17 Mayıs 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
2 EYLÜL 2011 CUMA CUMHUR YET SAYFA HABERLERİN DEVAMI İstanbul B Edirne B Kocaeli B Çanakkale B İzmir B Manisa B Denizli A Zonguldak B Sinop PB Samsun PB Trabzon Y Giresun Y Ankara B 28 35 31 31 32 34 34 27 27 29 26 28 29 Eskişehir Konya Sıvas Antalya Adana Mersin Diyarbakır Şanlıurfa Mardin Siirt Hakkâri Van Kars B B PB A PB A A B B B B B PB 28 28 27 30 35 33 37 36 33 36 29 26 28 Oslo PB Helsinki PB Stockholm PB Londra Y AmsterdamPB Brüksel PB Paris Y Bonn PB Münih PB Berlin PB Budapeşte Y Y Madrid Viyana Y 18 17 18 21 18 20 25 21 22 20 32 28 26 Belgrad PB 32 Sofya PB 29 Roma PB 27 Atina B 30 Zürih Y 24 Moskova Y 22 Aşkabat A 31 Taşkent A 34 Baku A 29 Bişkek A 30 Tiflis B 29 A 34 Kahire Şam A 34 Yurdun kuzeydoğu kesimleri parçalı ve çok bulutlu, Doğu Karadeniz kıyıları ile Artvin ve Ardahan çevrelerinin sağanak ve gök gürültülü sağanak yağışlı, diğer yerlerin az bulutlu ve açık geçeceği tahmin ediliyor. Yağışların Artvin, Rize ve Hopa çevrelerinde lokal olarak kuvvetli olması bekleniyor. 7 MÜMTAZ ARIKAN 2 Eylül TARİHTE BUGÜN ALTI AY SONRA ŞTEN ÇIKARTILDI ‘Kadınsın arazide çalışamazsın’ AL CAN ULUDAĞ ANKARA Kadına yönelik ayrımcılık bitmiyor. Başkent Elektrik Dağıtım AŞ Genel Müdürlüğü’nde harita teknikeri olarak çalışan Sezer Ayyıldız, “Kadın olduğun için işini yaparken arazi şartlarına uyum sağlayamazsın” denilerek işten çıkarıldı. Ayyıldız, kararın “keyfi ve hukuka aykırı olduğu” gerekçesiyle yargıya başvurdu. Ankara Nöbetçi İş Mahkemesi’ne verilen dava dilekçesine göre, olay şöyle gelişti: ZonguldakKozlu’da oturan Ayyıldız, Başkent Elektrik’in İnsan Kaynakları Müdürlüğü’nce kendisine gönderilen iş teklifini kabul etti. Ayyıldız, 1 Şubat 2011’de Başkent Elektrik Bartın İşletme Müdürlüğü’nde “Harita Teknikeri” olarak işe başladı. Her şey yolunda giderken Ayyıldız, 31 Temmuz’da aldığı bir ihbarnameyle “gerekçesiz olarak” iş akdinin feshedildiğini öğrendi. İşveren temsilcisiyle görüşen Ayyıldız’a, gerekçe olarak kendisinin “kadın olması sebebiyle işin yapılması esnasında gerekli olan arazi şartlarına uyum sağlayamayacağı” söylendi. ‘ şe alındığında kadın olduğu biliniyordu’ Ayyıldız’ın avukatı Evrim Deniz Karatana, dilekçede müvekkilinin çalıştığı 6 aylık süre boyunca davalı şirketin işlerini gerektiği gibi yapmaya gayret ettiğini ifade ederek şunları kaydetti: “İş akdi davalı işveren tarafından hiçbir gerekçe gösterilmeksizin feshedildiği gibi müvekkilin çalıştığı dönem içerisinde müvekkile herhangi bir uyarı yapılmamıştır. Müvekkilin işe alındığı tarih itibarıyla kadın olduğu bilindiği gibi 6 aylık süre zarfında da cinsiyeti sebebiyle hiçbir zorluk yaşamamış ve işini bu yüzden yapamadığı işverence de iddia edilmemiştir.” Ayyıldız’ın iş teklifi üzerine Bartın’a gelerek ev kiraladığını, 7 bin lira borçlanarak yeni bir ev kurduğunu ve çalışmaya başladığını anlatan Karatana, “Müvekkil haksız fesih sebebiyle borçlarını ödeyemeyecek duruma gelmiştir” dedi. Cumhurbaşkanı, Başbakan ve hükümete yakın çevreler, YAŞ toplantılarından bu yana askerlerin ev sahipliği yaptığı ya da katıldığı toplantılara ilişkin şekilsel değişiklikleri bir bütün halinde “Türkiye’de askersivil ilişkilerinde normalleşme” olarak görme eğiliminde. Bu kervana son olarak ana muhalefet partisi CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu da katıldı. Ama önemli bir şerh düşerek... 430 bin Somalili göçmenin yaşadığı Kenya sınırındaki Dadaab Kampı’na gerçekleştirdiği ziyaret sonrası dönüş yolculuğunda sohbet ettiğimiz Kılıçdaroğlu, konuyla ilgili sorular üzerine “Evet normalleşme denebilir” dedikten sonra “Ama...” diye devam etti: “Askerlerle ilgili düzenleme yaparken de onlara düşman gibi davranmamak lazım. ‘Ben seni hizaya soktum’ algısı yaratmamak lazım. ‘İyi yaptınız, vurun askere’ demek de doğru değil. Emir komuta zincirinin sağlıklı işlemesi lazım.” Kılıçdaroğlu, 27 Nisan bildirisinin kaldırılması konusunda “İlanihayet orada kalacak değildi” dedi. CHP liderinin bu tavrı, TSK ile sınırlı olmayan bir demokratik tutum. Hükümetin ağustos başında çıkardığı kanun hükmünde kararname ile özerkliklerini kaldırarak bakanlara bağladığı SPK ve BDDK gibi kurumları anımsatarak sözlerini şöyle tamamlıyor: “Bu anlayışın sadece TSK için değil, diğer kurumlar için de örneğin son KHK ile Kılıçdaroğlu: Ruhi Su’ya Çektiren de Asker Değil miydi? özerkliklerini yitiren BDDK için, SPK için de geçerli olması çok önemli.” HK GÜCÜ VAR Y NE DEĞ ŞT RM YORLAR Kılıçdaroğlu, hükümet çevrelerinin ‘normalleşme’ söylemini samimiyetsiz bulduğunu da şöyle ima ediyor: “Tüm tekliflerimize rağmen TSK İç Hizmet Kanunu’nun 35. maddesini değiştirmediler. Genelkurmay MSB’ye bağlansın diyoruz ama dinleyecekler mi? Ellerinde KHK gücü bulunmasına rağmen bunları yapmıyorlar.” K bir yakınmada bulunmuş. Bunu iktidara yakın gruplar dinleyip itibarsızlaştırmak için servis yapıyor. Kendisi dinleme mağduru olan Başbakan’ın bu ayıbı engellemesi gerekir. Koşaner diyor ki ‘Ben bu yakınmalarımı yetkililerle paylaştım.’ Kim o yetkililer? Başbakan ve Cumhurbaşkanı. Başkası olamaz. Ben de diyorum ki o yetkililer bu sorunları duyduklarında ne yaptılar?” koltuğuna oturmasından bu yana partisi ile TSK arasına koyduğu demokratik mesafeyi korumaya da özen gösteriyor. Yeni Genelkurmay Başkanı Orgeneral Necdet Özel’e yönelik ‘hükümetin adamı’ iddiaları sorulduğunda, CHP’nin beklentisini şöyle dile getirdi: “Ben kendisini onun ya da bunun adamı olarak değil, Genelkurmay Başkanı olarak görmek isterim. Tabii siyasi otoritenin emrinde. Ama bir kişiye bağlı Genelkurmay Başkanı görüntüsü vermek şık değil. Şu anda öyle bir görüntüsü de yok zaten. Çok yeni.” Durumdan Vazife Çıkartma Meraklıları 30 Ağustos Zafer Bayramı’nda “kutlamaları kimin kabul edeceği” türünden bir sorunun gündeme getirilmiş olması, o tartışmayı başlatanları Fatih Sultan Mehmet’in cengâverleri Topkapı surlarını aşarken Ayasofya’da “Melekler erkek mi, yoksa dişi mi?” kavgası yapan Bizans papazlarının durumuna düşürmüyor mu? Sayın Cumhurbaşkanı devletin başı olarak aynı zamanda barışta TBMM adına Silahlı Kuvvetler’in de başkomutanı değil midir? Dahası, köklü gelenekleri ile Türkiye Cumhuriyeti’nin başı olarak seçilen geçmiş cumhurbaşkanlarımız da ulusal bayramlarımızda o geleneğin gereklerini yerine getirmiş değiller midir? Şahsen ben, sağduyu sahibi olan herkesin bu soruları Cumhurbaşkanı Sayın Gül’den daha farklı olarak yorumlamak isteyeceğini de düşünmüyorum. Bu doğrultudaki düşüncelerim elbette ülkemizin bir daha yaşamasını istemediğimiz o olağandışı “Ara Dönemler”i kapsamıyor. Onlar zaten çok partili parlamenter düzeni, bellerindeki silaha güvenerek “tatile gönderten” dış mihrakların sahnelediği senaryolardı. Ve öyle olduğunun en somut belgesini de tarihe düşüren 12 Eylül 1980 günü Ankara’daki ABD büyükelçisinin, kendi Dışişleri Bakanlığı’na gönderdiği kriptoda yazılmış olanlardır. Yani, büyükelçinin “bizim çocuklar” olarak tanımlayacak kadar sıcak duygular beslediği Evren ve ekibi. SKERDEN ÇOK ÇEKT BU MEMLEKET 18 saati uçakta geçen 6000 millik İstanbulDadaabİstanbul uçuşları sırasında sohbet sanata, türkülere geldiğinde askeri darbelerin Türkiye’ye verdiği zarara tepkisini dile getirmeden de edemiyor CHP lideri: “Darbeler ve askeri yönetimlerden bu memleket çok çekti. Ama en fazla da sol çekti. Ruhi Su’yu tedaviye göndermeyen de yine askeri yönetimler değil miydi?..” A Ş LER N DEĞ L TSK’N N KOMUTANI OL AKP’nin askerlerle ilişkilerdeki çifte standart uygulamalarına dikkat çeken Kılıçdaroğlu, 22 Mayıs kurultayında Genel Başkanlık K OŞANER Ç N ‘YETK L LER’ NE YAPTI? CHP lideri askersivil ilişkilerinde yaşandığı ileri sürülen ‘normalleşmenin’ gereğinin eski Genelkurmay Başkanı Işık Koşaner’in yasadışı dinlenen konuşmalarıyla ilgili de ortaya konmasını istiyor: “Genelkurmay Başkanı ‘eksiklerimiz nedir’ diye insani K 29 EK M: NE DEĞ ŞT K ? Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’ün 29 Ekim resepsiyonunda komutanların takınacağı tavır askersivil normalleşmesinin gerçek boyutunu ortaya çıkaracak. Tavrı merak edilen ikinci kurum da CHP. Kılıçdaroğlu geçen yıl Çankaya Köşkü’nde verilen resepsiyona katılmamıştı. Bu yılki tavrını sorduğumuzda yanıtı “Geçen bir yılda bizim için değişen bir şey yok. Ama henüz kararımızı vermedik” oldu. Parasız eğitim pankartı açan ve 17 aydır tutuklu bulunan Tüzer’e, türkü söylediği gerekçesiyle 6 ay açık görüş yasağı getirildi. Anne cezaevi kapısından geri çevrildi Annenin feryadı ‘4 aydır oğluma sarılamıyorum’ AL CAN ULUDAĞ ÇEL K’TEN ‘EGE ORDUSU’ DÜZELTMES ‘Kaldırılsın demedim’ ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) AKP Genel Başkan Yardımcısı Hüseyin Çelik, bir gazeteye verdiği röportajda yer alan “Ege Ordusu’na artık gerek yok” ifadelerinin gerçeği yansıtmadığını açıkladı. Çelik, Radikal gazetesindeki röportajda yer alan haberde kendisine atfen verilen “Ege Ordusu’na artık gerek yok” ifadelerini yalanladı. Çelik, yaptığı yazılı açıklamada, kendisine ait bazı görüş ve temennilerin sanki hükümetin bir eylem planı gibi veya parti kurullarında görüşülen ve karara bağlanan konularmış gibi yansıtıldığını savundu. Söz konusu görüşlerinin AKP kurumsal kimliği tarafından tartışılmış ve hükümete önerilmiş bir şey olmadığını kaydeden Çelik, şunları söyledi: “Yaptığım açıklamalar içerisinde ‘Ege Ordusu’nun kaldırılması’ gibi bir ifade yer almamaktadır. Gazetenin bu iddiası, ‘Türk Silahlı Kuvvetleri’nin kaç ordu komutanlığından oluşacağı ve bunların nerede konuşlanacağı gözden geçirilmelidir’ ifadesinden yola çıkılarak yapılmış bir yorumdur.” ANKARA Başbakan Tayyip Erdoğan’ın konuşma yaptığı “Roman açılımı” toplantısında “Parasız eğitim istiyoruz, alacağız” pankartı açan ve tutuklanan öğrencilerden Ferhat Tüzer’e kaldığı cezaevinde 6 ay “açık görüş” yasağı getirildi. Gerekçe ise cezaevinde “türkü” söylemek, yasada yazılı haliyle “emre itaatsizlik...” Bu yasak nedeniyle anne Hayat Tüzer, cezaevinin kapısından çevrildi. Trakya Üniversitesi Makine Bölümü 2. sınıf öğrencisi Ferhat Tüzer (22), iki arkadaşıyla, 14 Mart 2010’da Erdoğan’ın katıldığı “Roman Buluşması” toplantısında “Parasız eğitim istiyoruz, alacağız” pankartı açtı. Yaka paça gözaltına alınan gençlerden Tüzer ile birlikte Berna Yılmaz mahkemece tutuklandı. Parasız eğitim pankartı açan Tüzer iki arkadaşıyla birlikte yaka paça gözaltına alınmıştı. Bunun dışında Silahlı Kuvvetlerimiz Atatürk döneminden başlayarak devlet hiyerarşisinin nasıl işlemesi gerektiğini gösteren kurallara içtenlikle uymuşlardır. Bu dediklerimi paylaşan ve 29 Ekim 1933’te Cumhuriyetin Onuncu Yıldönümü kutlamalarını ölümsüzleştirmiş olan bir belge fotoğrafın bu yazıyla birlikte yayımlanmasını İbrahim Yıldız’a önerdim. O resme bir de benim yorumumla bakmanızı isterim: Cumhurbaşkanı Atatürk, beraberinde TBMM Başkanı Kazım Özalp, Başbakan İsmet İnönü ve Genelkurmay Başkanı Mareşal Fevzi Çakmak olduğu halde, Meclis binasında yapılan kutlama töreninden ayrılıyorlar. Cumhurbaşkanı, Parlamentonun Başkanı ve Başbakan bir adım öndeler. Ya İstiklal Savaşı’nı birlikte gerçekleştirdikleri, Cumhuriyeti hep beraber ilan ettikleri Mareşal niçin onlardan bir adım geride yürümektedir? Türk demokrasisinin yeni işlemeye başladığı o çocukluk dönemlerinde bile seçilmişlerle atanmışlar arasında yürütülmeye başlanılan ve olması gereken protokol öyle gerektirdiği için. Bazılarımız, kendilerini demokrasinin kurtarıcısı ya da başöğretmeni gibi göstermeye kalkışmadan önce bence bu fotoğrafı hafızalarına iyice kazımalılar. mını geçirdi. Anne Tüzer, bu bayram da oğluyla açık görüş cezası olduğu için görüşemediğini söyledi. avcı beraatlarını istedi ama... Daha sonra hazırlanan iddianamede, Tüzer ve iki arkadaşının “DHKP/C terör örgütü üyesi olma” ve “terör örgütü propagandası yapma” suçlarından 15’er yıla kadar hapis istendi. Savcının beraat istemine karşın mahkemeden tahliye kararı çıkmadı. Tüzer ve iki arkadaşı yaklaşık 17 aydır tutuklu bulunuyor. Bu süreçte Tüzer, üniversiteden de atıldı. Şeker Bayramı’na girilirken anne Hayat Tüzer, Kandıra 1 No’lu F Tipi Cezaevi’nde kalan oğlundan uzakta üçüncü bayra S ayramda görüşemedim’ Anne Tüzer, şöyle konuştu: “4 aydır hiç açık görüşe giremiyorum. En son 4 ay önce oğluma sarılabildim. Bir daha oğlumu hiç göremedim. Telefonla görüşüyoruz ancak. Bu bayram hiç görüş vermediler bize. Gerekçesi emre itaatsizlikmiş... Yani beraber türkü söylediler diye 6 ay açık görüş yasağı konulmuş. Bayram dolayısıyla açık görüş talep ettim. ‘Bizim memleketimiz Müslüman bir memleket. Dini bayramda küskünler barışır, evlatlarını göremeyen anneler görür’ diye cezaevi müdürlüğüne ‘B Bakan Yıldız’dan tepki Bayram tatilini Bolu’nun mesire alanlarından Gölcük’te geçiren Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Taner Yıldız, gazetecilerin sorusu üzerine Hüseyin Çelik’in, ordunun yeniden yapılandırılmasına ilişkin açıklamalarına tepki gösterdi. Yıldız, “Bütün bu demokratikleşme yolunda bir normalleştirme süreci olarak görüyorum. Ama hangisi kaldırılır, kaldırılmaz o konulara girmiyorum. Ordumuz son derece güçlü. O açıdan bunun kendi iç düzenini, disiplinini yine Genelkurmay Başkanlığı sağlayacaktır. Bu tür detayları her platformda işlemenin doğru olmadığı kanaatindeyim” dedi. başvurdum. ‘kesinlikle olmaz, cezası bayramı da kapsıyor’ dediler.” Hayat Tüzer, bir annenin çocuğunu görmemesinin çok acı bir şey olduğunu belirterek “Bizim ülkemiz özgürlükler, demokrasi ülkesi deniliyor. Buna rağmen bana bu zulmü yaşatanlara ne diyeceğimi bilmiyorum” dedi. aşbakan’dan yanıt yok Erdoğan’a seslenen Tüzer, “Başbakan da olsa sonuçta bir baba. Evlatları var. Beni anlar diye düşünüyorum, ama beni hiç anlamadı” diye konuştu. Erdoğan’a mektup yazdığını, ancak yanıt alamadığını dile getiren Tüzer, şöyle konuştu: “Ferhat gibi haksız yere potansiyel suçlu olarak gös B terilen çocuklara kıyılmasın. Yüreğim 2 yıldır yandı, çok acı çekiyorum. Cezaevleri suçlular için, ama benim oğlum suç işlemedi ki... Benim oğlum, milyonlarca öğrencinin sesini duyurmaya çalıştı. Başbakan’a ulaşmaya çalışıyorum, ama ulaşamıyorum. Kardeşim sen Başbakan’sın. Senden istemesin de gitsin Amerikan Başkanı’ndan mı istesin... Bizim Başbakanımızsın, tabii ki senden isteyecek.” Özgürlüğün bedelini A HM’den talep etti ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) Çek Yasası’na muhalefet ettiği gerekçesiyle adli para cezasına çarptırılan ve bu cezayı ödeyemediği için de 34 gün hapse mahkum edilen kişi, bu durumun, “hiç kimsenin, borcu dolayısıyla özgürlüğünden yoksun bırakılamayacağı” şartını getiren Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin (AİHS) 4 No’lu protokolüne aykırı olduğu iddiasıyla Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’ne (AİHM) başvurdu. Başvuruda, “Taraf devlet (Türkiye), çek bedelinin ödenmemesi nedeniyle doğrudan hapis cezası vermiyor görüntüsü yaratmakta, oysa verilen adli para cezası ödenmediğinde, sanıklar fiilen özgürlüklerinden yoksun bırakılmaktadır” denildi. Kişinin cezaevinde kaldığı 34 gün için Türkiye’den 17 bin Avro tazminat talep edildi. ‘Tecrit sürüyor’ Ferhat Tüzer’in avukatlarından Evrim Deniz Karatana, F tipi cezaevlerinde tecrit uygulamalarının devam ettiğini söyledi. Karatana, “Her gün yeni bir keyfi uygulamaya şahit oluyoruz. Yasaklar ve engellemeler üst boyutlarda” diye konuştu. C MY B C MY B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle