22 Kasım 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHUR YET 24 AĞUSTOS 2011 ÇARŞAMBA 6 HABERLER Balyoz sanığı tutuklu Tuğamiral Gavremoğlu, davanın Cumhuriyet donanmasını karaya oturttuğunu söyledi ‘Asıl darbe cumhuriyete’ HAT CE TUNCER İstanbul 1. Ordu Komutanlığı’nda 57 Mart tarihlerinde Plan Semineri adı aldında darbe planlandığı iddiasına ilişkin Balyoz Harekât Planı davasında savunma yapan tutuklu sanık Tuğamiral Abdullah Gavremoğlu, “Evet bir darbe teşebbüsü vardır. Ama bu teşebbüs, ithal ürünün burada ambalajlanarak önümüze koyulduğu gibi değil de Cumhuriyet donanmasına, Türk Silahlı Kuvvetleri’ne, dolayısıyla Cumhuriyete karşıdır” dedi. İstanbul 10. Ağır Ceza Mahkemesi’nde görülen davanın duruşmasında savunma yapan Gavremoğlu “Eğer bir anlamı varsa, seminere katılmadım. Elektronik veya ıslak hiçbir imzanın bulunmadığı CD’ye dayanan ve mahkemenizce de kabul edilen iddianameyi ben redde ‘ ftira çetesi cahil’ Albay Cengiz Köylü savunmasında iddianamede “Oraj Hava Harekât Planı ve eklerinin bulunduğu 11 No’lu CD tamamen sahtedir” dedi. Oraj Hava Harekât Planı ve eklerinin, kendisi tarafından aynı bilgisayarda, aynı saat, aynı dakika, aynı saniyede oluşturulmuş gibi göründüğüne dikkat çekti. O tarihte Bur sa’da olduğunu anlatan Köylü, “Bunları hazırlayan iftira çetesi askeri yazışma usullerini bilmiyor. Mesleki beceri ve zekâdan yoksun oldukları için bir iki cümlelik emirler yazıyorlar” diye konuştu. Köylü savunmasının sonunda “Sayın Başkan, bizim koruyanımız yok. Size sığınıyoruz, adaleti tecelli ettirin” dedi. diyorum” dedi. Hükümeti vazife görmekten men etmeye teşebbüs ile suçlandıklarını söyleyen Gavremoğlu “Bazı dijital belgelere göre bu fiile yönelik planlamaların Ekim 2002 tarihinde başladığı da iddianamede bulunduğuna göre, o dönemde olmayan henüz kurulmamış bir hükümeti, cebren iskat suçunu nasıl kabul edeceğiz” diye sordu. gelerin Yargıtay kararlarına ve evrensel hukuka göre delil olmadığını ifade eden Gavremoğlu “Eğer seminer suç ise seminere katılan 162 kişiden neden sadece 49 kişi burada? Veya neden seminere katılan denizcilerin hiçbiri sanık değil de ben de dahil katılmayan 52 denizci burada?” diye konuştu. Evrensel hukuk yok İddianamede suça dayanak gösterilen CD’ler içerisindeki imzasız bel Cumhuriyet donanması Mahkeme heyetine “Vereceğiniz kararların sadece bizim değil, birlikte ülkenin geleceğine yönelik ol duğunun ne kadar farkındasınız” diye soran Gavremoğlu, şöyle konuştu: “Evet, bir darbe teşebbüsü vardır. Ama bu teşebbüs, ithal ürünün burada ambalajlanarak önümüze koyulduğu gibi değil de cumhuriyet donanmasına, Türk Silahlı Kuvvetleri’ne, dolayısıyla cumhuriyete karşıdır. Cumhuriyet donanması Çeşme, Navarin, Sinop ile başlayan baskınlar zincirini müteakip maalesef Beşiktaş’ta yapay kayalıklarda karaya oturmuştur. Diğerlerinde kaybedilen gemidir, kısa sürede de yenilersiniz. Ama bugün kaybedilen, nitelikli insan gücüdür. Bunu da on yıllarca elde edemezsiniz.” Eski Genelkurmay Başkanı Işık Koşaner ve kuvvet komutanlarının istifasını anımsatan Gavremoğlu, savunmasını şu ifadelerle sürdürdü: “Bizlere yapılan haksızlıklar Cumhuriyet tarihinde bir ilkin gerçekleşmesine vesile olmuş ve komutanların istifası ile 29 Temmuz günü bir gecede 16 yıldız sönmüştür. Daha önce söndürülen yüzlerce yıldız uğruna yükselen TSK’nin en üst düzeyindeki feryat, çizilen kırmızı hat tarihin derinliklerinde saygın yerini alırken, Ankara’da, İstanbul’da, memleketimde ulaşması gereken makamlara, vicdanlara ne kadar ulaştı? Daha ne kadar yıldız isteniyor? Feryat duymak için daha kaç kulak gerek?” Günün Enteliyle Çağın Aydını Madde, atom, elektron, foton, dalga, zaman, mekân bütün bunların sosyal tarihle ilişkisi fizikçileri de filozofları da hep yakından ilgilendirdi. Çözmeye çalıştıkları problemlerde sürekli olarak bu kavramlarla karşılaştılar. Berkeley’den Kant’a, Hegel’e, Feuerbach’a, Marx’a, Heisenberg’ten Einstein’a gerçeğin derin kuyusu, idealizm ile materyalizm arasında gidip gelen sarkacın heyecanlı macerası, siz bakmayın kuantum fiziğinden metafizik çıkarmaya çabalayanların saçmalarına, materyalizmin kesin zaferiyle sonuçlandı. Ama bu yüzyıl aynı zamanda insana hizmet edecek aklın, sosyal politik alandan sökülüp atılmasıyla da sonuçlandı. Bilim arka plana itilirken, teknoloji kutsandı. Kiliseye ve hurafeye dönüş medyatikleşti. Zaferle yenilginin böyle iç içe geçmesi çağımızın gerçeği ve paradoksudur. Yaşadığımız yüzyıl bu paradoksun çözüme kavuşmasının yüzyılı olacaktır. Şaşırmaya gerek yok. Şimdilerde yaşanan kapitalizmin büyük ama çok büyük buhranıdır. Deliye dönmüş bir şirketler, menajerler, siyasetçiler ordusu bunalımın sosyal politik faturasının dehşeti karşısında uykusuz kalmış durumdadır. Duydukları dehşet 20 yüzyılın sonunda ilk işaretlerini aldıkları ve şimdi başlarına gelen, ama özellikle öncekilerden çok farklı olan bunalım karşısındaki korkularını ve çaresizliklerini yansıtıyor. Çaresiz midirler? Eski mutlak egemenliklerini, kendine aşırı güvenli ekonomilerini eskisi gibi sürdüremeyeceklerini biliyorlar. Bu nedenle de kaynakları yeniden paylaşma, “haksız yere” zenginlikleri ellerinde tutanların elinden koparıp alma derdindedirler. Şansları ise kendilerine direnebilecek olanların ideolojik, politik, fizik zayıflığı, krize girmiş sistemlerini alaşağı edebilecek potansiyel enerjinin kendini bilememesi, siyaseten var olamamasıdır. Bu durum da nihayet, tarihin başladığı yerler olduğu konusunda yaygın bir kanaatin bulunduğu, zenginliklerin; sarı şeytanın, kara petrolün, yerden fışkıran gazın hâlâ tükenmediği bölgelere silahlı, ama aynı zamanda dalavereci bir ilgiyi en üst noktaya çıkardı. Yaşadığımız kanlı altüst oluşun nedeni budur. Zenginliklerini emperyalistlerle paylaşmayanlar, bölge ile ilgili stratejilere çomak sokanlar ilk sırayı aldılar. Irak’la başlayan süreç Tunus, Libya, Suriye dizisiyle devam ediyor. Edecektir. Latin Amerika da bu açgözlü sırtlanların hevesleri arasındadır. Yalanlarla ve demokrasi sahtekârlığı ile yürütülen saldırganlıkları, hedef ülkelerdeki arkaik rejimlerin kolaylaştırdığı bir gerçektir, ama siz yalanı yutuyor, mavala inanıyor musunuz? “Demokrasi getiriyoruz” hokkabazlığını dünyanın tüm medyasıyla birlikte pompalasanız da aydın olan bunu yutar mı? Günün armağanlı sorusu budur; yutmaz mı? Yutmaz. Yutar gibi görünüyorsa, aydın olmaktan vazgeçmiş, geçici ve sahte bir itibar ile ekmek parası arasında sıkışıp kalmış demektir. Başa dönelim. Kapitalizmin krizi bu kez gerçekten büyük ve neredeyse çözümsüzdür. Kabul edilmesi gereken öbür gerçek ise materyalizmin insanoğlunun ufkunu açan derin zaferinin, idealizmin yığınlar üzerindeki sinsi egemenliği ile birlikte var olmasıdır. Bu durum ekonomide politikada hırçın liberallere, yani kapitalizmin uslanmaz ve yalancı entellerine iş düştüğünü gösteriyor. Onlara düşen görev gerçeği tersyüz etmek, kavramların içini boşaltmak, tüm yeteneklerini krizden kurtulmak için debelenen kapitalizmin hizmetine sunmaktır. El hak layıkıyla yapıyorlar. NATO bombalarına “demokrasi” adını vermelerinin nedeni budur. Peki el değiştiren zenginliklerden onlara da pay düşecek mi? Günün aydını olmayı, çağın aydını olmaya yeğliyorlarsa neden olmasın. Serbest bırakılan gazeteci Bozkurt ‘Hukuk çelişkisi’ AL AÇAR Savcılık sorgusunun ardından serbest bırakılan Aydınlık Gazetesi İstihbarat Şefi ve Sorumlu Yazıişleri Müdürü Mehmet Bozkurt, mesleki faaliyetlerinden dolayı gözaltına alındıklarını, sorgu sırasında “İstihbarat şefliği nedir”, “Aydınlık gazetesi gündemi nasıl belirler”, “İstihbarat servisi nasıl çalışır”, “Son sözü kim söyler” gibi sorular yöneltildiğini belirtti. İşçi Partisi, Ulusal Kanal ve Aydınlık gazetesine yönelik operasyonda gözaltına alınan İP Genel Başkan Yardımcısı Mehmet Bedri Gültekin, İP İstanbul İl Başkanı ve Genel Başkan Yardımcısı Erkan Önsel, Ulusal Kanal Genel Yayın Yönetmeni Turhan Özlü ve İP lideri Doğu Perinçek’in oğlu Mehmet Perinçek tutuklanırken 5 kişi savcılık tarafından serbest bırakıldı. Mehmet Bozkurt, “Mehmet Bedri Gültekin ve Erkan Önsel’e parti faaliyetleri soruluyor. Hiçbir savcı bize suçlama yöneltmedi, sadece yaptığımız işleri sordu. İfadelerimiz de zabıtlara ‘bilgi amaçlı ifade’ diye geçti” dedi. Başbakan’ın ses bantlarının Gölcük Donanma Komutanlığı’nda çıktığı ileri sürülen “Çağdaş Türkiye” isimli belgenin içine sokulmaya çalışıldığını kaydeden Bozkurt, “Savcı bana ‘Kara’ ve ‘Gri’ propaganda yaptın mı, diye soruyor. Bunların ne olduğunu dahi bilmiyorum” dedi. Gültekin, Önsel, Turan Özlü ve Caner Taşpınar’ın Cumhuriyet Savcısı Cihan Kansız tarafından sorgulandığını anlatan Bozkurt, “Savcı arkadaşlarımıza ‘tarafız’ demiş. Zaman zaman savcı ile sert tartışmalar yaşanmış” diye konuştu. Ses kayıtlarının bir başka davada “yüksek kamu yararı” gözetilerek reddedildiğini kaydeden Bozkurt, şöyle konuştu: “Ses kayıtlarında kamu yararı varken terör örgütü üyesi kapsamına sokulduk. MHP’li ya da CHP’li milletvekillerinin özel görüntüle rini yayımlayanlara soruşturma yok, bize örgüt üyeliği suçlaması yapılıyor. Orada bir toto loto durumu var. Bana sorulan soruların aynısı arkadaşlarımıza soruluyor, ben bırakılıyorum, onlar içerde. Hukuk çelişkiler içinde.” Bakandan haber yapmayın talimatı P, Avrupa Birliği Bakanı Egemen Bağış’ın Öncü Gençlik üyelerinin AB Çalışma Ofisi önündeki eyleminin haber yapılmamasını istediğini öne sürerek protesto eylemi yaptı. P Genel Sekreteri Hasan Basri Özbey, Babacan’ın, basın mensuplarına “protestoyu haber yapmayın” talimatı vermeye yeltendiğini ifade ederek “Bu tehdit, iktidarın ‘ileri demokrasi’ ve ‘basın özgürlüğü’ uygulamalarına son örnektir” dedi. Perinçek: Bu dava siyasi Doğu Perinçek’in eşi Şule Perinçek de gözaltılara yönelik yaptığı değerlendirmede, Ergenekon davasının siyasi bir dava olduğunu belirterek, “Mehmet’i barlarda yıkılarak manken peşindeyken toplasaydım, o zaman bir şey olmazdı. Doğu Perinçek’in oğlu olduğu için tutuklanmış olabilir. Mehmet’in ülkesini savunma adına yaptığı çalışmaların yok sayılarak tutuklanması üzücü” dedi. Oğlunun İP, Ulusal Kanal ve Aydınlık gazetesi ile ilişkisi olmadığını kaydeden Şule Perinçek, “Savcılıkta ses bantlarına ilişkin soru dahi yöneltilmedi. Mehmet’e telefon açılmış ve birinin telefonunu istemişler. Konferansa gelirken ‘şunu getir’ demişler. Hukuk okumuş bir insan olarak, üzülerek, dosya içerisindeki ifadelerle tutuklama yapılamayacağını gördüm. Artık hukuk sisteminden yanıt bekleme umudumuzu kaybettik. Yataklarına girdiklerinde sakın rahat uyumasınlar” diye konuştu. Öncü Gençlik’ten protesto Ergenekon soruşturması kapsamında P’liledin tutuklanmasını protesto eden P Öncü Gençlik üyesi bir grup, Ortaköy’deki AB Genel Sekreterliği Ofisi’ne girmeye çalıştı. Avrupa Birliği Bakanı Egemen Bağış’ın, stanbul Genç Sanat Tasarım Merkezi Derneği Yönetim Kurulu Başkanı Nilgün Mirze’yi kabulü sırasında, P Öncü Gençlik üyelerinden oluşan bir grup, ofis önünde çeşitli sloganlar atarak, pankart açtı. Korumalar eylemci grubun içeriye girmesini kapıları kapatarak engel oldu. Bu sırada eylemcilerle korumalar arasında arbede yaşandı. çeri girmeyi başaramayan eylemciler eylemi ofis önünde sürdürdü. Olay yerine gelen polis grup üyelerine cop ve biber gazı ile müdahale ederek çok sayıda göstericiyi gözaltına aldı. (Fotoğraf: BURAK AKBULUT AA) Sağdıç’tan reddi hâkim talebi Gölcük Donanma Komutanlığı’nda ele geçirilen belgelerle ilgili Koramiral Kadir Sağdıç ve 9 sanığın yargılanmalarına başlandı. Reddi hâkim talebi üzerine duruşma ertelendi H LAL KÖSE Deniz Kuvvetleri Komutanı Yardımcısı Koramiral Kadir Sağdıç, Kurmay albay Ali Türkşen, İstihbarata Karşı Koyma (İKK) Kısım Amiri Kemalettin Yakar’ın da aralarında bulunduğu 10 sanığın, Gölcük Donanma Komutanlığı’nda ele geçirilen belgelere göre “hükümeti yıkmaya teşebbüs” suçundan yargılanmalarına başlandı. Koramiral Sağdıç, objektifliğini yitirdiği gerekçesiyle mahkeme heyetini reddetti. Dava, Sağdıç’ın red talebinin karara bağlanması amacıyla ertelendi. İstanbul 12. Ağır Ceza Mahkemesi’ndeki oturumda söz alan Sağdıç, “Sahte verilerle bu dava paralelinde diğer davalarda da yargılanıyor olmam başlı başına bir hukuk skandalıdır. Yargı nerede yargılanacağıma karar versin” dedi. Balyoz davasında da imzasız dijital verilerle, asılsız ihbar e postalar nedeniyle yargılandığını savunan Sağdıç, komplocuların ve hukuksuzluğa kucak açanların er ya da geç ilahi adalete hesap vereceklerini ifade etti. Bu davanın soruşturma aşamasında ifadesinin bile alınmadığını dile getirerek, şunları söyledi: “Soruşturma savcısının benimle ilgili talebi Cumhuriyetimizin içine çekildiği hukuksuzluk süreci anlamında dehşet verici. Hiçbir eylemim olmaksızın iki kez ağırlaştırılmış müebbet hapis talep edilmektedir. Otuz bin insanımızın katili, otuz bin kere idam edilmesi gerekirken, millet düşmanları koşulları nasıl iyileştirilir arayışında. TBMM ve yürütme organını ortadan kaldırma konusun da bölücü başının manifestolarını ve taleplerine bir bakın. Anayasa ve yasalara rağmen o talepleri nasıl yapabiliyor? Bu yüce millete hizmet etmekten başka hiçbir suçum yokken onun iki misli ceza bana nasıl reva görülmeye çalışılır? Bu kin benim üzerimden kime karşı?” Sağdıç’ın avukatları Murat Ergün ve Hüseyin Ersöz, objektif yargılama yapamayacağı gerekçesiyle mahkeme heyetini reddettiler. Mahkeme, avukatların ret taleplerinin incelenmesi için dosyanın İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi’ne gönderilmesine karar verdi. İddianamenin kabul edilmesinin, sanıkların mahkumiyeti anlamına gelmeyeceğine dikkat çeken heyet, tahliye taleplerini ise reddetti. Heyet reddedildi hmal değil takdiri ilahi! AHMET ŞEF K Andıç’ta 1 tutuklama daha İstanbul Haber Servisi İnternet andıcı davasında hakkında yakalama kararı bulunan GATA Komutanlığı’nda sivil memur Mehmet Bülent Sarıkahya dün tutuklanarak cezaevine gönderildi. İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi’nde yargıç karşısına çıkan Sarıkahya, “Ben memurum. Verilen görevleri yaptım” dedi. İnternet sitelerinin teknik altyapısından sorumlu olduğu öne sürülen Sarıkahya’nın avukatı Salim Özdemir, Sarıkahya’nın bilgisayar uzmanı, sivil bir memur olduğunu vurgulayarak, “Askeriyede olduğu için verilen emri yerine getirmek zorundadır. Aksi halde emre itaatsizlik olur. Müvekkilimin hükümeti ortadan kaldırmaya teşebbüs gibi bir suça yüksek rütbeli askerlerle birlikte girmesi hayali bir iddiadır. Anayasamızın ve İnsan Hakları Sözleşmesi’nin hükümleri dikkate alındığında, müvekkilimin tutuksuz yargılanması gerektiği kanaatindeyiz” diye konuştu. Mahkeme heyeti, Sarıkahya’nın isnat edilen suçları işlediğine dair delilleri değiştirme ve gizleme hususunda kuvvetli şüphenin bulunduğunu belirterek, tutuklama kararı verdi. Olayların faturası halka kesildi ÖMER ŞAN RİZE Artvin’in Hopa ilçesinde 31 Mayıs’ta Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın olaylı mitinginin 270 bin liralık güvenlik faturasının İl Özel İdaresi tarafından Köylere Hizmet Götürme Birliği’ne ödetilmesine Muhtarlar Derneği tepki gösterdi. İl Özel İdaresi ise “kolay olduğu için bu yöntemi seçtik” açıklaması yaptı. Artvin’in Hopa ilçesinde 31 Mayıs’ta çıkan olayların ardından yurt genelinde yapılan gözaltılarda 100’den fazla kişi gözaltına alınmış 38 kişi tutuklanmıştı. Erdoğan’ın Hopa mitinginde görev yapan kolluk kuvvetlerinin 270 bin liralık masraflarının Artvin İl Özel İdaresi ta rafından Köylere Hizmet Götürme Birliği bütçesinden karşılandığını gazetemiz ortaya çıkarkmıştı. Güvenlik faturasının İçişleri Bakanlığı yerine Köylere Hizmet Götürme Birliği’ne ödettirilmesine tepki gösteren Hopa Muhtarlar Derneği Başkanı Murat Özçep, “Hopa olaylarının faturası bile Hopa halkına kesildi” dedi. Hopa’da birçok köyün yol, su, kanalizasyon gibi altyapı hizmetine gereksinim duyduğuna dikkat çeken Özçep, “Köylerimizin ihtiyaçlarının karşılanması için kaynak beklerken bu tür harcamaların yapılmasını doğru bulmuyoruz” şeklinde konuştu. Artvin İl Özel İdaresi yetkilileri ise “kolay olduğu için bu yöntemin seçildiğini” ifade ettiler. TRABZON Trabzon’un Sürmene ilçesinin AKP’li Belediye Başkanı Fikri Usta, geçen günlerde içme suyundaki virüs nedeniyle 2 bin 500 kişinin hastaneye başvurmasıyla ilgili olarak yerel gazetelere ilan verdi. Usta, salgın için “Allah’ın takdiri ilahisi” dedi. Trabzon’un Sürmene ilçesinde 1 hafta içinde yaklaşık 2 bin 500 kişi hastaneye başvurdu. Vatandaşların ilçenin içme suyuna karışan virüs nedeniyle rahatsızlandığı, bunun da ilçenin yedek su kuyusunda oluşan bakterilerden kaynaklandığı belirlendi. Belediye Başkanı Usta ise Trabzon’da yayımlanan yerel gazetelere “Kamuoyuna duyuru” başlıklı tam sayfa ilanlar vererek, olayda belediyenin kusuru olmadığını savundu. İshal salgınını “talihsizlik” olarak nitelendiren ve yurttaşlardan özür dileyen Usta, “Vakanın, analizin yapıldığı zaman diliminden çok kısa bir süre sonra gerçekleşmesi Allah’ın takdiri ilahisidir diyorum. Bu olayın sonucunda değerli hemşerilerim bir sıkıntı çekmişlerdir. Bunu inkâr etmemekteyim” dedi. C MY B C MY B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle