17 Mayıs 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
2 EYLÜL 2011 CUMA CUMHUR YET SAYFA HABERLER F.Bahçe Başkanı 5 taşeronları aracılığıyla buyruk verir. Yoksul ülkeleri sömürür, kan gölünden yeni varsıllar türetir. Yıldırım’ın en büyük müşterisi NATO Haber Merkezi Şike soruşturması kapsamında tutuklanan Fenerbahçe Kulübü Başkanı Aziz Yıldırım’ın işadamı kimliğini ele alan Forbes dergisi, savunmadan turizme 9 şirketin hessedarı olan Yıldırım’ın en büyük müşterisinin NATO olduğu belirtti. Forbes dergisinin dosyasında Aziz Yıldırım’ın Türkiye’deki iş dünyasında kayda değer bir ağırlığa sahip olduğu kaydediliyor. Yıldırım’ın şirketlerinin inşaat, savunma, denizcilik, turizm, beton ve hayvancılığa kadar oldukça geniş bir alanda faaliyet gösterdiği belirtilirken girdiği savunma ihalelerine dikkat çekiyor. Haberde, Fenerbahçe Başkanı’nın yüzde 93 hissesini elinde bulundurduğu Maktaş Makine’nin en büyük müşterisinin NATO olduğu vurgulanıyor. Şirketin, 1973’ten bugüne çoğu NATO için olmak üzere toplam 650 milyon dolarlık iş üstlendiği kaydediliyor. Yıldırım’ın en büyük işinin ise TAFICS projesi için kazandığı ihale olduğu vurgulanan haberde, Maktaş’ın projenin ilk aşamasını Siemens ile birlikte 223 milyon dolara, ikinci aşamasını yine Siemens ortaklığıyla 177 milyon dolara aldığı belirtiliyor. Forbes, sahibi olduğu Gülhan Denizcilik’in Dearsan Tersanesi’yle imzaladığı iş ortaklığıyla Türkmenistan’a 100 milyon dolarlık iki karakol botu sattığına ilişkin haberlerde, önemli bir ortak olmasına karşın Aziz Yıldırım’ın adının geçmediğine de dikkat çekti. Yıldırım’ın, İmsak Savunma, Savtem Savunma, As İnşaat, Asbeton İnşaat, Aly İnşaat, Gülhan Denizcilik, AG Denizcilik ve Şahdem Süt Entegre Hayvancılık şirketlerinin de hissedarı olduğunu belirten dergi, Fenerbahçe yönetiminde yer alan isimlerle de sağlam iş ilişkileri bulunduğunu hatırlattı. Şike soruşturması nedeniyle tutuklanan Yıldırım’ın iş yaşamının bu durumdan nasıl etkileneceği merak konusu olurken Fenerbahçe Başkanı’nın ‘iş ligi’nde de küme düşebileceği belirtiliyor. Türkiye’nin Enerji Görünümü başlıklı rapora göre hükümetin ithal kömüre ve doğalgaza bağlı enerji politikası yeni zamlara gebe Bayram sonu tufan Temiz enerjiye köstek MURAT KIŞLALI Asıl Rol Model Kim? ABD ve AB kıskacında kalan Ortadoğu ve Afrika ülkeleri, o bildiğimiz çokuluslu şirketler, sömürü düzeni, kan gölünden beslenenler... Bu konuyu bilerek sık sık gündeme getiriyorum... Emperyal ülkeler askeri güçleriyle işgal ettikleri topraklardan çıkmıyor, oralara “demokrasi ve özgürlük” getireceklerini söyleyip ellerindeki medya gücüyle tüm dünya halklarını kandırmayı beceriyorlar. Irak’ta ve Afganistan’da yaşanan acı bu yüzden... Oralarda açlık ve sefalet kol geziyor, köktendincilik almış başını gidiyor, dinci terör her gün onlarca can alıyor. Kimilerine göre Ortadoğu için örnek ülke laik, demokratik Türkiye Cumhuriyet’i... Denilen şu: “Türkiye de Müslüman bir ülke... Mısır’ın, Irak’ın, Suriye’nin, Afganistan’ın, Libya’nın da Türkiye gibi olması gerekiyor.” Dikkat ederseniz kimse Suudi Arabistan’ı ağzına almıyor. Mısır, Irak, Suriye, Libya Suudi Arabistan’dan daha çağdaş ülkeler değil miydi? Suriye’de kadınlar ister kara çarşaf giyer, ister başı açık gezer, erkeklerle aynı kahvede ve meyhanede oturur içkisini içerdi. Suudi Arabistan’da öyle miydi? Yaşam şeriata göre düzenlenmişti, kadınlar ne araç kullanabiliyor ne de tek başına bakkala gidebiliyordu... Emperyalist güçler, çokuluslu şirketler neden gözlerini Suudilerin topraklarına göz dikmiyordu? Ortadoğu kan gölüne dönüşünce Türkiye bir süre seyirci kaldı... Libya olayında öyleydi... Bunu Libyalı isyancılar söylüyor, ben değil. Kaddafi kardeşti. ABD ve AB bastırdı, NATO devreye girdi. Neden değişti Libya’nın ardından Suriye için de AKP hükümetinin tavrı? Küreselleşmenin güler yüzü vahşi kapitalizm, emeğin en yüce değer olduğunu bilir ve ona göre tüm dünya emekçilerine ANKARA Elektrik üretiminde ithal doğalgaz ve kömüre bağlı politikalarıyla Türkiye’nin dışa bağımlılığını arttıran hükümetin, buna alternatif olacak yenilenebilir enerjiyi de destekleyeceğine kösteklediği ortaya çıktı. Hükümetin bu politikaları sonucunda elektrik ve doğalgaz zamlarının bayram sonrası gündeme gelmesi kaçınılmaz olacak. Makine Mühendisleri Odası (EMO) Enerji Çalışma Grubu Başkanı ve Dünya Enerji Konseyi Türk Milli Komitesi Yönetim Kurulu üyesi Oğuz Türkyılmaz tarafından hazırlanan “Türkiye’nin Enerji Görünümü” başlıklı rapor şöyle: Elektrik profili Türkiye’nin elektrik enerjisinde toplam kurulu gücü 2011 itibarıyla 48 bin 781 megavat (MW). Bunun 31 bin 186 MW’si termik, 16 bin 400 MW’si doğalgaz, 16 bin MW’si hidroelektrik santrallardan (HES) karşılanıyor. Türkiye’de 2010’da 208.7 milyar kilovatsaat (kvs) elektrik tüketti. Doğalgaz bağımlılığı Enerji Düzenleme ve Denetleme Kurumu’ndan (EPDK) lisans alma aşamasında olan mevcut doğalgaz santrallarının 1.88 katı miktarda toplam 30 bin 421 MW’lik doğalgaz santralı var. Bunlar işletmeye girdiğinde, Türkiye’nin ithal ettiği (dışarıdan satın aldığı) doğalgaz miktarını ikiye katlaması gerekecek. thal kömürde de 11 bin 765 MW’lik santral başvurusunun sırada olması Türkiye’nin dışa bağımlılığını kronikleştirecek. EPDK görevini yerine getirmiyor Buna karşın EPDK’den lisans alan santralların yüzde 58’inde yatırıma başlanmadı. EPDK, 2007’den bu yana lisans bekleyen rüzgâr enerjisi santrallarının (RES) yalnızca yüzde 10’una lisans verdi. EPDK’nin lisans verdiği 18 bin 300 MW kapasitelik hidroelektrik santraldan (HES) sadece 2 bin 975 MW’si işletmeye geçti. Yerli kömür Termikte 15 bin 880 MW’lik “yapılabilir kurulu güç”ten faydalanılmıyor. Sadece AfşinElbistan’da kurulabilecek ilave 7 bin 200 MW’lik santralla doğalgaz ithalatını yılda 306 milyon dolar düşürmek mümkün. Su Türkiye’de inşaatı devam eden HES’lerin toplamı neredeyse mevcut HES kurulu gücü kadar. Bir o kadar da programda bekletiliyor. Rüzgâr Sadece rüzgârda Türkiye’nin toplam kurulu gücünün 2.5 katından fazla, 131 bin 756 MW’lik potansiyeli var. EPDK, büyük bölümü 1 Kasım 2007’de alınan rüzgâr başvurularının değerlendirmesini 4 yıldır sonuçlandırmıyor. Güneş Güneş enerjisinde Türkiye’de üretim yapılabilecek mevcut saha toplamı 11 bin km2. Türkiye’nin 287 bin 500 MW’lik güneş enerjisi potansiyeli var. Bununla 2010 yılı elektrik tüketiminin neredeyse 2 katına yakın üretim yapılabilir. Türkiye, Deniz Kavukçuoğlu’nun da daha önce değindiği gibi kapitalizmin en ilkel türünün, emek sömürüsünün, sendikasızlaştırmanın en yoğun biçimde gerçekleştiği ülkelerden biridir. Bugün topluma dayatılan biat kültürünün sarmalı içinde, yoksul daha yoksul, varsıl daha varsıl olurken üniversitelerde bilimsel özgürlük yok ediliyor, daha düne dek “Kardeşim Kaddafi, kardeşim Beşşar Esat” dediği diktatörler bugün lanetleniyor. Serdar Kızık, Türkiye’deki AKP iktidarının taban tabana zıt politikalarını irdeleyen yazısında ne diyordu: “Kaddafi kardeşti, NATO operasyonuna ne gerek vardı; bugün AKP, Libya’yı bombalayan ortak gücün unsuru...” Güneydoğu’da yollara döşenen PKK mayınları, şehit düşen askerlerimiz, çocuklarımız... Destek değil köstek Özel sektör, hükümetin, yenilenebilir enerjiyi desteklemek için 2010 başında çıkarttığı yasada, örneğin güneş enerjisi için kurulabilecek santral gücünü 600 MW ile sınırlandırmasını, verdiği teşvik fiyatlarının şimdiden piyasa fiyatının altında kalmış olmasını ve ölçüm zorunluluğunu destek değil, köstek olarak niteliyor. Peki kimler var PKK’nin arkasında, silah paraları nereden geliyor? Avrupa ülkelerinde kesilen haraçlardan, uyuşturucudan... Hollanda, İsveç, İsviçre, Belçika ne yapıyor? Bildiğiniz şeyleri... Bir ülke emperyalizmin güdümüne girerse, “tam bağımsızlık” ilkellik sayılırsa, laiklik “laikçilik” olarak tanımlanırsa, bir toplum ölümlere duyarsız olursa, kardeşliğin yerini düşmanlık alırsa olacağı budur... Gerçekçi olmak gerekir olup bitenleri izlerken! Bir yurtsever olaya böyle bakar... Bir dönem bir koyup üç alanları da gördük hep birlikte... Avucumuzu yalattılar bize! Bugüne gelince... Müslümanlara “rol model” olarak gösterilen Türkiye, Libya’ya bavulla milyon dolarları taşırken Irak’taki SünniŞii çatışmasını, Suriye’deki mezhep çatışmasını, Libya’daki aşiretlerin kardeş kanı akıtmasını aklından çıkarmasın... Bu bir Büyük Ortadoğu Projesi’dir ve asıl rol model Mısır’daki Müslüman Kardeşler’in Ortadoğu ve Kuzey Afrika’yı kuşatmasıdır... Türkiye potansiyelinden yararlanmıyor Türkiye’de değerlendirmeyi bekleyen yerli ve yenilenebilir enerji potansiyeli 767 milyar kvs. Bugünkü tüketimin yaklaşık 3 katı. Bunun 380 milyar kvs’si güneşten, 120 milyar kvs’si rüzgârdan. şkenceyle öldürülen Ayten Öztürk’ün dosyasının yeniden açılması istendi CHP’den Yeşil başvurusu Aygün, 27 Temmuz 1992’de iş çıkışında kaçırılan Aysel Öztürk’ün işkenceyle öldürülüp cesedinin Elazığ Asri mezarlığında bulunduğuna ve yapılan otopsi sonucunda “işkenceyle öldürüldüğünün” saptandığına dikkat çekti. Aygün, Cem Ersever’in, 1993’te Soner Yalçın’la yaptığı röportajda, Öztürk’ü Yeşil’in katlettiğini söylediğini aktardı. AYŞE SAYIN ‘Erdoğan çapsız, demokratikleşme olamaz’ 96 milyon TL zmir’in ödediği altı kente bedel İZMİR (Cumhuriyet Ege Bürosu) İzmir Büyükşehir Belediyesi, Kamu Borç Yönetimi Raporu’nun ağustos ayı verilerine göre Hazine’ye 96 milyon TL borç ödedi. İzmir’in tek başına ödediği bu rakam, borçluluk sıralamasında üst sıralarda yer alan diğer 6 büyükşehir belediyesinin yaptığı toplam ödeme tutarını geçti. Rapora göre; mahalli idarelerin Hazine’ye vadesi geçmiş ve gelecek toplam 14 milyar 722 milyon TL borcu bulunuyor. İzmir’in bağlı kuruluşları İZSU Genel Müdürlüğü ile ESHOT Genel Müdürlüğü’nün herhangi bir borcu bulunmazken İzmir Büyükşehir Belediyesi’nin vadesi gelecek olmak üzere 299 milyon 800 bin TL borcu kaldı. Bu rakam, mahalli idarelerin Hazine’ye toplam borcu içinde yüzde 2.04’lük payı oluşturuyor. Rapora göre, bu yılın temmuz ayına dek yerel yönetimlerden toplam 252 milyon 400 bin lira tahsilat yapan Hazine, bu rakamın yüzde 38.03’üne karşılık gelen 96 milyon lirayı, İzmir’den aldı. En borçlu 6 büyükşehir belediyesi ise vadesi geçmiş ve gelecek toplam 8 milyar 698 milyon liralık borçlarına karşın toplam 94 milyon 500 bin lira ödeme yaptı. Yeşil kod adlı Yıldırım. ANKARA CHP Tunceli Milletvekili Hüseyin Aygün, 1990’lı yıllarda, DoğuGüneydoğu’da birçok “faili meçhul cinayetten” sorumlu olan “Yeşil” kod adlı Mahmut Yıldırım’ın işlediği bir cinayet dosyası ile ilgili üyesi de olduğu TBMM İnsan Haklarını İnceleme Komisyonu’na başvurdu. Aygün, 1992’de Tunceli Mazgirt, Kepektaş köyünde iş çıkışı kaçırılan ve işkenceyle öldürüldüğü otopsi raporuyla belirlenen Aysel Öztürk dosyasının yeniden açılması için komisyonun devreye girmesini istedi. Davanın avukatı olarak yıllardır iz sürdüğüne işaret eden Aygün, gazeteci Soner Yalçın’ın, 1993’te kendisi de “faili meçhul” cinayete kurban giden JİTEM’in kurucularından Binbaşı Cem Ersever’le yaptığı röpor tajda, Aysel Öztürk’ü “Yeşil” kod adlı Mahmut Yıldırım ve ekibinin katlettiği bilgisini verdiğini ifade etti. Daha sonraki yıllarda PKK itirafçısı Abdülkadir Aygan’ın da benzer açıklamalar yaptığını anlatan Yıldırım, kendisinin davanın avukatı olarak, Tunceli, Elazığ cumhuriyet savcılıklarına başvurduğunu son olarak İstanbul 13. Ağır ceza Mahkemesi’ne başvuruda bulunduğunu, ancak hiçbir sonuç alamadıklarını ifade etti. Ayten Öztürk dosyasının 2012 yılında 20. yılını dolduracağını ve zamanaşımına gireceğine dikkat çekterek, “Zamanaşımına girmeden TBMM buna el atarsa 19 yıl sonra ciddi bir araştırma yapılmış olacak. Meclis’in araştırması, o dönemin sorumlularının belirlenmesinde kolaylık sağlayacak. Bir ailenin uzun süren mücadelesine destek verilmiş olacak” dedi. Ses kaydı bu kez AKP’yi karıştırdı ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) Son yıllarda çokça tartışılan ortamtelefon dinlemelerinin son kurbanı AKP Adıyaman Milletvekili Mehmet Metiner oldu. Kayda göre, Metiner, Başbakan Tayyip Erdoğan’ı “çapsız” buluyor ve eleştiriyor. Sesin kendisine ait olduğunu kabul eden Metiner, kullanılan ifadeleri ise reddetti. AKP Adıyaman Milletvekili Mehmet Metiner olduğu iddia edilen kişinin “Ben Tayyip Erdoğan’la demokratik bir Türkiye inşa edileceği kanaatinde değilim” şeklinde açıklamalarda bulunduğu öne sürüldü. Ses kaydının başlangıç yazısında, bu konuşmanın Adıyaman’daki son bayram ziyaretinde çekildiği iddia edilirken “Mehmet Metiner bayramda seçmenleri ile dertleşti. Bakanlık beklentisi yerine getirilmeyen Metiner açtı ağzını yumdu gözünü...” deniliyor. TÖBDER taşınmazlarını istiyor AL AÇAR TÖBDER 12 Eylül darbesinin ardından kapatılmıştı. 12 Eylül askeri darbesinin ardından kapatılan Türkiye’nin en büyük öğretmen örgütlenmesi Tüm Öğretmenler Birleşme ve Dayanışma Derneği (TÖBDER), el konulan mallarını geri almak için hukuk mücadelesi veriyor. TÖBDER’in yeniden açılıp mallarının iade edilmesini isteyen TÖBDER Genel Sekreter Yardımcısı Seyfettin Bican, “Türkiye gerçek anlamda askeri darbelerle hesaplaşmak ve demokrasiden bahsetmek istiyorsa kapatılan derneklerin açılmasına izin vermeli, el konulan mallarını iade etmeli” dedi. TÖBDER’in yeniden faaliyete geçirilmesi için 24 Haziran 2010’da Ankara Valiliği’ne dilekçe verildi. Dilekçe reddedilirken, 11 Kasım 2011’de karar yargıya taşınarak idare mahkemesine dava açıldı. Bican, 1991’de yargılandıkları TCK’nin 141 ve 142. maddelerinin kalktığını bunun üzerine açtıkları davalarla öğretmenlik haklarının iade edildiğini söyledi. Bican, “TÖBDER’in açılması, 12 Eylül hukukuyla hesaplaşmak demektir” dedi. 12 Eylül’den sonra 650 şube ve genel merkezin arandığını birkaç bildiri ve kitap dışında delil olabilecek bir suç unsuru bulunamadığını kaydeden Bican, “TÖBDER davası devam ederken dönemin Genelkurmay Başkanı Kenan Evren TÖBDER ve D SK’i sürekli suçlamış ve bizi peşinen suçlu ilan ederek mahkemeyi yönlendirmiştir” diye konuştu. Bircan, TÖBDER’in mallarının iade edilmemesi durumunda konuyu uluslararası yargıya taşıyacaklarını söyledi. El konulan mallardan bazıları şöyle: Burgazada’da köşk, Bartın’da bina, Denizli’de bina, Artvin’de bina, Bilecik’te bina, Bursa’da bina, Bursa’da tarla, Çanakkale’de arsa, Edirne’de bina, Kayseri’de bina... Başbakan Tayyip Erdoğan’ın Kürt politikasının ağır biçimde eleştirildiği, Erdoğan’ın antidemokratik yapısı nedeniyle bu sorunu çözemeyeceğinin belirtildiği bir ses kaydı “Youtube” adlı internet sitesine yüklendi. Metiner, kayıt için, “Ses bana ait ama ifadeler değil. Bu PKK’nin bir komplosu. Nasıl yaptılar, HADEP’te siyaset yaptığım dönemdeki konuşmalarımı birleştirip mi bunu ürettiler, bilmiyorum ama benim Başbakanımı nasıl savunduğumu, nasıl desteklediğimi herkes bilir. Suç duyurusunda bulunacağım” dedi. ‘Erbakan’dan bahsediliyor’ Ses kaydı hakkında konuşan Metiner “Ses bana ait ama 10 günden bu yana Adıyaman’dayım. Bu seçmenlerimle yaptığım bir konuşma değil. Tamamen bir komplo, bir tezgâh. Kaç gündür yanımızda insanlarla dolaşıyoruz. Kim ne konuştuğumuzu biliyor. PKK’nin tezgâhı bu. İsmimden, varlığımdan örgütün rahatsız olmasından kaynaklı. Ses bana ait, teknik olarak ne yaptılar bilmiyorum. PKK’nin çirkin komplosudur. O sözler, bugüne ait sözler değil. Erbakan’dan bahsediliyor, gelenek, yenilikçilerden bahsediliyor. Belki HADEP’te siyaset yaptığım 2000’li yılların başında, Avrupa’daki ziyaretlerde bazı açıklamalar yapmışsam, bunun üzerinde oynamalar yapılmış olabilir. Sadece, anadil konusundaki yasakçı uygulamaların antidemokratik olduğuna inanıyorum. Benim Başbakan’ı nasıl savunduğum herkes tarafından biliniyor. Adıyaman gezimde söylediğim ispatlansın, istifa etmeye hazırım.” C MY B C MY B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle