25 Kasım 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHUR YET 24 AĞUSTOS 2011 ÇARŞAMBA 4 HABERLER TBMM Başkanı Cemil Çiçek yeni anayasa sürecine ilişkin değerlendirmelerde bulundu ‘Aceleye gelmemeli’ AYŞE SAYIN/ERDEM GÜL Piyasalar Yine ‘Kalp Krizi’ Geçirdi II Pazartesi yazımda “Mali piyasalar yine bir ‘kalp krizi’ geçirdi... ‘Doktorlar’ hastalığın gerçek nedenleri üzerine eğilmeye başladıkça çaresizliklerinin ayırdına varıyorlar” saptamasıyla başladıktan sonra, kemer sıkma politikalarına (neoliberalizme) alternatif olarak düşünülen Keynesyen maliparasal uyarıcıların da çare olmayacağına işaret etmiştim. Krizden çıkabilmek için yeni bir sermaye birikim rejiminin oluşması, yaygınlaşmaya başlaması ve ulusal, uluslararası siyasi yapılanmaların bu rejimin gereksinimleri doğrultusunda dönüşmesi gerekiyor. “Kemer sıkma mı? Keynesyen uyarıcılar mı?” tartışması bu alana değil, borç köpüğü söndürülene, kapasite fazlası imha edilene (yaratıcı yıkım tamamlana) kadar ekonomileri, siyasi krizlere, büyük savaşlara, devrimlere yol açmayacak biçimde yönetmeye uygun bir model arayışına ilişkin. Karşımızda, en fazla “yeni bir kriz yönetim modeli” olasılığı var. Krizden çıkış henüz gündemde değil, daha bir süre gündeme gelecek gibi de görünmüyor. Pazartesi yazımı bitirirken yaptığım saptamadan devam edersem: “Keynesyen politikaların ya küresel çapta uygulanması ya da yalnızca Batı ekonomilerini destekleyecek biçimde (koruyucu önlemlerle birlikte) uygulanması gerekiyor”. Ama iki uygulama seçeneğinin de çok riskli siyasi boyutları var. Bir ülkenin hükümetinin harekete geçirdiği uyarıcıların başka ülkelerce istismar edilmemesi için uluslararası bir eşgüdüm, en azından büyük güçler arasında kaynakların (uyarıcıların) dağılımına ilişkin bir mutabakatın oluşması, bunun içinde işleyen bir hegemonya sistemi gerekiyor. Ancak ABD hegemonyası etkisini kaybettikten sonra, bir uluslararası liderlikten söz etmek artık olanaklı değil. Boston Üniversitesi’nden Prof. Bacevich’in de vurguladığı gibi, “tek kutuplu moment” geride kaldı. Çin, Hindistan, Rusya, Brezilya, Japonya, Güney Kore gibi güçlü devletlerin bugün ABD’nin liderliğini kabul etmeleri için bir neden kalmamış görünüyor. United Press International’ın editörü Borchgrave, “ABD’nin sözünün ne Atlantik’te ne de Pasifik’te pek bir anlamı kaldı” diyor (UPİ, 22/08). ABD de herkesin çıkarını aynı anda temsil edecek bir çözüm üretemiyor. Cemil Çiçek ANKARA TBMM Başkanı Cemil Çiçek, anayasa hukuku profesörü 24 isimle 19 Eylül’de yeni anayasa ile ilgili yapacağı ilk toplantı için, “Üniversitelerde aktif ders veren her görüşten 24 profesörü çağırdım. Bu benim, Meclis’in bir iç çalışmasıdır. Bilgilenme, tavsiyeleri alma, dünya örneklerini inceleme konusunda bir toplantı olacak. Anayasayı profesörler yapmayacak. Asıl anayasa süreci partiler arası uzlaşma komisyonunun oluşup çalışmasıyla başlayacak” açıklaması yaptı. Çiçek, 24 anayasa hukuku profesörünü davet ettiği toplantı ve yeni anayasa sürecine ilişkin Cumhuriyet’e değerlendirmelerde bulundu. Çiçek şunları söyledi. Meclis’in iç çalışması: Yeni anayasa için her parti kendi içe dönük çalışmasını yapıyor. Akademisyenlerle toplantı ise benim, Meclis’in kendi iç çalışmamızdır. Yoksa bu profesörlerle TBMM Başkanı Cemil Çiçek, “Anayasayı profesörler yapmayacak. Asıl anayasa süreci partiler arası uzlaşma komisyonunun oluşup çalışmasıyla başlayacak” açıklaması yaptı. anayasayı yapacak değiliz. Bu işi götürecek olan partilerin temsilcilerin oluşacağı komisyondur. Yeni anayasa çok yönlü karmaşık ve zor bir süreçtir. Bu nedenle bu işin uzmanlarıyla bir iç hazırlık olarak oturup değerlendirme yapmam gerekir. Meclis Başkanı olarak uzmanlardan bilgi almam esastır. Ders veren profesörler: 24 ismi davet ederken, halen aktif olarak üniversitelerde ders veren isimler olması ve profesör olmaları kriterinden hareket ettik. Her görüşten çok değerli isimleri çağırdık. Denebilir ki başka anayasa hukukçuları da var. Mümtaz Soysal var, Erdoğan Teziç var, başkaları var. Biz halen üniversitede ders verenleri ilk toplantımıza çağırdık. Başka toplantılar da yapabiliriz. Çok kalabalık toplantılar genellikle verimli olmuyor. O nedenle gruplar halinde başka isimlerle de toplantı yapabiliriz. Bu bir ilk: Daha önce TBMM’de oluşan uzlaşma komisyonlarıyla şimdi bizim oluşturacağımız komisyon arasında fark var. Daha öncekiler anayasanın belli sayıda maddelerini değiştirmek için oluşuyordu. Bu kez ise yepyeni bir anayasa için komisyon oluşacak. Yani bu bir ilk. O nedenle zor, karmaşık ve dikkatli götürülmesi gereken bir süreç. Memnun olduğum üç uzlaşma: Bayram sonrası partiler arası komisyonun oluşarak sürecin başlaması konusunda netleşmeler olur. Ekim ayında da resmen süreç başlar. Benim görüşmelerde gördüğüm ve memnun olduğum üç durum var. Birincisi yeni bir anayasa konusunda herkes hemfikir. İkincisi bu Meclis tarafından yapılması konusunda görüş birliği var. Yani “Başka Meclis yapsın” diyen kalmadı. Üçüncü görüşbirliği ise anayasanın uzlaşmayla yapılması. Bu iyi bir başlangıçtır. Meclis’in hafızası var: Uzlaşma komisyonunun nasıl çalışacağı, nasıl karar alacağı, süreci nasıl götüreceği dahil tüm konular komisyonda belirlenecek. Komisyona başkanlığı kimin yapacağı konusu da. Devletin hafızası, Meclis’in teamülleri burada devreye giriyor. Bizde daha önceki teamüllere göre TBMM Başkanı başkanlık ediyor. Ancak TBMM Başkanı’nın da zorunlu işleri var. Belki onun adına biri başkanlık edecek. Bütün bunlara da komisyonda karar vereceğiz. Acele etmeyelim ama zamanı da iyi kullanalım: Yeni anayasa sürecine başlıyoruz, tabii ki ne zaman bitecek sorusu soruluyor. Buna ben ancak ‘makul bir süre’ diyebilirim. Asıl belirleyici olan yine komisyon. Benim söyleyebileceğim, “Aceleye getirmemeliyiz ama zamanı da iyi kullanmalıyız” olabilir. En fazla yeni bir ‘kriz yönetim modeli’ KHK LE 29 YIL TAHS S OLANAĞI Hükümet meralara el koyabilecek 648 sayılı Kanun Hükmünde Kararname’ye göre bir ildeki toplam mera, yaylak ve kışlakların binde 5’i, yeni oluşturulan Çevre ve Şehircilik Bakanlığı tarafından 29 yıllığına isteyenlere tahsis edilebilecek. MURAT KIŞLALI Hızlı trenin açılışını yaptı Başbakan Tayyip Erdoğan, Ankara/Konya hızlı treninin açılışını yaptı. Erdoğan, trenin bayram sonuna kadar ücretsiz olacağını söyledi. Bugün saat 07.00’den itibaren hızlı tren seferleri başlayacak. Seferler her gün Ankara ve Konya’dan 07.00, 11.30, 15.30 ve 18.30 saatlerinde karşılıklı olarak yapılacak. Ayrıca seferlerde KonyaKaraman bağlantısı da gerçekleştirilecek. Bilet fiyatları ekonomikte 25 lira, business’ta ise 35 lira olarak belirlendi. (Fotoğraf: AA KAYHAN ÖZER) ANKARA Hükümet, mera, yaylak ve kışlakları talep edenlere tahsis edecek. Hükümetin 18 Ağustos’ta yürürlüğe soktuğu 648 sayılı Kanun Hükmünde Kararname’ye (KHK) göre bir ildeki toplam mera, yaylak ve kışlakların binde 5’i, yeni oluşturulan Çevre ve Şehircilik Bakanlığı tarafından 29 yıllığına isteyenlere tahsis edilebilecek. İmar yetkisini belediyelerden Çevre ve Şehircilik Bakanlığı’na aldığı ve koruma kurullarını ortadan kaldırdığı için son dönemde çok tartışılan 648 sayılı KHK’nin, aynı zamanda mera, yaylak ve kışlakları da ranta açtığı ortaya çıktı. Hükümetin 648 sayılı KHK’nin 23. maddesi ile, 3194 sayılı İmar Yasası’na eklediği düzenleme şöyle: “Bu taşınmazlardan kamu hizmetleri için gerekli olanların dışındakiler... talep sahiplerine bedeli karşılığından yirmidokuz yıla kadar tahsis edilebilir. Bu yerlerde... inşa edilecek yapıların kat adedi bodrum hariç olmak üzere ikiyi, yapı inşaat alanı 200 metrekareyi geçemez. Bu fıkranın uygulanmasına, bu fıkra kapsamında tahsis edilecek mera, yaylak ve kışlakların il genelindeki toplam mera, yaylak ve kışlakların binde beşini geçmemek üzere oranının belirlenmesine, bu yerlerin kiralanmak ve irtifak hakkı tesis edilmek suretiyle tahsisine, tahsis sürelerine, tahsis bedellerine, kullanım şekline... ilişkin esas ve usuller, bakanlıkça hazırlanan yönetmelikle belirlenir.” Aynı maddedeki “Me ra, yaylak ve kışlakların 2634 sayılı Turizmi Teşvik Kanunu uyarınca ilan edilen turizm merkezleri ile kültür ve turizm gelişim bölgeleri kapsamında kalan kısımları, ot bedelleri alınmaksızın tahsis amacı değiştirilerek tapuda Hazine adına tescil edilir ve bu yerler, 2634 sayılı kanun çerçevesinde kullanılmak ve değerlendirilmek üzere Kültür ve Turizm Bakanlığı’na tahsis edilir” hükmü ile de mera, yaylak ve kışlakların turizm yatırımcılarına verilmesinin önü açıldı. Böylece aynı konuda seçim öncesi AKP’li vekiller tarafından Meclis’e sunulan yasa önerisi, hükümet tarafından yürürlüğe sokulmuş oldu. Suriye konusunda önemli mesajlar veren Erdoğan Lübnan’daki sürece dikkat çekti: Arzulanan güne yaklaşıyorlar FIRAT KOZOK KONYA Ankara / Konya arasındaki mesafeyi 1 saat 15 dakikaya indiren yüksek hızlı trenin (YHT) açılışını yapan Başbakan Tayyip Erdoğan, hızlı treni seçim beyannamesine alan MHP’ye göndermede bulundu. Erdoğan, “Birileri ne dedi? ‘Konya ile Ankara arasına hızlı tren yapacağız’ dedi. Ne zaman? 12 Haziran öncesinde. Halbuki Konya ile Ankara arasında hızlı trenin bittiğini, test sürüşünün bile başladığını bilmiyorlardı, haberleri yoktu. Haydi şimdi müjde ve riyoruz. Şimdi bundan faydalanabilirsiniz, hayırlı olsun” dedi. Erdoğan, 3 bin kişinin katıldığı iftarın ardından Konya Garı’nda düzenlenen açılış töreninde yaptığı konuşmada Suriye konusunda da önemli mesajlar verdi. Konuşmasında Ortadoğu’da yaşanan sürece değinen Erdoğan, şunları söyledi: “Suriye’de akan kanlar dursun istiyorum. Zulm ile abad olunmaz. Zulm ile abad olmaya gayret edenler, akıttıkları kanda boğulurlar. Aynı şekilde Libya için dua ediyoruz. Libya’daki kardeşlerimiz de o arzuladıkları güne an bean yaklaşıyorlar. Temenni ederim ki bu bayram, Libya’daki kardeşlerimiz için de barışın, birlikteliğin, beraberliğin bayramıdır. Aynı duayı Yemen, Bahreyn, Mısır, Tunus için yapıyorum. Tüm İslam dünyası, tüm insanlık için yapıyorum.” İftarda, akşam ezanı okunmadan hemen önce, meydanın arka tarafında oturan bazı vatandaşlar yemek alamayınca, ellerindeki kaşıkları masalara vurarak durumu protesto etti. İftar sofrasına eşi Emine Erdoğan ve bakanlarla birlikte oturan Erdoğan, iftarını açarken ilaç kullandı. CHP’L AT LLA KART, SORU ÖNERGES VERD Somali’ye yardım paralarına ne oldu? BARIŞ YAMAN Bu madalyonun öbür yüzünde, cuma günü Foreign Policy’de Prestowitz’in işaret ettiği bir başka sorun var: 1990’larda ABD seçkinleri tarafından, bir tür “Amerikanlaştırma” olarak görülerek “hiç sorgulanmadan benimsenen küreselleşmeye olan inanç adeta deprem şiddetinde sarsılmaya” başlamış görünüyor: Küresel “yönetişim” için gerekli ideolojik mutabakatta dağılıyor. Bu sürecin arkasında da yüksek işsizlik oranlarıyla “küreselleşme” arasında kurulmaya başlanan ilişki yatıyor. 19992003 arasında yükselen küreselleşme karşıtı hareketler, küreselleşmenin yoksullaştırıcı, emperyalist özelliklerine vurgu yapıyorlardı. Daha sonra Prof. Paul Samuelson “serbest ticaretin artık ABD’nin ulusal çıkarlarına uygun olmayabileceğini” vurgulamıştı. Prof. Krugman, Prof. Stiglitz, sık sık küreselleşmenin meyvelerinin adaletli bir biçimde dağıtılmadığını vurguladılar. Prof. Rodrik, 2008’de Policy Innovations’ın temmuz sayısında, küreselleşme üzerinde kurulan mutabakatın Martin Wolf ve Lary Summers gibi isimlerin de eleştirilere katılımıyla artık öldüğünü yazıyordu. Prestowitz yazısında hazirandan bu yana yoğunlaşan tartışmaları bir araya toplamış. Bunlar arasında, Jeffery Sachs’ın gelir dağılımına, Fareed Zakaria’nın “ABD politikalarının öncelikle emek pazarını düşünerek oluşturulmasına” ilişkin uyarıları özellikle anlamlı. Bu da bizi, Keynesyen politikaların uygulanabilmesinin ikinci önkoşulunda, uyarıcıların ülke içinde kalabilmesi için sermaye hareketlerinin denetlenmesi, iç piyasanın korunması sorununa, korumacılığa getiriyor. Böylece de “geçmişe” dönmüş oluyoruz. Geçmişte birçok kez aktardığım bir araştırma (Jeffrey G. Williamson, “Globalization then and now: Late 19th and late 20th centuries compared”, National Bureau of Economic Research, Working paper 5491, March 1996) bir önceki küreselleşme döneminde, iflaslarda, yoksullaşmada, işsizlikteki artışın yarattığı siyasi basıncın hükümet politikalarını şekillendirdiğine (Keynesyen model), korumacılığa yönlendirdiğine, büyük güçler arası rekabeti keskinleştirdiğine, bugün de benzer koşulların yeniden oluşmaya başladığına dikkat çekiyordu. Prof. Bacevich de, yukarda aktardığım yazısında, “Çok kutupluluk durumunun geçen yüzyılda iyi yönetilemediğinde büyük savaşlara yol açabildiğini” gördük derken tam da böyle bir tehlikeye işaret etmiyor mu? Dünya ekonomisi çok korkutucu bir döneme girmiş bulunuyor. Piyasalardaki sert dalgalanmalar bu yeni durumun bir semptomu. Kapitalizmin dünyayı, bugün olduğundan daha büyük felaketlere sürüklemesini engelleyecek güçlerin acilen ortaya çıkmasına insanlığın her zamankinden daha çok gereksinimi var... ‘ tikat’ sarsılmaya başlamış Toprak: AKP şov yapıyor Somali’yi ziyaret edecek olan CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu’nun beraberinde götüreceği gıda malzemelerine katkı amacı ile stanbul’daki 12 CHP’li belediyenin hazırladığı 75 ton gıda malzemesi, Kızılay yetkililerine teslim edildi. Tören, kampanyanın koordinatörlüğünü üstlenen Kadıköy Belediyesi’nde düzenlendi. Genel Başkan Yardımcısı Erdoğan Toprak, yardımların Kızılay aracılığıyla yapılmasının önemine işaret ederek “Hükümete tavsiyemiz, bu konuda farklı kurumlara rol vermemesi” diye konuştu. Bu arada Toprak, yaptığı yazılı açıklamada Somali’ye “hızlı gezi” planlaması yapmakla eleştirdiği AKP’nin, CHP’den “rol çaldığını” savundu. Toprak, “Bu noktada partimizi rahatsız eden AKP’nin rol çalması değil, yapılacak yardımın her aşamasını şova dönüştürmesidir” dedi. KONYA CHP Konya Milletvekili Atilla Kart, İçişleri Bakanı İdris Naim Şahin’in yanıtlaması istemiyle verdiği soru önergesinde sivil toplum örgütleri ve bazı dernekler tarafından toplanan yardım paralarının akıbetini sordu. AKP iktidarları döneminde, sivil toplum örgütü veya bazı dernekler yoluyla toplanan yardım paralarının akıbeti konusunda ciddi kaygılar doğduğuna dikkat çeken Kart konuyu Meclis’e taşıdı. Şahin’in yanıtlaması istemiyle bir soru önergesi veren Kart, yoksulluğun bu kadar büyük boyutlara ulaştığı ve devletin artık yetersiz kaldığı durumlarda, bu tür yardımların teşvik edilmesi gerektiğini ancak bu konuda yeterli denetim ve bilgilendirmenin yapılmadığını belirtti. Kart, “Gerek resmi kurumlar ve gerek dernekler aracılığıyla Somali için toplanan yardımların tutarı konusunda halkımızın ivedi olarak bilgilendirilmesi gerekmektedir. Hakkında ağır suçlamalar bulunan, Deniz Feneri Derneği adının Başbakan tarafından, Somali yardımları esnasında, diğer dernekler yanında zikredilmesi; yargıya müdahalede bulunmanın yanında, bu derneğe meşruiyet kazandırma ve böyle bir anda bile nüfuzunu kötüye kullanmaktan başka bir anlama gelmeyeceğini önemle ve ibretle vurguluyoruz. Hükümet, gelinen süreçte artık Deniz Feneri Derneği ya da benzerlerine meşruiyet kazandırma kompleksinden ve arayışından kurtulmalıdır” dedi. Say’dan Somali tepkisi Haber Merkezi Ünlü piyanist Fazıl Say, CHP’nin Somali gezisine katılma teklifini reddettiğini açıklarken hükümetin Somali’ye düzenlediği yardım gezisini de sert bir dille eleştirdi. Gazeteciler.com’un haberine göre, “Başbakan sizi niye davet etmedi” sorularıyla karşılaştığını belirten Say, ‘Sanatçı’ kişi ile ‘ünlü’ kişi arasındaki ayrımı bilemeyen bir iktidar olması ne acı. Ne kötü bir örnek. Onlar bu ayrımı anlayana kadar gerçek sanatçılar onlara asla yanaşmayacaktır” dedi. Say, CHP’yi reddetme gerekçesini “Çünkü, mesele Somali’de yardım etmekse gider kendin edersin. Vicdan der bunu. Partizan rant değil” diyerek açıkladı. Sanatçı Sertab Erener’i de eleştiren Say, “Amy Winehouse’a tavsiye ettiği beynin binde biri Sertab’da olsaydı, yardımı, partizan rant olarak değil vicdan dedi diye yapardı! Bazıları bedenen ölür, bazıları ruhen” dedi. C MY B C MY B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle