17 Mayıs 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
2 EYLÜL 2011 CUMA CUMHUR YET SAYFA 13 bir politika uygulanırsa, kamu giderlerini çok önemli Vergi; doğrukarşılamanınileötesinde pek üzerinde işlevi yerine getirir. Ekonomik gelişmeler doğrudan etkisi vardır ve en basiti, vergi oranlarını arttırmak talebi azaltır, talebin azalması fiyat ve üretimi etkiler. Son dönemde, neredeyse tüm dünya ekonomik krizlerle uğraşmakta. ABD, Yunanistan, İspanya, Portekiz sonrasında İtalya ve Fransa’nın yaşadığı sorunlar tüm dünya ülkelerini etkilemeye başladı. Ülkemiz geçmiş tecrübelerin de etkisiyle bu krizlerden şimdilik nispeten az etkilenmekte. Ancak, “cari açık” gibi çok büyük ve temel ekonomik bir sorunumuz var. Bu; ihracatımızın çok yapmaktan vazgeçer hale geldi. Cari açığın üzerinde ithalat yapmamız, yani kazandığımızdan önlenmesinde en büyük yardımı ihracattaki artış çok fazlasını harcamamız, daha da kötüsü üretip sağlayacaksa, ihracatçının bir an evvel bu korkulu ihracat yapabilmek için ithalat yapmak zorunda rüyadan uyandırılması ve tüm dünyada uygulanan olmamız demek. Kısaca, cari açık bir ülkenin ihracatta katma değer vergisi iadesinin sağlıklı bir ürettiğinden fazlasını harcaması anlamına gelir ve bu şekilde gerçekleştirilmesi gerekmekte. açık, sağlıklı bir şekilde finanse edilmezse krize Şu anda ülkemizde uygulanan en büyük ihracat zemin hazırlar. Bugün bir krizin ülkemizi beklediği desteğinin “Dahilde İşleme Rejimi” kapsamında konusunda birçok ekonomist hemfikir. sağlanan destekler olduğu söylenebilir. Bu, özünde Bu açığın finansmanı için özellikle Merkez Bankası ithalatı destekleyen ve ithalatı kolaylaştıran bir doğru adımlar attı. Ancak, bu yapısal problemin sistemdir. Sistem, ihraç edilecek ürünlerin çözümünde daha kalıcı çözümler bulmak gerekli. imalatında kullanmak amacıyla yurtdışından temin Yapılması gereken en önemli iş; ihracatı artırıcı, edilen malların, gümrükte vergi ödenmeksizin ithalatı azaltıcı, ihraç ürünlerimizdeki girdilerin daha ithalatına izin verir. Amaç, ihracatı artırmak için çok yerli girdilerden karşılanmasını sağlayan ithalatı kolaylaştırmaktır. Bu sistemin gözden önlemlerin alınmasıdır. Bu noktada “vergi”ye büyük geçirilmesi şarttır. İthalatta sağlanan bu ayrıcalığın görev düşer. yurtiçi mal temininde de sağlanması gerekmektedir. Başlangıçta belirttiğim üzere “vergi” ekonomik İhracatçıların, ihraç edilecek ürünlerin imalatında göstergeler üzerinde doğrudan etkilidir. AB üyelik kullanacakları malları yurtiçinden katma değer süreci ve Gümrük Birliği kapsamında, ithalat vergisi ve özel tüketim vergisi ödemeden temin vergilerini artırıp ithalatı azaltmak doğrudan mümkün edebilmelerine imkân sağlayan bir sistem ihracatçı olmayabilir. Ancak, doğru bir vergi politikası ile ihracattaki artış desteklenirken cari açığın kapanması sağlanabilir. Bu kapsamda yapılması gerekenler şöyle özetlenebilir. Kaldırılacak denen “kod uygulaması”, Kayınvalidem Emekli Sandığı kaldırılmak bir yana dursun, tüm ülke emeklisi. Emekli asker olan çapında daha yoğun uygulanır hale geldi ve rahmetli babasından yetim aylığı Sorularınız için ihracatçıların korkulu rüyası olmaya başladı. malicozum ism alma hakkı var mı? Yıldıray Maliye bakanlarımızın sözlerine rağmen “kod mmo.org.tr adÇamlık uygulaması” kaldırılmadı. “Katma Değer resine mail ataVergisi Risk Analizi Projesi” adı altında daha bilirsiniz. Tüm Emekli Sandığı emeklisi sorular eposta yaygın bir şekilde uygulanmaya başladı. ile tek tek ceolduğundan babasından yetim İhracatçılar, mal veya hizmet alımında vaplanacaktır. aylığı alamaz. bulunduğu firmalardan birinin kodda bulunması nedeniyle neredeyse ihracat firmalara büyük finansman yaratır ve cari açığın kapanmasına doğrudan etki eder. Katma Değer Vergisi Kanunu’nun geçici 17. maddesi, ihracatçıların yurtiçi alımlarının katma değer vergisi ödenmeksizin yapılmasına imkân sağlamakta. Yani ithalatta sağlanan avantajlar, nispeten de olsa bu madde sayesinde yurtiçi mal teminlerinde de sağlanmaktadır. İhracatçıların sağlıklı planlamalar yapabilmesi amacıyla bu madde, geçici madde olmaktan çıkartılıp kalıcı hale getirilmelidir. Ayrıca benzer avantajın, özel tüketim vergisi açısından da sağlanması önemlidir. Şu anda ülkemizde yatırım destekleri, 2009/15199 sayılı “Yatırımlarda Devlet Yardımları Hakkında Karar” ve buna bağlı mevzuat ile şekillenir. Uygulanan bu destek sisteminde, ihracattaki artışı hedefleyen ve bu artışı destekleyen bir teşvik unsuru öngörülmemiştir. İhracatta göreceli olarak üstün olduğumuz sektörlerin belirlenmesi ve bu sektörlere sağlanan destek unsurlarının arttırılması gerekmektedir. Gelir ve kurumlar vergisi mevzuatımızda ihracatçılarımıza özel teşvikler düzenlenebilir. Bu kapsamda, katma değeri yüksek sektörlerde ihracat yapan mükelleflere, indirimli gelir veya kurumlar vergisi uygulanması, hatta gelir veya kurumlar vergisinde ihracat kazançları istisnası tanınması mümkündür. Bu örnekleri daha da arttırıp ayrıntılandırmak mümkün. Ancak, bu yapısal sorunun çözümünde önemli olan; kararlı iradenin ortaya konulması ve vakit kaybedilmemesidir. Cari Açığa Çözüm Önerileri Cezayı ödemeyen kazançlı çıktı! “Torba Kanun”la geniş kitleleri ilgilendiren değişikliklerden biri de, işverenlerin işyerlerine aylık prim hizmet belgesi asmasının yeniden düzenlenmesidir. 6111 sayılı kanunla 25 Şubat 2011 tarihinden itibaren; işverenlerce aylık prim ve hizmet belgesi asma zorunluluğu bulunmamakta. Bu belgelerin asılmamış olduğunun tespiti halinde idari para cezası da uygulanmayacak. Ve bu uygulama; 24 Şubat 2011 ve öncesinde, SGK müfettiş ve kontrol memurları tarafından yapılan denetimler sırasında aylık prim ve hizmet belgesinin asılmadığının tespit edilmiş olması ve “idari para cezalarının tahsil edilmemiş olması halinde” de geçerli. İdari para cezalarının tahsil edilmiş olması halinde ise bu cezalar iptal ve iade edilmiyor. Bir anlamda yasaya uymayıp üstüne cezayı da ödemeyen kazançlı çıktı. Mesajlı Yemin Notları Zafer Bayramı ile Ramazan Bayramı bu yıl aynı güne rastladı. Bu fırsatı kaçırmayan sayın iktidar, kendi meşrebine göre kutlamalara renk ve ahenk katmaya yöneldi. Devlet, hükümet, belediyeler (ve hatta medya) katındaki iktidar sahiplerinden türlü çeşitli ve hepsi de alengirli mesajlar dinledik Bu mesajların özü iktidarın “kendi 10. Yıl Marşı”nı hazırlama sürecinde, Şeker Bayramı’nın adı ve tadını değiştirdiği gibi Zafer Bayramı’nın da niteliğini dönüştürmeye dönüktü. Tatilin 9 güne çıkarılmasının tatlı telaşı içinde işin bu yönü dikkatlerden kaçtı. Profesör Özer Ozankaya yedi göbek Diyarbakırlı bir toplumbilim profesörü. O da bu çifte bayram vesilesiyle dostlarına bir kutlama mesajı göndermiş: “30 Ağustos Zaferi olmasaydı,Türkiye diye bir devlet ve ülkenin olamayacağını, bu haritadan Müslümanlığın silineceğini, dolayısıyla bu dinsel bayramın da bu topraklarda kutlanamayacağını her yurttaşın bilinç düzeyinde tazelemek, yeni kuşakların ve bu gerçeği, henüz öğren(e)memiş olanların bilgisine ulaştırmak gerekir.” Keşke, bu mesajı da hiç değilse sayın muhalefet çevreleri de çocuklarımıza, gençlerimize ulaştırmayı iş edinse. Bu bayram, yemin etmelerine izin verilmeyen milletvekillerinin hapiste geçirdikleri adı ve tadı kaçırılmış ilk bayramdı. Yüksek yargının (YSK’nin) kararı ve izniyle seçimlere katılıp milletvekili seçilen, mazbatalarını TBMM’ye teslim eden ve anayasaya göre milletvekili sıfatını kazanmış oldukları Resmi Gazete’de ilan edilen milletvekillerinin “tutuklu” olması / kalması demek, bir daha yazalım ki millet iradesinin tutuklanmış olması demektir. Önceki Anayasa Mahkemesi Başkanvekillerinden Güven Dinçer “Anayasa açık” diyor ve ekliyor: “Milletvekili sıfatı kazanmış hiç kimse hakkında TBMM’nin izni olmadan hiçbir yargısal işlem yapılamaz! Değil tutukluluğa devam kararı almak mahkemeye bile çıkartılamaz!” Ama hukuku ne dinleyen var ne de ipleyen. Çünkü yargının kendisi tutuklu hale gelmiş/ getirilmiştir. İzmir Milletvekili Mustafa Balbay ile Zonguldak Milletvekili Mehmet Haberal’ın anayasanın 81. maddesindeki milletvekili yemini etmelerine izin verilmiyor. Bunun için de bu iki CHP’li milletvekilliği yetki ve sorumluğunu yerine getiremiyor. Ceza yasamızda çok klasik bir suç var; “Memura aktif mukavemet!” (Görevden alıkoymak!) Hukukumuz, memurun görev yapmasına engel olmayı suç sayıyor. Ama nedense aynı hukuk, milletvekillerinin görev yapmasına mani olmaya ses çıkarmıyor. Hatta araç kılınıyor! Milletvekili yemini anayasanın 81. maddesinde düzenleniyor ve yeminin TBMM’de veya kürsüde edilmesi diye bir şart ileri sürmüyor. Yeminin kamusal bir alanda örneğin mahkeme salonunda gerçekleşmesi bunun da radyo veya telekonferans yolu ile TBMM Genel Kurulu’na yansıtılması madde hükmünün yerine gelmesi için yeterli olacaktır. Zaten iktidar ile muhalefetin birlikte imzaladıkları TBMM Protokolü de bu olanak tanıyor. Zafer Bayramı’nı bile yeniden yapılandıran iktidar, isterse tek maddelik yasa ile milletvekili andı düğümünü çözecektir. Ve Gelir daresi yanlıştan döndü… EMEKLİ SANDIĞI EMEKLİSİ KURUMDAN YETİM AYLIĞI ALIR MI? Değerli okurlarım; 23 Şubat’ta yayımlanan makalemizde, Vergi Usul Kanunu’nun 339. maddesinde hüküm altına alınan “tekerrür” hükmünün gelir idaresince yanlış uygulandığını sizlerle paylaşmıştım. “Tekerrür”ün amacı sonradan işlenen suçlara daha yüksek ceza verilmesi olmasına rağmen, Gelir İdaresi daha önce işlenen suçlar için de “tekerrür” hükmünü uyguluyordu. Nihayet, Gelir İdaresi bu yanlışından döndü. İdare, 15 Ağustos’ta internet sitesinde yayımladığı 49 numaralı Vergi Usul Kanunu Sirküleri ile durumu düzeltti. Özetle; “doğru galip geldi” herkes kazandı. Belediyelerin ftar Yarışı FATMA ES N K M K ME DUM DUMA BEH Ç AK [email protected] Yazarımız MER Ç VEL DEDEOĞLU’nun yazısı elimize ulaşmadığından yayımlayamıyoruz. C MY B C MY B Son yıllarda ramazan ayı içinde belediyeler arasında bir yarış, bir yarış! İftar yemeği yarışı! Hangisinin iftar yemeği daha kalabalık, daha görkemli olacak? Yollar trafiğe kapatılıp kilometrelerce uzunlukta kurulan sofralar mı istersiniz, Boğaz’a karşı nefis manzara eşliğinde olanları mı istersiniz... Şehre kuşbakışı bakan köprü üstündekini mi istersiniz?.. Seç seçebildiğini. Bazıları birkaç bin konuk ağırladı bu sofralarda. Bazıları on binlercesini. Konuklar duygularını açıkladılar; belediyeleri bu hizmetleri için övdüler. Katılmayanlar TV ekranlarından izlediler bu görkemli hizmeti ve övgü dolu sözleri. Güzel reklam oldu doğrusu! Tabii en büyük övgü en fazla konuk ağırlayanaydı. Bu yarış iftar çadırları ile başlamıştı. 1980’li yılların sonları veya 1990’lı yılların başlarında. Yani daha önce ne böyle çadırlar vardı ne de böylesi görkemli açık hava iftarları. Başlangıçta daha çok yoksul semtlerde kurulurdu bu çadırlar. Özellikle ramazan ayının kış aylarına rastladığı yıllarda, saatler öncesinde, yağmura, soğuğa aldırmadan kuyruğa girmiş, titreyerek zamanın gelmesini bekleyenler iç burkan bir görüntü oluştururdu. Duyarlı vatandaşlar, ülkemizdeki gelir dağılımındaki adaletsizlik için rahatsızlık duyarken bazıları da “oh, oh ne güzel! Zavallıların hiç olmazsa bir ay karınları doyacak” diye yorumluyordu bu görüntüyü. Yıllar geçtikçe hem iftar çadırlarının sayısı arttı, hem de kapasitesi. Öyle ki, AKP iktidarı ile çadırlara sığamayıp açık havaya çıkıldı. Ayrıca katılanların ekonomik ve sosyal düzeyleri de çeşitlendi, renklendi. Artık sadece dar gelirliler değil, şık giyimli bayanlar, bakımlı çocuklar, kalantor beyler de yer almaya başladı bu sofralarda. Belediyeler bundan gocunmadılar. Hatta memnun bile oldular. Ne de olsa bu bayanların, beylerin övgüleri daha etkileyiciydi ki bu da yaptıkları şovu daha da değerlendiriyordu. Çünkü artık amaç yoksul vatandaşa bir ay boyunca bir öğün sıcak yemek vermek değil şov yapmak, iktidarın gözüne girmekti. Kısaca İslam dininin bu güzel geleneği yozlaştırıldı, siyasallaştırıldı! Oysa eskiden 1960’lı, 1970’li, hatta 1980’li yıllarda bu gelenek çok farklı uygulanırdı. Genellikle iftara habersiz gidilirdi. Hem de iftar saatine oldukça yakın bir saatte. Çünkü amaç zengin bir iftar yemeği yemek değil, ev sahibine bir konuk ağırlamış olma sevabını ve zevkini yaşatmaktı. Habersiz ve geç gitmek de ev sahibinin sofrasının alçakgönüllü olmasından utanç duymaması içindi. Hiç kuşkusuz bazı kişiler tarafından davetli iftarlar verildiği de olurdu. Fakat bunlar da hem konuk sayısı, hem sofra içeriği olarak, günümüzde beş yıldızlı otellerde verilenlere göre çok alçakgönüllüydü. Bütün dinlerde dini günlerin asıl amacı sosyal ilişkileri kuvvetlendirmek, karşılıklı sevgiyi pekiştirmektir. Hıristiyan dünyası bunu Noel ile sağlar. Günlük yoğun yaşam koşulları nedeniyle kopma noktasına gelen ilişkiler Noel’de tazelenir, canlanır. İslam dininde ramazan ayı aynı zamanda bir yardımlaşma ayıdır. Fitre ve zekât bu ay içinde verilir yoksullara. Ama sağ elin verdiğini, sol el görmeyecek kuralı ile! Fakat iftar yemekleri yardım değil, insani ilişkiler bağlamında bir gelenekti. Ne iftara gideni küçültür, ne de iftar vereni yüceltirdi. Sadece ve sadece güzel ve ulvi bir anı paylaşmaktı. Güzelliği, yüceliği ve içtenliği alçakgönüllülüğünden kaynaklanırdı. Ne yazık ki, bu güzel gelenek beş yıldızlı otellerde verilen gösterişli iftarlarla veya belediyelerin iktidara yaranmak için verdiği, şova ve yarışa dönüşen görkemli açık hava iftarları ile yozlaştırıldı. Dini ve insani yanı siyasete kurban edildi. Ç ZG L K KÂM L MASARACI [email protected] BULMACA SOLDAN SAĞA: SEDAT YAŞAYAN 1 2 3 4 5 6 7 8 9 HAYAT EP K T YATROSU MUSTAFA B LG N [email protected] OTOBÜSTEK LER KEMAL URGENÇ [email protected] 1/ İçinde bir şey 1 saklanan kap ya da yer. 2/ Rize 2 Erzurum kara 3 yolunda bir dağ 4 ve geçit... Os5 manlı ordusunda ve donan 6 masında hafif 7 piyade askeri. 8 3/ Eski dilde ekmek... “Ba 9 şını taştan taşa vurup 1 2 3 4 5 6 7 8 9 gezer su” (Fuzuli). 1 Z A N Z İ B A R 4/ Peygamberağacı 2 AMA L İ P OM reçinesinden çıkarı 3 K E P E K L E R lan ve hekimlikte kul4U L A Ş E R O S lanılan bir sıvı. 5/ 5S E K A K İ A Dağkırlangıcı... Bir 6K H İ V T İ H nota. 6/ “Hayır” anlamında kullanılan 7 İ K O N M İ R A söz... Cinsel güçsüz 8 Ü N N E F E R lük. 7/ Bir şeyin ya da 9 K L A K E T M A bir yerin ortası... Kimi yerlerde kadınların boydan boya örtündükleri çarşaf. 8/ Çatı, dam... Acı portakal esansı ve kınakına özütü içeren soda tipi. 9/ Utanmaz, rezil. YUKARIDAN AŞAĞIYA: 1/ Yükleri ya da gereçleri havadan ya da yerden taşımaya yarayan aktarma aygıtı. 2/ Düz ve geniş arazi... Türk halk müziğine özgü dokuz telli saz. 3/ Tütsüyle kurutulmuşu oldukça sürümlü olan bir balık... Kabadayı. 4/ Telli bir çalgı... Eski Türklerde ölmüş ataların tapılan suret ve heykelleri. 5/ Dinsel tören... Uzaklık işareti. 6/ “Değersiz, önemsiz” anlamında argo sözcük. 7/ Karadeniz’in kuzeyindeki iç deniz... Itırlı bir bitki. 8/ Motorlu bir taşıtın dış yapısı. 9/ Çınar, meşe gibi ağaçların meyvesi... İlgi eki.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle