktık. Bu da aslında pek doğru değil ya, çünkü o zamanlar bizler Orta Asya’da yaşıyorduk, kendimize ait “12 hayvanlı” olarak anılan bir takvimimiz vardı. Yılbaşı ise 21 Mart’a denk düşen gündü. Türk kavimleri en eski zamanlardan beri bu takvim sistemini kullanıyorlardı. 1 yıl 12 ay, 1 ay 4 hafta, 4 hafta da 30 gündü. Bu on ikili sistemde her hayvan bir yıla ad vermekteydi. Devre tamamlandıktan sonra, yeniden on ikili devre başlamaktaydı. Yıllara adlarını veren hayvanlar şunlardı: 1) Sıçan, 2) Öküz, 3) Pars, 4) Tavşan, 5) Ejder, 6) Yılan, 7) At, 8) Koyun, 9) Maymun, 10) Tavuk, 11) Köpek, 12) Domuz. Görüldüğü gibi 12 yıllık devre sıçanla başlıyor, domuzla sona eriyordu. Bu takvim sistemine göre 2011 yılı tavşan yılıydı; 2012 ise ejder yılı olacak. Eski Türklere göre tavşan yılında her çeşit nimetin bollaşacağı, yazların ve kışların ılıman geçeceği, halk arasında sükunet ve rahatlığın egemen olacağı öngörülürdü. Ejder yılında ise halk arasında husumet, fitne, çatışma ve savaşların ortaya çıkacağına, yaz günleri yıldırım ve gök gürültülü yağmurlar, kışın ise tipi ve karın çok olacağına, ağaçları soğuk çarpacağına inanılırdı. Bu kez tavşan yılına ilişkin öngörüler doğru çıkmadı, dileriz ejder yılında da doğru çıkmaz, yoksa işimiz zor! ??? İslamiyet ile birlikte hicri takvime geçildi. Hicri takvim Hz. Muhammed’in Mekke’den Medine’ye hicretini başlangıç kabul eden ve ayın dünya çevresinde dolanımını esas alan bir takvim sistemiydi. Hicri takvim, “hicri şemsi” ve “hicri kameri takvim” olmak üzere ikiye ayrılıyordu: Hz. Muhammed, safer ayının 27. günü Hz. Ebubekir ile birlikte Medine’ye hicret etmek üzere Mekke’den ayrılmış, 8 rebiyülevvel / 20 Eylül 622 Pazartesi günü Kuba Köyü’ne gelmiş ve 12 rebiyülevvel cuma günü Medine’ye doğru hareket etmiştir. Hz. Muhammed’in Kuba’ya geliş tarihini, hicri sene başlangıcı olarak kabul eden ve Dünya’nın Güneş etrafındaki dolanımını esas alan takvim sistemine hicri şemsi takvim denilmektedir. Hz. Ömer zamanında, Hicret’in 17. yılında alınan bir kararla Hicret’in olduğu sene hicri takvimin 1. yılı ve o yılın muharrem ayı da hicri kameri takvimin yılbaşısı kabul edilmek suretiyle, o yıl 1 muharremin rastladığı 16 Temmuz 622 tarihi de hicri kameri takvimin başlangıcı olarak kabul edilmiştir. Biz bunu hicri kameri takvim değil, hicri takvim olarak bilmekteyiz. ??? MÖ 7’nci yüzyılda Roma İmparatorluğu’nda Numa Pompilius zamanında Ay’ın Dünya’nın etrafında dolanımını esas alan ve yeni ayın doğuşu ile beraber başlayan 12 aylık ve 354 günlük ay takvimine geçildi. Bu takvim sistemi ile mevsimler arasındaki uyumsuzluğu gidermek için iki yılda bir 22 Şubat ile 23 Şubat’ın arasına, 22 (artık yıllarda 23) günlük mercedonius adıyla 13’üncü yeni bir ay eklenmişti. Bir yıl ortalama 365, artık yıllarda ise 366 gün oluyordu. Mevsimler arasında uyum sağlamak için de 33 ve 34 günlük iki ay, kasım ve aralık aylarının arasına eklenmişti. “Karışık yıl” denen MÖ 46 yılından sonra ilkbaharın başlangıcı 25 Mart olarak belirlendi ve yılın başlangıcı da 1 Mart’tan 1 Ocak gününe alındı. Roma İmparatoru Julius Sezar, İskenderiyeli astronom Sosigenes’in tavsiyelerine uyarak MÖ 45 yılında, bugünkü, dünyanın Güneş etrafında dolanımını esas alan 365.25 günlük “Jülyen” olarak anılan takvim sistemini uygun gördü. Ne var ki bir yıl 365.2422 gün olduğu halde, Jülyen takviminde bir yıl 365.25 gün olarak 400 yılda 3 gün geri kaldığından ötürü mevsimler arasında meydana gelen uyumsuzluğu gidermek amacıyla MS 1582 yılında Papa XIII. Gregoris, Jülyen takviminde reform yapılmasını emretti. Yapılan reformlar sonucunda günümüzde kullanılan “Gregoryen takvimi” ortaya çıktı ve 1 Ocak yılbaşı olarak belirlendi. Bu takvim 26 Aralık 1926 tarihinden itibaren Türkiye’de de kullanılmaya başlandı. Diyeceğim o ki, bugün kutladığımız yılbaşına gelmemiz hiç kolay olmadı; bu günle başlayan 365 günün değerini bilelim. İyi şeyler düşünelim, iyi şeyler yapalım. Tüm okurlarımın yeni yılını en içten duygularla kutluyorum, herkese mutlu, sağlıklı, başarılı, barış dolu, güzel günler diliyorum. Fotoğraf: ALİ ARİF ERSEN İstanbul’da bir postaneye girdim. İadeli taahhütlü mektup göndereceğim. İşlem bitti, güler yüzlü memur, gişenin arkasından bir deste Milli Piyango bileti çıkarıp “Almak ister misiniz?” dedi. Şaşırdım. Hatta kızdım. Carrefour gibi süpermarket kasalarında zorla satılmak istenen biletlerden zaten gına gelmişti. Bir PTT’nin Milli Piyango bayiliği eksikti! Memur, boynunu büktü: “Almak zorunda değilsiniz, ama biz satmak zorundayız. Genel Müdürlük geri dönüşsüz gönderiyor. Üç yıldır böyle. Satamadıklarımızın bedelini, aramızda para toplayıp ödüyoruz…” Haydaaa mı demeli, yok yahu mu, yoksa “Çüş!” mü? KİM KİME DUM DUMA BEHİÇ AK ‘ G ’ N O K T A S I dağıttırsınlar bari, olsun bitsin! Ama imamdan polis olunca, Adıyaman’da korumaya alınan genç kız, üç polisin arasında ağabeyleri tarafından bıçaklanıp öldürülüyormuş, ne gam? Jandarmadan Genelkurmay başkanı yapılınca, kaçakçılar da terörist sanılıp vurulabiliyormuş, kimin umurunda? Hukuk devleti, guguk bile değil, devekuşu artık! Yeni yılınızı kutlarım. Belki devekuşunun uçacağı yıldır, 2012. Siz ayağınızı sıkı basın, 2013’e kalın. [email protected] ‘100 Yıl Önce’den... şananların aslında “Arap Sonbaharı” olduğu açıkça görülerek… Örneğin Kaddafi’yi yok eden emperyalizm Libya’da özgürlüğün güvencesi midir? Bu soru 100 yıl önce de geçerliydi. Kuzey Afrika’nın emperyalistlere karşı özgürlük direnişinde başlıca destekçileri ise başta Binbaşı Mustafa Kemal olmak üzere “gönüllü” Osmanlı subaylarıydı... Bu dayanışma, Libya tarihine “Türk Ruhu” olarak geçer. Mustafa Kemal’den esinlenen Şeyh Ahmet Sunusi ve vustralya’da Ömer Muhtar’ın önderliğindeki bağımsızlık mücadelesi iki mezar aynı ruhun ürünüdür. İngiltere 1912’de Hindisİtalyanlar 1912’de İngiltere tan’ı işgal edince Osmanlı ve Fransa’nın desteğiyle Devleti 350 kişilik birliğini HinTrablusgarp’a saldırırlar… distan Kralı’na yardıma gönGerekçeleri, “Osmanlı’nın Libderir… 310 askerimiz çatışya’yı iyi yönetemediği; Libmalarda şehit olur; kalan 40 ya’da özgürlük olmadığı”dır!.. kişi İngiliz gemilerinde esir Çünkü Trablusolarak çalıştırılırgarp henüz Osken 2’si Avusmanlı’nın elindetralya’ya kaçar... dir. II. AbdülhaKaradenizli Abmit, donanmayı dullah, baba Haliç’te çürümemesleği dondurye terk ettiği için macı, Karahisardeniz gücü etkilı Mehmet de yisizdir. Mısır, İngine babası gibi liz işgalinde oldukasap olmuştur... ğundan Libya’ya Derken emperkarayoluyla ordu yalistlerin da gönderile1918’de Çanakmez... kale’ye saldırıları Dönemin Osüzerine Abdullah “Gönüllü” Mustafa manlı Genelkurile Mehmet Kemal Libya’da... may Başkanı Avustralya başMahmut Şevket kanına özetle şu mektubu yaPaşa, çareyi İttihatçı asker ve zarlar: sivillerin Libya’ya gönüllü ola“Öğrendik ki Osmanlı’ya sarak gönderilmesinde bulur. vaş açmış ve Çanakkale’ye Mustafa Kemal, Enver Paşa, asker göndermişsiniz. ÜlkeFethi (Okyar), Kuşçubaşı nizdeki iki Osmanlı askeri olaEşref, Yakup Cemil, Ali (Çerak biz de Avustralya’ya savaş tinkaya ) gizlice Trablusgarp’a açıyoruz. Ekselansların bilgilegiderek İtalyan emperyalizmirine duyurulur.” ne karşı, bölge halkının direniKahramanlarımız bu mekşini örgütlerler... tupla yetinmezler; Sydney’ye Libya’ya “Gazeteci Şerif” 250 km’deki Karlıdağlar böladıyla giren Mustafa Kemal, gesinde rayları sökerek 3 tren Derne ve Tobruk’ta yönettiği devirirler; 8 karakol basarak “gerilla savaşlarıyla” İtalyanları askerleri vururlar… Avustralya etkisiz kılar. 12 Mart 1912’de ancak 250 asker göndererek ise “Bütün Derne Kuvvetleri Abdullah ve Mehmet’le başa Komutanlığı”nı üstlenmiştir... çıkabilir ve şehit olurlar. Ne var ki tam da o günün Bugün ikisinin de mezarı “ertesi”nde Balkan devletleri aynı yerde ve fotoğraf çekOsmanlı’ya savaş ilan ederler. mek yasakmış. Mezardaki Osmanlı da Trablusgarp’ı İtalisimleri ise 2 kişiye karşı ya’ya bırakır... “orantısız güç” kullanıldığını Libya bugün yine emperyagizlemek için Osmanlı erleri lizmin elinde... Acaba Arap olarak değil, o yıllarda savaş halkı, dünyanın sözde dehalinde oldukları “Hindistan mokrasi güçleri ve hatta Libaskerleri” şeklinde yazılmış. ya’ya karşı NATO kuvvetleri arasında yer almak için can ibya’da atan bizimkiler, 100 yıl önce ‘1912 Baharı’ Mustafa Kemal önderliğindeki Sözde “Arap Baharı” Türk ruhunu neden anımsa2012’ye de sarkıyor ama yamıyorlar? Fransız parlamenterlerin kendi soykırımlarını gizleme histerileri yüzünden yeni yıla geçmişi tartışarak girdik... Tarihi kurcalamak öylesine çekici oldu ki herkes “yarın”lar yerine “dün”ün peşine düştü! Ben de 2012’nin bu ilk yazısını 100 yıl önceye ayırdım. Yanlış anlaşılmasın, aydınlık geleceğimizden tabii ki vazgeçmedik; ancak mademki yeni yıla tarihle giriyoruz; eh, bizim de bazı gerçeklerimizi anımsa(t)ma hakkımız var... İşte iki örnek: A ÇİZGİLİK KÂMİL MASARACI [email protected] BULMACA SEDAT YAŞAYAN HARBİ SEMİH POROY UYDUDAN NAKLEN HAKAN ÇELİK [email protected] L 1 2 3 4 5 6 7 8 9 SOLDAN SAĞA: 1/ Dinleme salonu. 1 2/ Yaprakları çay gibi haşlanarak içi 2 len bir Güney 3 Amerika bitkisi... 4 En küçük sosyolojik birim. 3/ Gözle 5 ri görmeyen... Or 6 taya çıkarma, mey7 dana getirme. 4/ Kalsiyum elemen 8 tinin simgesi... Yü 9 ce, yüksek. 5/ İnat1 2 3 4 5 6 7 8 9 çı, dik kafalı... Küçük bir suyu ya da hendeği geç 1 B A S T I A B A mek için yapılmış köprü. 2 A Y A R E V A N 6/ Üzüm şırasının tortu 3 S A N D A L B A larını çökertmek için kul 4 T D İ K E L E Ç lanılan ve “pekmez top 5 I R A K ME T rağı” da denilen, kille ka6 E L EMA N Ö rışık kireçli toprak... Lit7 A V L E N G E R yum elementinin simgesi. E C E 7/ Harman yerindeki ta 8 B A B E T Ö R E N hılın taş ve toprakla karı 9 A N A Ç şık kalıntısı... Giz. 8/ Bir tür iskambil oyunu... Bezden biçilmiş elbise. 9/ Kent merkezinde trafiğe kapalı bir yolda yapılan bisiklet yarışı. YUKARIDAN AŞAĞIYA: 1/ Kesilen ağacın yerde kalan kütük dibi... Küçük su kanalı. 2/ Birçok bedensel özelliğiyle file benzeyen, tavşan iriliğinde memeli bir hayvan... Gözdeki canlılık. 3/ Verme, ödeme... Tatlı, tuzlu, ekşi ve acı tatlar dışında kalan beşinci tat. 4/ Bir cetvel türü... Merkür gezegenine verilen bir başka ad. 5/ Vilayet... Eski Mısır’da güneş tanrısı. 6/ Atın, biniciyi sarsmayan bir koşma biçimi... Kripton elementinin simgesi. 7/ “Yahudi Almancası” da denilen bir dil... Ankara’nın Kızılcahamam ilçesinde bir kaplıca. 8/ Muğla’nın bir ilçesi... Batman ilindeki Hasankeyf ilçesini sular altında bırakacak olan baraj. 9/ Değme, dokunma... Bir geminin baş ve kıç taraflarında çektiği sular arasındaki fark. C MY B C MY B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle