19 Mayıs 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 1 OCAK 2012 PAZAR 10 HABERLER Eğitim sendikaları 2011 yılında Dinçer’in politikalarını değerlendirdi Yeni Yıla Şiirlerle... Benim çocukluğumda yıllar ne kadar uzaktaydı! Her yılbaşında düşünmüşümdür bunu. Bir dahakinde olup olmayacağımı! O neşeli, kahkahalı, umutlu gece yarısında yeni yılın... Herkes böyle olmaz, hepimizin yılbaşıları farklıdır. Kimi yalnız kendisi, çevresi, ailesi, çoluk çocuğuyla mutluluk arar, bulur, bulduğunu sanır. Kimi de umutsuzluğunu daha derinden duyar... Bir şairin yeni yılı nasıl geçer, bir yazarın, bir düşünen, duyan insanın? Cumhurbaşkanlığı Edebiyat Ödülü’nü alan şairin, Sezai Karakoç’un! “Kim aç varsa hepsi ben / Kaç hasta varsa hepsi ben / Kaç insan önlerinde dönen / İşsiz hammal hepsi ben. Kaç âşıktan ters yüz edilmiş / Âşık varsa hepsi ben / Bütün çiçeklerle donanıp / Bütün insanlarla ölen.” Sevincinizi mi kaçırdım, yoksa el değmedik duyarlıklara mı götürdüm yine? ??? Ödülünü almaya gitmemiş Sezai Karakoç... Ben de yıllar önce gitmemiştim, gidememiştim. Nedense o araba kazasından beri böyleyim, yürümem bir sorun. Neydi, gece yarısı bir arabayla yok etmek mi istemişlerdi? Niye gitmedi şair Karakoç Çankaya’daki törene? Ödülü verenlerle aynı çizgide olmadığı için mi? Yılbaşları bizleri çocukluğumuza götürür. Bir armağan almak ya da vermek sevdiğine. Sonra bütün bu yeni yıl şamatalarına karşı bir kenarda düşünmek çocukluk yıllarını. “Bütün şiirlerde söylediğim sensin / Suna dedimse sen Leyla dedimse sensin / Seni saklamak için görüntülerinden faydalandım Salome’nin, Belkis’in / Boşunaydı saklamaya çalışmam öylesine aşikârsın bellisin / Kuşlar uçar senin gönlünü takdir için / Ellerinden devşirir bahar çiçeklerini / Deniz gözlerinden alır sonsuzluğun haberini / Ey gönüllerin en yumuşağı en derini / Sevgili / Ey sevgili.” ??? Sezai Karakoç Siyasal’dan, maliye uzmanı!.. Sanatın gizlerini yaşamış yaşatmış dizelerinde... Yeni yılınız mutlu olsun diyorum. Şairlerle birlikte olmanızı istiyorum. Şiirlerdir yaşamayı anlamlı kılan. Bütün şairlere teşekkür ediyorum. Dağlarca’dan, Necatigil’den, Cumalı’dan, Attilâ’dan, Ece’den, hepsinden... “Ey sevgili uzatma dünya sürgünümü benim” diyen Sezai Karakoç’a, o sürgünün daha yıllarca sürmesini dileyerek... MEB’in karnesi kırıklarla dolu MAHMUT LICALI Tuhaf Bir Aşk Hikâyesi Hadi kendinize bir sabah kahvesi yapıp arkanıza yaslanın, çoluk çocuk, para pul, sağlık ve en önemlisi memleketin halleri bir günlük kapınızın dışında kalsın, yeni bir yılın ilk gününde bir Cumhuriyet gazetesi yazarı, size bir hikâye anlatsın. Çünkü onun hayat boyu en çok sevdiği iş bu, bugün de tam zamanı. Yaşı belli olmayan kadın, pazaryeri kalabalığının içinden hızla geçip her günkü yerine geldi, çevresine bakınıp derin bir soluk aldı ve bağdaş kurup bir güzel oturdu. Çektiği sürme, iri kara gözlerindeki bakışını daha da yakıcı kılmıştı. Boynunda dünyanın her yerinden gelmiş nazar kolyeleri vardı. On parmağının onunda da kıymetli taşlardan yapılmış yüzükler göz alıyordu. Yaşı belli olmayan kadın, gökyüzüne bakıp güneşin batıya kaydığını gördü, vakit gelmişti. Şalvarının cebinden taşlarını çıkarıp gelişigüzel fırlattı ve en uzağa giden taşın hemen yanında duran yaşlı adamın hikâyesini anlatmaya başladı. Şimdi orada sessizce duran adam, bir zamanlar görkemli konaklarıyla meşhur bir ailenin tek oğluydu. Aile mesleği olan mücevher işinde çalışıyordu. En iyi ustaların çalıştığı, her yıl kilolarca altının ve gümüşün işlendiği bir atölyenin tüm sorumluluğu o zamanlar çok yakışıklı bir genç olan adamın üstündeydi. Genç adam işini seviyordu, parıltılar saçan pırlantaları, safirleri seviyordu. Bu parıltılı dünya onu, dış dünyanın kötü renklerinden, gürültüsünden, karmaşasından koruyan bir sığınak gibiydi. Adam mutluydu. Ailesi istediği için gene mücevher işiyle uğraşan bir ailenin kızıyla evlenmişti. Karısı sessiz, kendi halinde bir kadındı. Adam ilk başlarda karısına her gün bir mücevher armağan etmişti. Ama karısı bu mücevherleri hiçbir zaman takmamış, adam da artık mücevher armağan etmekten vazgeçmişti. Adam karısının bu davranışına alındığını bir akşamüstü, safir ve yakut kullanılarak yapılmış bir kolyeyi incelerken fark etmişti. Bu kolyeyi kendi elleriyle bir kadının boynuna takmayı ve kolyeyle tenin temasındaki baştan çıkarıcı hazzı hissetmeyi o an ölesiye istemişti. Sonra bu isteğinden utanmış ve kolyeyi özenle kutusuna yerleştirip evin yolunu tutmuştu. Adamın eviyle atölye arasında iki tarafı nar ve portakal ağaçlarıyla kaplı yol vardı. Adam her gün ışığın nar ve portakal ağaçları arasından süzülerek yaptığı yansımaları seyrederek bu yolda yürümeyi severdi. O gün de ışık yumuşacıktı, nar ve portakal ağaçlarının üstünden usulca süzülüp adama değiyordu. Adam koku ve renkleri içine çekerek yürürken ansızın ağaçların birinin dibinde bir karaltı gördü. Merakla yaklaştığında bu karaltının bir kadın olduğunu fark etti. Eğildi, kadının yüzünü ve bedenini tümüyle örten, sadece saçlarını açıkta bırakan kalın örtüyü usulca çekti ve o zaman dünyanın en masum gülümsemesiyle ona bakan kadının yüzünü gördü. Kadın ona öylece bakıyordu. Adam şaşırmıştı, kadına adını, neden böyle yattığını sordu, kadın sadece gülümseyerek bakmaya devam etti. Adam sorularını yineledi, o zaman kadın, ellerini kullanarak sağır ve dilsiz olduğunu anlatmaya çalıştı. Adamın içinden bir an kadını öylece bırakıp gitmek geçti, ama bu düşünce uzun sürmedi. Bir anlık bir kararsızlıktan sonra adam kadını kaldırdı, koluna girip yürümeye zorladı. Kadın istenileni yaptı ve yürümeye başladı. Nar ve portakal ağaçlarına vuran güneş onlara dokunup orada kaldı. Adam kadını kendi arazisi içinde bulunan, artık aileden kimselerin kullanmadığı küçük bir eve götürdü. Onu yıkadı, saçlarını taradı ve kadın uykuya dalana kadar orada bekledi. O günden sonra adam, sabah ve akşam hiç sektirmeden küçük evi ziyaret etti ve her seferinde, atölyenin en kıymetli mücevherlerini yanında getirip sağır ve dilsiz kadına kendi elleriyle taktı. Kadın her seferinde bedeninin ve ruhunun tüm çıplaklığını adama sunarak ona teşekkür etti. Böylece yıllar geçti, hiç kimse olup biteni bilmedi ve adam mücevherleri taşımaya devam etti, sağır ve dilsiz kadın da adama teşekkür etmeye. Bir gün adam eve geldi ve kadının her zaman oturduğu odaya girdi. Ama yıllardır hep aynı yerde onu karşılayan kadın, o gün orada yoktu. Adam evin her yerini, arazisinin her yanını aradı. Kadın yoktu, adamın kadına armağan ettiği tüm mücevherler, o küçük odanın içinde parıltılar saçarak öylece duruyordu. Adam, aklını yitirmiş gibiydi, büyük paralar ödeyip adamlar tuttu, uzak yakın her yerde kadını arattı, ama kadın sır olup gitmişti. Nice zaman sonra adam kadının artık geri dönmeyeceğini düşündü ve bir gün atölyedeki tüm mücevherleri atölyenin hemen yanı başında akıp giden nehrin sularına bıraktı. Sonra, sonra yaşı belli olmayan kadın sustu ve hâlâ olduğu yerde kıpırdamadan yaşlı duran adama baktı, derin bir iç geçirdi. SGD’liler serbest bırakıldı ? İstanbul Haber Servisi Sosyalist Gençlik Derneği’nin (SGD) AKP Beşiktaş ilçe teşkilatında önceki gün yaptığı eylemi izlerken 5 SGD üyesi ile birlikte gözaltına alınan Etkin Haber Ajansı muhabiri Deniz Doğruer ile 1 kişi savcılık sorgusunun ardından serbest bırakıldı. Tutuklu öğrencilere dikkat çekmek amacıyla AKP Beşiktaş ilçe teşkilatına “Tutuklu öğrencilere özgürlük” pankartı asarken gözaltına alınan 4 kişi ise mahkemece serbest bırakıldı. ANKARA Milli Eğitim Bakanlığı’nın (MEB) 2011 yılında uyguladığı politikalar öğretmen ve eğitim çalışanlarının beklentilerini karşılayamadı. Eğitim sendikaları, Milli Eğitim Bakanı Ömer Dinçer’in ataması yapılmayan işsiz öğretmenlere çözüm sunmak yerine, yaptığı “başka sektöre yönelin” çağrısının öğretmenlere bakışını gösterdiği görüşünde birleşti. Haziran 2011’de yapılan genel seçimlerin ardından Milli Eğitim Bakanlığı görevini Nimet Baş’tan (Çubukçu) devralan Ömer Dinçer, eğitim çevrelerinin 2011 yılındaki beklentilerini karşılayamadı. Ataması yapılmayan 350 binin üzerindeki öğretmenin “başka sektörlere yönelmesini” isteyen Dinçer, bu dönemde öğretmenlerin özür grubu atama hakkını da bire indirdi. Eğitim sendikaları, 2011’in eğitim açısından kayıp bir yıl olduğu ve bakanlığın öğretmenleri mutlu edecek bir çalışma yapmadığı görüşünü ifade etti. Eğitimİş Genel Başkanı Veli Demir, 2011’in kayıp bir yıl olduğunu ifade etti. Bakan Dinçer’in AKP iktidarında bu göreve gelen öğretmeni en anlamayan bakan olduğunu belirten Demir, “Dinçer’in öğretmenlere karşı düşmanca görüşleri var. Öğretmenin üç ay tatil yaptığını, artık yaptırmaya ÖZEL SEKTÖRÜ ÖĞÜTLEDİ EğitimSen Genel Başkanı Ünsal Yıldız, Dinçer’in bir süre önce her mezunun öğretmen olmasının gerekli olmadığını söylediğini anımsattı. Atanamayan öğretmenlere özel dershane ve okullarda çalışmalarını öğütlediğini belirten Yıldız, Dinçer’in aynı zamanda 150 bin öğretmen açığını da görmezden geldiğini ifade etti. Yıldız, bakanlığın öğretmen açığını kapatmak yerine halihazırdaki öğretmenlerin mesleki yeterliliklerini ya da performansını arttırmaya odaklandığına işaret etti. ATANAMAYAN ÖĞRETMENLER YOK SAYILDI Türk EğitimSen Genel Başkanı İsmail Koncuk, MEB’in 2011 yılındaki politikalarının öğretmenlere ve eğitim sistemine olumlu bir katkı sunmadığını ifade etti. Türk Milli Eğitim sisteminin ve öğretmenlerin hem ekonomik, hem de sosyal sorunlarının artarak devam ettiğini kaydeden Koncuk, Dinçer’in Milli Eğitim Bakanı görevine gelmesinden bu yana eğitim çalışanları için yapılan bir çalışmaya şahit olmadığını dile getirdi. Koncuk, öğretmenlerin maaşlarında da herhangi bir iyileştirme yapılmadığını belirterek “Dinçer, ataması yapılmayan öğretmenlerle ilgili elle tutulur, geleceğe umutla bakılmasını sağlayan bir düzenleme, bir proje ortaya koyamadı. Yalnızca meselenin üzerine kapatarak bu işi çözmeyi çalıştı. Sanki bu ülkede 350 bin öğretmen atama beklemiyor da her şey yolunda” dedi. cağını söyledi. Öğretmenler üç ay tatil yapmıyor. Öğretmenlerin ek ders ücretlerine göz dikti” dedi. ‘Milli ifadesi bypass’ 2011 yılında öğretmenlerin özür grubu atamalarının yılda bir defaya düşürüldüğünü anlatan Demir, 2011 yılında Milli Eğitim Bakanlığı’nın “milli” ifadesinin “bypass” edildiğini kaydetti. Kanun hükmündeki kararnameyle teşkilat yapısı değişen bakanlığın amaçları arasında Atatürk ilke ve inkılaplarına bağlı yurttaş yetiştirme il kesinin çıkarıldığına dikkat çeken Demir, Dinçer’in atanamayan öğretmenlere “başka sektörlere yönelin” dediğini anımsattı. Dinçer’in atanamayan öğretmenlere başka iş önermesinin eğitime bakışını gösterdiğini kaydeden Demir, “Dinçer, 2011 yılında eğitimi küme düşürmüştür. Eğitim ulasal, üretim ve bilimsel olmaktan saptırılarak, dünya vatandaşlığı ve küresel değerler diye tüketim kültürüne yaklaşmıştır. Bakanın 2011 yılında bizden aldığı not kocaman bir sıfırdır” dedi. Karslı çocuklara yardım ? Eğitim Servisi Maltepe Üniversitesi Meslek Yüksek Okulu Halkla İlişkiler ve Tanıtım Bölümü öğrencileri, Kars’ın Eşmeyazı Köyü İlköğretim Okulu için yardım kampanyası düzenlediler. Üniversite öğrencilerinin hazırladıkları ayakkabı, kitap ve kırtasiye malzemeleri, paketlenerek kargo ile Eşmeyazı köyüne gönderildi. Yine metrobüs kazası ? İstanbul Haber Servisi Küçükçekmece’de E5 karayolunda aşırı süratli giden bir otomobil, başka bir araca çarptı. Çarpmanın etkisiyle metrobüs yoluna giren otomobil, karşı yönden gelen metrobüse çarptı. Metrobüste bulunan yolculardan yaralananlar oldu. DSP’nin gençlik kolları depremi ? ANKARA (ANKA) DSP Gençlik Kolları Genel Başkanı Seyit Tosun ve Gençlik Kolları MYK üyeleri partiden istifa etti. Tosun ile birlikte, birçok ilin gençlik kolları başkanı ve yönetim kurulu üyeleri de partilerinden ayrıldı. İsminin “Din Bilimleri Lisesi” olarak değiştirilmesiyle “temel bilim lisesi” statüsüne dönüştürmenin hedeflendiği belirtildi İHL’ye yeni statü ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) Milli Eğitim Bakanlığı’nın (MEB) imam hatip liselerinin ismini değiştirmesine yönelik değerlendirmesi, eğitim camiasında büyük yankı uyandırdı. Din Öğretimi Genel Müdürlüğü’nün imam hatip liselerinde okutulan seçmeli derslere ilişkin geçen ay düzenlediği anket çalışmasının ardından bu okullardaki müfredatın da yenilenecek olması, MEB’in hem isim hem de statü değişikliği yapmayı amaçladığı yorumlarına neden oluyor. MEB’in imam hatip liselerine yönelik yaptığı çalışmayı değerlendiren Eğitimİş Genel Başkanı Veli Demir, son dönemde bu okullara artan talebi iktidarın imam hatip liseleri lehine art arda yaptığı düzenlemelere bağladı. Demir, imam hatip liselerine son yıllarda artan taleple birlikte eğitim sisteminde bu okulların temel liselerden daha da önde yer alan fen liseleri ve sosyal bilimler liseleri gibi bir statüye kavuşmasının amaçlandığını ifade etti. İmam hatip liselerine yapılması planlanan isim değişikliğiyle özel ayrıcalıklar verileceğini ifade eden Demir, “İmam hatip liseleri ‘Bu kadar imama ihtiyaç var mı?’ ve ‘Kız öğrencilerin bu okullarda işi ne?’ diye eleştiriliyordu. Şimdi yapılacak isim ve statü değişikliğiyle bu tartışma da sonlandırılmış olacak” dedi. İmam hatip liselerinin eğitim sistemi içinde seçkin ve özgün olan fen liseleri ve sosyal bilimler liseleri gibi yeni bir statüye taşınacağını dile getiren Demir, imam hatip liselerinin isminin değişmesinin ardından bu okulların ders programlarının da değişeceğini ‘Temel bilim lisesi’ kaydetti. Bugünkü sistemde imam hatip liselerinde seçmeli dersler olarak genel liselerde okutulan matematik, kimya, biyoloji, fizik gibi derslerin olduğunu anımsatan Demir, “Bu seçmeli dersler artık yeni din bilimleri liselerinde doğrudan ders programı içinde olacaktır” dedi. Demir, yapılacak isim değişikliği ile imam hatip liselerinin meslek lisesi formatından çıkarılarak, din bilimi ekseninde temel bilim lisesi formatına dönüşeceğine dikkat çekti. Demir, isim ve statü değişikliğiyle bu okulların üniversiteye giriş sınavlarında daha avantajlı hale geleceğini belirterek “İmam hatip liseleri üniversiteye giriş sisteminde bir karış daha öne geçecek” dedi. AMASYA İL MİLLİ EĞİTİM MÜDÜRLÜĞÜ GREVE KATILANLARIN BİLDİRİLMESİNİ İSTEDİ Eğitimcilere grev fişlemesi MEHMET MENEKŞE ğitimSen Amasya Şube Başkanı Cumhur Koca “Anayasal hakkını, uluslararası sözleşmelerden kaynaklanan hakkını kullanmak ne zamandan beri suç oldu? Bunu kınıyoruz” dedi. C MY B C MY B AMASYA Amasya İl Milli Eğitim Şube Müdürü Hüseyin Güneş, İl Milli Eğitim Müdürlüğü’nün internet sitesinde yayımladığı duyuruyla KESK’in 21 Aralık’ta ülke genelinde düzenlediği greve katılan eğitimcilerin tespit edilerek kendilerine bildirilmesini istedi. Gümüşhacıköy İlçe Milli Eğitim Müdürvekili Mustafa Acar da greve katılan memurlardan savunma istedi ve haklarında ön inceleme başlattı. Amasya İl Milli Eğitim Şube Müdürü Hüseyin Güneş, 21 Aralık’ta KESK tarafından ülke genelinde düzenlenen grevin ardından 22 Aralık’ta il ve ilçe milli eğitim müdürlüklerine bağlı okullara yazı göndererek, greve katılanların tespit edilerek kendilerine bildirilmesini istedi. Okullara gönderilen yazı İl Milli Eğitim Müdürlüğü’nün internet sitesinin “acil duyurular” bölümünde de yer aldı. Ayrıca Gümüşhacıköy İlçe Milli Eğitim Müdürvekili Mustafa Acar da kendisine bağlı okullardan göreve gelmeyenlerin bildirilmesini istedi. Gümüşhacıköy İlçe Milli Eğitim Müdürlüğü’nde görevli memur Mustafa Dönmez ve EğitimSen Gümüşhacıköy Temsilcisi Emrah Parlak’ın da aralarında bulunduğu greve katıldıkları tespit edilen 31 kişiden savunma istedi. Acar, tarafından greve katılanlara gönderilen yazıda, “21.12. 2011 tarihinde işyerini terk ederek gün boyu işe gelmeme gerekçenizi 30 Aralık 2011 Cuma günü çalışma saati sonuna kadar yazılı bildirmenizi rica ederim” denildi. E
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle